Kumo B1: Konsey Buluşması, Şeytan Lord’un Yardımcısı İç Çekiyor.

avatar
3854 3

Kumo Desu ga, Nani ka? - Kumo B1: Konsey Buluşması, Şeytan Lord’un Yardımcısı İç Çekiyor.


 

Çeviri: Ikarus Düzenleme: Sapphire

 

Uzun bir koridordan geçtim. Çaprazımda benden yaklaşık iki kafa kadar kısa bir figür yürüyor. Boyutu yüzünden yürüme hızı bana kıyasla daha yavaş, yani alıştığım hızda yürüyemem. Benim için zor ancak onu geçmemeliyim.

 

Sonuçta önümdeki genç kız şuanki Şeytan Lordu.

 

Yavaşa koridoru geçiyoruz, yolun sonuda Şeytan Lordu duruyor.

 

Tamamen dürüst olmak gerekirse, bu kapıyı açmak istemiyorum ama açmalıyım.

 

Neredeyse dudaklarımdan kaçacak olan iç çekmeyi tutuyorum ve kapıyı açıyorum. Saygılı bir şekilde yanında duruyorum ve Şeytan Lord’a yol verir gibi boynumu eğiyorum. Sanki yaptıklarımı tamamen bekliyormuş gibi en ufak bir bakış atmadan yanımdan geçiyor.

 

Şeytan Lordu’nun içeri girdiğinden emin olduktan sonra arkasına geçip hiç ses çıkarmamaya dikkat ederek kapıyı kapatıyorum.

 

Bulunduğumuz odaya bir konsey odası denebilir.

 

Onur koltuğu Şeytan Lordu’na ayrılmış yuvarlak bir masa ortada duruyor. On erkek ve kadın yerlerini almış bir şekilde duruyor. Şeytan Lord odaya girdiği zaman yarısı ayağa kalktı, yarısı da oturmaya devam etti.

 

Asıl problem benim küçük erkek kardeşimin de oturanlardan biri olması.

 

Tekrar iç çekme isteğime karşı savaştım ve Şeytan Lordu’nun oturması için koltuğu çektim. Beklendiği gibi, bana bakmadı bile. Ufacık bir zarafet parçası olmadan, kaba bir şekilde sunulan koltuğa oturdu.

 

Masada oturan diğer kişilerin kaş göz hareketlerini görmemek mümkün değil. Muhtemelen Şeytan Lordu da fark etmiştir. Sonuçta bu tepkilerini görmek hoşuna gidiyor. Şahsen bunu tatsız buluyorum ancak bu ifadenin suratımda gözükmesini sağlarsam  bana daha sonra ne söyleyeceğini bilmemin bir yolu yok. Bu şeytan Lordu ile başa çıkmanın en etkili yolu sürekli kusursuz bir poker suratı sürdürmek.

 

“Peki o zaman,” Dedi Şeytan Lordu, “Hadi başlayalım. Balt?”

 

“Evet.”

 

Toplantıyı başlatmak için işaret verdi. Kısa bir şekilde cevapladım. Dürüst olmak gerekirse, bu işareti verdikten sonra toplantı boyunca yapacağı her şeyi yapmış oluyor. Konseyin programını ve pratik işlerini halleden kişi benim. Daha doğrusu, o bunu yapmam için beni zorluyor.

 

“Pekala, hadi herkesin durum raporlarını duyalım, Birinci Birlikten başlayarak.”

 

Her zamanki gibi, buluşma meydana gelen gelişmelerin raporlanması ile başladı. Emri verdiğim zaman ilk ayağa kalkan Ahgnar oldu, Birinci Birliğin Kaptanı,  2 nesil önceki Şeytan Lord’dan beri Kaptan olduğu söyleniyor. Bir insan için çok genç gözüküyor ama normalde bir şeytan için bile çok uzun süre yaşadı. Neden onun Şeytan Lord olmadığı benim için bir gizem; Şuanki rolü için olması gerekenden çok daha güçlü.

 

“Birinci Birlik Rengzant İmparatorluğunda. Kusorion kalesine ilerleme hazırlıkları tamamlanmıştır. Lojistik operasyonlar da yerlerini almıştır; sizin komutunuz ile ilerlemeye hazırız. Hepsi bu kadar.”

 

Ahgnar temiz ve gereksiz bilgilerden arınmış bir rapor sundu; onun samimi ve temiz kişiliğine ufak bir bakış.

 

“İkinci Birlik de aynı. Ancak biraz daha süre verilirse, masa altından yapılan anlaşmalar meyve verebilir.”

 

Ahgnar’ın yanında duran kadının şehvetli bir figürü var: Sarnatria, İkinci Birliğin Kaptanı. O bir succubus, güzelliği silah olarak kullanan bir şeytan ırkı. Onun masa altı anlaşmaları bu doğaya çok uyuyor.

 

“Ne kadar lazım?” Sordum.

 

“En iyisi iki, belki de üç gün.”

 

“Devam edebilirsin, ilerlemeyi engellemediği sürece.”

 

“Teşekkür ederim.”

 

Bana gülümsedi ve yerine oturdu, o kadar güzel ki bir anlığına hareket edemedim. Ancak, yerine oturmasına rağmen Üçüncü Birliğin Kaptanı kalkmadı.

 

“Kaptan Kogoh,” Dedim.

 

“Arh. Gerçekten savaşacağız değil mi?” Dedi, Devasa bedenini koltuktan aşağı sarkıtarak. “Kaçınmamızın bir yolu yok mu?

 

“Kaçınmak mı isterdin? Eğer kaçınabilseydik en başında yapardık.”

 

“Arh. Hiçbir yolu yok, o zaman?”

 

Kogoh’un devam eden şikayetlerine cevap vermek için ağzımı açtım, ama başka bir ses beni engelledi.

 

“Doğru, hiçbir yolu yok. Ancak, Üçüncü Birliğin Kaptanı Kogoh, eğer gerçekten savaştan kaçınmak istiyorsan senin yapabileceğin bir şey yok mu?”

 

Bu Şeytan Lordu. Kötücül bir gülümseme ile sanki bunu kötü bir şaka olarak düşünüyor.

 

“N.. Nedir?”

 

“Oh, Basit! Sadece Üçüncü Ordunun her üyesi yere uzansın ve yeni dünyanın temelleri olsun.”

 

Kogoh koltuğunda kaskatı kesildi.

 

“Yanlış olan bir şey mi var?” dedi Şeytan Lordu. “Eğer bunu yaparsan savaşmana gerek kalmaz!”

 

“Ö… Özür dilerim. Bir daha söylemeyeceğim. B… Beni Affet…”

 

“Kogoh” Dedim, Şeytan Lordu daha fazla köşeye sıkıştırmadan “Eğer bundan bir şey öğrendiysen gereksiz şeyler söyleme. Rapor edeceğin bir şey var mı?”

 

“Her şey yolunda”

 

“Güzel. Sıradaki?”

 

Şeytan Lordu hoşnutsuz gözüküyor ama bu sorun değil. Dördüncü, Beşinci ve Altıncı birlikler bir sorun rapor etmedi. Sırada Yedinci Birlik var, küçük kardeşim Broh. Ancak kalkmayacak gibi gözüküyor.

 

“Broh,” Ona seslendim.

 

“Abi, hala anlamıyorum” Dedi küçümseyerek, ellerini doladı ve kaba bir şekilde geri yaslandı. “Nasıl sen, şeytan ırklarını bir araya getiren ve onları kontrol eden kişi, Şeytan Lordu değilsin? Neden birden bire ortaya çıkan bu kadın? Bu garip değil mi?!”

 

“Broh,” Onu uyardım.

 

“Ve sen, Abi! Neden bu kadını bekliyorsun?! Onun içinde ölümsüz bağlılığını vereceğin ne görüyorsun ki? Ben kesinlikle görmüyorum!”

 

“Sen!!” bağırdı Beşinci Birliğin Kaptanı, Darad, Broh’un havalanmasından bıkmış olmalı. “Şeytan Lordu’na karşı ne kadar küstah olabileceğinin bir sınırı var!”

 

Broh ve Darad’ın çok farklı kişilikleri var, sürekli böyle çakışırlar. Çoğunlukla biri onları durdurmak için ileri çıkar ama şu anda kimse bunu yapacak gibi durmuyor. Diğer Kaptanlar için üç olasılık var: Broh ile aynı tarafta durmak, Darad ile aynı tarafta durmak, ya da geri çekilip olacakları izlemek. Gerçek hislerinin ne olduğu farketmeksizin, herkes izlemeyi seçmiş gibi görünüyor.

 

“Broh, şeytan ırklarının Şeytan Lordunu takip etmesi dünyanın kuralıdır, Kim olduğu farketmez! Unuttun mu?!”

 

“Sanki umrumda! Bu kız cidden o kadar harika mı?! Onun herhangi bir şey yaptığını bile görmedim!”

 

“Şeytan Lord’un iradesini sorgulamak bize mi düşüyor?! O hiç birimizin hayal edemeyeceği derin, akıl ermez düşüncelere sahip!”

 

“Ve bende tam olarak bunu diyorum: Siz sadece düşünmekten vazgeçtiniz! Sadece o Şeytan Lordu olduğu için her emrini mutlu bir şekilde onaylayacak değilim! Sen kendin düşünmek için fazla aptalsın, sen kimsin de bana öğüt veriyorsun?!”

 

Sen. Bana aptal demeye cüret mi ediyorsun?!”

 

Huey, Altıncı Birliğin Kaptanı, ikisi arasında kaldı, çocuksu suratı rahatsızlık içinde bükülmüş. Diğer kaptanlar sonuç için dikkatlice izliyorlar. Bunların arasında Merazofis, Dördüncü Birliğin Kaptanı benim için bile anlaşılmaz bir şekilde bakıyor. Kel, solgun kafasında en ufak bir kas bile hareket etmiyor. Bu ordudaki tüm şüpheli bireylerden bile daha anlaşılmaz olan bu adamı anlayamıyorum. Bu davranışı nedeniyle, ona daha fazla dikkat ediyorum ama şuan hiç şüpheli hareket yapmıyor.

 

“Yeter!”

 

Sonunda, Broh silahının kabzasını tutuyor, Darad’da kendi silahına uzanıyor, ama elleri hedeflerine ulaşamıyor.

 

“Ne… bedenim!”

 

“Hareket edemiyorum?!”

 

İkiside dondu kaldı, bedenlerini istedikleri gibi hareket ettiremeyecek kadar güçsüzler.

 

“Eveeeet, üzgünüm, ama bu aptal kavgayı durdurabilir misiniz?”

 

Şeytan Lordu, tartışmanın konusu, sivri bir ton ile konuştu. Sessiz bir şok konsey masasını sardı. Sadece hareketlerini durdurduğu için değil, hiç kimse onları nasıl bu kadar kolay durdurduğunu anlayamamıştı.

 

Bu gayet normal. Şeytan Lordu daha önce tam gücünü göstermedi. İki adam sayısız ve neredeyse görülemeyecek kadar ince iplikler tarafından sarıldılar, kafalarına kadar.

 

Marionette’nin İplikleri.

 

Bu iplikler tarafından sarılan herkes Şeytan Lord’unun kuklalarına dönüşürler. Ve bu sadece yaşayan canlılar ile kısıtlı değil. Bildiğim kadarıyla Şeytan Lordu bu iplikleri savaşta on bireysel kukla kontrol etmek için kullanabilir. Rakiplerini yok etmek için yeterli.

 

Ancak ben sadece bu kadarını biliyorum. Şeytan Lordu bana gizli kozlarını göstermedi. Broh’un dediği gibi bir aptal değil. Kendine Şeytan Lordu dediği için Şeytan Lordu değil. Şeytan Lordu çünkü Şeytan Lordu olacak gücü var.

 

“Eğer vaktimi harcamaya devam edersen seni kendim öldüreceğim, tamam mı?”

 

Görkemli bir şekilde gülümsedi. Bunu gördükten sonra, odadaki hiç kimse ona karşı olmak gibi bir düşüncede bulunamaz. Marionette’nin İpliklerini hareket ettirdi ve iki adam zorla koltuklarına oturdu. İplikleri çekti ve sonunda tekrar hareket edebildiler.

 

“Ben… üzgünüm.”

 

“...”

 

Darad, soluk bir suratla özür diledi ancak Broh hiçbir şey demedi.

 

“Pekala; Sekizinci Birlikten ne haber?”

 

Bir abi için, acımasızca olabilir ama aptal küçük kardeşimi atladım.

 

“Burada sorun yok.”

 

Gazap, Sekizinci Birliğin Kaptanı, Şeytan Lordu hakkında kendi fikrini belirtmek ile hiçbir zaman ilgilenmemiş olan adam, kısa bir karşılık verdi. Karşılık olarak onun hakkında sorun olan bir sürü şey var ama onların hiç biri şuan için bir sorun değil.

 

Asıl sorun sonraki iki şahıs.

 

“Dokuzuncu Birliğin ilerlemesi sorunsuzca devam ediyor.”

 

Bu adam, eğer bir kelime ile tarif etmem gerekirse, siyah derdim. Tamamen zift siyahı bir vücut zırhı giyiyor, neredeyse onun bir parçası gibi gözüküyor. Gözüken derisi siyah tenini ortaya çıkarıyor, saçı da aynı şekilde siyah. Renkli olan tek kısmı gözleri: Garip bir kırmızı ile parlıyor. Gerçek adını bilmiyorum, ona “Siyah” diyorlar.

 

“Onuncu Birlik; Hiçbir sorun yok.”

 

Siyah’ın yanında oturan kadın “Beyaz”. Giydiği cübbe tamamen kar beyazı. Teninin göründüğü yerler doğal olmayan bir şekilde soluk. Saçındaki üç örgü de beyaz. Gözleri kapalı, yani onun hakkındaki her şey basitçe beyaz. Onun da gerçek adını bilmiyorum, ona da “Beyaz” diye sesleniyorlar.

 

Onlar bu savaşın liderliğine bizzat Şeytan Lordun kendisi tarafından atandılar. Arkaplanları hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Ancak tahmin edebilirim. Bunların ikisi muhtemelen, Lordlar. Lordlar gölgelerin içinden dünyayı manipüle ediyor ve bu ikisi onlardan.

 

Nasıl Şeytan Lordu bu ikisinin konseyde oturmasını sağladı bilmiyorum. Ancak böyle yoğun uğursuz varlıklar oldukları için, onların yanında uyanıklığımı kaybetmemeliyim.

 

“Pekala, pekala! Her şey yolunda gözüküyor.”

 

Şeytan Lordu mutlu bir şekilde başını salladı.

 

“Yani, hadi bu savaşı başlatalım, huh?”

 

Bu sözlerle birlikte, yeni bir başlangıcın perdeleri kalktı, tarihin en kötü savaşı olacağı söylenen, insanlar ve şeytanlar arasındaki büyük savaş başladı. Bu gerçekle yüzleşince tek yapabileceğim sessiz bir iç çekiş oldu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr