Herhangi bir şeyle karşılaştırılamaz şekilde sıcak ancak aynı derecede soğuk, sert ancak yumuşak, parlak ve saydam ancak mat, Paul gözlerini ilk açtığında bulunduğu yerde yalnızca tek bir sütun vardı ve bu sütun yalnızca bu şekilde açıklanabilirdi.
Paul bu sütunu nasıl açıklayabileceğinden tam olarak emin değildi. Elini uzatıp dokunduğunda bir anlığına elinde anormal bir sıcaklık hissediyor, sonraki anda ise eli buzullara dalmış gibi oluyordu. Bazen elinin sütunun içinden geçip gittiğini bile hissedebiliyordu.
Bu sütunun rengi anlaşılmıyordu. Saydam değildi ancak tam bir rengi yoktu. Oldukça garipti ve tek bir şeyden yapılmışa benzemiyordu. Paul bunu tam olarak kavrayamamıştı.
Ancak bu sütunu kavramanın asıl sınav olduğunu düşünüyordu. O ana kadar sınavları her birini içindeki hisse göre yapmıştı ve bu his genelde doğru oluyordu. Yani sütunu yapabildiği kadar incelemesi gerekiyordu.
Herhangi bir büyü kullanamıyordu ancak ruh enerjisi tamamen kontrolü altındaydı. Bu sayede incelemesi biraz daha kolaylaşıyordu. Ancak ruh enerjisinin yardımıyla bile bu oldukça zor bir görevdi.
Beyaz zemine oturup iki elini sürekli olarak sütunun üzerinde gezdirmeye başlayan Paul’ün yıldız işaretli gözleri ile ruh enerjisi sürekli olarak sütunun üzerindeydi ve tüm dikkatini oraya yönlendirmişti.
Toprak manasıyla dolup taşan bu sütunun ne olduğunu gerçekten de merak ediyordu.
--
Paul günler boyunca toprak manasıyla dolu sütunun önünde oturmuş, sürekli olarak ruh gücünü kullanarak sütunu incelemişti. En sonunda vardığı sonuç ise onu gerçekten de şaşırtmıştı.
Önündeki sütun, gerçekten de birden fazla özelliğe sahipti ve sürekli olarak değişiyordu. Alev manasının farklı manalar ile birleşip onlarca farklı alev çeşidi oluşturabileceği gibi, toprak manası kendi içinde sürekli olarak değişebilen bir yapıya sahipti.
Toprak manası da alt manalara sahipti ve Manyetizm Manası buna dahildi. Ancak bu sütunda bulunan çeşitler daha özel tiplerdi. Paul bunu hissedebiliyordu.
Metal Manası, Odun Manası ve Kristal Manası, Toprak Manasının alt elementleri arasında en üst seviye olanlar sayılıyorlardı ve en son seviyeye kadar çalışıldıklarında basit toprağı kullanarak var olan en güçlü materyaller oluşturulabilirdi.
Önündeki sütunda bu manalar birlikte varlardı ve sürekli olarak sütunu değiştiriyorlardı. Bazen Metal Manası güçlü çıkıp sütuna farklı metallerin özelliklerini ekliyor, bazen ise Kristal Manası çıkıp sütuna mücevherimsi bir görünüş ve his veriyordu. Bazen Odun Manası diğer ikisini geçiyor ve sütuna hayat enerjisiyle dolu bir ağacın gücünü veriyordu.
Ancak yeteri kadar incelediğinde tüm bu mana çeşitleri ana toprak manasına bağlılardı ve yeniden ona dönüşebiliyorlardı. Hayır, ilk baştan beri değişen tek şey toprak manasıydı. Önündeki sütun, toprak manasından oluşmuştu ve mana sürekli olarak değiştiği için bu hâle gelmişti.
Bunu anladıktan sonra derin bir nefes alıp iki elini ileriye uzatan Paul sütuna dokunurken içerisindeki toprak manasına odaklanmaya başlamıştı. Toprak Manasını öz ve sade hâline çevirmek o anki amacıydı.
İlk önce sütunun iç kısmından başlamıştı. O bölgedeki sürekli değişken manaya odaklanmış ve toprak manasına dönüşmesi için zorlamış, sonra ise yavaş yavaş dikkatini bozmadan diğer bölgelere ilerlemeye başlamıştı.
Birkaç gün daha geçtikten sonra, önünde saf topraktan bir sütun kalmıştı. Ellerini geri çektikten sonra bile herhangi bir şekilde şekli değişmeyen açık kahverengi kuru topraktan oluşan bu sütun birkaç saniye içerisinde dağılmıştı.
Orada kalan tek şey ise havada yavaşça süzülen parlak sayı bir oymaydı. Sarı kristalden oyulmuş bu oyma bir nilüfer çiçeğinin oymasıydı ve oldukça güzel görünüyordu.
Paul bir şey yapamadan önce bu oyma ruhsal bir duruma geçmiş ve Paul’ün başına ilerlemişti. Sonrasında ise Paul başını oldukça acıtan bir ağrıyı hissetmişti.
“Topraktan bir ruh… Toprakla bir ve bütün…”
“Mükemmel bir ruh… Mükemmel bir fizik…”
“Sarı Nilüfer… Terravan…”
“Toprağın kendisi…”
"Topraktan bir ruh ve Topraktan bir fizik, bu Toprağa hükmetmenin değil, Toprakolmanın yoludur! İlk parça senin için tamamlandı, ikinci parça için ise Terravan’ı bulmalısın. Toprağın sonsuz dönüşümleri ruhuna işlendi. Onu kullanmalı ve var olanı değiştirmeyi öğrenmelisin.”
Normalde bu seviyeden sonra bayılan Paul bu sefer bayılmamış ve ruhundaki kesin değişimleri hissedebilmişti. Ardından, ruhunda sesin normal rutininden farklı sözler yankılanmıştı.
“Altı elementle birleşmiş tek bir ruh. Bu ruh, Altı Elementin Kutsal Ruhudur. Altı Elementle kesin bir bağın var ve onların fiziklerine sahip olduğun sürece Altı Element Kutsal Fiziğine sahip olabileceksin. Bu ikinci parçayı tamamladığın sürece Yaradan olma yolundaki büyük engellerden birisi kalkacak!”
“Eğer yapabiliyorsan, ölümlülük sınırını aşmadan önce altı kutsal elemental ile buluşmalı ve fiziğini tamamlamalısın. Çünkü bunu yapmak ölümsüzlüğe ulaştığında sana büyük bir kazanç sağlayacak.”
“Elementallerin yerlerini öğrenmek için sana yardım edilecek. Yaradan Yetiştirme Zindanı, şimdi ikinci seviyeye yükselecek. İkinci seviyede, tüm zindan başlı başına bir sınavdır. Her yer kendini geliştirebilecek sırlar saklayabilir ve bu sırları keşfettiğin sürece eşyalar ve teknikler kazanabilirsin.”
“Zindanın içerisinde ‘Kutsal Elemental Pusulası’ ismine sahip bir hazine olacak. Eğer o hazineyi elde edebilirsen, altı elementali bulabilir ve onların takdirini kazanmaya çalışabilirsin. Bu hazineyi kazanıp kazanamayacağın ise tamamen sana kalmış.”
“Sana iyi şanslar diliyorum zindanın sahibi. Umarım Yaradan olma yolunda korkaklık ya da tembellik etmezsin ve en sonunda seni de bizim aramızda görebilirim.”
Sözler bittiğinde, Paul’ün gözleri bir kez daha kapanmıştı. Ancak aynı anda Yaradan Yetiştirme Zindanında büyük değişiklikler oluyordu.
Zindanın tüm zemini sertçe titremeye başlamıştı ve Simon ile Semia gözlerini açmışlardı. İnfirmi de dikkatini bu sert sarsılmaya verirken altı beyaz sütun bir anda yere doğru çekilmeye başlamışlardı.
Normalde yalnızca yakınlarındaki bir mesafeye mana enerjisi veren bu sütunlar beyaz zeminin içerisine çekildiğinde tüm boşluk manayla dolmuştu. Normal dünyadaki manadan birkaç kat daha saf ve güçlü olan bu manayı hisseden Simon şaşırırken Semia hafifçe yutkunmuştu. Grim ise rahatlamış bir şekilde miyavlayıp yere uzanan Paul’ün göğsüne oturmuştu.
Aynı anda, tüm boşluk değişmeye başlamıştı. Beyaz zemin önce parlak bir toprağa dönüşmüş, sonrasında üzerinde parlak yeşil çimler büyümüştü. Bazı çiçekler yerden yükselmiş ve birkaç ağaç bile ortaya çıkmıştı.
Onların olduğu yerden uzaklarda ormanlar ve dağlar belirmişti. Denizler ve nehirler de vardı. Tüm Yaradan Yetiştirme Zindanı devasa bir dünyaya dönüşüyordu.
Ormanlar ve dağlar oluştuktan sonra normal hayvanlar doğmuş ve dağlar ile ormanlarda yaşamaya başlamışlardı. Tüm bu olanlar oldukça mucizeviydi ve İnfirmi bile şaşkın bir şekilde izliyordu. O anda bu bölgenin normal bir bölgeden tek farkı herhangi bir büyülü canavara sahip olmamasıydı. Simon ve Semia insan sayıldıklarından insan eksiği de yoktu.
Tüm zindan yepyeni bir dünyaya dönüşürken Paul kendi ruhundaydı. Çoktan ayılmış olsa da dış dünyayla herhangi bir bağlantısı yoktu. Bunun yerine, ruhsal bir durumdaydı ve kendi ruhunun ne kadar değiştiğini hissedebiliyordu.
Ruhu anormal bir güç artışına uğramıştı. Birbirlerini karşılayan elementler ruhunun gelişimine zarar vermek yerine gücünü artırıyorlardı. Alev ve Su, Rüzgâr ve Toprak, Karanlık ve Işık, elementler birbirlerine karşılık verdiklerinde bu zıtlık özel bir durum oluşturuyordu.
Tek karşıtlık bu değildi. Alev, Toprak ve Karanlık Cehennem’i temsil eden elementlerken Su, Rüzgâr ve Işık Cennet’i temsil eden elementlerdi. Bu zıtlık da apayrı bir gelişime yol açıyor ve ruhunun gücünü daha da artırıyordu.
Bunlar olurken Paul daha önceden fark etmediği bir şeyi fark etmişti. Hayır, daha önceden fark etmişti ancak üzerinde düşünmeye hiç karar vermemişti.
Grim ile birlikte yaşadığı o barışçıl havanın nedenini o anda hissedebiliyordu. Ruhsal durumunda olduğu için algı gücü biraz daha artmıştı ve ruhu şimdi tamamen zıt ve nötr bir duruma ulaştığından basitçe algılayabilmişti.
Katliam Manasının tam zıttı olan bir mana tipi ile aynı şekilde Katliam Yasalarının zıttı olan bir yasa enerjisi o anda vücudunu sarıyordu ve onu bırakacak gibi de görünmüyordu. Ancak Paul zaten bu enerjilerin gücünü hissetmişti ve bırakmaya niyeti yoktu.
Derin bir nefes alan Paul bu iki enerjiyi de aynı anda vücuduna çekmeye başlamış ve onlarla iletişim kurmak istemişti. Ancak ne diyeceğini bilmiyordu. Enerjilerin gücünden ve barışçıl yapılarından başka bildiği bir konu yoktu.
“Gel.”
En sonunda yalnızca tek bir kelime söyleyebildi. Ancak bu kelime, etrafındaki tüm enerjinin vücuduna akmasını sağlamıştı. Yasa enerjisi vücuduyla bir olup kılıç enerjisine akarken mana enerjisindeki bilinç çekirdeğinin etrafında dolanan ufak bir parıltı hâline gelmişti.
Bu enerjinin ne olduğundan emin değildi. Ancak Yasa konusunda çoktan bu enerji üzerinde Tam Kavrayışa ulaşmıştı ve Mana konusunda ikinci aşamayı geçmişti. Aynı zamanda, bu enerji ve Katliam Enerjisi ona ikisinden de farklı bir enerjinin yolunu da açmışlardı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..