Lms 23.9 : Hermes Loncası'nın Saldırısı

avatar
1927 19

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 23.9 : Hermes Loncası'nın Saldırısı



Çevirmen: Lodos 


Gökten yere bir yıldırım düşmüştü.

 

         ROOOAARRRR

 

         BOOM, ZAP! ZAP! ZAP! ZAAAAP!

 

Kara bulutların hareket yönündeki yıldırımlar keskin pençeleriyle yeri çiziyormuş gibi görünüyordu. Toprağın kavrulacağı bir güçle binaları yıkıyor, ağaçları paramparça ediyor ve canavarları yakıyordu.

 

KUVAK!

 

KUYAO!

 

Ruh çağıranlar manastırın üzerindeki zifiri kara bulutların inanılmaz yıldırım darbeleriyle yeri patlattığını görmüştü. Yere her yıldırım düştüğünde etraf o kadar parlak bir şekilde aydınlanıyordu ki bakanların gözleri kamaşıyordu. Hatta geçici olarak körleşenler bile vardı. Manastırdan gelen seslere de bakılınca yıldırımların inanılmaz gücünü tahmin edebiliyorlardı.

 

“İnanılmaz. O Weed'in saldırı büyüsü müydü?”

 

“Gücü, herhangi büyük ölçekli bir büyüyü aşıyor... İnanılmaz sayıda canavar ölüyor olmalı.”

 

Tıpkı ruh çağıranların düşündüğü gibi manastırdaki canavarlar açısından muazzam miktarda kayıp yaşanıyordu. Ellerinde tuttukları kılıçlar, yıldırımın geçmesi için büyük bir hedef görevi görüyordu. Yıldırımın doğrudan çarptığı canavarlar hemen gri ışığa dönüşüyor ve ortadan kayboldu. Bir yandan da fazla güce sahip yıldırımlar diğer birçok canavarı elektrik akımına kaptırarak sağlıklarına hasar veriyordu.

 

Genellikle sihirbazlar, sihirlerinin gösterdiği etkiyi görmekten memnun kalırlardı sonrasında. Ama Weed'in böyle bir şey yapma lüksü yoktu.

 

'Hayatta kalmalıyım.'

 

Çaaaaat!

 

Yıldırım çarpmasını duyar duymaz isabet almayacağından emin olmak için iki elini kullanarak daha derine indi. Hayatta kalmak için sonsuz bir içgüdüyle hareket ediyordu şu anda. Birkaç gün önce sakladığı atıştırmalıkları çıkarmaya çalışan bir köpekten daha hızlı kazıyordu!

 

Yıldırımın bu kadar ciddi olmasını hiç beklemiyordu. Sanki yıldırım, Doğa Oymacılığı’nın ‘büyük felaket' kısmını kanıtlamaya çalışıyor gibiydi.

 

Ölen canavarların çığlıkları yükseliyordu etrafından!

 

Yapı şiddetle parçalanıyor, çevreyi patlama sesleri dolduruyordu. Manastır zaten tüm Ölümsüzlerin hayatını azaltıyordu. Eğer bir de Weed'e yıldırım çarparsa hayatta kalmasının bir garantisi olmazdı.

 

Büyük Doğa Felaketi Oymacılığı kapsamlı bir saldırı gösterisiydi ve Weed’in beklentisinin birkaç kat üstündeydi. Beceriyle ilgili tek sorun, Weed'in de şu anda becerinin yaptığı etkilerin, yıldırımların ortasında kalmasıydı.

 

“Weed böyle bir yerde savaşıyor.”

 

“Herkes Savaş Tanrısı olamaz.”

 

“Nasıl oluyor da ölümcül bir durumun içine atlayıp bir savaş başlatmaya karar veriyor?”

 

Ruh çağıranlar manastır yönüne doğru başparmaklarını kaldırdılar onaylarcasına. Ölüm Şövalyesi Weed'in, yıldırım cehennemi denilebilecek bir yerde, peleriniyle birlikte canavarları katlettiği bir sahne hayal etmişlerdi.

 

“Bu, bir filmden kat kat daha inanılmaz bir sahne.”

 

“Hadi biz de daha sıkı savaşalım!”

 

Ruh çağıranlar manastıra yaklaşarak Ölümsüzlere destek büyüsü yaptılar. Neyse ki yıldırım üç dakika içinde durmuştu. Tabii onu doğrudan deneyimleyenler için bu zaman sonsuzluk gibi gelmişti.

 

Canavarların çoğu bu yıldırım fırtınasına çıplak vücutlarıyla dayanmak zorunda kalmıştı. Cana ve istatistiklere zarar vermişti ve savaş için en önemli sayılabilecek şey olan moral, keskin bir şekilde düşmüştü.

 

“Ku… Sonunda bitti mi?”

 

Weed yalnızca ses kesildikten sonra çıkardı kafasını çukurdan. Kesinlikle bir köstebek izlenimi veriyordu ama hayatta kalmak en önemli önceliğiydi.

 

Zzaap….

 

Sok!

 

Şimşek sesini duyar duymaz peleriniyle başını örttü ve çukura saklandı. Aralıklı şekilde olsa da hala bazı yıldırımlar çakıyordu. Birkaç kez derin nefes alarak etrafın sakin olup olmadığını kontrol eden Weed ancak sakinliği görünce çukurdan çıkmıştı.

 

“Birçoğu öldü!”

 

Canavarların cesetleri etrafa saçılmıştı. Ölüm Şövalyelerinin ise yaklaşık dörtte biri gitmişti. Ne yazık ki bazılarına yıldırım isabet etmiş ve diğerleri de Weed saklanırken canavarlarla savaşmaya devam etmişti.

 

Ama çok uzaklarda büyük bir kasırga esiyordu. Büyük Doğa Felaketi Oymacılığı tamamen bitmemişti. Kasırga, Natalia Ovaları’ndaki canavarları ve Ölümsüzleri yutmuş, sonra da onları dört bir yana fırlatmıştı. Weed çirkin yaratığıyla birlikte bundan kaçınmaya çalışsa da çirkin yaratık kasırga tarafından süpürülmüş ve yön değiştirmişti. Sonra da manastıra çok uzak bir yerden geçerek gözden kaybolmuştu.

 

----------------------------------------

 

Büyük Doğa Felaketi Oymacılığı’nın süresi dolmuştur.

 

Canavarlara karşı bir felaket yaratarak 3.459 ün kazandınız.

 

Şu anda kullanılmayan bir manastırı yok ettiğiniz için inancınız 25 azaldı.

 

‘Felaket Yönlendiren Oymacı’ unvanı verildi.

 

Şans 10 azaldı.

 

----------------------------------------

 

Sadece Büyük Doğa Felaketi Oymacılığı’nı kullanarak bile şimdikinden çok daha ünlü olabilirdi.

 

Tabii kötü anlamda!

 

“Şimdilik, çirkin yaratıklarınıza binin ve geri çekilin!”

 

Weed kendi başına daha fazla dayanabilirdi ama Ölüm şövalyelerinin durumu iyi değildi, bu yüzden manastırdan ayrıldılar. Ölüm şövalyeleri birçok yüksek rütbeli canavarı avlamıştı ama Büyük Doğa Felaketi Oymacılığı’nın sonrasındakiler sınıflarının çok ötesindeydi. Bu yüzden Ölüm Şövalyelerinin bir şey başardığını söylemek zordu.

 

Ruh çağıranların toparlanma ve lanet büyüleriyle yardımıyla manastıra tekrar saldırdılar. Bu sefer de Ölümsüzlerin ana güçleri duvarın üzerinden atlayarak savaşmaya girişmişlerdi. Canavarlar ve Ölümsüzler şiddetli bir mücadele içindeydiler ve bazıları kutsal güç yüzünden yok oluyordu. Geniş bir çerçeveden bakınca her yerde savaş görülüyordu. Canavarlar ve Ölümsüzler savaşırken tam bir kargaşa hâkimdi etrafa.

 

----------------------------------------

 

  - Bir İskelet Savaşçısı, El Vance Manastırı'nın sunağını yok etti.

 

----------------------------------------

 

Sunağı baltalayan İskelet Savaşçı mavi bir ışık patlamasıyla ortadan kaybolmuş ama kutsal güç de azalmıştı.

 

“Her şeyi yok edin!”

 

Ölüm şövalyeleri bağırarak Ölümsüzleri motive ediyordu. Manastırın kalıntıları Ölümsüzler tarafından tamamen paramparça edilmişti. Weed'in inancı yıkımın ardından düşmüştü ama bunu riske atmak zorundaydı.

 

----------------------------------------

 

 - Manastırı koruyan kutsal güç zayıfladı.

 

Sağlığın azaltılması azaltıldı.

 

Ölümsüzler artık yeteneklerini kullanabilir.

 

Büyülü yetenekler ruh çağıranlara geri dönüyor.

 

----------------------------------------

 

“Bütün canavarları süpürün!”

 

Weed en öndeydi ve canavarları avlıyordu. Ruh çağıranlar ise onun peşinden giderek cesetleri tekrardan Ölümsüz yapıyorlardı. Manastırı koruyan kutsal güç zayıfladıkça Ölümsüz kuvvetlerinin takviyeleri de korkunç bir şekilde artmıştı. Ölüm Şövalyeleri de savaş güçlerini geri kazanmışlardı ve canavarlar artık savaşmak yerine kaçmaya karar vermişti. Manastırın artık Ölümsüzlere karşı koyamayacağına kanaat getirmişlerdi.

 

“Kovalayın onları!”

 

En büyük başarı, kaçan canavarları avlarken elde edilebilirdi. Weed, Manastırdan kaçan canavarları Ölüm Şövalyeleri ile kovaladı ve avladı. Önemli miktarda deneyim kazanmayı başarmıştı.

 

DING!

 

----------------------------------------

 

 - Natalia Ovaları’ndaki canavarlar temizlendi.

 

Ölümsüz Lejyonu’nu rahatsız eden tüm canavarlar ortadan kayboldu.

 

El Vance Manastırı, Ölümsüzler için bir dikendir. Bu yüzden burayı temizleyen Ölüm Şövalyesi büyük bir ödülü hak ediyor.

 

Balkan Demoph'a gidebilir ve son terfiinizi talep edebilirsiniz.

 

----------------------------------------

 

----------------------------------------

 

 - Şöhret 2937 arttı.

 

Ölümsüz Lejyonu’nda yeni bir Ölümsüz lideri olarak tanınacaksınız.

 

- Ölüm Gücü 64 arttı.

 

- Liderlik 25 arttı.

 

- Savaş ruhu ve karizma 12 arttı.

 

- Seviyeniz arttı.

 

- Seviyeniz arttı.

 

----------------------------------------

 

Aslında 110 binin üzerinde Ölümsüz katılmıştı savaşa ve onlara karşı sadece 14 bin canavar savaşmıştı. Kutsal güç gibi büyük bir engel karşısında da Ölümsüzler ağır şekilde yaralanmışlardı. Ancak zaferi elde edebilmişlerdi.

 

“Nihayet Balkan ile tanışabilirim.”

 

Weed derin bir nefes aldı.

 

İlk hedefi olan Ölümsüzlerin Kralı Balkan ile tanışma hedefi artık tamamlanmıştı. Morata, Ölümsüz Lejyonu’nun hedefi olurken kamu düzeni, endüstrisi, tarımı ve doğum oranı da ağır hasar görmüştü.

 

Balkan, Kuzey Kıtası için bir tehditti çünkü gelecekte herhangi bir zamanda gücünü yeniden kazanabilirdi. Weed'in Ölümsüz Lejyonu’ndaki görevleri bir bir yapmasının ve rütbesini bu kadar samimiyetle yükseltmesinin nedeni, Balkan'ı sonsuza dek huzur içinde uyutma isteğiydi.

 

Yaptığı her şey bir isyana hazırlıktı aslında!

 

Hortlaklarla birlikte manastıra yaklaşan ruh çağıranları dinledi gizlice.

 

“Sonunda daha yüksek seviyeli bir lanet büyüsü öğrenebilirim.”

 

“Ölümsüz Çağırma büyüsü öğrendim ben de... Senin ödülün ne Orbo?”

 

“Bir Ceset Elbisesi almaya karar verdim.”

 

Görevleri ve ödülleri, başarılarına göre farklılık gösteriyor gibi görünüyordu. Hiç kimse Weed’de olduğu gibi Balkan'la tanışmaktan bahsetmiyordu.

 

Marey ve Harien manastırın içine girdiler.

 

“Hadi dışarı çıkıp bir kutlama partisi yapalım.”

 

Manastır hâlâ kutsal güçle kaynıyordu. Bu yüzden hala Ölümsüzler için kötü bir yerdi. Ölüm Şövalyeleri çirkin yaratıklarına binmişlerdi ve geri çekilme emrini bekliyorlardı.

 

‘Hazineleri bulmam gerekiyordu…’

 

İçindeki pişmanlık duygusuyla Ölümsüzlerle birlikte manastırdan ayrıldı Weed. Ölümsüzleri büyük bir zafere götürmüştü ve şimdi de ruh çağıranlara geri dönüyordu.

 

“Yaşasın Savaş Tanrısı!”

 

“Weed-nim ​​sayesinde görevi kolayca bitirebildik. Teşekkürler!”

 

Oyuncular, ona teşekkür etmek için birbirinin üstüne çıkıyordu. Artık bittiği için kolay görünüyordu ama herkes Weed'in komuta yetenekleri olmadan kazanmalarının garanti edilemeyeceğini de biliyordu.

 

Ölümsüzlerini zorla göreve koşmaları kolay olmazdı ve eğer manastırdaki canavarlar da ısrarcı olsaydı Ölümsüzlerin hepsi kutsal güç tarafından yok edilmiş olurdu.

 

Ancak Weed manastıra Ölüm Şövalyeleri ile sızıp düşmanların dikkatini dağıtmış ve süreyi kısaltmıştı. Canavarlar en az bir saat daha dayansalardı o zaman Ölümsüzler kesinlikle öleceklerdi.

 

Sonunda Ölümsüzler de zamana karşı kazanmışlardı.

 

Ruh çağıranlar yenilmenin çok yakın olduğunu hissetmişlerdi. Weed'e, görevi zorlukla tamamlamayı başaran pervasız kararlılığı için minnettarlardı. Weed’in bu kuru kuru teşekkürleri  çok kabul edesi yoktu.

 

“Çok bir şey yapmadım.”

 

Bir doğum gününde veya mezuniyette bile hediye alırdı insanlar. Şu andaki durum ise sinir bozucuydu. Tek yaptıkları, onlar için görevi hallettiği için Weed’e teşekkür etmekti. Ne bir para ne de bir rüşvet veren çıkmıştı.

 

‘Eh, bunu kendi başıma yapamazdım.’

 

En nihayetinde Weed görevi ancak ruh çağıranların tam desteği ve işbirliği ile tamamlayabilmişti. Son zamanlarda Weed ile avlanan Marey'in dışında Harien de Weed'in fikrini dinlemiş ve aktif olarak diğerlerini ikna etmişti.

 

Görevi tamamlayabilmişti çünkü Jeanne ve Otem kazanma olasılığını tam olarak anlayabilmiş ve bu sayede plana katılmışlardı. Bu yüzden onlardan bir şey isteyemezdi Weed. En büyük katkıyı o yapmıştı evet… Ama bu sadece diğer ruh çağıranların sayesinde gerçekleşmişti.

 

_______________________________________________________

 

“Gerçekten inanılmaz miktarda Ölümsüz var.”

 

Polon, yanına şövalyeleri, büyücüleri, sihirbazları ve korucuları getirerek Natalia Ovaları’na uzak bir mesafede beklemeye geçmişti. Ölümsüz Lejyonu’nun Ölümsüzleri etrafta dolaştığı için oraya varmak kolay olmamıştı ama Zabrin'in detaylı rehberliği sayesinde sağ salim ulaşmışlardı.

 

“Ruh çağıranlar kazanabilir mi?”

 

Savaşı merakla bekliyordu.

 

Hermes Loncası’nın saldırı ordularını buraya getirmek gizli bir operasyondu. Bu yüzden kendilerini ifşa etmiyorlardı. Ama savaş başladıktan birkaç dakika sonra Zabrin fısıltıyla konuşmuştu.

 

- Savaş Tanrısı Weed burada!

 

Polon, Ölümsüz Lejyonu’nu eline alıp bütün ruh çağıranları birer birer toplamaya çalışıyordu ama asıl hedefi, Hermes Loncasından Ozan Ray’in rakibi olarak bilinen Weed'di. O noktadan sonra Polon Hermes Loncası’nın iletişim ağını kullanmaya başladı, böylece korucular ve sihirbazlar da duyabiliyorlardı.

 

Polon: O gerçekten Weed mi?

 

Zabrin: Bir şarkı söyledi. Ruh çağıranların hepsi onun Weed olduğunu söyledi. Kimliği belirsiz oyuncular arasındaydı.

 

Polon: Bundan emin misin?

 

Zabrin: Bir borazan çaldı: Treserk Borazanı!

 

Bu borazan, Weed'in elinde olduğu bilinen bir eşyaydı. Yani borazanı çalan kişinin Weed olduğuna inanmak için yeterli bir kanıttı.

 

'Weed ile yapılacak bir savaş.'

 

Polon'un eli heyecandan titriyordu. Kendisinin rütbesi üst düzey bir rütbeydi ve aynı zamanda da bir Büyük Usta idi. Tonlarca savaş görmüştü ama hiç Savaş Tanrısı gibi büyük birini öldürmemişti. Hermes Loncası’nın iletişim ağı çok yoğunlaşmıştı. İsimlerinden hızla tanınan oyuncular, ilgili bir şekilde durumu soruyorlardı.

 

Zabrin: Az önce Weed bir çirkin yaratığa bindi ve manastırın içine girdi.

 

Polon: Oranın Ölümsüzlerin giremeyeceği bir yer olduğunu söylememiş miydin?

 

Zabrin: Eh… Çok tehlikeli bir yer ama girdi yine de.

 

Polon: Eğer durum buysa o zaman sihirbazları, korucuları, şövalyeleri ve büyücüleri önceden hazırla. Weed hayatta kalır ve dışarı çıkarsa ona anında saldıracağız.

 

Polon beklemedeydi ve Zabrin'in söylediklerini dinliyordu.

 

Zabrin: Ölümsüzler canavarları kolayca geçemiyor. Burası savaşmak için açık ara en kötü yerlerden biri.

 

Zabrin, Hermes Loncası’nın iletişim ağı aracılığıyla savaşta olan her şeyi Polon'a raporluyordu. Ünlü rütbelilerin bile Zabrin'i dinledikleri bir an olmuştu. Konuşmaktan büyü yapamıyordu Zabrin.

 

ZAAAAAP!

 

Manastıra bir yıldırım çarptığında Polon'un yeri bile durmaksızın aydınlanmıştı. Polon, Zabrin'in raporlarından ve yıldırımdan savaşın ne kadar sert ve şiddetli geçtiğini tahmin edebiliyordu.

 

‘Ölüm Şövalyelerine liderlik ederek böyle bir yere giriyor demek…’

 

O Weed olsa bile kesinlikle ölümsüz değildi. Ama Polon elbette Weed'in manastırda ölmemesini umuyordu.

 

‘Onun hayatını alması gereken kişi benim. Buraya gelme misyonumu gerçekleştirmenin tek yolu bu.'

 

Zabrin'den Ölümsüzlerin manastırı kuşattığını duyana kadar beklemiş, beklemiş ve yine beklemişti. Zabrin bunun son derece zor bir görev olduğunu söylemişti ama Weed yine başarılı olmuştu.

 

Zabrin: Artık gelebilirsiniz. O çıktı.

 

Birinin sürekli bilgi vermesi çok elverişli oluyordu.

 

“Hareket ediyoruz.”

 

Polon şövalyeleri, korucuları, büyücüleri yönlendirdi ve oradan ayrıldı.

 

“Bayrağı kaldır.”

 

Şövalyelerden biri, üzerinde Hermes Loncası’nın sembolü olan bir bayrak kaldırmıştı havaya. Sembol, bir taç ve bir kaleden oluşuyordu ve Hermes Loncası’nı temsil ediyordu!

 

Bu bayrağın yükseltilmesi, moral ve mücadele ruhunun yükselmesinde etkili oluyordu. İlk olarak; Versay Kıtası’nın en güçlü loncasının bayrağı olması sayesinde bile düşmanları duygusal olarak boğuyordu. Düşmanlara geri adım attıran bir bayraktı.

 

“Ölümsüzlerin menziline girdik.”

 

Weed ve diğer ruh çağıranların bulunduğu yerler aralarında biraz mesafe vardı ama rahat şekilde sihirbazların menzili içindeydiler.

 

“Onlara toparlanmaları için zaman vermeyin. Hemen saldırın.”

 

Sihirbazların arasındaki büyücüler ellerini sallayarak hemen büyü yapmaya başlamışlardı.

 

“Ateş Çemberi!”

 

Büyük ateş topları yaratılmış ve doğrudan Ölümsüz ordularına uçtu. Parlak ışıklar ve karanlık dumanlarla birlikte Ölümsüzlere doğru ilerliyordu bu büyü!

 

“Saldırı var!”

 

“Büyücüler gelmiş!”

 

Ruh çağıranlar şaşkınlıkla bağırıyorlardı ama ateş çemberleri çoktan Ölümsüzleri patlatmaya başlamıştı. Alevler sanki canlıymışlar gibi hareket ediyorlardı. Ölümsüzleri yuttukça daha da yayılıyorlardı.

 

Yüksek hareket kabiliyetine sahip korucular ilerlediler ve pozisyon aldılar.

 

“Hemen ateş edin!”

 

Whoosh!

 

Korucuların attığı oklar, Ölümsüzlerin toplandığı yerlere yağmur gibi yağıyordu.

 

“Kyaah!”

 

Ölümsüzler olağanüstü hasarlar almışlardı. Yüksek sağlığı olan bir hortlak, uzaktan gelen iki ok vuruşu ile ortadan kaybolmuştu. Atılan oklar, rahiplerin kutsadıkları kutsal gümüşten yapılmış ve kutsal suya batırılmıştı. Weed’in Shire ile yaptığı önceki savaşından referans almışlardı ve buraya tamamen Ölümsüzlere karşı savaşmak için gelmişlerdi.

 

Ölümsüzlerin karşılık verecek zamanları bile yoktu ve büyülerle ya da gümüş oklarla vuruluyorlardı.

 

“Ne… Bu da ne? Onlar oyuncu! Ruh çağıranlar dışında başka oyuncular da var mıydı?”

 

“Buraya gelmek için hangi görevi almış olabilirler? Neden bize saldırıyorlar?”

 

“Tuttukları bayrak Hermes Loncası’nın bayrağı… Nasıl geldiler onlar buraya?!”

 

“Bir rütbeli var başlarında. Crema'nın Büyük Usta’sı Polon. Bize saldıran o.”

 

Ruh çağıranların, Hermes Loncası’ndan bir saldırı ekibinin onlar için geleceğine dair hiçbir fikirleri yoktu ve ne yapacaklarını da bilmiyorlardı.

 

_________________________________________________________________

 

“Sıraya geçin. Tahta kalkanlarınızı alın ve savunma yapın!”

 

Ölümsüzler Weed'in emriyle kalkanlarını tutarak bir savunma düzeni almışlardı. Ancak sürpriz bir saldırı karşısında aldıkları hasarlar inanılmazdı. Çünkü zaten kutsal güç tarafından zayıflamış haldelerdi.

 

İskeletlerin koruculardan gelen gümüş okları engellemeleri bir hayli zordu ve etki alanı büyüleri de binlerce Ölümsüzü çok gülünç bir şekilde öldürüyordu. Engellemeye çalışmaktansa geri çekilmek daha iyiydi.

 

Ancak geri çekilme yolları da hâlâ kutsal güçle dolu olan Natalia Ovaları’ndan geçiyordu.

 

Ölümsüzler, Weed'in emriyle konumlarını yeniden düzenlemelerine rağmen büyü saldırıları onları harap ediyordu. Bu bir pusu olduğu için çok fazla hasar almaktan başka seçenekleri yoktu.

 

“Ölüm şövalyeleri, çirkin yaratıklarınıza binin. Havada dolanın ve onlara saldırmaya çalışıyormuş gibi görünün.”

 

Weed, büyücüleri zapt etmek için hızla acil bir durum önlemi kullanmıştı. Onlar manastır savaşında dayak yemiş olan seçkin Ölüm Şövalyeleriydiler. Ancak diğer Ölümsüzleri korumak için onların harcanmaları gerekiyordu.

 

Polon olay yerine bakarak kılıcını kaldırdı.

 

Bir şövalye olarak onun savaş tarzı; düşmanları oklar ve büyülerle yaralamak, ardından da şövalyelerle cepheden hücum etmekti. Weed'le yüz yüze karşılaşmak istediği için de biraz acelesi vardı.

 

“İleri!”

 

DU DU DU DU!

 

200 Crema Şövalyesi dörtnala koşuyordu. Atları efsanevi atlardı. Uzaktan bakıldığında bir tahıl tanesi kadar küçük görünen atları şimdi hızla yaklaşıyordu.

 

“Şövalyelere karşı bir savunma oluşumu için gulyabaniler cepheye gitsin ve iskeletler toplanıp dirensin. Ayrı düşmeyin.”

 

Weed önünde düşmanlar belirir belirmez hızla hazırlanmıştı. Genellikle iskeletler, omurgalarının ezilmesi pahasına bile emirleri yerine getirirdi. Ancak Crema Şövalyeleri'nin saldırılarının panik yaşatan bir etkisi vardı. Bu etki de morali ve savaş ruhunu düşürdüğü için Ölümsüzlerin emir verilen dizilişe geçmeleri biraz zaman almıştı.

 

Ruh çağıranlar söze girmişti.

 

“Bize saldırmaya devam ediyorlar.”

 

“Sadece izlemek yerine savaşmamız gerekmez mi?”

 

Ruh çağıranlar şövalyelere lanet büyüleri yapıyor ve kemikten duvarlar yaratıyordu. Ancak şövalyelerin giydikleri büyüye dayanıklı zırhlardan dolayı lanet büyüleri o kadar etkili değildi. Ayrıca duvarları da anında eziyor ve saldırmaya devam ediyorlardı. Ruh çağıranlar bir bataklık oluşturmak ve şövalyelerin hücumunu bozmak için dikenli sarmaşıklar topluyorlardı.

 

Polon yüksek sesle bağırdı.

 

“Ruh çağıranlara karşı bir kinim yok. Biz sadece Weed'i istiyoruz, o yüzden yolumuzdan çekilin! Eğer biri Weed'e yardım etmeye çalışırsa Hermes Loncası tarafından öldürülmek zorunda kalır.”

 

Hermes Loncası’ndan gelen bir ölüm emriydi bu!”

 

Haven Krallığı’na adım atmak imkânsızdı ve ona bağlı loncaların bölgelerine de giremezdiniz Ana Kıta’da tek bir güvenli yer yoktu.

 

Hermes Loncası, ölüm listesindekilerin icabına bakmak için suikast birimleri işletiyordu. Kötü şöhretli eylemleriyle o kadar iyi biliniyorlardı ki ruh çağıranlar tereddüt etmeden edemiyorlardı.

 

Ama Weed sadece gülümsemişti.

 

“Evet, hayat her zaman yalnız yaşamak içindir.”

 

Hermes Loncası’nın onu hedef alıp tekrar savaşacağını tahmin ediyordu. Haven Krallığı’nın tüm savaşları ve krallığın kurulmasıyla birlikte Kuzey Kıtası’nın güvenli olduğunu varsaymıştı. Ama eğer Ölümsüzlere karşı tam bir hazırlıkla geldilerse bu onların çok hızlı tepki verdikleri anlamına geliyordu.

 

Genellikle Weed’in yanında yaşayan heykeller ya da güvenilir müttefikler bulunurdu. Etrafındaki Hermes Loncası ile aynı düzeyde takviyeye sahip olmasının hiçbir yolu yoktu. Çünkü eğer bir şey olursa Ölümsüz Lejyonu’nun görevini terk etmeye hazırdı.

 

350. seviyenin üzerinde en az on büyücü varsa bile onların yakınına giremediği sürece Weed’in başı sıkıntıda demekti. Bir ordu büyüklüğünde korucular ve büyücüler gibi kuvvetli birlikler harekete geçirilmişti! Sırf Weed'i avlamak içindi bu!

 

Buna karşılık Weed ise kendi başınaydı.

 

Devasa güçlü loncalara karşı savaşırken adil olmayan bir durumda kalmayı beklemeliydiniz.

 

“Yine de kışın benzin fiyatındaki artıştan ya da yazın dondurma fiyatındaki artıştan çok iyi.”

 

Kirli toplumu eleştirerek kılıcını çıkardı. Gücünü parmaklarına odakladı ve kılıcı sıkıca kavradı. Şövalyeler rüzgâr gibi yaklaşıyorlardı.

 

‘Vücudum olabilecek en kötü halinde…’

 

Her ne kadar Ölümsüz olduğu için dayanıklılığı azalmamış olsa da sağlığının sadece üçte biri kalmıştı. Manastırdan ve Natalia Ovaları’ndan çıkmasına rağmen, kutsal gücün azalttığı savaş yetenekleri henüz tam olarak yerine gelmemişti. Hala yaklaşık %15 oranında az durumdalardı. Bir çirkin yaratığa binip kaçmayı da düşünmüştü ama sonrasında tüm oklar ve büyüler onu hedef alacaktı.

 

Ölüm Şövalyeleri’ni tekrar çağırmak için yeterli zaman yoktu ve eğer birçoğu toplanırsa kesinlikle saldırı büyüleri tarafından isabet alırlardı.

 

Weed, Aslan Kükremesi ile patladı.

 

“Bütün Ölümsüzler, dinleyin!”

 

Crema Şövalyeleri ona doğru koşarken Weed hızlı hızlı konuşmuyordu. Bunun yerine nefes alıyordu.

 

500 metre, 400 metre, 300 metre.

 

Ruh çağıranlardan gelen hiçbir müdahale olmadan Crema Şövalyeleri boşluğu anında kapatmıştı.

 

“Savunma düzenini dağıtın, saldırı düzenine geçin!”

 

Hortlakların, iskeletlerin veya zombilerin savunmaları, düşmanların hücumunu durdurmak için yeterli olamayacak derecede zayıftı. Weed'in bağlı seçkin Ölümsüzleri bile onlarla boy ölçüşemezdi.

 

Ve savunma işe yaramıyorsa saldırıyı seçmek de Weed’in yöntemiydi!

 

Eğer Ölümsüzler şövalyelerle birleşirlerse oklara veya büyülere hedef olmazlardı.

 

“Topyekûn hücum!”

 

Arka kısım hariç dört bir yandan gelen Ölümsüzler şövalyelere karışmıştı. Hepsi yaralıydı ve topallıyordu ama yine de sayıları çok fazlaydı.

 

Polon hayal kırıklığıyla bağırdı.

 

“Ah, Weed… Adın için ne büyük bir utanç! Bu sığ sayılarla bizi tutabileceğinizi düşünüyorsan bu gerçekten gülünç!”

 

Sadece uygun zırha sahip savaşçılar ve askerler Crema Şövalyeleri’nin saldırılarını durdurabilirlerdi.

 

Zayıf savunmaya sahip Ölümsüzler ise kolayca delinip geçilirlerdi.

 

“Saldırın!”

 

Ölümsüzler ve şövalyeler çarpışmışlardı!

 

İskeletler yıkılıyor, kemikleri dört bir yana uçup gidiyordu ve hortlaklar da gri ışığa dönüşüyordu. Şövalyeler hızlarını kullanarak ne zaman mızrak saplasa ve kılıç savursa Ölümsüzler ölüyordu. Mızrakları ve kılıçları bile gümüşle kaplıydı. Bu yüzden direnemiyordu Ölümsüzler.

 

Ölümsüzlere karşı kutsal gücü, kutsal suyu ve gümüşü kullanacak kadar akıllıydılar. Weed ve ruh çağıranların El Vance Manastırı'na saldırttıkları kıdemli Ölümsüzler acımasızca katlediliyorlardı.

 

Şövalyeler Ölümsüzlerle ilgilenirken Weed de hareket etti.

 

‘Elbette Ölümsüzlerin pek yardımcı olmayacaklarını biliyordum.’

 

Yarı ölü Ölümsüzler ile düşmanların hücumunu durdurmak imkânsızdı. Yine de çok sayıda Ölümsüz kullanmayı denemek zorundaydı.

 

Weed, Ölümsüzlerin arasına karıştı.

 

Diğer ruh çağıranlar tarafından ve çirkin yaratıklara binemeyen 130 Ölüm Şövalyesi hala hayattaydı. Dullahanlar ve Ölüm Şövalyeleri, Ölümsüz grubunu kırmaya çalışan şövalyelere saldırdığında Weed de onlara karışarak saldırıya geçmişti.

 

“Kara Enerji!”

 

Artan saldırı için mana tüketen bir Ölüm Şövalyesi becerisiyle yaklaşıyordu.

 

“Heriam Eskrimi!”

 

Bir şövalye, Weed'in yanında bir Dullahan’ı mızrakla deşmekle meşgulken Weed de onun atını hedef almıştı.

 

----------------------------------------

 

 - Ardışık saldırının 1. aşaması başarılı oldu.

 

Çeviklik %20 arttı.

 

----------------------------------------

 

NEIGHHH!

 

At yere yığılırken şövalye de onunla birlikte yere düşmüştü.

 

Bu saldırıyı tehlike takip ediyordu!

 

Sadece sağlıkları keskin bir şekilde düşmekle kalmıyordu, aynı zamanda atlarından düştüklerinde kafa karışıklığı da yaşıyorlardı. Diğer şövalyeler arkadaşlarını kurtarmak için Weed'e saldırabileceklerinden dolayı Weed düşen şövalyenin işini bitirememişti.

 

Bir sonraki hedefi, önündeki düşen arkadaşını ezmemek için atını durdurmaya çalışan şövalyeydi.

 

Şövalye dizgini tüm gücüyle tutmak için mızrak elini kullanırken Weed de zıpladı ve iki kez vurdu ona.

 

Bir gölge gibi devam eden ardışık bir saldırıydı bu!

 

“İki, üç.”

 

----------------------------------------

 

 - Ardışık saldırının 2. aşaması başarılı oldu.

 

Güç %40 arttı.

 

----------------------------------------

 

----------------------------------------

 

 - Ardışık saldırının 3. aşaması başarılı oldu.

 

Çeviklik %40 arttı.

 

----------------------------------------

 

Saldırı nedeniyle atından düşen şövalyeyi gören Weed havada iki kez döndü ve şövalyenin atını çaldı.

 

“Dört, beş, altı!”

 

----------------------------------------

 

 - Ardışık saldırının 4. aşaması başarılı oldu.

 

Güç %40 arttı.

 

----------------------------------------

 

----------------------------------------

 

 - Ardışık saldırının 5. aşaması başarılı oldu.

 

Bir atı anında öldürdünüz.

 

----------------------------------------

 

----------------------------------------

 

 - Ardışık saldırının 6. aşaması başarılı oldu.

 

Düşmanın miğferine vurdunuz.

 

Düşman kafa karışıklığı yaşadı.

 

25 saniye boyunca mana tüketen becerileri devre dışı bıraktınız.

 

----------------------------------------

 

Atını Crema Şövalyeleri’nin hareket ettiği yöne doğru sürerek şövalyelere saldırdı.

 

Hermes Loncası’nın şövalyelerini arkadan kovalayan bir Ölüm Şövalyesi’nin sahnesi görülmeye değerdi.

 

“Arkadan geliyor.”

 

“Atlarınızı çevirin!”

 

“Takip etmeye devam ediyor!”

 

Weed sülük gibiydi, yakından takip edip şövalyelere saldırdı. Hafif zırhlı bir Ölüm Şövalyesi için atın hızı çok daha hızlıydı. Weed kılıcını her savurduğunda şövalyeler ya atlarından düşüyor ya da ölüyorlardı.

 

Bir Ölüm Şövalyesi’nin ezici gücü işte buydu!

 

Weed, Ölüm Şövalyeleri’nin binicisiz atlara atlayıp onu hızlı şekilde takip etmelerini umuyordu ama ne yazık ki onlar yere düşmüş şövalyelerin işlerini bitirmekle meşgullerdi. Tek başına olduğu için de ağzını açıp Ölümsüzleri komuta edecek zamanı yoktu.

 

“Ben bu günü bekledim. Ben, Infore, seni öldürme şerefine nail olacağım!”

 

Crema'nın Şövalyeleri üst bedenlerini çevirmişler ve kılıçları ile mızraklarını sallıyorlardı.

 

Eğer tüm ağırlıklarını kılıçlarına vermezlerse saldırıları tam olarak etkinleştirilmezdi. Atını ileri atıp tüm gücüyle kılıcını savurabilen Weed ile kıyaslanamazlardı elbette ama açgözlülüklerine de karşı koyamıyorlardı.

 

Infore'nin açgözlülüğü ve baskısı omuzlarının kasılmasına ve hareketlerinin düzgün olmamasına neden oluyordu. Mızraklarının kendisini delmemesini sağlayan Weed, vücudunu büktü ve ardından da şövalyeleri doğradı. Kılıçlarını geriye doğru salladıkları için onların saldırılarından kaçınmak zor değildi. Ama o gümüş kaplı kutsal mızraklarla birazcık da olsa kesilse ağır yaralanmış olabilirdi.

 

Infore nispeten sağlam olan bir kalkanı düşürdü ve öldü.

 

Kazançlarını birer birer artıran Weed idi onu öldüren.

 

Polon: Yorulmuş olmalı ama can sıkıcı bir şekilde direniyor. Atları durdurursak arka arkaya ezilirler ve Weed de diğer tarafa kaçabilir. 4’ten 6’ya kadar tüm numaralar, ilerlemeye devam edin. 1’den 3 numaraya kadar olanlar, siz beni takip edin.

 

Polon'un komutası altında kovalanan şövalyeler ikiye ayrılmıştı.

 

Bir taraf sürekli saldırı ve savunma ile Weed'i kendine çekiyorken diğer taraf ise Polon'un etrafında döndüğü bir daire çiziyordu. Ölümsüzler yere saçılmıştı ama sanki hiçbir engel yokmuş gibi hareket ediyorlardı. İki şövalye biriminin kesiştiği yer giderek yaklaşıyordu.

 

Polon ve şövalyeleri, hatta ruh çağıranlar bile Weed'in tek bir hareketini kaçırmamak için gözlerini kocaman açmışlardı. Weed, kutsal güce maruz kalan Ölümsüzleri kullanarak her saniye ağır hasarlar veriyordu.

 

Peşindeki şövalyeleri savuşturmaya ve Ölümsüzlere karışmaya mı çalışıyordu o?!

 

Weed'in gözleri gökyüzüne döndü. Çirkin yaratıkların üzerindeki Ölüm Şövalyeleri etrafta uçuyorlardı ama oklar ve büyülerden gelen yoğun ateşle yanarak yere düşmeye de devam ediyorlardı.

 

Korucuların ve büyücülerin aralarından geçerek hasar vermek imkânsızdı.

 

‘Bu çok zor. Ölümsüzlerden geriye kalanlarla... Tüm şövalyeleri bile alt edemem.’

 

Weed şövalyeleri kovalamaya ve birer birer doğramaya devam ediyordu.

 

“Heriam Eskrimi!”

 

Şövalyeleri ya Ölümsüzlerin dolaştıkları yerlere doğru düşürüyor ya da at sırtındayken öldürüyordu. Heriam Eskrimi ile birlikte muazzam yeteneğini gösteriyorken Weed'in arkasındaki diğer şövalye birimleri de ona ulaşmışlardı.

 

“Ölme zamanı, Weed!”

 

Polon, Weed'in yanından bir mızrak savurarak geçmişti.

 

Ama Weed vücudunu zar zor döndürmeyi başarmış, bu yüzden de Polon’un mızrağı Weed'in sadece omzunu sıyırmıştı.

 

----------------------------------------

 

- Bir şövalyenin şiddetli saldırısına uğradınız.

 

Ağır hasar nedeniyle zırhınızın dayanıklılığı azaltıldı. Savunma %7 düşürüldü.

 

Aktif haldeki Heriam Eskrimi becerisi iptal edildi.

 

Beceri kesintiye uğradığında 1,3 saniye boyunca denge hissinizi kaybedersiniz.

 

Kutsal gümüşle kaplanmış bir silah tarafından saldırıya uğradınız.

 

Sağlık kaybı 2 kat artar.

 

Ölüm Gücü azaldı.

 

Geçici felç durumu yaşanabilir ancak şu an aktif değil.

 

----------------------------------------

 

...

 

Hermes Loncası’nın saldırısı sıkıntı oldu işte. Weed gerçekten mükemmel bir dirayet gösterdi ve iyi savunma yaptı. Ama sonunda yara aldı. Herhalde aldığı yaranın en kötü etkisi sağlık kaybının 2 kat artacak olması. Zaten kelle koltukta savaşıyorken şimdi bir de sağlığı yarıya düşmüş oldu. Umarım bir şekilde şu durumu tersine çevirebilir. Bu yaşananların dışında yine çok doyurucu ve keyifli bir bölümdü açıkçası. Böyle devam etse süper olur, okumaya devam dostlar!

 

Son 2-3 bölümden de fark ettiğiniz üzere bundan sonra 2 günde bir bölüm getirmeye çalışacağım dostlar, hazır böyle bir düzene geçiyorken sizden de seri hakkındaki görüş ve şikâyetlerinizi alabilirim yorumlar kısmında. Şimdilik görüşmek üzere!

 

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44261 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr