590.Bölüm – Asi Tanrı Ortaya Çıkar (4)
“Bu sikik teknik... dağıl!”
Ejderha Nefesinin etkisi ortadan kaybolduğunda Katliam Tanrısı tüm enerjisini etrafına yaymış ve çevresini saran alevlerden oluşan bin ejderin parçalara ayrılmasına neden olmuştu. Saldırılar kesildiğinde vücudu daha fazla hasar almadığı için önceden aldığı yanık yaraları hızla iyileşmeye başlamışlardı.
“Birkaç Küçük Dünya Tanrısı yalnızca dövüşüme karışmakla kalmıyor, karşı çıkmaya devam edecek cesareti de gösteriyor. Siz böcekler, kendi zayıflığınızda boğulun!”
Aurası vücudundan dışarıya sanki kırık bir barajdan akan su gibi yayılırken Katliam Tanrısının saçları havada uçuşmaya başlamıştı. Tek elinde tuttuğu kılıç sanki onunla birlikte kükrüyormuş gibi çınlıyordu. Yapılı vücudundaki her kas sıkılıydı ve her an avını parçalara ayırmak için saldırabilecek vahşi bir canavar gibi görünüyordu.
Boğucu aura onlara ulaştığında Simon ve Semia hafifçe solsalar da arkalarında süzülen bıçaklar anında dönmeye başlamış ve güçlü bir enerji akımı vücutlarına girip onları auradan korumaya başlamıştı. Aynı anda, bir kez daha yükselip süzülmeye başlayan Luke kısık gözleriyle Katliam Tanrısını gözlüyordu.
“Ben de sahip olduğun gücü nasıl elde ettiğini düşünüyordum. Ama benim aklımda en fazla benim gibi şanslı bir karşılaşma yaşadığın vardı...”
O anda, grubun içinde en keskin gözlere sahip olan kişi Luke’tu. Ve beyaz gözleri Katliam Tanrısını süzmeye devam ettikçe ifadesi daha da kötüleşmişti.
“Asinin Yolu, İsyan Ruh Özü. Var olan milyonlarca ruh özü arasından kullanıcısına en çok zarar veren ruh özlerinden birini kavramaya karar verdin. Katliam Tanrısı, yürüdüğün yolun ciddiyetini kavrıyor musun?”
“Oldukça.”
Katliam Tanrısı Luke’un onun Ruh Özünü kolayca gördüğünü duyduğunda aurası değişmese de yüz ifadesi değişmişti. Rakibini küçük görmenin ona daha fazla şeye mâl olabileceğini fark ettiğinde önceki öfkeli ifadesi oldukça ciddileşmişti.
“Bu dünyada gelişmek için çok uzun zaman geçirdim, en sonunda var olan en güçlü organizasyon olarak bilinen Konsey’in bir üyesi bile oldum. Ama benim geliştirmek için zamanımı, hatta bir miktar kalbimi koyduğum bir yer saldırıya uğrarken Konsey’dekiler kendilerine zarar gelmemesi için beni bile göndermek istemiyorlardı.”
Tanrı Kılıç Sarayındaki olay hâlâ Katliam Tanrısının kalbindeydi. O zamandan beri hem Paul’e, hem de Konsey’e karşı büyük bir nefret besliyordu.
“Eğer bu gücü kullanamayacaksam sahip olmanın ne anlamı var!? Gücüme karşı çıkan olursa, onları öldürebilirim! Eğer beni kısıtlamak isteyen olursa onları öldürebilirim! Eğer yüksek bir varlık bana karşı çıkarsa onları da öldürebilirim!”
Tanrı Kılıç Sarayının yok oluşundan sonra aklında doğan bu düşünce onu İsyan Ruh Özünü kavramaya itmişti. Ama bu ruh özü Luke’un dediği gibi en tehlikelilerden birisiydi. Çünkü bu öz direkt olarak ruha da etki eden birkaç ruh özünden birisiydi.
Bu özü kavramaya başladığı andan itibaren Katliam Tanrısı için sadakat diye bir kavram kalmamıştı. Ne bir başkasına sadık olabilirdi, ne de bir başkasının sadık olup olmadığını anlayabilirdi. Artık ne bir lider ne de bir takipçi olabilirdi.
Ama bunu önemsemiyordu.
“Zirvede durmak için yandaşlara ihtiyacım yok, ve bu konuyu uzatmaya hiç gerek yok. İnsan!”
Katliam Tanrısı güçlü bir şekilde kükrerken kılıcını Luke’a doğru çevirmişti. Kılıcını saran kızıl enerji sarmal bir şekilde hareket ediyor ve gitgide daha da keskinleşmeye başlıyordu.
“Hazır ol!”
Sözleri bittiği anda, vücudu hızla ilerleyen kızıl bir ışına dönüşmüştü. Tek elindeki kılıcıyla direkt olarak Luke’un vücudunu delip geçmeyi planlayan Katliam Tanrısı kendisini hiç geri tutmuyordu.
“O kadar kolay değil!”
Ama gruptakiler elbette onun direkt olarak Luke’a saldırmasına izin verecek değillerdi. Simon anında kızıl ışının yönergesine geçmiş ve kılıcının kabzasını sıkıca kavramıştı. O derin bir nefes verdiğinde bir anda etrafındaki sıcaklık onlarca derece artmıştı.
“Gün...”
Simon’ın kılıcın kabzasını tutan elinden duman yükselmeye başlarken yakıcı acı vücuduna yayılıyordu. Arkasındaki üç bıçaktan gelen enerji akımı sürekli olarak vücudunu iyileştirse de yine de sıcaklık aşırı yüksekti ve çektiği acı Simon’ın yüzünün buruşmasına neden olmuştu.
“...kılıcı!”
Kılıç kınından çıktığında bu sefer önceki gibi ejderhalar kılıca eşlik etmiyordu. Ama bu sefer kılıç da önceki kılıç gibi görünmüyordu.
Saf sarı-turuncu renge bürünmüş olan kılıç erimenin eşiğinde gibi görünüyordu. Yayılan sıcaklık Simon’ın elini ve karın kısmını kılıç dokunmasa bile yakıyordu. Simon’ın saf bir kılıç dövüşçüsü olduğu için vücudunun Küçük Dünya Tanrıları arasında bile en yüksek seviyelerde olması ve arkasında süzülen üç bıçak tarafından desteklenmesine rağmen böyle bir durum oluştuğu hesaba katılırsa bu kılıç darbesinin herhangi bir Tanrı için ölümcül olabileceği düşünülebilirdi.
En azından, Katliam Tanrısı böyle düşünüyordu. Ama bu onun geri çekilmesi için yeterli değildi.
Boom!!!!!!
Katliam Tanrısının kılıcı ile Simon’ın kılıcı karşılaştığında normalde çıkan metalik ses yerine güçlü bir patlama sesi yankılanmış ve ikisi de birkaç metre geriye doğru ittirilmişlerdi. Ama Simon’ın kılıcı kırılırken Katliam Tanrısı yalnızca hafif bir geri tepme yaşamıştı ve anında bir kez daha ileriye atılmıştı.
Bu sefer önüne geçen ise Semia olmuştu. Arkasında süzülen kar taneleri hızlıca önünde yoğunlaşan Semia’nın teni birden buzul bir mavi tonu almış ve dişleri birden sivrilmişti.
“Buzul Dünya Kilidi!”
Kar taneleri zincirlere dönüşürken Semia’nın vücudundan yayılan soğuk auranın yayılma hızına eşit bir hızla Katliam Tanrısına doğru ilerlemişlerdi. Bu saldırıya ilk başta gözlerinde belirgin bir küçümseme ile bakan Katliam Tanrısı saldırıya yaklaştıkça saldırının asıl niyetini kavramış ve gözlerindeki küçümseme kaybolmuştu.
“Beni kısıtlayamazsın, melez! Kimse kısıtlayamaz!”
Katliam Tanrısı bağırdıktan sonra elindeki kılıcın kabzasını sıkıca tutmuş ve havada dönmüştü. Kılıcın kızıl enerjisi yaklaşan buzul zincirleri parçalara ayırırken Semia son anlık bir çabayla kalan kar tanelerini önünde toplayıp bir kalkan oluşturmuştu.
Boom!
Dönmeyi kesen Katliam Tanrısı kalkana güçlü bir yumruk indirdiğinde Semia’nın vücudu dayanamamış ve kan kusarken metrelerce geriye doğru fırlamıştı. Durumu Simon’ınkinden bile kötü görünüyordu.
“Öl!”
Katliam Tanrısı en sonunda kılıcını Luke’a doğru savurmuş ve kızıl enerji akımı anında fırlamıştı. Bu sefer İnfirmi onu korumak için önüne geçmeye yeltenmişti ama o daha hareket edemeden önce zihninde bir ses çınlamıştı.
“Yaralısın, yani yerinde dur. Bu seviyede bir saldırı...”
Sözlerin geri kalanı yalnızca onun zihninde çalmamış, Luke tarafından seslice söylenmişti.
“Bana zarar vermek için yeterli değil.”
Swoosh!
Kızıl kılıç enerjisi ona ulaştığında Luke basitçe elini uzatmış ve enerjiyi tek eliyle kavramıştı. Katliam Tanrısı onun vücudunun ikiye ayrılmasını beklediği için ilk başta hafifçe sırıtıyordu ama enerji Luke’un eline ulaştığı anda sırıtışı donmuştu.
Her şeyi kesip geçmek için oluşturulan enerji kılıcı Luke’un eline ulaştığında tüm vahşiliğini kaybetmiş ve uysal bir şekilde olduğu yerde durmuştu. Birkaç saniye içinde kızıl enerji rengini kaybetmiş ve beyaza dönüşüp Luke’un arkasında süzülen üç bıçak tarafından tamamen emilmişti.
“Sen-”
“Evrenin zirvelerinden birisi, Katliam Tanrısı’nın gücü demek ki bu seviyedeymiş...”
Luke’un soğuk sesi kulaklarında yankılandığında Katliam Tanrısı birden onunla göz göze gelmiş ve hafifçe titremişti. Luke’un neredeyse her zaman takındığı sıcak yüz ifadesi birden ortadan kaybolmuştu ve beyaz gözleri onun üzerine kilitlenmişlerdi.
“Beş dakika dayanmak pek zor olacak gibi durmuyor. Özellikle etrafına bile dikkat etmeyen bir aptalla uğraşırken.”
“Hm?”
Katliam Tanrısı Luke’un sözlerinin üzerinde şaşkınca gözlerini açtığı anda birden derin bir nefes almış ve ağzından bir miktar kan fışkırmıştı.
O anda sırtına saplanıp karnını ve kalbini delip geçen iki bıçağın acısını hissedebiliyordu.
[Respy Notu]: Bir süre düşündükten sonra sonunda bir karar vermeyi başardım. Premiumda anket sonucu 50'ydi ve bu yüzden o 50 bölümü biriktirmem gerekiyor ama bu sürede bölüm atmayı kesmeyi istemiyorum. Bu yüzden haftada daha fazla yazabilsem bile yalnızca bir bölüm atacağım ve bunun tam zamanını da önümüzdeki hafta belirleyeceğim. Premium için yeterli bölüm yazana kadar haftada yalnızca 1 bölüm gelecek.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..