Weed önce matarasını suyla doldurmak için çeşmeye gitti, sonra oymacılık dükkanına yöneldi. Bu Weed’in sokak aşağı ilk gidişiydi ve NPCler ile oyuncuların izdihamına uğramıştı.
“17. ya da daha üst bir leveldeki bir papaza ihtiyacımız var.”
“Hey, millet! Lasok mağarasına gidiyoruz. Katılmak isteyen?”
Oyuncuların çoğu sokaktaydı ama hiçbiri göz ucuyla bile Weed’e bakmıyordu. Yine de Weed bunu takmıyordu. Bir seyyahın zırhtan bile yoksun mallarının etrafında gezerkense kaleden ayrılmadan önce dört haftalık oyunun en ufak gereğini bile yerine getirmemiş olduğunu fark etti.
Rosenheim Krallığı’nın başkentindeki sayısız dükkanın arasında oymacılık dükkanının özel bir duruşu vardı.
Çoğu sıradan maceraperest, oymacılık dükkanının nerede olduğunu zar zor hatırlarlar çünkü onlara göre anlamsızcadır. Oymacılık Sanatını öğrenen sadece çok az bir miktar oyuncu orayı düzenli olarak ziyaret eder. Fakat oymacılık dükkanı Merkez Bulvarındaki soylu kadınlarca sık sık ziyaret edilen kuyumcunun hemen yanındadır.
Çın Çın
Weed oymacılık dükkanına girdi.
“Hoş geldiniz— seni buraya getiren nedir, yabancı?”
Dükkan sahibi Weed’in kıyafetlerini görünceye kadar müşterisini nazik bir gülüşle karşılıyordu fakat aniden ses tonu değişti. Weed etrafına bakındı ve fark etti ki dükkanda ondan başka müşteri yoktu. Bir demirci atölyesi ya da bir bakkal daima ağzına kadar dolu olurdu ama oymacılık dükkanına günde sadece birkaç müşteri geliyordu, o da olursa.
Ancak günlük gelirler kıyaslanacak olursa, oymacılık dükkanı demirci atölyesinin hemen ardından geliyordu. Başka bir deyişle, oymacılık dükkanı oldukça pahalı mallar satıyordu. Weed yakasını düzeltti ve kibarca sordu:
“Buraya beni oldukça huzursuz eden bir soruya yanıt bulmak için geldim, efendim.”
“Yani bana soru sormak istiyorsun, yabancı?”
“Evet, efendim. Eğer bana birkaç dakika ayırırsanız…”
“Şu an meşgulüm, git lütfen.”
Dükkan sahibi rahatsız olarak onu hemen reddetti. Weed’in ünü 0 olduğundan ve tanınmamış olduğundan dolayı dükkan sahibinin onu kapı dışarı etmesi doğaldı.
“Pekala, efendim. Daha sonra geleceğim.”
“Güle güle.” dedi dükkan sahibi.
Weed kapı eşiğinde oyalanıyordu. Sonra tesadüfen gösterimde olan heykeller gözüne çarptı.
“Muhteşem!” diye bağırdı Weed.
“Bu heykellerin ihtişamı beni benden alıyor. Bunu Rosenheim Sarayına vermek ister miydiniz?”
Dükkan sahibi ister istemez Weed’e kulak verdi.
“Hangisinden bahsediyorsun, yabancı?”
“Şu saf altından yapılmış iki başlı kartal. Bunu hangi ustanın oyduğunu tahmin etmeye bile cüret edemem ama muhteşem işçiliğini görebiliyorum. Tartışmanın da ötesinde değerli. Öyle hayat dolu ki onu neredeyse gerçek bir kartal sanıyordum, iyi ki buraya gelmişim. Bu dükkan bu sınıftan şeyleri hak ediyor. Benim naçizane gözlerim dünyaya indirilmiş eşsiz bir güzelliği görüyor.”
Dükkan sahibi fark etse de fark etmese de, ağzı yatay bir hilale dönüşüyordu. (Yani hafiften gülümsüyordu.)
“Oymacılık sanatına ilgin mi var, yolcu?”
“Sanırım, evet. Sadece muhteşem heykeller karşısında huzur bulmayı diliyorum ve ruhum bu heykellerde vuku bulmuş eşsizliğin bir parçası olmayı arzuluyor.”
“İçeri gel, otur. Belki beni sıkılmaktan kurtarabilirsin.”
“Teşekkür ederim, efendim.”
“Bir bardak çay ister misin?”
“Ne kadar naziksiniz, sadece bir bardak ballı soğuk su yeterli.”
“Tabii, veriyorum.”
Weed dükkan sahibi tarafından karıştırılmış ballı suyu içti ki bu da son üç haftanın birikmiş yorgunluğunu hafifletti.
“Şimdi söyle bakalım, seni bu kadar rahatsız eden nedir?” dedi dükkan sahibi.
“Peki, efendim. Fakat her şeyden önce bu gösterimdeki heykellerin arasında ufak bir tur istesem, beni affeder misiniz? Sizin rehberliğinize ihtiyacım var, lakin bu, benim şu başyapıtlara bakmak isteyen naçizane gönlümü rahatlatmak kadar önemli değil.”
“Dilediğin kadar bakabilirsin. Bu narin heykellerin ‘Raison D’être‘i (fr. varoluş nedeni) onlara değer biçenleri memnun etmek değil mi?”
Dükkan sahibi nazik bir gülümsemeyle izin verdi. Weed onun kalbini fethettiğini hissetti, halkın dikkatinden uzakta ve müşterilerin zar zor geldiği bir yerdi. Bakkalda çeşitli mallara göz gezdirmek istemiş olsaydın, hemen o an kapı dışarı edilirdin. Weed acele etmeden gösterimdeki heykellerin tadını çıkardı. Fakat konuşulacak konuları da vardı.
‘Oymacılık ustalığıyla servet edinilebileceğinden şüpheliyim.’
Bu günlerde en pahalı heykel 30 gümüşlük ediyor. Heykellerin taştan ya da tahtadan yapılan niteliğine, etkileyici işçiliğe rağmen, materyallerin kendisi ilk başta çok pahalı değildi. Ahşap oyma ya da taş kazımadan başka bir şey değildi.
Weed biliyordu ki eğer devasa bir aslan heykeli ya da tunç heykel yapabiliyorsa, ortada para olmalıydı, fakat çok uzak bir ihtimal yüzünden aptal yerine konmuyordu. Nasıl soylu bir adam bu kadar parayla her yıl yeni bir heykel sipariş edebilirdi? Bir oymacı olarak en iyisini yapmak için merdivenin en üstüne çıkmalıydı. Biraz rekabetle, endüstride en iyi olmak için fazla bir gayrete gerek yoktu.
Buna rağmen, güvenmek için fazla küçük, kuytu bir marketti. Bir servet elde etmek için kesin yol diğer oyuncuları olası tüketici olarak hedeflemekti. Onlar daima levellerini artırıyorlar, daha iyi ekipmanlar ve bu tarz şeyler istiyorlardı. Güçlü ekipmanlar, ateş silahları, büyüleyici bilezik ve yüzükler oyuncular arasında popülerdi, fakat heykeller, birkaç istisnai kişi dışında çoğu kişiye göre değersizdi.
‘Vakit kaybı, para kaybı.’
Weed’in bu oyuna başlamaktaki esas hedefi bir sermayeyle para kazanmaktı. Heykellere son kez baktı ve oymacılık sanatıyla ilgili son kararını verdi.
‘Bu yetenek beş para etmez.’
Weed dükkan sahibinin karşısına oturdu.
“Pekala, şu an ne arıyorsun?” diye sordu dükkan sahibi.
“Geçmişteki bir olayla ilgileniyorum. Bana, birinin 50 yıl önce Kraliyet Sarayında ay ışığını oyduğu söylendi. Bu olayın doğruluk payı var mı bilmek istiyorum.”
“Ah, şu olay! Bu oymacılar arasında süregelmiş efsanevi bir rivayettir. Ayrıca Kraliyet Mahkemesi’nden güvenilir birkaç müşterimden de bu hikayeyi duymuştum.”
Weed ay ışığını oymanın imkansız olduğunu ve bir şehir efsanesi olduğunu düşünüyordu, fakat dükkan sahibi ayrıca, Eğitim Salonundaki eğitmenin duyduğunu iddia ettiği söylentiyi de biliyordu.
--------------------
*Görev Tamamlandı!*
– Kraliyet Sarayına Geldiği Rivayet Edilen Gizemli Oymacı –
Eğitmenin kulağına giden rivayet gerçekten yaşanmıştır. Ay ışığını oyan bir oymacı yaygın olarak -ama gizlice- Serebourglular arasında bilinmektedir. Fakat ay ışığını nasıl oyduğu gizemliliğini sürdürmektedir.
Ödül: Bunu söylemek için eğitmene git.
--------------------
Weed kocaman sırıttı. Bu, yine de, en düşük zorluk seviyesi olan E tipi basit bir görevdi. Aynı zamanda, dükkan sahibiyle dostluk kurmayı başaramamış olsaydı, görev çok zor olurdu.
Görevi tamamladığına göre, ikinci adım Eğitim Salonuna dönmek ve eğitmenden ödül almaktı. Weed veda edip gitmek için uygun zamanı kollarken, düşüncelere dalmış dükkan sahibi sonunda konuştu.
“Ay ışığını nasıl oyduğunu duymadım.”
“Kraliyet Mahkemesinden müşteriler bunun hakkında bir şey demediler mi?”
“Hım, bu bölümü hep atlıyorlar. Bana bununla ilgili bir şey söylemeyi reddediyorlar. Rosenheim Kraliçesi Evane’nin, huzur içinde yatsın, bu olaya dahil olduğunu söylüyorlar. Bana bir iyilik yapıp bunu araştırır mısın? Böylece merakımı gidermiş olursun.”
Weed heyecandan titreyen yumruğunu kavradı.
‘Bu, seri halinde bir görev.’
--------------------
– Oymacının Geçmişi –
Oymacı Kraliyet Sarayında kendisini gösterip ay ışığını oyarken Kraliçe Evane’nin olayda yer aldığı rivayettir.
Zorluk Seviyesi: E
Uyarı: Eğer rivayeti araştırırken görülürseniz, Kraliyet Şövalyelerinin düşmanlığına maruz kalacaksınız.
--------------------
Zorluk seviyesi oldukça düşük olduğunda bile, seri halinde görevlerde ödül seviyesi artar. Ne kadar aşama kaydedersen o kadar zor görevler gelir ve çoğu seri halinde görev Weed’in şu anki leveliyle bunun üstesinden gelmesi için son derece zor. Weed’in tamamlayabileceği görevler sadece kale içi olanlardır, etraflarda dolaşıp insanlardan bilgi edinmek.
“Hala yetersizim. Korkarım ki göreve layık değilim.”
“Bu görevi yapabileceğine eminim. Sağduyu güvenliğe öncülük edebilir.”
“Eğer böyle diyorsanız, seve seve kabul edeceğim.”
--------------------
Görevi kabul ettiniz.
--------------------
“Teşekkür ederim, gezgin. Kraliçe Evane’yi sorman gereken kişi eski hikayeleri ve sokak dedikodularını bilen bir ozandır! Bu konu çok hassas, bu yüzden Kraliyet Ailesine hakaret sayılabilecek en ufak bir şeye dahi sebep olmamalısın.“
*************
İçinde aniden oluşan, bir melodiyi mırıldanma arzusunu bastıran Weed doğruca sokağın karşısındaki bir bara yöneldi.
"İyi günler"
Bir garsonun karşılamasına cevap veren Weed, bir ozan bulmak için etrafa bakındı. Karşılanması gereken birkaç koşul vardı. Öncelikle oyuncu olan ozanları eledi. Herhangi bir oyuncunun Royal Road’da yarım asır önce olmuş bir olayı bilmesi pek olası değildi. Serabourg’un yerlilerinden biri, mümkünse yaşlı bir tanesi Weed’in işine daha çok yarardı.
Türküleri düzgün söyleyip söyleyememesi bir yana, söz konusu dedikodu olduğunda yaşlı bir ozana güvenebilirdiniz. Weed beklentilerine uyan ozanı bulasıya kadar birkaç bar dolaştı. Kırklarında, orta yaşlı tecrübeli bir ozandı. Weed onu alkışlayarak ozana yaklaştı.
“Güzel türkünüz için teşekkür ederim efendim. Sizi böldüğüm için kusura bakmayın, fakat birkaç soru sormak istiyorum…. Elli yıl önce Rosenheim’in Kraliyet Sarayında ne olduğunu biliyor olabilir misiniz?”
Ozan avucunu uzattı, Weed bu hareketin anlamını biliyordu. Anında kaşları çatıldı, ağzının kenarı seğirmeye başladı. Tek bir kuruşu bile boşa harcamak istemiyordu.
“Gerçekten büyüleyici bir sesiniz var. Hem sözleri yazmada hem de bestelemekte yeteneklisiniz. Ayrıca müzik aletinde yetenekleriniz oldukça etkileyici….”
“…………”
“Her iddiasına girerim ki kariyerinizin zirvesinde genç bir yetenek iken sayısız Serabourg’lu hanımefendinin kalbini çalmışsınızdır. Elbette, hala devam ettiğinize de şüphem yok…. Bir ozan için macera ve romantizm her şeydir. Ben de romantizmden hoşlanırım.”
Elini çekmeyen ozan sonunda patladı.
“Senin gibi yabancıların böyle ucuz iltifatlarından artık gına geldi. Parayı göster ya da kaybol.”
Weed bir anlığına kararsız kaldı. Görevi ortasında öylece bırakmak? Her neyse, görev vazgeçse bile ceza vermiyordu. Ama ileride nefis ödüller verebilirdi ve onları kaçırmak istemiyordu.
Weed’in eli cebine uzandı ve hatasını fark etmeden önce bir bozukluk çıkardı.
‘2 Gümüş!’
Cebinde iki gümüş bozukluk vardı. Bu eğitmenin önceki görevi tamamladıktan sonra verdiği her şeydi. Ozan gümüş bozukluğu Weed’in elinden kaptı. Parasını bakıra bozdurmayı unutmuş olması basit bir hataydı.
‘Böyle saçma bir hata yaptığıma inanamıyorum!’
Weed acı ve üzüntüyle titredi.
“Hmph, bu bir sır, bu yüzden kendine saklamalısın.” diye alçak sesle konuştu ozan.
“Kraliçe Evane ve oymacı daha çocukluklarından beri oldukça yakındılar.”
“Yakın derken ?….” diye sordu Weed.
“Bir kadın ve erkek arasında böyle bir ilişki tek şekilde söylenebilir. Onlar sevgiliydiler.”
“Anlıyorum.”
Weed niçin burnunu bu dedikoduya sokmasının Kraliyet Sarayından gizli kalması gerektiğini şimdi anlıyordu. Eski Kraliçenin kutsal adının böyle bir skandalda geçtiğini düşününce, Kraliyet Şövalyeleri onun onurunu korumak için herhangi birini susturmaktan çekinmezdi.
Ozan barda etrafa göz gezdirdi ve dikkatlice devam etti.
“Onlar aynı köyde doğmuş, birbirlerini severek büyümüşlerdi. Oğlanın adı Zahab’dı. Kız küçükken her zaman onun çocukken oyduğu ve ona verdiği aksesuarları bir gün onun gelini olma hayali ile yanında taşırdı. Ama kader onlara kötü bir oyun oynadı! Kız kraliyet tarafından seçildi ve oğlanla ayrıldılar. Ama sonunda, aralarında bir söz verdiler.”
“Nasıl bir söz olduğunu sorabilir miyim?” diye sordu artık merak etmeye başlayan Weed.
“Zahab gök kubbenin altındaki en güzel heykeli ona göstereceğine söz verdi.”
“Öyleyse sözünü tutamadı galiba. Kraliçe, sarayında güzel ve hayranlık uyandırıcı sayısız heykele sahip olmalı.”
“Hayır, sözünü tuttu. Uzun yıllar sonra, Zahab Kraliyet Sarayına kendini bir konuk olarak tanıttı. Söylentiye göre, onun çalışmasını gören kraliçe gök kubbenin altındaki en güzel şey olduğunu söyleyerek çok duygulandı.”
“O zaman Kraliçe Evane’ye tam olarak nasıl bir heykel hediye etti ki? Bir kraliçe basit bir esere bu kadar değer vermez.”
“Doğru. Kraliçenin o gün orada olan hizmetçisini ziyaret et ve hikayenin geri kalanını duy. Ben de bir başkasından duyduğumdan ancak bu kadar biliyorum.”
“O hala hayatta mı?”
“Evet.”
Ozan Weed’e hizmetçinin evini tarif etti. Weed onu ziyarete gitti. Artık emekli olmuştu, Kraliçe Evane ve oymacıdan bahsedince onu sevinçle karşıladı.
“Kraliçe oldukça erdemli ve zarif bir hanımefendiydi. Öyleyse o zaman ne olduğunu duymak istiyor musun?”
“Evet efendim.”
“Sormak için doğru kişiye geldin. Ben bizzat ona hizmet etmiştim. İlk ziyaret ettiği zaman Zahab’a oldukça kırılmıştı.”
“Neden olduğunu sorabilir miyim?”
“Verdikleri söz. Küçükken bir söz vermişlerdi, Zahab ona gök kubbenin altındaki en güzel heykeli hediye edecekti. Ama sarayda ortaya çıktığında, bir oyma bıçağı değil, bir kılıç taşıyordu. Herkesin gözünde, o kılıcının ehli iyi bir kılıç ustası gibi gözüküyordu. Kraliçenin kalbinin ne kadar kırıldığını tahmin edemezsiniz. Zahab’a o kadar inanıyordu ki dünya baş aşağı dönse hala aynı kalacağını düşünüyordu, aralarındaki söz kutsaldı.”
“……”
“O gün, Rosenheim’in komşusu olan Brent Krallığı bir suikastçı grubu yolladı. Krallığımızın sonunu getirmek istiyorlardı. Bahçeye dalıp Kraliçeye saldırmalarının ne büyük bir şok olduğunu ancak tanrı bilir.”
“O ahlaksız alçak herifler!”
“Evet genç yolcu, aynen öyle. Bir kaç Kraliyet Şövalyesi tuzağa düşmüştü, bu yüzden onları durduramamışlardı ve biz de ölümle yüz yüze gelmiştik. Tam o sırada, Zahab bahçeye girdi. Tahmin edebileceğiniz gibi Kraliçe ona kaçmasını söyledi. Ama o sadece gülümsedi.”
“Böyle tehlikeli bir durumda gülümsedi mi?”
“Gök kubbenin altında oyduğu en güzel heykeli göstereceğini söyledi. Herkesin şaşkın bakışları altında, ay ışığı Zahab’ın kılıcıyla parçalara ayrıldı. Güzelliği göz kamaştırıcıydı. Ay ışığını oyarken bir şarkı söylüyordu. Şarkının sözlerini hatırlayamıyorum ama başlığı Bir Oymacının Kalbi’ydi. Şarkıyı dinlerken kraliçe gözyaşlarına boğuldu. Gerçekten de hayatı boyunca gördüğü en güzel heykeldi. Zahab adını bir tahtaya kazısa bile kraliçe onu dünyanın en güzel oyması kabul ederdi, ama size söylüyorum, ay ışığını oyarkenki görüntüsü sanki bu dünyaya ait değildi. Suikastçılar bu akıl almaz görüntü karşısında dağıldılar ve Zahab sözünü tuttu. O zamandan beri uzun yıllar geçti ama hala bu duygulandıran hatırayı unutamam.”
Ardından, gizemli bir hatıra Weed’in gözleri önünde oynamaya başladı.
*Gırç*
Bir oğlan elinde ufak bir oymacılık bıçağı tutuyor. Bıçak yukarı ve aşağı kaydıkça tahta şekil alıyor. Bir kız heykeli oyuyor gibi gözüküyor. Ufak, sevimli bir kız. İnce işi sonucu tahta hayat buluyor. Bir kız kızarmış yüzüyle onu izliyor. Oyma bıçağını oynatan eli, o ciddi bakışı. Kız onu seviyor, onun hakkında her şeyi seviyor. Az sonra, oğlan ona biten heykeli veriyor. Heykel kıza çok benziyor.
“Şimdilik tek yapabildiğim bir parça tahtayı oymak. Ama bir gün sana dünyanın en güzel heykelini vereceğim.“
“Teşekkür ederim Zahab, o günü heyecanla bekliyorum.”
Kız ve oğlan el ele söz veriyorlar. Kız büyüyor, güzelleşiyor. Kralın dikkatini çekiyor. Sonunda Kraliçe oluyor. Ama kız hiç mutlu değil. Kraliçe Zahab’ın geldiği gün hala mutlu değil. Çünkü Zahab bir kılıç taşıyor, bir oyma bıçağı değil. Bahçede yalnız yürürken, kraliçe bir an öfkeleniyor ve dikenli bir gülü koparıyor. Avucu yakut kırmızısı kanıyor.
“Neden sözümüzü unuttun? Verdiğin söz benim için her şeydi…”
Kraliçe tutulmayan söz yüzünden kahroluyor. O akşam, suikastçılar saraya saldırıyor. Her zamanki gibi saldırgan bir komşu olan Brend Krallığı suikastçileri yollamış. Rosenheim şövalyeleri tek tek yere yıkılıyor. Hizmetçi ve Kraliçe kaçınılmaz ölümle burun buruna geliyorlar. Zahab kılıcını kavrıyor ve ay ışığı dans etmeye başlıyor.
--------------------
*Görev Tamamlandı*
– Oymacının Geçmişi –
Çocuğun ve kızın arasındaki söz tutuldu. Mavimtırak ay ışığı parçalara ayrıldı ki bu da sırasıyla suikastçıları bozguna uğrattı. Ay ışığı oymacısı Zahab. Onun Oyma yeteneği, Usta seviyesine ulaştı. En güzel heykeli çocukluk arkadaşına hediye etti.
Level Atladınız!
Level Atladınız!
--------------------
Weed şaşırdı, bir görevle iki level birden artmıştı ve bu da son değildi. Aniden bir mesaj penceresi geldi. Bir kez daha şaşırdı, çünkü bu bir sınıf değiştirme penceresiydi.
--------------------
– Sınıf Değişimi! –
Sınıfınızı Ay Işığı Oymacısı‘nın gizli sınıfına değiştirebilirsiniz. Kabul ederseniz, bu sınıfın özel skillerini öğrenebilirsiniz. Sınıfınızı Ay Işığı Oymacısı’na dönüştürmek istiyor musunuz ?
--------------------
Sınırsız sayıda oyuncu Kraliyet Yolundaki gizli sınıfları keşfetmek için koşuşturuyor ancak sadece binde biri gerçekten keşfedebilir.
“Reddediyorum.”
--------------------
*Kararınızı tekrar onaylayınız.*
--------------------
Ay Işığı Oymacısı gizli sınıfına geçiş yapabilirsiniz. Sınıfınızı Ay Işığı Oymacısı’na dönüştürmek istiyor musunuz?
“Reddediyorum.”
Weed’e göre bir odanın köşesinde kısılıp kalmak ve istemediği heykelleri yapmak önemli değildi. Weed kabul etmek zorundaydı ki eğer adam gibi eğitim alınırsa, oymacı olmak eğlenceli olabilirdi. Fakat kendi kazancı için kârlı bir sınıfa ihtiyacı vardı. Weed kendine geldiğinde hizmetçi onu izliyordu.
“Muhteşem bir hikaye. Çok teşekkür ederim, madam.”
“Rica ederim. Bu şekilde onların hikayesini anlatmaktan memnuniyet duyuyorum. Evet, genç maceraperest. Sana ufak bir hediye vermek istiyorum. Kabul eder misin?”
İyi niyetli bir hediyeyi reddetmek kabaca olmaz mıydı? Weed kendisine teklif edilen bir şeyi geri çevirecek kadar duygusuz değildi.
“Seve seve kabul ederim, madam.”
Yaşlı kadının hizmetçisi çekmecenin derinliklerinden sarmalanmış bir şey çıkardı. Eski bir neştere benziyordu.
“Bu eskiden Zahab-nim’e ait olan oyma bıçağı. Bunu Majestelerine bırakmıştı. Şu an bende. Ve de bu ahşap heykel Zahab-nim tarafından oyuldu. Lütfen bunları al.”
“Hediyelerinize gözüm gibi bakacağım.”
Bu iki hediyeyi ondan aldı ve bir şey oldu.
--------------------
– Oyma Bıçağını elde ettiniz. –
– Zahab’ın Mirasını elde ettiniz. –
--------------------
Weed, Oyma Sanatı’nın ustalarından birine ait olduğundan, bu hediyelerin çok nadir olduğunu düşündü. Ahşap heykel öylesine bir bakışta bile çok zarif görünüyordu.
“Lütfen, Zahab-nim’in oyma bıçağına gözün gibi bak.”
“Peki, madam.”
Weed bunları satarsa epey kâr edebileceğini hesapladı.
“Bu ahşap heykel sana Zahab-nim’in mezarını gösterecek. Umarım onun Oyma ustalığı sonsuza dek tarihe gömülmez.”
“Ben de öyle umuyorum, madam.”
“Keşke o günkü şarkıyı bir kez daha duyabilsem… Oyma Ustalığıyla ilgili her şey o oyma bıçağında saklı.”
“Efendim?”
“Zahab-nim’in oyma bıçağında.”
O an Weed oyma bıçağına baktı. İçinden bir ses karşı konulamaz bir kaderin ona yaklaştığını söylüyordu.
--------------------
– Zahab’ın Son Dileğinin Peşinden Git –
Zahab o gün ölmedi. Oyma Ustalığını test etmek için uzak bir kıtaya gitti. Bir kez Oyma Ustalığından mezun oldun mu, “Bir Oymacının Kalbi” şarkısını öğrenmek için Zahab’ı bulmalısın. Daha sonra, buraya geri dönüp şarkıyı yaşlı hizmetçiye söylemelisin. Efsaneler, Zahab’ın en son Gri Geçiş Bölgesi’ne yöneldiğini belirtiyor.
Zorluk: A
Görev Gerekleri: Görevi yaşlı kadının hizmetçisi ölmeden tamamlamalısın.
Feshedilemez.
Skill: Öge Tespiti’ni öğrendin
Skill: Oyma ustalığı’nı öğrendin
Skill: Tamir’i öğrendin
Pasif Skill: El Sanatı Oluşturuldu.
--------------------
A levelindeki seri halindeki bir görev ve 4 skill mükâfatı. Weed şanslı mıydı değil miydi bilemedi.
Bir kere, kendi sınıfıyla alakasız bir skill elde etmenin aşırı zor olduğunu biliyordu. Oymacılık sınıfına geçmeden öğrendiği Öğe tespiti ve Tamir gibi bu skiller, çeşitli yollarla işe yarayabilirdi ama A level görev muhtemelen birkaç yıl gibi uzun bir süre için onun yeteneklerinin ötesindeydi.
Royal Road oyuncularının ortalama leveli şu an 100 civarıdır. En yüksek level ise 300’lerin başıdır. 300 leveli tamamlamak için dengelenmiş güç derecesi gerektiren bir görevin zorluğu B-level olarak bilinir. Bu da Weed’in görevle tek başına baş edebilmesi için, levelinin 400’ün üzerinde olmasını gerektiren bir görevi kabul ettiği anlamına geliyor.
Yeterince kötü değilmiş gibi, Gri Geçiş Bölgesi güçlü hayvanların yaşadığı tehlikenin tavan yaptığı bir yerdi. Orası kıtadaki, adım attığın an şüphesiz parçalara ayrılacağın On Yasak Bölge’den biriydi.
“Ne belalı iş.”
Bir oyuncunun aynı anda alabileceği görev sayısı sadece üçtür. Bunlardan biri “Zahab’ın Son Dileği” göreviyle alındığına göre, Weed’in yeni görev için sadece iki yeri vardı. Ama seri halindeki görevlerde, sonunda kullanıcıyı ne mükafatların beklediği tahmin edilemez. Bu seri görevi ikinci etapta gizli sınıf ortaya koydu. Sınıfını değiştirmeyi reddettikten sonra bile, ona dört kullanışlı skill verilmişti. Son etapta ödüller nasıl olacaktı kim bilir.
Weed iyi bir fırsatı geri tepecek kadar aptal değildi. Fakat, bunun nasıl ve ne zaman çözüleceği hala bilinmiyordu. Yaşlı kadının hizmetçisine veda etti ve oyma dükkanına geri döndü.
“Ah, bu kadar çabuk döndüğün için teşekkür ederim. Bu görevi erkenden vermek kesinlikle doğru seçimmiş.”
Dükkan sahibi Weed’e görev mükafatı olarak üç gümüşlük verdi. Ozana kaptırdığı gümüş parayı geri almış, üstelik 2 gümüşlük daha kazanmıştı. Eğitim Salonuna geri döndüğünde, eğitmenden bir tavsiyeyle birlikte bir gümüşlük daha kazandı.
Parayı alarak, Weed böylece toplam 5 gümüşlük kazanmış oldu! Ayrıca 2 level atlayarak 3. levele ulaşmıştı. Kazandığı stat bonus puanlarını çeviklik ve güce eşit olarak dağıttı.
“Yeni bir görev almalı mıyım?”
Weed ani bir dürtüyle mücadele etti fakat tahta kılıcı eline tekrar aldı. Şimdi aldığı göreve benzer halka açılmamış bir görev nadirdi. Weed’in leveline göre fazla cömert ödüller alması bu yüzdendi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..