[15 Ocak 917 Saat:01.20]
Annem çocukken bana her olayda sakin kaldığımı ve neredeyse hiç ağlamadığımı söylerdi . Soğuk bir ocak gecesi yerler bembeyaz kar iken kıpkırmızı olacağı aklıma gelmemişti . İmparatorluk tarafından gönderilen şövalyeler bütün köyü yakıp yıkarken ben sadece kilerde bekliyor ve dışardan gelen sesleri duymaya çalışıyordum . 15-20 dakika içinde soğuktan donacakken dışarıdan artık ses gelmiyordu . Korkarak kilerden çıktım . Karşımda sönmek üzere olan sobayı tekrar harlandırmak için yanına yaklaştım . Sobanın hemen yanindaki , evin kapısı hafif aralanmış içeriye buz gibi hava giriyordu . Kapıya yanaşıp kapıyı örtecekken kapının kenarında birşey olduğunu fark ettim . Kapının kenarındaki bu şey annemin eli idi . Annem son anlarında eve girmeye çalışmıştı . Bir süre annemin cesedine bakakaldım . Gözümden yaşlar dökülürken tüm gücümle annemin cesedini içeri taşıdım . Sırtından 2 ok girmişti ve biri annemin kalbini delmişti . Hemen dışarı koştum ve o tablo hala gözlerimin önünden gitmiyor . Beyaz kar kasabamın sakinlerinin kanı ile kırmızıya boyanmıştı . O anda elim ayağım boşaldı ve annemin kanı sayesinde boyanan evimizin önünde yere yatmış ağlamaklı idim . Aradan 5 dakika geçmişti babamın cesedini içeri taşımıştım . Bana kılıç kullanmayı öğreten babam artık sadece donmuş bir vücuttan ibaretti . Artık annemin et sotesini bir daha yiyemeyecektim . Sabah olana kadar ağlarken uyuya kalmıştım . Uyandığımda komşu köyün muhtarının evinde uyanmıştım . Bana yaram olup olmadığını sormuştu ve anlatmaya başladı . İmparatorluk sınır köylerine yüksek vergiler koymuş ve ödeyemeyen olursa tüm köy yok edilecektir . Fermanını salmıştır maalesef köyümüzün durumu o kadar iyi olmadığından öldürülmüştük . O gün bir söz verdim ; Artık bir daha ağlamayacak ve Tüm İmparatorluk aileleri ve bu emri verenleri canice işkenceler edip köyüme olanların intikamını alacaktım . Muhtara Tresp şehrinde bir teyzem olduğunu söyledim . Her yıl annem ile teyzemi ziyarete giderdik . Muhtarla babam arkadaş olduğundan beni tanıyordu ancak teyzemi tanımadığını ve ismini söylememi istedi . Adı Freya Erde idi . Muhtar tamamdır nerede oturuyor biliyormusun diye sordu ben bilmediğimden ( Hayır bilmiyorum ) demiştim . Tamam o zaman ben arkadaşlarıma sorgulatayım yakında iletişime geçeriz sen merak etme dedi bana . Yataktan kalkarken masada bir bez torba olduğunu fark ettim . Yaklaştım bezin annemin bana örmüş olduğu kazak olduğunu fark ettim . Kazağın altında babamın aile yadigarı olan siyah katanasını gördüm babam bana bu katananın benim olacağını söylerdi . Katananın yanında bir torba vardı bu torbada evinizdeki değerli maddeler ve biraz para vardı . Annemin altın saç tokası vardı sanırım bu annemin ailesinden bir yadigardı eşyaları karıştırırken elime bir damla gözyaşı döküldü dayanmaya çalıştım ama olmadı ne kadar duygularımı bastırsamda olmuyordu ağlarken yere yıkıldım aklımdan su sözler çıkmıyordu ; Kurin bir gün baban ve ben ölücez kendini korumayı öğrenmelisin ve bir gün sende çocuğun olursa ona kendini korumayı öğret . Bu sözler neden aklıma geliyordu ama sanırım anlamıştım annem bana dik durmam ve duygularıma yenilmemem gerektiğini söylüyor gibiydi . Biraz yatmaya karar verip yatağa geçtim . Sürekli rüyamda annem ve babamı görüp duruyordum bana gülümsüyorlardı . Önceden evde miskinlik yapabilmek için girmediğim dövüş okuluna girecek ailemin ve köyümün intikamını alacaktım . Akşam yemeğinde muhtarla bunu konuştum bana Tresp şehrinde güzel bir okul olduğunu söyledi ve okula alımlar 3 ay sonra seçmelere alınacak dedi . O zaman 3 ayım var dedim içimden . Eğer oraya gideceksen seni kılıç konusunda eğitebilirim demişti muhtar . Bende lütfen bana öğretin demiştim . Yarın sabah saat 9 da kapının önünde ol demişti . Akşam yemeği bitince yük olmamak için sofrayı kaldırıp bulaşıkları yıkamıştım ve sonra odama çıkıp babamın kılıcı üstüne yemin etmiştim; İntikamımızı alacağım . Artık yatağa geçtim ve uykuya daldım .
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..