455.Bölüm - Gizli Bölüm! (3)

avatar
5351 26

Kara Büyücü - 455.Bölüm - Gizli Bölüm! (3)


455.Bölüm – Gizli Bölüm! (3)

 

“Hmm?”

 

Beyaz örtülü bir yataktan gözlerini ovuşturarak kalkan genç adam yavaşça esnemişti. Ardından, vücudunu biraz germiş ve yatağının yanındaki askılığa asılı olan siyah renkli uzun paltosunu üzerine geçirmişti.

 

Genç adam odasından ayrıldığında gördüğü ilk şey oldukça göz alıcı bir manzara olmuştu. Dağlar ve denizlerden oluşan muhteşem bir manzara sanki hayali bir tablodan çıkarılıp önüne serilmiş gibiydi. Bu yüzünde bir gülümseme belirmesine neden olmuştu.

 

“Bir Yükselen’in yaşam süresi 1 milyon yıldır. Hayat süresi uzatılırsa, en fazla birkaç yüz bin yıl eklenebilir. Bir Küçük Dünya Tanrısı 10 milyon yıl yaşayabilir. Bir Büyük Dünya Tanrısı 100 milyon yıl yaşayabilir. Bir Üstün Dünya Tanrısı 1 milyar yıl yaşayabilir. Ne olursa olsun, bu sınırlar büyük bir miktarda genişletilemez çünkü gerçeklik bir süre sonra o varlığı reddetmeye başlayacaktır.”

 

Genç adam hafifçe mırıldanırken ellerinden birini kaldırmış ve bakmıştı. O anda ona iyice bakan birisi vücudunun oldukça garip bir formda olduğunu görebilirdi. Sanki bir halüsinasyonmuş gibi sürekli olarak hafifçe dalgalanıyordu ve bazen görülme bozuklukları bile oluyordu.

 

“Bir milyar yıl, ne kadar uzun bir süre olduğunu gerçekten şaşırmıştım. Ama bu seviyeye ulaşmak için zaten hayatımın hepsini gelişime harcadım. Hayat olarak sayılabilecek parça ise… acı bir şekilde bir ölümlünün hayatından bile daha kısa.”

 

Genç adam o anda gerçekten pişmanlık duyuyordu. Gelişim yolculuğuna başladığında rahat ve özgür bir hayat yaşamak için mücadele isteğiyle doluydu. Ancak zamanla bu güç isteğine dönüşmüş ve kendi özgür hayatını unutmuştu.

 

En sonunda, çıkabileceği en yüksek seviyeye çıkmış olsa da bu ‘uzun’ hayatının çoğu tamamen boş geçmişti. Elbette eğlendiği anlar vardı. Güldüğü, ağladığı… birçok an vardı. Ancak güçlenmeye bu kadar odaklanmak yerine biraz daha hayatına odaklansaydı belki de daha da fazla zevk alabilirdi.

 

“Her şey tek bir kapıya çıkıyor demek… Her neyse. Bu kadar fazla yolu bir kez geldim. Bir kez daha gelebilirim.”

 

Genç adamın siyah gözlerinde kararlı bir ifade belirmiş ve figürü birden hızla uçmuştu. Ardından, birden ilerlediği yerde bir uzay kırığı belirmiş ve onu içine almıştı.

 

Genç adam Uzay Tanrıçasının Boşluğunda kendi istediği gibi bir süre dolaşmış ve etraftaki varlıkları izlemişti. Uzay Tanrıçasının Boşluğu Cehennem veya Cennet fark etmeksizin her yerden gelen uzmanların kullandığı bir bölgeydi ve Uzay Tanrıçasının gözetimi altındaydı. Bu yüzden bazen ufak çaplı kavgalar olsa da asla büyük çaplı savaşlar olmazdı.

 

Ama genç adamın yüzündeki muzip gülümseme bir şeyler yapacağını gösteriyordu ve bunu gören birileri vardı.

 

“Varlığın Hükümdarı, Shane. Benim boşluğumda bir sıkıntı çıkarmamanı isteyeceğim.”

 

Gelen kişi uzun mavi saçlara ve oldukça çekici bir şekilde gelişmiş bir vücuda sahip bir kadındı. Dolgun göğüslere ve çekici vücut kıvrımlarına sahip olan bu kadın mavi bir elbise giymişti ve gözleri de mavi renkteydi. Etrafındaki uzay katmanı tehditkar bir şekilde hareket ediyordu.

 

“Uzayın Yüce Tanrıçası, 9. Silleverde. Merak etme, bir sıkıntı çıkarmayacağım.”

 

Shane’in sözleri üzerine 9. Silleverde bir anlığına rahatlasa da onun sonraki sözleri gözlerinin şokla açılmasına neden olmuştu.

 

“Bir savaş başlatacağım!”

 

Bang!

 

Uzay katmanları birden hareketlenmiş ve Shane’in ellerinin en ufak hareketleriyle boşluğa açılan kapılar birbiri ardına havaya uçmuşlardı. Eğer içlerinde bir kişi yoksa bu sadece o dünyaların bağlantısının kesildiği anlamına geliyordu ama içlerinde o anda transfer olan birisi varsa bu onların direkt olarak hiçliğe yollandığı anlamına geliyordu.

 

“Shane! Sen-”

 

“Kapa çeneni Silleverde.”

 

9.Silleverde bir şey demek istese de Shane’in siyah gözleri onun üzerine düştüğü anda birden donmuş ve hareket edemez hâle gelmişti. O anda ilk kez konseyin ‘gerçekten tehlikeli’ olarak bahsettiği bu adamın tehlikesini hissediyordu. Ve normalde rahat görünen bu adamın öfkesi gerçekten kanına kadar donmasına neden olmuştu.

 

“Geçirdiğim 1 milyar yıllık yaşamın en azından yarısı bu konsey köpekleri ile dövüşmekle geçti. Bana 500 milyon yıllık hayat borçlular. O yüzden onlardan 500 milyon yıla eş değer adam koparacağım. Oh, bir Büyük Dünya Tanrısı buldum. 400 milyon yıl kaldı.”

 

Shane konuşmayı bitirdiği anda sağ eli hızla hareket etmiş ve az önce hedeflediği Büyük Dünya Tanrısı anında toza dönüşüp yok olmuştu. Ruhu da tamamen yok edildiği için direkt olarak hiçliğe karışmıştı ve Cennetlerde yeniden dirilme şansı yoktu.

 

“390 milyon yıl… 380 milyon yıl… 379 milyon yıl…”

 

Shane öldürdüğü her kişi ile birlikte sayacını biraz daha azaltırken 9. Silleverde yavaşça oradan uzaklaşmıştı. Shane’in hızını alamayıp kendisini de öldürmesinden korkuyordu. Sonuçta Varlığın Hükümdarı asla merhametli birisi olmamıştı ve iki tarafa da çalışsa da sonuçta Uzay Tanrıçası konsey için de çalışıyor sayılıyordu.

 

“250 milyon yıl kaldı! Gelin bakalım ‘Kutsaldoğan’ ırkı! Size kutsallığı göstereceğim!”

 

Shane’in elleri hareketlenirken hiçbir teknik kullanmıyordu ancak her hareketi bir başka felaketi çağırıyordu. Direkt olarak varlığı manipüle ettiği için saldırıları garip ve anlaşılmazdı. Zaten bu yüzden ona Varlığın Hükümdarı denmişti.

 

“Shane! Yaptığın şey-”

 

“Konseye savaş açmak! Bunun farkındayım seni aptal bıyıklı yaşlı adam! Oh, içim rahatladı be. Şeytan Kral’ı şimdi anlıyorum. Konseye savaş açtığımı direkt olarak duyurunca her şey daha rahat oluyor! Al bakalım! 150 milyon yıl!”

 

Konseyden gelen bir Büyük Dünya Tanrısını tek hareketiyle öldüren Shane sonrasında gülerek katliamına devam etmişti. Kısa sürede Uzay Tanrıçasının Geçidi kaosa bürünmüştü ve öldürülen tanrıların normalde görülemeyecek kadar ince olan tozları o kadar artmışlardı ki boşlukta bir sis bulutu oluşmuştu. Bu sis bulutunun merkezinde ise Shane vardı.

 

“Hahaha… Şimdi rahatça gidebilirim. Son sözleri bırakmak gerekli gerçi. Ne olacak bilmiyorum. Altınız! Toplanın!”

 

Shane’in sesi tüm boşluğa yayılmış ve kısa bir süre içerisinde altı figür onun etrafında belirmişlerdi. Bu figürler Shane’in etrafındaki sis bulutuna şaşkın bir şekilde baktıktan sonra hemen tek dizlerinin üzerlerine çökmüşlerdi.

 

“Emriniz, Lordum?”

 

Altı figürden aynı anda gelen sözler Shane’in yüzünde bir gülümseme belirmesine neden olmuştu. Sonrasında, yüzündeki ifade yavaşça ciddileşmişti.

 

“Bir kanunu kırıp Ölümlü Ruh Cehennemine girmeyi düşünüyorum. Orada reenkarne çizgisine gireceğim. Beni takip etmek isteyenler şimdi ayağa kalksınlar.”

 

Shane’in sözleri bittiğinde etrafındaki altı figürün alınlarında hafif terler belirmişti. Varlığın kanunları aşılamazdı ve bu herkes için bir gerçekti. Eğer ölümsüz bir ruh Ölümlü Ruh Cehennemine veya Cennetine girmeye çalışırsa o zaman direkt olarak yok edilirdi. Bu onların oynamak istediği bir bahis değildi.

 

Ancak aralarından biri fazla beklemeden ayağa kalkmıştı. Bu bir kadındı. Sarı bir elbise giyen bu kadın kısa, koyu kahverengi saçlara ve açık kahverengi gözlere sahipti. Onu gören Shane ciddi ifadesini bozmadan sormuştu.

 

“Ebria, biraz daha düşünmek istemediğine emin misin?”

 

“Evet, lordum.”

 

Ebria anında başını sallamış ve sözlerini devam ettirmişti.

 

“Eğer biraz daha düşünürsem, kesinlikle içimde bir isteksizlik doğacak. Ancak sizi takip etmek benim tek hayat amacımdır. Lütfen sizinle gelmeme izin verin.”

 

Ebria’nın içten sözleri Shane’in yüzünde bir gülümseme oluşmasına neden olmuştu. Başını sallarken Ebria’yı yavaşça yanına çeken Shane daha sonrasında gözlerini ayaklanmayan diğer beşliye çevirmişti.

 

“Siz beşiniz… bundan sonra Varlık Lordları değil, yalnızca kendinizsiniz. Ayrılabilirsiniz.”

 

“Evet, lordum!”

 

Beşli alınlarından akan soğuk terlerle oradan ayrılırken Shane onların arkasından bakmış ve başını iki yana sallamıştı. Altı güçlü uzmanı yetiştirmek için hayatının bir çeyreğini harcamıştı ve şimdi yalnızca bir tanesi onunla birlikte gelmeye razıydı.

 

“Her neyse. En azından sadık bir astım var, değil mi?”

 

İçten içe mırıldanan Shane tek kolunu Ebria’nın beline sarmış ve birden hareket etmeye başlamıştı. Anormal hızıyla uçtuğu yer ise boşlukta diğerlerinden çok daha gizli bir girişi olan bir dünyaydı.

 

Bu dünyaya her an yeni ruhlar giriyordu. Ancak bu ruhların hiçbiri ölümsüzlerin güçlü ruhları değillerdi. Hepsi ölümlülerin ruhlarıydı ve bu ruhlar dünyanın ne olduğunu göstermeye yetiyordu.

 

“Çalışmalarım sonucunda doğa kanunlarını aşmama yardım edebilen bir güç keşfettim. Onu deneme vakti geldi…”

 

Shane bir yandan Ebria’yla konuşurken bir yandan da boşta olan elini ileriye uzatmıştı. Aynı anda, siyah bir küre ileriye uzattığı elinden çıkmış ve ölümlü ruh cehenneminin kapılarına ilerlemişti. Sonraki anda, bu kapılar birden titremişlerdi.

 

“Bu gücün adı…”

 

“Kara Büyü.”

 

Son kısım Shane tarafından değil, Paul tarafından söylenmişti. Shane’in Ölümlü Ruh Cehennemine girişini izleyen Paul kendisine geldiği anda bu gücü tanıyabilmiş, sonrasında ise nerede olduğunu anlamaya çalışmıştı.

 

O anda tamamen siyah bir bölgedeydi ve bu bölge tamamen boştu. Tabii, bu kendisininki dışında iki figür görmezden gelinirse doğruydu.

 

“Sonunda kendine gelebildin. Veya gelebildim? Veya… Siktir, bu reenkarne olayları epey kafa karıştırıcı.”

 

“Haha, Kara Büyü gibi bir gücü kavrayıp reenkarnede kafanın karışması da iyiymiş, Varlık Hükümdarı.”

 

Bu iki figür Varlık Hükümdarı Shane ve Allatra’ya aitlerdi.

 

[Bölüm Adı]: Bir Efsanenin Ölümü, Bir Efsanenin Doğuşu! (3)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr