518.Bölüm – Güçlenmek İçin Dağılmak
Bionna’ya Catherine’in birkaç ay beklemesi gerektiği haberlerini verdikten sonra hâlâ öğrendiği şeyler yüzünden şaşkın bir şekilde eve geri dönen Paul kendi düşüncelerine dalmıştı. Evrendeki en büyük teröristi karşılamak yapabileceği bir şeydi ancak öncelikle güçlerini artırması gerekiyordu.
Konsey ile yakın sayılabilecek bir güce ulaşmadan önce Catherine’i karşılayamazdı ve bunun için yapması gereken ilk şey gelişim hızını artırmaktı. Gök Gözleri ile dışarıda eğitim yapan herkesi bir süre izledikten sonra birden ayaklanmış ve evin dışına ışınlanmıştı.
“Tüm Lejyonlar ve Habis Lordlar, sıralanın!” Paul’ün güçlü emri verildiği anda çalışan herkes düzenlerini almışlardı. Yalnızca birkaç saniye içinde 2000’i geçen kişi düzenli bir şekilde sıralanmış ve Grim ile Wulian kendi yönettikleri Lejyonların önlerinde dururken diğer Habis Lordlar etrafta bekliyorlardı.
O sırada, Silleverde İkinci Küçük Cehennem’e ziyarete gelmişti ve Alpras ile Sabatha da buradaydı. Ezrelda bir köşeden toplanan birlikleri izliyordu ve Lazar Kâbus Lejyonu ile Rüya Lejyonunun arasında duruyordu.
“Bugünden itibaren, 3 ay.” Paul konuşmasına başlarken gözlerini etrafta gezdirmişti. “Kâbus ve Rüya Lejyonu zamanın farklı olduğu bir yerde yetişimlerine devam edecekler. Ben ise bir aylığına kendi gelişimimi Küçük Dünya Lordu seviyesine ulaştırmak için gideceğim.”
“Bu bir ay içinde, kalan Habis Lordlar kendi lejyonlarını kurmak zorunda. Hangi ırklardan hangi tip askerleri kullandığınız size kalmış olacak ancak ordunun bütünlüğüne zarar veren bir karar verirseniz, cezalandırılacaksınız.”
“Vord, sen seçim süresinde Amelia ile gideceksin. Silleverde, Aleena ile. Alpras Shuan ile gidecek. Sabatha da Cain ve İnfirmi ile. Her biri 1000 Asker, 100 Elit ve 10 Yüzbaşı bulacak. Daha az veya daha çok istemiyorum. 1 ay sonra, herkes İkinci Küçük Cehennem’de buluşacak ve her grubun eğitimi başlayacak.”
“1 gün geç kalırsanız, o kadar ceza alırsınız. Ve emin olun, ceza konusunda kimseye acımayacağım, anlaşıldı mı!?” Paul’ün gür sesi yankılandığında Dört Habis Lord ve onlara atanan Tanrılar gür bir sesle “Anlaşıldı!” diye bağırmışlardı. Alpras, Sabatha ve Vord Paul’e oldukça sadıklardı ve Silleverde artık Paul’ün tarafındaydı yani emirlere uyması gerektiğin biliyordu.
“İki lejyon, ileri!” Paul Yaradan Yetiştirme Zindanının geçidini açmış ve mor sisten iki büyük geçit açmıştı. İki lejyon bu geçitlerden içeriye kısa bir süre içerisinde girmiş ve Habis Lordlar ile Tanrılar da dağılmışlardı. Ezrelda ve Lazar da lejyonları takip ederek Yaradan Yetiştirme Zindanına girdiklerinden bölgede kalan tek kişi Paul’dü.
“Bu sürenin sonunda altı güçlü lejyona sahip olacağım. Ancak kendim de güçlü olmalıyım. Büyük Dünya Lordlarıyla Kara Büyü kullanmadan dövüşmek istiyorsam Küçük Dünya Lordu seviyesine ulaşmak zorundayım.” Paul bir yandan düşünürken bir yandan da elini önüne uzatmış ve bir geçit açmıştı. Ancak bu bir uzay geçidi değildi. Bu Hayat ve Ölüm Sarayına açılan bir geçitti.
“O halde yapabileceğim en mantıklı şey katıldığım okulun tüm avantajlarını kullanmak. Bakalım o altılıdan bir şeyler çıkarabilecek miyim?” Paul kendi kendisine mırıldanırken açılan geçidin içine bir adım atmıştı.
…
“Yani evrenindeki en güçlü teröristi karşılayacaksın VE evrenindeki en büyük güce karşı çıkacaksın öyle mi?” Hayat ve Ölüm Sarayının içindeki avluda Paul’ün hikayesinin son parçasını dinleyen Yönetici Paul’ün söylediklerini tekrar ederken Druid hafifçe gülmüştü.
O sırada Şeytan ve Melek kendi evrenlerindelerdi ve Tembel avluda uyuyordu. Bu nedenle Paul’ün dediğini dinleyen yalnızca Yönetici, Druid ve Tetikçi vardı. Tetikçi’nin yüz ifadesi zaten hiç değişmediğinden Paul onun nasıl düşündüğünü anlayamıyordu. Bu kişilerin auralarını göremiyordu.
“Öyle sayılır. En güçlü teröristin ne istediğinden emin olmasam da en azından ona karşı normal olabileceğimi düşünüyorum. Ancak düşmanlarımla dövüşmek için güce ve enerjiye ihtiyacım var. Yüksek, çok yüksek miktarda enerjiye.” Paul bir süre düşündükten sonra konuşmaya devam etmişti. “Eğer istediğiniz bir şey varsa bunu bana söyleyebilirsiniz ve ben de size onları sağlamaya çalışırım. Karşılığında hangi türde olduğu fark etmeyen enerjiye ihtiyacım var.”
Paul bunu söyledikten sonra Yönetici ve Druid düşünmeye başlamışlardı ancak Tetikçi anında konuşmuştu. “Şu anda yüksek miktarda saf altına ihtiyacım var. Bu ikilinin aksine altını direkt hissedemem veya bulması için başkalarını görevlendiremem yani bunu bana karşılayabilirsen sana iyi bir enerji sağlayabilirim.”
“Gerçekten mi?” Paul’ün gözünde, binlerce tonluk altın bile gerekli yüksek enerjiyle karşılaştırılamazdı. Bu nedenle Tetikçi’nin isteği onu biraz şaşırtmış ve gerekli enerjiyi belirtmediğini fark etmişti. “Çok, çok fazla enerjiye ihtiyacım var. Hatta-”
O sözünü bitiremeden önce Tetikçi avluda bir geçit açmış ve on dakika kadar sonra geri dönmüştü. Tek elinde etrafa oldukça güçlü enerji yayan sarımsı turkuaz renkli bir şey ile dolu bir kapsül tutuyordu. Kapsül hem oldukça sıcak hem de garip görünüyordu. Ancak içindeki enerji bir Ruh Kalbininkine neredeyse eşitti.
“Oh, !%^+!’% Çekirdekler, benim tarafta da birkaç tane var sanırım. Ama çoğu şeyi %!+’^%’ ile çalıştırdığımız için pek işe yaramıyorlar. Onları direkt sana verebilirim.” Yönetici Tetikçi’nin getirdiği şeyi görünce mırıldanmış ve Druid de başını sallamıştı.
“&!%’’+% etrafa aşırı zarar verdiği için ben de dünyayı /^%+^!% kullanımına geçirmiştim. Sanırsam 20-25 tanesi hâlâ yok edilmedi. Onları sana verebilirim. Biraz bekle.” İkisi konuşmayı bitirdikten sonra bir geçit açmış ve kendi evrenlerine gitmişlerdi. Tetikçi de onlar gibi bir süreliğine kaybolmuş ve yarım saat kadar sonra hepsi orada yeniden buluşmuşlardı.
Üçü de buldukları kapsülleri getirmişlerdi ve avluda yaklaşık 100 adet kapsül birikmişti. Paul ise biriken kapsüllere baktıktan sonra hafifçe yutkunmuş ve üçüne bakmıştı.
“İstedikleriniz?” O sorduğunda, Druid ve Yönetici hafifçe gülümsemişlerdi.
…
Yaklaşık 6 saat kadar sonra, Paul enerji kapsülleri karşılığında istenen her şeyi bitirebilmişti. Tetikçi’nin altın isteği en kolayıydı çünkü boşluğundaki altını kullanmasına bile gerek olmadan büyü ile toprak yaratıp altına çevirebiliyordu. Ona 100 tona yakın bir ağırlıktaki saf altın bloğunu direkt olarak vermişti ve hâlâ borçlu hissediyordu. Bu nedenle ileride ihtiyacı olan bir şey olursa kendisine sormasını istemişti.
Yönetici ve Druid ise biraz daha zorlu isteklerde bulunmuşlardı. En azından, Paul’e göre daha zorlulardı. Çünkü fiziksel olarak değil de zihinsel olarak yorucu işlerdi.
Yönetici avluda yalnız olan tek kişi sayılırdı ve Paul’ün üç eşi olması onu bir süredir rahatsız etse de ondan öneri almaya karar vermişti. En sonunda, o da hayatını geçirebileceği iyi bir eş istiyordu ve üç eşine de kendisi açılmamış olan Paul için ona bu konuda öneri vermek oldukça zorluydu.
Yine de bir süre düşündükten sonra ona biraz yardımcı olmayı başarmış ve özgüvenini yerine getirmişti. Öyle ki, konuşması bittikten sonra Yönetici hayat dolu bir şekilde kendi evrenine geri gitmişti.
Druid’in isteği ise Paul’ün dünyasından bazı bitkiler ve tohumlarıydı ve Paul ilaç yapımında kullanılan birçok bitkiye sahip olduğu için bu kısım kolay olsa da Druid bu bitkiler hakkında oldukça fazla bilgi istediği için bu da yorucu olmuştu.
Paul yaklaşık 100 kadar farklı bitki ve çiçeğin özelliklerini, nasıl büyütülmesi ve yetiştirilmesi gerektiğini Druid’e açıkladıktan sonra Druid de kendi evrenine giden bir geçide girip kaybolmuştu. Avluda yalnızca uyuyan Tembel ve kendisi kaldığında Paul sahip olduğu ruh kalplerini de enerji kapsüllerinin yanına koymuş ve oturup meditasyon yapmaya başlamıştı.
O anda kavrama yeteneği oldukça yüksekti ve Küçük Dünya Lordu seviyesine ulaştığı sürece elindeki enerji kaynaklarıyla tek seferde ilk sınır olan Küçük Dünya Tanrısı seviyesine ulaşabileceğini düşünüyordu.
“Evet, bu şekilde devam edersen, oldukça hızlı olacaksın.” Sözleri onun veya saraydaki kimse tarafından duyulmamıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..