[Lütfen en alttaki nota dikkat edin çünkü cidden önemli.]
588.Bölüm – Asi Tanrı Ortaya Çıkar (2)
Klang!!!
Katliam Tanrısı ile Cain’in silahları çarpıştıklarında çıkan metalik ses yakınlarındaki her asker tarafından duyulmuş ve birçoğuna anlık bir korku salmıştı. Aynı anda, Cain derin bir nefes almıştı.
“Kan Yağmuru.” Cain hafifçe geri çekilip bir kez daha hızla mızrağını ileriye doğru saplarken mızrağı kızıla bürünmüş ve aynı görüntüdeki onlarca mızrak da aynı anda ileriye doğru saplanmıştı.
Klang! Klang! Klang!
Eğer bu normal bir dövüş olsaydı mızrak kullanıcısının mızraklarından yalnızca biri gerçek olurdu, çünkü insan vücuduna sahip olan ırkların yalnızca ikişer eli vardı ve bir mızrağı kullanmanın en iyi yolu iki elle kullanmaktı. Ama bu durum Cain için aynı değildi.
Kan Yağmuru adlı tekniğiyle birlikte vücudunun belirli bölgeleri şekillerini kaybetmiş ve o yerlerden kan akıp yeni kollar oluşturmuştu. O anda Cain’in vücudunda kaç kol olduğunu onu izleyen İnfirmi bile bilmiyordu çünkü Cain ile Katliam Tanrısının aşırı hızlı dövüşü yüzünden kollar bir an bile hareket etmeyi kesmiyorlardı.
Ama bu bile Katliam Tanrısına ulaşmak için yeterli değildi.
Katliam Tanrısının yalnızca tek eliyle savurduğu kılıç her saniye gelen onlarca mızrak darbesini engelliyor, engellediği mızrağı parçalıyor ve hiç hızını kaybetmeden bir diğerine geçiyordu. Cain ve Katliam Tanrısının arasındaki saldırı menzilindeki kızıl parıltının çoğu Cain’e aitmiş gibi görünse de aslında büyük bir miktarı Katliam Tanrısının hareket etmeyi kesmeyen kılıcının arkasında bıraktığı ardıl görüntülerdi.
“Hızlı, ama zayıf. Asıl yeteneğin olan yutma gücünü hiç kullanmıyorsun bile. Bu yüzden yaralı halinde seninle dövüşmek istememiştim, Habis Lord. Çünkü zayıfsın.” Katliam Tanrısı birden vücudunu ileriye doğru ilerletmiş ve saldırıları engellemek yerine direkt olarak karşılamıştı. Ama bu şekilde bile mızrak darbeleri üzerindeki bariyeri aşamamış ve yalnızca biraz sarsmayı başarmışlardı.
“Belki zirvende olsan bariyerimi geçme şansın olabilirdi. Veya enerji yutuşunu kullanmaya çekinmesen kurtulabilirdin ama şimdi...”
“Graaah!!!!!!!” Katliam Tanrısı başının üzerine bastığında İnfirmi acıyla inlemişti. Yalnızca temas etmiş olsalar ve Katliam Tanrısı ona özellikle saldırmamış olsa da bastığı yerde kanlı bir yara çoktan belirmişti.
“Şimdi benimle dövüşmeye çalışmak hiçliğe bir davet istemekten başka bir şey değil.”
Sözleri bittiği anda, Katliam Tanrısı kılıcını savurmuştu. Saldırısı o kadar hızlıydı ki öncekilerin aksine bir ardıl görüntüsü bile kalmamış ve yalnızca kılıcı sağdan sola ışınlanmış gibi görünmüştü. Eğer Cain’in vücudunu ortadan ikiye ayıran bir kesik belirmemiş olsaydı birisi Katliam Tanrısının gerçekten saldırdığından emin bile olamazdı.
“Aaargh!!!” O sırada İnfirmi hızla başını kaldırmış ve Katliam Tanrısını boşlukta yukarıya doğru fırlatmıştı. Cain’in bir anlığına şok olan zihni ani hareket yüzünden açılmış ve vücudu hızla birbirini birleştirirken ruhundan yayılan keskin acıyı hissetmişti.
“Tss... acımasız piç kurusu...” Katliam Tanrısının az önceki saldırısı iki saniyeden kısa bir süre almıştı. Yeterince güçlü varlıklar için zaman kavramı tamamen farklı sayılabilirdi çünkü normal varlıklardan çok daha hızlılardı ve konuşmak dahil her şeyi çok kısa bir sürede yapabilirlerdi. Ve bir kişi ne kadar güçlenirse bu algı o kadar bozulduğu için çoğu Tanrı kendilerini savaş zamanları dışında, hatta bazen savaşlarda bile tamamen normal bir algıya zorlarlardı.
Belli bir şekilde Katliam Tanrısı kendi zamanında ilerliyordu ve bu ona çoktan yaralı olan Cain’in karşısında bir başka avantaj daha vermişti...
“Acımasız olmam normal, ama senin bu kadar pasif bir şekilde dövüşmen hiç normal değil. Yaralarının acı ve ağırlıktan başka bir etkileri olmalı, değil mi? Örneğin, enerji yutuşunu kullanamaman?”
O ana kadar bir aptal bile Cain’in enerji yutuşunu kullanmadığını değil de kullanamadığını anlayabilirdi. Ve Katliam Tanrısı bir aptal değildi. Cain’e bakan gözlerindeki ifade soğukluktan bir kez daha ilgisizliğe dönüşmüştü.
“Düşündüğümden de kötü bir durumdasın, Habis Lord... Öyle olsun. O zaman bunu son dövüşün yapıp bir başkasını bulacağım. Hatta...”
Katliam Tanrısı sözünün yarısında birden kılıcını başının üzerine kaldırmış ve korkutucu, vahşi bir enerji bir kez daha vücudundan yayılmaya başlamıştı. Ama enerji yoğunluğu bu sefer öncekinden çok daha yüksekti.
“Neden bu işi tek bir saldırıyla bitirmiyorum?”
Katliam Tanrısı sözlerini bitirdiğinde etrafındaki tüm enerji kılıcında yoğunlaşmıştı. Birkaç yüz metreyi aşan uzunlukta devasa bir enerji kılıcı boşlukta belirdiğinde Cain vücuduna yayılan soğuk bir his yüzünden titremişti.
“İnfirmi, kaç!” Cain bu emri verirken hiç çekinmemiş ve İnfirmi de düşünmeden emri dinlemişti. O kanatlarını birden çırpmaya başladığında Katliam Tanrısından hızla uzaklaşmaya başlamışlardı ama Katliam Tanrısı olduğu yerde onları gözleriyle takip etmeye devam ediyordu.
“Görünüşe göre Tanrılık seviyesine fazla hızlı çıkmanın da zararları varmış. Ne kadar güçlü olursanız olun, Tanrı seviyeli dövüşlerde gerçekten tecrübeli değilsiniz.”
“Eğer tecrübeli olsaydınız... mesafenin bu saldırıma herhangi bir şekilde engel olmayacağını bilirdiniz.” Katliam Tanrısının yüzlerce metrelik kılıcı bir anda normal bir kılıç boyutuna düşmüş, ve hemen ardından hızla savrulmuştu.
Yalnızca bir anlığına, yakındaki herkes için tüm boşluk kızıl bir ışıkla kaplanmış gibi görünmüştü. Ve bu an geçtikten sonra rakiplerini öldürmekten bir santim uzakta olan bazı askerler bile donmuşlardı. Yalnızca anlık bir his olsa da hissettikleri vahşilik ve kötü niyet başkalarının kafalarını tarlasındaki buğdayı toplayan bir çiftçi gibi toplayan bu askerlerin tüm ruhlarını sarsmaya yetmişti.
“Kah... s*ktir...” Cain vücudu boşlukta süzülürken kendini tutamamış ve küfretmişti. Ama bunda hakkı vardı çünkü o anda herhangi birisinin kendisini tutması oldukça zor olurdu.
Kızıl kılıç enerjisi onun ve İnfirmi’nin vücutlarını ikiye böldüğü anda ağır bir yara almıştı ve bu yara direkt olarak ruhuna işlemişti. Gücünü bastırdığı Ölü Zihin Kristalinin kalan enerjisi bir kez daha gücünü gösterdiği için oldukça tehlikeli bir durumdaydı ve daha kötüsü, İnfirmi’nin hayat gücü hızla azalıyordu.
“İnfirmi! Sakın öleyim deme!” Cain vücudunu zorla birleştirirken kükremiş ve İnfirmi’nin bir anlığına dalan gözleri açılmıştı. Bilinci bir anlığına gerçekten de kapanmıştı ve Cain’in kükreyişi olmasaydı ruhu dağılmaya başlayabilirdi...
“Ölmeyeceğim. Ama yalnızca şimdilik.” İnfirmi’nin vücudu Cain’inki gibi insan formundaki normalde formsuz bir varlık değildi. Vücudu gerçek ve katı bir forma sahipti ve iyileşme kapasitesi Cain kadar yüksek değildi. Bu yüzden kendisini birleştirmiş olsa da sahip olduğu hayat gücüyle daha ne kadar dayanabileceğini kendisi bile bilmiyordu...
“...Sence bir intihar saldırısıyla bu işi bitirmeli miyiz?” Cain’in sesi zihninde yankılandığında İnfirmi hafifçe iç çekmiş ve hızla yaklaşan Katliam Tanrısına bir bakış atmıştı.
“Hayır. Katliam Tanrısının gücünden emin değiliz ve onu kısıtlayacak bir yeteneğimiz yok. Bu yüzden kendimizi feda edip patlatsak da bizden kaçabilir ve o zaman hayatımızı boşa kaybetmiş oluruz. Onu öldürmek zorundayız.”
Cain zihninde çınlayan bu sözlerden sonra bir anlığına sessizleşmiş ve sonrasında gözlerinde kararlı bir ifade belirmişti.
“Beş dakika. Onu yalnızca beş dakika daha tutabilir misin?”
Bu sefer sesli konuşuyordu ve İnfirmi şaşırsa da ona bir cevap vermek için Katliam Tanrısını süzmüştü. Bu sefer Cain’in sorusu Katliam Tanrısı tarafından da duyulmuştu ve Katliam Tanrısının ilgisiz ifadesi soğumuştu.
“Asinin Kılıcı’ndan sonra hayatta kalmanız takdir ediciydi ve size temiz bir ölüm vermeyi planlıyordum. Ama görünüşe göre hâlâ çırpınmayı düşünüyorsunuz.”
Katliam Tanrısı kılıcını bir kez daha kaldırırken İnfirmi derince iç çekmişti.
“...Denerim. Ama pek sanmıyorum.” Cain’i sırtından atarken ileriye doğru giden İnfirmi tüm defansif tekniklerini kullanmış ve vücudunu saran bariyeri güçlendirebildiği kadar güçlendirmişti.
“Bu haldeyken en fazla iki saldırısını alabilirim ama bu geri saldıramayacağım anlamına gelmiyor.” İnfirmi’nin ağzında kan kızılı bir alev topu yoğunlaşmaya başlarken arkasındaki Cain’in yüzündeki ifade biraz buruşmuştu. O anda İnfirmi’nin yanında kalıp savaşmayı gerçekten de istiyordu ama bunu yaparsa yalnızca birlikte öleceklerdi ve Katliam Tanrısı yaralanmış bile olmayacaktı.
Bu yüzden sahip olduğu değerli zamanı kullanmış ve gözlerini kapatmıştı. Vücudunda ve ruhunda kalan Ölü Zihin Kristalinin etkileri aynı anda birden onun tarafından emilmeye başlamışlardı...
“Öl!” Katliam Tanrısı kılıcını aşağıya doğru savurduğunda İnfirmi de ağzındaki alev topunu fırlatmıştı. Kızıl kılıç enerjisi ve kan kızılı alevlerden oluşan top karşı karşıya geldiklerinde yalnızca bir anlık bir çarpışma gerçekleşmiş, ve sonraki anda kızıl kılıç alev topunu yok ederek yolunda ilerlemişti...
[Respy Süper Önemli Notu]: Uzun sayılabilecek bir zaman önce seriyi premiuma geçirebileceğimi yazmış olmam gerekiyor. Gerekiyordu. Ve şu an geçirmeyi planlıyorum ama fiyat-bölüm kısmında önce sizlere bir danışmak istedim. Aşağıdaki linkte sitedeki diğer premiumlara göre seçtiğim iki farklı paket var ve hangisi seçilirse onda karar vereceğim. Umarım herkes yalnızca bir kez oy verecektir.
https://forms.gle/SahafpVyb3R8bWkG7
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..