477.Bölüm - Düzen Bozucu

avatar
7338 25

Kara Büyücü - 477.Bölüm - Düzen Bozucu


477.Bölüm – Düzen Bozucu

 

Normalde kuru ve oldukça sıcak olan toprağın birkaç metre kadar üzerinde uçarak ilerleyen Paul o anda sertçe yere gömülmüştü. Çapraz haline getirdiği kollarıyla vücudunu ona saldıran şeyden koruyordu.

 

“Woosh!”

 

Onu ezmeye çalışan fil hortumunun ucundan çıkan alevler ona direkt olarak temas etmeseler de sıcaklıkları hissedilebiliyordu ve Paul’ün vücudu terlerle kaplanmaya başlamıştı. Yine de olduğu yerden bir santim bile hareket etmiyordu.

 

Bu elli metrelik fil şeklindeki şeytani varlığın fiziksel gücü düşündüğünden çok daha yüksekti. Yalnızca hortumunu savurarak onu yere gömebiliyordu ve o anda saldırının etkisini azaltmak için kullandığı kolları titriyordu.

 

Elbette, eğer Sükunet’i kullansaydı veya kaçınsaydı bu saldırıdan kurtulabilirdi. Sonuçta bu devasa varlık oldukça yavaş hareket ediyordu ve Sükunet defans gücünü oldukça artırıyordu. Ama bunu yapmamasının bir nedeni elbette vardı.

 

O anda vücudunun etrafındaki Habis Vücut Sembolleri parlıyor ve gelen saldırının bir kısmını emerek vücuduna aktarıyorlardı. Alınan hasarın bir kısmını direkt olarak fiziksel güce sahip olan bu semboller Paul’ün o anki güçlenme yoluydu ve oldukça işe yaradıkları söylenebilirdi.

 

Daha yalnızca bir saldırıyı karşılamış olsa da vücut gücü büyük bir miktarda artmaya başlamıştı. Bu şeytani varlığın saldırısının gücü yalnızca bundan anlaşılabiliyordu!

 

Hortumun uyguladığı baskı kalkarken filin hortumu bir kez daha yükselmeye başlamış ve Paul de en sonunda biraz rahatlayacak zamanı bulabilmişti. Filin hortumunu kaldırıp yeniden vurması için en azından 30 saniye gerekiyordu ve bu anda anka kanını sonuna kadar kullanarak aldığı yaraları iyileştirebiliyordu.

 

Eğer fil saldırılarını değiştirmez ve hortumuyla saldırmaya devam ederse o zaman burada bir süre boyunca durup saldırıları karşılayarak fiziksel gücünü artırmaya devam edebilirdi. Bu fiziksel gücü filin hortumundan bir hasar almayana kadar devam ederdi.

 

Ama bir Şeytani Varlık normal bir hayvandan az olsa da yine de biraz akla sahipti. Hortum saldırılarının bir işe yaramadığını fark edince birden ilerlemiş ve Paul’ü ayağının altında ezmeye çalışmıştı. Devasa filin ağırlığını taşıyamayacağını bilen Paul elbette bundan kaçınmış ve kanatlarını çırparak hızla yukarıya uçmuştu.

 

“Ne güzel çalışıyorduk işte… Her neyse. Senden 19 tane daha var sonuçta. Kendimi biraz daha geri tuttuğum sürece vücudumu epey güçlendirebilmeliyim…”

 

Paul hafifçe gülerek konuşurken ellerini açmış ve siyah pençelere dönüşen tırnakları iyice keskinleşmişti. Habis Vücut Sembolleri ile vücut gücünü artırırken dövüşmeye devam da edebilirdi. Bir Şeytani Varlıkla dövüşmek onun için yeni olacaktı ve heyecanlı olmadığı söylenemezdi.

 

Elbette, güçlenebilmek için kendisini sınırlıyordu. O anda yalnızca karmaşık olmayan ve ruh özü kullanmayan büyüleri kullanabilirdi ve kılıcını kullanamazdı. Karşısındaki varlığın fiziksel gücü yüksek olsa da savaş gücü Paul’ün tüm gücünü kullanmasını gerektirmiyordu.

 

O sırada filin hortumu Paul’e dönmüş ve parlak alevler birden fırlayarak Paul’ü sararak göğe yükselmişlerdi. Sıcaklıkları oldukça yüksek olan bu alevler yalnızca normal alevler gibi görünseler de oldukça tehlikeli oldukları belliydi.

 

“Alevle eti kavurmak da eski vücut geliştirme yöntemlerinden biri sayılır. Ne yazık ki bende o kadar işe yaramıyor.”

 

Alevlerin içinden çıkıp hızla ileriye uçarken alevlerden aldığı ufak yaraları iyileştiren Paul mırıldanmıştı. Vücudu normal yollarla geliştirilebilseydi bunu zaten yapardı. Filin alevleri arasında kalmak onun vücuduna bir şey kazandırmıyordu çünkü alevler yeterince güçlü değillerdi.

 

Sıcaklığı ve acıyı hissetse de vücudu herhangi bir şekilde gelişmiyordu.

 

“Sana nereden saldırmalıyız şimdi… Hortum olmaz, hâlâ bana saldırman gerekiyor. Ayaklarına ne dersin?”

 

Paul’ün yüzünde soğuk bir gülümseme belirirken kanatları birden tamamen açılmış ve anında aşağıya doğru dalmıştı. Ardından, hızla hareket ederek filin arka ayaklarına ulaşmıştı. Açık duran iki elleri gerçekten bir ankanın pençelerine benziyorlardı.

 

“Kılıçsız Stil…”

 

Paul’ün gözleri hafifçe parlarken pençelerinin etrafında keskin kılıç enerjisi birden belirmişti. Siyah bir renkte olan kılıç enerjisi akışkan ancak yoğun görünüyordu.

 

“Anka Pençesi.”

 

Sağ pençesi hızla savrulmuş ve vücudu da o anda birden hızlanmıştı. Filin ayağının diğer tarafında belirdiğindeyse fil acıyla bir çığlık atmış ve ayak bileğinde beş oldukça derin kanlı iz belirmişti.

 

“Ha!”

 

Ancak bu son değildi. Paul ilk saldırıyı yaptıktan sonra arkasını dönmüş ve sol eliyle diğer arka ayağa saldırmıştı. Fil artık acıyla iyice çıldırırken Paul hızını artırıp yeniden onun önünde belirdiğinde öfkesiyle hortumunu savurmuş ve Paul’ü metrelerce uçurmuştu.

 

“İşte böyle!”

 

Habis Vücut Sembollerinin çalıştıklarını hisseden Paul gülümseyerek bağırırken şeytani varlık öfkesiyle hortumunu savurmaya ve alevlerini fışkırtmaya devam ediyordu. Acıyla karşılaşan az düşünebilen normal bir varlık için şiddetle karşılık vermesi normaldi ve Paul bunu yararına kullanmayı planlıyordu.

 

Bam! Bam! Bam!

 

Hortum ona sertçe vurmaya devam ederken Paul yüzünde bir gülümsemeyle saldırıları karşılıyordu.

 

 

Bam!

 

Filin elli metrelik devasa vücudu yana devrildiğinde ellerindeki kanı silen Paul başını iki yana sallamıştı. Fili yirmi kez sinirlendirip saldırtmayı başarmıştı ancak yirmi birinci seferde fil en sonunda ölmüştü. Hayat gücü çoktan dağılıyordu ve bir daha ayağa kalkma imkânı yoktu.

 

“Hâlâ potansiyelimin sınırına ulaşmadım.”

 

Tek kolunu sıkarken vücudunu hisseden Paul gelişime yerinin olduğunu hissedebiliyordu. Bu arayı diğer filleri kullanarak kapatabilirdi. Ama bundan önce yapması gereken bir şey vardı.

 

Bir Şeytani Varlığın vücudu normal varlıklardan çok daha güçlü olurdu ve filin etini kullanmayacak olsa da dişleri kullanılabilir eşyalardı. Bu nedenle oradan ayrılmadan önce iki dişi kökünden kesip boyutunda depolamıştı.

 

“Sonraki hedef… sen ol bakalım.”

 

Gözlerini çölümsü alanda gezdirdikten sonra sınıra en yakın fili yeni hedef olarak seçen Paul hızla ilerlemeye başlamıştı. Ama onu şaşırtacak bir şekilde, o sırada sınırdaki dağların üzerinde bir figür belirmişti.

 

Boyu 2 metreye yakın olan bu figür tamamen siyah kıyafetler giyiyordu. Koyu bir tene ve beyaz saçlar ile sakallara sahipti. Orta yaşlı görünüyordu ve başının sağ tarafında tek bir beyaz boynuz vardı.

 

“Bir şeytan? Aurası…”

 

Gözlerini kısarak aurayı incelemeye çalışan Paul bunu beceremediğini fark etmişti. Bu şeytanın gücü onunkinden belli bir şekilde daha yüksekti ve aurasının tehlikeli olduğunu görebilse de gücünü ölçemiyordu.

 

“Bir insan? Hayır, bir anka… Ne kadar da nadir.”

 

O sırada şeytan da Paul’ün baştan aşağı incelemiş ve sonrasında Paul’ün arkasında bıraktığı fil cesedine bakmıştı. Başını iki yana sallarken gözlerini Paul’e çeviren şeytan derince iç çekmişti.

 

“Genç adam, güçlü olduğun için başka varlıkları öldürmek normal olabilir ama umarım eğitimini burada devam ettirmezsin. Ganya Filleri’nin üremeleri oldukça zor ve birini öldürmen bile kötü olsa da peşinden kovalayacak değilim. Yalnızca kalanları korumayı istiyorum.”

 

Şeytanın konuşurken herhangi bir şekilde kaba olmadığını ve güçlü olmasına rağmen bir ‘emir’ yerine bir ‘istek’ kullandığını fark eden Paul’ün yüzündeki soğuk ifade kaybolmuştu. Buradaki fillerle dövüşüp gücünü artırmak iyi bir yol olsa da gücünü belirleyemediği bu şeytanla dövüşmek buna değmezdi.

 

“O halde buradan ayrılacağım.”

 

Paul onun isteğini kabul ettiğinde şeytan hafifçe gülümsemiş ve Paul’ün sınıra yaklaşmasını bir süre boyunca izlemişti. Paul onun yanına vardığında parmağıyla çölümsü bölgenin ardındaki yeşillik alanda uzak bir bölgeyi işaret etmişti.

 

“Eğer bu yönde ilerlersen bir süre sonra Ejderhalar Yuvasına girebilirsin. Konu fiziksel güce gelince ejderhalara Ganya Fillerinden bile güçlülerdir. Kullandığın tekniği bilmesem de aldığın hasara bağlı görünüyor. Orası gelişimin için daha iyi olacaktır.”

 

Adamın kısa bir sürede onun tekniğinin özünü kavradığını fark eden Paul şaşırsa da bir şey dememişti. Yalnızca adamın gösterdiği yere bakmış ve sonrasında adama gülümseyerek başını sallamıştı.

 

“Teşekkürler. Eğer bir sıkıntı olmayacaksa kim olduğunuzu sorabilir miyim? Neden bu filleri koruyorsunuz?”

 

“Ben mi? Haha…”

 

Adam bu soruyla karşılaşınca hafifçe gülmüş ve başını iki yana sallamıştı.

 

“Zamanında düzeni epey bozmuş birisiyim o kadar. Şimdi biraz korumak istiyorum.”

 

Bu cevabı alan Paul bir daha konuşmadan arkasını dönmüş ve adamın gösterdiği yöne doğru hızla uçmaya başlamıştı. Adam ise Paul’ün ardından bir süre baktıktan sonra ortadan kaybolmuştu…






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr