LMS 12.7: Gökteki ve Yerdeki Zaferler

avatar
4712 17

Legendary Moonlight Sculptor - LMS 12.7: Gökteki ve Yerdeki Zaferler


Çeviri: AFMbey-nim

Düzenleyen: Gandalf

 

 Ganimet kulesinin kazanımları sayesinde savaş biraz daha dayanılır hale gelmişti.

 

fakat unicorn ve pegasusların direnişleri yüzünden her bir savaşta 2-3 pratisyen ölüyordu.

 

Daha iyi zırhları vardı ve levelleri yükselmişti ama buna rağmen yine de çok sayıda düşman vardı.

 

33’üncü kalede savaşıyorlardı.

 

Surka unicorndan bir darbe aldı ve öldü.

 

Bu Savaşın ardından,ekip üyeleri hariç, geriye sadece 212 pratisyen kalmıştı.

 

 Geomchi kendine kızarak;

 

“O zayıf kız ölürken yanında olamadım.”

 

Ardından weed kafasını öne eğerek;

 

“Hayır. Bu benim sorumluluğumdu. İhmal ettim, ekip üyelerimle daha iyi ilgilenmeliydim.”

 

“Hayır. İyi bir örnek/lider olamadım.”

 

“Bence, bundan böyle eğer bir kişi bile ölecek olursa yemek yememiz yasak olsun.”

 

“Böyle mi düşünüyorsun?”

 

“Aynen.”

 

“Peki o halde. Bu seviyede bir cezalandırma bence de etkili olur. Todeum da yaptığımız bu savaşlarda şimdiye kadar gayet iyi beslendik, öyleyse bundan sonra bir kişi bile ölürse yemek yemek yok.”

 

Eğitmenler ve pratisyenler açısından, Todeumdaki savaşlar iyi bir eğitim olmuştu. Dostluğu güçlendirmiş, dayanma gücü sağlamış ve oyundan zevk almayı sağlamıştı.

 

Bu yüzden, Todeum, güçlülere karşı savaşılarak güç kazanabilecek mükemmel bir yerdi.

 

Kılıç ustalığı çok da gerekli değildi,; sakin ve sağlam bir zihin daha iyi bir silahtı.

 

Birçok pratisyen ölmüş olmasına rağmen, savaşmak hala eğlenceliydi.

 

Surka sadece basit bir kızdı ama onun ölümüyle birlikte savaşlar artık eğlenceli olmaktan çıkmıştı.

 

Weed ilan etti:

 

“Kimse ölmeyecek. Aksi halde kimse yemek yiyemez!”

 

Todeum kalelerini canavarlardan kurtarmanın ardından, kurtulan vampirler de savaşa katıldılar!

 

Weed’in karizma ve liderlik statlarının kullanma vakti gelmişti..

Unicorn ve pegasuslara karşı sayıca üstün gelmek istiyorlardı.

 

Şimdiye kadar serbest kalan vampirlerin sayısı 4600 idi.

 

Bu kurtulan zayıf ve sıradan vampir aileleri, savaş ne zaman zora girse mücadeleye katıldı.

 

Onlar için, savaşmanın tam zamanıydı.

 

“KAYBOLAN..ŞEREF..VE..GURURUNUZU..GERİ KAZANMAK…İÇİN..SALDIRIN..DÜŞMANINIZA..!!”

 

 

Kükreme yeteneğini kullandınız.

 

Tüm müttefiklerinizin morali %200 artacak.

 

Kargaşa/düzensizlik azaldı.

 

Liderlik 5 dakikalığına %200 artacak.

 

 

“Biz vampirler bizden olmayan birinin peşinden gitmeyiz, ama weed mantıklı biri olduğunu kanıtladı.”

 

“Söylediği sözler bize hep fayda sağladı.”

 

“Unicorn ve pegasus eninde sonunda mağlup olacak düşmanlardır.”

 

Erkek vampirler pelerinlerini uçurarak canavarları aşağıladı.

 

“Ohohohohoh! Hey bana bakar mısın. Kanından bir damla almama izin ver.”

 

“Kak kak kak. Bizim dünyamıza saldırırsınız he, asıl düşmanlarınız kimmiş göstereceğiz size.”

 

“Geliyorlar. Bu diyarların asıl sahipleri kimlermiş gösterelim onlara.”

  

Vampir kraliçelerinin kıyafeti çok gösterişliydi. Kıyafeti tamamen deridendi ve vücudunu sarmıştı. Ayrıca, kırbacı vardı.

 

Kraliçeler, hep bir ağızdan ahenk içinde ağıt şeklindeki büyülü ilahilerini söylüyorlardı.

 

Geçmişte, birçok Freya kilisesi şövalyesi bu aldatıcı tuzaklara düşmüştü.

 

 “Euhuhyuhyuhyung!”

 

“Yihihing!”

 

Unicornların boynuzları pembe ışık şeklinde yanmaya başladı.

 

Bu, akıllarını ve büyü yeteneklerini direniş için kullanmalarını sağlayan bir mekanizmaydı. Unicornlar kara büyüye karşı bağışıklık sahibiydi.

 

Fakat kraliçeler büyülerini göndermeye devam ettiler ve canavarları rahatsız etmesi için böcekleri çağırdılar.

 

Diğer vampirler de yarasaya dönüştüler ve canavarların başına üşüştüler.

 

Canavarlar güçlü bir şekilde direndi ama yarasalar kene gibi yapıştı ve kanlarını emmeye başladılar.

 

Chyureureup!

 

Yarasalar hasar alıyorlardı ama kan emdikleri için iyileşebiliyorlardı.

 

Yarasalar gerçekten de çetin ve iğrenç rakiplerdi.

 

Vampir kraliçeleri, sürekli büyüleri ve çağırdıkları sayısız böcek ile, düşmanlarını büyük bir ızdırabın içine sokmuştu.

 

Ama buna rağmen, hemen her savaşta en az 200 vampir ölmüştü.

 

Hatta birçok savaşta, ölen vampir sayısı 300 den fazlaydı.

 

Ama bu savaşlar sayesinde, hayatta kalan vampirler karakterleri gereği,daha çok güçlenmişti.

 

Vampir doğası!

 

Çok güçlü silahlar.

 

Vampirlerin her avlanışında, kazanılan tecrübe çok yüksekti ve ayrıca uyum yeteneklerini geliştirmelerine katkı yapıyordu.

 

Unicorn ve pegasustan emilen kan ile, vampirler canavarların büyü saldırısı ile verdikleri hasarı azaltabiliyordu.

 

Vampirlerin güçleri, canavarların kanını tamamen emdiklerinde geçici olarak artıyordu.

 

Bu vampirler Weed’e ve Geomchilere çok büyük takviye kuvvet oldular.

 

Vampirlerin büyük kayıplar verdiği savaşlarda, Geomchiler bir kişi bile kaybetmediler.

 

Vampir kayıpları fazla olmasına rağmen, yine de ortada güçlü bir vampir ordusu vardı!

 

Weed vampir lejyonunu tamamen kontrol altına almıştı.

 

Art arda gelen zaferlerin sayesinde, vampirler adeta Weed’in kolunun uzantısı gibi hareket ediyordu.

 

*Ttiring!*

 

 

Vampir Lejyonu tamamen kontrol altına alındı.

Vampirler sizi karanlığın hırslı lideri olarak kabul etti.

 

Vampirlerin size olan sadakati size kötü şöhret getirdi.

 

Vampirlerle samimiyet en yüksek seviyeye çıktı. Kanını içmen için en lezzetli kadın boynunu sana verebilirler.

 

Kötü şöhret 350 puan arttı.

 

Liderlik 2 puan arttı.

 

Karizma 5 puan arttı.

 

 

 

Kazanımlar pek de iyi değildi. Bazıları olumsuzdu.

 

Kötü şöhret bazen görevlerde işe yarayabiliyordu ama bazen bu kötü şöhretin sonuçları kötü de olabiliyordu.

 

Köylüler bu kötü şöhret puanını görüp kaçabilirlerdi ya da puanın sahibini kovalayabilirdi!

 

Her durumda, Weed’in şu âna kadarki sahip olduğu kötü şöhret endişe edilecek kadar yüksek değildi.

 

‘Mesele kötü şöhret ise, kiliseye bağış yaparım ya da kilise için görev tamamlarım, çözerim meseleyi.’

 

Onun kiliseye bağış yapması tabii ki de pek muhtemel değildi ama kötü şöhretten kurtulmak için en iyi yol buydu.

 

Ama asıl problem başkaydı.

 

*Ttring!*

 

 

Masum pegasusu avlamak için aşağılık vampirlere katıldınız.

 

İşlediğiniz her kusurlu hareketin karşılığı olacak.

 

 

 

Weed’in alnı kıpkırmızı oldu.

 

Katil damgası!

 

Herhangi bir kimse kızıl damgayı farkedebilirdi.

 

“Neden böyle bir damga yedim ki?” Weed üzüntüyle dedi.

 

Damgayı başka biri yeseydi bu çok adil olmazdı.

 

Ama gruplar halinde savaşırken bile tek damga yiyen o olurdu.

 

Damgayı yemenin çok ciddi yaptırımları vardır.

 

Diğer oyuncuların saldırılarına karşı savunmasız kalmanın yanı sıra, item düşürme oranı çok düşerdi.

 

Görevleri kabul etmek daha zorlu hale gelir ve damgadan kurtulmak daha da zorlaşır.

 

“Neden damgayı sadece ben yedim ki?” Weed gibi biri bile sitem etti.

 

Pale bir süre bekledi ve en mantıklı cevabı verdi:

 

“Çok fazla unicorn ve pegasus öldürdüğün için olabilir mi?”

 

En yüksek levelde olan ve en çok hasar verme gücü olan kişi Weed’di. Ve tabi bir de en fazla canavar öldüren kişiydi.

 

Romuna, Pale’in ardından ekledi:

 

“Todeum’a gelmemizi öneren kişi Weed-nim’di.”

 

Irene, kafasını onaylar şekilde sallayarak:

 

“Tüm bu kötü olayların azmettiricisi Weed.”

 

“…….”

 

Irene tüm bu olanların nedenini bildiği için, Weed ırene’ye sitem etmedi.

 

Ama Geomchiler,diğerlerinin aksine, Weed’e gıpta ile bakıyorlardı.

 

“Damga çok çılgın görünüyor.”

 

“Adam gibi adam.”

 

“Katil olduğunda baya bi meşhur olmuşsun öyle diyorlar.”

 

Katil damgası vampirler tarafından hoş karşılandı.

 

“En başından beri iyi bir adam değildi zaten.”

 

“Onun hakkında beklenti sahibi olmakla hata etmemişiz.”

 

“Buyur al, biraz kaba bir hareket gibi görünse de, dişlerini arkadaşın boynuna geçirebilirsin(kanını içebilirsin).”

 

Vampirler tarafından övülmenin ardından, Weed todeum kalelerine saldırmaya devam etti.

 

Weed vampirlerden gelen takviye kuvveti iyi ve etkili kullanıyordu.

 

Irene’nin kutsal iyileştirme gücü sadece insanlarda işe yarıyordu. Kutsal güç Vampirlerde işe yaramıyordu.

 

‘Hıh, kutsal güçler bile vampirler için zehir.’

 

Vampirlerin istediği şey kandı!

 

Ölmek üzere olan vampirler, cömert bir ‘kan bağışı’ ile canlanabilirlerdi.

 

Can alan vampirlerin kurbanı olan pegasus ve unicornların sayısı artıyordu.

 

Vampirlerin levelleri yükselmeye devam ediyordu.

 

Diğer yandan, Weed’in ekibindeki üyelerin elde ettiği ganimet ve tecrübe azalıyordu ve bu azalma kaçınılmazdı.

 

Yapılan savaşlarda ölen vampir sayısı fazlaydı ama ölenlerden daha fazla sayıda uyanan vampir olduğu için vampir sayısı sürekli artıyordu. 

 

Tori’nin ailesi Jinhyeo vampirleri de uyanmıştı ve güçlenmişti.

 

Diğer vampir lordları teker teker uyanıyordu.

 

Bu Lordlar farklı vampir türlerine liderlik ediyorlardı.

 

Rüya vampirleri:

 

Felç ve sersemlik yaratmak için ilüzyon kullanan soyut varlıklar.

 

Gölge vampirleri:

 

Bu tür vampirler düşmanlarına saldırmak için karanlıkta pusuya yatarlar. Kendilerini sadece saldırı anında belli ederler ve bu ani saldırılar tepki vermesi çok zor saldırılardır.

 

Suikast vampirleri:

 

Bilinmeyen bir vampir türüdür.

Elit ve sanatsever aristokrat vampirlerlerden farklıdır. Birbirlerine benziyor olsalar da aynı sınıfta yer almazlar.

 

Güç! Yiğitlik!

 

Aşırı güçlü tuhaf canavarlar gibi, başları, kolları, göğüsleri ve tüm vücutları kılla kaplıydı.

 

Büyü gücü olmayan doğuştan savaşçılar.

 

Onları diğer canavarlardan ayıran tek fark pelerinleri ve keskin dişleriydi.

 

Weed’in kontrolü altındaki bu vampirler toplam 5000 kişiydi, ama bu sayı, her ne kadar weed’in kontrolü çok sıkı olsa da Weed’in liderlik kapasitesini aşıyordu.

 

100’den fazla vampir weed’in kontrolünden çıkmıştı.

 

Bu sıkıntıyı daha önce orkları ve elfleri yönettiği zaman da yaşamıştı. Eğer sayı liderlik kapasitesini aşarsa, kontrol altındaki kitle emirlere uymayabilir ya da kendi başına hareket edebilirdi.

 

Weed kontrolü elden bırakmamak için liderlik, kükreme, karizma ve samimiyet yeteneklerini sonuna kadar kullanıyordu.

 

Weed taşkınlık yapan/kontrol dışına çıkan vampirleri ork Seechwi’ye devretti.

 

***

 

Ork Seechwi.

 

Gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldı ve verdi.

 

“Chwiik, ork bedeniyle, rahat haraket edemiyorum, chwichwit!”

 

Öne eğilmek istediğinde katman katman olmuş göbeği engelliyordu.

 

Ne zaman hareket etse belindeki yağ katmanları sallanıyordu.

 

Ffs!

 

Her hareket edişinde nefes nefese kalıyordu.

 

“Alınmaca gücenmece olmasın ama Ork olmak şaka gibi! Chwickwhik!”

 

Seechwi mükemmel bir şekilde yalnızlığın tadını çıkarıyordu.

 

Bu zamana kadar savaşlar esnasında, yapacak başka bir işi yoktu.

 

Sadece kendiyle ilgilenmek!

 

Sadece bazı ayak işlerini yapmakla görevlendirilmişti.

 

Ama artık görevi değişmişti.

 

 

Grup yönetme yeteneği oluşturuldu.

 

Grup yönetimi yeteneği 1 (%0)

 

Yeteneğin seviyesine bağlı olarak, Ork karakterinde 35 üyesi olan bir ork birimini yönetebilir.

 

Ork dışındaki türler açısından, 20 kişilik birimi yönetebilir.

 

Yeteneğin seviyesine bağlı olarak, liderlik etkisi %3 arttı.

 

Tüm ekip üyeleri ve birim  güç, çeviklik, dayanıklılık ve fiziki direnç statlarında artış kazanabilirler.

 

Tüm ekip  üyeleri ve birimin EXP si %2 artar.

 

Tüm ekip üyeleri ve birimin sersemlik ve korku direnci arttı.

 

 

 

Liderlik yeteneğindeki artışın grup yönetimi yeteneğinde ekstra etkisi var!

 

İnsan ırkı açısından, göreve göre biraz fark olsa da, insanlar genellikle 5 kişilik ekip oluştururlar.

 

Daha sonra, liderlik yeteneği 50 puan arttığında, ekibe 1 kişi daha dahil olabilir.

 

Orklar bu kuralın dışındadır.

 

Görevin başlangıcında, avlanmak için 10 veya 20 kişilik ekip kurabilirler.

 

Seechwi açısından, grup yönetimi yeteneğini elde ettiği için, emri altındaki ekibin üye sayısı daha fazlaydı. 

 

Seechwi ekip üyelerini güçlendirebiliyordu ve bunun yanında ayrıca canavarları da yönetebiliyordu.

 

“Wi, bu kazandıklarım sayesinde, ben de güçlüyüm, chwiik! Bir ork olarak değil bir komutan olarak yönetmek… Chiwiicwichiiik!” 

 

Seechwi hüzün yaşlarını sildi ve rahat rahat hava atarak gezinmeye başladı. Dışarıya sarkmış göbeği ve çirkin sümüklü burnu ile.

 

“Chwichwichwit. Eğer dediklerimi iyi dinlerseniz ve emirlerimi yerine getirirseniz sizi birsürü lezzetli yemekle beslerim!” Seechwi emri altındaki vampirlere seslendi.

 

Seechwi, Uzaktan seyrederken,  Weed’in yönetim yeteneği hakkında şüpheleri vardı. Ama şimdi bu fikri değişmişti.

 

‘Şu vahşi Geomchiler. Onlara Weed’den başkası liderlik edemezdi.’

 

Seechwi’nin Geomchiler hakkındaki ilk izlenimi çetin ceviz olduklarıydı.

 

Kısa saçlı, vücutları ork büyüklüğünde ve kaslı..

 

Saldıracakmış gibi bakışlar…

 

Yanlışlıkla da olsa Bu bakışlara maruz kalanlar sürekli olarak aman dilemek zorunda kalırdı!

 

Verdikleri gözdağı alışılmışın dışındaydı.

 

Hatta öyle ki, sıradan insanlar onların yanından geçerken ezilip büzülüp yollarından çekilirlerdi.

 

Düşünün ki,  500 tane Geomchi bir arada. Onlara emir verebilecek kadar taşaklı kim var ki..

 

Gururlu ve inatçılardı. Ayrıca, sürekli savaşıyorlardı.

Gittikleri her yerde sorun yaratıyorlardı.

 

Ama Weed’in karşısında kuzu gibilerdi.

 

‘Yemek yediklerinde problem çıkartmıyorlar. Sonrasında tüm herşeyi bir kenara bırakıp savaşa dalıyorlar.’

 

Weed’in yaptığı yemekler çok lezizdi ve devamı gelecek türdendi.

 

Seechwi ayrıca, başlangıç yemeğine dalan kaç tane el olduğunu bile hesaplayamamıştı.

 

Geomchiler ilk bakışta çok basit ve sıradan insanlarmış gibi görünse de onları yakından tanıdıkça davranış şekillerini anlamak çok güçtü.

 

Ama aslında onları tanımaya başladıkça problemlerinin ne olduğu anlaşılabilirdi.

 

Geomchilerin birçoğu 30 yılı aşkın bir süredir sıkı disiplin altında yaşamıştı.

 

Yemekleri genellikle tavuk göğsü ya da yumurtanın beyazı idi ve bıkkınlık vericiydi.

 

Geomchilerin Dojang’daki Beslenme şekilleri çok basitti.

 

Her öğün 300 gram sossuz/sade haşlanmış tavuk göğsü.. 10-20 arası adet tuzsuz yumurta..

 

10 yıldan fazla süre bu hayatı yaşasanız sakız çiğnemekten bile daha fazla zevk alırdınız.

 

Izgarada balık, tavuk, et… sadece bunlar bile Geomchilerin kalplerinin güm güm atması için yeterliydi.

 

Etin mangalın üzerine koyarken çıkardığı ses ve görüntü ağızlarının suyunu akıtıyordu.

 

Royal Road’daki bu hareketlerin gerçek hayattaki bedenlerine bir etkisi olmadığı için, Geomchiler kendilerini açgözlülüğe ve oburluğa teslim etmişlerdi.

 

Her ne zaman güçlü bir rakiple karşı karşıya gelseler, topladıkları enerjiyi dövüşte kullanıyorlardı.

 

Korktukları tek şey açlıktı!

 

Yemeğe hayran olan basit ve korkusuz adamlar…

 

Onların dizginlerini elinde tutan kişi Weed’di.

 

‘Weed onları yemek ile evcilleştiriyor. Belli ki onlara lezzetli yemekler veriyor. Eğer onlara yemek vermezse nankörlük ederler ve Weed onları elinde tutamaz.’

 

Weed, ekip liderliği yeteneğini ve bu keşfin lideri olma gücünü sonuna kadar kullanıyordu. Hatta bu yeteneklerinin sınırını aşmıştı.

 

Diktatörlükle yönetilen gelişmemiş 3. Dünya ülkesini bile yönetebilme kabiliyetine sahip tanınmış müstesna bir kişilik.

 

Yetenekli politikacı, fitneci, iftiracı! Tam bir dikdatör!

 

Weed yüzünden, Geomchiler ve Pale gibi sıradan oyuncuların her yerde olumlu tepkiler alması ve hoş karşılanması normaldi.

 

‘Yemeklere güçlü uyuştucular koyuyor da olabilir.! Karizma ve liderlik ancak böyle bu kadar yüksek olabilir. Katıksız pislik tanımına tam olarak uyuyorsun.’

 

O andan itibaren, Seechwi de muhtemelen Weed’in elinden içtiği içkiden sarhoş olmuştu.

 

***

 

Weed’in emri altındaki vampir ordusu savaşlarda artık daha dayanıklıydı.

 

Ordu büyümüştü ve güçlenmişti.

 

Bu nedenle de EXP kazanma ve item elde etme oranı oldukça düşmüştü.

 

EXP puanları vampirler arasında dağıldığı için artık fazla tecrübe puanı kazanılamıyordu.

 

“Haydi diğer kaleye gidelim.” Weed sert bir ses tonuyla dedi.

 

Şimdiye kadar olan tüm savaşları kazanmış olmalarına rağmen, Weed’in yüzünde hala memnuniyet ifadesi yoktu.

 

Onun gibi bir liderin, böylesi kriz durumlarında yapması gereken davranışlara uymuyordu bu yüz ifadesi.

 

Ama bunun altında yatan sebep hiçbir şey elde edememiş olmasıydı.

 

‘Ölümlerden gelen ganimetlerin hepsi vampirlerindir’

 

Bu durum, Görevin ilerlemesi ile beraber, takviye vampir gücüne en başta zaten ihtiyaç duyulduğu için, beklendik bir durumdu.

 

Aslında vampirlerin toplam kazanımları bahsetmeye değecek kadar fazla değildi. ama gelen ganimetlerin vampirlere gitmesinin sebebi kara şövalye Van Hawk’ın her savaşta güçlü ve etkili bir şekilde savaşmasıydı.

 

Karanlığın şövalyesi. Ölü  şövalye!

 

Van Hawk, unicorn ve pegasuslara ciddi ölçüde hasar verebilen güçlü bir karakterdi.

 

Doğal olarak, ölümlerin ardından düşen itemlerin birçoğu ona gidiyordu.

 

Hızlı bir level kontrolü. Şövalyenin leveli 368 olmuştu.

 

Önceden 200 level civaradındaki sıradan ölü şovalyeler gibiydi ama şimdi ise yüksek levellerdeki canavarlar gibiydi.

 

“Ölü şövalye’nin bilgi penceresi!”

İsim

Van Hawk

 

Ait olduğu grup

Karanlık(darkness)

 

Irk

Ölümsüz

Level

368

Sınıf

Keder verici ölü şövalye

Unvan

Ordu komutanının karanlık yardımcısı

İtibar

7904

Sağlık puanı

126930

Mana

23850

 

Güç

964

çeviklik

675

 

Dayanıklılık

650

 

Bilgelik

220

İdrak kabiliyeti

220

 

Mücadele ruhu

594

Tahammül gücü

455

 

Metanet

315

 

Fiziki direnç

268

karizma

242

 

Liderlik

502

şans

-200

 

İman

-200

Kallamore krallığının sadık şövalyesi.
Karanlığın gücü ile lekelendi ve Ölü Şovalye olarak tekrar doğdu.
Ölümsüzlük lejyonu bünyesinde komutanlık.
Barkhan’ın himayesinde olmak; ama son yıllarda barkhanın kontrolünden çıktı.
Yönetme kabiliyeti olan ve büyük hasar gücü olan ölü Şövalye.

Ölü şövalye, birimin lideridir.

 

Kutsal büyüye karşı savunmasız.

 

Zombileri ve hortlak canavarları kontrol edebilir.

 

4’ten az sayıda kara büyü çemberi kullanıma hazır.

 

Kallamore krallığının kılıç ustalığına tam anlamıyla vâkıf.

               

 

Orijinal bir karanlık(darkness) ordu komutanı.. ölü şövalye!

 

Karanlık(darkness) grubunun has üyesi olduğu için ve bu grubun üyelerini çağırabildiği için ölü şövalye karanlığın üyelerini savaşa çağıırdı..

 

Weed’in şovalyeye devrettiği birimin aldığı hasar, Ölü Şovalyenin karakteristik yapısından dolayı, daha yüksekti. Ama buna rağmen yine de ellerinden geldiği kadarıyla canavarlara saldırmaya çalışıyorlardı. Bu yüzden kimse onlardan yana şikayet etmiyordu.

 

Van Hawk, korkusuz bir ölü şövalye olarak, boss level canavarlara saldırırdı.

 

Weed geçmişi hatırladı.

 

‘Onunla cennet şehri Lavias’ta tanıştığmız zamandan bu yana, beraber birçok yerde bulunduk.’

 

Weed yanında Van Hawk ile beraber, birçok avda galip gelmişti.

 

Weed, arkasını kollayan Van Hawk’a sahip olduğu için, daha rahat ve cesurca savaşabiliyordu. 

 

Son zamanlarda ekip arkadaşlarıyla ve Geomchilerle avlanmış olsa da, çok defa  yalnız başına avlandığı zamanlar da olmuştu.

 

Hatta Seoyoonla beraber kuzeyde avlandığı zamanlarda, yanında Seoyoon olmadığında Weed’e Van Hawk eşlik etmişti.

 

Weed Van Hawk’a nostaljik bir bakış atarak:

 

“Benim has yoldaşım.”

 

“……”

 

“Nefes bile almadan durmaksızın savaşmaya devam et.” Az önceki duygu kayboldu ve Weed bu soğuk kelimeleri söyledi.

 

Böylece, fethetmek için bir kaleden diğerine gitmeye devam ettiler.

 

Vampirlerin sağladığı etkiyi kaybetme ve saldırı gücünün düşmesi korkusuyla, çok az dinlenerek savaşmaya devam ettiler.

 

Vampirler sürekli şikayet ediyordu:

 

“Günde sadece bir kere savaşmak istiyorum.”

 

“Biraz dinlenelim.”

 

Vampirlerin yorulmasını engellemek için Weed bileklerini vampirlere uzatarak:

 

“İçin.”

 

Vampirlerin dayanıklılıklarını artırmak için Weed onlara taze kan sundu.

 

Önce Weed sundu kanını, sonra Pale, Irene ve diğerleri…

 

Şimdi geriye 4 kale kalmıştı!

 

“Huhihihihing!”

 

Altın boynuzlu asil unicornlar ve gümüş yeleli gümüş pegasus vardı.

 

Bu manzarayı gören Zephry biraz gerginlik içinde yutkundu:

 

“Bunlar daha önce hiç ortaya çıkmamış canavarlar!”

 

“Ama sayıları fazla değil. Kanatlardan saldırırsak hallederiz.” Weed sağ eliyle işaret ederek net bir şekilde cevapladı.

 

Sağ eliyle işaret vermesi, emrindeki binlerce vampiri saldırtmak için yeterliydi.!

 

Asil unicornlar ve Gümüş Pegasus birkaç dakika içinde mağlup oldular ve ortadan kayboldular.

 

Diğer kaleleri de bu şekilde fethettiler.

 

Hwaryeong hayranlıkla dedi:

 

“Sanırım Weed mükemmel bir hafıza ile doğmuş.”

 

“Hm?”

 

“Todeum’un coğrafi yapısını hatasız ve eksiksiz hatırladın. Hatta ilk 47 kalenin düzenini bile.”

 

Bu bilgiyi öğrenen ekip de weed’e hayran oldu.

 

Tabii ki bunların hepsi Weed’in hafızası sayesinde değildi.

 

“Bir harita var.”

 

“Harita mı?”

 

“Yurin’den çizim yapmayı öğrendim. Böylece Todeum’un haritasını çıkardım.”

 

Hwaryeong’un gözleri parıldadı. Weed’in çizimini çok merak ediyordu.

 

“Haritayı görebilir miyim?”

 

“Olur görebilirsin.”

 

Weed göğsünden dürülmüş kağıt parçalarını çıkardı.

 

Önce Todeum’un girişinin taslağı çiziliydi ve sonrasında ilk 50 kalenin haritası çiziliydi. Kalelerin çizimi daha küçüktü.

 

Daha sonra, kağıdın büyüklüğünden dolayı, diğer kaleler çizimlerde gittikçe küçülüyordu.

 

Todeum’un girişi ve ilk birkaç kale düzgün çiziliydi ama diğer kısımların çizimi, yollar da dahil, berbattı

 

Hatta kalan kısımların bazılarında çizim yerine sadece açıklama yazıyordu.

 

 

Girişin biraz ilerisinde Kahramanlar kulesinin hemen yanında büyük güzel bir kale var.

 

Etrafı elma ağacı ile dolu olan kale.

 

Kuzeydeki köprünün hemen karşısında sarı çiçekli kale.

 

Patikadan 10 dakika yürüdükten sonra mavi kalenin kapısına varılıyor.

 

 

 

 

Bu haritayı düzgün bir şekilde anlayabilen tek kişi galiba Weed’di.

 

‘Avlanmak için bu haritayı kullandığımıza inanamıyorum.’ Hwaryeong ürperdi

 

Her neyse, son kale de güvenli bir şekilde fethedilmişti.

 

Todeumdaki tüm vampirler özgürleştirildi.

 

Sonra Weed, geomchiler ve ekip yaptıkları hizmetin ardından Todeum’a dönüp  şöyle bir bakış attılar.

 

Todeum!

 

Vampirlerin yaşadığı efsane krallık!

 

Parıldayan 3 hilal!

 

Weed’in yaptığı Ganimet kulesi… eski kaleler… ve ne olduğu belirsiz Kahramanların Kulesi…

 

Unicornlar ve pegasus bu saydığımız yerlerin üzerinde, Todeum un çevresinde uçtular.

 

Zeminde olanlar da su içiyorlar ve tembel tembel geziniyorlardı.

 

Ama sonra aniden uzaklardan kara bulutlar hızlıca yaklaştı.

 

Kara bulutlar kısa zamanda Todeum’un her tarafını sardı

 

Rüzgar şiddetli bir şekilde esti ve sağanak yağmur başladı.

 

Kureureureureung. (Rüzgar)

 

Kwagwagwang! (Sağanak yağmur)

 

Her şimşek çakışında sadece yıldırımın ışığı görünüyordu.

 

Zeminde olan pegasus ve unicornların bedenine yarasa sürüsü üşüştü.

 

Ayrıca vampirler hep birlikte kalelerin camlarından dışarı çıktılar.

 

Ortamın karanlık olması vampirlerin görüşünü etkilemiyordu.

 

Vampirler, kendilerine yarasa sürüsü üşüşmüş pegasus ve unicornların etrafını sardı ve direkt boyunlarına saldırdılar.

 

Kwaaak!

 

Vampirler unicorn ve pegasustan daha zayıflardı ama binlerce vampir dişi boyunlarına saplandı.

 

Alçakça saldıran yarasalar, bu ilahi yaratıkların sağlık puanları ve dayanıklarını hızlıca emdi.

 

“Euhihihihing!” unicorn feryat ediyordu.

 

Asil unicorn:

 

“Erdemli orman klanı üyeleri olan bizler, vampirler tarafından mağlup edilemeyiz. Her şeyi yakın. Kasya’yı çağırın.”

 

Ateş perisi çağırıldı.

 

Unicornların etrafını saran yarasa sürüsü vampirleri ateşin etkisinden korudu.

 

“Undine’yi çağırın!”

 

// Su perisi.

 

peri yağmur suyunu mızraklara dönüştürdü ve yarasa sürüsüne doğru fırlattı.

 

Gümüş pegasus, büyüsünü kullandı.

 

“Dans eden ışık.”

 

“Okları fırlatın.”

 

Büyülü ve ateşli oklar yarasaları ve vampirleri delip geçiyordu.

 

Vampirler ve ilahi yaratıklar arasındaki savaş kızıştı ve Todeum’a yayıldı.

 

Sağanak yağmur, yapılan büyüler ve çağırılan perilerin etkisiyle, tüm yarasalar, vampirler ve unicornlar bir araya toplandı.

 

“Unicornların kanı gerçekten çok lezzetli.” Vampir kraliçesi kıkır kıkır güldü.

 

Kraliçelerin bazıları, unicornların yaptığı her miskin hareketinde kıkır kıkır güldü.

 

unicornlar gibi güzel yaratıklar kraliçeler için ideal bir mutluluktu.

 

‘Güzel.’

 

‘Onlara tekrar saldırmak biraz sıkıntılı olabilir. Yihing!’

 

Unicornlar sabit duruyordu ve öfkeli değillerdi. Çağırdıkları periler saldırmak konusunda tereddütteydi.

 

Gökyüzünde uçuşan cesur pegasusun vaziyeti de pek iyi değildi.

 

Gökyüzünün küheylanları!

 

Bedeninin çoğu kas ile kaplı bu safkan at, daha fazla şiddetli ve öfkeli olamazdı.

 

Buna ek olarak, takip edilemeyecek kadar hızlılardı.

 

Bu yüzden, pegasusun gökte uçmasına müsaade edilmemeliydi.

 

Fakat şu an, pegasusların bedeni sarmaşık gibi yapışan yarasalarla kaplıydı.

 

“Woheheheng!”

 

Pegasus ayaklarının üzerinde yere iniş yaptı.

 

Yarasalar, pegasusun boynuna, kalçalarına, ayaklarına her yerine dişlerini geçirmişti.

 

Pegasus, Acı içinde felç oldu.

 

Sonra da vampirler onu öldürmek için saldırdılar.

 

Unicornlar ve pegasus, her şimşek çakışında yıldırım darbesiyle, senkronize şekilde yere düşüyorlardı.

 

Ölüm çığlıkları şiddetli yağmur sesinde kayboluyordu.

 

Ama daha yüksekçe bir yerden olanları izleyen diğer ilahi yaratıklar, pegasus ve unicornların yaşadığı ızdırabı dindirmek için uçtular.

 

“Siz vampir klanı hala defolup gitmediniz, sizi uykunuza geri göndereceğiz, hatta sizi ebedi uykuya yatıracağız”

 

Unicornlar, havada uçarken büyü yaptılar.

 

Kendi türünden olan yerdeki unicornları dikkate almadan, büyülerini tüm yarasa ve vampirlere doğru yaptılar.

 

Pegasus korkunç derecede süratliydi.

 

Todeum kalelerinde avlanırken, çoğu pratisyenin ölümüne sebep olan pegasusun hızlı saldırılarıydı.

 

Yüzlerce pegasus, yarasa sürülerine ve vampirlere saldırarak gökyüzünde uçuşuyordu.

 

Pegasusların saldırılarından sağ kalan birkaç tane vampir sakatlanmış bir vaziyette sendeliyordu.

 

“Whew, neredeyse ölüyordum. Kan içmem lazım.”

 

“Yarasaya dönüşüp kaçsak mı?”

 

“En yüksek hızımızla kaçsak bile onlardan kurtulamayız.”

 

Vampirler yaratıkların 300 metre uzakta olduğunu gördü.

 

Pegasus sürüsü gökyüzünde daire çiziyordu.

 

Kafaları kavga etmeye hazırlanıyormuş gibi dimdikti ve ayakları tekrar aşırı derecede hızlandı.

 

 

Dudududududuududud!

 

Yarasaya dönüşen vampirler güvenli bir mesafeye uçmayı düşündüler ama saniyeler içinde pegasuslarla burun buruna geldiler.

 

Pegasusların tekrar hakim olduğu alanda, vampirler arkalarında en ufak bir iz bile kalmadan gözden kayboldular.

 

“Wohihihing!”

 

Pegasusların, pratisyenlerle savaşırken gösterdiği hareketler çok basit görünüyordu ama şimdiki savaşta ortaya koydukları hareketler ve hız inanılmaz derecede fazlaydı.

Pratisyenlerle yaptıkları savaşlarda aradaki kısa mesafeden dolayı hızlarını etkili kullanamamışlardı.

 

Çağırma ve büyü güçleri de engellenmişti, ve kısa mesafe dövüşü yapmak zorunda kalmışlardı.

 

Unicornların ve pegasusun saldırı güçleri oldukça gizliydi.

 

Fakat açık arazide/mesafede, adeta silip süpürürcesine vampirlere saldırdılar.

 

“Hiçbir vampir bu saldırıyı bertaraf edemez!”

 

“Kendimizi riske atıp dişlerimizi boyunlarına geçirelim mi?” pegasusların saldırısı altında olan vampirlerin feryatları…

 

Vampirlerin bu ilahi yaratıklarla başetmek için yeterli bir çözümleri yoktu.

 

Yaratıkların hareketleri çok hızlıydı.

 

Ayrıca perileri çağırdıkları ve büyü yaptıkları için, vampirlerin karanlığı kullanması artık işe yaramıyordu.

 

Weed, pratisyenler ya da ekip üyeleri farketmez, bu yüksek leveldeki pegasuslar kimseye aman vermiyordu.

 

Vampirlerin maruz kaldığı hasar devasa boyuttaydı.

 

Sağlık puanları ve manalarına ağır hasar alan vampirler yere yığılıyordu.

 

Bazı vampirler yerde hareketsiz yatıyordu, bazıları da başına yarasa sürüsü üşüşmüş olan pegasuslara yaklaşmıştı.

 

Pegasuslara yaklaşabilen vampirler dişlerini onların boyunlarına geçirdiler ve kanlarını içtiler.

 

“Kyaah!”

 

“Taze kan içince kendime geldim.”

 

Hasar alıp sendeleyen vampirler kuvvet kazandı.

 

Çeviklik, dayanıklılık ve manaları iyileşti.

 

Vampirler ölümün kıyısına gelmişlerdi ama hala ölmemişlerdi.

 

Kullandıkları yaşam çalma tekniği ile, bir yudum taze kanla orijinal güçlerini geri kazanabiliyorlardı.

 

Vampirler, canlılığını/zindeliğini geri kazandıktan sonra tekrar savaşabilirlerdi.

 

Ayrıca hiçbir vampir lordu ölmemişti.

 

Vampir lordları normal vampirlerden çok daha üstündü, unicorn ve pegasuslar güçlerini birleştirmezlerse vampir lordları bu ilahi yaratıklardan bile güçlü olurlardı.

 

Tori liderliğindeki vampir klanı Jinhyeo…

İlk başlarda Tori’nin zekası çok yüksek değildi ama Weed’le beraber savaştıktan sonra savaş deneyimi kazanmıştı ve yetenek yeterliliği artmıştı.

 

Tori, Weed’i izleyerek pegasusları nasıl kontrol edeceğini öğrenmişti.

 

Tori büyü kullandı.

 

“Örümceği çağır!”

 

Kocaman örümcek ağları gökyüzünde belirdi.

 

Her kaleyi saran yapışkan ağlar…

 

Etrafta uçuşan yarasalar bu kaleleri saran örümcek ağlarına takıldılar.

 

Bunu gören unicorn ve pegasuslar müthiş bir hızla yarasalara saldırdılar.

 

Örümcek ağları delindi ve gevşedi.

 

Ama canavarların hızları, ağlardan her geçişlerinde daha da yavaşlıyordu.

 

Pegasusların bedenleri yapışkan ağlara takılıyordu ve hareketlerini yavaşlatıyordu

 

“Örümceği çağır!”

 

“Örümceği çağır!”

 

Jinhyeo klanının yaptığı büyünün işe yaradığını gören diğer vampirler de aynı büyüyü yaptılar.

 

Todeum’un kaleleri, sokakları ve göğü örümcek ağı ile kaplanmıştı.

 

Ağlara takılan pegasusların hızları önemli derecede azalıyordu ve bir çok yarasa sürüsü pegasusların başına üşüşüp kanlarını içiyordu.

 

***

 

Weed, Geomchiler ve ekip hazırlandılar ve işe koyulmak için hazırlardı.

 

Son kaledeki savaşın ardından hepsi çok yorgundu.

 

Elde ettikleri başarıya sevinemeden ya da azıcık da olsa dinlenemeden, vampirler ve pegasus arasındaki savaş patlak vermişti.

 

Bu yüzden, hepsinin sağlık puanı, dayanıklılık ve mana yenilenmesi ertelendi.

 

“Hadi gidelim. Geriye son bir av kaldı!”

 

“Gitme vaktimiz geldi.”

 

Savaşın gürültüsü weed’i ve geomchileri yerinden zıplattı. Bu gürültü bile mevcut durumun ciddiyetini yansıtmaya yeterli değildi.

 

Tüm kaleler savaş halindeydi.

 

Yapılan Büyü ve her yere yayılan örümcek ağları ile beraber, ortalık savaş alanıydı.

 

Vampirler, unicornlar ve pegasus havada şiddetli bir savaşın içindelerdi.

 

Asıl savaşın havada gerçekleştiğini söylemek abartı olmazdı.

 

Geomchi2 mırıldandı:

 

“Havada nasıl dövüşeceğiz ki?”

 

Bazı yetenekleri aktif hale getirmek için bazı önşartlar gerekliydi. Ve hâlâ manaları çok azdı.

 

Geomchiler genellikle güce ve biraz da çevikliğe yatırım yaptıkları için çok güçlü ve hızlılardı. Ayrıca, birçok çeşit ve türdeki silahı kullanabiliyorlardı.

 

Geomchi en fazla deneyime sahip olan kişi olduğunu gösterdi:

 

“Bir silahı kullanabiliriz. Eğer kılıçlarımızı kullanamıyorsak o zaman biz de yaylarımızı kullanırız.”

 

“Evet! Yayımız da var!”

 

Böylece, geomchi’nin hareketlerini takip eden eğitmenler ve pratisyenler aynı anda yaylarını çıkarttılar.

 

“Hazır! Ateş!”

 

Kuşatma silahı gibi büyük olan oklar gökyüzüne fırlatıldı.

 

Okların birçoğu örümcek ağlarından geçti. Sadece unicorn ve pegasusları vurmakla kalmayıp yarasa sürülerine ve vampirlere de isabet etti.

 

“Kuaaaang!”

 

“İnsanlar bize saldırıyor.” Vampirler şikayet etti.

 

İlahi yaratıkların sadece birkaçı vurulmuştu ama vampirler oklardan dolayı ağır hasar almışlardı.

 

Weed’in bu okları yapmasının sebebi okların hassas/isabetli olmaları değil, güçlü olmalarıydı, bu yüzden oklar pegasusu hedef almak yerine vampir sürüsünü vuruyordu.

 

“Vurun!”

 

“Atışa devam edin!”

 

Geomchi grubu göğe doğru atış yapmaya devam ettiler.

 

Sürekli olarak ok saldırısına maruz kalan vampirler aşırı öfkelenmişlerdi.

 

Bu durumda bile, umursamaz geomchiler ok atmanın yanlış bir yöntem olduğunu farketmeden atış yapmaya devam ettiler.

 

Geomchi etrafa bakınarak:

 

“Weed!”

 

Zaten Weed işler sarpa sarınca aranan kişiydi!

 

Mevcut problemi çözmesi için Weed’in emirlerini beklediler.

 

Ancak Weed geomchi’nin yakınında değildi.

 

“Geomchi2,”

 

“Buyur usta!”

 

“Weed  nerede?”

 

“Ah, az önce buradaydı.”

 

“Weed’i bulun.”

 

“Tamam.”

 

Geomchi2 ve tüm pratisyenler weed’i aramaya başladılar.

 

Birkaç dakika sonra weed’i uzakta gördüler.

 

Weed, Savaşta yere yığılmış bir çok unicorn ve pegasusun olduğu bir yerdeydi.

 

Yüksek levellerinden dolayı, yere yığılanlar hala hayattaydı.

 

Kanat çırpıp havalanmaya uğraşıyorlardı ama nafileydi.

 

Pegasuslar vampir ve yarasaların saldırılarına maruz kalmanın yanı sıra, vampirlerin yaşam çalma tekniklerine maruz kaldıkları için felç olmuşlardı.

 

Direnmek daha fazla acı veriyordu!

 

Weed sessizce, bir tane unicornun boynuzunu tuttu.

 

“Boynuzu hissetmiyorsun.”

 

“Kkwaeaeaek!”

 

Weed Zahab’ın oyma bıçağını çıkardı.

 

“Parlak cilalı derinin pürüssüzlüğüne bak.”

 

“Kkekeoeoeok!”

 

“Şu güçlü kaslara bak.”

 

“Peuheheheheng!”

 

Weed boynuzu, deriyi ve hatta kasları bile aldı.

 

Boynuzlar ya da deriler canavar öldükten sonra da alınabilirdi ama eğer bu itemler canavar hayattayken ele geçirilirse onları daha yüksek fiyata satma ihtimali daha yüksekti.

 

Pegasus Weed’in her parça alışında feryat etti ve ardından öldü.

 

Canavarlar zaten ölmek üzere oldukları için, canavarlardan kazanılan EXP fazla değildi.

 

Canavarların her biri altın,gümüş, zırh, silah gibi birçok ganimet düşürdü.

 

Böylesi bir şans bir daha gelmez.

 

Weed rüyada gibi hissetti.

 

‘Ganimet kulesi de güzel kazanımlar getirdi. Ganimet tanrısı benim için çok lütufkar.’

 

Bu din Versailles kıtasında pek bilinen bir din değildi. Bu dinin varlığı sadece söylentiden ve menkıbeden ibaretti.

 

Ama buna rağmen ganimet tanrısı da diğer tanrılar kadar mükemmeldi!

 

Geçmişte, birisi Honose ovasında  2 saatlik avlanma ile beş çeşit eşsiz malzeme elde etmişti.!

 

Fort Ohde’in mağaralarında, birisi sadece etrafında dolaşmakla eldiven üreten cüce arabası bulmuştu.!

 

Birisi, kimsenin yaşamadığı bir mağaradaki hazineden 70.000 altın değerinde ganimet elde etmişti!

 

Ganimet tanrısının bu tarz efsaneleri saymakla bitmez…

 

Weed ganimet ve item dinine adanmış bir müritti.

 

// Weed’i tanımlayan en iyi ifade sanırım…

 

Tabii ki hiçbir zaman bağış yapmayan bir mürit..

 

Gerçi bu dinin bir tapınağı yoktu.

 

Ayrıca ganimet tanrısı cömertti. Kişinin onun lütfunu kazanmak için basit bir dua etmesi yeterliydi.

 

Basit bir doktrin.

 

 

‘Ganimeti israf etme. Bu dünyada faydasız ganimet yoktur.’

 

 

 

Bu ganimet ilkesi dark gamers(karanlık oyuncular) arasında oldukça yaygındı ve bu ilkeye değer veriliyordu.

 

‘Nihayet hakkında çok şey duyduğum ganimet tanrısının lütfuna eriştim.’

 

Weed Ne zaman bir canavar öldürse en az 900 altın kazanıyordu.

 

Yaralarını sarıp iyileşerek gökyüzünde uçamayan canavarlar ölümün eşiğindeydi.

 

Bu durum bile yerde olan pegasus ve unicornlar için bir savaştı. Ki weed bu savaşa girmekte en ufak bir tereddüt hissetmedi.

 

Weed’in yaptıklarını gören Pale, Maylon, Zephyr, Hwaryeong ve Romuna da hemen pegasuslara saldırdı.

 

Hatta inanmayacaksınız ama Mapan bile saldırdı.

 

Bir tüccar olarak, çoğu kişiden daha zayıftı. Çoğu savaştaki görevi sadece hayatta kalmak olmasına rağmen şimdi bu savaşta eline büyük bir aldı ve yere düşmüş bir unicorna saldırdı.

 

Geomchi de durumun farkına vardı:

 

“Yere düşen canavarları yakalayacağız. Hepsini yakalayın!”

 

“Eveeet!”

 

Geomchi birliği hedeflerini değiştirdiler ve yere düşen canavarları hedef aldılar.

 

Pegasusların doğası atların doğası ile aynıydı bu yüzden düştükten sonra biraz direndiler.

 

Eğer felç geçirmemişseniz, ayaklarınızın çalışmaması acınası bir durumdur!

 

Ferah ve geniş Todeum içinde yapılması en zor şey kimseye farkettirmeden yere düşmüş canavarlara yaklaşmaktı.

 

Havada gerçekleşen savaş hala şiddetliydi ama zeminde de savaş devam ediyordu.

 

Bu yüzden yerde savaşanlar üzerlerinde gerçekleşen savaştan kaçınmaları gerekiyordu.

 

Ama bu şekilde hareket etmek Geomchi, eğitmenler ve pratisyenler açısından yapılması kolay bir şey değildi.!

 

Geomchi zırhını çıkardı ve adeta açık bir hedef gibi hareket etmeye başladı.

 

“Kılıcımız yenilmezdir!”

 

Eğitmenler gaza geldi ve geomchi’nin yaptıklarını yapmaya başladılar ve üstlerini çıkardılar.

 

Kaslı bedenleri ortaya çıktı!

 

“Kılıcımız yenilmezdir!”

 

Pratisyenler de çıplak bir şekilde savaştılar.

 

Zırhı çıkarmak, savunmanın çok zayıflaması demektir. Eğer zırh olmadan saldırırsanız, aldığınız hasar, zırh giyerken aldığınız hasarın 5 katı büyüklüğünde olur.

 

Bu da demek oluyor ki sadece bir unicorn tepiği bile ölümle sonuçlanırdı.

 

Ayrıca zırhlarını çıkarmak, canavarların yaptığı büyü yüzünden hasar alma ihtimalinden dolayı Geomchilerin yaşamlarını riske atıyordu.

 

Ama geomchi ve öğrencileri heyecan ve gerilimden zevk aldığı için çıplak savaşmayı tercih ettiler.

 

Üstelik, geomchileri dizginleyebilen tek kişi olan Weed de bodoslama savaşıyordu.

 

Gerçi Weed geomchilerin anormal davranışlarının uzun süredir farkındaydı.

 

“Hm.. Bu kadar hızlı koşmak varken neden yavaş hareket edeyim ki?”

 

Weed’in giydiği zırh ağır olmadığı için weed’in hızı çok yüksekti. Savunması biraz düşmüştü ama çevikliği maksimum seviyedeydi.

 

“Bu!”

 

Weed de hemen zırhını çıkarttı.

 

Zırhı çıkarmak riskliydi.

 

Ama ganimet tanrısı o nadir lütfundan bahşetmişti. Dolayısıyla weed zırhı çıkarmak için hiç tereddüt etmedi.

 

“GANİMET!”

 

Weed’in gözünü para bürümüştü. Unicorn ve pegasusların çevresinde hızla koşuyordu.

 

Weed ile beraber diğer 200 kişi de aynısını yaptı.

 

“Kılıcımız yenilmezdir!”

 

Bu sloganların ardından, yerdeki pegasusların sayısı hızla düşüyordu.

 

Korku, korku, korku…

 

Şimşek çakmaya ve tekrar sağanak yağmur yağmaya başladı.

 

Vampirlerin ve yarasa sürülerinin saldırıları devam ediyordu.

 

Birçok pegasus feryat ederek düşüyordu.!

 

Diğer pegasuslar kaçmaya başladı. Ama vampirler kovalamaya devam etti.

 

Todeum’un sınırları içerisindeki tüm ilahi yaratıklar tamamen defedilmişti.

 

Hayatta kalan vampirler yavaş bir şekilde yere indiler ve kalelere çekilmeye başladılar.

 

Yağmur durdu ve bulutlar dağılmaya başladı.

 

Todeum’un kaleleri artık vampirle dolmuştu.

 

Siyah pelerinlerini giymiş ve memnuniyet içinde duruyorlardı. Nihayet uzun savaş bitmişti.

 

Yaşlı bir vampir Weed’e yaklaştı:

 

“Bizi kurtardığın için teşekkürler insan.”

 

Weed vampirin yaşlı yüzüne bakarak sordu:

 

“Mesajı bırakan vampir sen miydin?”

 

“Evet, bendim.”

 

“Ama çoğu vampirden farklı olarak, senin yüzün yaşlı görünüyor.”

 

“Bunun sebebi uykuya yatmadan önce bozulmuş/bayatlamış kan içtiğim için.”

 

“……”

 

“Eğer bir bakirenin ya da ilahi yaratığın taze kanını içersem iyileşirim. Todeumda hiç yaratık kalmadı artık bu yüzden Todeumda kimse bize karşı koyamaz. Lüks ve eğlenceli hayatımızı geri alabiliriz. Hepsi siz insanlar sayesinde.”

 

Weed, geomchi ve tüm ekip üyelerinin mesaj penceresi açıldı;

 

Ttring!

 

 

 

-Bilinmeyen bir vampirin isteği.

 

Todeum’un çok köklü bir geçmişi vardı.

 

İnsanları seven vampirler.

 

Yalnızlığı seven vampirler.

 

Çiçekleri seven vampirler.

 

Mücevher biriktiren vampirler.

 

Taşlarla kale inşa eden vampirler.

 

Doğa sever vampirler.

 

İnsanların aksine, vampirler karanlıkta gizlenerek yaşayan varlıklardı ve krallıklarını kurmuş ve onu korumak konusunda kararlılardı.

 

Kıtayı dolaşan vampirler dinlenmek için bir yer buldular ve orayı vatan yaptılar.

 

Todeum’a tekrar barış geldi ve artık vampir medeniyetinin geleceği daha parlak.

 

 

Vampir krallığı Todeum’un Kurtarıcısı oldunuz.

 

-Şöhret 4420 puan arttı.

 

-Karizma 25 puan arttı.

 

-Orman klanı ile olan düşmanlık 100 puan arttı.

 

-Muhteşem bir savaş deneyimi yaşadığınız için dövüşle alakalı tüm statlar 3 puan arttı.

 

 

-Level atladınız.

 

Level atladınız.  

-Level atladınız.

 

-Level atladınız.

 

-Level atladınız.

 

 
Bu başarılı görevin ardından Weed 6 level atladı. 

 

Diğerleri 9 ile 12 puan aralığında level artışı yaşadılar.

 

En çok level artışı yaşayan Seechwi idi. 17 level atlamıştı.

 

Geomchiler ve ekip üyeleri artık rahatlamıştı.

 

“Ahh!”

 

“Başardık!”

 

Tüm ekip üyeleri aynı anda gülümsedi ve hepsinin yüzü mutlulukla doluydu. Başarılarından dolayı kendileriyle gurur duyuyorlardı.

 

Nadir bulunan A zorluk seviyesindeki görev başarıyla tamamlanmıştı. Ve level artışı adeta rüya gibiydi.

 

Ama geomchiler memnun olmamışlardı,  homurdanarak:

 

“Weed’in leveli de yükseldi, hala ona yetişemedim.”

 

// Nah yetişirsin

 

“Levelinin bu kadar kolay ve hızlı artmasını beklemiyordum.”

 

“…….”

 

Geomchiler homurdanmaya devam etti.

 

Weed hala yaşlı vampirin karşısındaydı.

 

Görevin ödülü daha bitmemişti. Geriye Vampir hazinesi kalmıştı.

 

“Elimizden gelen her şeyi yaptık. Şimdi lütfen vâdedilen ödülü teslim edin.”

 

Vampir kafa sallayarak:

 

“Birçok kişi aylak aylak gezinirken siz maceracılar geldiniz ve bu görevi üstlendiniz. Vampir ırkı verdiği sözü asla unutmaz. Yalancı ve sahtekar olabiliriz ama asla sözümüzden dönmeyiz.”

 

Vampir paslı bir anahtar çıkardı.

 

“Todeum hazinesinde çok sayıda nadir bulunan mücevherler vardır. Söz verildiği üzere işte hazinenin bulunduğu deponun anahtarı. Alın sizindir.”

 

“Peki ya hazinenin yeri?”

 

“Onu kendiniz bulmanız gerek. Sözlerimi dikkatle dinleyin. Bu eski anahtarın yedeği yoktur.”

 

Vampir sinsice güldü.

 

Weed anahtarı aldı.

 

Ttring!

 

 

 

Vampir hazinesinin anahtarını ele geçirdiniz. Dikkatli olun anahtarın sağlamlığı çok düşüktür.

 

 

 

 

(DN: Bölüm uzun olduğu için anca bitirebildim. Hatamız varsa affola.)

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr