438.Bölüm – Karanlık ve Işığın Karşılaşması
O anda arenadaki hava oldukça yoğundu. Gelen kişilerin seviyeleri minimum Aziz seviyede olmasına rağmen zar zor nefes alabiliyorlardı. Paul ve Alicia ise birbirlerine bakarken oldukça sakin duruyorlardı.
Ama ikisinin durumu farklıydı. Alicia bir buz bloğu gibiydi ve bakışları donuktu. Paul’ün ona olan bakışlarını umursamıyor gibi görünüyordu ve yüzünde herhangi bir ifade yoktu. Paul ise daha çok… bekleyen bir kartal gibiydi.
Avını öldürüp yemek için üzerinde uçan ve onun kaçmasından herhangi bir endişesi olmayan güçlü bir avcıya benziyordu. Onun bu bakışları Adalius’un gözlerinin bile hafifçe titremelerine neden olmuştu.
“Gidelim. İlk dövüş birazdan başlayacak.”
Shuan gülerek konuştuğunda Paul ve dört ejder onu arenanın izleme kısmına doğru takip etmişlerdi. Adalius da birkaç saniye olduğu yerde kaldıktan sonra cübbesini hafifçe silkmiş ve arenanın diğer tarafına doğru kendi üyeleriyle ilerlemişti.
“Hanımım…”
Alicia’nın takipçilerinden birisi onunla konuşmak istese de Alicia herhangi bir cevap vermemişti. Gözleri Paul’ün olduğu bölgeden çevrildiği anda kaşları kırışmıştı. Paul’ün seviyesinin yalnızca Büyük Aziz seviyesinde olduğunu fark etmiş olsa da ondan garip bir tehlike hissi alıyordu. Bu yarışmanın sandığı kadar kolay geçmeyeceğinin farkındaydı.
“İlk baskıyı kurduk gibi görünüyor. Bu kadar kısa bir sürede bu kadar fazla gelişmeni beklemiyordum, Paul.”
Paul henüz Lord seviyeye aşmamış olsa da hiç uzak değildi ve bu Shuan’ın gözlerinden kaçmamıştı. Aynı zamanda onun birçok yasa ve irade konusunda yüksek bir kavrayışa ulaştığını da fark etmişti. Bu yüzden yanında oturan Paul’ü direkt olarak övmüştü.
Paul ise yalnızca hafifçe gülümsemişti. Başkaları için geçen iki yıl onun için beş yıl sürmüştü. Bu yüzden bu gelişim seviyesi ona epey normal geliyordu. Eğer biraz daha zamanı olsaydı bu savaşa Lord seviyesinde gelebilirdi.
“Sana savaşların nasıl olacağını söylemedim sanıyorum… Toplam 12 tur savaş olacak.”
“İlk altı tur grup savaşları olacak. Kara Vadi de, Guren Ailesi de 5’er kişi gönderecek ve her tur arenada toplam 10 kişi bulunacak.”
“Sonraki altı tur boyunca birebir dövüşler gerçekleşecek. İlk dövüşler ailelerin en güçlü 5 üyesi tarafından yapılacak. Son dövüş ise iki grubun liderleri arasındaki savaş olacak. Sen benden hemen önce çıkacaksın, Paul. Bunun dışında… ilk turda grubundaki en güçsüz kişiyi göndermelisin. Ondan sonra seviyeyi artırarak göndermelisin.”
Shuan savaşların mantığını anlattığında Paul başını sallamıştı. Bu savaş stili sayesinde düşük güçteki üyelerin yalnızca savaş gücü değil aynı zamanda birlikte dövüşme yetenekleri de önemli olacaktı.
“Amelia, sen çıkmaya ne dersin?”
Paul’ün sözlerinin üzerine Shuan ve diğer ejderlerin gözleri ileriye çıkan küçük kıza dönmüş ve dört ejderin kaşları hafifçe kırışmıştı. Bu dövüşte hayatları kaybetmek oldukça normal bir şeydi ve ejderlerin kendi astları -hepsi birkaç yüzyıl boyunca Büyük Aziz seviyesinde kalmış olan kişilerdi- bile dövüşte dikkatli olmalılardı. Ama Paul şimdi yalnızca Aziz seviyede olan bir kızı mı gönderiyordu?
“Bir saniye… Aziz Seviye!?”
O sırada Alev Ejderi Amelia’yı tanımış ve gözleri şokla açılmıştı. Bu genç kızın Paul’ün öğrencisi olduğunu biliyordu ama iki yıl kadar kısa bir sürede Aziz seviyeye geçiş yapacağını hiç düşünmemişti.
Alev Ejderinin hatırlatmasıyla Amelia’nın Aziz seviyeye geçmesinin önemini fark eden diğer ejderlerin de ağızları tamamen açılırken Shuan o kadar şok olmamıştı. Paul’ün etrafındaki kişilerin mucizevi bir şekilde güçlü veya yüksek potansiyelli olduklarını zaten fark etmişti. Onun direkt öğrencisi olabilecek bu genç kız elbette o kadar kötü olamazdı. Üzerine daha önceden kazandığı Yasa Kavrayış Hapıyla artan yeteneği de eklenince geçen sürede bu gelişim normal olmalıydı.
“Amelia’yı dert etmeyin. Orada hayatta kalacaktır. Bundan eminim.”
Paul’ün ona bu kadar güvendiğini gören Amelia’nın yanakları hafifçe kızarsa da bir şey dememişti. Paul’ün güvenini gören diğerleri de Amelia’nın o kadar zayıf olmadığını düşünmeye başlamışlardı. Özellikle önceki yarışmada öğrencisi Paul’ün Amelia’ya verdiği hazine yüzünden tamamen küllere dönen Rüzgar Ejderi Paul’ün yine aşırı güçlü bir hazineyi ona verdiğini düşünüyordu.
“Kara Vadi’nin Grubu hazır!”
“Guren Klanının Grubu hazır!”
İki grup lideri, Shuan ve Adalius sanki daha önceden anlaşmış gibi aynı anda bağırmışlardı. Aynı anda, 5 kişiden oluşan iki grup da alana inmişlerdi.
Ejderlerin astları onlarla birlikte inen Amelia’ya garip bakışlar atarlarken rakip takım da şaşırmış gözlerini Amelia’ya çevirmişlerdi. Bu kız yalnızca 11-12 yaşlarında görünüyordu. Neden böyle bir yarışmaya onu gönderiyorlardı ki?
“Dikkatiniz dağılmasın. Küçük bir kız olduğu için acımaya da cüret etmeyin. Onun da düşmanımız olduğunu unutmayın.”
Bu sırada Işık Grubunun yarışmacılarından birisi sertçe konuşmuş ve diğerlerini uyarmıştı. Bu adam gri bir cübbe giyiyordu. Altın renkli gözleri ve beyaz saçları vardı. Aurasından Büyük Aziz bir büyücü olduğu anlaşılırken diğer gelişimleri daha düşük görünüyordu.
“Anlaşıldı.”
Ama gücü diğerlerinden düşük görünse de diğerleri onun sözüne uymuşlardı. Çünkü konu rütbeye ve kan soyuna geldiğinde bu adamın seviyesi onlardan daha yüksekti.
“Kral Belen’in öğrencisi Claude. Uzay büyülerinde uzmanlaşıyor olmalı. En azından Kral Belen’in bu tip büyülerde ustalaştığını biliyorum.”
Shuan Paul’ü uyardığında Paul de anında Amelia’yı uyarmıştı. İki taraf da kendi öğrencilerine karşı taraf hakkında bildiklerini aktardıktan sonra ise gruplar savaş pozisyonlarına geçmişlerdi.
“Başla!”
Shuan ve Adalius’un yine aynı anda bağırışları ile savaş başlamıştı. Ve aynı anda, normalde devasa görünen o arenanın ne kadar küçük olduğu anlaşılmıştı.
İki gruptan toplam on uzman aynı anda birebir dövüşlere katılmışlardı. Görünüşe göre iki tarafın da üyeleri takım dövüşü hakkında pek özgüvenli değillerdi ve birebir dövüşlerde daha iyi olacaklarını düşünüyorlardı.
Herkes kendi taraflarının, daha doğrusu direkt kendi astlarının üzerine odaklanırken Paul’ün gözleri Amelia’ya dönmüştü. Amelia’nın karşısında daha önceden konuşan genç, Kral Belen’in öğrencisi Claude vardı.
“Bu yerin çocuklara uygun bir yer olmadığını öğreneceksin, küçük kız.”
Claude mağrur bir şekilde konuşurken ellerini hafifçe kaldırmıştı. Aynı anda, etrafındaki uzay bükülmeye başlamıştı. Uzay manasının toplanması Claude’ın etrafında doğal bir kalkan oluşturuyordu.
“Swoosh!”
Aynı anda, Amelia’nın etrafında altı elementi temsil eden renklere sahip altı farklı kukla belirmişti. Aynı anda, Amelia’nın mor gözleri hafifçe parıldamış ve kuklalar hareket etmeye başlamışlardı.
“Hmph!”
Claude hafifçe homurdandıktan hemen sonra ileriye doğru bir adım atmıştı. Ancak bu bir adım uzayın katlanması ile yüzlerce adımla aynı etkiyi göstermiş ve Claude birden ona saldırmak için yaklaşan kızıl kuklanın arkasında belirmişti.
“Aynı seviyede hiç kimse benim hızıma yetişemez. Dövüşmek için kendi gücü yerine kuklalarını kullanan birisinin yetişmesi ise daha da imkansızdır.”
Claude’ın sağ elinde siyah bir bıçak belirirken ayağı bir kez daha ileriye doğru adımlamıştı. Siyah ve beyaz kuklayı da kolayca geçtikten sonra direkt olarak Amelia’nın önünde belirmiş ve Amelia’nın kendisini korumak için yerleştirdiği son iki kuklayı da hızıyla aşıp bıçağıyla Amelia’nın boynuna saldırmıştı.
Amelia’nın kellesi kesilip yere düşerken Claude duruşunu düzeltip ustasından övgü almak için arkasını dönmüştü. Ancak ustasının olduğu yere baktığında, onun yüzünde korkulu bir ifade olduğunu fark etmişti.
Aynı anda, alev rengi bir kılıç kalbini delip geçmiş ve Claude’ın bir ağız dolusu kan kusmasına neden olmuştu.
“N-ne?”
İnanamayan gözlerle göğsünü delip geçen kılıca bakan Claude neler olduğunu anlayamıyordu. Bir başkası direkt ona mı saldırmıştı? Ama herkesin farklı dövüşleri yok muydu? Kim dikkatini ona çevirmişti?
“Basit bir illüzyonu göremeyen bir kişi hedefim olamaz, çöp.”
Amelia’nın sakin sesiyle konuştuğu sözler Claude’ın gözlerini şokla açmasına neden olurken bir alev dalgası kılıçtan yayılmış ve Claude’ın savunmasız vücudunu anında küllere çevirmişti. Bunun üzerine kılıcını daha sıkı tutan Amelia sol eliyle de buz mavisi kılıcını çıkarmış ve gözlerini etrafta çevirmişti.
“Pu!”
O sırada, bir başkası da ölmüştü. Ancak bu sefer ölen kişi Kara Vadidendi. Alev Ejderinin astlarından birisi karşısındaki kadına karşı olan dövüşte kadına bir darbe bile indiremeden kalbine bir darbe almış ve hayatını kaybetmişti.
Bu kadın daha oldukça gençti. En fazla 20’lerinde görünüyordu. Ellerinde herhangi bir silah görünmüyordu ama Amelia ondan yayılan bir tehlike hissedebiliyordu. O sırada, kadın Amelia’nın bakışlarını fark etmiş ve altın gözlerini ona çevirmişti.
“Alicia Guren’in astı, Sia Elbren. Hanımımın yanına kısa sürede dönmek istediğim için beni pek uğraştırmasan iyi olur.”
Monoton bir sesle söylediği sözleri bittiği anda, Sia hızla Amelia’ya fırlamıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..