441.Bölüm – Karanlık ve Işığın Karşılaşması (4)
Simon galip bir şekilde Paul’ün arkasına geçerken herhangi bir şey söylemese de yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Onun gülümsemesini gören Paul Simon’a başını sallamıştı. Simon’ın gücü gerçekten yükselmişti ve alevleri üzerindeki kontrolü de artmıştı. Sahip olduğu miras onu gitgide daha da güçlü bir varlığa dönüştürüyordu.
“…Astların gerçekten de birbirinden güçlü kişiler. Daha beni kaç kez şok edeceğini gerçekten merak ediyorum.”
Shuan Simon’a bakarken gerçekten de şaşkındı. Yalnızca bir Büyük Aziz’in bu kadar iyi bir planlama yeteneğine ve ışık grubunun Güç Kralı Tekan’ın astını öldürebilecek güce sahip olması onun oldukça iyi bir tohum olduğunu gösterirdi. Eğer Lord seviyeye bir adım atıp Anlık Saldırı yolunda daha fazla gelişim gösterebilirse kolayca Kral Tekan’la aynı seviyeye çıkabilirdi!
“Fazla uzatmamalıyız. Karşı taraf çoktan hazır.”
Paul’ün uyarısıyla birlikte Shuan Işık Grubunun sonraki turda çıkacak kişileri çoktan seçtiklerini görebilmişti. Bunun üzerine o da ejderlere seçimleri için işaret vermişti. Sonrasında gözleri yeniden Paul’e kaymıştı.
“Semia, sıra sende.”
Paul kısa bir cümle söylese de Semia anında ileriye adımlamış ve onun yanında durmuştu. Gözleriyle Semia’yı süzen Shuan bu kadının da bir Büyük Aziz İlah Gelişimcisi olduğunu hissedebiliyordu. Ancak yalnızca bu gelişimden ibaret değildi. İçinde gizli bir başka güç daha vardı. Özel bir kan soyuna sahip gibi görünüyordu.
“Dövüş başlasın!”
İki tarafın da üyeleri arenaya indikten sonra Semia ilerlemek yerine birkaç metre geri çekilmiş ve bıçaklarını çekmişti. Aynı anda, buzul enerji vücudunun üzerinde yarı saydam bir bariyer oluşturuyordu.
“Hmph. Önceki turlarda kazanmış olmanız şimdi de kazanacağınızı göstermez. Kara Vadinin olduğu yerde kalması ve karanlığında boğulması gerekiyor.”
Konuşan kişi savaş başladığı anda süzülmeye başlayan bir gençti. Soğuk sözleri ve mağrur görünüşü Işık Grubundakileri heyecanlandırırken Kara Vadi’nin üyelerinin kaşlarını çatmalarına neden oluyordu.
“Karanlıkta kalmak benim için pek sorun yaratmıyor. Ama görünüşe göre birisi sahne ışığından uzak kalmayı kaldıramıyor. Aptalca.”
Semia herkesin duyabileceği bir sesle konuşurken bıçakları buz mavisi bir enerjiyle kaplanmıştı. Aynı anda, genç adamın yüzü iyice kararmıştı.
“Aptal kadın. Ben, Gale, şimdi sana gerçek gücün ne olduğunu göstereceğim. Böylece bana hakaret etmenin cezasını çekebileceksin.”
Semia ve Gale isimli genç adam birbirlerine bakarlarken Paul arkasındaki Simon’ın yumruklarını sıkıca sıktığının farkındaydı. Eğer etrafındakilere zarar vermekten korkuyor olmasaydı büyük ihtimalle tüm vücudu çoktan alevlerle kaplı olurdu. Semia’ya hakaret edilmesi hiç de hoşuna gitmemişti.
Simon kadar olmasa da, bu Paul’ün de hoşuna gitmemişti. Sonuçta Semia onun astıydı. Bu yüzden kızıl gözleri gökyüzünde uçan genç adamın üzerinde hafifçe gezdikten sonra Guren Ailesinin kısmına kaymıştı.
Bu genç adamdan uzay manasını hissedebiliyordu ve dört kral arasından uzay büyüleri hakkında en tecrübeli olanı Kral Belen’di. Kral Belen’e bakarken gözlerini hafifçe kısan Paul onun kaşlarını hafifçe çattığını görünce gülümsemiş ve gözlerini yeniden arenaya çevirmişti.
“Belen, ne oluyor?”
Kral Tekan Belen’in garip davrandığını fark edince sormuş ancak bir cevap alamamıştı. Kral Belen bir şey düşünüyor gibi duruyordu ve bu yüzden bir süre sorularına cevap vermeyince onu bırakmaya karar vermişti.
Belen ise o anda Paul’ün bakışını düşünüyordu. Paul ona bakarken sanki… sanki bambaşka bir figürü orada görmüş gibiydi. Bu görüntünün nereden geldiğini bilmiyordu ama ona baktığında çok farklı bir görüntü gözlerinin önüne gelmişti.
Kan kızılı bir tahtın üzerinde, güçlü bir adamın figürünü görmüştü. Bu adam uzun kızıl saçlara, yıldız işaretlerine sahip gözlere sahipti. Gördüğü görüntüde Belen bu adama yaklaşmaya çalışıyordu ama saldırı mesafesine bile gelemeden önce vücudu parçalara ayrılmıştı.
“Hah…”
Görüntüyü aklından silmeye çalışan Belen arenaya önem vermemeye başlamıştı. O sırada, Semia ve Gale’in dövüşü başlıyordu.
“Uzay Katlama, tek adım!”
Gale derin bir nefes alıp ileriye doğru adımlarken hafifçe mırıldanmıştı. Ancak attığı o tek adım uzayın katmanlarını aşmış ve Gale’in figürü birden Semia’nın önünde belirmişti!
“Ha!”
Gale’in yumruğu direkt olarak Semia’nın başına doğru ilerlerken Semia tepki vermemişti. Gale bunu Semia’nın onun hızı yüzünden şaşırmasına yorumlarken Paul’ün arkasındaki Simon acımasız bir gülümseme göstermişti. Ne olduğunu biliyordu çünkü kendisi de daha önce Semia’nın bu tarzına yakalanmıştı.
“Bang!”
Gale’in yumruğu bağlandığında izleyenlerin arasında şaşırmış olan birçok kişi vardı. Çünkü Gale’in saldırısı asıl yerine gitmemiş ve Semia yumruğu avcuyla tutmuştu. Tuttuğu mesafe ise kendi yüzünden en fazla bir veya iki santim uzağıydı.
“Don.”
Semia’nın hafif sesiyle söylediği tek kelimenin ardından avcundan bir buz dalgası yayılmış ve kısa bir sürede Gale’in tüm kolunu kaplamıştı. Panikle geriye doğru fırlayan Gale anında sol eline taktığı evren yüzüğünden bir tılsım çıkarmış ve donmuş olan sağ koluna yerleştirmişti. Bu tılsım kırmızı bir parlaklık yaydıktan sonra buzu yavaşça eritmeye başlamıştı.
“Seni or-”
Gale Semia’ya sövecekken birden Semia’nın önceki yerinde olmadığını fark etmişti. Gözlerini etrafta çevirirken evren yüzüğünden defansif bir tılsım çıkaran Gale tetikte görünüyordu.
“Su Tanrıçasının Eli.”
Arkasından gelen bir sesle anında arkasına dönen Gale tılsımı çalıştırmıştı. Önünde beliren bir mana bariyeri ona yaklaşan sudan oluşmuş ellerden birini durdurabilse de diğerini durduramamış ve sudan oluşan el onun vücudunu birden kavramıştı.
“Ha?”
Sudan oluşan elin vücudunu kavradıktan sonra dağılıp yalnızca bir su göletine dönüştüğünü gören Gale neler olduğunu anlayamadan önce gümüş renkli bir bıçak bu su göletine saplanmıştı.
“Buzul Tabut.”
Bıçaktan yayılan buzul enerjinin göleti dondurmaya başlayıp hızla merkezde kalan kendisine geldiğini gören Gale bir kez daha uçmaya başlarken Semia bıçağını ruh gücüyle geri çekmiş ve gökyüzündeki Gale’e bakmıştı. Bu dövüş çoktan beklediği uzunluğu geçmişti ve bundan pek memnun sayılmazdı.
“Uzay dalgalanması!”
Gale anında bir defansif teknik çalıştırıp etrafını sarmıştı. Vücudunun etrafındaki uzay o anda sürekli dalgalanıyordu ve bu tekniği kullanmak enerjisini harcayacak olsa da en azından sağ kolundaki buzulun erimesi için ona yeterli zamanı verecekti.
“Pekâlâ, bu işi bitirme zamanı…”
Semia ellerindeki bıçakları birden evren yüzüğüne çektiğinde izleyenler onun ne yapacağını merak etmeye başlamışlardı. Gale de bunu merak ediyordu. Semia neden silahlarını birden geri çekmişti?
“Buz Felaketi.”
Semia’nın hafif sesinin ardından ayaklarından güçlü bir buzul dalgası yayılmış ve arenadaki kendi alanını tek seferde dondurmuştu. Ancak bu sefer yalnızca zemin donmamıştı. Sınırlar belirlendikten sonra buzul duvarlar gökyüzüne yükselmiş ve birden Gale ile Semia’yı sınırlandırmışlardı. Arenanın izleyicilerinin bulunduğu kısım yüksek olduğundan iki gruptaki kişiler onları görebilse de diğer yarışmacılar onları göremiyorlardı.
“Tam salınım…”
Semia’nın vücudu hafifçe öne eğilirken elleri de ileriye doğru çıkmıştı. Sonrasında, vücudu buz mavisi sisimsi bir forma geçmiş ve yavaşça değişmeye başlamıştı.
Buz mavisi sis en sonunda yeniden yoğunlaştığında ise orada iki metrelik üzerinde buz mavisi işaretler olan beyaz bir kurt vardı. Bu kurt oldukça soğuk bir hava yayıyordu ve buz mavisi gözlerinde öldürme isteği belirgindi.
“Bir canavar!”
“O güzel kadının aslında bir canavar olduğu kimin aklına gelirdi ki?”
Işık Grubunun üyeleri şok olmuşlardı. Aynı şekilde, Kara Vadi’nin üyeleri de olmuşlardı ancak Işık Grubu için bu daha mantıksızdı. Çünkü onlar bu zamana kadar canavarları yalnızca kendi avları olarak görmüş ve hiç onları geliştirip yandaş olarak almayı düşünmemişlerdi. Canavar eğitimcileri bile onları köle olarak kullanırlardı.
“Bu kurt basit değil.”
Alicia kaşlarını çatarken kurt formundaki Semia birden ileriye doğru zıplamış ve hızla uçmaya başlamıştı. Gittiği yer direkt olarak Gale’in üzeriydi ve uzay dalgalarını umursamıyor gibi görünüyordu.
“Haha! Gel bakalım seni kaçık köpek!”
O sırada kolundaki buzul tamamen eriyen Gale tüm gücünü dalgalanmaları güçlendirmek için harcamış ve gerçek bir ölüm alanı oluşturmuştu. Ona göre, eğer rakibi bu kalkana dokunursa direkt olarak parçalara ayrılıp ölecekti!
Ancak Semia bu alana girmemişti. Bunun yerine, alanın bir santim kadar uzağındayken birden durmuş ve ağzını sonuna kadar açmıştı. Aynı anda, yüksek miktarda buzul mana ağzında toplanmaya başlamıştı.
“Ne? Hey, o ne yapıyor?”
“Işın saldırısı! Tek bir tür manadan oluşan canavarlara özel saldırı!”
Birçok güçlü canavarın kullanabildiği ve büyülere benzeseler de farklı olan bu ışın saldırıları canavardan canavara değişirdi. Ama Gale uzay dalgalarından oluşan kalkanının yeterli güçte olduğunu düşündüğü için bir şey yapmamayı düşünüyordu.
“Kibirli piç, cehennemin en alt katına git ve mümkünse bir daha reenkarne olma.”
Semia’nın soğuk sözlerinden sonra birden ağzındaki buz mavisi top bir boy küçülmüş ve parıltısı artmıştı. Bunun üzerine bir tehlike hisseden Gale defansını daha da artırmak istemiş ancak çok geç kalmıştı.
“Booom!!!”
Işının patlayıcı saldırısı güçlü bir sesin oluşmasına neden olmuş ve birçok zayıf öğrenci gözlerini kaçırmışlardı. Ancak gözlerini bir kez daha açtıklarında şok edici bir manzarayla karşılaşmışlardı.
Yeniden insan formuna geçmiş olan Semia çoktan başka bir hedefe yönelmişti. Gale ise az önceki saldırıda arenanın beşte biriyle birlikte tamamen donmuştu. Üzerinden herhangi bir hayat enerjisi hissedilmiyordu. Ölmüştü.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..