395.Bölüm - Dokuz Dönüşüm Tekniği

avatar
6011 25

Kara Büyücü - 395.Bölüm - Dokuz Dönüşüm Tekniği


“…Neyse, görevin bu iki kilisenin görüşlerini engellemek. Ya da en azından savaşlarını engellemek. Bir dinin varlığı bir sıkıntı değil ancak düşman olmaları bir sıkıntı. Sana bu konuda yardım edebilecek bir tekniğim var.”

 

Iosium konuşmayı bitirdiği anda ellerini savurmuş ve Paul zihninde beliren bilgi topluluğunu hissetmişti. Bu teknik biraz karmaşık görünse de aslında oldukça tanıdık görünüyordu.

 

“Bu… Dokuz Dönüşüm tekniği mi? Üç Değişim tekniğinin üst versiyonu olan teknik?”

 

“Oh, demek biliyorsun. Aynen öyle, bu Dokuz Dönüşüm Tekniği.”

 

Iosium biraz şaşırsa da bunu göstermemişti. Paul ise şaşkınlığını direkt olarak sergiliyordu. Üç Değişim tekniğini o kadar kullanmasa da bu saklanmaya o kadar ihtiyacının olmamasından dolayıydı. Eğer kendisinden daha güçlü kişilerin arasına sızması gerekecekse o zaman bu tekniği kullanabilirdi.

 

Dokuz Dönüşüm ise bu tekniğin gelişmiş versiyonuydu. Ama o anda buna pek ihtiyacı yoktu. Neden Iosium ona bu tekniği veriyordu?

 

“Şaşkınlığını anlayabiliyorum ama yapmanı istediğim şeyi iyi anlaman gerekiyor. İki kiliseyi yok etmeni istemiyorum. Ya inançlarını yok etmelisin ya da onları birleştirmelisin. Bunun için ise şu anki kimliğini kullanamazsın ve en az iki kimliğe ihtiyacın olacak. Dokuz Dönüşüm tekniğinde hayatın üç formu dışında cinsiyet ve ırk da değiştirilebilir. Bu yüzden kullanabileceğini düşündüm.”

 

Iosium mantıklı bir açıklama yaparken Paul de tekniği incelemişti. Gerçekten de, o anda teknikteki değişimleri görebiliyordu. Bu teknik sayesinde bir insan gelişimci bile bir canavarın formunu alabilirdi. Ya da erkek bir gelişimci bir kadın gelişimciye dönüşebilirdi. Korkutucu bir şekil değiştirme tekniğiydi.

 

“Yani… İki kiliseye de sızıp onları bir şekilde birleştirmemi veya inançlarını değiştirmemi mi istiyorsun?”

 

“Aynen öyle.”

 

Iosium anında başını sallamıştı. Paul ise kaşlarını hafifçe buruşturduktan sonra devam etmişti.

 

“Bunun için kayıpların olması gerekir. Bunu biliyorsun, değil mi?”

 

“Kayıp olmamalı demiyorum. Minimum seviyede olmalı diyorum. Kullandığın yola göre en az sayıda kişiyi öldürmeni istiyorum. Yapabilir misin?”

 

Iosium’a bir bakış atan Paul onun yüzünde bir ifadenin olmadığını gördüğünde başını hafifçe sallamıştı. Iosium’un bu konuda ciddi olduğunun farkındaydı ve reddetmek için bir sebebi yoktu. Deneyebilirdi.

 

“Bana dinleri biraz anlatabilir misin? Hazırlık yapmam gerekiyor.”

 

“Elbette.”

 

Iosium hafifçe gülümsedikten sonra Paul’e iki büyük din hakkındaki bilgileri aktarmaya başlamıştı. Paul’ün bu seferki görevi biraz uzun sürecekti. Bu yüzden tedbirlerini alması gerekiyordu.

 

 

“Lord Papaz! Hoş geldiniz!”

 

Papaz Yüce Işık Sarayına döndüğünde öğrencisi olan rahibelerden birisi onu karşılamıştı. Normalde ustası olan Papaz’ı bir baba olarak görüp ona yakın davranan rahibe o anda onun yüzüne bakmaya bile cüret edemiyordu.

 

Çünkü o anda hep sakin görünen Papaz’ın yüzü oldukça karaydı. Öfkeli görünüyordu ve etrafına yayılan aura bile baskıcıydı.

 

“Gidin ve bölgedeki nöbetçilerin sayısını artırın. Kara Kilisenin 4 ajanını yakalamıştık değil mi? Hepsini başkentte idam edin. 1 gün aralıklarla ve en acımasız yöntemlerle.”

 

“Anlaşıldı!”

 

Genç rahibe anında oradan uzaklaşırken Papaz acılı bir ifadeyle sırtını ovuşturmuştu.

 

“O or… Hah…”

 

En sonunda derin bir nefes alan Papaz iç kısma geçerken derin bir nefes almıştı. Öfkesinin iki nedeni vardı. İlki, iki gün boyunca araştırmasına rağmen tehlike hakkında bir şey bulamamıştı ve bu tehlike hissi bir anda ortadan kaybolmuştu. Bunun nedenini hâlâ anlamıyordu ve zamanını boşa harcamış gibi hissediyordu.

 

İkinci neden ise tehlike hissi kaybolduğu anda Azize’nin onun sırtına bir saldırı indirip oradan kaçmasıydı. Azize Alev ve Toprak büyülerinde oldukça gelişmiş olsa da kılıç teknikleri de oldukça güçlüydü. Yanan kılıç sırtına indiğinde oldukça acılı bir deneyim yaşamıştı. Eğer yerindeki kişi Büyük Usta seviyesinde olsaydı büyük ihtimalle vücudu ikiye bölünürdü.

 

“Her neyse… İyileşmek daha iyi bir karar olacaktır. Bana saldırmış olsa da yaranın o kadar zarar vermediğini bilmiyor olmalı. Saldırmaya cüret edemeyecektir.”

 

Bu şekilde düşünen Papaz kendi salonuna geçmiş ve tanrıça heykelinin önünde diz çökmüştü. Sonrasında ise meditasyonuna başlamıştı. Sırtındaki yara o kadar büyük değildi ve en fazla bir veya iki gün iyileşmesi gerekecekti.

 

 

“Demek burası Kutsal Krallığın başkenti Yüce Işık Şehri. Adının hakkını veriyor. Gerçekten oldukça parlak bir yer.”

 

“Usta, Yüce Işık Sarayı’nın dizaynı gerçekten çok güzel.”

 

Gökyüzünde, yerden yüzlerce metre yüksekte süzülen Paul yanındaki Amelia’yla birlikte Yüce Işık Şehri’ni inceliyordu. Sızma planı için ilk olarak Kutsal Kiliseyi seçmişti. O anda çoktan aklında planlarını kurmaya başlamıştı. Ancak yapması gereken hazırlıklar vardı.

 

“Amelia, şehirde bir bölgeyi seçer misin?”

 

“Hmm… Şuraya ne dersin, usta?”

 

Amelia şehirdeki rastgele bir sokağı göstermişti. Paul ise başını sallamış ve bir anda görüntüsünü değiştirmişti.

 

Vücudu yavaşça değişmiş ve genç yüzü orta yaşlı bir adamın yüzüne dönüşmüştü. Saçları beyaz renge bürünürken gözleri de mor bir ışıkla parlamıştı. Biraz denediğinde gözlerindeki yıldız işaretleri kaybolmuş ve gözbebekleri geriye dönmüşlerdi.

 

Vücudunu saran siyah palto ve diğer kıyafetleri kaybolmuş ve beyaz bir cübbe oluşmuştu. Boynunda da bir güneş işareti taşıyan bir kolye vardı. Bu güneş işareti Kutsal Kilisenin işaretiydi. En azından Iosium ona böyle söylemişti.

 

“Hmm… Bakalım… Evet, böyle iyi.”

 

Sesini değiştirip daha gür bir hâle getiren Paul’ü izleyen Amelia şok olmuştu. Ustasının bu kadar yüksek seviyeli bir şekil değiştirme yeteneğine sahip olduğunu bilmiyordu ve ilk kez öğrenmişti.

 

“Amelia, bundan sonra bana yalnızca ‘Usta’ olarak sesleneceksin. İsmimi bilmiyorsun ve sana hiç söylemedim. Planın geri kalanı… Direkt olarak anlatmama ne dersin?”

 

Paul Amelia’ya kurduğu planı anlatmaya başlarken biten her cümle ile Amelia’nın gözleri büyüyordu. Ustasının kurduğu planın oluşturabileceği etkileri düşündüğünde strateji konusunda o kadar bilgisi olmayan kendisi bile istemsizce titriyordu.

 

 

“Hah… En sonunda iyileşti demek.”

 

Sırtındaki yaranın iki günlük iyileşme sürecinde tamamen kapandığını hisseden Papaz rahat bir nefes alırken bir yandan da önündeki heykele doğru başını eğmiş ve bir kez daha dua etmeye başlamıştı. Yaklaşık 2 saat boyunca dua ettikten sonra ise kendi salonundan bir kez daha ayrılmıştı.

 

Bir süre önce kilisenin hazırlıklara başlaması için emirlerini vermişti ve onları kontrol etmeye başladığı için salonundan çıkışı bir olay yaratmıyordu. Genç rahip ve rahibelere kısa öğütler verdikten sonra kendi öğrencisini almış ve şehrin üzerinde uçmaya başlamıştı.

 

“Usta, neden bu kadar tedbir almaya çalışıyoruz?”

 

Öğrencisi kısık bir sesle sorarken Kilisenin etrafındaki rahip ve rahibe topluluklarına bakınmıştı. Normalde Yüce Işık Sarayı’nın girişinde yalnızca yeni giren rahip veya rahibeler beklerdi ancak o anda 20 kişilik bir grup orayı koruyordu.

 

“Buna ihtiyacımız var. Tehlikeyi hissetmemem ortadan kaybolduğu anlamına gelmez. Bir süre için geri çekildiği anlamına gelir. Bu süre içinde eğitimleri artırmalı ve kilisenin alımını yükseltmeliyiz. Gücün yetmediği durumlarda sayılar da işe yarayabilir, bunu unutmamalısın.”

 

“Anladım, usta!”

 

Genç rahibe başını hafifçe salladıktan sonra cevap vermişti. Papaz ise başka bir şey demeden şehrin üzerinde süzülmeye devam etmişti. Ancak birkaç dakika sonra, hissettiği bir şey yüzünden birden hareketini durdurmuştu.

 

Şehrin içindeki bir bölgede, usta dereceli bir büyücünün mana akışını hissediyordu. Bu mana akışı kilisenin içinde normal bir şey sayılsa da dış kısımda hiç de normal sayılmazdı.

 

“Bir kaçak büyücü? Hayır, mana yoğunluğu fazla yüksek. İyi teknikler ve kaynaklarla eğitildiği belli. Kara Kiliseden birileri… O da olamaz. Mananın saflığı çok yüksek. Eğer böyle birine sahip olsalardı onu kesinlikle korurlardı. Hatta bir sonraki Azize olarak bile eğitilebilirdi.”

 

Papaz kaşlarını kırıştırırken mana akışının sahibinin kimliğini bulmaya çalışıyordu. Ancak birkaç dakika düşündükten sonra derin bir iç çekmiş ve öğrencisiyle birlikte aşağıya inmeye başlamıştı.

 

Bu akışın sahibinin kim olduğunu öğrenmek istiyordu. Eğer karşısına çıkan kişi genç bir kişi olursa o zaman onu kiliseye katmak için her şeyi yapabilirdi. Bu mana ‘kalitesi’ bir sonraki Papaz’ı yetiştirmek için oldukça idealdi!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr