465.Bölüm - Düşmüş Tanrı Alevi Dağı

avatar
5880 24

Kara Büyücü - 465.Bölüm - Düşmüş Tanrı Alevi Dağı


465.Bölüm – Düşmüş Tanrı Alevi Dağı

 

“Mana çekirdeği sökülmüş.”

 

Kalkadia Şehri’nin beyaz tarafındaki tek siyah binanın içinde, masanın üzerine yatırılmış Dran’ın kalbi keskin bir bıçak ile açılmıştı. Bunu yapan kişi ise masanın hemen başında duran beyaz saçlı, koyu tenli bir şeytandı. Altın işlemeli pahalı kıyafetlere bürünmüş olan bu şeytan statü olarak yüksekte birisi gibi giyinse de o anda elleri kanlanmıştı ve yalnızca bir katile benziyordu.

 

Elindeki kanı cebinden çıkardığı bir mendille silen şeytan bir süre kendi kendisine konuşmaya devam etmişti.

 

“Bir insan olmadığı kesin. İnsanlar son zamanlarda canavar çekirdeklerini kullanarak silahlar geliştirseler de bir İmparatorun Mana Çekirdeğini kullanabilecek kadar güçlü bir silahları yok. O halde ya bir intikamcıydı ya da söylediği gibi gururlu bir ırktan. Dran’ın boynundaki pençe izlerinin şekline bakılırsa özellikle boynunu kesmek istememesine rağmen pençeleri Dran’ın vücudunu delmiş yani oldukça keskin pençeleri var. Her neyse, bir kişinin ölümü pek önemli değil. Şehri tamamen kaosa sürüklemediği sürece bir sıkıntı yok.”

 

Tek bir İmparator’un ölümü için bir Yükselen’i kızdırmak bir aptallıktı. Paul bir Yükselen olmasa da gücü o seviyeye ulaşmıştı ve herkes onu bir Yükselen sanıyordu bu nedenle elbette bu adam da onun bir Yükselen olduğunu düşünüyordu.

 

 

Devasa, tamamen siyah bir taştan oluşmuş binlerce metre uzunluğundaki bir dağ Kalkadia Şehri’nden yalnızca 100 kilometre uzaktaydı. Her santimetrekaresinden yüksek sıcaklık yayan bu dağ Paul’ün bile üzerindeki paltoyu çıkarmasına neden olmuştu. Sıcaklığa dayanıklı Kan Kanatlı Anka ırkının dayanıklılığı bile o anda olduğu yerde işe yaramıyordu.

 

“Düşmüş Tanrı Alevi Dağı. Gerçekten de tehlikeli bir yere benziyor. Belki biraz eğlenebilirim.”

 

Paul hafifçe gülümserken ayakları yerden kesilmiş ve yükselmeye başlamıştı. Dağ oldukça yüksekti ve yukarıya çıktıkça tehlikeler daha da artıyordu. Buraya geldiğinde yukarıya tırmanan birkaç grup görmüştü ve hepsinde en azından bir Yükselen bulunuyordu. Aynı zamanda yanlarında sürekli aktifleştirmeye hazır olan ışınlanma tılsımları da taşıyorlardı.

 

“O kadar tehlikeli olamaz değil mi? Cerbera başkalarıyla görüşmek istemese de Altı Element Kutsal Fiziğini kurmak isteyen birinin olacağını düşünmüştür. Hem Şeytan Kral’ın fiziği de onun takdirini gerektiriyordu. Yani onu bulabilmem gerekiyor…”

 

Paul kendi başına yükselirken bir yandan da düşünüyordu. Ancak bu etrafına dikkat etmediği anlamına gelmiyordu. Sağ elinde çoktan gri renkli bir kılıç belirmişti.

 

Bu kılıç Araf Siyah Metali ve birkaç farklı materyali birleştirerek yaptığı basit bir kopyaydı. Rengi dışında Bin Şeytan Kılıcına epey benziyordu ve Paul kendisindeki acı çeken ruhlarla dolu bayraktaki ruhları kılıcın sınırı dolana kadar kılıca aktarmıştı. Araf Siyah Metalinin mühürleme gücü gerçekten yüksekti ve aktarım saniyeler sürse de bayraktaki ruhların yarısını almıştı.

 

Paul bu kılıca bir isim vermemişti. Uzun süre kullanmayı planladığı bir kılıç değildi ve iyi bir kılıç olsa da önceki iki kılıcının yanına bile yaklaşamazdı. Kara Büyüyü geç normal en güçlü saldırılarını kullandığında bile dayanamayıp parçalanma şansı vardı.

 

“Silahları kullanmayanların bunu neden yaptıklarını anlamaya başladım. Silah teknikleri daha güçlü olsalar da onlara eşlik edecek güçlü bir silah olmadığı sürece bir işe yaramıyorlar.”

 

Paul iki muhteşem kılıcın kaybı yüzünden iç çekerken gözleri birden parlamıştı. Çünkü ondan o kadar da yüksek olmayan bir dağ çıkıntısında bekleyen beşli bir grubu hissetmişti. Bu beşli kendilerini gizleyebiliyor olsalar da Paul onların hem mana akışını hem de auralarını görebiliyordu.

 

“Yüce Ruhun Yıldız Mührü gerçekten de işe yarıyor. Beni pusuya düşürmek neredeyse imkansızlaştı. Ama bu işin eğlencesini almıyor değil…”

 

Paul hafifçe iç çektikten sonra yükselmeye devam etmiş ve o çıkıntıya yavaşça konmuştu. Aynı anda, çıkıntının farklı bölgelerinde kendilerini illüzyonlar kullanarak gizleyen beşli birbirlerine seslerini ileterek konuşmaya başlamışlardı.

 

“Tek başına dağa çıkıyor ve üzerinde değerli hiçbir şey görünmüyor. Bir boyutsal eşyası bile yok! Lider, illüzyonları yeniden kurmak zaman alacak. Bu adamı görmezden gelsek olmaz mı?”

 

“Asla! Aurasını saklamak istese de hepsini gizleyemiyor ve bir miktar aura sızıyor. O kesinlikle bir insan değil ve İmparator gücüne sahip. Eğer onu şimdi öldürmezsek ileride bir Yükselene dönüşüp onlarca insanın ölümüne neden olabilir. Öldürün!”

 

Liderleri olan adam son sözünü söylediğinde birden beşinin de teknikleri kalkmış ve hepsi birden Paul’e atılmışlardı. Ancak aralarından en hızlı olanı elbette liderleriydi. Elinde bir kısa kılıçla direkt olarak Paul’e fırlayan liderleri o kadar yapılı bir vücuda sahip olmasa da salınan aurası Paul’ün şaşırmasına neden olmuştu.

 

“Yükselen?”

 

Bu adamdan 1.Sema bir Yükselenin aurası yayılıyordu ve bir insan olduğu kesindi. Paul henüz yalnızca mana akışıyla Yükselenleri ayırt edemediği için bu şaşırtıcı olmuştu. İnsan ırkının Araf’ta zayıf olduğunu biliyordu ve bir Yükselenle burada karşılaşacağını düşünmemişti.

 

“Şans!”

 

Paul’ün şaşırdığını gören lider bu şansı elbette bırakmayacaktı. Hızla ileriye fırlarken kısa kılıcını yeşil bir parıltı sarmıştı. Hıza odaklı bir ruh özü kavramıştı ve hızı bir anda öncekini kat kat aşmıştı.

 

“Orada dur bakalım.”

 

Ancak kısa kılıcı Paul’ün boynuna ulaşamadan önce gri bir kılıç onun saldırısını engellemişti. Paul’ün onun saldırısını kolayca engellemesi lideri şaşırtsa da onun saldırısı yalnızca ilk saldırı olduğundan bu pek bir şey değiştirmiyordu.

 

“Ha!”

 

Diğer dört imparator aynı anda bağırırken her birinin önünden onlarca rüzgar bıçağı ortaya çıkıp Paul’e fırlamışlardı. Ancak Paul bu bıçakların içine gizlenmiş yıldırım manasını görmüş ve saldırı güçlerinin yalnızca kesmeye odaklı olmadıklarını anlamıştı.

 

“Boom! Boom! Boom!”

 

Rüzgar bıçakları birbirleri ardına Paul’ün üzerine düşerken lider anında geriye doğru fırlamıştı. Rüzgar bıçaklarına gizlenen yıldırım enerjisi güçlü patlamalara neden olurken beşlinin yüzlerinde gülümsemeler belirmişti.

 

“Saldırımı engellese de bu kaçınmasını imkânsız hâle getirdi. Yine de, o kadar zayıf değildi. Yani üzerinde iyi bir şeyler olmalı. Hiç olmadı o kılıç benim kılıcımı engelledi. Fazla zayıf değildir.”

 

Lider kendi kendine konuşurken rüzgar bıçaklarının saldırısı bitmiş ve bölge patlamadan dolayı kalkan tozlarla dolmuştu. Elini savurup hafif bir rüzgar esintisi çağıran lider tozları dağıtmak için bu esintiyi kullandığında gözlerine inanamamıştı.

 

Paul yerinden hiç hareket etmemişti ve hâlâ olduğu yerde duruyordu. Vücudunu saran beyaz bir ışıltı o anda kayboluyordu ve herhangi bir yara almadığı belliydi. Yüzünde hâlâ hafif bir gülümseme vardı.

 

“Sükûnet, gerçekten de güçlü bir Ruh Özü.”

 

Bu Ruh Özü Sükûneti ilk kez gerçek bir savaşta deneyişiydi ve defans kabiliyeti gerçekten de olağanüstüydü. Normalde az önceki saldırılar onun vücudunda hafif yaralar bırakabilirdi ancak şimdi, Sükûnet sayesinde kıyafetlerine bile zarar verememişlerdi.

 

“Her neyse. Dört İmparator Mana Çekirdeği ve bir Ruh Kalbi. Epey işime yarayacaksınız.”

 

Paul sırıtarak konuştuktan sonra birden vücudunun etrafından garip, renksiz kesikler oluşmuş ve dört imparatora doğru fırlamıştı. Bu kesiklerin hızı ve o anda içinde oldukları şaşkınlık durumu yüzünden kaçınamayan dört imparatorun kelleleri anında uçmuştu.

 

“Varlığa Hüküm.”

 

Paul’ün Kılıç bazlı Ruh Özü, Varlığa Hüküm. Bu aynı şekilde bu Ruh Özünü ilk kez gerçek bir savaşta kullanışıydı ve gücünü az önce görmüştü. Varlığa Hüküm o kadar keskindi ki Lider bunu fark etmese de saldırılar imparatorların kellelerini uçurduktan sonra devam edip zarar vermesi oldukça zor olan bu dağın üzerinde kesikler bırakmışlardı.

 

“Sen… kimin nesisin? Biz Asilerin bir düşmanı olduğunu hissedebiliyorum. Buraya ilk geldiğinde bizim aramızdan bir İmparatoru öldürdüğünü üzerinde gördüm. Seni uyarıyorum, şu anda Asi Kuvvetlerinden toplamda 5 İmparatoru öldürdün. Bunların hepsi ölenlerin auralarının üzerinde gezinmesi ile belli oluyor. Ancak 5 İmparator hâlâ affedilebilir bir miktar. Ancak beni, bir Yükselen’i öldürürsen kesinlikle gerçek bir düşman olacaksın.”

 

Lider karşısındaki adamın gücünün yalnızca İmparator seviyesinde olmadığını anladığında anında hayatını kurtarmanın tek yolunu kullanmıştı. O anda sakin görünse de aslında bu teklifi yaparken oldukça gergindi. Sonuçta o kadar uğraşıp Yükselen seviyesine geçtikten sonra basit bir hata yüzünden ölmek istemiyordu.

 

Ama Paul Asi Kuvvetlerinin 5 İmparatorunu çoktan öldürmüştü ve bu Yükselen onu öldürmeye çalışmıştı. Aynı zamanda, asla bedava bir Ruh Kalbini kaçırmak istemezdi.

 

Slash!

 

Varlığa Hükmün bir saldırısı hızla Yükselen’in kellesini uçurduktan sonra Yükselen’in vücudu yavaşça yere düşmüştü. Aynı anda Paul onun Ruh Kalbini hızlıca sökmüş ve ruhunun vücudundan ayrılmasını engellemişti. Bunun üzerine, Yükselen’in vücudu yavaşça toza dönüşmüş ve ortadan kaybolmuştu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr