‘Hmm??’
Bir şeyler hissediyordum. Her ne kadar baygın bir durumda olsam da tam olarak ta bayıldığım söylenemezdi. Bu da gelişimcilere özel bir şey gibiydi. Beden ne kadar zayıf olursa olsun; zehirlenmiş, yaralanmış veya ölüm döşeğinde bile olsa eğer ruh yeterince güçlüyse baygınlık ve uyanıklık arasında bir yerlerde kalabiliyorduk.
Ama bir sıkıntı vardı; kim, neden bana yardım ediyordu!? Bedenimin çok yüksek bir hızda iyileştiğini hissedebiliyordum. Ve birkaç saniyenin ardından gözlerimi kırpıştırıp açtım.
Alnından birkaç ter damlası kayıp yanaklarından yere düştü, gözlerini açıp bana baktı. Yüzünde nazik bir gülümseme belirdi; tıpkı ben bayılmadan önce baktığı gibi.
“Uyandın?”
Ona bakmaya devam ettim; bir anlığına düşünme kabiliyetimi kaybettim. Gerçekten ama gerçekten hayatım boyunca gördüğüm en güzel yüze sahipti.
‘Ne yapıyorum lan ben!!?’
Gözlerimi kıstığım gibi kadının elini tutup kendimden uzaklaştırdım. Yüzünde donan gülümsemesini umursamadan ayağa kalktığım gibi hızlıca geri çekilip etrafımı kontrol ettim. Bizden biraz ileride askeri kıyafetler içinde iri yarı bir adam duruyordu. Ve sertçe çatılan kaşlarıyla beni izliyordu. Ensemdeki tüylerin diken diken olduğunu hissettim. Bu, adamın bakışları yüzünden değildi. Onun kafasındaki kep yüzündendi!
Gözlerimin ucuyla bakıp kadının kafasında da aynı koyu siyah kepten olduğunu gördüğümde istemsizce titredim.
“Bayağı küstahsın!”Adam, sıktığı yumruklarından çatırtı sesleri yükselirken bana doğru bir adım attı.
“Dur!”Kafasını çeviren kadın, adama kısa bir bakış atıp onun yerinde durmasına neden olurken ayaklarımı yere bastırıp geriye atıldım. Onlardan birkaç on metre uzaklaştıktan sonra durmandan birkaç defa daha adım attım.
Onlara güvenemezdim, kim olduklarını bilmiyordum. Kafalarındaki keplerin, kimlerin giyebileceğini bildiğim halde onlara karşı yinede temkinli davranmak zorundaydım. Bir defa başıma gelmişti. Bir daha olmayacaktı!
Aramıza iyice mesafe koyduktan ve kaçabileceğime emin olduğum bir notkaya geldikten sonra yerimde durdum. Keskin bakışlarımla onlara baktım,”Kimsiniz!?”
Hala daha yere çömeli kadın, gözlerini benden ayırmadan beni izlemeye başladı,”Gerçekten de küstahsın,”dedi. Ayağa kalktığında kaşlarım daha da çatıldı,”hem de bayağı!”
Homurdanıp geri çekilmeye hazırlandım. Bu kadar konuşma benim için yeterliydi. Daha fazla gereksiz ve oyalama üzerine olacaktı!
Yavaş yavaş geri çekilmeye başladım. Ve bunu yaptığımda kadın, sanki kendini zor tutuyormuş gibi bir yüz ifadesi takındı,”Allah aşkına! Nasıl bir malsın lan sen!?”haykırarak üzerime atıldı. Bunu bekliyordum.
Ayaklarımı yere geçirip geriye doğru havaya sıçradım. Kendimi çevirdikten sonra ayaklarım yere değdiği gibi tüm gücümle ormanın içine koşmaya başladım.
“BURAYA GEL LAN!!”
Omurgamdan tüm bedenime bir ürperti yayıldı. Ama korkunun beni ele geçirmesine izin vermedim. Kafamı iki yana sallayıp sertçe homurdandım. Ve daha da hızlı koşmaya başladım. Bir kaç adım sonra ormanın içine girdim. Bu daha iyiydi. Ormanda izi kaybettirebilirdim. İlk defa böyle bir kovalamacaya dahil olmuyordum. Sayısını unutmama neden olacak kadar fazla böyle durumlarla karşı karşıya kalmıştım. Ve hepsinden de sağlamda olsam, yaralıda olsam, her seferinde kurtulmayı başarmıştım. Ve yine kurtulacaktım!
Kafamı çevirip arkama kısa bir bakış attığımda kalbim tekledi. Kadın ortalıkta gözükmüyordu. Ve onu hissedemiyordum. Önüme tekrar bakma zahmetine girmeden yere bastığım ayağımla yana kaçındım. Yere düşmeden hemen önce dengemi toparlayıp öncekinden çok daha hızlı bir şekilde koşmaya başlarken arkamdan,”Ehh,”diye şaşırmış bir ses yankılandı.
İstemsizce gülümsediğim gibi kaşlarımı çattım. ‘Birilerinde kaçarken hangi ara gülümsedim be!?’
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..