5.Tünelin sonunda, Paul’ün gelişi büyük bir olay hâline gelmişti. Bunun nedeni direkt olarak uçarak tünelin diğer ucundan çıkması ve herhangi bir korumanın onu durdurmaya cüret etmemesiydi. Yeni Aziz seviyeli uzmanın 5.Yarımküreye geldiği haberi direkt olarak şehre yayılmaya başlamıştı.
“Efendim… Şehir… Mola…”
Paul aslında direkt olarak 5.Şehrin üzerinden uçarak devam etmek istiyordu ancak yanındaki rehberler hızlı uçuş yüzünden oldukça kötü durumdalardı. Büyük Usta seviyesinde olsalar da yalnızca uçuş için gereken mana yoğunluğunda kalmak bile uzun sürede tehlikeli olabilirdi. Bir süre mola vermeleri gerekiyordu.
“İyi, şehre geçelim.”
Paul başını sallarken etrafa bakınmıştı. Beşinci Yarımkürede herhangi bir tarım alanı yoktu. Bunun yerine madenler vardı. Tünelden birkaç saniye önce çıkmış olsa da çoktan etraftaki maden girişlerini ve işçilerini görebiliyordu. Bir demircinin yönettiği bir yer için normal bir şey sayılabilirdi.
“Nerede kalabiliriz? Biraz meditasyon yapmak istiyorum.”
Paul başını çevirip onlara sorduğunda siyah kıyafetli rehberlerden birisi derin bir nefes almış ve mide bulantısını bastırdıktan sonra konuşmuştu.
“Kıdemli Aziz, eğer düzgün bir yer istiyorsanız o zaman şehrin merkezine yakın olan otelleri veya direkt olarak Beşincinin okulunu seçebilirsiniz. Beşinci sizi karşılamaktan oldukça mutlu olacaktır.”
Rehber böyle konuşsa da Paul soğukça gülümsemişti. Beşinci kesinlikle onu karşılamaktan mutlu olmayacaktı ama onu karşılamak zorundaydı. Üçüncünün ölümünü gördükten sonra bunu yapmamaya cüret edemezdi.
“Peki, hadi Beşincinin yerine gidelim.”
Paul bunu söylediğinde rehberlerin gizlenmiş yüzlerinde gülümsemeler oluşmuştu. Görünüşe göre Paul Beşinciye karşı bir kin tutmuyordu. Bu iyi sayılırdı. Zaten bir Aziz seviyeli uzman kaybetmişlerdi ve daha fazlasını kaybetmeyi istemezlerdi.
…
Beşincinin okulu Aziz Silah Ocağı olarak biliniyordu. Ancak herhangi bir şekilde bir demirci ocağına benzemiyordu. Paul okulun alanına attığı ilk adımda bunu fark etmişti.
Bir bilgin akademisi bile bundan daha rahat değildi. Ruh gücü dış ocak öğrencilerinin üzerinde gezdiğinde demirciliğe doğru dürüst çalışan yalnızca birkaç kişi olduğunu görmüştü. Çoğu ise diğerleriyle birlikte ocağın bölgesindeki barlarda içiyor veya kendilerine eğlenmek için kadınlar buluyorlardı. Görünüşe göre öğrencilerin çoğunun buraya katılmasının nedeni demircilik değil de ün ve şöhretti. Bu okul 5.Şehirdeki en büyük okuldu sonuçta.
“Çekilin.”
Paul önde, rehberler arkada bir süre ilerledikten sonra dış ve iç ocağı ayıran duvarlara ulaşmışlardı. Bu yere geldiklerinde rehberlerden birisi anında kıyafetinden kırmızı bir rozet çıkarmış ve kapıyı koruyan öğrencilere soğuk bir bakış atmıştı. Sesindeki soğukluk genelde kibirli olan bu öğrencileri rahatsız etse de elindeki kızıl rozetin Birincinin astlarının sahip olduğu bir şey olduğunu bildiklerinden iki yana çekilmişlerdi.
İç Ocak dış kısımdan biraz daha iyiydi. Öğrenci davranışı bakımından değil, yapılar bakımından böyleydi. Dış Ocak şehirle bir sayılabilecekken İç Ocak şehirden ayrıydı ve içeriye ufak bir şehir daha kurulmuştu.
Kaynak dükkanları, açık pazarlar, barlar, restoranlar ve hatta pavyonlar… Görünüşe göre Beşinci öğrencilerini nasıl eğlendireceğini epey iyi biliyordu. Gerçi burayı kendi isteklerine göre düzenlemiş de olabilirdi.
Paul ilerlerken etrafı inceliyor gibi durduğundan rehberler de yavaş ilerliyorlardı ve hareketleri bazen duraksıyordu. Ancak onlara yaklaşmaya cüret eden kimse yoktu. Paul aurasını tamamen gizleyebilse bile iki rehber bunu yapamıyorlardı. Büyük Usta seviyesindeki aura öğrencileri uzak tutmaya yetiyordu.
“Kıdemli, hoş geldiniz. Sizi mütevazı okulumda görmek büyük bir şeref.”
Onlar bir süre ilerledikten sonra Beşinci’nin figürü birden önlerinde belirmiş ve bir gülümsemeyle birlikte Paul’ün önünde eğilmişti. Beşinci Üçüncü’nün ölümünden sonra Paul’ün savaş gücüne daha fazla önem veren bir Aziz olduğunu ve kendisini kolayca ezebileceğini kavrayabilmişti. Yani ona çatmaya devam ederse ölebileceğinin farkındaydı.
“Haha, kendini küçük görüyorsun Beşinci. Okulun yapısı gerçekten kıskançlık duyulacak bir seviyede. Oldukça iyi standartlara sahip. Beşinci en iyi demirci lakabını hak ediyor gibisin.”
Paul’ün iltifatını duyan Beşinci affedildiğini düşünerek yüzünde mutlu bir gülümsemeyle Paul’ü etrafta gezdirmeye başlarken rehberler de rahatlamışlardı. Onlara göre Paul gibi güçlü bir kişi sevmediği birini böyle övmezdi.
Ancak Paul okulu gezerken bazı yerleri içten içe not ediyordu. Beşincinin hayatını almayacak olsa da onun kolayca gitmesine izin verecek de değildi. Hem, karşılık olarak alabileceği birçok şey vardı.
“Kıdemli, lütfen buraya gelin. Bu meditasyon odası özel olarak oluşturuldu ve mana yoğunluğu diğerlerinden daha yüksek. Eğer bu yeri kullanırsanız gelişim hızınız artacaktır.”
Beşinci en sonunda Paul’ü özenle düzenlenmiş bir odaya getirmişti. Odanın içinde herhangi bir mobilya yoktu ancak odanın duvarlarında altın işlemeler vardı. Odanın içindeki mana yoğunluğu büyük ihtimalle küçük dünyalarda zor bulunan mana taşlarıyla sağlanıyordu ve buraya epey para harcandığı belliydi.
“Haha, pekâlâ Beşinci. Bir günlüğüne burada mola vereceğiz ve sonrasında yeniden ayrılacağız. Bu ikili Birinci’nin gönderdiği rehberler. Onları da dinlenebilecekleri bir yere yerleştirirsen iyi olur.”
“Elbette, elbette.”
Beşinci böyle konuşurken gözlerini iki rehberin üzerinde gezdirmişti. Eğer bu ikili Birinci’nin gönderdiği kişilerse o zaman onlarla yaklaşmak da iyi olabilirdi. Birinci diğer bölgelere fazla çıkmasa da onun astları çıkıyor olmalılardı. Belki de zamanı geldiğinde onlardan yardım alabilirdi.
Paul odaya girdikten sonra kapı kapanmış ve diğerleri de zamanla uzaklaşmışlardı. Paul ise bir süre kapalı kapıya baktıktan sonra derin bir nefes almış ve bir anda duyulamayacak bir seste mırıldanmıştı.
Aynı anda, uzun bir süredir Paul’ün çağırmadığı Estes birden havada belirmişti. Ölüm meleği benzeri bir görüntüye sahip olan Estes o anda Paul’ün emirlerini bekliyordu.
Paul ruh gücüyle sesini Estes’e ilettikten sonra Estes hızla odadan kaybolmuştu. Birkaç saniye sonra ise Paul de mor bir sisle vücudunu sarıp ortadan kaybolmuştu.
…
Paul Yaradan Yetiştirme Zindanına girdiği anda içerideki Amelia’yı görebilmişti. Amelia o anda meditasyon yapıyordu ve içeriye giren Paul’ü fark etmemiş gibi görünüyordu. Paul de onu rahatsız etmeden gözlerini yakındaki Aaron’a çevirmişti.
Aaron da meditasyon yapıyordu ancak görüntüsü Amelia’nın sakin duruşuna hiç yaklaşamazdı. Alnından terler akıyordu ve oldukça endişeli göründüğü açıktı. Büyük ihtimalle bir anda kendisini bulduğu bu garip durumdan rahatsızdı.
“Aaron.”
Paul hafifçe konuştuğunda Aaron’un gözleri sonuna kadar açılmış ve üzerine düşmüşlerdi. Paul onun nasıl bir tepki vereceğini merak ederken Aaron birden dizlerinin üzerine çökmüş ve başını sertçe yere vurmuştu.
“Aaron Saray Efendisini selamlar.”
Böyle bir tepkiyi beklemeyen Paul şaşırırken Aaron konuşmaya devam etmişti.
“Genç Hanım Amelia bana sizin durumunuzu anlattı. Sizin tarafından Saray Demircisi olarak seçilmek benim için bir şereftir, efendim.”
Aaron’un bu ani kişilik değişimi biraz şaşırtıcı olsa da Paul’e göre o kadar kötü bir şey değildi. Sadık bir ast rastgele bir demirciden daha iyi olurdu. Hem Aaron rol yapıyor gibi de görünmüyordu.
“Aaron, bir süre bu yerde kalman gerekecek. Bu süre içerisinde Alev Derebeyini kopyalamaya çalış. Materyaller…”
Paul bir süre gözlerini kapattıktan sonra onları yeniden açmış ve sol elini savurmuştu. Aynı anda, bir köşede onlarca işleme materyali belirmişti.
Sağ eli savrulduğunda ise yerden devasa bir toprak bloğu ayrılmış, Paul’ün tek dokunuşuyla tamamen altından bir bloğa dönüşmüştü. Yalnızca bu şov Aaron’un gözlerinin iyice büyümelerine neden olmuştu.
“Senden büyük başarılar bekliyorum.”
Paul hafifçe güldükten sonra Zindandan ayrılmıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..