Çeviri: AFMbey-nim
Düzenleyen: Gandalf
Lee Hyun her zamanki gibi sıradan bir akşam geçiriyordu.
Kendi yaptığı acı, tatlı ve baharat karışımı soslu et yemeği hazırlamıştı. Normalde bu sosu çok sık yapmazdı çünkü hem çok vakit alıyordu hem de hazırlanışı zordu.
“Bu sosa çok fazla yağ gidiyor, o yüzden bu sosu çok sık yapmam.”
Kızartma yemekleri aşırı derecede yağ tüketiyordu ve cimri Lee Hyun için bu sinir bozucu birşeydi. Ayrıca kullandığı yağı ikinci kez kullanmıyordu.
“Kız kardeşim beğenmezse sıkıntı olur.”
Bu yemek, malzemeleri suya atıp kaynatarak yapılan çok basit bir yemekti. Buna rağmen kız kardeşi beğensin diye en güzel şekilde yapmaya çalışıyordu.
Akşam yemeğinden sonra, Lee Hyun Dark Gamer Union(karanlık oyuncular birliği) websitesinin anasayfasına girdi.
-Satılık Jackal kılıcı. |
-Satılık altın mum çubuğu. ‘taşra kurdu’ görevi için acil lazım. Lütfen mail atın. |
-Beraber avlanmak için ekip aranıyor. Level 312. Meslek ;yakın dövüşçü. |
Bugün de sayfada bir sürü ilan vardı.
Lee Hyun item fiyatlarına göz gezdirdi.
“Çok vaktim var, yine de bu vakti düzgün geçirmeliyim.”
Her neyse, Lee Hyun 24 saat boyunca Royal Road’a bağlanamazdı. Kendisine verilen İkinci canı da kaybetmişti.
***
Palrangka savaşı resmen ölüme davetiyeydi.
Binbir türlü düşman…
Weed Drakelerle gökyüzünde savaşırken binbir türlü düşmanlarla dolu savaş alanına bakma fırsatı bulmuştu.
Geçmişteyken karşılaştığı orkların bir lideri vardı ve hiç savaşa girmemişlerdi ama bu savaşta diğer ırklarla savaşa girmişlerdi ve sayıları giderek artıyordu. Gökyüzündeki vaziyet de buna benzerdi.
Weed Drakeleri kontrol altına almak üzereydi ve savaş alanından kaçmak imkansız değildi çünkü bu uçan canavarlar birbirleriyle savaşmaya başlamıştı.
Canavarlar arasındaki ilişki pek de iyi değildir çünkü birbirlerinin avcısı oldukları için genellikle kavga ederler. Weed de bir Drake’ye bindiği için böyle bir kavganın içine girmişti.
Maalesef aldığı yaralar nedeniyle savaşta uzun süre kalamadı. Weed gökyüzünden düştü. Bu büyük düşüşün etkisiyle iskelet şövalyenin kemikleri ezildi. Bu hasar büyük bir canlılık ve savaşma gücü kaybına neden oldu.
Weed’in amacı Drake’yi avlamaktı ama diğer öfke dolu Drakeler ateş püskürterek Weed’i kovalamıştı. Dakikalar önce yaptığı kılıç hareketleri bu kovalamacanın yanında ufak bir mesele gibi kalırdı.
Drakeler yalnızca bir darbenin ardından saldırganlaştılar ve bir daha da zemine inmediler.
Weed hedefini değiştirdi ve yüksek sesle ıslık çaldı.
Hwiiiiiiik!
Eğer at eğitimli bir at ise bu ıslığı duyduktan sonra nerede olursa olsun gelmeliydi.
“……”
Weed atın canavar sürüleri arasından fırlayıp gelmesini bekledi. Biraz
zaman geçmişti ama at gelmedi.
Prenses ve beyaz at ölmüştü.
10 kilometrelik alan içinde bir çıkış yolu da görünmüyordu.
“Prenses Remy’yi koruyan iskelet şövalye.”
“Bu herif sözleriyle Prensesin aklını çeldi ve onu kaçırmaya çalıştı! Bromba krallığının tapınak şövalyeleri adına gebertin onu!”
“Saldırın!”
Tapınak şövalyelerinin bu saldırı emri diğer askerlerin öfkelerini artırdı. Canavarlar ve büyücüler de saldırıya geçti.
Bu saldırı karşısında Weed’in nutku tutuldu. Kaçacak hiçbir yeri kalmamıştı. Geriye yapacak tek bir şey kalmıştı; savaşmak ve kazanmak.
Gökten düştüğü için Weed’in kemikleri kırılmış ve ezilmişti. Canlılık
puanı da giderek azalıyordu.
Weed sakin bir şekilde sabit kaldı ve Bromba Krallığına ait şövalyelerin sayısını kabaca tahmin etmeye çalıştı.
‘Kılıçlar… şövalyeler ve hepsi de en az 270 level civarında. Ok ve mızrak saldırılarına karşı savunmayı iyi yapıyorlar, hem de ilahi güçler kullanarak yaralarını iyileştiriyorlar.’
Bu sadece bir tahmindi, Weed tam olarak emin değildi.
Weed Canavarlara karşı savaşan şövalyeleri gözlemliyordu ve şövalyelerin kullandığı silahları tanımlamaya çalıştı.
Weed Geniş bir bakış açısıyla tüm savaş alanını dikkatle inceledi.
Weed Palrangka savaşının cereyan ettiği bu devasa savaş alanında bulunan iyi kılıç ve zırhları ele geçirmek için bu silahların yerini tam olarak tespit etmesi gerekiyordu.
‘Şimdilik beklemede kalayım, savaş çok kızışmış durumda, onlarla direkt olarak savaşamam.’
Çok güçlü ve harika bir bedeni olsa bile, kutsal güce sahip silahlar zombi bedenini çok rahatsız ediyordu.
Ölümü reddetme gücü sayesinde yeniden dirilmişti, zombi olmanın ayrıcalıkları ve avantajları vardı, ama birçok zayıf yönleri de vardı.
Weed yerden bir taş aldı ve Cycloplara (Tepegöz) doğru fırlattı.
“Kyaohoho!”
“Kuwahahahahng!”
Tepegözler Weed’in attığı taşlardan çok rahatsız oldular ve bağırdılar, ardından ellerine kaya parçaları alıp kayaları olanca kuvvetleriyle fırlattılar.
BAAAAAAAAMM!
Kayalar Weed’in çok yakınına düşüyordu ve yere her ne zaman kaya düşse Weed yer sarsıntısını hissediyordu.
“Öldürün!”
“Bromba krallığının şövalyeleri yenilgi nedir bilmez!”
Şövalyeler ön siperlerden hücuma geçti, bu sırada Weed de tepegözlerin olduğu yerden kaçtı. Weed tepegözleri ve şövalyeleri karşı karşıya getirmişti.
“İns..insan.”
“Tadı iğrenç insanlar!”
“Küstah piçler.”
Tepegözler tapınak Şövalyelerine kayalar fırlatmaya başladı.
Weed açık ve net bir şekilde biliyordu ki kaya saldırısına maruz kalan şövalyeler fena halde hasar alıyordu.
Hücuma geçen şövalyeler ve piyade birlikleri pozisyonlarını korumaya çalışıyordu ama kaya saldırısı bu askerlerin durdurabileceği bir şey değildi. Ama ok ile karşılaştırıldığında, fırlatılan kayaların daha az menzili vardı. Ayrıca oklar miğferi delip geçebilirdi ve öldürebilirdi.
Diğer yandan, tepegözlerin şövalyelere fırlattığı kayalar sadece isabet edip zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda yere düştüğünde de müthiş sarsıntı ve hasara neden oluyordu.
Tüm bunlara rağmen Bromba Krallığının sancağı düşmemişti ve Tapınak şövalyelerinin öfkesi daha da artmıştı.
“Hepsini gebertin!”
“Krallığın zaferi için gebertin şunları!”
Şövalyeler Onurlarını ve şereflerini korumak için kendilerinden yaklaşık 10 kat büyüklükteki dev tepegözlere cesurca saldırdılar.
“Keoeoeoeoeo!”
Tepegözler ayaklarından darbe alıp düşüyordu.
Şövalyeler de keskin mızrakları ve kılıçlarıyla saldırmaya devam ediyordu. Ayakta kalan tepegözler elindeki kayaları sağa sola savuruyordu. Darbe alan atlar hemen yere düşüyordu. Bu eşi benzeri görülmemiş bir dövüştü…
‘İşte şimdi elime bir fırsat geçti.’
Weed tepegözün sırtına atladı ve kalan şövalyelerle savaşmaya başladı.
Şaşırtıcı bir şekilde Weed’in diğer tepegözlerin kayalarından kaçınması çok
kolaydı.
Tek göze sahip oldukları için denge eksikliği yaşıyorlardı. Ayrıca birçok kör noktaları
vardı.
Taş atmak için sadece bir taş alıp kafalarının üzerine kaldırıyorlardı. Sonra da kaldırdığı taşları atacakları yere bakıyorlardı. Bu basit ve öngörülebilir saldırı karşısında eğilmek ve kaçınmak kolaydı.
“Ben Bromba Krallığından gümüş şövalye.”
“Ben de İskelet Şövalye Weed.”
Bu ufak Tanışma faslının ardından iki şövalye zafer kazanmak için savaştı.
Tepegözlerin fırlattığı kayalardan fırsat buldukları kısa bir zaman diliminde düello yapabildiler.
Weed rakibini alt ettiğinde diğer şövalyeler yardıma geldiler ama Weed tepegözlerin fırlattığı taşların arasında bir delik bulup kaçabildi. Sonra da çok sayıda şövalye ile başa çıkmaya çalışan tepegözlerin olduğu bölgeye yöneldi.
Yöneldiği bölgede çok fazla karışıklık yoktu ama bu alanda bir kargaşa yaratıp sonra da bu kargaşadan faydalanıp daha etkili bir şekilde savaşabilirdi.
Mapon krallığının şövalyeleri Tepegözlerin olduğu bölgeye hücum etti.
“Şu bromba krallığı destekçilerine haddini bildirin!”
“Tek gözlü canavarın boğazını kesin!”
“Saldırıııınn!”
Savaş büyük bir kargaşa içinde devam ediyordu.
Bromba ve Mapon krallıklarının yer aldığı savaşa diğer ülkelerin insanları da girmişti.
Bu durum doğal olarak kargaşayı seven canavarların dikkatini çekmişti. Tepegözler o iri ayaklarını yere sertçe basıp eline aldıkları adeta sütun kalınlığındaki kayalarla ezip geçiyorlardı.
Bu büyük kayaların yüksekten düşerek insan vücutlarını ezme ve parçalama sesleri rahatlıkla duyuluyordu.
Weed, Bu büyük karmaşanın içerisinde ön siperlere ilerliyor ve şövalyelerle çarpışıyordu. Weed bire bir savaştığı şövalyeleri yeniyordu.
Weed 17 şövalyeyi öldürdü.
Ama sağlık puanı da çok azaldı. Kala kala 30 sağlık puanı kalmıştı.
“Oooowooooo!”
“Haydiii!”
Canı tükenmekte olan Weed’e yaklaşmaları çok kolay olmasına rağmen Bromba ve Mapon krallığının askerleri geri duruyordu.
Gökyüzüne baktılar ve beklemede kalmaya devam ettiler.
Weed de gökyüzüne baktı. Sonra hızla büyüyen küçük bir nokta gördü.
Tam da Weed’in durduğu yere doğru düşen 10 metreden daha büyük çapta bir kayaydı bu.
‘Bir çakal için ne kadar da renkli bir son!’
// Road Runner çizgi filmindeki çakala gönderme yapıyor galiba.
Weed elindeki kılıcı yere saplamış bir şekilde tutarak bekledi.
BAAAAAMM!
Tarihteki en şiddetli savaş olan Palgranga Savaşında size özgü bir iz bırakacaksınız.
|
-VERSAİLLES KITASININ TARİH KİTABI. ORİJİNAL PALGRANKA SAVAŞI-
Haset ve kıskançlık duygusunun zirve yaptığı zamanlardı. İnsanlar kendileri için buğday ve demir stoklamak için sonu gelmeyen sömürü savaşlarına başladı. Diğer ırklar insanlarla ikilik ve ayrılık yaşamamak için insanlara katıldılar ama daha sonra ilişkileri bozuldu.
İnsanların sahip olduğu ‘arzu ettiklerini elde etme hırsına’ yakalanan diğer ırklar kendi üyelerini bir araya topladı ve kendi çıkarları için savaştılar.
Ayrıca canavarlar insanların bölgesel savaşlarında aynı safta yer alıyormuş gibi yaptı, ki bu savaşlar insanların güçlerini zayıflatmıştı ve sonra bu doğurgan canavarlar adeta mantar gibi tüm kıtaya yayıldı.
Yenilenen içerik:
Palrangka savaşının gizli tarihi. |
Sadece dil bilimi ve arkeoloji alanında uzmanlaşmış maceracılar tarafından çözülebilir. |
O dönemde bile canavarların zekaları gayet yüksekti ve kabasaba da olsa dilleri mevcuttu ve bu konuşma dili ile daha büyük gruplar halinde kümelendiler.
Jaksen Ovalarında, kıtayı hakimiyeti altına alanlarla savaştılar.
Neticede kazananlar ‘insan olmayan canavarlar’ olmuştu.
Ama şiddetli savaştan sağ çıkabilen bazı kişiler savaşta yer alan bir iskelet şövalye’nin hikayesini yaymaya başladı.
Isran krallığı prensesi Remy’nin teveccühünü kazanmış ve prensesi kurtarmaya çalışmıştı.
Çok cesurdu ve harika at binme yeteneklerine sahipti. Ama bir çok kanatlı canavarlar tarafından saldırıya maruz kaldığı için beyaz at ve prenses hayatını kaybetti.
Bu duruma çok öfkelenen Şövalye prensesi kaybetmenin verdiği üzüntüyle ölesiye savaştı ve neticede kaybetti.
Coğrafi olarak, Bromba Krallığı Jaksen Ovalarında yer alıyordu.
Bu ovalar uçsuz bucaksız ve verimliydi.
Ancak Bromba krallığının çöküşünün ardından krallığın toprakları darmadağın oldu ve daha sonra Breman Krallığına dönüştü.
O dönemde rivayet oydu ki; insan, diğer ırklar ve canavarlara ait milyondan fazla ceset ayrı ayrı toplanıp devasa bir yeraltı mezarlığına konulmuş.
Daha sonra 30 yıllık bir dönemin ardından krallığın sahibi köklü değişikliklere gitmiş ve buğday için devam edegelen savaşlar yapılmış.
Ayrıca Jaksen ovaları da kaybolmuş ve ovaların arazi düzeni, insanlar sürekli olarak kaleler ve düşman için engeller inşa ettiği için tamamen değişmiş.
Günümüzde ise Palrangka Savaşı daha ziyade canavar grupları arasında yaygın bilinen bir savaştır.
《VERSAİLLES KITASI TARİH KİTABI》
‘Palrangka savaşı kayıtları’ bölümünden alınmıştır. |
***
Lee Hyun yakınmaya devam etti.
“İskelet şövalye olarak dirilmiş olmasaydım…”
İskelet şövalye olarak dirilme konusunda hala pişmanlık yaşıyordu. Çünkü iskelet hali bir zombinin gerçek seviyesini gösterememişti.
İlk kez dirildiğindeki iskelet boss leveline yakındı.
Mükemmel Fiziksel kabiliyetler kazanmasının yanı sıra büyü kabiliyeti de harikaydı.
Güçlü kara büyü…
Weed Necromancer’ların yeteneklerinden faydalanabilmiş ve daha etkili bir şekilde savaşabilmişti. Kara büyü ile Dullahan’ları* ve ölü şövalyeleri uyandırmıştı.
// İrlanda mitolojisinde başsız şövalye şeklinde bir canavar.
Hatta savaşı daha heyecanlı hale getirmek için uzun süre önce ölen iskeletleri bile hortlatmıştı.
Bunların aksine, iskelet şövalye; büyüsü olmayan cahil bir iskelet yığınından ibaretti.
Güneşe karşı zaafı vardı ve kutsal büyüye karşı savunmasızdı.
Weed, iskelet şövalye iken gün ışığında av olmaya müsait bir zombiydi.
Palrangka savaşı sırasında gün ışığında biraz daha zayıf olduğunu hissetti.
Eğer Continent of Magic’de olsaydı şövalye olmayı seçerdi. Şövalyelerin kudretine güvenerek karşısına çıkan tüm düşmanlarını ezer geçerdi.
“Ah, necromancer’ların büyüsünü bir kullanabilseydim var ya.”
Lee Hyun derinlemesine düşünmeye devam etti.
Eğer necromancerların yeteneğine sahip bir zombi olarak doğsaydı Palrangka savaşının sonucu kesinlikle çok farklı olurdu. Palrangka savaşının gerçekleştiği uçsuz bucaksız alan Necromancerlar için çok uygundu.
Tepegözleri diriltmek, zombiler ve hortlaklar üretmek… tekrar diriltilmesi mümkün olan iskelet askerler ve şövalyeler…
Necromancer’ların büyüsünü kullanarak bunları yapsaydı savaşı kazanmak çantada keklik olurdu.
“Tekrar düşündüm de, necromancer büyüsüyle dirilttiğim zombiler üzerinde kontrol sağlayamazdım. Kanatlı canavarlar veya hayaletler gibi şeyler diriltmek benim için gayet mümkün. Necromancer yeteneğini kullanarak zombileri diriltmek gerçekten çok riskli”
Lee Hyun zihnini boşalttı ve item fiyatları için arama yaptı.
Versailles kıtasında oyuna tekrar bağlandığında kullanmayacağı silahları ve zırhları satmak istiyordu.
“Zırhları ve silahları açık arttırmaya koysam daha iyi olur.”
Lee Hyun bir fiyatlandırma yaptı, sonra item alışverişi yapılan siteye girdi ve itemleri açık artırmaya koydu.
-Bromba Krallığı şövalyesinin kılıcı. Açık artırma Başlangıç fiyatı; 1000 won (6 tl) |
-Mapon Krallığı şövalyesinin kılıcı. Açık artırma Başlangıç fiyatı; 1000 won (6 tl) |
-Onurlu şövalye zırhı. Açık artırma Başlangıç fiyatı; 1000 won (6 tl) |
-Kutsama eldivenleri. Açık artırma Başlangıç fiyatı; 1000 won (6 tl) |
-Savaş zırhı. Açık artırma Başlangıç fiyatı; 1000 won (6 tl) |
-Tepegöz miğferi. Açık artırma Başlangıç fiyatı; 1000 won (6 tl) |
Palrangka savaşında elde ettiği itemleri açık artırmaya koydu.
Todeum’da elde ettiği itemlerin birçoğu karışım maddesi itemlerdi veya muhtelif ganimetlerdi.
Bu ganimetlerin çoğu pegasus ve unicornlardan elde edilmişti.
Bu ganimetleri Morata’da üretime sokup elde ettiği ürünü iyi bir fiyata satabilirdi veya yüksek fiyata siteye koyabilirdi.
Zırh veya silah gibi yapımı tamamlanmış ürünleri açık artırmaya koyup bir alıcı bulmak daha kolaydı.
Vampir hazinesinden elde ettiği Koldeurim’in şeytan kılıcı 440 leveldeki oyuncular ile sınırlıydı. Eğer fiyatı yüksek tutarsa kılıcı satamamaktan çekindi.
Lee Hyun, Fiyatı ciddi derecede artıran oyuncular arasındaki rekabetten istifade ederek açık artırma devam ederken kılıcı kullanmak ve sonrasında iyi bir fiyata satmak niyetindeydi.
“İstesem tabii ki şu an hemen satarım… oh şimdi aklıma geldi; Paskran’ın mızrağı.”
Ne olduğunu öğrenmek için tanımlattığı ama vampir hazinesinden almadığı mızrak…
Birinin bu mızrak için Dark Gamer Union sitesinde ilan verdiğini hatırladı.
Lee Hyun merakına yenik düştü ve ilanı veren kişiyi buldu ve mesaj attı.
Paskran mızrağını almak isteyen eleman sendin değil mi? Aklındaki fiyat nedir? |
Lee Hyun’un yapacak başka işleri vardı bu yüzden mesajlaşmayı devam ettirmedi.
Bir gün boyunca rahat rahat dinlenme fırsatı olmuştu, ardından şöyle düşündü:
“İlan vermeyeli neredeyse 100 gün olmuş. Vay be.”
Dark Gamers’lar (karanlık oyuncular) için mesai saati gibi bir çalışma takvimi yoktu. Daima diğer oyuncularla iyi geçinmeli, avlanmak için hevesli olmalı ve levelini yükseltmelilerdi.
Lee Hyun bilgisayarı kapatmadan önce bilgi sayfasına gitti ve bir ilan yayınladı.
Kuzeydeki canavarlarla ilgi bir bilgi ilanı…
Seoyun (Seoyoon)* ile birlikte kuzey sınırlarını geçerken ölüm vadisini bulmuşlardı.
// Arkadaşlar 13. Ciltten itibaren isimlerde değişikliğe gitmişler. herkesin ismi değişmiş. Yorumlardan öğrendiğim kadarıyla sebebi isimlerin kore dilinde telaffuzları birbirine çok benziyormuş. Her neyse ben eski isimleri parantez içinde yazacağım. Bölümün sonuna da isim tablosu ekleyeceğim. Bu durumla alakalı fikirlerinizi yorumlarda bekliyorum. Keyifli okumalar.
İlanda yemek tedarik etme yöntemleri, rotalar ve canavarların yaşam alanları ile alakalı bilgiler yer alıyordu.
Para kazanmak için genellikle tek başına avlanan maceracılar için bu bilgiler değerli ve önemli bilgilerdi.
Ne kadar aldıysan o kadar vermelisin…
Dark gamers’lardan elde ettiği bilgiler neticesinde Lee Hyun da biraz bilgi vermişti.
Verdiği bilginin seviyesi ‘C’ seviyeydi.
Lee hyun yazdığı ilanı yayınladı ve sonra kalkıp mutfağa yöneldi.
“Bu dinlenme gününde kendime biraz Kimchi yapayım”
// Noodle tarzında geleneksel bir kore yemeği.
Yemek için henüz erken olduğunu düşünse de hemen Kimchi hazırlamaya başladı.
“Sıradan tuz sadece diğerleri kadar iyidir ama daha pahalı tuz iyi bir şey bile değildir.”
// Yine Weed’in kendine has cimrilik felsefelerinden biri.
(DN: Örnek alıyoruz arkadaşlar.)
***
Bugün de yine milyonlarca insan Royal Road’ın sitesine giriş yaptı. Bunların birçoğu onur listesi bölümündeki canlı yayını izliyordu.
-Işık kulesi loncası zalim Urolba’nın mağarasına girdi. |
-Urolba çok yakında ortaya çıkacak. |
Işık kulesi loncası 30.000 üyesi olan çok büyük bir loncaydı.
Üyelerinin birçoğunun yüksek levelli olmasının yanı sıra, üye sayısı çok büyük bir güç oluşturuyordu.
Urolba’nın sığınağının yer aldığı bir bölgeyi işgal etmişlerdi.
Zalim Urolba..
Tipik bir boss canavar…(bölüm sonu canavarı)
Her ay Versailles Kıtasında tekrar dirilen bir şeytani ruh..
Elindeki elektrik kırbacının gücü Ejderha’nın ateş nefesi kadar güçlü değil ama kırbaç yiyen kişi felç olur ve dayanıklılığı tükenir. Destekçisi olan şeytani ruhlar hemen çok hızlı bir şekilde yardıma gelir ve bu da avlanmayı çok zor hale getirir.
Işık kulesi loncası Urolba’yı yenmek için aşırı kalabalık ekipler kurdu.
“Versailles kıtasına adaleti getirmek için yola çıktık. Korkak canavar Urolba karşımıza çıkmak yerine saklanıyor. Bu zavallı yaratığın cezasını kesmek bana düşer!”
Loncanın lideri Hertz devasa mağaranın içinde gururlu bir şekilde haykırdı. Sonra urolba ortaya çıktı.
Ardından savaş başladı…
Loncanın savaştan beklentisi yeni bir item elde etmekti; savaş tanrısı Tyr’ın devasa miktarda sağlık puanı bahşetmesi.
‘Bu savaş loncanın şerefini ve onurunu yükseltmek için kaçırılmayacak bir fırsat.’
Şu âna kadar Urolba’yı avlayabilen loncaların sayısı beşti ve bu prestijli loncaların arasında başarılı olan sadece Hermes loncasıydı.
Işık kulesi loncası oynadığı bu kumarda geri adım atmadı.
“Urolba’nın hazinesini alın. Şu kırbaçı da alalım.”
Savaşçılar da alacağı stat puanları için can atıyordu.
Oymacı sınıfından olan Weed’in stat puanları şaheser, klasik veya başyapıt eser ortaya koyduğu zaman yükseliyordu. Bu yöntem sadece oymacı sınıfı için geçerliydi, başka hiçbir sınıfın böyle bir yöntemi yoktu.
Dövüşten elde edilen kazanımlar açısından; eğer görev boss canavarı alt ederek başarılı olmuşsa itibar puanı artabilir ve bazen de diğer statlar artış kazanabilirdi.
Gerçi bu savaş söylenenden daha basitti.
Hedefleri çoğu zaman korkunç derecede zor olurdu ve hayatlarını riske atıp ellerinden gelenin en iyisiyle savaşırlardı.
Zalim urolba da bu hedeflerden biri..
Dövüşlere katılmayan maceracı karakterinden olan Mezar hırsızları’nın stat puanları eğer keşfedilmemiş bir yer bulurlarsa, bir zamanlar ünlü birinin mezarını bulurlarsa veya zindanları araştırırlarsa artar.
Din adamları sınıfından olanlar ölmek üzere olan birini iyileştirerek dindarlık stat puanı kazanırken, keşişleri kötülerin elinden kurtararak da İman puanı kazanabilirler.
Ressam gibi sanat sınıfından olanlar güzel tablolar yaparak basitçe stat puanı kazanabilir.
Mimarlar mimari harikalar yaratarak statlar elde edebilir
Demirciler de Lüks silahlar ve zırhlar üreterek statlar kazanabilir.
Oymacı veya diğer mavi yaka meslek grubundan olmanın avantajı stat kazanmak için hayatını riske atmak zorunda olmamaktı.
En nihayetinde, binalar ve devasa sanat eserleri yapmak biraz risk gerektiriyordu ama bu risk kişinin hayatını tehlikeye atacak kadar büyük değildi.
Bunun yanı sıra, tehlikeli boss canavarları avlayarak hayatlarını riske atan savaşçılar daha fazla stat, itibar ve ganimet elde eder. Böylelikle güçlenerek sürekli daha güçlü canavarlarla savaşabilirler.
“Iyaaaaahh!”
“Canavarın eline dikkat edin!”
“Kırbaç darbesinden kaçınmak için dağılın!”
“Tek şansımız var o da başa baş mücadele etmek!”
Savaşçılar Urolba’ya hücum ettiler.
Bu sırada mağaradaki kötü ruhlar ortaya çıkmaya başladı.
Mağara solucanları taşların içinden çıktı ve büyücü ile papazları yakaladı.
“Kurtar beni!”
“Yardım ediin!”
Yardım istediler ama Urolba ile savaşa tutuşan savaşçılar yardım isteyenlerin seslerini duyamadılar.
Çok büyük bir lonca olmasına rağmen, lider eksikliği yüzünden ışık kulesi loncasının 2000 üyesi oracıkta hayatlarını kaybetmişti.
Sitenin onur listesi bölümünden yayını izleyenler loncanın mağlup olacağını çoktan tahmin etmişti.
-Tamamen zaman israfı. |
-Bence çoktan pes etmişler gibi duruyor. |
-Boss canavarla ilk kez karşılaşıyorlar ve bence Lonca çok kolay mağlup olacak. |
İzleyenler hayalkırıklıklarını gizlemediler.
Sonra birisi açık artırma sitesini kontrol ettikten sonra bülten sayfasında bir gönderi paylaştı.
-Weed! Weed geri döndü. Weed’in açık artırma sitesine bakın! |
Weed’in Bromba ve Mapon krallığının silahlarını ve tepegözlerin miğferlerini satması haberi hemen yayıldı.
-Neler oldu? |
-Weed’in ne yaşadığını çok merak ediyorum. |
Söz konusu Weed olunca çılgın hayranlar hemen yorumlara hücum ettiler.
Ejderhayı yendikten sonra Weed ile alakalı bir haber ve gelişme yaşanmamıştı. Bu yüzden Weed’in ortadan kayboluşu insanların merakını artırmıştı.
Weed’in açık artırmaya koyduğu malzemelere tekrar baktılar.
-Silahların performansları harika. |
-Açık artırma fiyatı daha şimdiden 500.000 won u geçti.(30.000tl) |
-Weed huh. Aman tanrım, tepegözleri avladı. Yalnız mı acaba? Yanında yardımcıları veya ekip arkadaşları filan olmalı. |
-Anladığım kadarıyla Weed her zaman tek başına takılıyor. Tepegöz ve ejderha gibi anormal canavarlar weed’e normal geliyor. |
-Keuu! Bu avın filmi filan olmalı. Weed’in dövüş yetenekleri ve tek nokta saldırısı adeta bir fırtına gibi düşmanları sildi süpürdü. O ânı kafamdan çıkaramıyorum. |
-Ama Bromba krallığıının nerede olduğunu bilen var mı? |
-Mapon krallığı nerede onu da bilmiyorum. |
-Belki de kuzeyde bilmediğimiz yeni krallıklar vardır? |
İnsanlar kıtanın merkezinde yer alan Bromba ve Mapon krallıklarının yerini sorgulamaya kitlendiler. Bu iki krallığın kuzeyde yeralan küçük ülkeler olduğu sonucuna varan kişilerin sayısı hiç de az değildi. ama kuzeyde yer alan ülkelerin/krallıkların sayısı bu ihtimali çürüttü.
Sonra forum sitesinden biri cevabı buldu.
-Bromba krallığı, Mapon krallığı. Bunlar Geçmişte yer alan kadim krallıklar. |
-Gerçekten mi? inanmıyorum buna. |
-Evet bu gerçek. İnanmazsan versailles kıtasının tarih kitabına bak. Orada yazıyor. |
Diğer kullanıcılar kıtanın tarihi hakkında gönderi ve alıntı paylaşmaya başladı. Böylelikle bromba ve mapon krallıkları arasındaki savaş hakkında bilgiler öğrendiler.
Weed’in dışında kimse o tarihlere gidip kıtanın tüm tarihini ezberlemedi tabii ki.
-Kadim krallıkların silahlarını nasıl elde edebilir ki? |
-Ne tür bir macera bu böyle? Bu kadim krallıkların kalıntılarını filan mı buldu yoksa kadim bir zindan mı buldu? |
-Ahh. Görmek istiyorum, kesinlikle görmek istiyorum. |
İnsanların merakı tavan yapmıştı.
Hiç kimse tüm bedenini saran merak duygusunu bastıramıyordu.
Herkes Kmc medyanın anasayfasına hücum etti.
-Weed’in macerada olduğu doğru mu? Doğruysa bu macerayla alakalı en ufak bir gelişme var mı? |
-Weed kadim krallıklara girdi mi? |
-Weed’in macerasını yayınlamayı düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız yarın yayınlayın hemen. |
-Kmc medya’nın yeteneklerine güveniyorum. Benim kanalım sizsiniz artık ve beklemedeyim, fragman felan varsa gösterin lütfen. |
İzleyiciler sayfalarca yorum yazmıştı.
***
Kmc medya çalışanlarının eli ayağına dolanmıştı.
“Mesaiye kalıyoruz, herkes mesai yapıyor!”
“Yemek sipariş edin. Tüm görüntüleri düzenlemeden eve gitmek yok!”
Palrangka savaşının kısacık bir bölümünü göstermeye kalksalar bile, Weed’in tüm maceralarında olduğu gibi ortaya 3-4 saatlik bir görüntü çıkardı.
Prenses Remy ile karşılaşma, at sırtında savaşma, havada dövüşme, tepegözlere ve şövalyelere karşı savaşma…
Bunlar çok mühim sahnelerdi ve bunları yayınlamaktan vazgeçemezlerdi..
Ek olarak, mevzu bahis destansı Palrangka savaşıydı.
Sadece Weed’in macerasını yayınlamakla kalmayacak, ayrıca tarihte kalmış yetenekler, itemler, ve canavarlar hakkında bilgiler de sunacaklardı.
Bu yüzden kanalda çalışanların tümü hazır haldeydi.
Senaryo yazarları da kanala gelen görüntüleri izleyip senaryo yazmaları gerekiyordu, sunucular ve spikerler ise tüm gece uyumayıp savaş hakkındaki bilgileri ezberlemek zorundalardı.
Tüm kanal çalışanları, izleyicilerin artan dikkat ve merakını göz önüne alarak izleyicilerin beklentilerini karşılamak için bir ân önce yayını gerçekleştirmeye çalışıyordu.
Shin Hye Min onaylanan senaryoyu okudu:
“Karşınızda Jeonshin Weed’in savaşı, o ki erdem ve maceranın vücut bulmuş halidir! siz izleyicilerimize Palrangka savaşındaki Prenses ile yaşanan soluksuz bir tutku içeren ve kalbe dokunan aşk dolu serüveni sunuyoruz.”
***
Bwakk bwakk!
Yarı sos yarı kızartma…
Lee Hyun’a ihanet edip Seoyun’a giden tavuk hiçbir şey yememişti.
hemşireler tavuğa pirinç, susam, darı ve diğer tavuk yemlerinden vermeye çalıştılar ama nafile.
“Neden yemiyorsun?”
“Açlıktan ölecek!”
Seoyun’un bulunduğu hastanedeki hemşireler endişeli gözlerle horoza baktılar.
Aslında endişe duydukları kişi tavuk değil Seoyun’du.
Şefkatli ve kibar Seoyun’un baktığı tavuk ölürse bu durum onu çok derinden etkilerdi.
Yarı sos yarı kızartma zayıf bir halde oracıkta öylece yatıyordu.
“……”
Seoyun üzgün bir şekilde tavuğun başını sıvazladı. Tavuk için elinden başka hiçbir şey gelmediğini düşünerek kederlendi.
‘Sahibine mi dönmek istiyorsun?’
Seoyun’un gözleri endişe doluydu.
Yarı sos yarı kızartmayı almak belki de bir
hataydı.
seoyun kimsenin sevgisini kazanamayacağını düşünüyordu.
‘Lee Hyun. Tavuğu ona götürmeliyim.’
Bu kararın ardından Seoyun tavuğu almayı denedi. Ama Seoyun tavuğu boynundan kaldırmaya çalıştığı için tavuk hemen sertçe tepki verdi.
Yapılması asla istenmeyen bir hareket..
Bu manzarayı izleyen hemşire oldukça etkilenmişti.
“Tavuklar bir çok canlıdan daha zekidir. İnsanların sandıklarının aksine tavukların hissetme ve düşünme yetileri vardır.”
“Bu gerçekten güzel bir tavuk; yeni sahibini sevmiş gibi duruyor ama diğer yandan da eski evini özlüyor gibi. Eğer şu yemekten biraz yiyebilirse.”
Seoyun ve hemşireler sessiz olmaya çalıştılar ki böylece yarı sos yarı kızartma uykuya dalabilsin.
Tam bu sırada başka bir hemşire kapıyı açıp içeri girdi. Seoyun’un yemeğini getirmişti.
Vitamin zengini sebzeler ve et yemekleri…
Bwakk!
O ânda yarı sos yarı kızartma yemek tabağına doğru uçtu ve et yemeğini gagalayıp yemeğe başladı.
Ttototototototok.
“……”
Karnını iyice doyuran tavuk huzurlu bir şekilde uykuya daldı.
‘Et (domuz) yiyen tavuk hikayesini duymuştum ama…’
‘Ayrılma endişesinden kaynaklanan bir şey değil bu.’
Seoyun derin düşüncelere daldı.
‘Sadece birinin sevgisini kazanmak istedim, ama ilk adımı atan hiçbir zaman ben olmadım.’
Yanındayken kendini rahat hissettiği tek kişi Lee Hyun’du.
Royal road’da ona yemek pişiren kişi oydu. Aynı şekilde üyelik eğitiminde de Seoyun Lee Hyun’un pişirdiği yemeği yemişti. Ama bir teşekkür bile etmemişti.
‘Onun için yapabileceğim hiçbir şey yok.’
Ardından Seoyun kafasını salladı. Bundan böyle Değişmek istiyordu. Ufacık da olsa değişmek istiyordu.
‘Bir dahaki sefere ben ona yemek vereceğim.’
Seoyun yemeği nerede yiyeceğini biliyordu.
‘Ucuz hazır yemeklerden değil. Ona kendi hazırladığım yemekten yedirmek istiyorum.’
Seoyun ne yemek yapacağını belirlemek için derin düşüncelere daldı.
***
“Çocuklaar! buraya gelin!”
Lee Hyeyeon( Lee Hayan/yurin / Weed’in kız kardeşi) bahçeye geldi.
Lee Hyeyeyon abisinin uzun süreden beri büyüttüğü tavuklar için yemek/yem hazırlamıştı.
Tavuklara yemini düzenli olarak kendi vermek istemişti. Lee Hyun da abisi olarak bu duruma itiraz etmedi.
Lee Hyeyeon kendi hazırladığı yemi tavuklara seve seve verdi.
“Bugünkü yeminizin adı kalbi.”
Bwaaaakkk!
Kalbi yemeğinden ilk yiyen tavuk haşlanmış yumurtaydı. Onun ardından göz yumurta, anne tavuk, çorba, kızartma, baharatlı ve hatta yarı sos yarı kızartmanın yerine gelen yeni tavuk da kalbi’den yedi..
Yumurtadan yeni çıkmış olan civcivler…
Büyümekte olan civcivler anne tavuğun verdiği solucanları çoktan yemişlerdi. Ama akıllanmaya başlamışlardı ve kalbi’den yemek için bekliyorlardı.
“Ne kadar da huzur verici bir manzara.”
Lee Hyeyeon mutlu hissediyordu.
Tavuklar ve civcivler kalbi yeminin etrafına toplanmıştı. Ortada çok tatlı bir görüntü vardı.
Tavuklar yemeği bitirdi. Arta kalan yemeğin miktarı hayli fazlaydı.
Yemi israf etmek istemeyen Lee Hyeyeon uzakta beklemekte olan başka bir hayvana seslendi.
“Boshin, buraya gel.”
Hav hav hav!
Köpek arta kalan yemeği yemeğe başladı.
Köpeğin adı Mohm Boshin’di…
“Acıkmışsındır.”
Lee Hyeyeon köpeğin başını okşadı.
Yemek yiyen bir köpeğe dokunulmaması gerekir ama Mohm Boshin tepki vermedi.
Arf arf!
Köpek ,Yemeğini yedikten sonra, patileri ve karnı yukarda olacak şekilde sırtüstü yuvarlandı; daha da sevimli duruyordu.
Boshin akıllı bir köpekti, hâlâ kuşları kovalayabiliyordu ve tuvaletini nereye yapacağını biliyordu.
Bu hareketleri her yaptığında Lee Hyeyeonun yüzünde güzel bir gülümseme belirirdi.
“Köpeciğimiz çok tatlı”
Bir kız ve bir köpek…
Huzur dolu bir görüntü..
Ama Mohm Boshin eski günleri unutmamıştı.
Köpek küçük yaşlardayken, Lee Hyeyeon onu aşağılayıcı isimlerle çağırıyordu ve ona kötülük dolu bakışlarla bakıyordu…
Yeni isimler tablosu:
Weed/ Lee Hyun: Lee Harn
Yurin/ Lee Hayan: Lee Hyeyeon, Hye Yeon Lee
Seoyoon/ Jeong Seoyoon: Seoyun, Seo Yoon Jung
Pale / Oh Dongman: Fail
Romune/ Yeon Hee Park: Romyuna
Surka/ Yoon Soo Park: Sureuka
Irene/ Kim In Young: Iriene
Maylon/ Shin Hye Min: Maylon, Meiron, Mayrun
Hwaryeong/ Jeong Hyo Lyn: Hyo Rin Hung, Hae Lynn, Hwaryeong
Da’in: Dain, Dyne
Zephyr/Choi Ji Hoon: Jaffe
Seechwi/ Cha Eunhee; Seichui / Eun Hee Cha
Bard ray: Bad Ray
Shin Hye Min: Shin Hyemin, Sinhyemin, Min Sinhye
Geomchi: Ahn Hyundo
Geomchi2: chung Il Hoon
Van hawk: Van Hock
Tori: Torido |
(DN: Yeni LMS bölümü sizlerle! Weed’in prensesi bir şekilde kurtaracağını düşünüyordum ben ama olmadı. Ama Weed’in ünü bir sonraki bölümde yayın sayesinde uçacak gibi görünüyor. Tabii bir diğer tarafta da Seoyoon var. Weed’e kendi elleriyle yemek yapmaya karar verdi ama tabii Weed bunu nasıl karşılayacak orası belli olmaz. Neyse, hepsini diğer bölümde göreceğiz. Bir de sondaki isim tablosu mevzusu var, bununla ilgili görüşlerinizi yorumlara yazarsınız artık. Umarım okurken siz de benim gibi keyif almışsınızdır. Hatamız olduysa affola.)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..