432.Bölüm - Zırhlı Canavar Ordusu

avatar
5910 22

Kara Büyücü - 432.Bölüm - Zırhlı Canavar Ordusu


432.Bölüm – Zırhlı Canavar Ordusu

 

“N-Neler oluyor!?”

 

“Patlama sesi duvarlardan geliyordu! Saldırı var! Şehre saldırı var!”

 

Tüm ziyafet saniyeler içerisinde bir kaos ortamına bürünmüştü. Özellikle şehrin diğer bölgelerinden gelen aile liderleri anında ayaklanmışlardı.

 

Guren Ailesinin üyelerinin aksine, onların ailelerinin çoğu hâlâ şehirde ve korumasızlardı. Elbette, ailelerinde hâlâ normal insanlardan çok daha güçlü sayılabilecek figürler bulunuyordu ama şehre direkt olarak saldırabilecek kadar cesur bir düşmanın zayıf olmayacağı kesindi. Onların ailelerindeki o güçlü figürler bu gibi düşmanların karşısında birkaç saman korkulukla aynı seviyede olurlardı. Tek yapabilecekleri şey geride durup ölümlerini beklemekti.

 

“Sakin olun! Herkes sakin olsun! Sen, grubunla birlikte git ve hangi hadsizin şehrimizin duvarlarına saldırmaya cüret ettiğini öğren. Eğer bu bir yanlış anlaşılmaysa her şey konuşulabilir. Eğer düşmancıl tavırları varsa, öldür onları!”

 

“Hemen efendim!”

 

Anında dışarıya fırlayıp aile liderlerini sakinleştirmeye çalışan Clad Gardiyan Kolunun altında yetişen elit bir grubun liderine emirlerini verdikten birkaç dakika sonra büyülü eşyalarla zırhlanmış büyükçe bir ekip patlama sesinin geldiği yöne doğru hareket etmeye başlamışlardı. Bu ekibin etrafa yaydığı aura o kadar güçlüydü ki aile liderleri sonunda biraz sakinleşmeye başlamışlardı.

 

“Oh… Bunlar Öncü Defans Timi! Gardiyan Kolunun altında yetiştirilen en elit savaş grubu olduklarını duymuştum. Auralarından gerçekten de anlaşılıyor, değil mi?”

 

“Vay canına, liderlerinin seviyesi Büyük Aziz seviyesine aşırı yakın değil mi? Sanki her an bir sonraki seviyeye aşabilecekmiş gibi bir aurası vardı!”

 

“Sanırım biraz rahatlayabiliriz. Gardiyan Kolunun gücünü göstermesi için iyi bir fırsat zaten değil mi?”

 

Kısa bir sürede bu takımın kimliği ortaya çıkmış ve gülücükler yeniden ziyafet alanında açmaya başlamışlardı. Elbette, Guren Ailesinin adı boşuna değildi. Onların olduğu bir şehre saldırmaya çalışan kişinin bunu ödemesi gerekiyordu ve Gardiyan Kolu için de bu geçerliydi.

 

Paul oturduğu yerde hafifçe gülümseyerek bekliyordu. Clad ise kısa sürede geri gelip yerine geri oturmuştu. Paul’ün en başından beri herhangi bir endişesi olmaması masadakilerin gözünden kaçmamıştı ve bu bazılarının hayal kırıklığına uğramasına neden olmuştu.

 

Paul’ün gücüyle basit bir saldırıdan korkmaması normaldi. Ancak şehrin zarar göreceğinden endişelenmemesi onun şehre yeterince bağlanmadığını gösteriyordu.

 

Eh, aslında bu o kadar şaşırtıcı değildi. Paul burada uzun zaman bulunmamıştı ve geldiği zamandan beri etrafta o kadar zaman geçirdiği de söylenemezdi. Zamanının çoğunu evinde tekniklerine çalışarak geçiriyordu. Bu yüzden şehrin yüksek rütbelileri hayal kırıklığına uğrasalar da umutlarını kaybetmemişlerdi.

 

“Hm?”

 

O sırada, Paul kaşlarını çatıp şaşırmış bir ses çıkardığında tüm dikkat onun üzerine yoğunlaşmıştı. Paul’ün yanında oturan Clara bu rütbeli kişilerin ani bakışları yüzünden korksa da Aleena ve Paul iyi görünüyorlardı. Ancak Paul’ün kaşları zamanla daha da kırışıyordu.

 

“Saf soylu, bir sorun mu-”

 

“Clad, ailenin tüm birliklerini ve ziyafet alanındaki tüm güçlü kişileri topla. Şehre saldıran şeyler normal varlıklar değiller.”

 

Paul birden ayaklanıp sert bir sesle emir verdiğinde Clad titremiş, sonrasında anında emirleri uygulamak için fırlamıştı. Paul’ün geldiği yer olan ana ailede birçok güçlü varlık olmalıydı ancak Paul gelen varlıkların normal olmadığını söylerken oldukça ciddi görünüyordu. Bu saldırı bekledikleri kadar normal olmayabilirdi.

 

“Ggrraaaahhh!!!”

 

Clad daha haberleri veremeden önce, iki ayağının üzerinde yürüyen üç metrelik bir ayı yavaş adımlarla ziyafet alanına girişini yapmıştı. Siyah bir kürke sahip olan bu ayının ağzından kanlar akıyor olsa da bu kanın kendisine ait olmadığı belliydi. Çünkü üzerinde herhangi bir yara yoktu. Aksine, vücudu oldukça sağlamdı ve parıldıyordu.

 

Evet, parıldıyordu. Çünkü ayının vücudunu altın renkli bir zırh kaplıyordu. Bu altın zırh oldukça göz alıcı büyülü yazıtlarla kaplıydı ve ayı için özellikle yapılmış gibiydi. Pençe kısmı kanlıydı ve bir insanın vücudunu tutuyordu.

 

“Pa!”

 

Ayı tek pençesiyle tuttuğu cesedi ileriye doğru fırlattığında diğerleri istemsizce cesede bir bakış atmış ve şok olmuşlardı. Bu ceset kısa bir süre önce özgüvenle yolculuğa çıkmış olan Öncü Defans Timi’nin liderine aitti!

 

Büyük Aziz seviyesine girmeye oldukça yakın olan güçlü bir uzman böylece ölmüştü!

 

“Grraaaahhh!!!”

 

Ayı ileriye doğru adım atarken altın zırhı parlamış ve bir çeşit enerji dışarıya çıkmıştı. Sonrasında ayı pençesini havada savurmuş ve en yakın üç öğrenciyi tek pençe saldırısıyla direkt olarak parçalara ayırmıştı!

 

“Ah!”

 

“Kaçın! Uzaklaşın!”

 

Neler olduğunun yeni farkına varan öğrenciler anında etrafa kaçışmaya başlarken ayı ileriye doğru bir adım atmıştı. O anda öğrencilerin gözünde bu ayı yalnızca vahşi bir canavar değildi. Onların hayatlarını biçmek için gelmiş olan devasa bir katilin gölgesini de bu ayıda görüyorlardı.

 

“Sou!”

 

Ancak o anda, parlak beyaz bir ışın bu devasa gölgenin tüm hayatını sonlandıran bir darbeyle ayının başını delip geçmişti. Ayının devasa vücudu tok bir sesle yere düştükten birkaç saniye sonra diğerleri başlarını ancak çevirip o saldırının geldiği yere bakabilmişlerdi.

 

Orada, Paul’ün görüntüsü onları bekliyordu. Sol elinde ejderha başı motifine sahip bir yay tutan Paul’ün yüzünde ciddi bir ifade vardı. Kaşları artık yalnızca kırışık değildi, tamamen çatıktı.

 

“Aziz seviyesinin üstündeki bir güce sahip olan herkes, silahlarınızı kuşanın. Az önceki canavar yalnızca bir başlangıçtı. Şu anda bu canavarlardan onlarcası buraya yaklaşıyor. Onları hissedebiliyorum. Kaçmak bir çözüm değil ve şehri kurtarmak için tek seçeneğimiz savaşmak!”

 

“Şehrimizi korumak için savaşalım!”

 

Paul’ün sözlerinin sonunu Clad getirmiş ve oradaki herkesin kalplerinde bir ateş yakmıştı. Evet, düşmanlarından kaçarlarsa gelecekte neler yaşayacakları belli değildi. O zaman neden burada kalıp kahramanca şehirlerini savunmuyorlardı?

 

“Savaş! Savaş! Savaş!”

 

Birkaç saniye içinde tüm ziyafet salonunda savaş naraları yükselirken güç olarak zayıf olan kişiler geri çekilmişlerdi. Aziz seviyenin altındaki güç seviyesine sahip olan kişiler Guren Ailesinin iç kısmına hizmetçiler tarafından gönderilmişti. Aleena da Paul’e son bir bakış attıktan sonra içeriye çekilmişti.

 

Paul ise onun arkasından bir bakış attıktan sonra gözlerini canavarların geldiği yöne çevirmişti. O sırada şehrin içinden yankılanan çığlık sesleri ziyafet alanına ulaşıyordu ve aileleri dışarıda olan kişiler kalplerinin doğrandıklarını hissediyorlardı. Bu çığlıklar onların ailelerine ait olabilirdi. Bu korkutucu bir düşünce tarzıydı.

 

O anda, gökyüzünde gölgeler belirmeye başlamıştı. Uçan, zırhlı canavarlar onların üzerlerinde uçuyorlardı ve bu birçok Aziz’in sinirlerini bozuyordu. Çünkü bu canavarlar uçuş bakımından onlardan çok daha hızlılardı ve gökyüzüne çıkarlarsa yalnızca birer yem olurlardı. Ancak onların gagalarında veya ağızlarında insan parçalarıyla uçmaları da oldukça öfkelendirici bir görüntüydü!

 

“Birkaç küçük canavar bizi sinirlendirmeye çalışıyorlar ha? Heh, bunu başardılar!”

 

Paul hafif bir sesle mırıldansa da diğerleri o anki sessiz ortamda onun sesini kolayca duyabilmişlerdi. Ardından, Paul’ün yayının çekilme sesi duyulmuş ve parlak beyaz bir ok çekilmiş yayın kirişinde belirmişti.

 

“Cenneti Avlama Sanatı, Binbir Ok Yağmuru.”

 

Paul’ün hafif mırıldanması oldukça muhteşem görünen bir tekniğin ismini söylemişti. Ki bu tekniği etkisi anında görünmüştü. Paul’ün çevresinde kiriştekiyle tamamen aynı görüntüye sahip oklar belirmişti ve Paul kirişi bıraktığı anda tüm bu oklar aynı anda, aşırı yüksek bir hızla fırlamışlardı!

 

“Sou! Sou! Sou!”

 

Gökyüzündeki canavarların bazılarının vücutlarında yalnızca yaralar açılırken bazıları direkt olarak ölmüşlerdi. Ancak her biri en az bir kez vurulmuştu. En çok vurulan canavar ise toplam beş ok tarafından üç farklı ölümcül noktadan vurulmuştu.

 

“Zırhlarla ve silahlarla kuşanmış olmaları onların vahşi hayvanlar oldukları gerçeğini değiştirmez! Çekinmeyin, korkmayın ve sakın merhamet etmeyin! Şimdi, saldırın!”

 

“Saldır!”

 

Paul’ün teşvik edici sözlerinin üzerine tüm misafirler savaş formlarında ziyafet alanlarından ayrılmaya ve şehre yayılmaya başlamışlardı. İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Büyük de kendi istedikleri yerlere gidiyorlardı. Paul ise kısa bir süre içerisinde gözden kaybolmuştu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr