Kraliyet Başkenti Savaşları ①
Yazarın notu: Büyük İnsan-Şeytan savaşında görülen Kıdemli Ronant'ın görüşüne göre ②
................................................................
Sıkıcı bir iş bana doğru itiliyordu.
Gece karanlığında gökyüzünü seyrederken aynı zamanda günlük büyü çalışmalarımı yapıyordum.
Yalnız son zamanlarda, çalışmalarımı düzenli şekilde tekrar etsem de bir gelişme kaydedemiyordum. Yaşımdan ötürü olsa gerek.
Eğer öyleyse, büyünün özüne yaklaşmadan önce yaşamımın sonuna geleceğim...
İşte bu sinir bozucu...
Yetenekten yoksun olmak ne kadar da sinir bozucu.
Usta. Büyü kontrolünü bu sürede mi elde edeceksin?
「 Bir insanın yaşamı kısadır. Eğer ki bir insan uyku süresine değer veriyorsa, büyüde ustalaşmak onun için rüyasının içindeki bir rüyadır ancak.
Hemen ardımdan gelen çıraklarımdan birisine karşılığım şudur.
「 Böylesine kudretli bir büyü tutkusuna saygı duyuyorum. Ancak, ne yazık ki bu dünyada ustasını aşabilecek bir sihirdar artık kalmamıştır.
「「Ha!
Çırağımın sözlerine güldüm.
「 Hiçbir şey anlamıyorsun. Dünyanın en güçlüsü ben miymişim? Ne şaka ama! Hiçbir yeteneği olmayan ben, ancak böyle efor sarf ederek kendimi tatmin edebilirim. Tam da yeteneksiz oluşumdan yakınacaktım.
「 Usta. Ben de yetenek yok diyorsan, bize ne demeli ha?
「 Diyeceğim şudur; kendinin bir dahi olduğuna dikkat çekmek istiyorsan dahi, her şeyden önce, bu fani bir vücut. Bu dünyada öyle insanlar var ki Tanrıların kudretine erişebilmişlerdir. Tanrılara kıyasla insanoğlu zayıftır.
Böyle yakarmaktan başka yapabileceğim bir şey yok.
「 Ah. Çok net hatırlıyorum hala. O ilahi görünüşü... Büyü zirvesine ulaşan o insanın görünüşünü...
Bir kere görebildiğim büyünün zirvesindeki isim, işte aklımda yer edinmiş, aniden çıkagelen o kişi...
O sanatsal varlık.
O insana kıyasla, ben yalnızca yol kenarındaki bir taş olabilirim.
Eğer ki ben dahi Tanrıya eşit olan o varlık tarafından görülebildiysem, herkes aynıdır.
Yol kenarındaki taş bir şekilde büyük olsa dahi, taş taştır.
「 Sorun nedir?
Melankoli rüzgarına kapılmışken, bir başka çırağım çıkagelir sessizce.
Ardından çıraklarım konuşmaya başlar.
「 Ustamızın her zamanki hastalığı işte...
「Ah. Ustamız yaşını çoktan aldı.
「Artık bunak denebilecek hale de gelir yakın zamanda.
「 Duyabiliyorum sizi sıçanlar!
Arkamı döndüğümde hafiften iki çırağı da kestim, çok yapmacık bir şekilde omuz silktiler.
Ne keder ama, ikisi de pek sevilecek türden çıraklar değildi.
Bu kötü.
Şimdilik bu sebepten ötürü büyü kontrolü devre dışı kaldı.
Böylesine bir şeyin devre dışı bırakması için, beklediğim gibi, ne kadar zaman geçerse geçsin deneyimsiz olmam gerekirdi.
「 Usta, önemsiz bir ayrıntı gibi dursa da, bu hikayeyi bizden başkasına anlatmayın, olur mu?
「 Çok iyi anladım.
「 Pekala. Kıdemli usta ani bir darbeden acı çekmeye başladı. Öyle olmasa dahi, yakınlarını kaybedecek olanlar vardır.
「Sana anladığımı söylemiştim. Boşuna endişelenme.
「Yoksa, değerli ustamız fani bir şekilde yaralandı mı? Böylesi düşüncelere kapılmanız olağanüstü.
「Çünkü o zamanlar kibirliydim. Zirvenin de zirvesi olduğunu bana açık bir şekilde göstermişlerdi. Aynı zamanda, ne kadar küçük olduğumu da... Bütün kalbimle söyleyebilirim ki o insanla karşılaştığım için çok memnunum.
Rengzant İmparatorluğundaki rakip tanımayan büyücünün dahi cesaretinden ilham alacağı adam...
Benim o anı değerlendirmem böyledir, hala da fikirlerim sabittir.
O zamanlar, ben yıkıktım.
Dünyanın zirvesinde olduğumdan asla şüphe duymamıştım.
Ardından şu görmüş olduğunuz yamuk burun, bu olayla birlikte kırıldı.
Aynı zamanda, fani vücutlarla erişilemeyecek bir mekanın oralarda olduğunu da biliyordum.
「 Bir insan olarak doğduğum için pişmanlık duyuyorum.
「 Üstadım, olayı kavradığınız duruma göre bu sözlerinizin İblisleri desteklediği anlamına gelmesine şaşırtmadığımı söylemeliyim.
「 Şeytanların insanlardan pek de farkı yok. Ne utanç verici. İnsanoğlu ve Şeytanlar birbirlerine çakışık duran küçük damarlardır. Varlığımın ne denli aciz olduğunu anlayamıyorum.
「 Üstad, ya birisi bu sözlerinizi işitirse?
「 Burada bizden başka kimse yok. Ayrıca, diyelim ki duydu, ne yapabilirler ki? Bu milletin ecnebi ülkeden gelmiş bir misafir generali yargılama hakkı olduğunu mu sanıyorsun?
Şimdi ise Anareich Krallığının kutsal kalesinde duruyorum.
İçerideki ülke Yuugo'nun stratejileri tarafından çoktandır parçalanmıştı.
Görünüşü hâlâ bir ülke gibi dursa da dış siyasette pek öyle görünmüyordu. Ancak Rengzant'ımız bizlere öyle görmeyi dayatmıştı.
Bu ülke Prens Yuugo'nun bilinmeyen yeteneklerinin kudreti olmadan doğru dürüst işleyişini yürütemeyecek hale sürüklenmişti.
Kral ölür, vatan hainliğine teşebbüs etmiş masum üçüncü ve dördüncü prensler terörist olarak etiketlenir ve kalan ilk ve ikinci prenslerin ise beyni yıkanır.
Çoğu soylu ise zaten kukladır.
Yalnızca dördüncü prensin başına bir şey gelmeden ülkeyi terk etmesine rağmen, üçüncü prens yarın infaz edilecektir.
Ve Prens Yuugo ile beyni çoktandır yıkanmış olan ikinci prensesin nişanı duyurulmuştur. Nihayetinde bu ülke Prens Yuugo'nun kuklası haline gelmiştir.
Eminim ki kaçmış olan dördüncü prens, kardeşini bu durumdan kurtarmak için gelecektir.
Şöyle bir durum var ki, buraya dönüşünün bir tuzağa çekilme amacı gütmediğini düşünmek için aptal olmak gerekmektedir.
Şimdiye dek bir ülkeye mülteci olarak sığınmış olması lazım.
En iyi ihtimal ilk prensesin gelin gittiği Samare Krallığı...
Diğer bir deyişle, benim bu yoldan dönüşüm yok.
「 Çok sıkıcı.
「 Barışçıl olmak iyi değil mi?
「 Haklısın. En son geçirdiğimiz Büyük Savaş gibi tehlikeli bir görev daha istemiyorum.
Bahsi geçen savaş gerçekten çok büyüktü...
Şeytanlar, kendileriyle İnsanların bölgelerini ayıran bütün kalelere bir anda saldırı gerçekleştirdi.
Benim bulunduğum kaledeki savaş, Şeytan generalini kafadan avladığım gibi bitmesine rağmen, öteki kalelerdeki zarar oldukça fazlaydı.
Yapacak başka hiçbir şeyim yoktu...
Sıkıntı şu ki, Şeytan generalini avlamış olmama rağmen seviyem yükselmedi.
Mevcut seviyem 78.
Efsaneye göre, İnsanlar 100. Seviyeye eriştiklerinde bir evrim geçirebilirler.
Ancak, görünen o ki ömrüm 100. Seviyeyi göremeden ölüp gideceğim.
Şeytan Generali gibi önemli bir kimseyi mağlup etmiş olmama rağmen seviyem yükselmediyse, bundan sonra aman aman bir seviye artışı bekleyemem artık.
「 Aslında, şu gerçek kahraman olan dördüncü prense aklım takıldı.
Kilisenin Prens Yuugo'yu yeni Kahraman olarak topluma duyurmuş olmasına rağmen, gerçek Kahraman firari olan dördüncü prenstir.
Prens Yuugo'nun doğuştan normali aşkın bir kudrete sahip olmasına rağmen, dördüncü prensin de ondan aşağı kalır bir yanı yoktu.
Böylesi bir yoldaş Kahraman olsaydı eğer, nasıl bir kudrete kavuşacağını sen düşün bir de...
İlginç.
Başarmaya çalıştığım fani limitlerini aşma mevzusunun olanağı bulunmakta.
「İşittiğime göre bu ülkenin dördüncü prensinin neredeyse Prens Yuugo'ya yakın bir kudreti varmış. Her şeyi geçtim, Prens Yuugo bizim algılarımızın dışındaki bir varlık. Böylesi sapkın bir varlığın bize saldırma fikrini aklıma getirdikçe tüylerim diken diken oluyor.
「Hann. Kesinlikle, Prens Yuugo bir sapkın. Bunda hemfikiriz. Ancak bu iyi olamaz.
「 Üstad, giyotine yatmak ister miydiniz?
「Gerçekten kötü bir insanın kötü olduğunu belirtmenin nesinde sıkıntı var ki? Ne, siz gençler bu konuda sesinizi çıkartmayın yeter.
「Böylesi şeyler söyleyerek sizce de prensin o denli tehlikeli yeteneklerinden etkilendiğimizi göstermiyor muyuz?
「"Değerlendirme" yetisi olan benim, karşımdakinin akıllı ya da akılsız olduğunu tartamayacağımı mı düşünüyorsunuz?
「 Evet, haklısınız. Gerçekten "Değerlendirme"gibi bir yetiyi neden 10 seviye güçlendirdiniz ki?
「Peki, prensin hangi yönü kendisinin akıllı olmadığını siz üstadımıza düşündürttü?
「Eğer saymaya başlarsam, bitmez. Söylemem gerekirse, her şeyi.
「Bu yaşlı adam her şeyi reddetti.
「Prens tiranlığını kısa bir süre boyunca sergileyebilecek.
「Üstad, Rengzant İmparatorluğu gelecek nesilleri göremeyecek mi yani?
「Bilemiyorum. Bu ülkede bağlılıklarımın bir nebze de bulunmasına rağmen, büyü varlığımın gelişme arzusu benim için çok daha kıymetli. Ola ki ülke mahvolur, o vakit emekliye ayrılıp sessiz bir yaşam sürmek kulağa çok da kötü gelmiyor.
「Üstadım, siz bu durumu kabullendiniz de, peki ya bizlere ne demeli?
「Bunu da bilemiyorum. Ne arzu ediyorsanız onu yapmalısınız.
Çıraklar ağızlarından iç çekişlerini kaçırdı.
Gökyüzünün diğer tarafına gözlerimi diktim, bir şaşkınlık sardı o anda beni.
Görünen o ki, Prens süzme bir salak.
「Siz zavallı çıraklarım, savaşa hazırlanın.
「Eh?
「Dördüncü prens gözüktü.
「Gerçekten mi?
「Evet. Çoktandır hazırlıklıyız.
Alelacele hazırlanmış çıraklarımı görmezden geliyor ve büyüyü inşa etmeye başlıyorum.
「Peki o halde, Kahramanın gücünü göster bana.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..