444.Bölüm – Karanlık ve Işığın Karşılaşması (7)
Bang!
Aleena etrafındaki şaşırmış bakışları umursamayarak arenanın üst kısmına uçmuş ve Paul’ün yanına konmuştu. Daha sonrasında Paul’e bakarken hafifçe gülümsemişti.
“Umarım yeterince hızlı halledebilmişimdir, Lordum.”
“Yeterliydi, Aleena.”
Paul arkasını dönmeden cevap verse de yalnızca bir cevap alması Aleena’yı memnun etmiş ve geri çekilip sessizce beklemesini sağlamıştı. Paul’ün memnuniyetsizlik duymadığını sesinin tonundan hissedebilmişti. Paul’ün konuşurken kolayca yalan söyleyebileceğini ve ses tonunun onda pek bir anlamı olmadığını bilse de bunu yapmasının bir nedeni olduğunu düşünmüyordu.
Ancak Paul aslında ses tonunu hafifçe değiştirmişti. Çünkü şaşkınlığını Aleena’dan değil de Işık Grubu ve Kara Vadi’nin diğer üyelerinden saklamak istemişti. Kendisi bile Aleena’nın toprak manası ve alt manaları hakkında bu kadar kavrayışa sahip olduğunu bilmiyordu. Bu ona bir sürpriz olmuştu.
“Görünüşe göre onunla daha sonra iyice konuşmam gerekecek…”
Aleena’nın kimliği Paul’ün hep merak ettiği bir şey olmuştu. Ne de olsa Aleena ona oldukça sadık olsa da kimliğini Paul’ün kendisinin keşfetmesi gerektiğini söylemişti. Bu Paul’ün merakını uyandırmıştı ve önceden birçok işi olduğu için Aleena’yla direkt olarak konuşup kimliğini çıkaracak zamanı yoktu. Ancak bu büyük savaştan sonra biraz zamanı olmalıydı.
“Fazla uzatmayalım. Daha benim dövüşüme dört… hayır, toplam beş dövüş var. Grim, gir ve öldür. Herhangi bir şeyi toplamanı istemiyorum. Yalnızca hızlı olmalısın.”
“Anlaşıldı, efendim.”
Grim diğerlerinden daha öne çıkıp arenaya indiğinde birçok göz onun üzerine inmişti. Aynı anda, bu gözlerin çoğu parlamıştı. Grim o kadar güzeldi ki kendi klanlarının saf soyunu taşımayan kadınlara bakmayan Işık Grubu öğrencileri bile ona bakarken içlerinde bir ateşin yandığını hissedebiliyorlardı.
Ancak bu ateş Paul’ün buzullardan daha soğuk bir bakışı hepsinin üzerinde gezdirmesiyle direkt olarak sönmüştü. Arenaya inenler dışında arenaya bir bakış atmaya cesaret edenler yalnızca diğerlerine bakıyor veya Grim hakkındaki tüm düşüncelerini bastırıyorlardı.
“Başla!”
“Pu!”
Shuan ve Adalius aynı anda bağırdıktan yalnızca bir saniye, hayır, yalnızca bir an sonra birden Işık Grubunun tüm üyeleri kan kusarak yere yığılmışlardı. İki tarafın üyeleri şok olmuş bakışlarla yerde yatan cesetlere bakarken Grim anında Paul’ün yanına geri dönmüştü. Onun geri dönüşünü Shuan ve Adalius bile takip edememişti.
“İşimi bitirdim, efendim.”
Grim’in sözleri sessiz arenada duyuları gelişmiş olan bu üyeler tarafından kolayca duyulabiliyordu. Zaten bu yüzden sözlerinin hemen üzerine gözler bir kez daha onun üzerine dönmüştü. Ancak bu sefer gözlerde önceki o ateş yerine şok, korku ve öfke vardı.
“Hmph!”
Grim hafifçe homurdandığında ona bakan Shuan ve Adalius da dahil olmak üzere Paul dışında herkes bakışlarını kaçırmışlardı. Bu Shuan ve Adalius’un kaşlarını çatmalarına neden olsa da Paul bunu umursamamış ve Grim’i biraz övdükten sonra yerine geri göndermişti.
Sonraki dövüş, Su Ejderi’nin dövüşü olacaktı…
…
Grim’in dövüşünden sonraki dövüşler birebir dövüşlerdi ve öncekilerden çok daha güçlü kişiler dövüşüyordu. Ancak öncekilerle aynı heyecana sahip değildi. Bu birçok kişinin Kan Kızılı Saray adını iyice ciddiye almasına neden olmuştu çünkü son çıkan kadının gücünden kimse emin olamıyordu.
İlk turda Su Ejderi, Can Kralı Seville ile karşılaşmıştı. Can Kralı’nın şifa büyülerini, tılsımlarını ve formasyonları büyük bir ustalıkla kullanmasını ve Su Ejderinin her birini karşılamasını izleyen Paul bu savaştan hafif kavrayışlar elde edebiliyordu.
Elbette, tüm kavrayışları çıkabilecekleri en yüksek seviye olan Ruh Özü seviyesine çıkmıştı ve tam olarak bir gelişim yaşayamıyordu. Sonuçta Ruh Özünü daha da yüksek seviyelerde kavrayabilmek için öncelikle ölümlülük sınırını aşmalıydı. Ancak bu onun Ruh Özünü daha da iyi kullanışını değiştiren bir şey değildi.
Kral Seville veya Su Ejderi daha Ruh Özü seviyesine yakın bile olmasalar da yıllarca, hatta belki de yüzyıllarca teknikleri üzerine çalışmış ve onları en yüksek güçte kullanmak için törpülemişlerdi. Teknikleri hala gelişebilirdi ancak bu Paul’ün bu tekniklerden bir şey öğrenemeyeceğini göstermiyordu.
İlk dövüş, Su Ejderi’nin ölümüyle sonuçlanmıştı. Savaş öncekilerden daha uzun sürmüştü ve en sonunda Su Ejderi yorulmuştu. Bunu avantaj olarak gören Kral Seville ise direkt olarak simsiyah bir tılsım kullanmıştı. Bu tılsım çalıştığında ortaya çıkan şey ise Lord seviyesini kesinlikle aşan bir büyüydü. Tılsımda bir İmparator’un büyüsü mühürlüydü!
Bu sayede, Kara Vadi ilk kaybını yaşayarak ve bir Lord seviyeli uzmanı kaybederek daha da ciddi bir forma geçerken Işık Grubu en sonunda biraz moral kazanmayı başarmıştı. Diğer üç ejder onlara uzun süre eşlik eden bir dostlarının ölüm üzerine üzülürlerken Su Ejderinin astları ve öğrencileri tamamen yıkılmışlardı.
İkinci dövüş, Rüzgar Ejderi ve Hız Kralı Belen arasındaydı. Dövüş başladıktan sonra bu ikiliyi takip edebilenler yalnızca Shuan, Adalius, Paul ve Alicia’ydı. Grim ve Aleena savaşla ilgilenmediklerinden görüp görmedikleri belli değildi.
Uzay dalgalanmaları ve sürekli olarak değişen rüzgar dalgaları düşük seviyeli üyelerin savaş boyunca hissedebildikleri tek şeydi. Ancak savaş sona vardığında onlar da sonucu görebilmişlerdi.
Savaşın sonunda Rüzgar Ejderi tek eliyle Kral Belen’in boğazını kavramıştı. İkisinin de vücudunda aşırı derin yaralar vardı ancak hareket edemeyen kişi Kral Belen’di. Ölmüştü.
Kral Belen’in ölümüyle büyük bir darbe alan Işık Grubu bir sonraki dövüş için hazırlanırlarken Rüzgar Ejderi Kara Vadi’nin bölgesine dönmüş ve Shuan ona direkt birçok ilaç vermişti. Galibiyetiyle bu ilaçları zaten hak ediyordu ve güçlü bir lordun sırf düzgün ilaç almadığı için ölmesine izin veremezdi.
Sonraki dövüş Toprak Ejderi ve Güç Kralı Tekan arasındaydı. İkili karşılaştığında arena birçok kez sarsılmıştı çünkü ikisinin de savunma ve saldırı güçleri oldukça yüksek seviyedelerdi. Toprak Ejderi de, Güç Kralı Tekan da oldukça güçlü fiziksel vücutlara sahiplerdi. Bunlara büyü güçleri de eklendiğinde savaşları oldukça uzun sayılabilecek bir süre almıştı.
Ancak en sonunda kazanan kişi Toprak Ejderi olmuştu. Ancak bunu son anda yaptığı bir saldırıyla yapmıştı ve ezici bir galibiyet değildi. Son anda attığı bir yumrukla Kral Tekan’ın kafasını havaya uçurmuştu ancak vücudunda birçok yara vardı. Onun da anında iyileştirilmesi gerektiği belliydi.
Bir kayıp daha verildiğinde Işık Grubunun morali düşse de hâlâ son bir dövüş daha vardı ve herkes bu dövüşe bakıyordu. Bu dövüşten sonra zaten en karar verici iki dövüş olacaktı.
Son ‘normal’ dövüşü gerçekleştirecek olan Alev Ejderi ve Mistik Kral Teed alana indiklerinde Alev Ejderi anında mızrağını çekmişti. Mistik Kral Teed ise herhangi bir silah çekmemişti. Onun silahları olan keskin diskler zaten vücudunun arkasında süzülüyorlardı.
Alev Ejderi ve Mistik Kral Teed’in savaşı öncekilerden daha heybetli bir savaştı. Mistik Kral Teed’in diskleri üzerlerindeki yazıtlarla parlak alevleri çağırabiliyorlardı ve Alev Ejderi akıcı hareketlerle bu diskleri aşarken bir yandan da alevlerle kaplı olan mızrağıyla ona yaklaşıyordu.
Dövüş on dakika kadar sürdükten sonra ise Alev Ejderi vücudunda açılan onlarca kesiğe dayanamayıp düşmüştü. Mistik Kral Teed ise aldığı bir mızrak darbesi yüzünden bir kolunu kaybetse de ölümcül bir yarası yoktu.
Alev Ejderinin cesedi Kara Vadi’nin tarafına geri döndüğünde Shuan derince iç çekmişti. İki Lord kaybedilmişti ve Kara Vadi’nin gücü bir kez daha azalmıştı. Ancak Işık Grubunun iki güçlü üyesi de ölmüştü ve bu onun üzüntüsünü biraz yatıştırıyordu.
Aynı zamanda, biraz meraklıydı. Çünkü şimdi…
“Benim sıram.”
Paul oturduğu yerden yavaşça kalkmış, üzerindeki paltoyu çıkarmıştı. İçine giydiği kıyafetler basit bir siyah gömlek ile bir pantolondu. Belinde asılı olan Bin Şeytan Kılıcı ve Keln kınlarının içindelerdi ve o anda o kadar ilgi çekmiyorlardı. Ancak herkes Paul’ün gücünün zayıf olmadığını biliyordu.
Etrafındaki bakışlara aldırmayan Paul arenaya doğru hafifçe bir adım attı.
[YN]: Sonunda!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..