1|Sessiz Kılıç -İleriden Kesit-

avatar
516 1

Küresel Savaşlar | Mutlağın Eksisi - 1|Sessiz Kılıç -İleriden Kesit-


  Perde perde dalgalanan pelerini göğün namelerine karışıyor asil bir hava veriyordu ona, uzaktan izleyen için. Asil, kırılmaz, yıkılmaz ve asla yenilmezdi sanki bu his. Tabii bu yalnızca uzaktan bakan gözler için geçerliydi. Yakından bakan birisi, onun asil bedeninin üstüne sıvanmış kan pıhtılarını görür ve ölecek olduğunu düşünürdü. Kısa zaman içinde, ağır yaralanacağı bir savaşa girmiş, rakibini zorla def ettikten sonra aldığı ağır hasarlardan dolayı ölümünü beklediğini bile düşünebilirdi. Yine de kısmen doğruydu son ihtimal. Öyle olmuş ve bu asil beden neredeyse ölümün kucağına yeni doğmuş bir bebek gibi verileceğini hissetmişti savaş boyunca. Acı haykırışlarını sık dağların arasında duyuyor gibiydi hâlâ. Sarsılmaz bedeni ilk defa hissettiği korku nedeniyle titrerken yıllarca verilen emeklerini neredeyse yitirebileceği düşüncesi içini kavuruyor ve buna inanmakta zorluk çekiyordu. Ruhunu kasvet havasına sokuyordu bu inanılmaz duygu. Düşmanını uzun bir süre oyalayıp son gücüyle onu yenmiş olsa da tam olarak yendiğini düşünmüyordu. Biliyordu ki düşmanı büyük bir kaos ortamından çıkmış ve sessizce ruhunu dinlendirdiği bölgesine gelip ona saldırmıştı. O tamamen zinde ve potansiyeli en yüksek seviyedeyken düşmanının potansiyel enerjisi aşağı yukarı yarı yarıya azalmıştı. Buna rağmen, delici gücün ne denli olduğunu ve tüm kıtayı savaş alanına çeviren bu kişinin korkutuculuğunu dehşet bir şekilde deneyimlemişti.

"Usta... Siz iyi misiniz?" Kendisine seslenen genç adamı duyunca gözleri patlamış, kalp atışları normalinin üzerine sıçramıştı. Ürpertici sessizliğin içinde bir ses duymak bedenine şaşırtıcı tepkiler verdirmişti bir anda.  Yine de o dinginliğin efendisi olarak hızlıca sakinleşip arkasına döndü. Kendisi için endişeleri gözünden okunan öğrencisine bakıp samimiyetle dolu, yorgun gülümsemesini ona bahşetti. Bu, 'Artık endişelenme. İyiyim.' demekti. Konuşarak daha fazla yorgunluğa mahal vermek ve acı çekmek istemiyordu. Buradan, daha doğrusu bu bölgeden hemen ayrılmak, acılarını ve hüzünlerini dizginlediği büyük vadisine, klan yerleşkesine geri dönmek istiyordu. Ancak o şekilde ruhuna kazınan bu yaradan kurtulabilirdi.

   O büyük savaşlarda savaşmamıştı, büyük yıkımlar görmemişti lakin bedenini sürekli olarak  kendisi için en iyisini yapmaya uğraşması bu seferlik galip gelmesine fırsat vermişti. Bir daha böyle bir olayda ve düşmanının gücündeki birisiyle karşılaştığında bu şekilde büyük bir şansa sahip olamayacağını biliyordu. O adam çok güçlüydü ve böyle bir adamı düşmanının başına sarmak bile istemezdi doğrusu.   

     Onun içinde bulunduğu klanı bu bölgeden oldukça uzak ve kesinlikle güvenilir bir yerdeydi. Rahat ve huzurlu yaşamak için bu tip güçlere başvurmuyorlardı. Çoğu kişi tarafından bilinen Sessiz Kılıç Klanı idi bu klan. İçindeki herkes güçlerini geliştirse de herhangi bir olay patlak vermemesi için Özel Kırlangıç taşıyla güçlerini gizliyorlardı. Bu taş karşı tarafın potansiyel enerjisinin ölçülememesine sebep oluyor ve görevini layığıyla yerine getiriyordu.  

   Onlar sıradan potansiyel enerjileri olmayan insanlar gibi yaşıyorlar ve refahları için bunu kesinlikle gizli tutup klan içindeki herhangi bir kimseye zarar vermiyorlardı. Fakat kendilerini güçlerini gizlemeleri sebebiyle hafife alan ve tehdit eden farklı tür klan grupları konu olduğunda ses çıkarmadan onların önünü kesiyorlar, anında ruhlarının cehennemle buluşmasında öncülük ediyorlardı. Düşmanlarının sessizce ve kılıçtan hallice seslerini kesmelerinden dolayı klan ismi Sessiz Kılıç'tı. 

   Başvurdukları bu yol en iyisi ve en güvenlisiydi. Başka bir yola girseler kan ve vahşetin canavarlığından mutlaka pay alacaklardı. Kimse de bunu istemiyordu klanda.

   Genç adam arada sırada ustasının görünüş açısından narin ve kanlı bedenine bakıyor ve endişeden dolayı yüzünün buruşmasını önleyemiyordu. Büyük bir pişmanlık kendi bedeninde kol gezerken gözlerinin önünü göremiyor, bazen takılıp düşme  tehlikesine giriyordu. Bu azdı bile onun açısından, 'keşke düşsem de biraz olsa yaralansam da içim ferahlasa' diye düşünüyordu.

Ardından ustasının sert ve emir verici sözlerini duydu. Tüyleri diken diken olurken bir anda durmuş ve ona kötücül bakışlarını atan ustasına dönmüştü gözleri.

"Artık şu endişenden vazgeç! Senin aurandaki pişmanlık yüzünden boğuluyorum! Hiçbir şey senin suçun değildi... Açıkçası biraz... biraz şanssız bir öğrencim var."

"Usta... Ben çok endişelendim açıkçası. O adam oldukça keskin ve patlak bir potansiyel enerjiye sahip. Siz... siz onu mağlup etseniz de oldukça yaralı görünüyorsunuz. Tedavi edilmeniz gerekli gibi."

  Genç adam yanından  geçip giden ustasıyla afallasa da hızla peşine düştü. Normalde olsa asla ustasının dengi olamazken açıkça ustasının enerjisindeki noksanlıklar ona yetişmesine olanak sağlıyordu. Bu gözünü korkutmaya yetecek kadar ciddi olduğunu gösteriyordu yaralarının. Çünkü ustası ne olursa olsun ondan daha hızlı oluyordu her seferinde. Ustası ona eğitim verirken enerjisini içinde kendisine  denk olacak şekilde bastırıyor ve onunla birlikte aynı eğitim alanlarında çalışıyordu. O zaman bile her görevinde ona yetişmesi imkansız oluyordu. O, seviye atlayıp hızı ustasına denk olana kadar sürekli aynı görevi tekrar tekrar yapıyordu ve seviye atladığında ustası bastırdığı enerjisinden bir kısmını ona denk olacak şekilde yeniden ortaya çıkartıyordu. Ustasının bir seviye baskısını kaldırmasıyla hızı daha fazla artıyor yine yetişmesini imkansız kılıyordu. Kendi seviyesi bir üste çıktığında ise yeni bir eğitim görevi veriliyor, bu sürekli tekrar ediyordu. Bu yüzden ne olursa olsun ona yetişmesi imkansız olmalıydı çünkü baskıladığı herhangi bir enerjisinin olmadığını biliyordu. Buna rağmen ona yetişebiliyorsa ustası gerçekten ölümle burun buruna gelmişti.

  Ustasının hızı gittikçe düşerken onun hemen ardından onu takip ediyor ve eğer yıkılırsa diye onu tutmak için yerini ayarlıyordu. Ve sonunda asil beden arkasına doğru yaprak gibi süzüldü. Genç adam ustasının kollarının altından tutarken yavaşça onu dizlerinin üzerine yatırdı. Ustasının yüzüne baktığında ise dudağının kenarından akaç uzun çizgi gözlerinin inançsızlıkla dolmasına sebebiyet vermişti.

"Us.usta! Usta!" Bağırışları ustasının yüzünü buruşturmasını sağlamıştı bir anda.

"Henüz ölmedim... Ama acele etmezsen cehennem benim için yakılıyor olacak." Fısıltılı ve naif sesi öğrencisine ulaştığında öğrencisi titremiş ve gözlerini belertmişti. Nasıl ölümden bu denli kolay bahsedebiliyor? Nasıl bu kadar korkusuz? Sorular zihnini doldururken ustasının kendisine baygın baygın baktığını görünce gözleri kararlılıkla dolup taştı. Bu taşma bedenine de kuvvet vermiş, ustasının bedenini sıkıca kavrayıp kaldırmıştı. Derin bir nefes alıp,
"Biraz daha dayan usta. Klan çok uzakta sayılmaz." İkisi de uzak olduğunu biliyordu.

Ustasından ses çıkmasını beklemeden potansiyel enerjisini ustası ve kendi vücudunun etrafına sardı. Ustasının çok zamanının kalmadığını ve kısa süre içerisinde bilincini kaybedeceğini fark etti bunu yaparken. Bu hareketlerini daha da hızlandırmış, ruhunun derininden gelen itaat ile hızını maksimuma çıkarmıştı. Bu yaptığı tehlikeli olsa da bunu umursayacak ve başka çözüm bulabileceği vakti yoktu. Tehlikeli olmasının sebebi ruh enerjisini tüketerek hızlanıyor olmasındandı. Potansiyel enerjisi henüz düşük olduğundan, kendisinden oldukça yüksek alemlerde gezinen ustasını korumak için neredeyse tüm potansiyel enerjisini ona sarmıştı. Eğer kendisi ve ustasına aynı sarmayı yapsaydı kesinlikle güçsüz kollarıyla ustasını taşıyamaz, onun gücü dolayısıyla zarar görür ve daha klana varmadan ustası ölürdü. Kendisi ise kısa süreliğine de olsa potansiyel enerjisi olmadan kalırdı. Bu da kendisi içinde ölüm demekti. Çünkü nerede  ve nasıl koşullarda enerjisinden yoksun kalacağını seçemezdi, hiçbir insanında herhangi potansiyel enerjisine sahip olmayan bir çocuğa acıyacağını da sanmıyordu. Üstelik üzerindeki kıyafetlerde sıradan değil, nakışlı ve tamamen gösterişli kıyafetlerdi. Kesinlikle acımazlardı. Bu yüzden tüm potansiyel enerjisini ustasını taşımaya harcamış olacağı için kısa süreliğine de olsa ruh enerjisini kullanmak zorunda olduğunu fark etmişti. Ruh enerjisi çok işe yarar olsa da ve hatta hızını çok arttırsa da bu kişinin dezavantajına dönüşüyordu uzun süre kullanılmasıyla. Kişinin daha hızlı yorulmasına ve ileride potansiyel seviyeleri her atlamaya çalıştığında ruh gücü ne denli düşükse o kadar zor olmasına sebep oluyordu. Fakat o bunları çoktan aşmıştı. Ustasını kurtarmak ve onu sağ götürmek amaçları arasına girmişti. Ve kesinlikle bunu yapacaktı.

   Saatler geçse de yollar bitmiyordu. Neredeyse iki saati aşkın bir süredir  yoldaydılar, bu süreç içerisinde sürekli olarak ruh gücünü ve potansiyel gücünü kullanıyordu. Bedeni yorulsa da zihni hedef belirlediği kurtarma içgüdüsüyle ilk andaki kadar açıktı. Muhtemelen evine vardığında büyük içsel ve ruhsal yaralanmalarla düşüp kalacaktı ama ustası için canından vaz geçebilecek yüreğe sahipti. Ustasının bir sözünü asla unutamıyordu nedense.
"Ustan olarak seni eğiteceğim lakin unutma ki bu bağ arkadaşlık bağına benzemez. Kalp ve akıl ister. Akıllı olup sana karşı gelen her şeyi püskürtürken, kalbinle gerçek bir insan olabilirsin.  Unutma! Güç vahşidir, barış uysaldır. Ancak barışın uysallığı güç geldiğinde mutlaka bozulur!"

Güç onun için önemli değildi fakat bu dünyada yaşamak istiyorsa mutlaka ona sahip olmalıydı. Güçlünün güçsüzü ezdiği, zenginin fakiri karaladığı bir dünyaydı burası. Mutlaka o güce sahip olmalı adımlarını akıllıca atmalı, kalbine de akılıyla hareket edemediği yerde söz hakkı vermeliydi.
Gerçekten de ustasıyla aralarında olan bağ arkadaşlık bağına benzemiyordu. Daha çok, kendisine yakın hissettiği bir akrabası yerine geçiyordu.

    .. ..  .. ..  .. ..  .. .. 

Sarayın koca  kapısı ahenkle ve sessizce açılırken uzakta olsa da harap olmuş beden görülebiliyordu. Kucağında birisini taşıdığı apaçık belli olurken sarayın içindeki herkes acil duruma geçmiş gibi hızlıca, gelen kişilere doğru gittiler. Gelenler genç adam ve ustasıydı.

Genç adam kucağından aceleyle alınan ustasının durumuna bakamadan ardına doğru yıkıldı. Neredeyse dört saatlik bir yolculuk çekmişti, kendisini sarayın kapısına kadar zorlamış, tüm gücünü  harcamıştı neticede. Buraya kadar gelmesi bile mucizeydi.


||||||||||||||||||||||||||


Çokça, bolca (merak edenler için) merak etmeler dilerim. 2 ay sonra bomba gibi dönmek ve yazmak dileği ile, hoşça kalın. Allah'a emanet. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46914 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr