392.Bölüm - Yolculuğun Başlangıcı

avatar
6380 28

Kara Büyücü - 392.Bölüm - Yolculuğun Başlangıcı


“Efendim!”

 

Paul zindandan çıkarken Grim’i de dışarıya çağırmıştı. Onu gören Grim ise anında tepki verip ona sarılmıştı. Paul’ün vücudunun biraz değiştiğini fark etmişti ama bir şey sormak yerine sıkıca sarılmayı seçmişti.

 

Paul ise ona bakarken hafifçe gülmüş ve başını okşamıştı. Taht odasında hiç kimse olmadığı için şanslılardı. Çünkü sarayda normalde oldukça soğuk ve mağrur davranan bu ikilinin böyle bir görüntü oluşturması oldukça şaşırtıcı olurdu.

 

“Efendim, siz…”

 

“Grim, yeniden ayrılacağım. Bunu söylemem gerekiyor. Ayrılırken seni yanımda getirmem istediğini biliyorum ancak şu anda bunu yapamam. En azından yeterli güce sahip olmadan olmaz. Bu yüzden şimdilik burada kalman gerekecek. Tamam mı?”

 

“…Mm.”

 

Grim bir süre sessiz kaldıktan sonra başını sallamış ve onaylayan bir ses çıkarmıştı. Yine de, Paul Grim’in onun kararı hakkında mutlu olmadığını görebiliyordu.

 

Eğer kutsal elementallerin peşinden gitmeseydi onu yanına alabilirdi ancak görevleri yaparken ondan daha güçlü birinin yardımını alabileceğini sanmıyordu. Spadia elementallerin büyük ihtimalle görevler vereceklerini söylemişti. Bu yüzden Grim gibi ölümlülük sınırını aşmış birini yanına alamazdı.

 

“Bunun yerine sana bir görev vereceğim. Ben yaklaşık 2 yıl sonra döneceğim ve bu uzun bir süre sayılır. Bu yüzden senden bu süre boyunca Pura kıtasındaki ışık grubu okullarını avlamanı ve her şeylerini kazanmanı istiyorum. Bunu yaparken kimliğini sakla. Hatta canavar formunu kullan ve Pura’daki canavarlardan bir ordu oluştur. İleride işe yararlar. Anladın mı?”

 

“Mm.”

 

Grim bir kez daha anladığını gösteren bir ses çıkardığında Paul başını hafifçe eğmiş ve onu yavaş ancak uzunca öpmüştü. Birkaç dakika süren bu öpücüğün sonunda ise Grim gülümseyerek saraydan ayrılmıştı. Paul de taht odasından çıkmıştı.

 

“Güzel, güzel. Tam olarak birleşmiş gibi görünüyor.”

 

Sessizce Amelia’nın bahçesine giden Paul onun ruh sarayıyla tamamen birleştiğini ve o anda ruh gücüne çalıştığını görebiliyordu. Henüz Büyük Usta seviyesine ulaşmasa da en azından ruh gücünü etrafını sezmek için kullanabilirdi.

 

Ruh Sarayı ruh gücü gelişimini artırmasa da gücün yoğunluğunu artırmıştı. Yani bir ruh tekniği kullanırsa normal etkiden daha iyi bir sonuç alacaktı. Paul Kara Büyücünün Cehennemini mükemmelleştirdiğinde ona öğretmeyi planlıyordu.

 

Tekniğin o anki durumu diğer kişiler için fazla tehlikeliydi. Paul’ün iyi bir şekilde kullanabilmesinin tek nedeni altı element kutsal ruhuydu.

 

“Amelia!”

 

Paul bağırarak bahçeye adımını attığında Amelia şaşırmış ve anında arkasını dönmüştü. Aynı anda, Paul’ün ruh gücü etrafına yayılmış ve Amelia’nınkiyle çakışmaya başlamıştı. Elbette, o anda kullandığı ruh gücü yalnızca Usta seviyesindeydi.

 

Paul’ün amacını anlayan Amelia anında kendi ruh gücüyle karşılık vermişti. Direkt saldırı yapamasa da iki ruh gücünün karşılaşması yapılabilir bir şeydi. Paul’ün onu test etmeye çalıştığını anlayabiliyordu.

 

Açıkçası, kendi ruh gücü Paul’ünkiyle karşılaştığında istemsizce titremişti. Paul’ün aurası ruh gücüne de işlemişti ve oldukça zayıf olsa da Auranın asıl hâli belli oluyordu. Bunu hissettikten sonra ayakta kalabilmesi bile onun güçlü zihnini gösteriyordu.

 

“Basit basınca dayanabiliyorsun. Güzel. Hadi daha güçlü bir şey deneyelim.”

 

Paul Amelia’nın tepkisini gördüğü anda konuşmuş ve ruh gücünü anında hareketlendirmişti. Normalde direkt olarak çakışan ruh gücü birden Amelia’nın etrafını sarmış ve her yerden baskı uygulamaya başlamıştı.

 

Amelia’nın savunmasının delinmesi yalnızca 10 saniye almıştı. Ancak bu 10 saniye Paul’ün gülümsemesinin oldukça büyümesine neden olmuştu.

 

“Güzel. Ruh gücün zirve durumunda. Büyük Usta seviyesine atılım yapabilirsin artık. Amelia, ileriki 2 yıl boyunca benimle dolaşmaya geleceksin. Eğer atılım yapmak istiyorsan yalnızca kaynaklar yetersiz olacaktır. Yeni tecrübeler de ihtiyacın var ve bunu bulacaksın.”

 

Paul sözünü bitirirken gülüyordu. Amelia’yı yanına almakta bir sorunu yoktu ve gerçekten de gelişmesini istiyordu. Grim’in aksine görevlerinde ondan yardım alsa bile bir sıkıntı çıkmamalıydı. Ne de olsa güçleri arasındaki fark oldukça zayıftı.

 

“Anladım, usta!”

 

Amelia anında kabul etmişti. Paul bir yere gidiyorsa o zaman önemli bir şey olmalıydı ve gerçekten gelişme şansı bulabilirdi. Sonrasında, Paul onu direkt olarak kolunun altına almış ve hızla uçarak saraydan ayrılmıştı. O ayrılırken Simon ve Semia’nın akıllarında sesi çınlamıştı.

 

“İkiniz, sarayı size bırakıyorum. İki yıl sonra görüşürüz!”

 

Bu sesi duyan Simon gökyüzüne bir süre sessizce baktıktan sonra hafifçe iç çekmişti. Paul Saray Lideri olmasına rağmen burada geçirdiği zaman herhangi bir öğrenciden daha az sayılabilirdi. Şimdi ise iki yıl boyunca gidiyordu!

 

 

“Usta, şimdi nereye gidiyoruz?”

 

“Bir uzay kırığına.”

 

Paul’ün cevabına Amelia başını yana eğerek cevap vermişti. Bir uzay kırığının ne olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden Paul’ün basit bir şeymiş gibi cevaplaması ona garip gelmişti.

 

“Birazdan öğreneceksin. Gerçi… Sanırım yalnız olmam daha iyi olur. Uzay kırıkları tehlikeli olabiliyor. Birkaç güne seni dışarıya çağırırım. Şimdilik…”

 

Paul sözünü bitirdiği anda mor sis Amelia’yı sarmış ve onu Yaradan Yetiştirme Zindanına çekmişti. Paul ise ilerleme hızını bir kat daha artırmıştı.

 

“Yaşlı adam, uzay kırığının yerinden emin misin?”

 

“Eminim. Büyük ihtimalle son yaptığın yüzünden ortaya çıktı.”

 

Paul Spadia’nın söylediği yere ulaşmak için bir süre boyunca uçmuştu. Bu yer, daha önceden kendisini kontrol edemeyip evrim geçirdiği Gece İmparatoriçesinin mühür alanıydı. Gölün ortasındaki ufak adanın üzerinde havada süzülen beyaz bir kırık belirgindi. Bu kırığın etrafındaki mana ve yasa enerjisiyse anormal bir şekilde kaotikti.

 

“Evrimim bir uzay kırığı oluşturacak kadar güçlü müydü?”

 

Paul şaşkınlıkla konuşurken Spadia hafifçe gülmüştü.

 

“Eğer o evrimi bir küçük dünyada geçirseydin uzay kırığının boyutu bunun on katı kadar olabilirdi. Dünya boyutu değiştikçe uzay katmanının gücü de değişiyor. Hem, o evrimi geçirirken aşırı bir güç patlaması yaşadın. Büyük ihtimalle öfkenden kaynaklandı. Her neyse, bunları konuşmaya gerek yok. Artık gir şuraya.”

 

“Anlaşıldı!”

 

Paul gülerek bağırdıktan sonra kanatlarını hızla çırpmış ve anında uzay kırığının içine dalmıştı. O uzay kırığına daldığı anda o bölgedeki uzay katmanı hareketlenmiş ve kırığı kapatmıştı.

 

 

Milyonlarca yıldızla süslenmiş uzay boşluğunda süzülen Paul’ün yanında Spadia’nın ruhsal, yarı-saydam figürü belirmişti. Paul etrafındaki görüntüden zevk almakla meşgulken Spadia aurasının bir kısmını salmış ve Silleverde’yi çağırmıştı.

 

10 yaşlarındaki bir çocuğun vücut yapısına sahip olan Silleverde ortaya çıktığında biraz şaşırmış görünüyordu. Paul’e bir süre baktıktan sonra Spadia’nın ruhsal formuna döndü.

 

“Bir evrim daha mı?”

 

“Bir evrim daha. Ayrıca, saf gücün üzerine çalışmayı da öğrendi.”

 

Silleverde bunun üzerine derin bir nefes almış ve Paul’ü bir süre sessizce incelemişti. Saf Güç tanrıların bile artık gelişemeyecekleri bir seviyeye geldikleri zaman öğrendikleri bir güç artırma yöntemiydi. Paul’ün bu kadar erkenden öğrenmesi ileride işini zorlaştırabilirdi ama alacağı güç artışı daha yüksek olacaktı.

 

“Ee? Bizzat beni çağırdığınıza göre yine bir yere mi gitmeniz gerekiyor?”

 

“Aynen öyle. İsmi… Küçük Dünya, Feles.”

 

“Feles? Bu ismi bir yerde… hayır, duymadım.”

 

Silleverde şaşırmıştı. Küçük Dünyalar hakkında fazla şey bilmese de çoğu hakkında en az birkaç şey duymuş olması gerekiyordu. En azından isimlerini hatırlardı. Neden bu dünyanın adı aklında değildi?

 

“Fazla düşünmene gerek yok. Materyal vücudundan vazgeçmediğin veya özel bir şekilde hafızanı bağlamadığın sürece o adı hatırlayamazsın.”

 

Silleverde’nin durumunu fark eden Spadia açıklarken Paul ve Silleverde meraklı bakışlar atmışlardı. Nedeni merak ettiklerini anlayan Spadia ise anında anlatmaya başlamıştı.

 

“Işığın Elementali Iosium sessizliği ve sakinliği sever. Bu yüzden Yükselen alemi ve üzerinde güce sahip olan kişilerin dünya hakkındaki anılarını yönetir. Ancak eğer bilen kişi Ruh formundaysa o zaman anıyı silmek ruhu yok etmek anlamına gelebilir. Bu yüzden ruh formunda kalan kişilere ‘merhamet’ gösterilir ve anıları bırakılır. Her neyse, o kadar önemli değil. Bizi Feles’e göndermen gerekiyor. Daha işimiz var.”

 

Spadia anlatmayı bitirdiğinde Silleverde başını sallamış ve bir süre gözlerini kapayıp Feles isimli bu dünyayı aramıştı. En sonunda bu dünyayı bulduğunda ise elini havada savurmuş ve bir uzay kırığı açmıştı.

 

“Dediklerinize göre Işık Elementali ile bir işiniz var. Yaşlı Spadia, umarım ne yaptığını biliyorsundur. Son zamanlarda birkaç Tanrı Akra’ya ilgi göstermeye başladı. Nedenini merak ediyordum ama görünüşe göre varisin evriminden çıkan enerji yüzündenmiş. Buna dikkat etmelisin.”

 

“Tch! Bunu ona söyle. Beni hiç dinlediği yo-”

 

Spadia cümlesini bitiremeden önce Paul uzay kırığına atlamıştı. Uzay kırığı onun arkasından kapanırken Silleverde hafifçe gülümsemiş ve başını iki yana sallamıştı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr