550.Bölüm - Dokuz Katliam, Dokuz Stil

avatar
3788 21

Kara Büyücü - 550.Bölüm - Dokuz Katliam, Dokuz Stil


550.Bölüm – Dokuz Katliam, Dokuz Stil

 

‘Oh… bu adamın görüntüsü o İmparatordan bile daha fantastik.’ Croix gözleriyle Luke’un vücudunu süzerken düşünmüştü. O sırada yerden birkaç santim yukarıda süzülen Luke beyaz bir cübbe giyiyordu. Uzun siyah saçları ipeksi bir görüntüye sahiplerdi ve salık oldukları için esen hafif rüzgarla birlikte yana süzülüyorlardı. Gözleri kapalıydı ama bir şekilde Croix’e bakıyormuş gibi görünüyordu. Arkasında dönen dokuz beyaz bıçaktan tehlikeli bir his yayılıyordu.

 

“Birisinin Kurucu İmparator dediğini duymuş gibi oldum. O halde sen birkaç yüzyıllık birisi olabilir misin? Yeni bir evrene girmek gerçekten şaşırtıcı ha? Ee? Beni öldürmeyi planlamıyor musun?” Croix Luke’a bakarken konuşmuş ve aynı anda yüzünde bir gülümseme belirmişti. Luke’un Hagen’den güçlü olduğunu hissedebiliyordu ama ondan herhangi bir öldürme isteği hissetmiyordu.

 

Onun sözlerinin üzerine, Luke başını iki yana sallamıştı ve Croix sırıtmıştı. Ancak Luke’un sonraki sözleriyle birlikte yüzündeki gülümseme donmuştu.

 

“Sahip olduğun güce rağmen Hagen’le normal bir şekilde dövüşüyordun. Kendini kısıtladığını gördüm. Onunla yalnızca oynuyordun. Bu yüzden ben de seninle oynamayı düşünüyorum.” Luke’un sesi oldukça normal, tonu oldukça monotondu. Ancak Croix içten içe hafifçe titremişti.

 

Bu devasa bir canavarla karşı karşıya gelmek gibiydi. O canavar orada dursa ve herhangi bir şey yapmasa bile yine de ondan ürkerdiniz çünkü sizi istediği gibi öldürebileceğini bilirdiniz. Croix askeriyede eğitim alırken bu hissi birçok kez yaşamıştı ancak son zamanlarda bu ilk kez bu hissi yaşayışıydı.

 

Tap. Luke yavaşça yere geri inmiş ve derin bir nefes almıştı. “Bu sefer ben de kendimi kısıtlayacağım. Yoksa o kadar uzun süre dayanabileceğini düşünmüyorum.” Sonrasında, Luke’un aurası değişmiş ve Croix bunu hissetmese de Hagen onun aurasının Aziz seviyeye düştüğünü görebilmişti.

 

“Hmph, beni küçük görmesen iyi edersin.” Croix bunu söylese de sırtında çoktan terler belirmişti. Çünkü o anda fark etmişti ki, Luke ortaya çıktığı anda yeteneği aktifleşmişti. Yani Luke’un ortaya çıkışından beri bir savaşın içinde sayılıyordu ve bunu kendisi bile hissetmemişti.

 

“Zırhlanma.” Bu sefer, Croix oyun oynamaya cüret edemeyeceğini biliyordu. Bu nedenle direkt olarak konuşmuş ve vücudunun etrafında parlak gümüş renkli bir zırh belirmişti. Zırh tüm vücudunu kaplamıyordu ancak ölümcül görünen her yeri kaplıyordu.

 

Umut gemisi yapılmadan önce bile insanoğlu uzayın birçok mucizesini keşfetmeyi başarmıştı ve eşyaların konulabileceği ufak eşyaları onlar da oluşturabiliyorlardı. Askeriyeden olan kişilerde bu eşyalar direkt olarak vücutlarının içinde bir yere entegre edilirdi ve bu sayede gerektiği anda savaş zırhları ve silahları çıkarılabilirdi.

 

Croix bir dövüş sanatçısıydı ve bir silahı yoktu ama zırhının el, kol ve bacak kısımları normalden daha sağlamdı ve aynı zamanda birkaç gizli silah ile döşenmişlerdi. Croix sağ yumruğunu sıktığında parmaklarının eklem kısımlarındaki dikenler belirmişlerdi.

 

“Dokuz Bıçak, İlk Stil. Işık Kaplı Dokuz Bıçak.” Luke’un bıçakları birden parlak beyaz ışıklarla kaplanmış ve sırtında dönmeyi kesip etrafında bir çember oluşturmuşlardı. Aynı anda, Luke aynı monoton ton ile bir kez daha konuşmuştu.

 

“Bunun fazla uzun süreceğini düşünmüyorum.” Aynı anda, dokuz bıçak hızla fırlamış ve her biri Croix’e ulaşmışlardı. Croix’in refleksleri oldukça gelişmişti ve bıçaklardan üçünü zırhını kullanarak savuşturabilmişti ancak kalan altı bıçak onun zırhına farklı noktalardan çarpmışlardı.

 

“Öğh!” Bıçakların arkasındaki güç zırhı yarıp geçecek kadar güçlü değildi. En fazla güçlü bir darbe almış gibi hissediyordu. Ancak Luke bıçakları öyle kontrol etmişti ki eğer bir bıçak bir noktaya önden vuruyorsa bir diğeri arkadan vuruyordu. Altı bıçak olsa da özellikle darbe alan 3 yer vardı ve darbe iki yönden geldiği için Croix bu yerlerin sarsıldığını hissedebiliyordu.

 

“Siktir!” Croix sertçe bağırdığında gözleri birden kanlanmıştı. Vücudunu saran zırh birden sıkılaşırken Croix’in dişlerini sıktığı görülebiliyordu. O anda vücudu bir miktar büyümüştü ve bir miktar duman vücudundan yükseliyordu.

 

“Asteğmen Öldürme Yeteneğini kullandı!” Croix’in tarafındaki askerlerden birisi şaşkınlıkla bağırmıştı. Öldürme Yeteneği, yetenekleri üzerinde yeterince uzun süre çalışan kişilerin uzmanlaştığı ve yeteneklerinin tüm potansiyellerini kullandıkları zaman ortaya çıkan yeteneklerdi ve kullandıktan sonra asıl yetenek biraz zayıfladığı için uzmanların son anda kullandıkları bir şey olduğu söylenebilirdi.

 

Croix’in Öldürme Yeteneği, Savaş Çılgınlığı, askerlerin oldukça iyi bildiği bir şeydi. Çünkü Croix Umut Gemisindeyken bu yeteneği geliştirmek için onlarca askere karşı dövüşmüştü. Bu yeteneğin özelliği Savaş Akımı yeteneğinin verdiği savaş gücünü artırmak ve bunun karşılığında düşünme kabiliyetinin bir miktarından vazgeçmekti. Ve en önemli kısmı, bu yetenek kullanıldıktan sonra ilk darbe yeteneğin verdiği güç momentumunu tamamen taşırdı. Yani en etkili darbe ilk darbe olurdu.

 

Croix’in bu yeteneğini savaş başladıktan birkaç saniye sonra kullanması bu savaşın zorlu geçeceğini gösteriyordu.

 

“Grrraaah!!!” Croix bir canavarın sesine yakın bir sesle gürce kükremiş ve bıçakları görmezden gelip Luke’a doğru atılmıştı. Sağ yumruğu tamamen sıkılıydı ve Luke’a ulaştığında Luke bıçaklarını geri bile çağırmamıştı.

 

“Aptal! Savaş Çılgınlığı kullanıldıktan sonra bir yumruğu direkt olarak almayı planlıyor!” Croix’in tarafındaki askerlerden birisi alaycı bir sesle konuşmuş ve sonraki sahneyi çoktan hayal edebilmeye başlamıştı. Yumruk ona ulaşacak ve Luke’un yumruğu karşıladığı yerde derin bir ezik oluşacaktı. Hemen olmasa da büyük ihtimalle birkaç dakika içinde Luke ölecekti ve onlar da normal bir şekilde devam edeceklerdi.

 

Çoğu askerin düşüncesi buydu. Ancak yumruk Luke’a ulaştığında, hepsi sessiz düşmüştü. Bazılarının ağzı şaşkınlıktan açılmıştı ve bazıları gördüklerine inanamıyorlardı.

 

“Güçlü bir adamsın. Eğer eskiden olsaydı belki bir yardımın olabilir diye seni yanıma çekmeye veya en azından köleleştirmeye çalışabilirdim.” Luke olduğu yerde dikilmeye devam ederken konuşmuştu. Aynı anda, vücudunda en ufak bir çizik bile bırakmayan Croix’in yumruğunu tek eliyle kenara itmişti. Croix’in gözlerinde askerlerinkinden bile daha şaşkın bir ifade vardı.

 

“Ateş! Ateş!” Croix bir anda karşısındaki adamın ‘oynamaktan’ ne kast ettiğini anlamıştı. Aralarındaki güç farkı o kadar büyüktü ki bu adamın onunla dövüşmesi yalnızca bir oyundu. Bir yetişkinle bir çocuğun… hayır, bir yetişkin ile bir karıncanın oyununa benziyordu.

 

Croix geriye doğru fırlarken emirleri alan askerler tüfeklerini Luke’a doğrultmuş ve aynı anda ateşlemişlerdi. Enerji tüfekleri mavi bir enerji mermisini direkt olarak ateşlerken ortaya çıkan ışık herkesin gözünü kamaştırmıştı.

 

Boom! Enerji mermileri vurdukları yerde güçlü bir patlama oluştururlarken Croix geriye çekilmeyi kesmişti. Bu saldırı gücü kendisini Savaş Çılgınlığındayken bile öldürmeye yeterdi. Hatta bir Yüzbaşı bile bu saldırı gücünün altında düşebilirdi. Yani o da ölmüş olmalıydı, değil mi?

 

Ne yazık ki, o hatalıydı ve cevabını anında almıştı. Dokuz bıçak zırhının vücudunu korumadığı yerlerden girip vücuduna saplandıklarında Croix bıçaklardan çıkan enerjinin iç organlarını parçalamasıyla ölmeden hemen önce yalnızca bir saniyelik bir acı çekmişti.

 

“Gerçekten güçlü bir saldırı gücü.” Luke patlamaların kaldırdığı tozların arasından çıkıp ileriye doğru yürürken dokuz bıçak da Croix’in vücudundan çıkıp ona geri dönmüştü. Aralarından en güçlü kişi olan Asteğmen’in ölümüne şahit olan askerlerin arasındaki düzen dağılırken Luke gözlerini açmıştı.

 

Önceden parlak mavi olan Meleğin Gözlerine artık sahip değildi. Hayır, onlardan uzun bir süre önce vazgeçmişti. Meleğin Gözleri onun herhangi bir şekilde mana çekmesini engelliyordu bu yüzden onları kendi elleriyle yerlerinden çıkarmıştı.

 

Ve şans onun yüzüne gülmüştü. Gerçeklikte birçok kişiye gerçekleşen ancak kişilerin sayısı yüzünden az görünen mucizelerden birisi başına gelmişti. Bu gözler ve bıçaklar onu bulmuş, seçmişlerdi. Ve Luke da bu şekilde gerçekten güçlenmeye başlamıştı.

 

“Dokuz Bıçak, Dokuzuncu Stil. Zihin Bıçak Tüm Koordinasyonu, Dokuz Katliam.” Saf beyaz renkli gözlerinin merkezindeki göz bebeği bir anda titremiş ve aynı anda dokuz bıçak oldukları yerden fırlayıp hızla askerlerin arasına girmişlerdi.

 

“Kaç-” Askerler umut olmadığını görünce kaçmaya kalkışmışlardı ancak bunu yapamamışlardı. Çünkü Luke’un bıçakları 100 askeri bir anda direkt olarak başsız bırakmıştı. Ölümlü seviyesinde güçlere sahip olan bu askerlere karşı Luke’un gücü oldukça üstündü. Çünkü gözlerinin yeni gücü ve kararlılığı ile Luke’un seviyesi uzun bir zaman önce Yükselen seviyesine varmıştı.

 

“Görünüşe göre bu evren iyice karışmaya başlayacak…” Luke kendi kendine mırıldanırken savaş alanına arkasını dönmüş ve şehre yaklaşmıştı. Orada, tüm vatandaşlar çoktan tek dizlerinin üzerlerine çökmüşlerdi ve herkes ona saygı ile bakıyordu.

 

“Luke!” “Öğretmen Luke!” Hagen ve Sushie ise direkt olarak onun yanına varmışlardı. Ancak onlar bir şey diyemeden önce, Luke elini hafifçe sallamıştı. Gözlerinde hafif bir ışık bir anlığına parladığında, Selia ve Luke dışında dünyada yaşayan her canlı birden bilinçsiz bir şekilde yere düşmüştü.

 

“Ne yapacaksın, Luke?” Selia baygın yığına bakarken Luke’a merakla sormuştu. O ne yaparsa yapsın Luke’u takip edecekti ancak yine de merak ediyordu.

 

“Buradan almamız gereken birkaç kişiyi alacağız. Annem ve Babam’ın mezarını, Yüce Ata Kabus’un mezarını ve belki Veussia Malikanesini de. Ondan sonra bizler hakkındaki her bilgiyi silip buradan ayrılacağız.” Luke etrafa bakarken derince iç çekmişti. “Bu yeri korumayı istiyorum ancak burada kalmakta ısrarcı olursam yeterince güçlenemem. Güçlenmem gerekiyor ve bunun için her şeyi korumayı seçemem. Yalnızca bana yakın olanları koruyabilirim.”

 

“Selia, bana yardım et. Gerekli kişileri ve şeyleri aldıktan ve anılarıyla biraz oynayacağım ve sonrasında buradan ayrılacağız. Kim bilir… belki küçük Paul’ü de evrende bulabilirim ha?” Bu cümleyi söylerken Luke’un sesi en sonunda monoton halinden çıkmış ve yüzünde de hafif bir gülümseme belirmişti.

 

[Respy Notu]: Luke.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr