597.Bölüm – Ascher’ların Öfkesi (2)
“Siktir!” Zanaat Tanrısı bariyerleri parçalandıktan sonra paniklemiş ve kaçmaya çalışmıştı, ama kanatlarını hızla çırpan Vayne kısa sürede onun arkasında belirmişti. Elinde tuttuğu mızrağın başı yeşil renkli sivri bir enerjiyle kaplıydı.
Swish!
Zanaat Tanrısı, Vayne’in hızla ona doğru sapladığı mızraktan zar zor kaçınabilmişti. Göğsünün sol yanında derin sayılabilecek bir yara ve ruhunda ufak bir çatlak belirse de bu yaralar iyileşmeyecek şeyler değillerdi.
Ama tehlike henüz sona ermemişti, çünkü Karius ve Astra da hızla ona doğru uçuyorlardı.
“Zanaat Tanrısı, bugün burada öleceksin!” Karius pençelerini önünde tutup hızla Zanaat Tanrısına doğru ilerlerken hırıltılı sesi vücudunu saran alev katmanının ardından duyulmuştu. Kızıl-siyah alevlerin sıcaklığını hisseden Zanaat Tanrısı derin bir nefes almış ve kendi uzay deposundan bir tılsım çıkarmıştı.
Bu tılsım ona döndüğü anda Karius yörüngesini değiştirmiş ve bir başka yönden saldırmayı amaçlamıştı. Ama tılsım ona kilitlenmişti ve onunla birlikte hareket ediyordu.
Zanaat Tanrısı iki tılsım daha çıkarıp Astra ile Vayne’e doğrulttuktan sonra ciddi bir ifadeyle haykırmıştı.
“Şarj!”
Swish! Swish! Swish!
Tılsımlardan birçok zincir aynı anda fırlamış ve üçlünün vücutlarını çevrelemişlerdi. Bu görüntü dışarıdan izleyen Bionna’nın kaşlarını çatmasına neden olmuştu.
“Bu tılsımlar çok garip...” Bionna üç kardeşinin de hâlâ oldukça iyi olduklarını hissedebiliyordu. Aralarından hayat konusunda en bilgili olan kendisiydi ve hayatlarının yerinde olduklarını hissedebiliyordu. Aksine, o anda Zanaat Tanrısının hayatı azalıyor gibi görünüyordu...
Boom!
“Tch, çocuk oyunu.” Tılsımlardan birisi havaya uçtuğunda Karius’u saran zincirler anında ortadan kaybolmuş ve Karius içeriden çıkmıştı. Yüzünde öfkeli bir ifade olan Karius gözlerini Zanaat Tanrısına dikmişti. “Beni öldürmediğin sürece alevlerimi silme imkanın yok. Çünkü onların kaynağı direkt olarak benim.”
Boom! Boom!
Kızıl-siyah alevler bir kez daha Zanaat Tanrısına doğru saldıran Karius’u sararken tılsımların diğer ikisi de havaya uçmuş ve içlerinden Karius gibi, önceki teknikleri ortada görünmeyen Vayne ve Astra ortaya çıkmışlardı. Ama Vayne yalnızca öfkeli görünürken Astra daha düşünceli görünüyordu.
“Hehehehehe... sizler gerçekten de oldukça yüksek enerjiye sahipsiniz. Hayat gücünüze dokunmamama rağmen bu böyleyse acaba en yüksek hayat gücüne sahip olanınızın tüm enerjisini çeksem ne olur?” Zanaat Tanrısı mırıldanmayı bitirirken Bionna’ya bir bakış atmış ve hafifçe sırıtmıştı.
“Bunu deneyemeden öleceğini biliyorsun, değil mi?” Vayne mızrağını bir kez daha Zanaat Tanrısına doğru saplarken soğuk bir ses tonuyla konuşmuştu. Zanaat Tanrısına en yakın yerde durmasına rağmen ona hasar verememek zaten yeterince utanç verici sayılırdı. Eğer bir de üstüne onun Bionna’ya ulaşmasına izin verirse o zaman hiç yüzü kalmazdı.
Boom!
Vayne’in mızrağı Zanaat Tanrısının son anda oluşturduğu bir bariyerle çarpışmış ve mavimsi bir renge sahip olan bariyer saldırının sonunda parçalansa da Vayne’in mızrağı da geri sekmişti. Zanaat Tanrısı da anında Bionna’ya doğru fırlamış ve bu Bionna’nın hafifçe iç çekmesine neden olmuştu.
“Savaş gücü en zayıf olan kişi ben olabilirim, ama beni küçük görmesen iyi olur.” Bir anda etrafında beliren Nirvana Alevi küreleri herhangi bir saldırı gücüne sahip sayılmazlardı, çünkü Nirvana Alevleri iyileştirmek için oluşan alevlerdi. Ama zaten yapmaya çalıştığı şey onları kullanarak saldırmak değildi.
Alevler birleşerek büyük bir kapı şekline girdiğinde Zanaat Tanrısı yaklaşan tehlikeyi hissetmişti. Aynı anda, yüzünde alaycı bir gülümseme taşıyan Karius alevden kapının içinden çıkmıştı.
“Siktir git!” Karius yanan sağ elini tamamen açmış ve açık eliyle ileriye doğru vurmuştu. Avcundan çıkan bir alev dalgası boşlukta kızıl-siyah bir pençe şeklini almış ve yüksek bir hızla Zanaat Tanrısına doğru ilerlemişti.
“Tch.” Zanaat Tanrısı bir tılsım daha kullanıp kendisini güçlü bir bariyerle kaplamıştı. Alev pençesi bu bariyeri parçalamış olsa da Zanaat Tanrısı momentumunu kaybetmemiş ve hızla ilerlemeye devam etmişti. Bu sefer, tek elinde üç saldırı tılsımı birden taşıyordu.
“Üçlü-”
“Yerinde dur artık.”
Zanaat Tanrısı tılsımları kullanmaya hazırlanıyordu ama o tılsımları kullanamadan önce Astra’nın sesini duymuştu. Yakınında olan Astra’nın kılıcı çoktan havaya doğru kalkmıştı. Kılıç kırmızı renkli bir sıvıyla kaplıydı ve soğuk bir his yayıyordu.
“Görgüsüz Kılıç.”
Swish!
Kılıç darbesi aşağıya doğru indiği anda Zanaat Tanrısı başının döndüğünü ve zihninin bulandığını fark etmiş, ama bunlar bile üç tılsımını anında aktifleştirmesine engel olmamıştı. Üç farklı renkte ve şekilde saldırıyı barındıran üç tılsım aynı anda aktifleştiğinde muazzam bir görüntü oluşsa da Astra’nın kılıcı bu saldırılara ulaştığında oluşan enerji patlaması herhangi birinin bu görüntüden zevk alamamasına yol açmıştı.
Zanaat Tanrısı da Astra da patlamanın etkisiyle onlarca metre uzağa uçarken ikisi de yaralanmışlardı. Ama durumları farklıydı. Çünkü Astra’yı karşılayan şey Bionna’nın iyileştiren Nirvana Alevleriyken Zanaat Tanrısı bir kez daha hızla ona yaklaşan Vayne’i görmüştü.
“Yeter!” Sabırlı sayılsa bile Zanaat Tanrısı bile rakibi sayılarını kullanarak ona bu kadar hasar verince öfkelenmeden duramıyordu. Bu yüzden öfkeli bir şekilde kükredikten sonra bir tılsım kullanmak yerine ona yaklaşan mızrağı direkt olarak vücuduyla karşılamıştı.
Mızrağı rakibini delip geçerken Vayne sırıtmış ve anında geri çekilmek için hazırlanmıştı. Ama sonrasında hissettiği tek şey birden karnında beliren acıydı. Derin bir nefes alıp karın bölgesine baktığında Zanaat Tanrısının sol elinin karnını delip geçtiğini görebiliyordu.
Bu durumda iki taraf da birden sessizleşmiş ve birbirlerine bakmışlardı. Zanaat Tanrısı ve Vayne sessiz bir şekilde birbirlerine gözlerini dikerken Astra’nın yaraları Bionna’nın Nirvana Alevleri tarafından iyileştirilmişlerdi.
Bionna’nın hemen yanından bunu izleyen Astra kaşlarını çatarken Bionna’nın kaşları kırışmıştı. Birkaç saniye sonra ise gözleri birden tamamen açılmıştı.
“Hayır! Vayne Abi’nin hayat gücü tükeniyor. Çok hızlı bir şekilde!”
Bionna’nın uyarısı üzerine Astra ve Karius anında harekete geçmişlerdi. İkilinin ona yaklaştığını gören Zanaat Tanrısı ise derin bir nefes alırken mırıldanmıştı.
“Çok az daha...” Karius’un alevlerini ve Astra’nın aurasını hissettiği anda Zanaat Tanrısı deposundan bir tılsım çıkarmış ve bu tılsım anında aktifleşmişti. Zanaat Tanrısı ortadan kaybolurken güçsüz düşen Vayne ileriye doğru devrilmiş ve Astra onu son anda tutabilmişti.
“Ah!”
Astra ve Karius Vayne’e tam olarak yardım edemeden önce Bionna’nın çığlığı yükselmiş ve ikisinin de gözleri ona dönmüştü. O anda, Zanaat Tanrısı Bionna’nın arkasındaydı. Sol eli Bionna’nın karnını delmişti ve kanlı elinde bir tılsım görünüyordu.
“Şarj!”
Tılsım aktifleştiği anda siyah zincirler onu ve Bionna’yı sarmalamışlardı. Bu görüntünün üzerine Astra’nın yüzündeki ifade anında kararmıştı.
“Karius, Bionna’ya yardım et!”
Astra’nın sözlerinin üzerine Karius anında siyah zincirlere doğru fırlamış ve pençelerini savurmaya başlamıştı. Ama bu sefer Zanaat Tanrısı zincirleri birkaç katman bariyerle kaplamıştı ve birkaç saldırıyla hemen bu duvarı geçemiyordu.
“Piç kurusu, kaybol!” Karius’un üst üste yağan saldırılarından sonra en sonunda bariyerler ve zincirler parçalanmışlardı. Ve zincirler parçalandığı anda Zanaat Tanrısı oradan ayrılmış ve bir başka tılsımla birlikte birkaç yüz metre geriye doğru ışınlanmıştı. Karius o geriye doğru ışınlanmadan önce yüzündeki alaycı sırıtışı görebilmişti.
“Bionna, iyi m-”
Karius sözlerini bitirememişti, çünkü sözlerinin yarısındayken Bionna’nın vücudu öne doğru devrilmiş ve tozlara dönüp boşluğa dağılmıştı...
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..