440.Bölüm - Karanlık ve Işığın Karşılaşması (3)

avatar
5229 27

Kara Büyücü - 440.Bölüm - Karanlık ve Işığın Karşılaşması (3)


440.Bölüm – Karanlık ve Işığın Karşılaşması (3)

 

Etraftaki herkes baygın kızın vücuduna şok olmuş gözlerle bakarken Paul olduğu yerden kalkmış ve direkt olarak Amelia’nın yanına inmişti. Küçük kızın hafif vücudunu iki elini kullanarak dikkatlice kaldırdıktan sonra yeniden havalanmış ve kendi yerine dönmüştü.

 

“Aferin, Amelia. Onlara günlerini gösterdin.”

 

Paul Amelia’nın başını hafifçe okşadıktan sonra onu Yaradan Yetiştirme Zindanına göndermişti. Diğerleri Paul’ün vücudundan çıkan mor bir sisin küçük kızın kaybolmasına neden olduğunu gördüklerinde şaşırmış olsalar da herkesin sırları olduğundan kimse bir şey demeye cüret edememişti.

 

“Piç kurusu…”

 

Alicia arenanın diğer tarafındaki Paul’ün ona dönük olan sırtına bakarken dişlerini sıkıyordu. Sia onun yanındaki en güçlü asttı çünkü yanında fazla kişiyle dolaşmayı sevmezdi. Aynı zamanda ona en sadık olan da Sia’ydı ve bu yüzden ölümü ona biraz acı vermişti.

 

“Sonraki turlarda birini göndermeyeceğim. Siz halledin.”

 

Alicia bunu söylerken hâlâ Paul’ün sırtına bakıyordu. İçten içe, cümlesine bir ek daha yapmıştı.

 

“Zamanı geldiğinde bu piçi öldürüp Sia’nın intikamını alacağım zaten.”

 

Öfkeliydi ve diğerleri de bunu hissedebiliyordu. Ancak arenanın karşısından bunun hissedilmesi imkansızdı. Alicia bundan emindi.

 

Ancak buna rağmen, içinden bitirdiği cümlenin hemen ardından Paul birden dönmüş ve kızıl gözlerini onun üzerine kilitlemişti. Paul’ün gözlerinde başından beri kaybetmediği o öldürme isteği daha da güçlü bir hâle geçmişti ve o anda Paul’e direkt olarak bakmak bile Guren Ailesinin kan soyuna sahip birisini rahatsız ederdi. En yüksek kan soyu yoğunluğuna sahip olan Alicia ise yalnızca içindeki hareketli kan soyunu bastırmak için gücünün çoğunu kullanıyordu.

 

“Simon, şimdi sen çıkacaksın.”

 

Paul ilk cümlesini bitirdiği anda Simon ayaklanmıştı. Erken çıkmasının onun zayıf olduğunu gösterdiğini biliyordu ancak kötü hissetmiyordu. Paul’ün yanındaki kişiler arasında en zayıf kişilerden birisi olduğunu biliyordu ve bu artık onu rahatsız etmiyordu. Bu kabul ettiği bir gerçekti.

 

“Merhamet etme. Düşmanın olarak her kimi seçtiysen o kişinin küle dönmesini istiyorum.”

 

Paul’ün soğuk sesindeki ciddiyeti kavrayan Simon başıyla onaylamış ve direkt olarak arenaya inmişti. Aynı anda, Paul yerine geri oturmuştu. Shuan ise ona bir bakış attıktan sonra konuşmaya başlamıştı.

 

“Öğrencinin ilk dövüştüğü kişiyi hatırlıyor musun?”

 

Paul ona bir bakış atıp başını salladığında Shuan devam etmişti.

 

“O kişi Kral Belen’in öğrencisi olsa da zayıf bir tanesiydi. Bundan sonra devamı gelecektir. Aynı zamanda sana Işık Grubunun Krallarının sistemlerini anlatabilirim.”

 

Shuan bir eliyle karşıyı gösterdiğinde Paul Adalius ve Alicia’nın arkasında duran dört adamı görebilmişti. Aynı anda, Shuan açıklamaya başlamıştı.

 

“Kara Vadide karanlık mananın alt manalarını kullanmayı bilen oldukça az kişi var. Bu yüzden benim yanımdaki dört ast dört ana elementi temsil edecek şekilde gelişen uzmanlar. Ancak Guren Ailesinde neredeyse her saf soylu bir ışık alt elementi kullanabiliyor.”

 

“Dört Kral, dört farklı ışık alt elementini kullanırlar ve dört farklı özelliği temsil ederler. Kral Tekan, ‘Güç’ özelliğini temsil eder ve Işın Büyülerinin bir ustasıdır.”

 

“Kral Belen ‘Hız’ özelliğini temsil eder ve Uzay büyülerinde bir uzmandır. Kral Seville ‘Can’ özelliğini temsil eder ve Şifa büyülerinde uzmanlaşmıştır. Kral Teed ise ‘Mistik’ özelliği temsil eder ve Ruhani Büyülerde bir uzmandır.”

 

“Öğrencileri ve astları krallar ile aynı seviyede olmasalar da yine de bu özelliklerde ustalaşmaya çalışırlar. Genelde Kara Vadinin üyeleri elemental veya mana yoğunluğu üstünlüğüyle kazansalar da senin astların değişik, yani hedeflerini iyi seçmeleri gerekiyor.”

 

Shuan’ın bu önerisini dinleyen Paul hafifçe başını sallasa da Simon’a bir şey söylememişti. Geçen yıllarda Simon’ın gittikçe daha da olgunlaştığını fark etmişti. Onun nasıl bir karar vereceğini merak ediyordu.

 

“Savaş başlasın!”

 

Işık Grubunun ekibi arenaya indikleri anda iki tarafın liderleri savaşı başlatmış ve bir kez daha savaş alanı beşe bölünmüştü. Simon’ın karşısında kalan kişi ise üzerinde siyah bir kasaya (Keşişlerin giydiği cübbe tarzı kıyafet) olan yapılı bir adamdı. Bu adamın saf soylu Guren Klanı üyelerine özel olan beyaz saçları oldukça kısaydı ve sarı gözlerinde sakin bir hava vardı.

 

“Tekan’ın astlarından birisi. Ondan ışın manasını hissedebiliyorum.”

 

Shuan’ın sözlerine Paul başını sallayarak cevap vermişti. O da bu adamdan yayılan ışın manasının gücünü hissedebiliyor, hatta görebiliyordu. Bu yüzden onun kimin astı olduğunu anlaması pek uzun sürmemişti.

 

“Bu turda… kaybetme şansın var. Işın manası anlık saldırılarda bir uzmandır.”

 

Shuan endişeyle konuşsa da Paul başını iki yana sallamış ve sessizce izlemeye devam etmişti. Onun Simon’a güvendiğini gören Shuan ise daha fazla konuşmak yerine dikkatini Simon’a yönlendirmişti.

 

O sırada, kasaya giyen genç adam da Simon’ı süzüyordu. Adı Alan olan bu genç adam Tekan’ın altında eğitim gören birçok asttan birisi olsa da güçlü olduğu için bu savaşa katılma hakkını kazanmıştı ve buraya gelebilen kişilerin kesinlikle zayıf olmadıklarını biliyordu.

 

Simon bir hamle yapana kadar bir hamle yapmama kararını çoktan vermişti. Rakibine ilk saldıran kişi saldırıları ilk görülen kişi olurdu. Bu yüzden beklemesi gerekiyordu.

 

Simon ise etrafındaki diğer kişiler dövüşe başladıktan sonra elini yavaşça kılıcının kabzasına uzatmış ve kabzayı sıkıca kavradıktan sonra pozisyonunu almıştı. Gözleri Alan’ın üzerinde bir süre gezdikten sonra yavaşça kapanmışlardı.

 

Ne yapıyor o?”

 

“Gözlerini mi kapıyor? Anlık saldırıların ustasının karşısında bunu yapmaya cüret mi ediyor gerçekten?”

 

Alan da aynı izleyiciler gibi şaşırmıştı. Sonuçta normal savaşlarda bile bir kişinin gözlerini kapatması aşırı tehlikeli bir hamle olurdu ve rakibinin böyle bir hamle yapmasını beklememişti.

 

“Anlık saldırıların ustasıymış…”

 

O sırada, Simon aşırı kısık bir seste mırıldanmış ve yalnızca dört kişi onu duyabilmişti. Onunla dövüşmek için az mesafe bulunduran Alan, iki tarafın imparator seviyeli uzmanları ve duyma yetisi anormal bir seviyeye çıkmış olan Paul.

 

“Sen-”

 

Rakibinin onu aşağıladığını fark eden Alan ilk kez saldırmak istese de birden sözleri kesilmişti. Çünkü o anda, gözlerini yalnızca bir kez kırptıktan sonra birden Simon onun gözlerinin önünde belirmişti.

 

“Anlık saldırıların gerçek ustasını sana göstermeme izin ver.”

 

Slash!

 

Parlak alevlerle kaplı altın kılıç kabzasından ayrıldığı anda Alan’ın sağ koluna doğru bir darbe ilerlemişti. Bu saldırıdan kaçacak zamanı olmadığını fark eden Alan ise bir anlık panikle birden parmağındaki evren yüzüğünü çalıştırmıştı.

 

“Bang!”

 

Simon’ın kılıcı Alan’ın vücudunu saran hafif perdeye çarpıp geri sektiğinde Simon’ın figürü anında geri çekilmişti. Aynı anda, Alan da gözlerinin önünde enerjisi sonlanan hayat kurtarıcı tılsımına bakıyordu. Ustası ona bu tılsımı verirken önemli bir zamanda kullanması gerekeceğini söylemişti ve daha dövüşün başında kullanmak zorunda kalacağını hiç düşünmemişti.

 

“Geber!”

 

Alan hızla Simon’a doğru fırladığında yumruklarını gümüşi bir ışık sarmıştı. Alan bir dövüş sanatı ustasıydı ve yumrukları onun silahları olduğundan savaş enerjisini kavramıştı. Aynı zamanda Işın Yasalarını çalıştığından yumrukları oldukça güçlü ve hızlı saldırılar yapabilirlerdi.

 

“Hu! Hu! Hu!”

 

Ancak kısa bir sürede Simon’a onlarca yumruk atsa da hiçbir yumruğu ona ulaşamamıştı. Her defasında Simon ufacık bir hareketle yumruklarının etkisinden kaçıyor ve Alan’ın sinirlerini bozmaya devam ediyordu.

 

“Piç kurusu! Ah!”

 

Alan en sonunda sinirlenip yumruğunu saran gümüşi ışığı tam gücüyle çalıştırmış ve Simon’a bir saldırı göndermişti. Simon ise bu saldırıdan ne sağa, ne sola kaçmıştı. Tam gücüyle yukarıya zıplamış ve Alan’ın saldırısının ilerlemesine izin vermişti.

 

“Ah!”

 

O sırada, Alan Simon’ın başından beri onu yönlendirdiğini fark etmişti. Basitçe ondan kaçınmak yerine onun hareketlerini değiştirmiş ve onu… bir başka Işık Grubu üyesine yönlendirmişti. Tam gücüyle attığı o savaş enerjisi saldırısı direkt olarak Alan’ın kendi müttefikinin sırtına inmişti!

 

“Savaşı kontrol edebilen bir yetenek… Simon değerli bir güç kazanmış.”

 

Paul kendi kendisine mırıldanırken Simon zıpladığı yerden aşağıya doğru inmiş ve şaşkın haldeki Alan’ın boynuna altın kılıcını savurmuştu. Alan’ın kellesi kopup da boynundan kan fışkırırken Simon’ın kılıcında bir kan izi bile yoktu!

 

Daha sonrasında, Simon ve az önce Alan’ın öldürdüğü ışık grubu üyesiyle dövüşen Kara Vadi üyesi el ele vermiş ve diğer Işık Grubu üyelerine saldırmışlardı. Sonuç ise zaten belirgindi. Kara Vadi bu turu kazanmıştı!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr