558.Bölüm - Gerçeklikte, Şeytanlar Hükmeder (2)

avatar
4645 21

Kara Büyücü - 558.Bölüm - Gerçeklikte, Şeytanlar Hükmeder (2)


558.Bölüm – Gerçeklikte, Şeytanlar Hükmeder (2)

 

Devasa uzay gemisi Umut ile dünyalara gönderilen askerleri taşıyan gemiler arasında oldukça büyük bir boyut farkı vardı. Umut boyut olarak bir Büyük Dünya ile bir Üstün Dünya arasındaki bir alana sahipken bu ufak gemilerin boyutları yalnızca ufak bir şehir kadardı.

 

Ama iki farklı geminin benzer noktaları da vardı. Bunlardan en önemlisi, iki geminin de aşırı güçlü ekipmanlarla donatılmalarıydı. Evrenler arasındaki garip boşluğu yarmak için Umut daha çok defansif ve hareket bazlı ekipmanlarla donatılmıştı ancak en azından şehir boyutunda olan tüm küçük gemiler aşırı güçlü silahlara sahiplerdi. Bu silahların normalde şehirleri ve ülkeleri yok etmek için kullanılmaları gerekiyordu.

 

-Tek bir adam için gerçekten de silahları mı kullanacağız?- Geminin pilotu aldığı emirler üzerine şaşkın olsa da yine de gemiyi sürmüştü. General Bedev kolay öfkelenen bir adamdı ve biraz bile geç kalırsa büyük bir sıkıntı olabilirdi.

 

“Oh, demek buraya geldiğiniz şeyler böyle…” Paul gözlerini kısarak yaklaşan uzay gemisine bakmış ve hafifçe mırıldanmıştı. Bu şeyin görüntüsü herhangi bir şekilde bir gemiye benzemiyordu ancak eğer kişileri uzayda taşımaya yarıyorsa işlevi bir gemi ile aynıydı. Elbette, bu yalnızca uzayda gezebilecek kadar dayanıklı olan bir gemi için söylenebilirdi.

 

“Hmph, piç kurusu, birazdan söylediğin lafların hepsini yiyeceksin. Gerçi ölü olduğun için yiyemeyeceksin ama neyse.” Bedev Paul’e bakıp alaycı bir şekilde gülmüştü. Aynı anda gözleri üzerlerinde uçan devasa uzay gemisine dönmüştü.

 

“Tüm silahları hedefe kilitle.”

 

“T-tüm silahlar!?” Pilot Bedev’in sesini Bedev’in yakasına yakın olan telsizin gemiye bağlanması sayesinde duyabilmişti ancak yine de geri sormuştu. Aynı şekilde kulağındaki bir kulaklık sayesinde Pilotun sesini duyabilen Bedev kaşlarını kırıştırmıştı.

 

“Siktiğimin silahlarını kilitle şu adama!” Bedev’in öfkelendiğini gören Pilot şaşkınlığından biraz pişman olmuş ve hızlıca silahları hazırlamaya başlamıştı. Silahların bazıları normalde de dışarıdan görünürken bazıları uzay gemisinin ağır zırhının altına gizliydi ve o anda ortaya çıkıyorlardı.

 

Silahların ortaya çıkışını izleyen Bedev hafifçe gülümsüyordu. Ancak tüm silahlar ortaya çıkıp mavi bir ışıkla parlamaya başladıklarında birden kaşları kırışmıştı.

 

“Ana Raylı Silah da tüm silahlar arasında seni beyinsiz götveren.”

 

“Ana Raylı Silah!” Pilot Bedev’in konuştuğu silah yüzünden o kadar şaşırmıştı ki küfürlerini bile umursamamıştı. Paul ise bu silahın diğerlerinden daha özel olduğunu Bedev’in tonundan rahatça anlayabilmişti.

 

Bedev konuştuktan kısa bir süre sonra yukarıda uçan uzay gemisi hafifçe titremiş ve etrafındaki mavi koruyucu bariyer ortadan kaybolmuştu. Aynı anda, güçlü bir ses ile birlikte uzay gemisinin alt kısmı birden iki yana açılmış ve devasa bir raylı silahın ucu ortaya çıkıp Paul’ü hedeflemişti.

 

-Bu ana raylı silah…- Daha önce bu silahı yalnızca duyan ve hiç görmeyen Allen bu silaha bakarken hafifçe titremişti. Raylı silahlar o kadar nadir değillerdi ve güçlü saldırı etkileri yüzünden ağır silah kullanıcılarının favori silahlarıydı ancak yalnızca gemilerde bulunan Ana Raylı Silahlar farklı bir şeydi.

 

-Bu silahlar yalnızca diğer uzay gemilerini yok etmek için kullanılırdı.- En azından öğrendiği derslerde nükleer enerji gerektiren bu silahların önceki evrenlerinde diğer benzer uzay gemilerini yok etmek için kullanıldığı söyleniyordu. Bu Allen’in birinin yıkım gücüne ilk kez şahit olacağı an olacaktı.

 

-…Biliyordum.- Paul gözlerini kaldırıp o sırada şarj olan Ana Raylı Silaha bakarken hafifçe iç çekmişti. Tüm güç elektriğe dönüşse bile o güç dönüşmeden önce Paul tanıdık bir enerjiyi hissedebiliyordu. Bu enerjiyi daha önce yalnızca Hayat ve Ölüm Sarayında diğerleriyle değiş tokuş yaptığında aldığı garip enerji kaynaklarında hissetmişti.

 

“Demek bu tip enerji diğer yerlerde yaygın sayılır ha? Oldukça yapay olsa da güçlü olduğu doğru.” Bedev Paul’ün mırıldanmalarını duymuş ancak umursamamıştı. Onun gözlerinde, Paul çoktan gemideki silahın gücü yüzünden şok olmuştu ve ne diyeceğini bilmediği için rastgele konuşuyordu.

 

“Ateş et!” Bedev’in emri geldiğinde Pilot derin bir nefes almış ve silahların kumanda panelindeki onlarca mavi seçenek bir anda kırmızıya dönmüştü.

 

Ana Raylı Silahta biriken mavi enerji en uçta ufak bir küre haline dönüşürken uzay gemisinin çeşitli silahları bombardımana başlamışlardı. İlk füzeler Paul’e ulaştıktan hemen sonra onlarca patlama sesi duyulmuş ve yeryüzü gitgide aşağıya doğru göçmeye başlamıştı.

 

“Hahaha… İşte böyle! İşte böyle!” Bedev saldırı alanından uzaklaşırken Paul’ün yüz ifadesinin hafifçe kırıştığını fark etmişti ve daha sonrasında patlamanın çıkardığı duman yüzünden bir şey göremese de Paul’ün o son ifadesi iyi bir durumda olmadığını gösteriyordu. Bu Bedev için oldukça yeterliydi.

 

Yüzlerce patlayıcı silah hedeflerini vurdukları anda ise ana raylı silah tamamen şarj olduğu belirten parlak mavi bir ışıkla kaplanmıştı. Kontrol odasında silah kumanda panelindeki tek mavi panele bakan Pilot ise derin bir nefes almış ve yavaşça panele dokunup onu da aktifleştirmişti.

 

Ne kadar büyük olursa olsun, raylı silahın ateşlenmesi gerçekten de sessizdi. Ancak ışık hızıyla ilerleyen ‘mermisi’ hedefini bulduğunda asıl ses ortaya çıkmıştı.

 

Booom!!! Bir anda kilometreleri kaplayan bir alan raylı silahın saldırısına yakalanmış ve bu alanın dışında olmalarına rağmen yakında olan bazı kişiler dışarıya sızan enerjiden hasar görmüşlerdi. Gökyüzünden inen devasa, mavi renkli bir ışık sütunu bir saniyeden daha kısa bir süreliğine vurmuştu ancak sonuç olarak dibi tamamen karanlık olan ve herhangi bir hayat belirtisi olmayan aşırı büyük bir çukur ortaya çıkmıştı.

 

“Haha… Hahahaha! İşte fazla kibirli olursan sonucu bu olur! Saldırın! Karşı tarafın tüm askerlerini öldürün!” Bedev yüzünde devasa bir gülümsemeyle kükrediğinde normalde arka saflarda kalan askerler bile hazırlanıp soluk yüzlü periler ve ankalara doğru atılmışlardı. Aynı anda Anna da bir gülümseme ile ileriye fırlamaya karar vermişti ancak Allen’in hareket etmediğini görmüştü.

 

“Allen, emri duymadın mı?” Allen ile bir bağı olmasa da bu savaşta yandaşı sayıldığından Anna onun emre uymadığı için cezalandırılmasını görmek istemiyordu. Allen’in soluk yüzünden dolayı savaştan korktuğunu düşünmüştü ve bu kısmen doğruydu. Allen korkuyordu ancak korktuğu şey savaş değildi. İçinde aşırı kötü bir his vardı ve bir adım bile atmak istemiyordu.

 

Bedev ilk hedefi olan Wulian’a doğru son hızla ilerliyordu. Uçma yeteneği olmadığı için oluşan çukurun etrafından dolaşması gerekiyordu ancak yine de çukura yakın bir yere gelip öyle dönmeyi tercih etmişti ama o anda bir ses duymuş ve tüm vücudu hareket etmeyi kesmişti.

 

“O enerji miktarını yalnızca bir saldırıya aktardınız ve yalnızca bu kadar mı güçlüsünüz? Utanç verici.” Bu soğuk ses ile birlikte devasa çukurdan bir figür aşırı yüksek bir hızla yükselmiş ve gözlerini gökyüzündeki uzay gemisine dikmişti. Az önce boşa harcanan o kadar enerji için kötü hisseden Paul bu aptalların enerji kullanma yöntemlerinin gerçekten de kaba olduğunu düşünüyordu.

 

Eğer o enerji kendisinde olsaydı savaş gücü en azından 100.000 kadar artabilirdi. Elbette, o anki Üstün Dünya İmparatoru gelişimi ve 38.500.000’lik savaş gücüyle bu o kadar yüksek görünmüyordu ancak bu bile biraz gelişmesini sağlardı. Sonuçta Paul güçlü olsa da o anda Catherine veya Baş Tanrı ile dövüşebilmek için hâlâ daha fazla güce ihtiyacı vardı.

 

“S-sen… nasıl!?” Bedev önündeki figüre bakarken gözleri de, sesi de titriyordu. Ana Raylı Silah ellerindeki en güçlü saldırı biçimlerinden birisiydi ve büyük ihtimalle yalnızca savaşa odaklanan generaller ve mareşal o silaha karşı koyabilirlerdi. Bedev için o kişiler Tanrılara eşdeğer kimselerdi ve karşısında onlar gibi bir başkasının olduğuna inanamıyordu.

 

“Eva, kes.” Paul Bedev’e bir cevap vermek yerine yalnızca tek bir emir vermişti. Ve o anda, belindeki siyah kılıç bir anda yerinden çıkmış ve ortadan kaybolmuştu.

 

“B-” Bedev bir şey diyemeden önce vücudu birden ikiye bölünmüştü. Ama askerlerden yalnızca bazıları buna şaşıracak zamanı bulabilmişlerdi çünkü o anda çok daha büyük bir şey olmuştu. Gökyüzünde, yüzlerce metre yukarıda uçan uzay gemisi de aynı Bedev gibi bir anda ortadan ikiye kesilmişti.

 

“K…kaçın!” Askerlerden o anda en yüksek rütbeli olanı bu emri verirken hiç utanmamıştı. Öncelikle, Paul uzay gemisini bile kesebilecek kadar güçlüydü ve bu onların neredeyse hiç kazanma şanslarının olmadığını gösteriyordu. Aynı zamanda, kesilen uzay gemisi kesinlikle düşecekti ve uzay gemisi onların ordusunun üzerinde süzülüyordu…

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr