436.Bölüm – Daha Güçlü, Daha Heybetli
Karanlık ormanın sardığı üç büyük dağın en büyüğünün zirvesinde duran kan rengi sarayda, içerisi ışık taşlarıyla aydınlatılan taht odası oldukça sessiz ancak temizdi. İçeride duran ve taht odasını temizlemekle görevlendirilmiş öğrenciler bu yerin değerini bildikleri için büyülerini kullanmaya cüret edemiyor ve her yeri elleriyle temizliyorlardı.
O sırada, tahtın üzerinde mor bir sis parçası ortaya çıkmış ancak iki öğrenci bunu fark etmemişlerdi. Bu ufak sis parçası bir anda büyümüş ve iki metrelik bir hale çıktığında içinden kızıl renkli bir sis çıkıp taht odasını tek seferde kaplamıştı. Öğrencilerden biri anında çığlık atmaya çalışsa da kızıl sis onun vücudunu sardığında bilincinin kapandığını hissetmiş ve bağıramamıştı.
İki öğrenci bayıldıktan sonra kızıl sis dağılmış ve mor sis kütlesinin içinden uzunca bir erkek figürü yanında bir kadınla dışarıya çıkmıştı. Bu erkek figürü neredeyse dizlerine ulaşan saçlarını onları kısaltan bir bant ile bağlayan Paul’dü. Yanındaki kadın da tabii ki Grim’di.
“Buraya gelmeyeli epey oldu… Dört yıl sonra, gerçekten iyi hissettiriyor.”
Paul Yaradan Yetiştirme Zindanında 4 yıl kadar kalmıştı ve bu süre gerçek dünyada 1 yıla eşitti. Paul bir süre bu konuyu düşündüğünde bir şeyi fark etmişti.
“Zaman bozulmalarını umursamazsak… 20 yaşına vardım değil mi? Vay canına, epey olmuş ha?”
Paul Abyss’e ilk düştüğünde 14 yaşında olduğunu hatırlıyordu. Normal dünyaların zaman akışını düşündüğünde düştüğü zamanın üzerinden çoktan altı yıl geçmişti. Bunu düşünmek onu şaşırtıyordu.
“Burası epey temiz. Öğrencilere bakılırsa Semia ve Simon burayı temizlemeleri için birkaç kişiyi ayarlamışlar. Onları gönderelim…”
Paul sağ elini hafifçe kaldırdığında ana sarayın zemini hafifçe kalkmış ve iki öğrenciyi yutmuştu. Daha sonrasında bu iki öğrencinin bedeni dağın içinde hızla hareket etmiş ve iç saray öğrencilerinin eğitim alanına gönderilmişti.
Geçen dört yılda Paul hiç boş durmamıştı. Yaradan Yetiştirme Zindanında test üzerine test çözmüş ve birçok hazine kazanmıştı. Üstüne, iradeler ve yasalar üzerine olan kavrayışlarını artırmış ve ilk altı elementin yıldız enerjileriyle vücudunu güçlendirmişti.
Yasa Enerjilerinde, sahip olduğu tüm yasa kavrayışlarını son seviyeye çıkarmıştı. Bu seviye Spadia’nın ruh özü olarak çağırdığı bir şeydi ve Paul artık bu yasa enerjilerinin ruhunda yankılandıklarını hissedebiliyordu. Spadia bunun Lord seviyeye geçmenin ilk aşaması olduğunu söylemişti.
İradelerde de aynı şekilde ruh özü aşamasına ulaşabilmişti. Bu yüzden gücü geçen dört yılda oldukça yükselmişti ve önceden sahip olduğu tekniklerin gücü bile artmıştı.
Ama Paul’e en çok savaş gücü katan ruh özlerinin sayısı yalnızca 5 taneydi.
Zıtlık Yasaları ve İradesinin ruh özü, Gerçek Zıtlık olarak biliniyordu. Paul bu ruh özünün tam gücünü hâlâ deneyememişti çünkü ne zaman denese etrafındaki uzay zayıflıyor ve onu tehlikeye sokuyordu. Gerçek Zıtlık manasını veya yasalarını kullanmak yalnızca Üstün Dünyalar gibi güçlü uzay enerjisine sahip yerlerde veya özel bölgelerde kullanılabilirdi. Yaradan Yetiştirme Zindanının uzay katmanı güçlü olsa da bu her tekniğin kullanılabileceğini göstermiyordu.
Gerçek Zıtlık manası ve yasa enerjisi içerideki uzayı dalgalandırdığında Yaradan Yetiştirme Zindanı ve Uzay Tanrıçasının Geçidi birbirine bağlanıyordu. Bu da Paul’ün düşmanlarının onu takip edebilme şansı olduğunu gösterirdi. Paul bunu istemediği için orada kullanmamıştı.
Katliamın iradesi ve yasa enerjisinin ruh özü, Cinnet olarak biliniyordu. Paul bu ruh özünü kullanmayı denemişti ve etkilerini de görmüştü. Rakiplerin mana korumalarını kolayca aşıp geçen bu ruh özü Paul’ün gücüne güç katıyordu.
Barışın iradesi ve yasa enerjisinin ruh özü ise Katliamınkinin tersine Sükunet olarak biliniyordu ve Paul’e yüksek bir koruma gücü sağlıyordu. Bu ruh özünün gücüyle oluşturulan bariyerler neredeyse aşılmazlardı.
Müziğin yasa enerjisinin ruh özü, Cennete Hükmeden Melodiydi. Paul daha önce bu ruh özünü kullanmıştı. Hem de Grim’in üzerinde denemişti. Sonuç ise melodiyi duyan Grim’in Paul’ün müziğiyle istediği gibi Grim’in bir süre uyuyakalmasıydı. Spadia bunun Grim’in Paul’e karşı kendisini rahat bıraktığı için olduğunu söylese de Paul en azından Lordlara karşı bu ruh özüyle karşı çıkabileceğini düşünüyordu.
Son ruh özü ise Kılıcın yasa enerjisinin ruh özüydü. Paul’ün kılıç yolunun ilk seviyesi ‘Varlığın Hükmü’ olarak geçiyordu. Paul tekniğinin o zamanlar yeterince güçlü ve agresif olduğunu düşünüyordu. Ancak şimdi zirve olan ikinci seviyeye ulaştığında önceki savaş gücünün ne kadar düşük olduğunu anlayabilmişti.
Kılıcın yasa enerjisinin ruh özü, Varlığa Hüküm, Paul’ün tüm saldırılarında kendisini gösterebilen aşırı yüksek güçlü bir ruh özüydü. Öyle ki Paul bu saldırıyı ölümlülük sınırlarını aşmış Grim’de denemek bile istememişti. Bu yüzden tam gücünden emin değildi ama aşırı yüksek bir güce sahip olduğunu biliyordu. Bunu hissedebiliyordu.
Paul’ün zindandan ayrılmadan önce yaptığı son şey ise Wulian’ı bir kez daha kontrol etmekti. Paul onun neredeyse evrimini tamamladığını biliyordu. Önceden bir el boyutunda olan küçük perinin vücudu Paul onu gördüğünde çoktan 1.60-1.70 arasına çıkmıştı. Büyük ihtimalle kısa bir süre sonra zindandan ayrılacaktı. Paul bunu bildiği için kara yıldızı açık bırakmaya karar vermişti. Böylece Wulian evrimini tamamladığı zaman zindandan çıkabilirdi.
“Efendim!”
Paul bir süre ruh gücüyle dışarıyı sezerken birden dört figür taht odasına dalmışlardı. Bu dört figürden direkt olarak Paul’e sarılanı Amelia’ydı. Amelia ona sarıldığında Paul onun ufak başını hafifçe okşarken bir yandan da onun aşırı hızlı bir şekilde geliştiğini hissedebilmişti.
Amelia bu sene 12 yaşındaydı. Ama kendisi çoktan Yüksek Seviye Aziz İlah Gelişimcisiydi. Evet, üç gelişimi de Yüksek Seviye Aziz aşamasına ulaşmıştı. Ayrıca Paul onun Alacakaranlık Manası ile tamamen bütünleştiğini de hissedebiliyordu.
“İşte benim öğrencim. İyi gelişmiş gibi görünüyorsun. Çalışmayı kesmemişsin.”
Paul’ün övgüsünü alan Amelia parlak bir gülümseme gösterirken Paul de ona karşı gülümsemiş ve sonrasında diğerlerine bakmıştı. İçeriye giren diğerleri Simon, Semia ve Aleena’ydı.
Simon ve Semia Büyük Aziz seviyeye adım atmışlardı ve güçleri bir aşama daha artmıştı. Paul Simon’dan yayılan bir sıcaklık ve Semia’dan yayılan bir soğukluk dalgasını hissedebiliyordu. Onlar için geçen bir senede epey şey yaşamış olmalılardı.
“Lordum, geri dönmenize çok sevindim.”
O sırada Aleena ileriye çıkmış ve Paul’ü selamlamıştı. Aynı anda, Paul onun aurasının bir kısmını da yakalamış ve hafifçe gülümsemişti.
“Zirve Seviye Büyük Aziz aşaması, iyi iş Aleena.”
“Hehe…”
Aleena tatlı bir gülümseme gösterirken Paul hafifçe eğilmiş ve Amelia’yı tek koluyla tutarak kaldırmıştı. Daha sonra yanındaki kişilerle birlikte havalanarak sarayı gezmeye çıkmıştı. Amelia artık kendisi uçabilse de Paul’e itiraz etmemişti. O da ustasının yanında olmayı daha rahat buluyordu.
Paul sarayı gezerken birçok öğrencinin eskisinden çok daha güçlü olduklarını fark etmişti. Aynı zamanda çoğu hazineler kuşanıyorlardı ve bu hazineler güçlerini daha da artırıyordu. Aleena’ya baktığında onun gülümsemesiyle karşılaşan Paul onun bir şeyler yaptığını anlamıştı. Öğrencilerin hazineleri Aleena’nın hazinelerinin seviyesinden düşük olsalar da Aleena’nın Aaron’u eğittiği düşünülürse bunları yapan kişi belli oluyordu. Aleena işini iyi yapmış gibi görünüyordu.
Gökyüzünden sarayı izleyen Paul hafifçe gülümsemişti. O anda hissedebiliyordu. Kendisi de, saray da, yakınları da, her zamankinden daha güçlü ve heybetliydi.
“Efendim, bu size gelmişti…”
O sırada Simon ileriye bir adım atmış ve elindeki siyah mektup zarfını Paul’e uzatmıştı. Ruh gücüyle zarfı kavrayıp önünde açan Paul içindeki mektubun Shuan’dan gelen bir davet mektubu olduğunu görmüştü. Guren Ailesiyle olan savaşın başlamasına çok kısa bir süre kalmıştı ve iki tarafın güçlerinin toplanma vakti gelmişti. Bu mektup birkaç gün önce gelmişti.
“İyi… Öğrenciler hakkında herhangi bir şey yazmıyor ama sarayda Amelia’nın seviyesinde bir öğrenci olduğunu düşünmüyorum. Şu anki grup artı Pisboğaz bizim için yeterli olacaktır. Echdna burayı koruyacaktır…”
Paul Ana Saray ve İç Saray arasında yaşayan Golem Echdna’nın bölgesine bir bakış attıktan sonra gülümsemiş ve kara yıldızı çalıştırmıştı. Aynı anda, devasa bir figür uçan grubun altında belirmişti. Kahverengi bir kabuğa sahip olan bu kaplumbağanın uzun boynu onun ne olduğunu anlamayı zorlaştırıyordu.
“Bu şey…”
“Bir ejderha. Adı Kardias. Toprak Alevi ejderhası.”
Paul toprak alevinin ejderhasını da çağırmıştı ve onu bir hareket aracı olarak kullanmayı düşünüyordu. Bu ejderha bir kaplumbağaya benzese de hızı Alev-Su ejderhası Vifre’den bile daha yüksekti.
“Kardias, uç!”
Devasa ejderha Kardias Paul’ün emrini aldıktan hemen sonra hızla ileriye uçmaya başlamıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..