582.Bölüm - Teknik mi, Vahşet mi?

avatar
3096 12

Kara Büyücü - 582.Bölüm - Teknik mi, Vahşet mi?


582.Bölüm – Teknik mi, Vahşet mi?

 

“Shuan öldü.” Savaş alanında, Grim yumruklarını sıkarken mırıldanmıştı. Shuan’ın öldüğünü ve Vord’un ruhunun dağıldığını hissedebiliyordu. Bu, savaşın başından beri onların tarafındaki ilk ölümdü ve ölümün soğukluğunu ilk kez kendisinde hissetmişti. Ve bu soğukluğu hissettiği anda ondan nefret etmişti.

 

Slash! Slash! Slash!

 

Yakınındaki tüm Cennet ve Yabancı birlikleri nasıl öldüklerini bile bilemeden ölürlerken Grim kaşları çatık bir şekilde savaş alanında uçmaya devam etmişti. Pençeleri her savrulduğunda en az beş can alıyor ve gittiği her yerde yüzlerce düşmanın ölmesine sebep oluyordu.

 

O anda Savaş Alanını gezen bir iblis gibiydi. Konseydekiler dışında herhangi bir Tanrının gücü onunla karşılaşmaya yetmeyeceğinden her biri soğuk gerçekle, ölümle karşılaşıyorlardı.

 

“Aaaah!!!” Bir çığlık onun dikkatini çektiğinde Grim eliyle boynunu kavradığı adamı boynunu sıkarak öldürmüş ve gözlerini çığlığın geldiği yere çevirmişti. Orada, siyah saçlara ve gözlere sahip genç bir adam Cehennem birliklerinin arasında süzülüyordu. Sağ elinde bir kılıç, sol elinde bir sabre vardı ve bu iki silah durmadan savrulup sayısız can alıyorlardı.

 

“Beyaz Tornado.” Genç adam mırıldanıp kollarını iki yana açmış ve vücudu birden dönmeye başlamıştı. Kılıç ve sabreden yayılan beyaz renkli enerji onun dönüşüyle bir tornado gibi etrafa yayılmış ve temas ettiği her varlığın vücuduyla ruhunu kesip onları öldürmüştü. Bu saldırı yalnızca Cehennem tarafından değil, yabancı ve Cennet tarafından da birçok askerin ölümüne sebep olmuştu.

 

Grim kendisine yaklaşan bir enerji akımını pençesiyle kırmıştı ancak bunun üzerine avcunda bir kesik oluşmuştu. Kan akan bu yaraya bakan Grim öz enerjisini kullanıp yarada kalan enerjiyi silerken yaranın iyileşmesine izin vermişti.

 

“Enerjim silindi.” O anda, genç adam birden dönmeyi kesmiş ve gözlerini anında Grim’e çevirmişti. Siyah gözlerinde ciddi bir ifade vardı. “Görünüşünden yola çıkarsak sen Habis Lordların ilki, Cennet Yiyen İmparatoriçe olmalısın.”

 

Genç adam bunu söyledikten sonra daha fazla konuşmamıştı. Figürü hızla Grim’e doğru fırlamış ve ellerindeki kılıç ve sabre beyaz bir enerjiyle kaplanmıştı. Vücudunu da beyaz bir bariyer örtüyordu.

 

“Öl.”

 

Grim yaklaşan tehlikeyi sezince hızla geriye doğru fırlamış ve normalde kullanmadığı silahlarını kuşanmıştı. Onun en iyi savaş teknikleri yakın dövüş teknikleriydi ve bu yüzden silahları ön kollarını saran bir çift siyah, metal eldivendi.

 

Klang! Klang! Klang!

 

Genç adamın saldırıları ve Grim’in saldırıları karşılaşırken çıkan metalik sesler o bölgeye yakın olan çoğu kişiyi uzaklaştırmıştı. Bu dövüşün onların seviyesinde olmadığını anlamışlardı ve bazı Tanrılar araya girmek isteseler de Grim ve genç adamdan yayılan enerjiler yüzünden alana girdikleri anda katledilmişlerdi.

 

“Oraya yaklaşmayın.” O sırada, Cennet tarafındaki Tanrılardan birisi askerlerini uyarmıştı. “Savaş Tanrısı dövüşürken düşman veya dostu ayırt etmez. Yaklaşırsanız onun elinde de, Cennet Yiyen İmparatoriçenin elinde de ölebilirsiniz.”

 

Bu Tanrı’nın sözleri birçok askeri korkuturken aynı zamanda birçoğunu heyecanlandırmıştı.

 

Savaş Tanrısı!

 

Baş Tanrı’dan sonra Konsey’deki en güçlü kişi olan bu figür, tüm dövüş sanatlarının zirvesindeydi. Bu yüzden ona Savaş Tanrısı dışında bir başka isim daha verilmişti: Tüm Silahların Efendisi.

 

Savaş Tanrısının var olan her silahı en yüksek ustalıkla kullanabileceği söylenirdi.

 

“Savaş Tanrısı, demek bu sensin. Öfkemi boşaltacak bir yere ihtiyacım vardı, yani tam zamanında geldin.” Grim olduğu yerden konuşan askerlerin sözlerini duyabiliyordu ve gözleri anında kısılmıştı. Pençeleri bir anda kırmızımsı siyah renkli bir enerjiyle kaplanırken kızıl gözlerinde vahşi bir parıltı belirmişti.

 

Klang! Crack!

 

Grim’in pençeleri Savaş Tanrısının savrulan kılıcıyla karşılaştığında önce metalik bir ses çıkmış, sonra Grim bir anda pençesini sıkıp bıçağı kavramıştı. Kılıcın bıçağı anında kırılırken Grim geriye çekilmiş ve savrulan sabreden kaçınmıştı.

 

“Hmph.” Kılıcı kırılsa bile Savaş Tanrısının savaş gücü düşmemişti. Tek elindeki sabreyi kullanarak ilerlemeye devam etmiş ve Grim’in üzerine birçok darbe indirmişti. Çoğu Grim’in pençeleri tarafından engellense de bazıları bariyerine ulaşmayı başarmıştı.

 

“Sonsuz Yutuş, Vahşet!”  

 

Dövüş bu seviyeye ulaştığında, artık saf güç ve enerji yeterli değildi. Bu nedenle Grim Ruh Özünü anında aktifleştirmişti. Vahşet kullanıldığında vücudunu saran bariyerdeki çatlaklar anında yenilenmiş, Grim’in vücudu değişmeye başlamıştı.

 

Önceden boyu 180 santimetreye ulaşan Grim o anda 2 metrelik bir boydaydı. Pençeleri daha da büyümüştü ve silahının eklem kısımları buna uymak için değişmişti. Uzun siyah saçları sanki güçlü bir rüzgar çarpmış gibi etrafa dağılırlarken gözbebekleri dik bir çizgiye dönüşmüştü.

 

Bang!

 

Grim’in hızla attığı yumruk Savaş Tanrısı’nın sağlam olan sabresi tarafından karşılansa da sabre bir anda parçalanmış ve Grim’in yumruğu Savaş Tanrısının bariyerini de aşıp onu metrelerce geriye doğru fırlatmıştı.

 

“S*ktir... Cennet Yiyen İmparatoriçe bu kadar güçlü mü?” Cennet askerlerinden birisi dövüşü izlerken derin bir nefes almış ve mırıldanmıştı. Ama sonrasında Savaş Tanrısının fırlatıldığı yerde bir ışık parıldamıştı.

 

“On Bin Silah, Tanrı Avlayan Mızrak.” Saf beyaz bir mızrak sanki hedefine saldıran bir şahin ona yaklaşırken sakin bir ses Grim’in kulaklarında yankılanmıştı. Aynı anda, Savaş Tanrısı Grim’in yüz metre kadar üzerinde belirmişti. Elinde 4 metreye yakın bir uzunluğa sahip sivri uçlu bir kargı tutuyordu.

 

“On Bin Silah, Tanrı Delen Kargı.”

 

Hafifçe mırıldandıktan sonra Savaş Tanrısının vücudu bir anda beyaz bir ışıltıyla sarılmıştı. Aynı anda, kargının ucu aşağıya dönmüş ve Savaş Tanrısı aşağıya doğru hızla fırlamıştı. Hızı öncekinden çok daha yüksekti ve beyaz bir ışık huzmesi gibi görünüyordu.

 

Grim önceden fırlatılmış beyaz mızrağa ve hızla yaklaşan Savaş Tanrısına birer bakış attıktan hemen sonra kararını vermiş ve iki pençesini de kaldırmıştı. Vücudundan akan kırmızımsı siyah enerji iki pençesini de sararken üzerindeki zırh parıldamaya başlamıştı.

 

Boom!

 

Grim sol pençesini bir yumruk haline getirip savurduğu anda beyaz mızrağa doğru devasa bir enerji ışını ilerlemiş ve mızrakla temasa geçtiği anda havaya uçup mızrağı da kendisiyle birlikte yok etmişti. Aynı anda, Grim’in sağ eli kargının ucuyla temasa geçmişti.

 

“Ah!” Beyaz enerjiyle kaplı olan kargının ucu Grim’in enerjisini, bariyerlerini ve zırhını direkt olarak geçip elini delerken kargı aşağıya ilerlemeye devam etmiş ve Grim de kargıyla birlikte düşmüştü. Geri karşılık vermek için sol kolunu kaldırmıştı ama o anda Savaş Tanrısı birden kargıyı bırakmıştı.

 

Swish!

 

Fırlatılan beyaz bir bıçak Grim’in sol elinin avcunu anında delmiş ve aynı anda Savaş Tanrısı da çabukça Grim’e yaklaşmıştı. O anda sağ elinde Grim’inkine benzer beyaz renkli bir savaş eldiveni vardı.

 

“On Bin Silah...”

 

Beyaz enerji eldiveni sarmalarken Savaş Tanrısının sesi Grim’in kulaklarına ulaşmıştı. O anki durumunda direkt bir saldırının hayatına mâl olabileceğini bilen Grim’in gözlerinde bir anlık panik belirmişti.

 

“Tanrı Kıran Yumruk.”

 

Boooooom!!!

 

Beyaz enerjiyle sarılı olan eldiven birden ileriye fırlayıp Grim’e ulaştığında beyaz bir patlama belirmiş, Grim’in vücudu yüzlerce metre aşağıya doğru fırlamıştı. Savaş Tanrısı ise derin bir nefes alırken geriye çıkmıştı.

 

“On Bin Silah Ruh Özü...” İzleyen zayıf Tanrılardan birisi bu manzarayı görürken mırıldanmıştı. “Yalnızca her silahı kullanmayı öğrenen bir kişinin öğrenebileceği Ruh Özü ve Savaş Tanrısının imza ruh özü. Tüm savaş tekniklerinin zirvesi!”

 

Tüm evrende, en güçlü kişinin kim olduğu bilinmezdi. Eskiden Baş Tanrı olarak söylense de Catherine Ascher hâlâ yaşıyordu ve şimdi de Kara Büyücü ortaya çıkmıştı. Yabancıların lideri de yeni ortaya çıksa da gücünü hiç kimseye göstermemişti ve bu yüzden ne kadar güçlü olduğu bilinmiyordu. Yani kimse en güçlü varlığın kim olduğunu bilmiyordu.

 

Ama birisi gücün değil de tekniklerin zirvesinden bahsedecekse, Savaş Tanrısından başka bir isim akla gelmezdi. Öğrendiği her silahı var olan en yüksek ustalığa çıkaran Savaş Tanrısı teknik bazında evrenin en zirvesinde oturuyordu. Yalnızca onun kavradığı On Bin Silah Özünün her bir saldırısı Tanrılarla dövüşmek ve onları öldürmek için yaratılmıştı.

 

“Burada bitti san... Hm?” O sırada, aşağıya bakan Savaş Tanrısı bir şeyin yanlış olduğunu fark etmişti. Patlamayla birlikte Grim’in üzerinde kalan kalıntı beyaz enerji dağılırlarken bu enerji perdesinin ardından oldukça güçlü bir hayat enerjisinin varlığını hissedebiliyordu...

 

Rakibi ölmemişti!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44475 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr