[YN]: Fazladan bölüm ehe ehe :D
“İllüzyon tekniği? Formasyonlar? Kan Kızılı Saray’da böyle yollarda gelişen kişiler yok…”
Semia bir süre düşündükten sonra kısık bir sesle cevabını vermiş ve Simon da başını sallayarak ona destek çıkmıştı. Kan Kızılı Saray daha çok savaş yeteneklerine sahip büyücüleri yetiştiren bir yerdi ve tüm öğrenciler bu yollarda ilerliyorlardı. Aralarından yan yol olarak simyayı seçen birkaçı olsa da sayıları hiç de fazla değildi.
“Hmm… Bu bir sıkıntı sayılır. Sanırım Shuan’a danışmam gerekecek. Ah, ayrıca…”
Paul elini kaldırmış ve Aaron ile Amelia’yı Yaradan Yetiştirme Zindanından çıkartmıştı. Semia ve Simon Amelia’yla birlikte dışarıya çıkan cüceye şaşırırlarken Aaron da birden belirdiği yere şaşırmıştı.
Sonrasında, karşısındaki iki kişinin auralarını hissetmiş ve vücudu titremişti.
Karşısındaki iki kişi de Aziz seviyenin zirvesindeki auralara sahiplerdi ve büyük ihtimalle atılım için yalnızca son hazırlıklarını yapıyorlardı. Bu ikili kendi dünyasında Birinci Demirci ile aynı seviyedeki uzmanlar olarak tapınılacak bir seviyeye kadar yükselebilirlerdi!
“Bu Aaron. Kendisi yetenekli bir demircidir. Bugünden itibaren okulun üçüncü kıdemlisi o olacak ve iki gruptan da demirciliği öğrenmek isteyen öğrencileri eğitecek. Onun gelişimi ona kalmış bir şey ancak yaptığı işlere göre kaynaklarla ödüllendirilebilir. Ödüllerin miktarı size kalmış.”
Paul Aaron’u Simon ve Semia’ya emanet ettikten sonra Amelia ve Grim’le birlikte taht odasından ayrılmış ve geri dönmemişti. Bunun üzerine, taht odasına bir sessizlik çökmüştü.
“Öhöm… Saray Lideri sizi övdüğüne göre yetenekleriniz yeterli demektir. Umarım gelişiminize devam etmeyi ve öğrencilerimizi en iyi şekilde eğitmeyi seçersiniz Üçüncü Kıdemli. Gelin, size okulu gezdireyim.”
Bir süre sonra Simon sessizliği bozmuş ve Aaron’u sarayda gezdirmek için yanına almıştı. Semia ise ana saraydaki kendi odasına geri dönmüştü. Üçüncü bir kıdemli saraydaki işlerin biraz daha rahatlamasına yardımcı olabilirdi ve bir sakıncası yoktu.
O sırada, Paul Amelia’yı kendi çalışma bahçesine bırakmış ve ona çalışmaya devam etmesi için ufak bir ders verdikten sonra saraydan yüz metre kadar yüksekte süzülmeye başlamıştı. Aynı anda, boyutundan Shuan’ın ona bıraktığı iletişim rozetini çıkartmıştı.
“Shuan.”
“Oh, Paul? Konuşmayalı birkaç ay oldu değil mi? Önemli bir şey mi var?”
Paul konuştuktan yalnızca birkaç saniye sonra Shuan cevap vermişti. Sesi oldukça sakin ve rahattı. Bunun üzerine Paul’ün yüz ifadesi biraz garipleşmişti.
Bu ‘kral’ iki grup arasındaki büyük dövüşe bir yıldan yalnızca biraz daha fazla zaman kaldığının farkındaydı, değil mi?
“Bana en güçlü illüzyon ve formasyon tekniklerini nereden bulabileceğimi söyle. Güçlü istemiyorum. En güçlüsünü istiyorum.”
Paul’ün sözlerinden sonra Shuan bir süreliğine cevap vermemişti. Bu Paul’ün kaşlarını kırıştırmasına neden olmuştu.
“Huh… Bak, başkalarına Kara Vadinin merkezindeki illüzyon tekniklerinin en iyileri olduğunu söyleyerek gururlanmayı severim ama sana gerçeği söyleyeceğim çünkü ciddi duruyorsun. Guren Ailesinin illüzyon ve formasyon teknikleri bizimkilerden daha yüksek seviyede. Özellikle de en batıda bulunan aile kolu olan Gardiyan Kolunun formasyon teknikleri muazzam bir seviyedeler. Bu yüzden bir şekilde onların tekniklerini almaya çalışacaksan dikkatli olman gerekiyor.”
Shuan en sonunda konuştuğunda Paul onun sözlerini bir süre düşünmüştü Guren Ailesinin bir kolundan teknik koparmaya çalışmak… tehlikeli bir görev olabilirdi. Ama işe yaramaz değildi.
“Teşekkürler. Bana bir şey olmayacaktır.”
Paul bunu söyledikten sonra rozetin bağlantısını kesmiş ve omzundaki Grim’in kafasını okşamıştı. Gözleri, Pura Kıtasının Tena’ya giden tarafına dikiliydi. Bir süre düşünüyor gibi göründükten sonra en sonunda derince iç çekmişti.
“Amelia’ya bir borcum var sayılır. Hem formasyon teknikleri benim de işime yarayabilir… Grim, gelmek istiyor musun?”
Paul sorusunu tamamladığı anda Grim’in ufak başı onaylar biçimde sallanmıştı. Paul ise hafifçe gülümsedikten sonra hızla Tena’nın olduğu bölgeye doğru uçmaya başlamıştı.
Kıta büyüktü ve Paul’ün hızıyla bile sınıra varması bir süre alacaktı.
…
“Geliyor…”
İki dağın arasındaki büyükçe bir vadide, güçlü bir nehir akıyordu. Bu nehrin yanlarına kurulmuş olan evler büyükçe bir şehri oluşturuyor gibi görünseler de bu yer aslında bir okuldu. Bu yer, Pura’daki Işık Grubu okullarından biri olan Yaşam Nehri Akademisi’ydi.
Yaşam Nehri Akademisi adını okul binalarının hemen ortasından geçen nehirden almıştı. Bu nehir, yılın her vakti aşırı güçlü dalgalarla akar ve yüksek miktarda mana taşırdı. Bu su normal kişiler için ilaç olarak da kullanılabileceğinden ilk başta yalnızca Yaşam Nehri olarak bilinen bir yerdi. Sonrasında, bu akademi kurulmuştu. Akademinin görevi bu nehrin saflığını koruması sayılabilirdi.
Ancak o anda başarısız oldukları belliydi. Çünkü o anda saf olması gereken o su kan kızılı bir renkte akıyordu. İçinde vücut parçaları ve hatta direkt cesetler bile vardı.
“Hain! Seni hain! Seni bu kadar uzun süre yetiştirdik ve sen-”
“Ve ben lorduma dönüyorum.”
Kısa siyah saçlara sahip olan genç kız karşısındaki yaralı adamın sözünü keserken bir yandan da onlarca metal çivi yaşlı adamın vücudunu delik deşik etmişti. Bundan sonra, genç kız adamın cesedini nehre atmış ve bir süre nehri izlemişti.
“Ah… Onlarca anı, onlarca bilgi. Ve tüm bunlar arasından öne çıkan yalnızca bir tanesi… Lordum Tena’ya ilerliyor. Yani bu kısımdan geçecek. Onun için hazırlık yapmalı mıyım acaba?”
Bu genç kız, Paul’ün Bin Miras Mezarında karşılaştığı Aleena Ocram’dı. Minyon bir yapıya sahip olan genç kızın mavi gözlerinde o anda hafif bir heyecan duruyordu.
“Ne yapmalı? Ne yapmalı? Oh, lorduma bir hediye hazırlayabilirim. Bu yaşlı morukların bir faydası olmuş olur.”
Aleena bunları kendi kendine söyledikten sonra hızla akademinin hazineliğine ulaşmış ancak içeriye girmemişti. Bunun yerine yere yavaşça eğilmiş ve toprak zemine elini koymuştu.
“Lordumu memnun etmek istiyorum. Bana bunu sağlayabilecek şeyleri verir misin?”
Hareketleri bir delinin yapacağı hareketlere benzeseler de boş yere değillerdi. Çünkü yalnızca birkaç saniye sonra topraktan gerçekten de bir hazine yığını ortaya çıkmıştı. Ortaya çıkan hazineler düşük seviyeli sayılmazlardı ancak Aleena onlara herhangi bir ilgi gösteriyor gibi durmuyordu.
“Bu şeyler… Her neyse. Lordumun gözünde iyi bir etki bıraktığım sürece sıkıntı yok. Başka… Ah, kendimi hazırlamalıyım!”
Bu sözlerin üzerine, Aleena yüzlerce kişiyi öldürmemiş masum bir genç kız edasıyla akademinin odalarından birine kapanmıştı. Orada Paul’ü bekleyecekti, çünkü buradan geçeceğini biliyordu. Toprak ona böyle söylemişti ve toprak ona yalan söylemezdi.
…
“Woosh! Woosh!”
Gökyüzünde uçan on metrelik kan kızılı bir kuş ve sırtında oturan ufak bir kedi garip bir görüntü olsa da Pura gibi kaotik bir yerde o kadar dikkat çekici bir görüntü değildi. Bu nedenle birkaç gündür zamanını alarak krallıkların ve farklı manzaraların üzerinden uçan Paul rahatça dolanmaya devam edebiliyordu. Tena’ya gitmek için acele etmesine gerek olmadığından bu yolculuğun keyfini biraz daha çıkarabilirdi.
“Meow…”
Grim de bu konuda oldukça rahattı. Aslında, Paul’ün bu isteği yüzünden birkaç gün boyunca onun sırtında yatabilmişti. Bu onun mutlu olması için oldukça yeterliydi. Uzun zaman sonra yeniden miyavlaması zaten ne kadar rahat olduğunu gösteriyordu.
“Oh? Oradaki dağlarda bir şeyler hissediyorum… Sınıra epey yaklaştım zaten, değil mi? Oraya da bir bakabilirim.”
Kendi zihninden geçen bu düşünceyle birlikte anka formundaki Paul kanatlarını çırpmış ve Yaşam Nehri Akademisinin olduğu vadiye doğru uçmaya başlamıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..