Cilt 1 - Gümüş Kanat Akademisi | Bölüm 1: Güney Denizi Ormanı

avatar
498 1

Kötü Yanım (+18) - Cilt 1 - Gümüş Kanat Akademisi | Bölüm 1: Güney Denizi Ormanı


Bölüm 1: Güney Denizi Ormanı

Geniş bir salonda, koltuğunda oturan orta yaşlı bir adam ve adamın karşısında saygılı bir şekilde duran mavi cübbeli 12-13 yaşlarında bir çocuk vardı. Yüzüne bakan birisi gözlerindeki heyecanı hissedebilirdi. Açıkçası, uzun zamandır bugünün gelmesini bekliyormuş gibiydi. Çocuğun ismi Wei Shen ve karşısındaki orta yaşlı adam da babası Wei Bo idi.

Kısa bir süre sonra Wei Shen söze girdi. 

“Baba, söz verdiğim gibi 2. Seviye Kas Gelişim alemine ulaştım.” Wei Shen’in yüzüne bakan birisi, onun elde etmiş olduğu başarıdan dolayı duyduğu gururu görebilirdi.

Bu sözler üzerine Wei Bo ayağa kalkarak oğlunun yanına geldikten sonra gözleriyle onu iyice süzdü ve iki eli ile Wei Shen’in omuzlarını sıktı.

“Oğlum… Gerçekten de 2. Seviye Kas Gelişim alemine ulaşmışsın, tebrikler!” Wei Bo da oğlunun başarısından oldukça memnun görünüyordu. Oğlunun bu aşamaya ulaşacağını biliyordu ama bu kadar kısa sürede olacağını tahmin etmiyordu. Sonuçta oğlu dövüş sanatlarına başlayalı daha 2 ay olmuştu ve 2 ayda bu aşamaya gelmek takdir edilmesi gereken bir olaydı.

Normal şartlarda, dövüş sanatları uygulamaya başlamak için en uygun yaş 12’ydi fakat babası, Wei Shen’in dövüş sanatları yolunda yürümesine başlarda karşı çıkmıştı. Ancak, daha sonrasında Wei Shen’in dövüş sanatlarına olan tutkusunun önüne geçemeyip ona izin vermişti.

Kısa süreli bir sessizlikten sonra sessizliği bozan ilk kişi Wei Shen olmuştu.

“Baba, biliyorsun ki Gümüş Kanat Akademisi’ne girmek için yapılacak olan seçmelere 10 gün kaldı. Artık biraz deneyim kazanmak için Güney Denizi Ormanı’na gitmek istiyorum!” Wei Shen’in kendine olan güveni tamdı.

Güney Denizi Ormanı, Güney Denizi’nin kıyısı boyunca büyük bir araziyi kaplayan ve içerisinde genellikle insan Kas Gelişim veya Kemik Gelişim alemindeki uzmanlara denk yabani yaratıklar barındıran bir yerdi. Ancak, efsanelere göre içerisinde İçsel Uzay alemindeki dövüş sanatçılarına denk bazı yabani yaratıklar yaşamaktaydı ama Wei Shen ve grubu ormanın derinliklerine gitmediği sürece böyle bir tehlikeden korkmalarına gerek yoktu.

“2. Seviye Kas Gelişim alemine ulaştığın için sana söz verdiğim gibi oraya gitmene izin vereceğim ama sana eşlik etmesi için adamlarımdan 2 tanesini ayarlayacağım.” Wei Bo sonuçta bir babaydı ve oğlunun güvenliği onun için her şeyden önemliydi. 

“Anlaşıldı baba.” Daha sonra Wei Shen babasına veda edip hazırlıklar yapmak üzere bulunduğu yerden ayrıldı. 

1 gün sonra hazırlıklarını tamamlayan Wei Shen, Güney Denizi Ormanı’na doğru, babasının emrindeki 2 koruma ile birlikte yola çıktı.

“Sonunda vardık. Artık gücümü rahatça test edebileceğim!” Wei Shen sürekli klan içinde yetişim uygulamaktaydı ve gerçek bir savaş tecrübesi yaşamamıştı. Güney Denizi Ormanı, bu tecrübeyi ona yaşatabilecek bir yerdi.

“Genç efendi, burada birçok 1 ve 2 yıldızlı yabani yaratık mevcut. İsterseniz avlanmaya buradan başlayabiliriz.” Wei Bo’nun ayarladığı korumalardan birisi algısını etrafa yaydıktan sonra söyledi. Kendisi 1. Seviye Enerji Özümseme alemine ulaşmış bir dövüş sanatçısıydı ve ismi de Yu Xue idi. Onun gücüyle bu yabani yaratıkları tek hamlede öldürmek mümkündü.

Yabani yaratıkların güçlerinin sınıflandırmasında yıldızlı sistem kullanılmaktaydı. Her bir yıldız, insan yetişim sisteminde bir alem demekti. Örneğin 1 yıldızlı bir yabani yaratık, insan yetişim sisteminde Kas Gelişim alemindeki dövüş sanatçılarına denkken 2 yıldızlı bir yabani yaratık insan yetişim sistemindeki Kemik Gelişim alemindeki dövüş sanatçılarına denkti.

“O halde en yakınımızdaki yabani yaratığın yerini öğrenmek istiyorum!” dedi Wei Shen.

“Şu tarafta, yaklaşık 100 fit ileride bir tane orta aşama tek yıldızlı bir yabani yaratık var. Üstesinden gelebileceğinizi düşünüyorum.” Yu Xue algısını tekrardan etrafa yaydıktan sonra eliyle önlerini işaret etti.

“Gidip bir bakalım ne kadar güçlüymüş.” Wei Shen sözlerini bitirir bitirmez ileri doğru atıldı ve Yu Xue ile birlikte diğer koruma da ona arkadan eşlik etti.

Tam da Yu Xue’nin söylediği gibi 100 fit ilerleyince yaklaşık 5 fit uzunluğunda ve postu gri renkli olan bir kurtla karşılaştılar. Bu gri kurdun gözleri kan kırmızısı renginde ve kılıç kadar keskin pençelere sahipti, normal kurtlardan oldukça büyüktü. Gözlerinin renginden ötürü de bu kurda kan kurdu denilmekteydi. Güney Denizi Ormanı’nda rastlayabileceğiniz en güçlü kan kurtları 2 yıldızlı olurdu.

Kesik!

Wei Shen hızını kesmeyip kan kurduna doğru ani bir saldırı gerçekleştirdi. Ancak saldırısı kan kurdunun pençeleri tarafından engellenmişti. Gelen tehlikeyi fark ettiği açıktı!

“Beklediğimden daha çevikmişsin ama bu, burada öleceğin gerçeğini değiştirmiyor!” diyerek alay etti Wei Shen. Sol ayağını geri attıktan sonra yerden destek alıp tekrardan saldırıya geçti.

“Arghhh!!” Kan kurdu acıyla kükredi. Önceki saldırının aksine bu saldırıda kan kurduna zarar vermeyi başarmıştı. Saldırı o kadar hızlı gelmişti ki kan kurdu tepki vermekte bile oldukça zorlanmıştı. Sol bacağında derin bir kesik vardı.

“Tekrardan geliyorum!” yine alaycı bir tavırla konuştu Wei Shen. Az önceki saldırısında olduğu gibi sol ayağını geriye attıktan sonra yerden destek alıp rakibine doğru tekrardan atıldı ama bu sefer önceki saldırısında gösterdiği hızın da üzerine çıkmıştı! Kan kurdunun bu saldırıyı karşılaması imkansızdı.

“Arghhhh!!” Kan kurdu tekrardan acıyla kükredi. Bu sefer karnına öncekinden de derin bir yara açılmıştı. Ölümcül bir yaraydı bu.

Kan kurdunun artık bu savaşı kazanmak gibi bir şansı kalmamıştı. 2 hamlede neredeyse ölümün eşiğine gelmişti. Bu yüzden kaçmayı seçti ve arkasını dönüp son hızda kaçmaya başladı. Sonuçta yabani yaratıklar içgüdüleri ile hareket eden varlıklardı. Kazanamayacakları bir mücadeleye girmenin anlamı yoktu.

“Sanki kaçmana izin veririm de, hmph!” Wei Shen küçümseyici tavrını koruyordu. Kurdun peşinden koşmaya başladı. Arkasından Yu Xue ve diğer koruma takip ettiler.

Ormanın içindeki koşturmaca yaklaşık 10 dakikadır devam ediyordu. Çevik olmasından ötürü kan kurdu ağaçların arasında rahat bir şekilde hareket ederken Wei Shen kan kurdunu takip etmekte zorlanıyordu. Sonuçta orman kan kurdunun eviydi. Bu durumu avantaja çevirmesi oldukça normaldi. 

“Hay sikeyim!” Geçen her saniye kan kurdunun lehine işliyordu. Aradaki farkı giderek açıyordu. Bu durum da Wei Shen’i oldukça sinirlendirmişti.

Kovalamaca kısa bir süre daha devam ettikten sonra Wei Shen bir şeylerin tuhaf olduğunu hissetti ve duraksadı. Bulunduğu çevreye biraz bakındı ve Yu Xue ile diğer korumanın etrafta olmadığını fark etti.

“No’luyor!? O ikisinin hemen arkamda olması gerekirdi. Ayrıca o şerefsiz yaratık da ortalıkta yok. Onu bulduğumda doğduğuna pişman edeceğim!” Wei Shen içine düştüğü durumdan hiç de memnun değildi. Kan kurdunu öldürememekle kalmayıp şimdi de kaybolmuştu.

“Neyse, önceliğim o ikisini bulmak olmalı. Daha sonra o şerefsiz kurdun icabına bakarım.” Wei Shen kendini sakinleştirip içine düştüğü durumu anlamaya çalıştı.

Bir süre daha etrafını inceledikten sonra tekrardan hareket etmeye başladı. Ancak, bu sefer attığı her adımda çok dikkatliydi. Bu uğursuz yerde atacağı yanlış bir adım onu ölüme sürükleyebilirdi. Bu yüzden çok dikkatli olmalıydı. 

Uzunca bir süre ilerledikten sonra karşısına hiçbir canlı çıkmamıştı. Yabani yaratıkları bırak normal hayvanlara bile rastlamamıştı. Etrafında ağaçlardan ve bitkilerden başka bir şey yoktu.

“Bu çok garip, acaba bir illüzyon düzeninin içine mi girdim?” Wei Shen’in kafası oldukça karışmıştı. Ne kadar ilerlerse ilerlesin bu uğursuz yerden ayrılamıyordu. Durum böyle olunca, bir illüzyon düzeninin içine girmiş olması muhtemeldi. 

İllüzyon düzenleri, bir alana yerleştirilen ve illüzyona bayrakları kullanılarak kurulan düzenlere denilmekteydi. Bu düzenlerin içine giren bir kişinin illüzyonlar hakkında bir bilgisi yoksa ve illüzyon düzenini kuran kişinin ulaştığı seviyeye ulaşamamışsa düzenden çıkmaları çok zordu. Tek yol, düzeni oluşturan bayraklardan bir tanesini bulup saf güçle yok etmekti. Ancak, Wei Shen bu saf güçten yoksundu. Çünkü böyle bir yere bir illüzyon düzeni kuran birisi muhtemelen illüzyon düzenleri konusunda büyük başarı aşamasına ulaşmış bir kişilikti. Wei Shen için böyle bir ustanın kurduğu düzeni kırmak çok zordu. 

“Gerçekten bir illüzyon düzeninin içine girdim gibi. Hay şansımı sikeyim.” Wei Shen dövüş sanatları yoluna ilk başladığında illüzyon düzenleri hakkında bazı kitaplar okumuştu ve bu konuda biraz bilgi sahibiydi ancak sahip olduğu bu bilgi buradan çıkmasına yardımcı olma konusunda yetersizdi. Artık tamamen şansına güvenmek zorundaydı. 

“Yapacak bir şey yok, etrafı biraz daha araştırsam iyi olacak…” İç çeke çeke ilerlemeye devam etti Wei Shen. Fazla kibirli olmasından ötürü böyle bir durumun içine düşmüştü. Kendisinden başka suçlayacak birisi yoktu.

Yaklaşık 1 saat önce

“Genç efendiyi kaybettik. Efendi bizi kesinlikle öldürecektir. Yu Fan, acele edip onu bulmamız gerekiyor. Onu bulmadan klana geri dönemeyiz.” Yu Xue oldukça telaşlanmıştı. Korumaları için kendilerine emanet edilen genç efendilerini böylesine tehlikeli bir yerde kaybetmişlerdi. Genç efendilerine bir şey olursa bunun bedelini en ağır şekilde ödeyeceklerdi. 

“Doğru söylüyorsun bir an önce onu bulmak zorundayız. Yoksa ölüm bizim için tek kurtuluş olacaktır.” Yu Fan da oldukça telaşlanmıştı.

“O halde ayrılalım. Bu şekilde şansımız daha yüksek olacaktır.” Yu Xue önerdi.

“Anlaşıldı.”

Wei Shen ilerlemeye devam ederken çoktan karanlık çökmüş, akşam olmuştu ve bu yüzden de karanlıkta ilerlemek zor olacağı için büyük bir ağacın altında dinlenmeye başladı.

1 saat sonra

“Grrr!” Artık açlıktan Wei Shen’in midesi guruldamaya başlamıştı. Buraya bir günlüğüne geldiklerinden dolayı yanlarında yemek getirmemişlerdi. 

“Hay sikeyim böyle şansı. Burada kapana kısıldığım yetmezmiş gibi bir de açlık başladı. O kuçu kuçunun anasını sikeceğim!” Wei Shen bulduğu her fırsatta lanetler okumaya devam ediyordu. 

“Bu his de!?” Aniden garip bir his Wei Shen’in kalp atışlarını hızlandırmıştı. Ancak bu hissin nereden geldiğini anlayamamıştı. 

“Elim…” Kalbini saran bu garip hissin ardından Wei Shen’in eli kendi kendine kınındaki kılıcına gitmişti. Sanki birisi bedeninin kontrol etmeye başlamıştı.

“Neler oluyor, nasıl bir durumun içine düştüm ben!?” İşte şimdi gerçekten korkmaya başlamıştı Wei Shen.

Tüm bu olaylar saniyeler içinde gerçekleşmişti ve hemen sonrasında da bilincini yitirmişti. Gözleri kırmızıya dönmüştü ve dişleri daha vahşi bir hal almıştı. Şu anda kana susamış bir iblisten farkı yoktu. 

İblis Wei Shen durmadı ve kılıcını çekip ağaçlıkların arasında bir yere doğru hızlı bir saldırı yaptı. Saldırı yaptığı noktada ise başka bir iblis vardı. Bu iblis tamamen bronz bir tene sahipti ve yaklaşık 7 fit boyundaydı. Oldukça keskin pençeleri ve dişleri vardı. Alnında da bir çift boynuz mevcuttu. Oldukça da güçlü görünüyordu.

Kesik!

Bu saldırının ardından iblisin kafası bedeninden düşerek yerde yuvarlanmaya başladı. Her şey saniyeler içinde gerçekleşmişti!

Rakip tek hamlede katledilmişti! Ezici bir zaferdi bu! Bu iblis, Wei Shen’in yanına sinsi bir şekilde yaklaşmıştı ve kendisini ona fark ettirmemişti. Birisinin bu kadar yakınına, ona kendini fark ettirmeden gelmesi için ondan kat kat güçlü olması gerekirdi. Bu yüzden de bu iblis en kötü ihtimalle Yu Xue ile karşılaştırılabilir olmalıydı!

İblisin kafası yerde yuvarlanırken sahip olduğu şeytani enerji Wei Shen’in vücuduna doğru çekilmeye başladı. Yaklaşık 5 dakika sonra da iblisin vücudundan geriye bir tek kemikler kalmıştı. Kötü bir ölüm şekliydi bu!

Şeytani enerji emilimi tamamlandıktan sonra Wei Shen yere yığıldı!







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46887 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr