Litvart Zindanı Grave Dağlarının girişindeydi, Kaleden yola çıkarak at sırtında üç saatlik bir yolculuk.
Weed’in sürdüğü tay ara sıra rotadan çıkıp başka yönlere gidiyor, hatta aheste aheste otlanıyordu.
Zindanın önünde atlara göz kulak olan bir asker onları bekliyordu.
“Johnson, atlara iyi bak.”
“Peki, efendim.”
Sör Midvale’den gelen emir üzerine atları askere emanet ettiler ve zindana girdiler. Weed nihayet taydan kurtulmuştu.
“Savaşa hazır ol!”
“Savaş düzenine geç!”
Emir üzerine askerler çelik kalkanı siper aldılar, mızrak ve oklarla silahlandılar. Onlara kıyasla Weed’in ekipmanı acınacak haldeydi. Bir demir kılıç ve yay.
Mesaj sırayla iletildi.
“Bir tek bunlar mı var, Weed-nim ?”
“Evet, efendim.”
“Ön saflarda savaşmak için yeterli donanımın yok. Arkada kal ve bölüklere destek ol.”
“Peki, efendim.”
Bölükler kalkanları önlerine tuttular ve zindanda ilerlemeye başladılar. Weed de arkadan onları takip etti.
Biraz ilerledikten sonra bir ateşin etrafına kamp kurmuş ve bir şeyler pişiren beş cüce cine rastladılar. Bölüklerin aniden belirmesinden şaşkına dönmüş cinler hemen ayağa fırladılar.
“Gaah!”
“Düşman! İnsan saldırısı!”
Cinler 20 level cücemsi yaratıklardı, boyları bir metrenin biraz üstündeydi. Kalın tahta kalkan ve bronz kılıçlarla donanmışlardı.
“Öldür, öldür!”
“Kötü insanı def et! Onlar evimizi mahvediyorlar! Ayağa kalkın, cesur cin savaşçıları!”
Cinler ayaklandığında askerler gerildi. Sıkı talim kamplarından yeni çıkmış olan acemi askerler daha önce bir savaşta yer almamışlardı. Weed Sör Midvale’e baktı fakat şövalye adamlarını herhangi bir yaralanma olayı sorun olmayacakmış gibi kayıtsız gözlerle izliyordu.
‘Bir şövalyenin askerlerinin ölüp ölmeyeceğini umursaması gerekmez mi? Belki de onların ilk elden dövüş deneyimi kazanmalarını istiyordur.’ diye düşündü Weed.
Askerler hemen çizgisel düzene geçtiler ve cücelere karşı saldırıya geçtiler. İki cüce sapanla taş fırlattılar ama bunlar bölükleri etkilemedi bile. Düşmandan sayıca fazla olduklarından ve daha iyi donanıma sahip olduklarından, askerler birkaç yaralıyla cücelerden üstündüler. Her bir cüce yenildiğinde, ufak birer metal parçası yere düşüyordu.
“Buren, Becker, kalanları toplayın.”
Sör Midvale’in isimlerini söylediği askerler metal parçaları toplamaya başladılar. Ya bakırdılar ya da kötü eritilmiş düşük değerli demir parçalarıydılar, fakat tarım araçları için yeterliydiler.
Krallığın böyle bir görevi gerçekleştirmesinin, yeni askerler yetiştirmek ve kenar mahallelerdeki güvenliği onarmak haricindeki nedenlerinden biri savaş ganimeti toplayıp bütçeye iyi bir kâr getirmekti.
“Benim de harekete geçmem gerek…” dedi Weed kendine.
Bir sonraki çatışmada Theo Grande’nin Yayı’nı aldı ve cinin boynuna nişan aldı.
‘Nefesini tut, ellerini sabit tut ve hedefe nişan al.’
Pihuv
Weed’in çevikliği ve el sanatı skili oklarının tam hedefe ulaşmasını sağladı.
– Level atladınız! –
Weed üç cini de öldürdüğünde bir level mesaj penceresi belirdi. Bu levelleri yirmiden fazla olan cinler, henüz 13. Level olan Weed’e epey bir EXP verdi.
Oklarıyla vurulan her cin hemencecik yere düştü çünkü Weed canı tükenmek üzere olanları hedeflemişti.
Askerler ön saflarda hayatlarını tehlikeye atarken Weed zekice arkadan ateş ederek kolay bir zafer elde etti.
Bu bencilce ama güvenilir bir taktikti. Bir evi ateşe veren bir kundakçı, yanan evden mücevherat ve çini çalan bir komşudan daha iyidir, değil mi?
Weed’in yaptığı oldukça kötüydü, yaratıklarla savaşmak için kan ter içinde kalan silahlanmış arkadaşlarının tüm avantajını kendi üzerine almıştı. İyi bir adam bu denli bir suistimâl yapamazdı.
Diğer taraftan Weed, askerler fark ettiklerinde taktiğin işlevini kaybedeceğinden ve onu eleştireceklerinden endişeliydi. Eğer bir cin son darbeyi almadan bilinmezlerden bir okla vurularak ölüp yere yığılırsa askerlerin ne kadar aldatılmış hissedeceklerini düşünün.
Weed sadece umutsuzca sağ kalmaya çalışarak kaçan cinleri vuruyordu ya da bir asker iki üç cin tarafından çaresizce kuşatıldığında ateş ediyordu.
– Level atladınız! –
Her bir cini devirdiğinde, Weed neşeyle sırıtıyordu. Diğer askerler sıkı mücadelelere girişirken Weed’in tüm yapması gereken güvenli bir yerden ok fırlatmaktı. Bundan daha kolayı ne olabilirdi ki?
Weed’in leveli, Google’ın hisse senedi fiyatı kadar hızlı artıyordu. Weed’in görevden hemen önce yay alma planı işe yaramıştı.
Zindanın derinliklerine giderken geniş, açıklık bir mekan buldular. Sör Midvale ve adamları hemen etrafı kolaçan ettiler, ortaya çıkan cinleri öldürdüler ve sonra geri döndüler.
“Mola verin ve yiyecek bir şeyler hazırlayın.” diye emir verdi Sir Midvale.
“Anlaşıldı.” Buren ve Becker hemen çanak çömleği çıkarıp ateş yaktılar. Grubun en küçükleri oldukları için zevksiz ıvır zıvır işleri yapıyorlardı. Weed onların yanına gitti ve bir bıçak kaptı.
“Size yardım edeyim.” dedi mahcup bir şekilde.
“Ah, gerek yok.” dedi Becker.
“Yemek yapmayı severim. Henüz bir amatörüm ama siz kılıç kalkanlarını Roseneim’a adamış cesur savaşçılara yardım etsem iyi olmaz mı ?”
“Çok naziksin, Weed-nim.”
Weed böylece askerlerin sevgisini kazandı. Bir seyahatte el işlerine gönüllü olan biri daima güzel karşılanırdı. Bu vesileyle Becker ve Buren’in Weed’e olan davranışları değişti. Bıçağı kapıp sığır etini dilimleyen Weed’i sevmemeleri imkansızdı.
Tabii ki onun kendince nedenleri vardı ve bunun hayırseverlikle falan alakası yoktu. Aşçılık skilini geliştirmek.
Weed sığır etini dilimledi ve çömleğin içine koydu, güveç yapmak için sebze ve çeşni kattı. 32 adamın midesine gidecek malzemeler epey çoktu. Weed çok miktarda yemek yapmanın aşçılık skilini mümkün olduğunca çabuk artırmanın kestirme yolu olduğunun farkındaydı.
Level artışı: Aşçılık Skili [2]
Yemeklerin lezzetini artırır.
Servis edildiğinde dayanıklılık yenilenme hızını artırır.
Servis edildiğinde canı artırır. (+5 CAN)
Level artışı: El Sanatı Skili [7]
Her alanda sanat skillerini artırır.
İki mesaj penceresi neredeyse aynı anda belirdi. Level artışı için birkaç deneyim puanı gerektiren el sanatı skili yediye çıkarken, aşçılık skili de arttı. Bir taşla iki kuş, cidden.
Weed bir kaşık dolusu güvecin tadına baktı— aşçıbaşı olmanın ayrıcalığı.
“Mükemmel.”
Bu güveci, her bakkalda olan ucuz çavdar ekmeğiyle kıyaslamak bir hakaretti. Önceki gün yediği domuz barbekü kadar güzel değildi ama düşük aşçılık skilini telafi eden yüksek el sanatı skili sayesinde ilk yiyecek servisi yapma girişimi için yeterince tatmin ediciydi.
“Millet! Yemek hazır! Buyurun.”
Sıkı mücadeleler yüzünden mideleri kazınan askerlere birer tabak güveç verildi ki onlar da aç gözlerle saldırdılar.
“Ah, bu leziz.”
“Dışarıda bir yemeğin böyle lezzetli olmasına inanamıyorum.”
“Her nasılsa eşimden daha iyi bir aşçı.”
Hepsi ellerini kaldırıp başparmaklarıyla onayladı. Weed de onların hareketlerinden yemek yapmaya devam etmesini istediklerini anladı.
İstedikleri zaman boş tabakları sığır eti güveciyle doldurdu, tabii bu sırada kendi midesini de.
Askerler tabakları silip süpürdüler ve yemek arası sona erdi, Sör Midvale Weed’in yanına geldi. Samimi bir şekilde sordu.
“Weed-nim, askerlerimin karnını doyurmaya devam edebilir misin ?”
Besbelli bir cesur şövalye bile iyi yemeğin değerini biliyordu. Yine de saygı gösterilen bir soylu olarak daha azını kabul edemeyeceği bu tarz lezzetli yemeklere alışkın olması çok da muhtemeldi
“Evet efendim. Yemekleri ben halledeceğim.”
Ve böylece, Weed saldırı ekibinin resmen baş aşçısı oldu.
Sör Midvale’in ricasını geri çevirmek için hiçbir neden bulamamıştı, günde üç defa otuz iki kişilik güveç hazırlayarak aşçılık skilini de geliştirebilirdi.
Üstelik sadece aşçılıkla sınırlı da değildi.
“Silahlar ve zırhlar, onları onarabilirim. Varsa zarar görmüş ya da parçalanmış her şeyi getirin.”
“Gerçekten mi ?”
“Kılıcımı onarabilir misin ?”
“Kalkanım yarı yarıya zarar gördü, dayanıklılığı düşük…”
“Sadece ne varsa bana gösterin. Onarırım!”
Birkaç askerin ona getirdiği silahları ve eşyaları onarmak için tamir skilini kullandı. Zarar görmüş ekipmanları şehre götürüp bir demirciye tamir ettirmek bir servete mâl olurdu. Eğer dayanıklılıkları azaldıysa savaşın ortasında aniden parçalanabilirlerdi.
“Teşekkürler, Weed-nim!”
Bölükler Weed’den memnundu. El sanatı ve tamir skilini yükseltebiliyor ve bonus olarak askerlerin güvenini kazanabiliyordu.
Arkadaşının Weed’i göreve dahil etme önerisine şüpheyle yaklaşmış olan Sir Midvale bile artık tatmin olmuştu.
“Sen tam da bu işin adamısın!”
“Yok efendim.”
Weed bölüklerin geri kalanıyla da ilgileniyordu.
Onsuz kim bilir ne kadar zorluk çekerlerdi. Kırık ya da kenarları tırtıklı silahları tamir ettirmeleri gerektiğinde yakınlardaki bir köye gitmek zorunda kalacaklardı ve yemekler midelerini isyan ettirecekti.
Nadir bulunan büyülü eşyalar için tanesi birkaç altın değerindeki tespit parşömenine ihtiyaç olurdu. Bunun yerine Weed onları hemen oracıkta tespit skili sayesinde belirliyordu.
Buren ve Becker’in sığır eti güveci olduğunu iddia ettikleri tatsız tuzsuz yulaf çorbasına geri dönmek askerler için tam bir işkence olurdu, hele de Weed’inkini tattıktan sonra.
“Biz aşçı değiliz ki!” diye bağırdılar Buren ve Becker aynı anda.
Böylece Weed ve askerler umulmadık bir arkadaşlık kurdular.
Pihuv
Ne zaman Weed ok atsa bir cin griye döndü.
Cinler nispeten güçsüz olarak düşünülürler. Onlar silahları nasıl kullanmaları gerektiğini bilirler fakat silahları çocuklar tarafından yapılmış gibi basit ve kabadır. Onlar esasında savaşlarda sayıya güvenirler.
“Kiyoyo!” Dokuz cinden oluşan bir grup bir anda saldırıya geçti.
‘Hadi! Benim kıymetli EXP puanlarım!’
Yüzünde kocaman bir sırıtışla Weed cinleri sessiz kahkahalarla selamladı. Kolaylıkla EXP toplayarak okları rastgele attı. Savunmayı askerler halletti. Weed’in yapması gereken tek şey mümkün olduğunca çok ok atmaktı.
– Level atladınız. –
– Level atladınız. –
Yeni Skil: Okçuluk
Bu level atlama çılgınlığıydı.
Weed ayrıca okçuluk da öğrenmişti, genellikle okçuluk sınıfına özel olan bir skil. Mücadelelerde bir kez bile kılıcını sallamayıp alabildiğine ok fırlattığını düşünecek olursak bu pek de şaşırtıcı değildi.
Yine de askerler biraz bile onu kıskanmamıştı. Savaşlardan sonra Weed oradaki en meşgul insandı. Yemekleri pişirmiş, silahları ve teçhizatı onarmış ve de yaralılarla ilgilenmişti.
Sör Midvale’de acil durumlar için birkaç iyileştirme iksiri vardı ama emir görevindeki askerlerin bu kadar pahalı ilaçlara gücü yetmezdi. Weed yaralara şifalı ot sürüp el sanatı skiliyle bunları sargı beziyle sarıyordu.
Skill: Bandaj Skili
Kanamayı durdurmanı sağlar.
Sarıldığında yaralının canını artırır.
Bir oyuncu sınıfına karar vermediği sürece kullanabileceği skill sayısı maksimum ondur.
Weed’in el sanatı skilinden etkilenen bandaj skilinin taktire şayan etkileri vardı. Günde otuz yaralıyla ilgilendiği için skill hızlıca artıyordu.
Bölükler bir hafta boyunca birinci ve ikinci katı gezerek cinleri öldürdüler. Oyuncular ara sıra NPC saldırı ekibi görevine katılıp onlarla birlikte yaratıkları avladığı için Weed’e kıskanç gözlerle baktılar.
Cinleri öldürdüğü hafta sayesinde leveli yirmi altıya çıktı. Tamir skili level üç oldu ve artık level dört olan aşçılık skili ona, yemek servis ettiklerine memnuniyet faktörü düşene kadar 50 HP artırma seçeneği kazandırdı.
Yine de baş ağrısı vardı.
“Görev Bilgilendirme Penceresi”
– Litvart Zindanı’nda Ara ve Yok et Operasyonu [II] –
Litvart Zindanı’nda yüz yaratık bulunmaktadır. Her birini en az bir kez öldür ve bu saygıdeğer sınıfa layık olduğunu kanıtla. Görevin tamamlanması kaderine doğru yolu açacak.
Zorluk Seviyesi: Bilinmiyor
Görev Koşulları: Yok
Kalan Yaratık Sayısı: 100
Bilge Rodriguez’in görevinde, Weed yüzlerce cini öldürmüş olmasına rağmen öldürülmesi gereken yaratık sayısı biraz bile azalmamıştı.
Cinlerle bir hafta eğlendikten sonra, bölükler zindanın üçüncü katına — goblinlerin bölgesine yöneldiler.
Cinleri avlamak aslen çaylaklara birinci elden savaş deneyimi yaşatmak içindi, fakat goblinlerle mücadele etmek canları için ciddi tehdit oluşturuyordu.
Cinlerin leveli yirmilerdeydi. Başı boş cinler yirmi üç leveldeydi ve nispeten yirmi sekiz levelli savaşçı cinlerden daha güçlüydüler ama isimsiz cinler yirmi leveldeydi.
Öte yandan, goblinler elli level ya da üstüydü.
Onların silah ve teçhizatları, cinlerin saldırı gücü ve savunmada donandıklarından üstündü. Goblinlerin saldırı gücü cinlerinkinden beş altı kat fazlaydı.
“Artık dikkat edin. Kendinizi tehlikede hissettiğiniz an derhal geri çekilin.”
“Anlaşıldı, Komutanım!”
Askerler heyecan ve gerginliklerini gizleyemiyorlardı. Cinleri haklamalarına göre levelleri 23 ila 25 arası değişiyordu ancak leveli neredeyse kendilerini ikiye katlayan meçhul bir düşmanla yüzleşme düşüncesi morallerini çöküntüye uğratıyordu. Tek umutları, goblinlerin cinlerden daha az sayıda olmasıydı.
“Oof.”
Weed bezgin bir şekilde iç çekti. Bölükler şu anda goblinlerle savaşırlarsa, şüphesiz ki kaçınılmaz şekilde yaralıların olacağı düşüncesiyle kanı donmuştu.
‘Üçte bir ? Ya da belki de daha fazla ? Umarım tamamen imha edilmeyiz.”
Eğer bölükler Weed’in yükümlülüğünde olsaydı, goblinlerle nasıl savaşacağını öğretmek şöyle dursun, onları goblinlerin dibine getirmeden önce daha çok deneyim ve level kazanmaları için vakit ayırırdı.
Fakat saldırı ekibi önceden Sör Midvale’in komutasındaydı. Weed’in iki seçeneği vardı. Ya önceden olduğu gibi onları takip edecekti ve safi oturup çaresizce onların ölmesini izleyecekti ya da görevden vazgeçip goblinlerle baş edebilecek seviyeye gelene kadar kendi başına daha çok cüce cin alt edecekti. Onu ağır şekilde cezalandıracak olan ikinci seçenek söz konusu dahi olamazdı.
Aslında Weed’in askerlerin refahıyla bu kadar alakalı olmasının sebebi, onca uğraştan sonra onlarla zar zor bir arkadaşlık kurmuşken, boş yere ölmelerini görmek istememesiydi.
“Geliyorlar. Hazır olun!”
Sör Midvale lafını bitirmeden önce birkaç goblin mağaradan fırlamıştı bile.
“Kigggg!”
“İnsan, insan!”
“Ölsünler!”
Beş goblin vardı. Askerlerin toplam sayısı onları sayıca katlıyordu, 6:1. Weed ilk adımı olarak goblinlere bir ok atmayı ve ardından bir fırsat yakalamayı planladı, şüphesiz ki bir goblin büyük bir miktar EXP sağlardı ve Weed de bunu ölümüne istiyordu.
Fakat askerler donmuşlardı, bulundukları yere çivilenmiş gibi hareketsizce duruyorlardı. Ve goblinlerden savaşma ruhu yayılıyordu!
Elli level düşmanları görünce askerlerin dizlerinin bağı çözülmüştü. Kılıçları yere düşmüş, kalkanları açıkça titriyordu.
‘Aptallar…’
Weed dilini şaklattı. Goblinler, askerler korkusuzca onlarla savaşsalar bile kolay kolay yenilecek gibi değildiler ve üstelik şu an askerler savaş başlamadan önce donakalmıştı. Bu olayı felakete sürüklerdi. Weed hemen yanı başında duran Sör Midvale’e bir bakış attı. Şövalye besbelli askerlerini motive edecek havada değildi.
‘Güçsüzler ölümü hak ederler.’
Rosenheim Krallığındaki şövalyelik yasası çok acımasızcaydı. Weed ileri bir adım attı. Yayını sırtına savurdu ve demir kılıcı aldı eline.
‘Uğrunda çok çabaladığım bu dostluğa inanıyorum.’
Sonra Weed, onun önceki savaşlarda yaptıklarını bilen askerlere akıl almaz gelecek bir şey yaptı. Bir savaş narası atarak goblinlere saldırıya geçti!
“Yatz!”
Weed’in kılıcı o kadar kolay hareket ediyordu ki içine bir boşunalık hissi dolmuştu. Yüksek statlarıyla kendi leveli ve goblinlerinki arasındaki farkı telafi edebilirdi ancak kılıcın yakın teması tehlikeliydi. Daha uzun mızraklarla donanmış olan goblinlere kılıç pek de işlemiyordu.
‘Savunma amaçlı bir kalkanım yok. Eğer bana isabet ederse, ölürüm.’
Goblinler Weed’in kılıcını engellediler ve neredeyse aynı anda mızraklarını ona doğrulttular. Weed çömelip kurtuldu. Bunu inanılmaz reflekslerine ve hızlı kıvrak zekasına borçluydu. Goblinlerle ciddi anlamda savaşmak gibi bir niyeti hiç olmamıştı, bu yüzden müteakip saldırıları lalettayindi.
“Geber, insan!”
“Kılıcın berbat!”
Goblinler beş mızrakla içgüdüleri önderliğinde rastgele saldırıyordu. Weed kılıcın erişim alanına yaklaşmadığı sürece mızraklar tarafından şişe geçirilme riski pek yoktu. Yine de mızraklara yaklaşarak tehlikedeymiş numarası yaptı. Bu manzara askerlerin gözlerinde güçsüzlerin umutsuz savaşı gibiydi.
Weed’in leveli onları aşalı çok olmasına rağmen, onu sadece tamirci, aşçı ve ilkyardımcı gibi el işi yapan her eve lazım biri gibi görüyorlardı. Ancak goblinlerle dövüşen Weed’di. Askerlerin gözlerinde titrek bir özgüven ışığı belirdi.
Birkaç değişiklikten sonra Weed birkaç adım geriledi ve gürlercesine bağırdı.
“Onlara bakın! Goblinler göründüklerinden daha güçsüz! Bize bakın! Biz sayıca fazlayız! Yalnız değilsiniz; birbirimize sahibiz! Yoldaşlarımız omuz omuza arkamızı kolluyor!”
“Hoo-hah!” Askerler hemen morallerini geri kazandılar.
“Weed’in arkasında korkak gibi saklanmak bize yakışmaz!”
“Kalkın ve savaşın!” diyerek doğruca goblinlere hücum ettiler.
Weed yaklaşan bir meydan kavgası sezdi ve kendini savaştan çekti.
“Bu adiler sadece mızrak kullanıyor. Eğer mızrakların ulaşım alanında savaşırsak, bu sadece bize daha çok zarar verecektir. Siper olun. Kalkanlarınızı havaya kaldırın, ileri adım marş. Aradaki boşluğu daraltın ve mızraklarını serbestçe atmalarına engel olun.”
“Anlaşıldı!”
“Emredersiniz!”
Weed sırayla samimi bir şekilde komutlar verdi.
Aralarındaki arkadaşlık en yüksek seviyeye ulaştığı için emirleri askerler tarafından kabul edilmişti.
Goblinleri zor kullanarak geri ittiler. Askerlerin üçte ikisi ön saflarda siper oldular, kalanlar da kılıçlarını ellerine aldılar.
İlk iki sıra kalkanlarının ardından saldırarak goblinlerin mızraklarını geri püskürttüler ki bu da beyinsiz düşmanı epey bir şaşkına uğrattı. Mesafe bir daraldı mı, kılıç taburu kılıçlarını sallamaya başladılar.
– Liderlik +3 Puan (+3 LEA) –
Aylak aylak gezinen Weed’in etkisi üç puan artmıştı. Etki statının NPC bölükleri üzerinde etkisi vardı, hayvanları evcilleştirmeyi ve paralı asker tutmayı da kolaylaştırıyordu.
Weed’in konuşmasından moral kazanan askerler harekete geçtiler, Weed’in liderliği kabul gördü.
Çaat
Çok daha yüksek levellerine rağmen goblinler, kendilerinden sayıca altı kat daha fazla olan bölükleri yenemediler.
Koordine saldırıları goblinleri ardı sıra gri bir ışığa dönüştürdü.
Bu Roma lejyon taktikleri eşit asker sayısı olan orduların savaşı söz konusu olduğunda etkisiz olurdu ama otuz kişilik kalkanlı ordu, dört taraftan saldırarak uzun mızrakları silah edinmiş goblinleri bozguna uğrattı.
Weed’in bölüklerin arkasına sığınıp attığı birkaç ok da goblinlerin daha çok dikkatini dağıttı.
Beş goblin! ‘Onlardan birini de ben yendim!’
Weed savaş sahnesini gözlemlemişti ve bir goblin öldü ölecek gibi olduğunda okunu direkt goblinin boynuna fırlatmıştı.
– Level atladınız. –
Weed level yirmi altıda olduğundan cinler eskisi kadar EXP vermemişti. İşin ne tarafından bakarsan bak yine de biraz fazlaydı ama Weed için çok düşüktü.
Bir goblin bir cinden daha farklı boyutlara sahiptir. Weed goblini öldürdüğünde, bu tek başına bir sonraki levele, yani yirmi yediye kalan yüzde otuz yedilik kısmı dolduruyordu ve değiştirmek için de fazladan yüzde on alıyordu.
‘Level 50’de goblinler cinlerden çok daha fazla EXP veriyorlar.’
Weed bir goblini devirmek için can atıyordu. Askerler etrafında olmasaydı ne yapardı bir tek Allah bilirdi. Bundan daha iyi bir avlanma yeri bulmak hayli zor olurdu.
“Kazandık!”
Askerler kılıçlarını havaya kaldırarak zaferle haykırdılar. İlk goblinleri başarıyla def etmelerinin vermiş olduğu güvenle sarmalanmışlardı.
“Goblinler bizim için çocuk oyuncağıydı.”
“Yok yok, kolayca yendik çünkü Weed’in emirlerine uyduk.”
“Onda liderlik yeteneği var.”
“Düşmanın gücünü ölçmekte mükemmel.”
“Onun komutası altında, yaşama şansımız epey yüksek olacak.”
Savaş bittiğinde askerler Weed’e sırtına vura vura iltifatlar yağdırdılar. Şans tanrıçası ona destek oluyordu! Yine de Weed bakışlarını dikkatlice Sör Midvale’e yöneltti.
Şövalye, komutasının sadece bir yabancı tarafından çiğnenmesine gücendiyse, Weed’i yargılamadan öldürme hakkı sonuna kadar vardı, yine de Weed şövalyeyle olan arkadaşlığının bu durumda en kötüsünü engelleyeceğine dair kendini temenni ediyordu.
Bu sırada Sör Midvale goblinin cesedine bir an derince düşünerek baktı ve sonra Weed’e döndü.
“Sen iyi bir askersin Weed-nim. Sende büyük yetenek görüyorum. Kraliyet Muhafızlığına katılmaya ne dersin ?”
“Kraliyet muhafızı?”
“Rosenheim Krallığı’nın şerefli ordusunda bir subay olacaksın. Denarion mevkiisinden başlayacaksın.”
Çın
– Bir iş teklifiniz var! –
Eğer işi kabul edersen, Rosenheim ordusunda askeri Denarion mevkisinde olacaksın. On piyade komutanda olacak. Düzenli eğitim ve ayda elli gümüşlük gelir hakkına sahip olacaksın. Bu iş teklifini kabul ediyor musun?
Düzenli eğitimi tamamlamak şartıyla belli başlı temel kılıç teknikleri öğretilip, kılıç kalkan gibi bir miktar askeri teçhizat verilir. Şüphe yok ki onlar şehirdeki en keskin demir kılıç ya da benzeri silahlar değillerdi ve kalkan da yalnızca savunmaya yarayan ağır bir kalkandı.
Weed kafasını salladı çünkü planına göre, kendine bir meslek belirlemek için henüz çok erkendi.
“Beni böyle yüksek bir mevkiiye layık gördüğünüz için beni onurlandırdınız, efendim. Ancak bunu kabul edemem. Kraliyet muhafızlığı şüphesiz çok arzuladığım bir şey, fakat şu an için kendimi etraflarda dolaşıp fakir ve güçsüzlere yardım etmeye adamak ve kötü yaratıkları yok etmek istiyorum. Damarlarımda bir avarenin kanı akıyor, Sör Midvale.”
“Pekala, öyle olsun. Eğer olur da fikrin değişirse bana haber ver. Şimdilik adamlarımın başına geç.”
“Bunu gerçekten yapabilir miyim ?”
“Bu benim görevim, ama adamlarım senin peşinden gelip bir sürü şey öğreniyormuş gibi görünüyor. Arkada kalıp liderliğinin onlara ne kadar önderlik edebileceğini izleyeceğim.”
*Sör Midvale Saldırı Ekibi’nin komutasını Weed’e devretti.*
Şimdilik askerler -en azından bu zindanda da olsa- onun emirlerine uymak zorundaydılar. Tabii ki tek bir sözüyle kendilerini ateş çukuruna atacak sadakati göstermelerini beklemiyordu.
Weed’in etkisi oldukça düşüktü, bu nedenle askerlerle olan arkadaşlıklarına güveniyordu. Yine de yeni görevi dolayısıyla epey heyecanlıydı.
‘Güzel! Bu durumdan sonuna kadar yararlanacağım.’ dedi kendi kendine.
Weed hızlıca yayı yerine koydu, kılıcını çıkardı ve yukarı kaldırdı. Bu onun yeni edindiği mevkisinin bir göstergesiydi. Bölüklerinin savaştaki son davranışlarını düşününce yayı tutmak çok da etkili olmazdı.
“Dinleyin, askerler! Benim adım Weed ve an itibariyle sizin komutanızı üstleniyorum. Sizden emirlerime itaatkârca uymanızı istiyorum.”
“Emredersiniz, Komutanım!”
“Öncelikli hedefim kazasız belasız zindanı duman etmek. Elinizden geleni yapın, bir damla kan bile boşa akmayacak.”
“Emredersiniz, Komutanım!”
Weed Sör Midvale’den komutayı aldığından beri bölüklerin ona olan davranışları ciddi bir şekilde değişmişti.
“Buren, Becker.”
“Evet, Komutanım!”
“Siz bundan böyle gözcüsünüz. Ordunun başında durup bölgelerdeki düşmanları belleyeceksiniz. Savaştığımız zamanlarda bile yaklaşan en ufak düşmanı dahi bulmalısınız.”
“Emredersiniz, Komutanım!”
Weed bölükleri onlara öncülük eden iki gözcüyle ilerletti. Kısa süre sonra Buren soluk soluğa onun yanına koştu.
“Komutanım.”
“Söyle.”
“Buren rapor ediyor, efendim! Saat on iki yönünde yedi goblin bulunmaktadır, iki dişi goblin ve beş akıncı goblin.”
Weed’in gizli veritabanına göre akıncı goblinler 58 level yaratıklardı.
“İyi iş çıkardın, Buren. Askerler, durun!”
Weed bölüklere açıklık bir alanda durup birkaç tuzak kurmalarını emretti. Daha sonra goblinlerin bulunduğu yere tek başına gitti.
Buren’in dediğine göre yedi goblin burada kestiriyordu. Weed yayını aldı ve oku en uzaktaki gobline fırlattı. Ok hedefe isabet etmeden önce Weed dönüp kaçtı.
Hışırt
“Kyah, insan!” Goblinler etrafa bakındılar ve Weed’i görüp hemen peşinden koştular.
Weed biliyordu ki eğer bu yedi gobline yakalanırsa, hiç şansı kalmayacaktı. Ayağının takılmaması için dua etti.
Gümm
Weed goblinlerin kendisine neredeyse yetiştiğini anlayınca bir an ürperdi. Ellerinde mızraklarla goblinler koca adımlarla kendisine doğru koşuyorlardı.
‘Tanrım, tüylerimi diken diken ettiler. Dehşet oyun diye buna derler. Yok yok, benim için en havalı iş bu.’ diye söylendi kendi kendine.
Tehlikenin eşiğinde bile Weed’in düşünceleri hâlâ olumluydu. Yalnızdı fakat bölüklerinin saklandığı yere bir ulaştı mı güvende olacaktı. Weed paçaları tutuşmuş gibi hızla koştu ve nihayet açıklık alana ulaştı.
“Komutanım!”
Buren ve Becker gördüğü ilk yüzlerdi.
“Savaşa hazır olun. Goblinler geliyor!”
Weed’in sesi boşlukta yankılanırken yedi goblin mağaradan fırladı. Sadece bir saniye içinde kaderleri belli olacaktı.
“Ha ?”
Aptal ve saf goblinler askerlerin saklandıkları kayaların ardından aniden ortaya çıkması yüzünden afallamışlardı. Ardından askerler yanan meşaleleri goblinlere fırlattılar.
“Köşeye sıkıştılar!”
“Saldırın!”
“Mızrakları var. Mızraklara dikkat edin! Yaralananlar ciddi olsun olmasın geri çekilsinler.”
Weed bölüklerin başına geçeceğini bilseydi, daha çok tuzak ve kapan getirirdi. Ortada başka alet yokken aklına gelen en iyi fikir goblinlere meşaleleri fırlatmak olmuştu.
Yine de askerler iyi savaşıyorlardı. Otuz bölük goblinleri tek tek bulup ardı ardına öldüren bir makine gibiydi. Moral denen haddi hesabı olmayan bir değişken sayesinde güçlenmişlerdi.
Söz konusu yaratıklar da olsa NPCler de olsa, moral savaşlarda daima katî rol oynardı. Askerler yeniyetme liderleri Weed’e inanmışlardı. Öte yandan üzerlerine hücum eden meşaleler yüzünden afallamış olan goblinler insanlar tarafından çevrelenip tuzağa düştüklerini fark etmiş, bu yüzden de tekrar savaşma arzularını kaybetmişlerdi.
“Hilekâr insanlar bize saldırdılar!”
“Kieeekk! Kaçalım, canımızı kurtaralım!”
“Sizi canlı bırakacağımızı mı sanıyorsunuz?”
Askerler düşmanlarını durmaksızın itip kakarken Weed’in gözleri parladı.
“Çevrelerini kuşatın. Mağaranın girişini kapatın!”
“Emredersiniz, Komutanım!”
“Yaralılar derhal geri çekilsin ve ilk yardım alsın. Canları tam olan diğer askerler savunmaya odaklansın. Tedavi görenler beklemede kalsın. Emir verdiğimde savaşa katılmaya hazır olacaksınız.”
Askerler Weed’in komutası altında, ikisi okla vurulmuş olan goblinleri hareketsiz hale getirdi.
Weed hayatını riske attığı için en azından iki goblinle idare etmeyi hak ettiğini düşünüyordu.
Yüksek levelli goblinler hatırı sayılır bir süre düşük morale rağmen durdurulmuştu ama Weed bölükleri üçe bölüp sırayla düşmanın enerjisini tüketmelerini emrettiğinde, yaratıklar gri ışıltılara döndüler.
Goblinler artlarında dokuz gümüşlük, çelik kalkan ve bronz mızrak bıraktı. Buren ve Becker emredildiği gibi onları almaya giderken Weed müdahale etti.
“Asker, dinle! Cesaretinizden dolayı sizle gurur duyuyorum. Ganimetleri her zamankinden daha farklı bir şekilde pay edeceğim.”
“…?”
“Goblinlerle en cesurca savaşan askeri ödüllendireceğim. Bir şartla— önümüzdeki savaşta yer alamayacak kadar ağır yaralanmamış olmalı. Önceliğim sizi ailelerinize sağ salim ulaştırmak.”
“Emredersiniz, Komutanım!”
Weed’in konuşmasıyla bölüklerin gözleri hayranlıkla doldu.
– Liderlik +2 Puan (+2 LEA) –
Weed elinden gelseydi tüm eşyaları kendine alırdı ama kendini kontrol altında tuttu. Eğer askerlerle olan dostluğu sekteye uğrarsa, düşük etkisi onu isyan ihtimalinden ve hatta idamdan koruyamazdı.
Sör Midvale’in varlığı akıl almaz açgözlülüğünü gizlemek için Weed’in omuzlarına daha da yük oldu. Ve Weed, bölüklere liderlik ederek sistematik olarak üçüncü kattaki goblinlerin kökünü kuruttu.
Fakat bir gün Sör Midvale yüzünü buruşturarak; “Weed-nim, görevin ilerleyişi yavaşladı. Hızlansan iyi olur.” dedi.
“Affınıza sığınıyorum, efendim.”
“Bu askerleri diğer alaylardan getirttim. Onları süresiz olarak tutma yetkisine sahip değilim. Görevi bir ay içinde tamamlamalı ve esas alaylarına geri dönmeliler.”
Weed’in zaman sınırından haberi yoktu. Sadece askerler buna zorunlu gibi görünüyordu. Yine de Weed adımlarını hızlandırmadı.
Altı ya da daha fazla gobline karşı onları daima bir iki ok atarak bölüklerinin galip geleceği en yakın açıklık alana çekti. Altı goblinden daha fazla olma ihtimaline karşı da askerlere düşmanla direkt savaşmalarını emretti.
Weed askerleri son adama kadar tamamen iyileşmedikçe savaşmaktan kaçındı. Güveçler yapıp hasara uğramış silahları ve teçhizatları en iyi şekilde kullanılabilsinler diye tamir etmeye devam etti.
Saldırı ekibi üçüncü katı da temizledikten sonra Weed otuz yedi, adamları da otuz dört levele ulaşmıştı. İşte şimdi zamanı gelmişti, gerçek av zamanıydı.
“Hücum!”
“Düzeninizi koruyun! Hücum!”
Weed’in emriyle, askerler çılgına dönmüş insanlar gibi hareket etmeye başlamışlardı. Onlara göre, goblinler hiçbir şey değildi.
“Yatz! Yatz!”
“Geberin, sizi çirkin hayvanlar!”
“Siz, peynir-yiyen iğrenç kurbağalar. Sizi yeryüzünden temizleyeceğim!”
Askerler önlerindeki kalkanlarla goblinleri püskürtmüşlerdi. Askerlerin ağzı bozuktu çünkü Weed onlara Rodriguez’in sözlüğünden dört harfli kelimeler öğretmişti. Askerler başarması imkansız gibi görünen zamanlarda bile korkusuzca kükreyerek saldırıyorlardı. Kılıçlarıyla goblinlerin delici mızraklarından daha enerjiklerdi.
Weed askerlerinin yoldaşlarına güvenmesi için aynı düzeni muhafaza ediyordu ama askerler oldukça pervasızdı. Arkalarında binlerce goblin cesedi bırakarak defalarca goblinleri öldürmüşlerdi.
Weed’in agresif taktikleri, bölüklerin koordine saldırıları ile goblinlerin defansını kırmalarını sağlamıştı. Otuz kıdemli askerden oluşan bölük göz açıp kapayıncaya kadar altı goblinlik bir müfrezeyi yok etmişti.
“Savaşı kazandık. Şimdi kahramanlık düzeyimize göre ganimetleri paylaşalım. Hosram ve Dale.”
“Yaşasın!”
“Onarıma ya da dinlenmeye ihtiyacı olan askerler var mı ?”
“Hayır, komutanım!”
“Yok!”
“O zaman devam edelim. Keşif birliği, rapor!”
Buren ve Becker, sırayla gözlemledikleri goblinlerin sayısını ve yerini bildirmişti.
“Becker rapor ediyor, komutanım! Sekiz goblin yüz metre uzağımızda, saat dokuz yönünde bulunuyor. Biri simyacı olmak üzere altı savaşçı goblin ve bir normal goblin bulunmaktadır.”
“İlerleyin!”
Askerler rahat bir şekilde, ne hızlı ne de yavaş denebilecek tempoda koşmaya başlamışlardı. Savaştan sonra toparlanmak ve yeni bir savaşa hazırlanmak için koşturuyorlardı.
“İ.. in.. insanlar!”
“Düşman! Hepsini öldürün!”
Goblinler direnmeye başladı ama bu direniş boşunaydı. Askerler artık goblinlere üstün gelmenin verdiği moralle, deneyimli savaş gazilerine dönüşmüş ve Weed’in attığı ok, goblinler için idam cezası olmuştu.
Weed savaşla yakînen ilgiliydi. Ve oklarını sadece son vuruşu yapmaya yönelik kullandığı için okçuluk yeteneği hızla gelişmişti. Weed goblinlerin gruplar halinde adamlarının etrafını çevirmesini engellemek için ok kullanarak uyarı atışları yapıyordu. Ana hedef olmalarına rağmen hiçbir goblin askerlerden herhangi birinin hayatı için tehlike oluşturmuyordu.
Düşünün ki bir goblin mızrağını size doğru fırlatmış ve sizin lideriniz de o goblinin kafasında oklarla delikler açmış olsun. Kendinizi korunmuş hissedersiniz ve ona karşı daha sadık olursunuz, değil mi? Aynı mantıkla, Weed birkaç askerin hayatını son saniyede kurtarmıştı.
Bölükler goblinleri en hızlı ve etkili yolla avlamışlardı. Dördüncü katı, üçüncü kattan daha hızlı temizlemiş ve hatta bunu birçok goblinle karşılaştıkları beşinci katta da devam ettirmişlerdi.
Askerler kendilerine yüksek gazi leveli veren dövüş skilinde ustalaştıkça, goblinlerle bire bir dövüş yapabilme yetileri doğuyordu.
Yine de Weed, savunmaya odaklanma ve goblinleri sayıca aşma gibi eski taktiklerden kopamıyordu. Adamlarından bazıları ukalalık edip bunu bırakarak yerine bir oyun alanında eşit şartlarda savaşmaları gerektiğini söylüyordu. Weed yine de istifini bozmuyordu.
“Bu iğrenç goblinlerin adil bir dövüş hak ettiklerini düşünmeyin! Daha önce hiç yaratıklarla düello etmek isteyen bir şövalye gördünüz mü? Eğer böyle biri olsaydı, yaratıklara karşı onurunu koruyacak kadar aptal olurdu. Biz onlarla barışı geri getirmek ve Rosenheim halkını korumak için savaşıyoruz. Şunu aklınızda tutun; eğer sadece ahlakî değerleriniz nedeniyle bir goblinin işini bitirmekte tereddüt ederseniz, o zaman bunun sonuçlarını silah arkadaşlarınız ödeyecek!”
Weed’in liderliği otuz askerli ordusunu kontrol altına almıştı. Goblinle tek başına savaşan biri tanınma hakkında vazgeçmiş olurdu. Bir sonraki savaştan muaf tutulurdu. İlk başta tehlikeden uzak olacağı için sevinse de daha sonra tek yapabileceğinin arkada kalıp yoldaşlarının level atmasını izlemek olduğunu fark ederdi.
Bu örnek herkese ders olarak öğretilirdi, bu nedenle bölükler mümkün olduğunca goblinleri kılıçtan geçirdiler. Şüphesiz Weed’in ağzından çıkanlarla beyinleri yıkanmıştı. Piyade Dövüş Teknikleri 101.
Weed bir aydan az bir zamandır keşif ekibine Litvart Zindanı’nında öncülük ediyordu. Henüz bir haftaları daha olduğuna göre üçüncü kata geri dönüp zemin kata giderken de tekrar iyileşmiş olan goblinlerin kökünü kazıyabilirlerdi.
Savaş başlar başlamaz askerler kuşatma düzeni oluşturarak kollara ayrıldılar ve birkaç solukta düşmanlarını yerle bir ettiler. Savaş biter bitmez bir ötekine doğru ilerlediler.
Bir asker dahi ölmedi. Litvart Zindanı’nda Ara ve Yok et Operasyonunu bölükler 57 levelle ve Weed ise 62 levelle tamamlamıştı. Rosenheim Ordusu’ndaki denarionların levelinin kırk küsür olduğunu düşünecek olursak, Weed’in başarısı olağanüstüydü.
“İyi iş çıkardın, Weed-nim. Bize büyük yardımın dokundu.”
Sör Midvale Weed’in kendisini şaşırttıığı gerçeğini gizlememişti.
“Eğer senin cesaret ve liderliğine sahip beş adamımız daha olsaydı, Rosenheim yaratıklar tarafından hiç zarar görmemiş olacaktı. Bir kraliyet şövalyesi olarak, burada sana centurionlık teklif ediyorum. Teklifimi kabul edecek misin, Weed-nim?”
*Ding!*
– Bir iş teklifiniz var! –
Eğer işi kabul edersen, Rosenheim ordusunda askeri Centurion mevkisinde olacaksın. Yüz piyade komutanda olacak. Düzenli eğitim ve ayda üç altın gelir hakkına sahip olacaksın.
Bu iş teklifini kabul ediyor musun?
Bir yüz askerlik bölük komutanı, bir Centurion, Kızıl Ordu’da bir yıl tecrübeli şövalyelik terfisi alan bir yardımcı şövalye sayılmaktadır. Eğer başka oyuncular olsaydı bunu seve seve kabul ederlerdi ancak Weed zerre etkilenmemişti bile.
“Bunu duyduğuma çok minnettarım, Sör Midvale. Ancak bunu kabul edemem.”
“Ah Freya’m! Başka bir isteğin varsa söyle Weed-nim. Eminim ki bir orta yol buluruz.”
“Teklifiniz.. en büyük dileğimden de öte. Fakat tüm isteğim sadece Rosenheim Krallığı’nda barış ve bolluk bereket. Kalbim bir sürü yere gidip yardıma muhtaçlara bir el uzatmaya yettiği sürece, bir mevkide kalmak için henüz çok erken. Sonbahar hasadından sonra yaratıkları yok etmek adına başka bir göreviniz varsa ya da Rosenheim istila edildiyse, Rosenheim Ordusu’nun yiğit askerlerine öncülük etmek ve tüm hizmetimi sunmak için ilk gelenlerden olacağım.”
“Ben seni anladım, Weed-nim. Kraliyet Ordusu’nun kapıları sana daima açık olacaktır.”
Sör Midvale hoşnut bir şekilde teklifi geri çekti.
“Görevi tamamladığımıza göre, tekrar Kale’ye döneceğiz. Bize eşlik edecek misin ?”
“Burada yapılacak işlerim var, efendim.”
“Ne olduğunu sorabilir miyim ?”
Sör Midvale meraklı görünüyordu. Son dört haftadır Weed günde otuz iki porsiyon güveç pişirmişti. Deneyimli aşçılık skili harikulade yemeği tam zamanında yetiştiriyordu ve Weed’le sıkı bir arkadaşlık kuran Sör Midvale yemeğe aşık olanlardan biriydi.
“Bilge Rodriguez için görevi halletmeliyim.”
Weed, goblin imhasının görevin gereklerini karşılayacağını farz etmiş ancak bir hesap hatası yapmıştı. Yok ettiğini düşündüğü yaratıkların sayısı hâlâ bir düşüş belirtisi göstermeden 100’deydi. Her halükârda, kaba bir hesapla her katta yüzlerce goblin vardı.
Rodriguez’in görevi Litvart Zindanı’ndaki tüm ‘yaratıkları’ ortadan kaldırmaktı fakat yüzü aşkın sayıları nedeniyle cüce cin ve goblinleri hedeflemek pek mümkün değildi.
“Anlıyorum, Weed-nim. Bilge’den bir görev. Anladım. Kale’ye seninle birlikte dönmek isterdim fakat görünen o ki kader yollarımızı burada ayırıyor. Yine de Arse’yi sana ödünç vereceğim.”
“Arse ? Kimin atı ?”
“Geçen gün burada sürdüğün atı çoktan unuttun mu ?”
“Sakın bana…”
Weed bir anda kafasında ağır ve kalın bir yük hissetti. At onu iki arka bacağıyla tekmeleyip elini ısırmıştı! Şimdi o atın adının Arse olduğunu hatırlamıştı. Bir aygır bozuntusu için ne utanç verici bir addı!
“Kale’ye dönüş yolu atsız büyük vakit kaybına neden olacaktır. İşte Arse hizmetinde.”
“Teşekkür ederim ama gerek yok efendim. Ata ihtiyacım yok.”
“Sadece yaptıklarına bir karşılık olarak, Weed-nim. Lütfen kabul et. Görevini bitirdiğinde Kraliyet Çiftliğine geri getirirsin.”
“…”
Sör Midvale diyeceklerini söyler söylemez hemen döndü. Bu davranışı başka bir şey duymak istemediğini belli ediyordu, konu kapanmıştı. Şövalye Weed’in iyiliği için böyle yapmıştı ancak Weed bunu zerre istemiyordu. Öyle vahşi bir ata nasıl katlanabilirdi ki? Kesinlikle o attan nefret ediyordu ama yine de kabul etmek zorundaydı, aksi halde kraliyet şövalyesini tekrar mahcup edecekti.
“Komutanım, sizi özleyeceğim.”
“Hepimiz eve sağ salim gidiyoruz, sayende!”
“Lütfen Kale’ye geldiğinizde beni ziyaret edin.”
“Merkez bulvarda bir han işletiyorum. Her zaman beklerim.”
“Ailemin bir restoranı var. Eşim sana harika bir yemek hazırlayacaktır, seninkiler kadar güzel olmasa da!”
Askerler Weed’i uğurlamak için yanına gelmişti. En iyi puanı elde eden bir iki kişi daha iyi bir mevki arayışına girebilecekken, yüksek level gaziler muhtemelen bir üst mevkiye, en azından denarionlığa terfi edeceklerdi. Weed astı olan tüm askerlerin elini sıktı. Eli ısınmıştı, bir tokalaşma birkaç dakika sürüyordu.
“Gerçekten gitmek zorunda mısınız ?”
“Sizle birlikte kalmak istiyorum, Komutanım. Ancak ben Rosenheim Ordusu’nun şerefli bir askeriyim. Kendi bölüğüme geri dönmeliyim.”
“Komutanım, sizi özleyeceğim!”
Weed’in gözlerini belli belirsiz bir hoşnutsuzluk bürüdü. Bu askerleri eğitmek için ne kadar da uğraşmıştı! Yirmili levellerde yeni yetme askerleri savaş skilinde birer gaziye dönüştürmek ilk başarısıydı. Artık Weed krallık tarafından soyguna uğramış gibi hissediyordu.
“Millet, iyi yolculuklar!” dedi Weed.
“Yolunuz açık olsun, komutanım!”
“Komutanım, daha sonra benim mekanıma uğramalısınız!”
Eski bölüğüyle isteksiz bir vedalaşmanın ardından Weed, tek başına yola devam etti.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..