LMS 12.6: Ganimetlerin Gölgesi

avatar
4459 17

Legendary Moonlight Sculptor - LMS 12.6: Ganimetlerin Gölgesi


Çeviri: AFMbey-nim

Düzenleme: Gandalf

 

Weed üyelik eğitimini bitirdi ve Royal Road’a bağlandı.

 

Ama pek iyi hissetmiyordu ve bunun tek sebebi Seoyoon’du.

 

‘Çok ilgisiz davrandım.’

 

 

Weed çok sayıda insanla tanışmıştı.

 

Kötü insanlar!

 

En nihayetinde, tüm insanlar birbirine bulaşan parazitlerdir.

 

Zayıfların güçlülere uşaklık edip dalkavukluk yaptığı parazit insanlar.

 

Dikkatli davranmayanlar ve herkese kolayca güvenenler bu dünyada sömürülmeye müsaittir.

 

Aile üyeleri yeterince gelir sağlayamadığında nifak tohumları ekilmeye başlar.

 

Aldığı ilk maaş 600,000 wondu(3600 tl) ve tabii ki bu maaş asgari ücretin çok altındaydı.

 

Ama ilk maaşında çok heyecanlı ve mutluydu.

 

İlk kez, çalıştığı iş karşılığında maaş alacaktı.

 

Aldığı bu maaşla alışveriş mağazasına gidip kız kardeşine ve büyükannesine kıyafet almayı planlamıştı.

 

Keyfi yerindeydi.

 

Ama bu kadar az maaşa rağmen müdür tam para vermemişti.

 

‘İşsizlik sigortası’ gibi bir şarttan dolayı kesinti yapılmıştı.

 

Patronun açıklaması: “Birkaç çalışan fabrikadan ayrıldı. Bu yüzden onların yokluğunda her çalışandan 30,000 won(180tl) kesinti yapılacak.”

 

Bu saçma kesinti ile beraber fabrikada çalıştığı işten aldığı para toplamda 450,000 wondu.(2700tl)

 

150,000 won kesintiye gitmişti.

 

Sonraki ayda da aynısı oldu.

 

Bu kesintinin sebebi şu saçma ‘çocuk işçi istihdam sigortası’ olduğu söylenmişti ve tabiki Lee Hyun’un bundan haberi yoktu ve geriye sadece bu sebebe inanmak kalıyordu.

 

 

Ama sonra diğer çalışanlardan öğrendiğine göre böyle bir şey yoktu ve ihanete uğradığını anladı!

 

Öfkesi sadece patrona değildi.

 

Ayrıca yanındaki çalışanlara da öfkeliydi çünkü onlar Lee Hyun’a sürekli olarak onun en çömez işçi olduğunu ve çok çalışırsa belki başarılı olabileceğini söylüyorlardı.

 

Patronunun haksızlık yaptığını bilmek bir yana, beraber çalıştığı kişilerin ona böyle küçük düşürücü laflar söylemesi bambaşka bir şeydi.

 

Weed çok iyi biliyordu ki dibe batmıştı.

 

Kumarbazlar, ayyaşlar ve borca batanlar gibi; hayata tutunmak için ufacık bir umudu bile kalmayan dibe batmış biri!

 

Kuyunun dibine bir kere daha düştüğünde tekrar yukarı tırmanmak çok zordu.

 

Bu yüzden birine kolay kolay inanmıyordu/güvenmiyordu.

 

Lee Hyun, çektiği bu acılar neticesinde her türlü insan karakterini görmüştü ve bu konuda kendinden emindi. Ama bunun aksine, Seoyoon şimdiye kadar tanıdığı insanlardan çok farklıydı

 

fakat bitirdiği heykel güzel değildi. 

 

Heykel hatıralık eşyalar gibi olmuştu; biraz benzerlik olmasına rağmen Seoyoon’un yüzünü pek yansıtmıyordu.

 

Malzeme eksikliği, oymacılık aletlerinin eksikliği, sürenin az olması ve zihnini meşgul eden diğer birçok şey Lee Hyun’un cesaretini artırmıyordu.

 

En samimi duygularını kattığı bu heykeli gizlice cebine koydu.

 

‘Sana olan bazı borçlarımı ödüyorum.’

 

Onun adına içtenlikle yaptığı birçok heykelde olduğu gibi.

 

Hiçbir sır sonsuza dek tutulamaz. Bu yüzden eğer oyunda onun heykellerini yaptığı bir gün ortaya çıkarsa, bu hatanın kendinde olduğunu kabul ettiğini gösteren bir itiraf jestiydi.

 

En azından, gerçek hayatta Seoyoon’dan eşek sudan gelinceye kadar dayak yemeyeceğinden emin olmak istemişti!

 

Dark gamers’lar için Royal Road’da ölmek direkt olarak para kaybına neden oluyordu ama gerçek hayatta da işler böyle olsa bu insanın içini rahatlatan bir durum olurdu.

 

Bu arada, Seoyoon uyanmıştı ve sinirli değildi.

 

Yine her zamanki gibi sessizdi. Lee Hyun izlerken Seoyoon’un yüzü de bazen kızarıyordu!

 

‘Demek hala sarhoş. Yo hayır sinirli gibi sanki.’

 

Lee Hyun tahmin yapıyordu ama Seoyoon’un yüzünün öyle olmasının sebebi aslında basitti.

 

‘Uyurken beni izlemesine izin verdim.’

 

Seoyoon sadece bir kızdı.; onu uyurken izlemesine izin verdiği için utanmıştı. Yanaklarının rengine bakılacak olursa Lee Hyun gibi o da  bunu çok uzun zaman önce yapmıştı.

 

‘Kafam çok ağır mıydı?’

 

Her türlü ihtimali düşündü. 

 

Lee Hyun’a her baktığında yanakları utangaçlıktan pembeleşiyordu.

 

Ama diğer öğrencilerin yanına döndüklerinde bir olay oldu.

 

Konu Lee Hyun’un getirdiği tavuktu(yarı sos yarı kızartma).

 

Adadan ayrılıp anakaraya dönmeden önce öğrencilerin hala bir miktar arta kalan yemekleri vardı. Lee Hyun öğrencilerin eğitim süresince bütün yemekleri yiyeceğini düşünüyordu ama görünüşe göre yememişlerdi.

 

Lee Hyun, daha önceleri genellikle Dojang’daki pratisyenler için yemek yapmıştı, bu yüzden adaya getirdiği yemeklerin miktarını da pratisyenlerinkine göre ayarlamıştı.

 

Fakat normal bir öğrencinin iştahı pratisyenlerinki gibi değildi, ayrıca ikinci gün sadece adanın etrafında kürek çekmişlerdi. Dolayısıyla ilk günki kadar aç değillerdi.

 

Bu yüzden geriye yenecek bayağı bir yemek kalmıştı.

 

Olay arta kalan yemekleri paylaştırırken gerçekleşti; Min Sura sordu:

 

“Tavuğu ne yapacağız?”

 

“Onu buraya yemek için getirdim. Onu almak ister misin?” Lee Hyun sakince cevapladı. Bu sorunun arkasında başka bir ima vardı.

 

Farklı öğünlerde porsiyon olması ya da diğer arta kalan yemekler gibi paylaşılması yerine, tavuğu Min Sura’nın alması çok daha kazançlıydı. 

 

Ama problem Min Sura’nın tavuğu taşırken zorlanmasıydı.

 

Lee Hyun:

 

“Eğer istersen boynunu çevirebilirim.”

 

Bir yardım teklif ediyordu.

 

Ama Seoyoon aniden şok olmuştu.

 

Bırakmamak üzere tavuğun bacaklarından tuttu.

 

Lee Hyun olayın ciddiyetini kavrayamamıştı.

 

“Tavuğu bırak.”

 

“……”

 

“Konu yemek olduğunda bana bulaşma.”

 

“……..”

 

Seoyoon hala inatla tavuğu tutuyordu.

 

Lee Hyun, Seoyoon’un tavuğu yemek için istediğini düşündü.

 

“Bu kadar ısrar ediyorsan, al senin olsun. Ama bunu alırsan diğer yemeklerden alamazsın tamam mı? Peki o halde ver onu bana, ki hemen boynunu çevireyim.”

 

Lee Hyun tavuğa düşüncesizce ellerini uzattı. Ama aniden Seoyoon’un gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

 

“……..”

 

Saniyeler içinde,, eleştiri ve dargınlıkla dolu bakışları Lee Hyun’a çevrildi.!

 

Elinde yarı sos yarı kızartma ile Seoyoon çok tatlıydı.

 

Eğitim süresi boyunca onu kaç kez pirinçle beslediğini kimse tahmin bile edemezdi ve ayrıca tavuğa karşı merhamet sahibiydi. Onu korumak niyetiyle yakalamıştı.

 

“Neler oluyor burada?”

 

“Neden ağlıyor o?”

 

“Kim ağlattı?”

 

“Görünüşe göre şu tavuk yüzünden.”

 

“Görünüşe göre Lee Hyun zorla tavuğu elinden almaya çalışmış ve üst sınıf Seoyoon’u ağlatmış?”

 

“Nasıl böyle bir şey yapar?”

 

Böylesi bir güzelliğin gözyaşı gücü, ifade edilemeyecek kadar etkiliydi.

 

Lee Hyun’un eğitim süresince kazanmış olduğu imajı bir ânda yerlebir olmuştu.

 

Yargısız infaza uğramıştı.

 

‘Kahretsin!’

 

Lee Hyun kendini yumruklamak istedi.

 

Böyle bir durumda neden kendini savunmamıştı ki?

 

Lee Hyun, Seoyoon’un bunca zamandır içindeki fena/kötücül yanını gizlediğini düşünmüştü ve şimdi gardını düşürdüğü için kınama yemişti.

 

Kendini savunmamasının sebebi Seoyoon hakkında daha derin detaylar öğrenmesiydi.

 

Seoyoon huzur vericiydi ve insanların zihninde yaşamı seven iyi bir kadın izlenimi uyandırıyordu.

 

Diğer yandan Lee Hyun ise vahşi ve zalim biriymiş gibi kötü bakışların odağı olmuştu.

 

Lee Hyun elbette haksızlığa uğramıştı.

 

‘Ben burada eti düzgün bir şekilde paylaştırmaya çalışıyorum ama mevzu aniden hayvanları korumaya döndü.’

 

Bu noktada, Lee Hyun çok dikkatlice Seoyoon’u gözlemledi.

 

Bir yandan yarı sos yarı kızartmaya bakıyor, diğer yandan sessizce ağlıyordu.

 

‘Sen de onu yemek istiyorsun.’

 

Lee Hyun tavuğun boynunu kırma hizmeti sunuyordu, ama Seoyoon açısından böyle bir şey gerekli değildi.

 

‘Demek bunu kendi ellerini kullanarak hissetmek istiyorsun. İddia ederim eve vardığında tavuğun boynunu kendi ellerinle çevireceksin.’ 

 

Böyle hareket etmek Lee Hyun için çok tehlikeliydi. Bu yüzden geri adım attı.

 

Seoyoon’a karşı bir kez bile olsa kazanmak istiyordu.

 

“Bir saniye. Galiba bir yanlış anlaşılma oldu. Sadece ufak bir şakaydı. Gerçekten de bu tavuğu yiyeceğimi mi düşündünüz?”

 

Lee Hyun ilk olarak etik bir davranış göstermek istedi. Amacı topluluğu yanıltmaktı.

 

“Lütfen yarı sos yarı kızartmayı bana geri verin. Onu civcivken büyüttüm. Ayrıca ailesi şuan evde. Yani eve dönmezse annesi çok üzülür.”

 

Temize çıkma ve meşruiyet!

 

Çok kısa bir süre geçmişti, ama Seoyoon bu mantığa karşı çıkamazdı.

 

Düşüncelerini söylemek istemek için konuşsa bile bu mevzuda Lee Hyun’a karşı kazanamazdı.

 

“Tavuğu bana ver.”

 

Lee Hyun kendinden emin bir şekilde elini tekrar tavuğa uzattı

 

Tam da o esnada:

 

Kkokkodek!

 
Yarı sos yarı kızartma Lee Hyun’u gagaladı!

 

Bir zamanlar ona ait olan tavuk Lee Hyun’a dönmeyi reddetmişti.

 

***

 

Weed, Geomchiler ve diğer arkadaşlarıyla beraber tekrar Todeum kalelerine yöneldi.

 

Geriye 32 kale kalmıştı!

 

“Bundan sonra içinde en az 40 unicorn ve pegasus olan kalelere giriyoruz, bu yüzden kimse gevşemesin.”

 

Mevcut durumda Todeum kalelerinde savaşmaya zaten alışmışlardı, ki Weed bunu kaybetmek istemiyordu.

 

Ama verdiği emrin etkisi çok azdı.

 

“Etrafını çevirin!”

 

“Haklayın şunu!”

 

Geomchiler, başlangıçtan bu yana yaralanıp hayatlarını riske atmaya çoktan alışmışlardı.

 

Saldırmak için gerekli olan deneyim, silah ve zırh olmamasına rağmen çoktan birçok düşmanın etrafını sarmışlardı ve düşmanların bacaklarına saldırıyorlardı.

 

Weed ise, savaş iyice kızıştığı zamanda Geomchilere dikkat etmiyordu.

 

“Pale-nim, Maylon-nim! Pegasus büyü kullanmaya çalışıyor! Romuna-nim, unicornların elemental çağırma yapmalarını engellemeye çalış!”

 

“Tamam!”

 

Canavarlar her büyü kullanışında onları öldürme zorluğu müthiş derecede artıyordu. Bu yüzden, ekip pegasus ve unicornların büyü kullanmalarını engellemek için elinden geleni yapmak zorundaydı.

 

Her şeyden evvel, eğer savaşan iki güç arasında mesafe olsaydı ve canavarlar hızlı hareket etme alanı bulsaydı, Weed’e göre savaş anında mağlubiyete dönerdi.

 

Bu 40 ilahi yaratık eğer elemental çağrı ve büyü kullanırsa, karşı taraf için hüsran olurdu.

 

Fakat, neyse ki canavarlar genelde savaşın başında öncelikle kafaya saldırmayı seviyordu.

 

“Mümkün değil adamım!”

 

Geomchi uzun süre sonra ilk kez bir şeyler hissetti.

 

Royal Road’daki hiçbir şey onun terlemesini gerektirecek bir gerilime sahip değildi.

 

Gerçek hayatta ise, yaşamının her aşamasında sayısız mücadele ile karşılaşmıştı.

 

Hayat mücadelesi ve ölümden korkmama Geomchi nin güçlenme yöntemiydi.

 

Karşısına çok güçlü ve zorlu kişiler çıkmıştı ama o hepsine galip gelmişti.

 

Savaştığı için çok kez kınama yemiş olsa da bazı sebeplerden ötürü, savaşmak yaşama heyecanını artırıyordu.

 

Unicorn ve pegasuslarla olan savaş iyice kızışmıştı, Geomchi şöyle bir etrafına baktı.

 

Yaratıklar öfkeden kudurmuştu ve pratisyenler de onları durdurmak için mücadele veriyordu.

 

Pratisyenler ve ekipteki diğer arkadaşlar kazanmak için silahlarını savuruyordu.

 

Her biri savaşırken çok zorlanıyordu.

 

Mevcut durum tam bir savaş haliydi.

Etrafını çevirme taktiği tehlikeli görünse de, düzensiz hareket eden yaratıkları durdurmak için işe yarıyordu.

 

“Bırakın saldırayım!”

 

“Bu gece unicorn eti var!” Geomchi2 ve Geomchi3 ün emrindeki birlikler haykırdı.

 

Geomchi ve eğitmenler savaşırken keyiflilerdi ve bu durum pratisyenlerin savaşma isteğini artırıyordu.

 

Bu savaş metodunu bir an bile geri adım atmadan devam ettirdiler.

 

“Kılıcımız yenilmezdir!”

 

“Kılıcımız yenilmezdir!”

 

Geomchiler hep birlikte sloganlarını haykırdılar.

 

Hwaryeong 7 tane yaratığı uyuttu.(dansıyla sersemletip etkisiz hale getirdi)

 

Yine de geriye 34 canavar kalmıştı, ve vaziyet kötüye gidiyordu.

 

Bu ilahi yaratıkların sadece 2 tanesiyle uğraşırken bile 5 tane Geomchi hayatını kaybetmişti.

 

Ejderha kemiğinden yapılma zırhları savunmalarını arttırıyordu ama çok şiddetli ve keskin bir darbe aldıklarında, aldıkları hasar direkt vücutlarında hissediliyordu.

 

Birçoğunun hayatta kalmasının nedeni uyguladıkları etrafını çevirme taktiğiydi.

 

Canavarlardan alınan hasarlar yüzünden  vaziyet iyice kötüye gitmişti.

 

Weed seslendi:

 

“Tori!”

 

Pegasusla görkemli bir şekilde mücadele eden Tori cevapladı:

 

“Neden çağırdın?”

 

“Taktik değiştirmeliyiz. Yalnızca bir canavara odaklanma. Olabildiğince fazlasının dikkatini üzerine çekmeye çalış ve onları peşine tak.”

 

Kısacası, dayak yemeye tahammül et!

 

Weed aynı emri Van Hawk’a da verdi.

 

“Van Hawk! Saldırmak yerine savunmaya odaklan!”

 

“Emredersin sahip.”

 

Ama Tori emre uymadı.

 

Eğer bir canavarı kendi başına öldürebilirse, gelişimi oldukça fazla olacaktı.

 

Ayrıca, üzerine gelen saldırıları tek başına göğüslemek istemiyordu.

 

“Üzgünüm. İsteğini yerine getirmeyeceğim.”

 

Tori basitçe reddetti.

 

Weed ile arasındaki itaat ilişkisi sona ermişti. Bu yüzden artık weed’in emirlerini uygulamak zorunda değildi.

 

Dahası, şuan tüm gücüyle bir mücadelenin ortasındaydı.!

 

Weed seslendi:

 

“Sana Mapan-nim’i veririm.”

 

Tori weed’in ne demek istediğini anlamadı.

 

“Neden?”

 

“Kanını içmen için!”

 

“O zaman anlaştık.”

 

Anlaşma tamamdı.

 

Weed Tori ile anlaşma yapmak için Mapan’I göz göre göre satmıştı.

 

“Weed-nim.”

 

Mapan kaşlarını çattı ama Weed sakinliğini korudu.

 

“Daha fazla ganimet için bu senin görevin.”

 

“GANİMET! (Yutkunma)”

 

Mapan yutkundu.

 

Bütün ganimetler aynı anda elde edilmez.

 

Mesela kurtların ya da tilkilerin en pahalı parçaları pençe ve keskin dişleridir. Ama unicorn ve pegasustan düşen parçaların değeri tüm pençe ve dişlerinkinden hayal edilemeyecek kadar yüksektir.

 

Unicorn ve pegasustan kalan ganimet için kişi ganimet başına 10 altın kazanırdı!

 

Mapan bağırdı:

 

“Lütfen onu bana bırak!”

 

***

 

Ekmek, pasta, içecekler, Sinema biletleri, konser biletleri, oyunlar, CD, vb.. Mapan bunlardan birini ne zaman istese gider kanını satardı. Çocukluğundan beri zaman zaman kanını satarak para kazanıyordu. Dolayısıyla şimdi kanını Toriye vermek sorun değildi.

 

Tori Mapan ile beraber unicorn ve pegasuslardan gelen saldırıları savuşturuyordu.

 

Tori, sağlık puanı azaldığında dişlerini Mapan’ın boynuna geçirir ve kan ihtiyacını giderirdi.!

 

“Tornado bıçağı!”

 

 

Tori, tereddüt etmeden yeteneğini kullandı.

 

O andan itibaren, savaşmaya pek uygun olmayan Mapan da birçok gergin ân yaşadı.

 

Torinin gerilla taktiği sayesinde pratisyenler bazen mola verme şansı bulmuştu.

 

Gerilla taktiğiyle beraber Weed de canavarlarla teker teker dövüşmeye başladı ve canavarları yeniyordu.

 

Canavarlarla tek tek dövüştükleri için savaş önceki savaştan yaklaşık iki saat fazla sürdü ve zaferle sonuçlandı.

 

 

 

Todeum’daki 16. Kalede Shinsu’ya karşı savaşıldı.

 

Geriye kalan kale sayısı: 31

 

Şöhret 60’a yükseldi.

 

%60 ek dövüş tecrübesi kazanıldı.

 

 

 

 

Kısa olsa da, dinlenme ve rahatlama zamanı!

 

Birçok zorlu savaşı kazanmışlardı ama savaşılacak daha 31 kale vardı.

 

“Bu mu A seviye görev!” Geomchi2 gururlu bir gülümseme yaptı.

 

“Ama bir o kadar da ilginç. Gerçekten de terletti beni!”

 

Geomchi molayı bitirip savaşa devam etmek için çoktan hazırlanmaya başlamıştı.

 

“Hadi, gidelim. Savaşılacak 30 kalemiz daha var.”

 

Pale ve ekip biraz enerji topladı.

 

Savaşlar zordu ama ödüllüydü.

 

Bu noktadan sonra, yaptıkları savaşlarda her bir kaledeki ilahi yaratıkların sayısı 60’ın üzerindeydi. Tüm savaşlarda herkes görevini layıkıyla yerine getirdi.

 

19’uncu Kaledeki savaş sırasında, Geomchi, eğitmenler ve tüm pratisyenler 293. Leveli aştı.

 

Gelişim oranı inanılmazdı.

 

Kazanılan EXP’in yanı sıra, en büyük kazanım ek dövüş tecrübesiydi.

 

Geomchi9, levelini kontrol ederek konuştu:

 

“Level atlamak kolaymış.” 

 

Geomchi11 onayladı.

 

“Aynen. Sağda solda kendi başımıza avlanırken level atlama hızımız ne kadar da yavaşmış, Weed ile beraber avlanırken level atlamak çok daha kolay ve hızlı.” 

 

Bu cümleyi duyduğunda Pale’nin başı dönmeye başladı.

 

Normal şartlarda, biri bu cümleleri duyduğunda yaygarayı koparırdı.

 

“Bu şekilde level atlamak kesinlikle hiç de kolay değil!”

 

200 levelden sonra level atlamak trafikte sıkışmak gibi bir şeydi.

 

Bir sonraki levele yükselmek için gerekli olan tecrübe puanı canavar öldürdükten sonra katlanarak artar, ama benzer levelde olan canavarları öldürmek çok az EXP kazandırırdı.

 

Geomchiler zihinsel yorgunluk nedir bilmiyorlardı.

 

Günde 18 saat avlanma ve grup olarak avlanmanın verdiği mutluluk.

 

Bu aşamada, Weed aşırı derecede hızlıydı.

 

Weed’in liderlik ettiği ekipte olmak, onun girdiği savaşlara girmeyi gerektiriyordu.

 

Saçma avlanma hızı!

 

Yemek ye sonra avlan, sonra tekrar yemek ye ve yine avlan… Weed ekibin sınırlarını zorluyordu.

 

Weed’in leveli bir ânda 347 olmuştu.

 

Levelinin yükselmesinin yanında, okçuluk, büyü, ve diğer dövüş yetenekleri de gelişmişti.

 

Yetenekleri orta düzeyden ileri düzeye taşımak, normal şartlarda çok zordu ama Todeum’da savaşılan canavarların gücü yüksek olduğu için burada daha kolaydı.

 

Kendinden daha güçlü ve ileri leveldeki canavarlara saldırmak, saldırı gücünü çok artırmak için daha kolay bir yoldu.

 

Weed’in yeteneklerinin yeterliliği bu metod sayesinde önemli ölçüde yükselmişti.

 

Sonrasında Maylon, aklına bir anda gelmiş gibi sordu:

 

“Oh, Weed-nim.”

 

“Evet?”

 

“Neden şimdiye kadar bir heykel yapmadın?”

 

Demircilik, dikiş-nakış, bandaj, şifalı bitkiler, aşçılık ve dövüş yetenekleri!

 

Weed oymacılık haricindeki tüm yeteneklerini geliştirmişti. Ve Maylon da bunun sebebini merak etmişti.

 

Weed’e göre, bazı şartlar gerekiyordu.

 

Bu zamana kadar, boş vakitlerinde fırsat buldukça ahşap veya odunu yontarak heykeller yapmaktaydı.

 

Ama şimdiye dek büyük çapta bir heykel yapmayı denememişti.

 

‘Büyük bir heykel. Böyle bir heykel yapmak için yeterli vakit yok.’

 

10 metreden büyük bir heykel yapmak demek ,bütün yoğunluğunu heykele vermek ve heykel üzerinde haftalarca çalışmak demekti.

 

Ayrıca, gerekli malzemeleri temin etmek de ayrı bir problemdi.

 

Yani böylesine büyük bir heykel yapmak bir yana, heykel için uygun büyüklükte malzeme bulması gerekiyordu.

 

Ayrıca daha önce de belirtildiği gibi, Todeum çok sayıda mükemmel tablo ve heykelle doluydu.

 

Henüz klasik veya başyapıt eserle karşılaşmamışlardı ama sadece bakmakla bile yetenek geliştirten gayet güzel tablo ve heykeller vardı, bu yüzden Weed heykel yapma gereği duymamıştı.

 

Weed meseleyi basitçe açıkladı:

 

“Bir eser yaratmak için gereken ilham henüz gelmedi. Ayrıca Todeum’daki kalelerde henüz keşfedilmemiş birçok resim ve heykel var.”

 

“Ah. Demek bu yüzden.”

 

Çabucak ikna olan Maylon başka sebep aramaktan vazgeçti. Görünüşe göre Hwaryeong başka bir şey merak etmişti:

 

“Bir şey yontman için sadece belirli bir ağaç veya taş mı gerekiyor?”

 

“Huh?”

 

“Düşündüm ki, bir eser ortaya koymak için illaki ağaç veya taş gerekmez.”

 

Vampir kalelerindeki heykellerin çoğu duvarlara ya da tavana işlenmişti.

 

Gerçi bu heykellerin birçoğu sadeydi ve ilgi çekmiyordu.

 

Hwaryeong merak etti:

 

“Heykel yapmak için neden sadece fiziksel bir malzeme gerekli ki?”

 

Weed Morata’da yaptığı Işık kulesini hatırladı. Kuleden yansıyan ışıkların ahengi çok güzeldi.

 

Hatta Weed bu inanılmaz yaratıcı eser sayesinde, ‘ ışığa hükmeden oymacı’ adını kazanmıştı.!

 

Bir oymacı için bundan daha iyi bir övgü olamazdı.

 

Weed, Gerçek hayatta forum sitelerinde bu isimle anıldığından haberi yoktu.

 

Eğer mevzu para dışında bir konuysa, söylentiler umrunda değildi.

 

Hwaryeong Weed’i olduğundan fazla yetenekli görüyordu.

 

Işık kulesi Weed gibi duygusuz biri tarafından yapılabilecek bir şey değildi.

 

“Işıktan ışık kulesi yaptın, neden aynı yöntemle heykel yapmıyorsun?”

 

Weed ciddi bir şekilde bunu düşündü.

 

‘Bir süredir heykelleri ihmal ettiğim doğru.’

 

Todeum çok iyi bir avlanma sahasıydı. Bu yüzden weed avlanmaya odaklanmıştı ve oymacılığı göz ardı etmişti.

 

‘Işıktan heykel.’

 

Weed Ayışığını oyma yeteneğinde gelecek vaadediyordu. Bu yetenekle buluşması biraz garip olmasına rağmen, ayışığı oymacısı henüz hayal kırıklığı yaratmamıştı. 

 

Weed hangi şekli oyacağını düşündü çünkü bu konuda en ufak bir fikri yoktu.

 

“Hımmmm.”

 

“Ne tür bir heykel iyi olur ki?”

 

“Todeum’daki kısıtlı ışığı yansıtmaya uygun olmalı.”

 

Herkes merak içindeydi.

 

Yapılan savaşların ardından verilen mola zamanında bu konu üzerinde düşündüler ve hala akıllarına bir şey gelmemişti.

 

‘İlham sancısı demek ki buymuş.’

 

‘Sanat, onu icra ederken değil, ne yapacağını düşünürken daha fazla zaman alıyor.’

 

Henüz bir fikir çıkmamıştı.

 

Tüm bu fikir yürütmelerin ardından Surka konuştu:

 

“Peki şuna ne dersiniz? ; ışığın tersi, yani gölgenin heykeli?”

 

Romuna Söylediğini anlamamış bir yüz ifadesiyle Surka’ya baktı:

 

“Neyin gölgesi?”

 

“Nesnelerin gölgesi. Gölgeyi sanat eseri ürünü olarak kullanmak.”

 

“Gölgelerle sanat eseri yapmak derken neyi kastediyorsun?”

 

“Eğer ortada bir nesne varsa, gölgesi de var demektir. Gölge oyunu kuklası gibi bir şeyle bir şekil yaratabiliriz.”

 

“Bence aslında bu iyi bir fikir. Ama gölgeden bir şey yaratmak mümkün mü ve bunu yapmaya değer mi?”

 

Romuna şüpheliydi. Bir cismi gölgesiyle ifade etmeye çalışmak/işlemek zevkli(sanatsal anlamda) görünmüyordu.

 

Ama Weed’e göre bu iyi bir fikirdi.

 

Sıradan bir oymacı kolay kolay böyle bir işe kalkışmazdı, ama o bu işten elde edebileceği avantajı gördü.

 

‘Nesneleri, ışık yerine gölgeleriyle ifade etmek. Ve bu demek oluyor ki heykeli istediğim büyüklükte yapabilirim.’

 

Ayrıca malzeme bulmaya da gerek yoktu.

 

Gölgesi olan yüzlerce malzeme vardı!

 

Weed saniyeler içinde kararını verdi:

 

“Ganimet. Heykel yapmak için ganimetleri kullanacağım.”

 

Bu pahalı ganimetler avdan elde edilen malzemelerdi, ganimetlerden heykel yapmak fikri istekli/hevesli bir plandı.

 

“Güzel.”

 

“Nereye istersen oraya koyalım.”

 

Weed’in yeteneğine güvenen Geomchi ve eğitmenler hemen malzemelerini çıkardılar.

 

Tüm ganimetler bir yere toplanmıştı.

 

Vampir diyarı Todeum’dan elde edilen ve bir araya toplanan bu ganimetler devasa hacimdeydi.

 

Bu ganimetlerin toplam değeri yüzbinlerce altın ederdi.

 

“Sanırım bu kadarı yeterli olur.”

 

Weed, yaklaşık 5 metre yükseklikteki ganimet kulesi yapmak için Todeum’un yakınındaki tepeye çıktı.

 

Ttring!

 

 

Çeşitli malzemeler kulesi tamamlandı.

 

Kulenin statüsü değişmeyecek ve eser kimliği(yapanı) belirsiz kalacak.

 

Kule mükemmel bir beceriklilik ile inşa edilmiş olsa da, hiç kimse oymacının eksantrikliğini anlayamayacak.

 

Sanatsal değer: 15

 

Mükemmel oymacı Weed’in çalışması.

 

Özel opsiyonlar:

 

Kuleyi görenlerin şansı gün boyunca 20 puan yükselecek.

 

 

Bu çalışma, Weedin Normal ve sıradan çalışmarına bile denk değildi.

 

Weed’in mevcut oymacılık yeteneği ile yaptığı ufak hayvan heykeller de sanatsal değere sahipti.

 

“Henüz tamamlanmadı.”

 

Weed çalışmasını devam ettirdi.

 

Kullandığı malzeme miktarı toplam malzemenin onda biri kadardı.

 

“Bu daha başlangıç.”

 

Weed ganimetleri yığmaya devam etti. Kulenin genişliği ve yüksekliği sürekli büyüyordu.

 

Ttring!

 

Bir şaheser!   Fevkalade malzemeler kulesi tamamlandı.

 

Kulenin statüsü değişmeyecek ve eser kimliği(yapanı) belirsiz kalacak.

 

Kule mükemmel el işçiliği ile, 20 metre yüksekliğe ulaştı.

 

Çeşitli malzemeleri yığın ederek eser ortaya koyma konsepti yeni bir fikir ama eserin sanatsal değerini elde etmek zor.

 

Sanatsal değer: 360

 

Özel opsiyonlar:

 

Kuleyi görenlerin şansı gün boyunca 20 puan yükselecek.

 

Şimdiye kadar yapılan toplam şaheser sayısı: 25

 

 

Oymacılık yeteneği geliştirildi.

 

 

Şöhret 3 puan arttı.

 

 

Weed kuleyi inşa etmeye devam etti. Kule hala planladığından daha küçükttü.

 

‘Temeli sağlam olmalı. Aksi halde ilerde yıkılır!’

 

Kuleyi yükseltirken bir yandan da güçlendiriyordu.

 

Malzemeleri yerlerine dikkatlice yerleştiriyordu.

 

Ayrıca, bilerek boş bırakılan yerler de vardı.

 

‘3 hilal. En parlak ışığı ayarl… 3 hilalin her birinin ortaya çıkma döngüsünü ve sırasını hesaba katmalıyım.’

 

Kule başta kolay gibi görünse de , aslında hiç de kolay değildi.

 

Kuleyi inşa etmek için 2 gün harcadı.

 

Ganimet kulesinin boyutu hayli büyüktü. Uzunluğu 50 metreye varmıştı.

 

Weed, Toplanan tüm malzemeleri kullandı.

 

“Daha fazla malzeme gerek. Hadi tekrar avlanalım.”

 

Todeum kalelerinde pegasus ve unicorn avlamaya devam ettiler.

 

Her avlanışlarında, elde edilen malzemelerle yapılan kule büyüdükçe büyüyordu.

 

Kuş tüyleri, kırılmış cam parçaları, metal parçalar, okların ucu ve bunlar gibi diğer malzemelerle birlikte kule akıl almaz derecede güzel bir duruma geldi.

 

Kule 55 metreye ulaştı.

 

 

Bir klasik eser! Gizemli malzemeler kulesi tamamlandı.!

 

Kule 300’den fazla çeşitli malzemelerle yığın edilerek yapıldı.

 

Ne anlama geldiği bilinmiyor, fakat bu acayip kule Versailles kıtasının başka biryerinde yok.

 

Bu devasa yapının sanatsallığını belirlemek hayli zor ama eşsiz bir anıt olabilir.

 

Çocuklar ve paralı askerlerin bile Weed’in eserinden haberdar olmama ihtimali yok.

 

Sanatsal değer: 490

 

Mükemmel oymacı Weed’in çalışması

 

Özel opsiyonlar:

 

Kuleyi görenlerin sağlık puanları ve mana yenilenmesi gün boyunca %10 artar.

 

 

Şans 150 puan arttı.

 

Zindelik/canlılık 60 puan arttı.

 

Şimdiye kadar tamamlanan klasik eser sayısı: 10

 

 

Oymacılık yeteneği gelişti.

 

Oymacılık yeteneği gelişti.

 

Şöhret 106 puan arttı.

 

Karizma 2 puan arttı.

 

Gizemli malzemeler kulesi Todeum’un harikaları arasına girdi.

 

Kulenin mülkiyeti Weed’e aittir.

 

Kulenin malzemeleri maddi kazanç için sökülürse, kazanılan şöhret düşer.

 

Ayrıca, bu sökülme işlemi olursa,sanatsever Todeum sakinleri tepkilerini dile getirir ve bu da samimiyeti azaltır.

 

Klasik eser ortaya koymanın karşılığı olarak bir önceki stat 1 puan arttı.

 

 

Nihayet bir klasik eser!

 

İtem bırakma oranındaki artış az olsa da, bu bile önemli bir şeydi.

 

Avın bu aşamasında, kule büyük bir gereklilikti.

 

Weed bulabildiği tüm malzemeleri yığmaya devam etti.

 

Bu iş çok çaba gerektiriyordu. Kule 60 metre yüksekliğe ulaştı ve bununla birlikte Weed amacına ulaştı.

 

“Fufufu.”

 

Weed kulenin tepesinde oturdu ve gülümsedi.

 

Bugün sondu.

 

‘Çektiğim çile bir ödüle layık.’

 

Ganimet kulesini yapmak oyma eser yapmaktan daha kolaydı.

 

Oyma yaparken en ufak yanlış hareket eser üzerinde telafi edilemez bir hataya dönüşürdü.

 

Ama yine de, kulenin tam anlamıyla tamamlanması için birkaç saat daha çalışması gerekiyordu.

 

“Kule güvenli bir şekilde tamamlandı.”

 

Weed oturuyordu ve eserin tamamlanması için belirli bir vakti beklemekteydi.

 

Balun, Gorun ve Seyirun.

 

3 hilal sisin arasından yükselip gökyüzünün merkezine ilerliyordu.

 

Hilaller parladı.

 

Todeum’un fevkalade parlak hilalleri parıldadı ve ortam gün gibi aydınlandı.

 

Kule ayışığının parıltısıyla ışıldıyordu.

 

Altın, gümüş, mücevherler, kılıçlar ve zırhlar ayışığıyla parıldıyordu.

 

Weed bir oh çekti;

 

“Çok güzel!”

 

Bu eserine adeta mest olmuştu. 

 

Onun kim olduğunu sanıyorsun! Bu kule, üzerinde oturabildiği, bir para yığını.

 

Bir karanlık oyuncunun(dark gamer) hayali!

 

Weed heyecanlandı.

 

‘Bunların hepsi para. Şuan resmen paranın üzerinde oturuyorum.’

 

İçinde yüzebileceği ganimet denizi, üzerinde oturabildiği ve uyku çekebileceği ganimet dağı…

 

Weed’in mutluluğu güneşin gökyüzünde en tepede olduğu gibi tavan yapmıştı.

 

Kulenin gölgesi Todeum’a vuruyordu.

 

Kulenin değişen gölgesi.

 

Gölgenin değişimini 3 hilalin konumuna göre ayarlamıştı.

 

Kulenin gölgesinin şekli giderek daha spesifik ve detaylı hale geliyordu.

 

Ttiring!

Bir başyapıt!    İlk görkemli çalışma teşebbüsü! Gizemli gölge kulesi tamamlandı!

 

Kule 300’den fazla değişik malzeme kullanılarak yapıldı!

 

Kulenin anlamı değişik zamanlarda anlaşılamaz ama bu anlam belirli zamanlarda gölge ile daha net anlaşılır.

 

Şanlı oymacı tarafından alışılmadık bir teşebbüs!

 

Beceriklilik dışında hiçbir şey kullanılmadı.

 

Buna rağmen, oymacının adı tüm kıta boyunca yayılacak.

 

Sanatsal değer: 3640

 

 

Mükemmel oymacı’ weed’in çalışması.

 

Özel opsiyonlar:

 

Kuleyi görenlerin sağlık puanları ve mana yenilenmesi gün boyunca %25 artar.

 

Kuleyi görenlerin item düşürme oranı gün boyunca %19 artar.

 

 

Şans 180 puan arttı.

 

Dayanıklılık 60 puan arttı.

 

Önemli saldırılar %30 başarı şansı kazandı.

 

Bu eseri tamamlayan oymacı bir unvan kazanacak.

 

Başka bir heykelle birleştirilemez.

 

Tamamlanan başyapıt sayısı: 5

 

 

İleri seviye oymacılık yeteneği 4’e yükseldi.

 

Heykeller şaşılacak derecede daha detaylı olacak. Mücevher ustalığı/zanaatkarlığı inanılmaz sonuçlar verir.

 

El becerisi yeteneği yükseldi.

 

Heykelleri yorumlama yeteneği orta seviyeye yükseldi.

 

-Oymacılık yeteneğinin etkileri %20 artar.

 

-Oymacı uçan canlılara dönüşebilir.

 

-Şekil değiştirme eseri kullanılırken, bir mülkiyet(mal,arazi vs) alınabilir

 

Sanat statı 19 puan arttı.

 

Dayanıklılık 3 puan arttı.

 

Azim 9 puan arttı.

 

Karizma 5 puan arttı.

 

‘Mükemmel çalışmaların ustası’ unvanı kazanıldı.

 

Kültür ve sanat alanında etkisi olan oymacı loncası kurabilirsin.

 

Cazibe 100 puan arttı.

 

Kısıtlamalar:

 

-İleri seviye oymacılık level 3 ve üstü

 

-Tamamlandığında büyük şehvet arttıran heykeller

 

 

Gölgeden yapılmış soyut heykel!

 

Bu ilk teşebbüsün bitiminde elde edilen ödül muazzamdı.

 

“Pişman olmadığım bir eser. İyi iş. Aferin bana!”

 

Weed ayrıca rahatlamış hissetti.

 

Eğer eserin anlamından bahsetmiş olmasaydı, eseri idrak etmek daha zor olurdu.

 

Ama kuleyi gören herhangi biri kulenin yaptığı çağrışımı kolayca farkedebilirdi.

 

Kule sadece bir figürü yansıtıyordu.

 

Bir adam.

 

Bir tavuğun boynunu çeviren adam.

 

İçindeki kin hala geçmemişti.!

 

Yarı sos yarı kızartmayı yememiş olmanın verdiği mutsuzluk kulede bariz bir şekilde belli oluyordu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr