549.Bölüm – Yabancılar! (2)
“Cani Tufan.” Hagen’in sözlerinin ardından bıçaklarını saran kızıl enerji genişlemiş ve Croix’i sarmıştı. Ardından, Hagen basitçe aşırı hızlı bir şekilde bıçaklarını savurarak saldırmaya başlamıştı. Croix’in vücudu oldukça güçlüydü ancak demir bir çubuk bile eğer üzerine yeterince fazla su damlası düşerse paslanıp parçalanmaya başlardı.
Düşündüğü gibi, yaklaşık 10 kez aynı yere vurduktan sonra en sonunda Croix’in kanını akıtmayı başarmıştı.
Bam! O anda, Croix de birden yumruğunu Hagen’in karnına geçirmiş ve Hagen sertçe geriye doğru fırlamıştı. Dengesi bozulmamıştı ve hâlâ ayaktaydı ancak ağzının bir kenarından tek bir damla kan akıyordu. Bu yumruk öncekilerden çok daha güçlüydü.
“Piç kurusu, gücünü mü saklıyordun?” Hagen bu yumruğun gücünün zamanlama veya vuruş yeriyle alakası olmadığını anlamıştı. Croix’in yumruğunun arkasındaki güç öncekilerden çok daha güçlüydü.
“Tam öyle sayılmaz, daha çok savaş uzadığı için diyebiliriz.” Croix ileriye fırlayıp bir kez daha saldırmaya başlarken sözlerine devam etmişti. “Bizim geldiğimiz yerde, sizlerin kullandığı yöntemler kullanılmaz. Silah teknikleri veya dövüş sanatları vardır ancak sizler gibi aşırı büyülü güçler göstermek yerine yalnızca vücudu güçlendirir ve hareketlerin saldırı gücünü artırırlar.”
“Ama bizler, yeteneklere sahibiz. Ne kadar garip, güçlü veya farklı olurlarsa olsunlar bu yetenekler özellerdir. Elbette, aynı yeteneklere sahip olanlar da var ama benim yeteneğime sahip olan bir başkasını daha önce görmedim. Yeteneğimin adı Savaş Akımı.”
Bam! O sırada Croix bir yumruk daha atmış ve bu sefer Hagen bıçaklarıyla yumruğu engellemesine rağmen yine de önceki sefer direkt vücuduna aldığı darbeyle aynı acıyı çekmiş ve kolları aynı yükü hissetmişti.
“Basitçe, savaş ilerledikçe yavaş yavaş gücüm daha da artıyor ve savaş bittikten sonra da aynı hızla eski haline geri dönmeye başlıyor.” Croix’in yeteneği sınıflandırma sırasında saldırı tipi ve garip tip arasında kalıp son anda saldırı tipine geçirilen bir yetenekti.
Savaş Akımı yeteneğine sahip kişilerin yapmaları gereken şey enerjilerini ve defanslarını çalışmaktı. Bu sayede dövüş başladıktan sonra basitçe dövüşü uzatabilir ve yeterince güç toplayabilirlerdi. Elbette, bu yeteneğe sahip olan tek kişi Croix olduğu için bu yalnızca onun yoluydu.
Bu yüzden Croix’in vücudu tamamen defansif olmak üzere eğitilmişti. O kadar şişkin görünmeyebilirdi ancak bu tüm kaslarının sıkıştırılmasından dolayıydı. Onun bu durumu devasa vücudunu küçülten ve kaslarını sıkıştıran Eisengarm’a benziyordu. Eğer Croix’in kasları sıkışmamış olsaydı vücudu 3 metreye kadar çıkabilirdi.
“Hmph, o halde sadece daha fazla ilerlemeden seni bitirmem gerekiyor.” Hagen birden iki bıçağının kabzalarını ters bir şekilde kavramış ve daha da yakınlaşmıştı. Karşı taraf vücudunu bir silah olarak kullanan bir dövüş sanatçısı olduğundan bu oldukça tehlikeli bir hamleydi ancak bir başka şansı yoktu.
“Ha!” Croix yaklaşan Hagen’in yüzüne doğru sert bir yumruk savurmuştu ancak şaşırtıcı bir şekilde bu yumruk Hagen’e ulaşmamıştı. Hagen saldırıdan kaçınmamış veya savuşturmamıştı. Daha çok… savuşturulan şey kendisi gibi görünüyordu.
“Oh?” Hagen yumruğu geçtikten sonra birden boynu Croix’in koluna dayanmış ve bu Croix’i şaşırtmıştı. Aynı anda, gözlerinin önünde hafif bir görüntü belirmişti. Bunun kendi hayal gücünden mi yoksa Hagen’in yaptığı bir şey mi olduğunu bilmiyordu ancak o anda gördüğü şey bir yılanın koluna dolandığıydı.
Düşünüldüğünde, bir yılana yumruk atmak aptalca görünürdü. Çünkü oldukça büyük bir ihtimalle o yılan kayganlığı ve esnekliğiyle yumruktan kaçınacak ve hemen ardından o yumruğa sarılıp yumruğun sahibine ilerleyecekti. Sonrasında…
Swish! Siyah bıçak savrulduğunda Croix çoktan oldukça geç kalmıştı. Yine de, en azından ölümcül bir darbe almamıştı. Siyah bıçak boynunda bir kesik bırakmıştı ve kan aksa da ölümcül bir yara değildi.
“Beni sinirlendiriyorsun!” Croix o anda ilk kez ciddi sayılabilecek bir ifade göstermiş ve hâlâ serbest olan sol eli birden açılmış ve hızla Hagen’e doğru ilerlemişti.
Hızla yaklaşan elden kaçmak için geri çekilmeye çalışan Hagen birden yaslandığı kolun hareket ettiğini hissetmiş ve Croix Hagen’in batan bıçağına rağmen kolunu kapatıp Hagen’i sertçe yakalamıştı. Bundan sonra, Hagen’in kaçabileceği bir yer kalmamıştı.
Bang! Avuç saldırısının gücü geldiği açı yüzünden oldukça azalsa da yine de Hagen’in direkt olarak yüzüne vurduğu için onun tüm düşünme kabiliyetini bir anlığına almıştı. Ve ciddi bir dövüşte bir an, hayata mâl olabilirdi.
Bam! Croix dalgın olan Hagen’in göğsüne sert bir yumruk attığında Hagen kendisine gelmişti ancak yapabileceği bir şey kalmamıştı. Croix’in yumruğunun tüm kaburgalarını kırıp iç organlarına hasar verdiğini hissedebiliyordu. Vücudun içine alınan yaraların iyileşmesi dışarıdakilerden daha zordu ve bu yaralar genelde daha yüksek acı verirlerdi.
Hagen metrelerce geriye fırlayıp yere düştüğünde yine birkaç kemiği kırılmıştı ve derin nefesler alıyordu. O anda, dövüş devam ederse kesinlikle öldürülecekti ve askerler de bunu fark etmişlerdi. Aziz seviyeli uzmanlardan birkaç tanesi harekete geçmeye hazırlardı ama Hagen bile Croix ile dövüşecek güce sahip olmadığından biraz korkuyorlardı.
“Demek bu kadardı. Ama her zaman en güçlü kişi olan kişi İmparator olmak zorunda değil. Biraz akıllı bir adama benziyorsun yani yalnızca gücünle bu yerin başına geçmiş olmamalısın.” Croix yumruğunu sıkıp açarken konuşmuştu. Savaş Akımı gücünü artırsa da o yumrukta biraz fazla güç kullanmıştı ve kendi yumruğu da acıyordu. Bir yarası yoktu ama rahatsız edici bir acı geliyordu.
“Beni duyabildiğini biliyorum. Bu kıtadaki herkesin normal bir şekilde hayatlarına devam etmelerine izin verebiliriz ancak iki şartımız olacak. Bir, kıtanın topraklarının yarısı Umut Halkına ve diğer yarısı sizlere ait olacak. İki taraf herhangi bir şekilde birbirine karıştırılmayacak.”
“İki, sizler Federasyon adı altında tek bir konsey tarafından yönetileceksiniz ve belirleyeceğiniz konseyde sizden her 3 kişi için 1 Umut Halkı üyesi olacak. Bu istekleri kabul ettiğiniz sürece savaşa devam etmeyeceğiz.” Croix ezberlenmeye zorlandığı bu sözleri söylerken savaş gücü çoktan biraz düşmeye başlamıştı. Ama arkasındaki 100 asker bir kez daha silahlarını kuşandıkları için diğer Aziz seviyeli uzmanlar yine ileri çıkmaya korkuyorlardı.
Yine de, bu onların tamamen korkak kişiler olduklarını göstermiyordu. Eğer Croix orada Hagen’i öldürmek isteseydi Hagen’in yerine ölecek birçok kişi vardı. Yalnızca gereksiz bir savaşın anlamı yoktu ve affedilemez istekler dışında kaybeden taraftan bir şeyler istemek normaldi. Ama söylenmeliydi ki, Croix’in isteği hiçbir şekilde normal görünmüyordu.
“Hmph, eğer bu kadar kolay bir şekilde sizlere karşı yenileceğimizi düşünüyorsanız o zaman bir hayal dünyasında yaşıyorsunuz.” O sırada, Aziz seviyeli uzmanlardan birisi öne çıkmıştı. Kızıl bir hafif zırh içinde olan bu kadın arkasında 200 kişiden oluşan kızıl zırhlı bir birlikle ilerliyordu.
“Cinayet Birliği burada!” Duvarları korumakla görevli askerlerden birisi bu sözleri söylemiş ve ardından derin bir nefes almıştı. Bu sırada ülkenin en elit birliği olan Cinayet Birliğinin Lideri, Savaş Meleği Angela Delfrin, ilerlemiş ve Hagen’in vücudunu hızlıca alıp geri gelmişti.
“Katılıyorum. Zayıf olabiliriz ancak kolayca pes edeceğimizi sanıyorsan yanılıyorsun. İnanıyorum ki, askerlerimiz hayatlarını kaybetseler bile her biri en azından bir yara vermeyi başaracaklardır. Ve bu bile bizim onları hatırlamamız için yeterli olacaktır.”
Bu ses savaş alanına o kadar uymayan ufak bir figürden geliyordu. Ancak bu figür ortaya çıktığında herkes derince bir nefes almış ve sessizleşmişti. Genç kız Hagen’e yaklaşıp ağzına bir iyileştirici hap sıkıştırırken derince iç çekmişti.
“Eğer Öğretmen Luke seni böyle görseydi utanırdı. Onu geç, ya Büyük Kardeş Paul görseydi? Bu kadar kolay yenilmek yüzünü düşürüyor.” Eğer normal birisi İmparator’la böyle konuşmaya cüret etseydi askerler onu direkt olarak parçalara ayırırlardı. Ama bunun üzerine herhangi bir hareket etmemiş ve Hagen’in kendisi bile yalnızca hafifçe gülmüştü.
“Beni kıyasladığın insanları düzgün seç lütfen, Sushie. Şöyle düşünürsek, bu adam da güçlü ama karşısında ben değil de Paul veya Luke olsaydı dayanabileceğini düşünüyor musun?”
“Pek değil.” Sushie hafifçe gülerken sözlerini bitirmiş ve Croix’e bakmıştı. Croix rahat birisi olsa da yine de başkalarıyla kıyaslanmaktan hoşlandığı söylenemezdi. Eğer kıyaslandığında kendisi iyi kısım oluyorsa elbette bu iyiydi ancak karşısındaki bu iki kişinin de sözleriyle onu ezmesi rahatsız ediciydi.
“Siz ikiniz hiç değişmemişsiniz.” O sırada, bir başka ses çıkmış ve Sushie ile Hagen hızlıca başlarını çevirmişlerdi. Orada, sarı bir elbisenin içinde genç ve güzel bir kadın duruyordu. Bu kadın hafifçe gülerken Sushie ve Hagen’in gözleri parlamıştı.
“Selia Abla!” Sushie şaşkınlıkla bağırırken Hagen’in gözleri birden kısılmıştı. “Sen buradaysan…” Aynı anda, askerlerin saflarından birinden şaşkınlıkla dolu bir çığlık yükselmişti. “Yüce Tanrım… Bu Kurucu İmparator!”
Hagen anında başını çevirdiği anda Croix’in bakışlarının kısa bir süre önce kendisinin üzerinden kalktığını ve bir başka kişiye yöneldiğini görebilmişti. Bu kişi o anda kendisi ve Croix’in arasında duruyordu ve ona sırtını dönmüş olsa da arkasında saat yönünde dönen dokuz bıçak onun kimliğini göstermek için oldukça yeterliydi.
“Luke…” Kurucu İmparator, Luke Veussia, o anda tahttan ayrıldıktan sonra ilk kez kendisini göstermişti.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..