514.Bölüm – Taht Müsabakası (3)
“Üçüncü karşılaşmanın zamanı geldi.” Bir saatini kullanıp kendisini iyice dinlendiren Ezrelda üçüncü karşılaşmanın başlangıcını anons ederken üçüncü arenaya yükselmişti. O anda müsabaka 1-1 bir durumdaydı ve avantajı almak istiyorsa bu karşılaşmayı da kazanması gerekiyordu.
Kraliçe olmak zordu ancak olmamak daha zordu. Kara Büyücü’nün astları olurlarsa büyük bir savaşa katılmaları gerekeceğini biliyordu ve kazandığı sürece biraz da olsa daha az hasarla kurtulabilirlerdi. Bu nedenle kazanmak zorundaydı.
“Efendim, bu sefer kazanabileceğimden emin olabilirsiniz!” Wulian kendine güvenerek arenaya çıkarken konuşmuş ve Paul de ona hafifçe gülümsemişti. Sonrasında, bir kez daha bariyer devreye girmiş ve dışarıdan içeriye veya içeriden dışarıya herhangi bir sesin geçişini kapatmıştı.
“Üçüncü Karşılaşma, Kavrayış Karşılaşması.” Ezrelda arenanın karşı tarafındaki Wulian’a bakarken açıklamaya başlamıştı. “Karşı tarafın sahip olduğu güçlerden birisini kavrayabilmen gerekiyor. Aynı sürede kim karşı tarafın gücünü daha iyi kavrayabilirse o kazanır. İkimizin de yeniden birer günü var.”
“Anladım.” Wulian başını salladığında Ezrelda onun gözlerinde kararlı bir ifade olduğunu görmüş ve buruk bir gülümseme göstermişti. Wulian’ın kendisini kanıtlamak istediğini anlıyordu ve eğer onun statüsü ve ırkının kaderi işin ucunda olmasaydı onu desteklemeyi gerçekten de isterdi.
“O halde başlayalım.”
…
Arenanın dışında, ikisinin kendi güçlerini gösterişini izleyen Paul başını hafifçe sallamıştı. Bu karşılaşmada bir kişi tüm güçlerini göstermek zorundaydı ve Wulian’ın ufak sürprizi dışında sakladığı bir şey yoktu. Ezrelda ise güçlü olsa da teknikleri basit tekniklerdi yani iki tarafın da neredeyse eşit bir şansı vardı.
Kavrayışın seviye ile bir alakası yoktu. Tamamen kişinin kendisine bağlıydı. O anda Paul’ün sahip olduğu ruh özü sayısına en güçlü Tanrılar bile tamamen ulaşamayabilirlerdi. Ve yaşanan şeyler kavrama kabiliyetini artırabilse de bunun karşı tarafın tekniklerinin üzerinde tam olarak işe yarayabileceği söylenemezdi.
Sonuçta Ezrelda bir Alev Perisiydi ve Wulian bir Işık Perisiydi. Hangi elemente daha yatkın oldukları belliydi ve karşı tarafın tekniklerini öğrenebilmek için şanslı bir karşılaşmadan çok daha fazlasına ihtiyaçları vardı.
“Hm?” Herkes savaşa odaklanmışken birden Vord ve Paul bir şey hissetmiş ve hareket etmişlerdi. Vord anında olduğu yerden kaybolurken Paul ise gözlerini hafifçe kapatmıştı.
Anveille Şehri’nin birkaç yüz kilometre kuzeyinde, bir uzay geçidi açılmış ve içinden iki kişi çıkmıştı. Bu iki kişiden birisi erkek ve diğeri kadındı. Erkek olan kişi oldukça yakışıklı ve kadın olan da oldukça güzeldi. Ancak yüzlerinde o anda mutlu ifadeler yoktu.
“Hiçbir işimiz yokmuş gibi bir de bu yerin sorunlarıyla uğraşmak zorundayız demek ha?” Adam homurdanarak konuşurken kadın hafifçe iç çekmişti. “Biraz etrafı araştırıp buraya gönderilen aptalların neden rapor vermediklerini öğrenip geri döneriz. Sinirlenme, balım.”
Kadının sözlerinden sonra adam biraz yumuşarken Gök Gözüyle onları izleyip sözlerini duyan Paul’ün kaşları çatılmıştı. Vord’un tekniği sayesinde Konsey’in Küçük Dünya Tanrılarının ölümleri hakkında bir şey öğrenmediğinden emindi ve herhangi bir mesaj da gönderilmemişti. Ancak bunun asıl sıkıntı olacağını hiç düşünmemişti.
Küçük Dünya Tanrıları herhangi bir rapor göndermedikleri için araştırılması için Büyük Dünya Lordları gönderilmişti. Ve yalnızca bu ikisi de değildi. Vord’un anında onları öldürmemesinin nedeni farklı yerlere gönderilen 4 farklı Büyük Dünya Lordunu avlamaya gitmesiydi.
“Eğer bu yerde birisi…” O sırada konuşan adam birden sözünü kesmiş ve elini Paul’ün Gök Gözü’ne çevirmişti. Görünmez yaptığı Gök Gözünün fark edildiğini anlayan Paul ise görünmezlik etkisini direkt olarak kaldırmış ve o alanda birden fazla Gök Gözü oluşturup saldırmaya başlamıştı.
Her bir Gök Gözü kendi açılarına yerleşip Cehennem Alevlerinden oluşan ışın benzeri bir saldırıyı iki Büyük Dünya Lordunun üzerine yağdırırlarken ikili anında defansif tekniklerini kullanmışlardı. Sahip oldukları zırhlar ve teknikler Küçük Dünya Tanrılarından çok daha güçlülerdi ve Paul herhangi bir Kara Büyü kullanmadan onlarla ilgilenebileceğini düşünmüyordu.
Ancak kendisinin ilgilenmesine gerek yoktu. Bunu biliyordu ve saldırmasının tek nedeni ikisini oyalamaktı.
“S*ktir! Ne ol-” Adam kendisini korurken bir yandan da bariyerini aşıp ekipmanına zarar veren alevlere bakıyordu. Bu alevler gerçekten korkutuculardı ve kullandığı teknikler bile yanıyordu. Bu tekniklere alev teknikleri de dahildi yani bu alevlerin ne kadar korkutucu olduğu anlaşılabilirdi.
Ancak sonunu getiren şey alevler olmamıştı. Sözlerinin yarıda kesilmesine neden olan şey alevler birden kesildiğinde ortaya çıkan figürün tek tokadıydı. Bu tokatla birlikte başı birden havada süzülen bir kan bulutuna dönüşmüştü…
“Sen-” Kadın öfkelenmişti ve gelen figüre saldırmak istiyordu ancak aynı şekilde, bu figür onun da hayatını tek bir tokatla bitirmişti. Bu figür Vord’a aitti ve bu ikisini de öldürdükten sonra onların ruh kalplerini söküp tozlara dönüşmelerini sağlamıştı.
“Efendim, onlardan herhangi bir mesaj geri gönderilmese de en sonunda onları gönderen güçler meraklanacaktır. Sonuçta onlar Büyük Dünya Lordları… Büyük Dünya İmparatorları ve Tanrılarını halledebilirim ancak Büyük Dünya Tanrılarını hallederken dünyaya bir şey olmayacağından emin olamam. Burada daha fazla kalmamalıyız.”
Vord olduğu yerden konuştuğunda Paul’ün kaşları biraz çatılmış ve gözleri arenadaki Wulian ve Ezrelda’ya dönmüştü. Henüz kısa bir süre geçmiş olsa da Wulian’ın yüzü oldukça kararmıştı ve alnından terler akıyordu. Ezrelda ise oldukça rahat görünüyordu ve etrafında hafif ışık parçacıkları vardı. Bu turun kazananının Ezrelda olacağı neredeyse kesindi. Yani Wulian’ın kazanmak için diğer iki turu kazanması gerekecekti.
Ve bu diğer iki karşılaşma, Aura Karşılaşması ve Taç Karşılaşması, Wulian’ın kesinlikle kazanabileceği şeyler değillerdi. Çünkü Aura Karşılaşmasında gerçek peri ırkını Kraliçe olmaya hak ettiğine ikna etmesi ve son karşılaşmada da perilerin kullandığı bir taç tarafından seçilmesi gerekiyordu.
Uzun zamandır Ezrelda’ya sadık olan perilerin Aura Karşılaşmasında kimi seçecekleri belliydi ve Taç konusunda Paul’ün herhangi bir bilgisi yoktu. Burada en fazla iki veya üç gün daha kalabileceklerini anlamıştı ancak tüm peri ırkının onu takip etmesini sağlayacak bir yolu yoktu…
“Düşün… düşün!” Gözlerini kapatmış ve Allatra ile Shane’in anılarına gömülmüştü. Bu anılar aşırı eski olduklarından bazılarını hatırlamak için iyice odaklanması gerekiyordu ve belki de bu iki güçlü uzmanın anılarında peri ırkının yönetimine geçmek için daha kısa bir yol olabilirdi.
O düşüncelerine dalmışken Vord geri dönmüş ve bir süre sonra karşılaşma da bitmişti. Etrafında beyaz bir ışıltı dolaşan Ezrelda yüzünde bir gülümsemeyle kazandığını açıklarken Wulian asık yüzüyle Paul’ün yanına dönmüş ancak onun düşündüğünü fark edince rahatsız etmemeye karar vermişti.
“Bir şey olmalı… bir şey… hatırlıyorum!” Bir saatlik dinlenme süresinin sonuna geldiklerinde, Wulian ve Ezrelda arenaya çıkmaya hazırlarken Paul’ün gözleri birden açılmış ve yüzünde bir gülümseme belirmişti.
“Bekleyin.” Paul konuştuğunda bölgedeki herkesin gözleri ona dönmüştü. Wulian ve Ezrelda da bakıyordu ve Ezrelda Kara Büyücü’nün birden kararını değiştirdiğinden endişeleniyordu. Sonuçta Wulian o anda dezavantajdaydı ve Kara Büyücü onları kölelere dönüştürmeye karar verirse karşı gelecek güce sahip olmayacaklarını biliyordu.
“Karşılaşma metodunun değiştirilmesini talep ediyorum.” Paul ciddi bir şekilde konuşmuş ve tek eliyle yeri göstermişti. “Kraliçenin Kutsal Ekipman tarafından seçilmesini istiyorum.”
O sözlerini bitirdiğinde önce sessizlik alanı kaplamış, sonra normal periler yüzlerinde şaşırmış ifadelerle konuşmaya başlarlarken Ezrelda da şok olmuş bir ifadeyle Paul’e bakıyordu. “Bu… emin misiniz?” Bu soruyu sormasının tek nedeni karşı tarafı doğru duyduğundan emin olmaktı.
Ve Paul başını sallamıştı. O anda kısa bir sürede kazanmalarının tek yolu bu sayılabilirdi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..