507.Bölüm - Hayat ve Ölüm Sarayı

avatar
5211 27

Kara Büyücü - 507.Bölüm - Hayat ve Ölüm Sarayı


[YN]: Bir bölüm daha atasım geldi.

 

507.Bölüm – Hayat ve Ölüm Sarayı

 

Kapıyı geçtikten sonra Paul’ün gözlerinin önündeki manzara tamamen değişmişti. Bir anda kendisini önceki dünyasına herhangi bir şekilde benzemeyen oldukça büyük bir sarayın girişinde bulmuştu.

 

Buraya geldiği anda gücü birden kısıtlanmıştı. Aslında, kısıtlanmaktan çok gücü engellenmiş sayılabilirdi. Hâlâ yeteneklerini ve tekniklerini kullanabileceğini hissediyordu ancak saraya zarar verebilecek herhangi bir şey yapmak istediğinde tüm gücü birden engelleniyordu.

 

Kadın “Gel, sana okulu gezdireceğim.” dedi ve sarayın içerisine doğru ilerlemeye başladı. Paul ise onu takip ederken bir yandan da etrafına bakış atıyordu.

 

“Okulumuzun adı, Hayat ve Ölüm Sarayıdır. Kuruluşu… bilinmez. Ne zamandan beri var olduğu kurucu lider dışında kimse tarafından bilinmez ve bir amacımız yoktur. Okulumuz basitçe öğrencilerin birbirleriyle iletişim içinde olması ve farklı takaslar yapması için açılmış bir yerdir. Aynı zamanda, görevler alınabilir ve bunlara karşılık olarak puanlar verilir. Bu puanlar yeterli oldukları sürece herhangi bir şeyi dileyebilirsin.”

 

Paul bu sözleri duyunca hafifçe sırıtmıştı. “Herhangi bir şey mi? Yani, direkt olarak bir Yaradan olmayı dileyebilir miyim?” Aslında sadece kadının bir anlığına afallamasını izlemek istemişti ve bu yüzden bu soruyu sormuştu. Asla kadının rahatça başını sallayarak onaylamasını beklememişti.

 

“İstersen bir gerçekliği yok ettirebilirsin. İstersen bir gerçekliği yarattırabilirsin. İstersen bir gerçeklikteki en güçlü varlık olabilirsin. Yüce olanın gücü her şeye yeter ama o da karşılığında bir şeyler ister. Her neyse, burası Genel Takas Alanı.”

 

Paul kadının sözleri yüzünden hâlâ şok olmuş bir durumda olsa da yine de geldiği yeri incelemeyi ihmal etmemişti. Geldikleri yer büyükçe bir Pazar yerine benziyordu ve etrafta birçok kişi kendi tezgahlarını kurmuşlardı. Garip silahlar, bitkiler ve ilaçlar satılıyordu. Bu eşyaların bazıları kadının yüzünü saran sis ile gizlenmişti ve onları satan veya satın alan herkesin yüzleri de gizlenmişti.

 

“Ooh, bir Valkyrie burada. Selamlar. Bir Valkyrie sana eşlik ettiğine göre yeni gelmiş olmalısın.”

 

O sırada yüzü sisle kaplı bir adam onlara yaklaşmış ve neşeli bir tonda konuşmuştu. Paul ve Valkyrie ise yalnızca başlarını onaylar bir şekilde sallamışlardı. Valkyrie adamla fazla uğraşmak istemiyor gibi görünüyordu ve Paul yalnızca Valkyrie’ye daha fazla soru sormak istiyordu. Ama adam onları kolay bırakacak gibi görünmüyordu.

 

“Pekâlâ, seni benim gezdirmeme ne dersin? Valkyrie’ler saray hakkındaki her şeyi bilirler ancak kendi açıklamaları gereken şeyler dışında herhangi bir şeyi açıklamazlar. Hepsi böyledir. Ben sana farklı şeyleri de tanıtabilirim.”

 

Paul adamın oldukça cana yakın olduğunu fark etse de onunla gitmek konusunda pek emin değildi. Ancak o bir şey söyleyemeden önce Valkyrie’nin başı birden kalkmış ve sesi kulaklarında çınlamıştı. “Hayat ve Ölüm Sarayında herhangi bir şey rastlantı değildir. Onu sana bırakacağım. Aptalca bir şeyler yapmazsan iyi olur.”

 

Adam Valkyrie’nin sözlerini duyunca hafifçe gülümsemiş ve başını sallamıştı. “Bana bırak. Pekâlâ Yeni Gelen, beni takip et bakalım.” Dedi ve Valkyrie çoktan kaybolduğu için Paul’ün onu takip etmekten başka bir seçeneği olmamıştı.

 

“Bakalım… Aslında bu yerin saraya veya birbirine zarar vermemek dışında bir kuralı yoktur. Diğer öğrenciler de kendi aralarında kural oluşturmak için fazla tembel olurlar zaten. Ama sanırım seni önce Görev Sütununa götürmeliyim. Sonrasında kalanları açıklarım.”

 

Adam bunları söyledikten sonra saraydaki beyaz bir sütuna varana kadar bir daha konuşmamıştı. Beyaz sütuna vardığında ise anında yeniden ağzını açmıştı.

 

“Bu Görev Sütunu. Eğer üzerine elini koyarsan sana bir görev verecektir ve sahip olduğun puan sayısını da söyleyecektir. Görevler sana özel olurlar ve ne yaptığına göre verilirler ancak aldığın görevi değiştirmek istersen yalnızca düşün ve sütun görevi değiştirir. Git ve bir görev al. Sonrasında sana geri kalan şeyleri açıklayacağım.”

 

Adam konuşmayı bitirdiğinde Paul başını sallamış ve görev sütununa ilerlemişti. Elini beyaz sütunun üzerine koyduğunda ise zihninde bir ses çınlamıştı.

 

“Hakkın olanı geri al. İlk Küçük Cehennemi ele geçir.”

“Şu anda 0 puanın var.”

 

Paul ‘Bu iyi bir tanesi sanırım. Her türlü yapacağım zaten…’ diye düşünüp elini sütundan direkt olarak kaldırmıştı. Adamın yanına geri döndüğünde adam başını sallamış ve konuşmaya başlamıştı.

 

“Şimdi, sana basit şeyleri açıklayayım. Öncelikle, Hayat ve Ölüm Sarayı’nın nasıl bir yer olduğu. Senin geldiğin evrenin ne kadar karmaşık veya basit olduğunu bilmiyorum ancak Hayat ve Ölüm Sarayı var olan evrenlerin arasında bulunan bir yerdir. Senin evreninde olan en güçlü kişi istediği her şeyi yapabiliyor olsa da Hayat ve Ölüm Sarayına gerekli şartı karşılamadığı sürece giremez ve girse de aynı bizler gibi kurallara uymak zorunda kalır.”

 

Adamın sözleri Paul için şok ediciydi çünkü böyle bir okulun varlığını daha önce hiç düşünmemişti. Eğer Hiçliğe hükmeden Yaradanlar bile bu okula zorla giremiyorlarsa o zaman bu okulun Yüce Olan’ı tam olarak kimdi?

 

“İkinci olarak, farklı evrenler farklı güçler ve yetenekler anlamına gelir. Elbette, benzer ve hatta aynı şeyler bile olabilir ve bunları görüp hissedebilirsin ancak kendi evreninde olmayan varlıklar ve terimler diğerleri için tamamen anlamsız olacaktır. Örneğin… &!^%!.”

 

Adamın sözlerinin en son kısmı garip bir ses karmaşasıydı ve Paul herhangi bir şey anlamamıştı. Adam ise açıklamaya devam etmişti.

 

“Yüzünü göremesem de kıyafetlerinden fantastik bir evrenden geldiğin anlaşılıyor. Yani bu terimin orada bulunmaması gerekiyor. Yani basit bir ses karmaşası olarak duymuş olmalısın. Ayrıca, başka öğrencilerin isimlerini de öğrenemezsin. Bu yüzden genellikle içinde terimler taşımayan lakaplar kullanırız. Beni ‘Yönetici’ diye çağırırlar. Gücüm bu lakabın nedeni… Saray da bu metodu destekliyor. Eğer kim olduğumu beni inceleyerek bulmaya çalışırsan bu lakabın aklında belireceğini göreceksin.”

 

Paul adamın dediğini yapıp düşündüğünde gerçekten de ‘Yönetici’ lakabının aklında belirdiğini fark etmişti. O anda, adam da onu süzüyormuş gibi görünüyordu.

 

“Bir süre sonra lakap verme işini saray devraldı. Senin lakabın direkt olarak ‘Büyücü’ olarak gözüküyor. Çoğu kişininki tek kelimelik bir lakaptır yani epey normal. Her neyse, bir sorun var mı?”

 

Paul önünde kollarını birleştiren Yönetici’ye bakarken ne soracağından emin olamamış ve en sonunda en çok merak ettiği kısmı sormaya karar vermişti.

 

“Katılmak için bir şart olduğunu söyledin. Bu şart nedir?”

 

“Oh? Ah, Valkyrie sana henüz açıklamamıştı demek.” Adam Paul’ün sözünü duyunca hafifçe şaşırmış ancak sonrasında gülerek sağ eline taktığı bir yüzüğü göstermişti. Bu gümüş yüzük oldukça basit görünüyordu ancak Paul incelemek istediğinde bir şeyin ona engel olduğunu hissedebiliyordu.

 

“Var Oluş Hazineleri. Yüce Olan tarafından yapılıp her evrene gönderilen ve Hayat ve Ölüm Sarayına katılım izni veren hazineler. Aynı lakap gibi eğer bir başkasına iyice bakarsan onların Var Oluş Hazinesini görebilirsin. Bu Var Oluş Hazineleri oldukça farklı ve var olduğun evrenin güçlerini aşan yetenekler taşır. Bu yüzük… Can Yüzüğü olarak da bilinir. İstediğim herhangi bir varlığı yeniden canlandırmamı sağlar.”

 

Yönetici’nin sözleri bittiğinde Paul’ün gözleri sonuna kadar açılmıştı. Yalnızca Can Yüzüğü’nün aşırı güçlü yeteneği yüzünden değil aynı zamanda şartın bir eşya olması konusunda da şaşırmıştı. O katılma şartının evrenin sınırlarını bir kereliğine aşmak veya benzeri bir şey olacağını düşünmüştü. Sonuçta kendisi sınırı geçip 9.Sema olan bir seviyeye ulaşmıştı. Ancak şimdi bu şartın aşırı güçlü etkilere sahip olması gereken bir eşya olduğunu anlamıştı.

 

O halde bu ne olabilirdi? Yaradan Yetiştirme Zindanı? Bu anlaşılabilir bir düşünceydi ancak Paul niyeyse eşyanın bu olduğunu düşünmüyordu.

 

O sırada, Yönetici birden ağzını açmıştı. “Senin eşyan… vücudunla birleşmiş. Boynunda.” Derken Paul’ün boynuna işaret eden Yönetici aslında Paul’ün eşyasının ne olacağını merak ediyordu.

 

Paul ise onun sözlerinin üzerine elini boynuna götürmüş ve uzun, uzun süredir kullanmadığı bir eşyayı hatırlamıştı. O eşyayı çıkardığında ise gözleri hatırladığı anılar yüzünden hafifçe titreşmişti.

 

Bu eşya bir maskeydi. Siyah renkli bu maskenin üzerinde herhangi bir göz deliği yoktu ve haç şeklinde kızıl bir şekil üzerindeydi. Basit bir maske gibi görünen bu ‘Var Oluş Hazinesi’ onun ellerine oldukça uzun bir zaman önce geçmişti.

 

Bu Yaşlı Klaus’un ona verdiği maskeydi. (177.Bölüm)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr