“Hmm…”
Kızıl gözlerini yavaşça aralayan Paul hafifçe esnedikten sonra bir süre kızıl renkli tavanı izledi. Uzun bir süredir gerçekten uyumamıştı ve şimdi uyumak biraz rahatlatıcı bir his veriyordu.
Grim o anda sol kolunu bir yastık olarak kullanıyordu ve aynı anda Paul’ün vücuduna sarılıyordu. Grim’in çıplak vücudundan kendi vücuduna yayılan sıcak his Paul’ün hoş hissetmesine neden oluyordu.
“Heh…”
Hafifçe gülerken Grim’in burnunun ucunu hafifçe sıkan Paul onun kızıl gözlerini yavaşça açışını izlemişti. Grim uyanıp ayıldığında ve olduğu yeri fark ettiğinde yüzü bir kez daha kızarmıştı. Ama oradan ayrılmak istiyor gibi görünmüyordu.
“Hadi kalkalım. Merak etme, ileride hâlâ sana ihtiyacım var. Çünkü aynı duyguları paylaşıyoruz.”
Paul Grim’in başını okşayarak bunları söyledikten sonra yavaşça dikleşmişti. Grim de onunla birlikte dikleşmiş ve ayağa kalkmıştı. Yüzü hâlâ kızarmış olsa da manayla vücudunu sarıp kıyafetlerini oluşturmuş ve Paul’ü beklemeye başlamıştı. Kedi formuna geçeceğe benzemiyordu.
Paul de yataktan kalktıktan sonra vücudunu katliam manasıyla sarmış ve kıyafetlerini oluşturmuştu. Sonra ise yatağına bir bakış daha atmıştı. Yakın zamanda daha iyi bir yatağa ihtiyacı vardı. Bu yatak yalnızca küçük değil, aynı zamanda fazla dayanıksızdı. O anda kolayca kırılabilecek gibi duruyordu.
Kıyafetlerini tamamladıktan sonra odadan ayrılan Paul Wulian’ın direkt saldırılarına maruz kalmıştı. Dün Wulian onlar ‘başlamadan’ önce odadan ayrılmıştı ancak görmezden gelinmeyi affetmişe benzemiyordu. Acısını Paul’ün başını serçe hâlinde sertçe gagalayarak çıkarıyordu.
“Efendimi rahatsız ediyorsun.”
Paul bir şey yapmasa da Grim Wulian’ı yakalamış ve kendi omzunun üzerine koymuştu. Wulian isteksiz görünse de bir süre sonra ses çıkarmayı başarmıştı.
“Gelin, yapacak işlerimiz var. Kara Vadi’nin öğrenci ve lider yarışması başlıyor.”
Paul ana salondaki tahtına oturduktan sonra Kara Vadi’nin Lideri Shuan’ın ona verdiği okul rozetini çıkarmış ve içinden ona gönderilen siyah renkli mektubu çıkarmıştı. Bu mektup Shuan’ın ona özel olarak yolladığı katılım mektubuydu.
“Kan Kızılı Saray’ın Lideri ve Kurucusu Paul (Kara Kızıl Hükümdar) Veussia’ya gönderilmiştir. Selam, Paul. Ben Shuan. Sana bu katılım isteğini yazmak için vadinin yarışma olaylarını düzenlediği yere sızdım. Senin girişini herkese sürpriz yapmak için kullanacağım bu yüzden adın kayıtlı olsa da kim olduğun bilinmemeli. Kıtayı dolaşmama rağmen kurduğun bu ‘Kan Kızılı Saray’ denen yerin neresi olduğunu bulamadım. Bu yüzden sana yalnızca yarışmanın gerçekleşeceği yeri ve zamanı yazıyorum. Ayrıca, yalnızca 5 öğrenci getirebilirsin. Normalde birisi yalnızca 3 getirebiliyor. Ben sana yardım ediyorum. Yarışma Hela Kıtasında, Kara Vadi’nin merkezinde gerçekleşecek. Zamanı ise sen bu mektubu aldıktan iki ay sonra. Seni bekliyor olacağım. Güçlü bir giriş yapsan iyi olur.
Not: Sen ve seçeceğin üç kıdemli Liderler yarışmasına katılabilir. Bu normal bir olay. Umarım güçlü birkaç astın vardır.
Not 2: Kara Kızıl Hükümdar ismini ben verdim. ‘Kara’ gücünden ve ‘Kızıl’ kurduğun okuldan geliyor. ‘Hükümdar’ ise gücünü göstermek için. Umarım biraz gelişmişsindir ve bu unvanı hak ettiğini gösterebilirsin.”
Paul o sırada hâlâ yaklaşık bir buçuk ayı olduğunu biliyordu. Kendi gücünden de emindi ancak biraz endişeliydi. Lord seviyeli öğrenciler de orada bulunabilirdi ve bu gücünü sorgulamasına neden oluyordu. Belki de gelişmesinin vakti gelmişti.
Kan soyu geliştiğinde önceden hissettiği engel kaybolmuştu ve o anda gelişmemesi için bir neden yoktu. Ancak aynı zamanda kıdemliler ve öğrenciler de gelişmeliydi.
Beş öğrenci gerekiyordu ve seçeceği kişiler belliydi. İç Saraydaki dört öğrenci ve Amelia kendisiyle gelecekti. Amelia’nın gücü o kadar yüksek olmasa da bir buçuk ay onu yeterince geliştirmek için yeterliydi. Aynı zamanda Semia ve Simon’ı da geliştirmeliydi.
“Semia, Simon, İç Saraydaki öğrencileri alarak Ana Saray’a girin. Kara Vadi’nin yarışması için eğitilmeye başlanacaklar. Aynı zamanda siz de başlayacaksınız.”
O ruh gücüyle bu mesajı yaydığı anda Semia ve Simon oldukları yerden kalkmışlardı. Yaptığı yemeği yarım bırakan Semia heyecan ve endişeyi aynı anda yaşarken Simon kılıç çalışmayı kesmişti. İç Saraydaki öğrencilerin ikisi Cehennem Grubundandı ve diğer ikisi Cennet Grubundandı. Yani ikisi de katılacak iki öğrenciye sahiplerdi.
“Aurora, Jessie, benimle gelin.”
“Baş Kıdemli!”
İç Saray’a ilk ulaşan kişi Semia olmuştu. Semia öğrencilerinin kaldıkları yere direkt olarak ilerlemiş ve ikisini aynı anda çağırmıştı. Bu ikisi oldukça yakın arkadaşlardı ve direkt olarak aynı yerde kalıyorlardı.
Aurora uzun, açık mavi saçlara ve mavi gözlere sahip 18 veya 19 yaşındaki bir genç kızdı. Vücudu iyi yapılıydı ve kılıç kullanmakta gelişiyordu. Su büyüsünde gelişimi oldukça yüksekti ve büyüyle kendisini koruyabildiği için kılıcını atak konusunda geliştirebiliyordu.
Jessie ise kısa siyah saçlara ve yeşil gözlere sahip bir kızdı. Bir mızrak kullanıcısıydı ve en iyi büyüsü Rüzgar Büyüsüydü. O anda öğrenciler arasındaki en güçlü Rüzgar Büyücüsü kendisiydi.
“Baş Kıdemli, nereye gidiyoruz?”
Aurora yoldayken meraklı bir şekilde sormuştu. Semia onlarla ilgilenirken oldukça nazik olduğundan ondan korkmuyorlardı ve sorarken çekinmiyorlardı.
“Siz… Saray Lideri sizleri görmek istedi.”
“Ne!?”
İkili şaşkınlıkla bağırdıktan sonra yaptıklarının farkına varmış ve ağızlarını sıkıca kapamışlardı. Ancak şaşkınlıkla dolu yüzleri kolayca belli oluyordu.
Saray Lideri neredeyse tüm öğrenciler için bir gizemdi ve onu gördüğünü iddia edenler olsa da kimse onlara inanmıyordu. Ancak şimdi ikisi Saray Lideri tarafından çağırılmışlardı! Bu onlar için şok edici bir olaydı.
Onlar Ana Saray’a ilerlemeye başlarken Simon kendi öğrencilerinin kaldıkları yere ulaşmıştı. Onun öğrencileri Semia’nınkilerin aksine birbirleriyle hiç anlaşamazlardı. Bu yüzden onları birlikte bulmayı düşünmüyordu. İkisinin yalnızca birkaç ortak noktası vardı.
“Vales, Petra. İkiniz de buraya gelin.”
“Baş Kıdemli!”
Bir anda, bir erkek ve bir kız öğrenci önünde belirmişti. İkisi de siyah saçlara sahiplerdi ve ikisinin de sarı gözleri vardı. Aslında, iyice bakıldığında birbirlerine benzedikleri belli oluyordu.
“Hey, ilk ben geldim. Kaybol.”
“Kimmiş öyle söyleyen? Benden ve Baş Kıdemli’den uzak dur seni küçük.”
“Kimmiş küçük? Önce doğan benim bir kere. Abine saygı göstermeyi öğrenmelisin.”
“Evet, evet. Anladım. Baş Kıdemli, bizi neden çağırdınız? Emin olun söyleyeceğiniz her şeyi yerine getirebilirim!”
“Ah, evet!”
Simon hafifçe iç çekerken ikisini gözledi.
“Siz iki kardeş neden bu kadar kötü anlaşmak zorundasınız? Siz ikizsiniz ve aynı yaştasınız yani şu yaş olayını bırakamaz mısınız?”
“Efendim, her şeyi kabul edebilirim ancak bu olmaz!”
“Bu tuğla kafalıdan daha küçük olduğumu kabul etmek istemiyorum efendim.”
Vales ve Petra sırayla konuştuktan sonra birbirlerine öldürücü bakışlarla baktıktan sonra Simon hafifçe iç çekmişti. Bu ikili Büyük Usta İlah Gelişimcileriydi ve ikisinin silah seçimi de kılıçtı. Aynı zamanda, ikisi de alev tipi büyülerde uzmanlaşıyorlardı. Yani yetenek bakımından oldukça benzerlerdi.
Bunun üzerine, ikisi de güçlü kişilere saygı duyuyorlardı ve Simon’a olan saygıları kesindi. Aynı zamanda Semia’ya karşı da saygı duyuyorlardı. Ne de olsa o da güçlüydü.
Simon daha önce onların aralarındaki bu bağın kötülüğünün nedenini sorduğunda Petra ona basitçe anlatmış ve Simon’ın bir süre boyunca şaşkın bir şekilde gezmesine neden olmuştu.
Bu iki kardeşin bu kadar kötü anlaşıyor olmasının tek nedeni ikisi de henüz ölümlü sayılırken kız olan Petra ile homoseksüel olan Vales’in bir erkek üzerine kavga etmesiyle başlamıştı ve sonuç buydu. En sonunda o genci ikisi de bir daha görmese de ikisi de kavgalarına devam etmişlerdi.
“Yeter. İstemeseniz de bir süre bu kavgaları kesmek zorundasınız. Onun karşısında böyle devam ederseniz sonunuzun iyi olacağını sanmıyorum.”
Simon sözlerini bitirdiğinde iki kardeş şaşırırlarken Simon sert bir şekilde devam etmişti.
“Hazırlanın. Saray Lideri sizi çağırıyor.”
“Saray Lideri!”
Aynı anda ikisi de sertçe bağırmış ve sonrasında ciddi ifadeler takınmışlardı. İkisi de bir anlığına diğerine baksa da birkaç laf atmak için Saray Lideri’ni kızdırmak gibi bir aptallığı yapmayacaklardı.
“Bunun önemini anlamanız iyi. Gidiyoruz.”
Simon arkasını dönüp Ana Saray’a doğru ilerlemeye başladığında ikili hızla ilerlemeye başlamışlardı. Normalde dışarıdan sessizce dururken ruh gücüyle birbirlerine laf atsalar da bu sefer bunu da yapmıyorlardı.
İkisini de bir heyecan ve endişe kaplamıştı.
Simon ve Semia’nın grubu Ana Saray’ın girişinde karşılaşmışlardı. O anda kapılar kapalıydı ve Semia bekliyordu. Simon iki öğrencisiyle birlikte geldiğinde artık girebileceklerini anlamıştı. Ama Paul’ü bekliyordu.
Öğrenciler ise devasa kızıl kapıya parlayan gözleriyle bakıyorlardı. Ana Saray tüm öğrencilerin merak ettiği bir yerdi. Şimdi oraya girebilecek olmaları onları heyecanlandırıyordu.
“Pa!”
Kapı bir anda titremiş ve tek seferde sertçe içeriye doğru açılmıştı. İçeriden dışarıya sıcak bir hava dalgası yayılırken öğrenciler hafifçe titremişlerdi. Sonrasında, Semia ve Simon’ın çoktan ilerlemeye başladıklarını fark etmiş ve hızla onları takip etmeye başlamışlardı.
Cehennem ve Cennet Grubu karşıt Gruplar olsalar da aralarında yalnızca rekabet vardı ve düşman değillerdi. Bu nedenle iki grubun öğrencileri arasında herhangi bir sıkıntı yoktu. Bu yüzden yakın mesafede olsalar da herhangi bir ses çıkmıyordu.
Zaten düşman olsalar da o anda bir ses çıkarmazlardı. Bunun için fazla heyecanlılardı.
Simon ve Semia onları taht odasına yönlendirirken birden Vales’in gözü dışarıdaki bir bahçeye takılmış ve en sonunda yanındaki Petra da bunu fark etmişti. Onların dikkatinin çekildiğini gören Aurora ve Jessie de bakışlarını çevirmişlerdi.
Bahçede ufak bir kız elindeki kılıçlarla antrenman yapıyordu. Kızın gelişimi Usta seviyesindeydi ve bu normalde o kadar şaşırtıcı değildi. Ancak kızın maskesiz yüzüne baktıklarında hepsi kolayca anlamışlardı. Bu kız en fazla 9 veya 10 yaşında olmalıydı. Onun kılıç hareketlerini bir süre inceleyen Vales en sonunda gözlerini korkuyla önüne çevirmişti.
Büyük ihtimalle o kız en yüksek seviyedeki çekirdek öğrencilerden birisiydi. Gelişimi buna yetmese de yeteneği kesinlikle yeterliydi. O kadar genç bir yaşta Usta seviyesine varmak gerçekten muhteşem bir yeteneği gösteriyordu.
“Ah, Simon Amca! Semia Yenge!”
Küçük kız onları görüp birden bağırdığında öğrenciler ilk başta anlamasalar da Simon ve Semia’nn hafifçe gülerek ona el salladıklarını gördüklerinde yüzleri hafifçe solmuştu. Alt saraylarda Simon ve Semia ‘Baş Kıdemli’ olarak saygıyla hitap edilirlerdi. Onların isimlerini çağırmaya cüret eden herhangi bir öğrenci yoktu.
Ancak bu küçük kız onları ‘Amca’ ve ‘Yenge’ olarak çağırabiliyordu. Hem de ikili buna herhangi bir şey demiyordu! Bu gerçekten şok ediciydi.
“O Saray Lideri’nin tek öğrencisi Amelia. İleride ona karşı iyi davransanız iyi olur. Saray Lideri onu kendi kızı gibi görür ve ona bir şey olursa öfkesinin etkileri tüm sarayı yıkabilir.”
Simon ciddi bir sesle tüm öğrencilere konuştuğunda Semia başını sallayarak onaylamıştı. Öğrenciler ise sessizce ilerlemeye devam etseler de Amelia’nın yüzünü akıllarına kaydetmişlerdi. En sonunda, kim Saray Lideri’nin tek öğrencisini kolay kolay unutabilirdi ki?
Onlar taht odasına vardıklarında öğrenciler bir kez daha devasa bir kapıyla karşılaşmışlardı. Ancak bu sefer beklemek yerine onlar kapının önüne geldikleri anda devasa kapı hızla açılmıştı ve grup durmadan ilerlemeye devam etmişlerdi.
Öğrenciler taht odasını garip bulmuşlardı. Çünkü o anda tahtın olması gereken yer ve yan kısımlar tamamen kızıl renkli bir sis ile kaplıydı. Bu kızıl sisten etrafa yayılan öldürme niyeti onların kalbini titretmeye yetiyordu.
“Saray Lideri’ni selamlarız.”
“Saray Lideri’ni selamlarız!”
Simon ve Semia anında tek dizinin üzerine çöküp konuştuktan sonra öğrenciler onların arkasından aynı hareketleri yapmış ve bağırarak konuşmuşlardı. Aynı anda, hepsi üzerlerinde dolaşan baskıcı bir ruh gücü hissedebilmişlerdi.
“Sizler, Kan Kızılı Saray’ımın İç Saray öğrencilerisiniz demek. Yaşınıza rağmen Büyük Usta seviyesine ulaşabilmeniz yeteneğinizi gösteriyor.”
Kızıl sisin içinden ruh gücüyle birlikte yayılan ses sanki sisin her yerinden yayılıyor gibi geldiğinden konuşan kişinin yeri belli olmuyordu ancak hepsi sesin soğuk ve duygusuz bir hisse sahip olduğunu hissedebiliyordu. Ses genç olsa da uzmanların çoğu gençliklerini kolayca kazanabildiklerinden bu şaşırtıcı bir olay değildi.
“İki alev büyücüsü, bir su büyücüsü ve bir rüzgar büyücüsü. Üçü kılıç ve biri mızrak kullanıyor. Üçü kız ve biri erkek.”
Ses kendi kendine konuşuyormuş gibi görünse de öğrenciler titremişlerdi. Daha önce Saray Lideri’yle karşılaşmamış olmalarına rağmen onun kendilerini ve özelliklerini kolayca görmesi onun yeteneklerini gösteriyordu. Belki onlar hakkında önceden bilgi almış olabilirdi ancak o zaman böyle kendi kendine konuşmasının bir anlamı kalmazdı.
“Alev büyücüsü olan ikili, yanılmıyorsam kardeşsiniz değil mi?”
“Evet efendim!”
Vales ve Petra aynı anda cevaplamışlardı ve sesleri oldukça gürdü. Onlara gelen soruya cevap vermemek gibi bir aptallığı yapmazlardı.
“Güzel. Bir süre boyunca gücünüzü en yüksek seviyeye çıkarmak için birlikte dövüşmeye çalışın. Simon, onların eğitimini sana bırakıyorum. Onların birbiriyle uyum içerisinde olduğundan emin ol. Eğer tam uyum hâlinde olabilirlerse onlara bir hediyem olacak.”
“Anlaşıldı, Saray Lideri.”
Simon sakince konuşurken arkasındaki Vales ve Petra titremişlerdi. Daha birkaç dakika önce kavga ettikleri kişiyle birlikte dövüşmeleri gerekeceği gerçeği onların biraz umut kaybetmelerine neden oluyordu.
“Cennet Grubunun kılıç kullanıcısı, su büyüsü savunma konusunda daha güçlü olsa da tüm savaş gücünü kılıca adayamazsın. Suyun ofansif gücü olmasa da bir saldırı oluşturmak hiç de zor sayılmaz. Bugünden itibaren Ana Saray’da kalacak ve bu tekniğe çalışacaksın.”
Bir anda, kızıl sisin içinden mavi bir kitap çıkmıştı. Bu kitap o kadar eski görünmüyordu ancak üzerinde anlaşılmayan gümüş yazılar vardı. Aurora mavi kitabı yüzünde bir gülümsemeyle aldıktan sonra başını yere vurdu.
“Teşekkürler Saray Lideri!”
“Cennet Grubunun mızrak kullanıcısı, ağır bir silah olan mızrağı ve hızlı bir element olan rüzgarı aynı anda kullanıyor ve kendini dengelemeye çalışıyorsun. Ancak bu yalnızca toplam savaş gücünü düşürüyor. Elbette şimdi tüm temelini yıkıp başka bir elemente geçmeni söylemeyeceğim. Ancak kullandığın silahın özellikleri değişmeli.”
Bir anda, kızıl sisten bir mızrak çıkmıştı. Gümüş bir sapa ve başa sahip olan bu mızrak tek parça gibi görünse de üzerindeki yeşil kristal işlemeler aslında başın ve sapın ayrı üretildiklerini gösteriyordu. Bu mızrak Jessie’nin önceki mızrakları gibi sert bir mızrak değildi ve bir esnek mızraktı. Rüzgar elementi kullanıcılarına bu tip mızrak daha uygun olsa da Jessie’nin buna alışması biraz sürecekti.
“Teşekkürler Saray Lideri!”
Ancak Jessie yine de mutluydu. Çünkü elindeki mızrak eski mızrağından kat kat daha iyiydi. Bir hazinenin gücünü anlayabilmek için içindeki manayı hissetmek yeterli değildi ancak genelde yüksek manaya sahip olan hazine daha güçlü olurdu. Bu mızraktaki mana miktarı önceki silahından 3 kat daha fazlaydı.
“Dördünüz de bir buçuk aylık süre zarfında Ana Saray’da kalıp yeteneklerinizi bileyeceksiniz. Simon ve Semia sizlerin gelişimine yardım edecek olsalar da onlar da zamanlarının çoğunu kendi tekniklerine çalışmak için kullanacaklar. Bu nedenle kendi başınıza çalışmayı öğrenin. Şimdi dağılabilirsiniz. Simon, Semia, onlara Ana Saray’da kalacak yerler ayarlayın.”
“Anlaşıldı, Saray Lideri.”
Paul’ün sözlerinden sonra Simon ve Semia’yla birlikte dört öğrenci de ayaklanmış ve taht odasından ayrılmışlardı. Paul ise katliam manasını hızla vücuduna geri çekmiş ve yavaşça tahtından kalkmıştı.
“Onlara yeterince şey söylediğime göre artık benim de gelişme vaktim geldi. Grim, Wulian, ben yokken Sarayı korumanızı istiyorum.”
“Bize güvenebilirsiniz efendim.”
“Wuu!”
İkili kabul ettikten sonra Paul kalbindeki kara yıldızı çalıştırmış ve Yaradan Yetiştirme Zindanı’na girmişti. Uzun bir zaman sonra bu zindanı dolaşma vakti gelmişti ve şimdi 4 kat zaman değişimiyle 6 ay kadar zamanı vardı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..