Lms 23.2 : Kılıç Ustası Ash

avatar
2311 18

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 23.2 : Kılıç Ustası Ash



Çevirmen: Lodos 


Weed çorak arazide avlanarak 392 levele ulaşmıştı.

 

“İtiraf etmem gerek, burası çok iyi bir avlanma yeri.”

 

Şu anda etraf iskelet kaynıyordu.

 

Canavarlar bu çorak araziye oldukça sık geldikleri için; tek yapman gereken bütün bu iskeletlerle birlikte tüm gücünle savaşmaktı.

 

Bu zavallı iskeletler savaşıp yaralandıklarında Weed onların yerini alıyor, canavarları öldürüyor ve iskeletlerin kemiklerinin kırılıp kırılmadığını umursamadan eşyaları tek başına topluyordu.

 

“İşte ben buna av bölgesi derim!”

 

O düzgün avlanma zindanları bile bu kadar iyi olamazdı.

 

“İstatistik penceresi!”

 

----------------------------------------

 

Karakter İsmi: Weed

 

Hiza: Ölümsüz

 

Level: 392

 

Bağlantı: Ölümsüz Lejyonu

 

Sınıf: Savaş Çılgını İskelet Savaşçısı

 

Sağlık: 87,411

 

Mana: 41,829

 

Kuvvet: 1,463

 

Çeviklik: 1,293

 

Can: 766

 

Bilgelik: 663

 

Zekâ: 665

 

Mücadele Ruhu: 541

 

Dayanıklılık: 453

 

Azim: 753

 

Direnç: 455

 

Karizma: 414

 

Liderlik: 706

 

Cesaret: 127

 

Ölümsüz Gücü: 264

 

+Ölüm Aurası aktif.

 

----------------------------------------

 

Durmaksızın devam eden savaşlarla Weed’in rütbesi bir İskelet Savaşçı olmuştu.

 

‘Ne olursa olsun iskelet, Ölümsüz Ordusu’nda düşük bir sınıf.’

 

Sınıf atlama fırsatı tekrar verilmişti.

 

Weed ise iskelet asker, iskelet sihirbazı ve iskelet okçusu seçenekleri arasından iskelet savaşçı seçeneğini seçmişti.

 

Birkaç savaş sonra ruh çağıran oyuncular da terfi için gereken nitelikleri ve kalifikasyonları kazanmışlardı.

 

“Huh… Baya zordu. Ama artık nihayet bir sihirbaz olabilirim.”

 

Jeanne, Otem, Bohram, Harien ve Gruzed ile Varenna isimli tutkuyla savaşan oyuncular, iskelet sihirbazı olmayı seçmişlerdi ve artık oyuncuların çoğunluğu gibi onlar da Ölümsüz çağırabiliyorlardı.

 

“Büyük Balkan’dan gelen aklın gücünü kabul ediyorum.

 

Ölümsüz Ordusu’na tamamen sadık şekilde Büyük Balkan adına savaşacağım.”

 

Bir sadakat yemini ederek terfi sürecini bitirebiliyorlardı.

 

İskeletler özgürce sınıf değiştirebildikleri için bazıları bir süreliğine okçu olmayı seçmişti. Çaylak ruh çağıranların ise akıl ve mana ile savaşmaları gerekiyordu ama ilk başlarda çok fazla şey başaramıyorlardı.

 

Bu nedenle sadece yaylarıyla Ölümsüzleri desteklemişler ve okçu olmayı seçmişlerdi.

 

İskelet sihirbazları bir de büyü kitapları edinmişlerdi.

 

“İskelet sihirbazlarının kullandığı temel saldırı büyülerini kullanabiliriz.”

 

“Bu benim duymadığım bir lanet büyüsü… Çağırılmış olan Ölümsüzlerin üstünde kullanmak güzel olurdu.”

 

“Hadi bunları avda deneyelim.”

 

Oyuncular birleşik ateş ya da buz topları atmışlardı ve bir savaş sırasında Ölümsüz çağırmışlardı.

 

Sadece iskeletlerin olduğu basit bir savaş alanında alevler ve buzul parçalarının yanında, çağırılmış olan hortlaklar, zombiler ve basit iskeletler de vardı.

 

Fiziksel görünüşleri iskeletler gibiydi ama levelleri ve becerileri aynıydı. Bu sayede asıl güçlerini sergileyebiliyorlar ve iskelet ordusunda büyük başarılara imza atabiliyorlardı.

 

Savaşın doğrudan yapıldığı erken ve orta evrede, Weed tüm canavarları tek başına halletmişti ama ruh çağıranlar da sanki bir rekabet varmışçasına becerilerini göstermişlerdi.

 

“Dinleyin, iskeletler!”

 

Rütbeleri yükseldikçe oyuncular Ölümsüz Ordusu’ndaki iskeletlere emir verme yetkisi kazanmışlardı.

 

Ruh çağıran oyuncular, artık savaş sırasında iskeletleri kontrol edebildikleri için bunu sevmişlerdi.

 

Jeanne, Bohram, Otem, Harien, Gruzed ve Varenna savaşlarda öne çıkmışlardı.

 

İlk geldiklerinde tüm vücut yapıları ortadaydı ama ödüller ve eşyalar edindikçe gri elbiseler giymeye başlamışlardı.

 

Weed sadece onların avlarını izliyor ve kendisine düşen işi yapıyordu.

 

‘Ölümsüzlere emir vermek, kritik bir anda çok yavaş kalıyor.’

 

İskeletlerin sayısı arttıkça görevlerin zorluğu da C’ye çıkmıştı.

 

Bölüm sonu canavarları gibi olan canavarlar daha sık ortaya çıkmaya başlamışlardı. Ama tam ölmek üzereyken hortlaklar ile zombilere onlara saldırma emri vermek işleri yavaşlatıyordu.

 

Weed tüm vücuduyla avlanarak dropları ve tecrübeleri almaya çalışıyordu.

 

Normal iskeletlere benzer şekilde giyindiği için uzaktan bakıldığında, kurnaz şekilde canavarları silip süpürenin Weed olduğunu anlamak zordu.

 

Weed’in unvanı “Acı Verici Geçmiş Hatıralara Sahip İskelet Şövalye’den”, bir iskelet için en yüksek rütbe olan “Tamamen Çürümüş İskelet Kral” unvanına geçmişti.

 

Bu, ‘Navir’in İskelet Muhafızları’ görevini bitirdiğinde olmuştu.

 

----------------------------------------

 

-          Daha yüksek rütbeli Ölümsüz pozisyonu için nitelik kazandınız.

 

----------------------------------------

 

Artık basit bir iskelet olmaktansa yüksek rütbeli bir Ölümsüz olabilirdi.

 

Ama Weed iskeletlere verilen görevlerle devam etmiş, diğerlerinin de nitelik kazanmasını beklemeyi seçmişti.

 

Elbette bu, kendisinden çok arkada olanlar için duyduğu bir sempatiden kaynaklanmıyordu.

 

‘Hangisinin daha iyi olduğunu hiçbir zaman bilemezsin.’

 

Diğer oyuncuların seçimlerini yaptıklarını gördükten sonra karar verebileceğini düşünüyordu.

 

Ayrıca burası da durmadan devam eden büyük ölçekli savaşlar nedeniyle gayet tatminkâr bir yerdi.

 

“Daha üst rütbeli bir Ölümsüz olabileceğimi söylüyor.”

 

“Gerçekten mi? Tebrikler!”

 

“Nasıl bu kadar erken başardın bunu? Bana biraz ipucu ver.”

 

“Bilmem ki. Belki de Ölümsüzleri çok iyi kontrol ettiğim içindir?”

 

Jeanne isimli ruh çağıran oyuncu, bir nitelik kazandıktan sonra ayrılmıştı ama Weed onunla gitmemişti.

 

‘İskelet görevlerinden çok da farklı olmadığına eminim.”

 

Ölümsüzlerin rütbeleri sabit olduğu için bariz şekilde belliydi bu.

 

Diğer oyuncular nitelikleri kazandıkça birer birer ayrılmışlardı.

 

O andan sonra da diğer oyuncular arasındaki konuşmalardan bazı bilgiler edinmişti.

 

“Harien bana gizlice söyledi. Jeanne ve Otem ölüm perisi olmuşlar.”

 

Kükreyen hayalet ölüm perisi…

 

Biraz doğaüstü becerileri vardır, kötücül enerji yayarlar ve büyü yapabilirler.

 

“Nerede avlanıyorlar?”

 

“Hiç kimsenin yaşamadığı bir köyde. Lanetlenmiş evler ve lanetli bir orman varmış. Ama ormanın içine çok bakmamışlar.”

 

“Ya canavarlar?”

 

Weed dışında canavarlar hakkında bilgi almaya çalışan birçok oyuncu vardı.

 

Canavarlar hakkında özellikle de cesetlerle ilgilenen ruh çağıranlar bilgi istiyorlardı.

 

“Bu harika. Ölümsüz Ordu, savaş malzemelerini kale deposunda depoluyor. Bu nedenle bir gün içinde 30'dan fazla canavar istilası oluyor.”

 

“Aman… İsteyebilecekleri tüm canavarları alıyor olmalılar.”

 

Ruh çağıranlar birçok canavarın ortaya çıktığı yerleri tercih ederlerdi.

 

Az sayıdaki güçlü canavarları beklemek yerine, deneyim kazanmak ve sürü halindeki canavarlardan Ölümsüz çağırma beceri seviyesini yükseltmek çok daha iyiydi.

 

“Eğer bu doğruysa av bölgesini değiştirmekte bir sakınca yok sanırım."

 

4 oyuncu sınıfını seçtiğinde Weed de sınıfını seçmişti.

 

Herkes ölüm perisi olmayı seçmiş ama o bir Hayalet İskelet Savaşçısı olmayı seçmişti.

 

__________________________________________________

 

Morata'daki katedral ve kütüphanenin yapımında 30 binden fazla oyuncu görevlendirilmişti.

 

Tüm köylüler ve oyuncular inşaatta yer almamış, bazıları avlanırken veya görevlerine devam ederken malzeme getirerek katkıda bulunmuştu.

 

Navi ormanında Eplyn taşları açısından zengin bir yer buldum.

 

                                                            -Maceracı Kashoo

 

Maceracının duyurusu lordun kalesinin duvarında yerini almıştı.

 

“Görünüşe göre Navi ormanında çok fazla taş varmış.”

 

“Hadi onları kazıp çıkaralım.”

 

Oyuncular kazmalar ile toplanmışlar ve tüm taşları kazmışlardı.

 

Onlar gittikten sonra Navi ormanı harap olmuş haldeydi.

 

“Taşlar.”

 

“Odun getirdim.”

 

Yeni başlayanlar kendi seviyelerine uygun materyalleri getiriyorlardı.

 

Bir yığın mimar ve taş ustası sayesinde de Büyük Katedral ve Büyük Kütüphane'nin kuleleri ile duvarlarının inşası tamamlanmıştı. Katedralin tavanına, Morata'nın herhangi bir yerinden bakılınca görülebilecek kadar yüksek bir kubbe koymuşlardı.

 

“Bunu gerçekten biz mi inşa ettik?”

 

“Sadece tuğlaları ve taşları üst üste yığarak nasıl yapabildik bu binaları?”

 

Çalışmaya katılanların bile gözlerine inanamayacakları muazzam bir yapıydı!

 

Kubbenin tavanına, ışığın katedralin içine girebilmesi için mozaik cam yerleştirmişlerdi.

 

“Henüz bitmedi. Daha yapacak çok işimiz var.”

 

Sihirbazlar, heykeltıraşlara ve ressamlara eserlerinde yardımcı oluyorlardı.

 

Uçma büyüsü sayesinde, tavanda ve sütunların yüksek kısımlarında boya ve heykel yapmak çok daha kolay hale gelmişti.

 

Toplumun her kesimi tarafından güçlü şekilde desteklenen büyük ölçekli bir projeye katılabildikleri için emeklerini hiç esirgememişti sanatçılar.

 

Freya tarikatından olan kutsal şövalyelerin heykelleri dikilmiş, tavana tabloları yerleştirilmiş ve çizimleri yapılmıştı.

 

Sonsuz geniş bir koru ve tahıl ambarı olan Tanrıça Freya!

 

İnsanlar dizlerinin üzerinde oturmuş halde Tanrıça'ya itiraflarda bulunuyorlardı.

 

Çizimlerde birinci sınıf boyaları kullanırken hiçbir masraftan kaçınmamışlar ve her yeri tam olarak boyamışlardı. Yüzlerce renk kullanarak tahılların göründüğü manzaraları resmetmişler,

 

Tanrıça Freya’nın elbisesini ve hatta yanında duran insanları da renkli ve detaylı şekilde ifade etmişlerdi.

 

Zenginliği ve güzelliği özgüvenli bir şekilde göstermişlerdi.

 

Elbette Tanrıça Freya'nın görünüşü, Weed’in inşa ettiği Tanrıça heykeline dayanıyordu.

 

Ressamlar ayrıca katedralin dış cephesine de özel olarak dikkat etmişlerdi.

 

“Hadi buraya Morata'nın kökeninin çizimini yapalım.”

 

Morata'nın kökeni… Ana Kıta’dan gelen veya mesleklerine burada başlayan ressamlar duymuştu bunu sadece…

 

Weed’in, Freya tarikatının papa adayı Alveron ile vampirleri yenerek bu köyü kurtarmasını…

 

Kuzey soğuğunu yenerek Weed’in resmen lord olmasını…

 

Tanrıça Freya heykelinin oyulmasıyla nüfusun artıp köyün genişlemesini…

 

Büyük Katedral ve Büyük Kütüphane'nin inşasına kadar yaşanan tarih, bir duvar resmi olarak çizilmişti.

 

Kütüphane sanatsal güzellikten yoksundu. Ancak muazzam kaynakları depolayabilmesi adına devasa ve sağlam taşlar kurularak inşa edilmişti.

 

Şimdilik gösterilmek için mevcut olan kitaplar, bir markette satılan sıradan tarih kitapları veya Kuzey Versay Kıtası’nın halk hikâyeleri kitaplarıydı.

 

Ancak resmi olarak açıldığında canavarları avlamak hakkındaki parşömenler veya harita parçaları ile maceracıların hikâye kitaplarıyla doldurulacaktı.

 

Kıtanın kuzey kısmı ile ilgili bilgiler toplanırsa daha fazla görev aktif olacak ve isteklerin çözülmesi de çok daha kolay olacaktı. Bu; Morata'daki oyuncuları, kütüphanenin tamamlanması konusunda bir hayli heyecanlandırıyordu.

 

“Daha önce çiçekçi kadından tuhaf bir şey duydum... Bir görev için bir ipucu olabilir mi bu?”

 

“Bilgi eksikliğinden dolayı bir görevden vazgeçtim. Belki kütüphane tamamlandıktan sonra tekrar deneyebilirim.”

 

Herkesin zor olan ve tamamlayamadığı birkaç tane görevi vardı.

 

Sadece özel tetikleyicilerle yapılan görevler ya da bazen anlamsız olan istekler bağlantılı görevlere yol açıyordu. Bu nedenle kütüphanenin tamamlanması için heyecanlanmadan edemiyorlardı.

 

Ana Kıta’dan olan oyuncular da bu gelişme hakkında sevinçlilerdi ama Morata'dan başlayan oyuncuların kendilerine özgü bir gururları ve özgüvenleri vardı.

 

Morata diğer metropollere göre pek çok yönden eksikti ama her şeyi tek tek kendi elleriyle başarmanın eğlencesi kelimelerle anlatılamaz bir histi!

 

Bir gecekonduda yaşamanın getirdiği sevgi ve enerjik meydan ile sokaklar…

 

“Bu gerçekten en iyi şehir…”

 

“Başka hiçbir şehir bu kadar güzel olamaz ya da bu kadar hızlı gelişemez.”

 

“Arkadaşlarımın Morata'da başlamalarını sağlayacağım.”

 

“Ben herkesi Morata’ya götüreceğim.”

 

___________________________________________________

 

Morata'ya yüzerek geçmeye karar veren Geomchiler...

 

“Sanırım yarıyı geçtik.”

 

“Vay canına, şimdiden!”

 

Eğer gemiye binselerdi çoktan varmış olurlardı. Ama şimdiden gidecekleri yolun yarısında olmaları onları çok mutlu etmişti.

 

“Bu kadar uzun süre yüzmek biraz yorucu.”

 

“Güçlü dalgalar yüzünden tam olarak istediğim gibi yüzmek zor, sahhyeong!”

 

Bu Geomchilerin bariz şeyleri vücutlarıyla zor yoldan öğrenmeleri gerekiyordu.

 

Eğer hava yağmurlu veya rüzgârlıysa onlar için daha zor bir mücadele oluyordu!

 

Ama yine de gelmeyi başardıkları mesafe oldukça uzundu.

 

Birkaç gün sonra bir kara görebilmişlerdi.

 

“Çoktan geldik mi?!”

 

“Bu bölgedeki gelgitler bize biraz yardımcı oldu, ha?”

 

“Evet, yüzmek bizim için çok daha uygun oldu.”

 

Kuzeye yaklaştıkça sular soğusa da gelgitler sayesinde daha hızlı yüzebilmişlerdi.

 

Morata yakınlarında olduklarını söylemek gerekirse çok erken gelmiş olmalıydılar. Çünkü sahil ve ağaçlar biraz yabancıydı onlara.

 

“Sahyeong, hadi bir şeyler yiyelim. Eğer kıta değilse bile kimin umurunda? Tekrar yüzebiliriz.”

 

Aç bir şekilde ne yapacaklarını düşünüp endişelenemezlerdi.

 

Geomchiler için ancak midelerini doldurduktan sonra endişelenmenin bir değeri vardı.

 

Toplandılar, ateşte biraz istiridye ve balık yediler.

 

“Weed burada olsaydı bize lezzetli yemekler pişirirdi.”

 

“Alkolü de unutma.”

 

“Weed'in meyve liköründen bir yudum aldın mı işin biter!”

 

Kısa bir süre dinlenecekleri yer Malaska Adası'ydı.

 

Adada kalan bir kılıç ustası önce onları gözetledi, sonra da sahile yürüdü.

 

Adı Ash’ti.

 

Versay Kıtasındaki dokuz kılıç ustasından biriydi.

 

Oyma Ustası’nın aksine onlar Dokuz Kılıç Ustaları’ydı.

 

Üçü çok ünlüydü ve nerede yaşadıkları çok iyi biliniyordu.

 

Şövalye tarikatının başı Croma, Lugh şövalyesi Evirathan ve krala söz verdiği üzere krallığın hazinelerini aramaya çıkan Percia.

 

Croma ile tanışmak için büyük bir itibar, zarafet, onur ve sadakat gerekiyordu.

 

Bu gereksinimleri bir şövalye olarak karşılamak, bir kılıç ustası olarak karşılamaktan daha kolay olduğu için birçok şövalye Croma ile tanışmış ve onun kılıç ustalığını öğrenmişti.

 

Croma’nın becerileri ayrıcalıklı bir onur demekti. Bu beceriler, birinin savaş gücünü kısa sürede üç katına çıkarıyordu ve benzersiz bir atlı kılıç ustalığı sağlıyordu.

 

Lugh'un şövalyelerinden biri olduğu için Evrirathan'la tanışmak daha kolaydı.

 

Tek dezavantajı; becerilerinin kutsal güce dayanıyor olması, kutsal güçten temellenmesiydi. Bu nedenle de farklı sınıflardan şövalyeler onun kılıç ustalığını öğrenemiyorlardı.

 

Percia ise kayıp hazineyi bulmak için Navier Gölü'nü arıyordu, yani herkes onunla orada buluşabilirdi.

 

Yetenekleri normal oyuncular için bilinmez haldeydi ama Karanlık Oyuncu Birliği’nin duyuru panosunda asılıydı.

 

----------------------------------------

 

· Başka Bir Kılıç

 

- Manadan oluşan kılıç etrafta uçar ve oyuncuyu savunur.

 

- Doğrudan kontrol edilemez ve boyut, dayanıklılık, savunma; beceri seviyesine göre değişir.

 

- Düşük mana tüketimi.

 

- Okları veya hedeflenen büyüyü etkili bir şekilde engeller.

 

----------------------------------------

 

Maceralardan korkmayan Karanlık Oyuncular ve en yüksek rütbeli oyuncular Percia'nın kılıç ustalığını öğrenmişlerdi.

 

Bu üç kılıç ustası dışında kalan diğer altıyı kimse tanımıyordu.

 

Olur da herhangi biri şans eseri onları bulursa bunu kendisine saklardı. Başkalarına anlatmak için bir nedenleri yoktu çünkü.

 

Ama şimdi bu Geomchiler; okyanusun ortasında yeni bir kılıç ustasıyla, Ash ile tanışmışlardı.

 

“Buraya kılıç ustalığı mı öğrenmeye geldiniz?”

 

Ash’in sesi bir hayli kalındı.

 

Tıpkı bir Kılıç Ustası’ndan beklenildiği gibi şiddetli bir hayvan aurası yayıyordu.

 

“Eğer kılıç ustalığımı istiyorsanız bunun için yeterli nitelikte olmalısınız.”

 

Klang!

 

Ash kılıcını çekmiş, savaş pozisyonu almıştı.

 

Ama kavrulmuş balık yiyen Geomchiler cevap vermemişlerdi.

 

Bir şey yiyorken birinin gelip konuşması kadar sinir bozucu bir şey yoktu.

 

Yemek esnasında biri onları rahatsız ederse çok şiddetli bir kişiliğe sahip oluyorlardı!

 

“Aşırı seviyede kılıç ustalığı arayanlar, ben Ash’in aracılığıyla kılıcın gücünün ne olduğunu görecekler!”

 

O, kılıç ustası Ash idi. Kılıçta ustalaşmak isteyen herkes onunla tanışmak isterdi.

 

Bu kadar soğuk davranılacak biri olamazdı ama Geomchiler balıklarını kemirmeye devam ediyorlardı.

 

“Bu adam neden bahsediyor ya?”

 

“Bilmiyorum. Sanırım bize meydan okuyor?”

 

“Tanrım… Yemek yerken neden bizi rahatsız ediyor? Balığa atmak için tuzu olup olmadığını sorsana.”

 

Dürüst olmak gerekirse bu onlar için ömürde bir kere gelebilecek bir şanstı.

 

Savaş sanatçıları oldukları için herhangi bir silahla ilgili her türlü beceriyi öğrenebilirlerdi.

 

Kılıç, mızrak, balta, yay, hançer; ne olursa…

 

Silah türlerine bağlı olan saldırı becerilerinin ortak özellikleri vardı. Yani aslında olabildiğince çok beceri öğrenmek iyi bir şey değildi. Tek bir silah kullanmaya odaklanıldığında saldırı beceri seviyesi ve yeterliliği daha çok artardı.

 

Tabii ki Geomchiler için bu silah, kılıçlardı!

 

Silah becerileri 6. seviyeye ulaştığında kılıçlarının yıkıcı gücü korkunç bir şekilde artmıştı.

 

Becerilerde kullanılan mana miktarına özgürce karar verebiliyorlardı.

 

Becerilerin gücünü beş kata kadar artırabiliyorlardı ve eğer manaları düşükse düşük manalı şekilde bazı becerileri uygulayabiliyorlardı.

 

Ayrıca kılıçlarıyla daha hızlı koşabiliyor, daha yükseğe zıplayabiliyor ve hatta mana bariyerleri bile oluşturabiliyorlardı.

 

Bunları diğer oyunculara gösterseler veya bir video çekip internete yükleseler oldukça ünlü olabilirlerdi ama bu Geomchiler’in ilgilendikleri bir şey değildi.

 

Ancak ne olursa olsun; Kılıç Ustası Ash ile karşılaşmaları gerçekten harika bir olaydı.

 

Geomchi17 konuştu.

 

“Pekala. Madem bu bir meydan okuma, o halde kabul ediyorum. Geomchis505, iyi şanslar.”

 

“Emredersiniz efendim!”

 

Geomchi505 dişlerinin arasındaki balık çubuğunu bıraktı ve ayağa kalktı.

 

“Bir karşılaşma talep ediyorum. Benim adım Geomchi505.”

 

"Gel, seni kılıçların dünyasından haberdar edeyim.”

 

Geomchi505 dizlerini biraz bükerek savunma pozisyonu aldı.

 

“Önce koru, sonra karşı koy.”

 

Bu bir kılıç maçı olduğu için; düşmanın yeteneklerini bilmese bile bir kişinin tüm potansiyelini ortaya çıkarması gerekirdi.

 

Geomchi505 düşmanın saldırısını beklerken Ash'in vücudu birer birer klonlanmış ve sonunda otuz beden belirmişti etrafta.

 

Otuz Ash’in kılıçlarını kaldırıp saldırı duruşuna geçmesiyle Geomchi505'in hissettiği gerilim de daha da artmıştı.

 

________________________________________

 

-HAHAHHAHAHAH

 

-KIKIKIKIKI!

 

Hayaletlerin yaşadığı bir köyde ürkütücü kahkahalar duyulmuştu.

 

Weed, Birleşik Ordu’daki hayaletlerle ve diğer oyuncularla birlikte bu köye atanmıştı.

 

----------------------------------------

 

· Kapua Hayaleti

 

- Ölümsüz Ordu’da hayaletler baş belası olarak görülür.

 

- Eğer Kapua'daki savaş malzemelerini korumayı başarırsanız biraz güven kazanacaksınız.

 

Zorluk: C

 

Kısıtlama: Yalnızca Ölümsüzler

 

- Görev reddedilemez.

 

- Görevi kabul ettiniz.

 

----------------------------------------

 

“Buuuurasııığğğğ daaaağğ neeeeğreeeeesiiiiiğğğğ?”

 

Hayalet haline gelen oyuncular sesleri yankılanıyor gibi konuşuyorlardı.

 

“Kaaaaappuuuuaaa Kaaaaalesiiii’nnndeyizzzzz.”

 

Buraya ilk önce gelen Jeanne, Otem, Goshu gibi oyuncular, takviyelerin gelmesiyle rahatlamışlardı.

 

Weed hayalet vücudunu hareket ettirdi.

 

Mana tüketince yüksekten uçabiliyor ve daha hızlı hareket edebiliyordunuz.

 

“Acaba bu mümkün mü?”

 

Duvara gitti ve elini uzattı. Eli duvarda durmamış, içinden geçmişti.

 

“Demek mümkünmüş…”

 

Weed ilerledi ve duvarı tamamen geçti.

 

----------------------------------------

 

  - Duvardan geçtiniz.

 

   Bir engelden geçildiği için sağlık ve mana 200 azaldı.

 

----------------------------------------

 

Bir hayaletin özelliğiydi bu.

 

Weed, Ölümsüzler arasında birçok hayalet çağırmıştı. Bu yüzden biliyordu.

 

“Neeeeeeeeee?”

 

Oyuncular Weed'in davranışlarına dikkat etmişlerdi.

 

Hepsi iskeletken kimin kim olduğunu ayırt etmek zordu ama şimdi ölüm perileri arasındaki tek Hayalet İskelet Savaşçısı Weed olduğu için göze çarpıyordu.

 

Bir hayaletin, özelliği olduğu için engelleri aşması alışılmadık bir durum değildi.

 

Ama Weed, çok çabuk adapte olmuştu.

 

Hayaletler, bacakları yere değmediği için havada süzülürlerdi.

 

Sanki suda yürüyormuş gibi hissettikleri için de fiziksel olarak doğal durumda değillerdi.

 

Jeanne ve Otem hala bu duyguya alışmakla meşgullerdi ama Weed değişen vücuda hızla adapte olmuştu.

 

Weed'in uzun kılıcı ve zırhı da hayaletimsi bir görünüme dönüşmüştü.

 

----------------------------------------

 

   Efsanevi Paslı Kılıç

 

   Dayanıklılık: 34/51

 

   Saldırı: 29~41

 

- Canavar öldürme kılıcı.

 

- Dük tarafından verilen bir kılıç.

 

- Ölümsüz tarafından uzun süre bakım yapılmadan kullanıldı. Ama hala keskinliği var.

 

- Zor olacak. Ancak eğer tamir edilirse eski haline dönme ihtimali var.

 

   Kısıtlama: Ölümsüz

 

   Opsiyon: Şöhret: +34

 

                    Zarafet: +30

 

                    Nam: +170

 

   Ölümsüz Ordu’daki Ölümsüzler’in saldırı dereceleri artar.

 

----------------------------------------

 

Çoktan paslı kılıçlar arasındaki en iyi kılıca sahipti.

 

Zırhı için de durum aynıydı ama onu en az hasara düşecek kadar tamir ettikten sonra giymişti.

 

Ancak hayalete dönüştüğü için kılıcının ve zırhının durumu değişti.

 

Saldırı yarıdan fazlaya düşmüştü. Ancak kritik noktalara vurduğunda kritik şansı artıyordu ve iki kat hasar veriyordu.

 

Artık yok edilememek de bariz bir değişiklikti tabii…

 

Aniden kalede ve köyde dolaşan hayalet sesleri kaybolmuştu.

 

Jeanne konuştu.

 

“Hazzzııığğğrrrr oluuunnnnn, gelllliyoğğğrrrrlllaaaaaağğğğrrr!”

 

Grotesk yeşil canavarlar ortaya çıkmış ve Kapua Kalesi’ne doğru ilerlemişlerdi.

 

Ölüm perileri anlaşılması zor bir çığlık atarak savaşı başlatmışlardı.

 

Ruh çağıran oyuncular, çağırılan Ölümsüzler’le birlikte savaşıyorlardı!

 

Weed, köydeki perili evlerde yaşanan savaşta büyük başarılar elde etmişti.

 

Sadece Ölümsüzler, hayaletler ve canavarlar bir it dalaşına girdiklerinde özgürce hareket edebiliyordu.

 

“Asssiiiiiğğğmileeeğğğ edinnnn…”

 

Weed'in vücudu sanki saklanacakmış gibi duvardan geçmişti.

 

Hayaletlerin özelliğini kullanarak saklanmış ve canavarlara karşı sağlam saldırılar yapmak için pusu kurmuştu!

 

Gizliliği ana taktik olarak kullanarak birkaç canavarın icabına bakmıştı ama asıl olay savaş daha da kızışınca başlamıştı.

 

Weed binadan ve duvarlardan hızla geçiyordu.

 

----------------------------------------

 

   - Duvardan geçtiniz.

 

   Bir engelden geçildiği için sağlık ve mana 200 azaldı.

 

----------------------------------------

 

   - Duvardan geçtiniz.

 

   Bir engelden geçildiği için sağlık ve mana 200 azaldı.

 

----------------------------------------

 

Duvarlardan her geçtiğinde görüşü tamamen değişiyordu.

 

Gördüğü her canavara kılıç sallayarak ilerlemeye devam etti.

 

-Kritik vuruş!

 

Çok kısa bir anda kılıcını savuruyor, eşyaları bile topluyordu!

 

Canavarlar onun peşinden geliyorlardı ama Weed duvarlardan geçtiği için bariz şekilde başarısız oluyorlardı.

 

Sadece çok etkili bir pusu kurmakla kalmamış, coğrafi özellikleri de kendisi için bir kalkana dönüştürmüştü.

 

'Biliyordum. Ölümsüzlerin ve canavarların deli gibi saldırdığı bir yerde tek başına oynamak çok daha iyi.'

 

Yaralı canavarlar her yerdelerdi. Bu nedenle tek başına hareket etmesi sayesinde droplarda ve eşyaları toplamada bir hayli öndeydi.

 

Bir kale ve bir köy, şu anda hayaletler için en iyi savaş alanıydı.

 

On yedinci kez savunma yapmayı başardığında bir at elde etmişti.

 

Ağğhihihih!

 

Bir hayalet attı bu!

 

Weed'in zırhı koyu karanlığa benzeyen bir gri rengindeydi, ayrıca yüzünü gizlemek için de bir miğfer takıyordu.

 

Deli gibi saldıran hayaletler ve Ölümsüzler arasında hayalet atına binerek deneyimleri ve eşyaları süpürüyordu.

 

Kapua'da; canavarlar sadece daha sık gelmekle kalmıyorlardı. Aynı zamanda Weed’in bir iskelet olduğu zamana kıyasla daha yüksek seviyedelerdi.

 

Çok göz önünde kalmadan başarı elde etmek için çok büyük bir avlanma yeriydi.

 

Unvanı büyük ölçüde gelişmişti ve artık Hayalet İskelet Savaşçı değildi. Yeni unvanı işte buydu:

 

        - Solgun Binici

 

Bu unvanı doğrultusunda 500 şöhret ile yeni bir beceri kazanmıştı. Bu beceri sayesinde hırsını açığa vurarak düşmanları şiddetli bir şekilde korkutuyordu.

 

Ama maalesef ki bu beceri sadece bir hayalet olduğunda kullanılabiliyordu.

 

...

 

Nedense böyle bölümleri okuması ayrı güzel oluyor. Tek bölümde birden fazla konuyu görmek ve nasıl ilerledikleri hakkında bilgi sahibi olmak, seriye her açıdan hâkim olmamızı sağlıyor. Tabii yazarın bunu bir anda konudan konuya atlama şeklinde değil de; bu bölümde olduğu gibi bölümleri çizgilerle ayırarak yapması daha iyi olabilir. Öbür türlü hem sizin hem bizim için işkence gibi oluyor. Her neyse…

 

Weed’in işleri gayet tıkırında ilerliyor şu anda, her şey yolunda yani. Bu güzel bir gelişme, bakalım bu iskeletlerle başlayıp sonrasında hayaletlerle devam eden serüveni nasıl ilerleyecek?

 

Morata’nın inşaasını okumak çok keyifliydi, evimizden kalkıp Morata’ya gidesimiz geldi desek yeridir! Daha ne gelişimler yaşayacağız aşırı merak ediyoruz!

 

Son olarak da Geomchiler’e değinelim: Hiç umursamadan yemek yemeye devam etmeleri ve üstüne bir de koskoca kılıç ustasına tuz sormayı düşünmeleri bir hayli güldürdü bizi. Mükemeller gerçekten! Acaba Ash ile yaptıkları savaş nasıl gitti? Umarız onu da yakında görürüz! Okumaya devam dostlar!

 

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46036 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr