Crema'nın Şövalyeleri de gelmişti.
Weed kılıcını çekerek engellemişti ama aynı anda birden fazla saldırıya karşı savunma yapamazdı.
----------------------------------------
- Kritik bir darbe aldınız.
Sert direnç sayesinde daha az hasar aldınız.
----------------------------------------
----------------------------------------
- Kritik bir darbe aldınız.
Sert direnç sayesinde aşırı acıdan kaynaklanan kafa karışıklığı etkisini engellediniz.
----------------------------------------
----------------------------------------
- Kılıcınızın dayanıklılığı sınırına ulaştı ve kılıcınız kırıldı.
----------------------------------------
Weed'in kılıcı tamamen paramparça olmuştu.
Bu kılıç bir 'Efsanevi Paslı Kılıç' olmasına rağmen Weed onu tamir ederek iyi şekilde kullanıyordu. Ancak manastırdaki savaştan ve şövalyelerin şiddetli hücumuna karşı yaptığı savunmadan sonra dayanıklılığı keskin bir şekilde düşmüş ve kırılmıştı.
----------------------------------------
- Kritik bir darbe aldınız.
----------------------------------------
Kutsal gümüşten yapılma silahların art arda beş kritik vuruşundan sonra Weed’in direnci sınırına ulaşmıştı ve tüm vücudunda felce neden olmuştu. Ve üç vuruştan daha sonra sağlığı neredeyse tamamen gitmiş ve atından taklalar atarak düşmüştü. Dörtnala koşan bir attan düşmek, nispeten hafif zırhlara sahip bir Ölüm Şövalyesi için bile ağır hasara neden oluyordu.
----------------------------------------
- Canınız tehlikeli derecede düşük.
Hayatı paylaşan partnerden yardım alınıyor.
----------------------------------------
----------------------------------------
- Seo Yoon acınızı paylaşıyor.
Maksimum can 114.290.
Çılgınlık Becerileri’ni partnerizin ustalığının %70'ine kadar kullanabilirsiniz.
----------------------------------------
----------------------------------------
- ‘Deli Savaşçının Dansı’ becerisini Orta Düzey 8’de kullanabilirsiniz.
‘Çılgının Kılıç Ustalığı’nı’ Orta Düzey 4'te kullanabilirsiniz.
‘İnfazcının Kılıç Ustalığı'nı’ Orta Düzey 6'da kullanabilirsiniz.
Savunma Becerisi olan 'Savaşa Dayanıklılık' Orta Düzey 7'de etkinleştirilir.
Savaşlar sırasında canın keskin düşüşler yaşamasını ve yaralanmaları engeller.
----------------------------------------
Seo Yoon'un sağlığının bir kısmının Weed'e geçmesiyle bile zar zor ayağa kalkabilmişti Weed.
“Deli Savaşçının Dansı ve Çılgının Kılıç Ustalığı…”
Her kılıç ustalığı dalında kaç beceri olduğunu ve bunların ne gibi etkileri olabileceğini kontrol etmek için zamanı yoktu. Sadece kullanmayı deneyebilirdi. Uzun zamandır Seo Yoon ile avlanıyordu ama Seo Yoon’un genellikle kullandığı yetenekler o kadar fazla değildi.
“Yaşa veya öl.”
----------------------------------------
- İntikamcı bir hayalet şövalyenin kılıcıyla silahlandınız.
----------------------------------------
Kılıcı aceleyle kuşandı ve bir beceri etkinleştirdi Weed.
“Deli Savaşçının Dansı!”
Weed, becerisini yaklaşan şövalyelere doğru etkinleştirdi. Kılıçlarını her engellediğinde kan gibi kırmızı mana izleri bırakarak birkaç metre geriye uçuyordu.
“Öl!”
Weed onların saldırılarına karşı her savunma yaptığında tökezliyor ve canından kaybediyordu.
‘Bu beceriyi daha önce görmüştüm.'
Bu, Seo Yoon'un Büyük Kaos Savaşçısı Kubicha'ya karşı kullandığı bir beceriydi. Bir saniyede yaşanmıştı her şey ama Kubicha'yı bağlamış ve hatta Weed'i tehlikeye düşürmüştü. Bu kırmızı, kan gibi mana izleri etrafa yayıldığında özel bir sembol oluşturuyor, güçlü bir enerjiye dönüşüyor ve dışarıya doğru patlıyordu.
- 'Deli Savaşçının Dansı' başlıyor.
Zemini tersine çeviren büyük bir patlama meydana gelmişti.
Bir Ölüm Şövalyesi, savaş sırasında karanlık enerjiyle saldırısını artırırdı. Bu, büyük ölçüde savaş ruhuna bağlı bir beceriydi ve Heriam Eskrimi bile fazla mana tüketmiyordu. Ama 'Deli Savaşçının Dansı' Weed'in kullanılmamış manasının %70'inden fazlasını tüketen inanılmaz bir saldırıydı.
----------------------------------------
- 6 Crema Şövalyesi öldü.
Şöhret 469 arttı.
----------------------------------------
----------------------------------------
- Az miktarda tecrübe elde edildi.
----------------------------------------
Bu bir keskin enerji saldırısıydı. Bu yüzden zırhlarıyla tam olarak korunamamıştı şövalyeler. Weed, becerinin itici gücünden dolayı denge duygusunu kaybetse de hemen yeri tekmeleyerek kaçmıştı. Her yerde düşmanlar vardı, bu yüzden bulabileceği her fırsata ihtiyacı vardı.
‘Saldırgan Kılıç Ustalığında İlk Beceri, Tutsak Mührü.’
Tozun içinden koşarken ‘Deli Savaşçının Dansı' nedeniyle atından düşen bir şövalye gördü. Şövalyenin hayati noktasını hedef aldı ve kılıcını boynuna savurdu Weed.
----------------------------------------
- Tutsağın Mührü hedefe isabet etti.
Hedef ölene veya bir din adamı tarafından iyileştirilinceye kadar mühür kaybolmaz.
Sürekli kanama olur ve sağlık her saniyede 160 azalır.
----------------------------------------
Weed sekiz şövalye üzerinde 'Tutsak Mührü’nü’ kullanmıştı. Bir şövalyenin dört farklı noktasına vurmayı başarmıştı.
'İkinci Beceri... Savaşçı Ruhun Kılıcı.'
'Savaşçı Ruhun Kılıcı', Weed'in aldığı hasarla orantılı olarak saldırısını artıran bir beceriydi. Başka şövalyelere saldırarak, üçüncü beceri olan 'Katliam Kılıcı'nı’ da etkinleştirmişti. Sadece oyuncunun canı çok düşükken kullanılabilecek bir beceriydi.
Ama ya oyuncunun ya da düşmanın ölmesinin gerektiği çaresiz bir kılıç ustalığıydı.
Hedefi öldürmek için tüm savunmadan vazgeçerek yıkıcı gücü birkaç kat artırıyordu.
________________________________________________________
Weed saldırı konusunda olağanüstünün ötesinde bir aktiflik sergilediği için Polon ve Crema Şövalyeleri çok şaşkındı. Bu ağır yaraları almışken çoktan ölmesi gerekirdi ama sonuna kadar direnmeye devam etmişti.
‘Ne kadar sağlığı var?’
‘Becerileri ve hareketleri biraz değişti.’
Direncinin ve saldırısının savaşa başladığı zamankine kıyasla artmış olması inanılmayacak bir gerçekti.
Polon'un ondan bir düello isteme planı vardı. Onu bir çıkmaz sokağa sürmeyi sonra da bire bir savaş teklif ederek mükemmel bir zafer kazanmayı düşünüyordu. Dürüst olmak gerekirse Weed'i öldürmek zaferlerin en büyüğü olarak kabul edilebilirdi. Bu yüzden gerçekten bir düello yapmak istiyordu.
‘Ama Weed'i öldürmek birinci öncelik. Ona iyileşmesi için zaman vermeyi göze alamam.’
Weed hakkındaki genel değerlendirmesi iyileşmişti. Weed sadece yüksek seviyede olmakla ve becerilerinin tamamen farkında olmakla kalmıyordu, aynı zamanda daha az güçle nasıl savaşacağını ve savaşa nasıl hükmedeceğini de biliyordu. Hermes Loncası’nın iletişim ağındaki üst düzey yetkililer bile ona ne pahasına olursa olsun Weed'i öldürmesi talimatını vermişlerdi.
“Weed'e kaçma fırsatı veremem ve daha fazla zayiat vermeyi de göze alamam.”
Crema Şövalyeleri’ni bizzat Polon eğitmişti. Savaş uzadıkça acı çekiyorlardı ve yavaş yavaş iyileşen Ölümsüz tarafından öldürülüyorlardı.
Polon: Sihirbazlara ve koruculara doğrudan Weed'e saldırma yetkisi veriyorum.
Bu talimattan sonra da şövalyeleriyle birlikte geri çekildi.
Sabah oluyordu.
Şüpheli bir şeyler döndüğünü fark eden Weed herhangi bir saldırı olasılığını önlemek için Crema Şövalyeleri’ne yapıştı.
Polon: Yapın. Kayıplar olsa bile Weed'i hızlı bir şekilde öldürmek ve savaşı bitirmek daha iyi.
Büyü, menzilde hala bazı şövalyeler varken yapılmıştı.
Büyüler yapıldığı anda oklar da Weed ile şövalyelerin birleştiği yere doğru atılmıştı.
'Şimdi.'
Weed hızla bir ata bindi ve tüm gücüyle sürdü.
Crema Şövalyeleri’nden olan oyuncuların yüz ifadelerini ve davranışlarını gözlemliyordu. Sonra da büyücülerin olduğu yöne dönmüş ve arkasına bile bakmadan kaçmıştı.
Hayvansal bir hayatta kalma içgüdüsüyle hareket ediyordu.
CLANG!
Weed'in az önce ayrıldığı yönde kalan Crema Şövalyeleri üstlerine gelen büyü ve oklarla ölmüşlerdi.
“Saldırmaya devam edin. Öldürün onu!”
Polon'un yüksek sesle attığı çığlığın duyulduğu menzilde olan Weed bir karar vermek zorunda kalmıştı. Şövalyeler ve Ölümsüzlerle dolu Natalia Ovası’nda kaçacak yer yoktu. Bu yerden tamamen kaçmak için korucuların ve büyücülerin saldırılarından kaçınması gerekiyordu ama bu da gerçekten imkânsızdı.
Gökyüzünü dolduran oklardan veya ateş toplarından, buz sarkıtlarından ve toprak örtüsünden kaçmasının hiçbir yolu yoktu.
‘Yaklaşık %32 sağlık kaldı.’
Tahminine göre art arda büyüler tarafından vurulursa anında ölecekti.
Şövalyelerin hücumu ile başa çıkmak da zordu. Çılgınlık karakterini onlara direnmek için kullanabilirdi ama kaçmak başka bir sorundu. Onu birçok yönden kovalayan dağınık şövalyeler, bir de sihirbazlar ve korucular tarafından destekleniyorken hiçbir yere varamadan ölebilirdi Weed.
‘Eğer öyleyse, kaçabileceğim tek yer…’
Weed atını El Vance Manastırı’na doğru sürdü.
“Hadi gidelim!”
Ablukaların olmadığı ve korucular ile sihirbazların durmak zorunda kaldıkları tek yer orasıydı. El Vance Manastırı, Ölümsüzler için ölümcül bir yerdi ve oraya geri dönmek de akıl almaz, aptalca bir seçimdi.
“Kovalayın onu! Kaçmasına izin vermeyin!”
Crema Şövalyeleri kovalamacaya başlamışlardı ancak uzun menzilli saldırıda ölen yoldaşları nedeniyle tereddüt ediyorlardı. Bu sayede aradaki boşluk daha da açılmıştı. Ancak kısa sürede bu boşluğu da kapatmaya başlamışlardı.
Weed manastıra yaklaştıkça kutsal güçten etkilenmeye başlamıştı ve gücü ile sağlığı da azalmaya devam ediyordu. Her ne kadar Çılgınlığın özelliklerine sahip olsa da Ölümsüz tarafının zayıf noktaları hala onunla birlikteydi.
Kaçmak için kötü bir kombinasyondu bu!
“Hayatını kazanmaya çalışmak kolay değil.”
Etrafında her yerde Ölümsüz ve canavar cesetleri vardı. Şu anda ruh çağıran becerilerini kullanabilmesi çok faydalı olurdu ama tek yapabildiği Ölümsüz ordularını verimli bir şekilde kontrol etmekti.
Sadece ilerlemeye devam edebilirdi.
Öyle acele hareket ediyordu ki Ölümsüzlere başka emir verme şansı bulamamıştı. Yaklaşık on saniye sonra diğer şövalyeler gelecekti, bu yüzden tereddüt edecek zamanı yoktu. Etrafta birçok doğal afet belirtisi ve Ölümsüzler tarafından yapılan yıkımlar vardı.
Weed sunağın altında karanlık bir çatlak buldu. Normalde göze batmazdı ama bir Ölümsüz olarak kutsal güce karşı hassastı. Çatlaktan çıkan muazzam bir kutsal güç vardı.
Weed’in salyaları akmaya başlamıştı.
“Gerçekten ama gerçekten başka seçeneğim yok.”
Hayatının tehlikede olduğu bir durumda bile Weed eşyalarla ilgili içgüdülerini takip ediyordu. Sunağı kazarak içeri girdi.
________________________________________________________________
“Burada değil.”
“Daha yeni girdi. Saklanıyor olabilir, aramaya devam edin!”
“Bir pusu hazırlarsa tehlikeli olabilir.”
“O bir Ölümsüz. Kutsal güce uzun süre dayanamaz. Onu bir an önce bulmamız gerekiyor.”
Weed kaybolduktan birkaç saniye sonra Crema Şövalyeleri gelmişti.
Weed için bir dezavantaj olan kutsal güç onlara canlılık ve sağlık yenilenmesi ile bir kutsanma etkisi veriyordu. Her zamankine kıyasla orijinal yeteneklerinin iki katı kadar performans gösterebiliyorlardı. Yani Weed'i bulup öldürmeleri an meselesiydi.
____________________________________________________________
----------------------------------------
El Vance Manastırı'nın yeraltı dünyasındaki bir zindanın kâşifi oldunuz.
Ayrıcalıklar: Şöhret 900 arttı.
Bir hafta boyunca iki kat tecrübe ve iki kat eşya düşürme oranı.
Avladığınız ilk canavar düşürebileceği en iyi öğeyi düşürür.
----------------------------------------
Düşmandan kaçtıktan sonra buraya gelen Weed, zindan özelliklerine bakınca ekstra mutsuz olmuştu. Burası Ölümsüzler için tehlikeli bir yer olarak kategorize edildiğinden dolayı oyundan çıkış bile yapamıyordu.
Savaş sırasındayken veya sağlığı azalıyorken oyundan çıkarsa vücudu orada kalır ve en sonunda da ölürdü.
“Sanırım devam etmem gerekiyor.”
Weed kılıcını kaldırdı ve ileri doğru koşmaya başladı. Çılgınlar savaşta iyilerdi ama durup dinlenmeye başladıkları anda normalden çok daha zayıflardı.
“Bu zindanın nerede bittiğini bulalım!”
Şövalyelerin zindanın girişini bulmaları an meselesiydi. Hızlılarsa birkaç saniye, yavaşlarsa birkaç dakika…
Weed zindanın yolundan aşağı koştu. Ölümsüz görüşü olmadan bile içerisi gün ışığından daha parlaktı. Çünkü her duvar ve köşe, hatta gömülü kristaller bile parlıyordu.
----------------------------------------
- Kalan sağlık %19.
----------------------------------------
Bu gizemli manzaraya bakmadı ve koşmaya devam etti.
“Davetsiz misafir. Uzun bir aradan sonra nihayet davetsiz bir misafir geldi.”
İki metrelik, güveye benzeyen bir canavar dışarı fırlamıştı.
Adı Avannah idi.
Kutsal güçle beslenen bir canavar olarak ortalama leveli 300 civarındaydı. Zindanlar konusunda Avannah ile her zaman bir mücadele olurdu çünkü düşük ömürleri vardı ve başta kanatları hedef alınırsa çok daha kolay hedefler haline gelirlerdi. Buranın, en iyi loncalar için özel bir avlanma yeri olduğunu söylemek abartı olmazdı. Avannah'ın yaşadığı çevrede bir de büyük miktarda kutsal güç olması, pastanın üstündeki çilekti.
Ancak Weed'in onunla yüzleşecek zamanı yoktu bu yüzden ilerlemeye devam etti.
“Dörtlü Koşu!”
Weed hızını arttırmıştı. Zindanda akan derelerin üstünden atlıyor ve karşısına çukurlar çıktığında da kılıcını duvara saplayarak tırmanıyordu.
Tıpkı vahşi hayvanların yapacağı hareketlerdendi.
Avannah’ın belli bir alanı varmış gibi görünüyordu. Çünkü Weed bir derenin üstünden atladığı anda kovalamayı ve saldırmayı bırakarak geri dönmüştü. Tabii yine de Weed’in hayatının %11’ini almayı başarmıştı.
“Bu gidişle savaşamayacağım bile.”
Sağlığının sadece %8'i kalmıştı geriye. Her tarafa kutsal güç yayılan bir yerde olduğu için savaş yetenekleri zayıflamış ve gücü ve manası de tükenmeye başlamıştı.
“Keşke güvenli bir yere giden bir ışınlanma kapısı olsa...”
Umutları vardı ama bulma olasılığı onda birden azdı. Çok nadir bir durumda zindan tamamen temizlendiğinde bir sonraki bölgeye giden bir ışınlanma portalı olurdu. Ama Weed şu anda sadece bir kapı bulmayı umut ediyordu ve zindanın coğrafi özelliklerini bilmiyordu bile.
“Ama kutsal güç bu sayede daha da güçleniyor.”
Weed, Ölümsüzleri zayıflatan kutsal gücü takip etti. Birçok şekilde ölebilirdi, ölüm her zaman yakındaydı. Bu yüzden zindanın sonunda ne olduğunu kendi gözleriyle doğrulamak istiyordu. Ve yolun sonunda, bulmuştu.
Büyük kral Avannah Lordriam!
Normal Avannah'ın aksine sadece nadir olmakla kalmıyor, aynı zamanda güçlü kutsal büyüler kullanıyordu ve yüksek bir saldırı gücüne de sahipti. Genellikle bir Büyük Kral Avannah göründüğünde çok fazla tecrübeye sahip oyunculardan oluşan bir ekip kurulurdu. Çünkü Büyük Kral Avannah 450. seviyenin üzerinde bir canavardı ve kazara ortaya çıkarsa av genellikle başarısız olurdu.
Kör ışını, bağlama ve kendini iyileştirme gibi becerileri göz önüne alındığında avlanması son derece zordu. Weed'in önündeki büyük kral Avannah Lordriam, parmaklarında küçük bir mücevher tutuyordu. Kutsal güç mücevherden çıkıyordu.
Kutsanmış Oda’nın Elması idi.
Rahipler ve kutsal şövalyeler tarafından tutulduğunda kutsal büyülerin etkilerini ve menzillerini artırdığı kadar inançlarını da keskin bir şekilde artırırdı.
Weed ise eşyaların önünde cesaret kazanırdı.
Mücevherler konusunda pazarlık yapmak kolaydı.
Sanki 100 metrelik bir yarıştaymış gibi dört ayak üzerinde koşuyordu ve birden Lordriam'ın üzerine atladı.
‘Savaşıp kolayca kazanmanın tek yolu antenlerini kesmektir.’
Lordriam'ın körelmiş gözleri vardı. Bu yüzden küçük işaretleri, antenleri yardımıyla okuyordu. Tek zayıflığının antenleri olduğu söylenebilirdi.
“Deli Savaşçının Dansı!”
Saldırı yetenekleri zayıflamış olan Weed’in Lordriam'a hasar verebilecek tek becerisi buydu. Manasının sonlarını kullanarak kılıcını Lordriam'ın sekiz antenine doğru savurmuş ve sonra da yere inmişti. Kan benzeri mana enerjisi etrafta dolaşmış ve sonra da Lordriam’ın antenlerine isabet etmişti.
----------------------------------------
- Kritik bir vuruş yaptınız.
----------------------------------------
İçinde bulunduğu tehlike arttıkça konsantrasyonu da artıyordu!
Normalde havada yapamayacağı hareketlerle Lordriam'ın antenlerini kesmişti.
SHRIEEEK!
Lordriam mücadele etmeye başlamıştı. Antenleri kesilmiş olsa da henüz bitmemişti. Kutsal büyüleri ile kendini iyileştirebilirdi. O anteninin kesilme acısıyla kıvranıyorken Weed elinden geldiğince fazla hasar vermeliydi.
“Tutsak Mührü. Savaşçı Ruhun Kılıcı!"
Çılgınlık Becerilerini kullanarak Lordriam'a saldırdı. Genellikle BOSS sınıfı canavarlarla karşılaştığında kalbini hazırlar veya kafasında planlar kurardı.
Ama Weed dört ayağının üzerinde sıçradı ve Lordriam'ı görür görmez vurabileceği her yere vurdu. Sanki hiçbir canavarın böyle bir dayağın önünde duramayacağını kanıtlamaya çalışıyormuş gibi etrafında dönüyor ve kılıcını savuruyordu.
Lordriam kutsal bir büyüyü etkinleştirmişti.
Sessizliğin Arınması.
Kötü bir yaratığı hiçbir şeye dönüştüren kutsal bir büyüydü bu. Kutsanmış Oda’nın Elması, büyünün etkisini büyütmüştü. Kemikleri kırılan Weed’in %2 canı kalmıştı.
'Ne olursa olsun onu öldürmeliyim...'
Lordriam'ı kesmeye devam etmeye çalışıyordu ama başka bir kutsal büyü kullanılmıştı.
Ölümsüz’e Çevirme…
Ölümsüzler ile uyumsuz bir büyüydü bu!
Normalde bir Ölüm Şövalyesi’nden daha yüksek bir Ölümsüz, Ölümsüz’e Çevirme karşısında hemen çökmezdi. Ama Weed'in hayatı çok düşüktü bu yüzden Lordriam'ın kutsal büyülerine dayanamamıştı.
----------------------------------------
- Sağlık tükendi. Öldünüz.
'Ölümü reddetme gücü' becerisinin seviyesi düşük. Vücuda nüfuz eden kutsal güç nedeniyle beceri etkinleştirilemedi.
24 saat boyunca giriş yapamazsınız. Ölümünüz nedeniyle seviyeniz ve beceri ustalığınız da düşer.
----------------------------------------
_____________________________________________
Weed öldükten sadece üç dakika sonra Crema'nın Şövalyeleri gelmişlerdi.
Zindana girince Avannah ile karşılaşmışlar, onu olabildiğince hızlı bir şekilde avlamışlar ve sonra da buraya gelmişlerdi.
“Bu büyük kral Avannah.”
“Antenleri kesilmiş.”
Lordriam bir sürü yara almış haldeydi.
Crema Şövalyeleri, antenleri tam olarak iyileşmemiş olan Lordriam'ı avladılar. Kutsal büyüler onları Ölümsüzler kadar etkilemiyordu. Bu yüzden o kadar da zor değildi. Polon, Lordriam'ın işini bitirmiş ve Weed'in almak için can attığı Kutsanmış Oda’nın Elması’nı eline geçirmişti.
“Bu nadir eşya…”
Savaştan sonra Lordriam'ın düşürdüğü eşyaların dışında da birçok şey bulmuşlardı.
“Bu, Weed'in ölürken düşürdüğü eşya olmalı.”
Önce yakındaki bir şövalye aldı eşyayı.
----------------------------------------
- 3 adet eski arpa ekmeği elde ettiniz.
----------------------------------------
----------------------------------------
- Taze soğan elde ettiniz.
----------------------------------------
----------------------------------------
- Paslı kırık miğfer elde ettiniz.
----------------------------------------
----------------------------------------
- Kıvrılan bir solucan elde ettiniz.
----------------------------------------
----------------------------------------
- Bir iskeletin azı dişini elde ettiniz.
----------------------------------------
“En son ne zaman bu kadar kötü şeyler aldığımı hatırlamıyorum bile. Bunları neden üstünde tutuyordur ki?!”
Şövalye sinirine dayanamadı ve japtemleri fırlattı. Ölümsüzlerin eğilimleri talihsizliğe ve kötü tarafa yönelmek zorundaydı. Eğer kötü bir itibara sahipseniz sahip olduğunuz eşyalar arasından iyi eşyalar düşürme ihtimaliniz birkaç kat artardı. Ama Weed bir sürü işe yaramaz eşya düşürerek ölmüştü.
Bu, Weed'in kapsamlı hazırlığı sayesinde olmuştu.
“Çok fazla ruh çağıran var. Her şeyden önce; Ölümsüzlerden bu kadar hoşlanan bu ruh çağıranlar normal değil.”
Ölümsüz Lejyonu’ndan görevi aldığından ve etrafta birçok insan olduğunu gördüğünden beri onlara güvenmemişti Weed. Orijinal kılıcı, zırhı ve genellikle donandığı pahalı eşyalar Morata’daki lord kalesinde saklanıyordu. Sadece boynuz veya kraliyet mührü gibi liderliği artıran gerekli eşyalara sahipti ve Hermes Loncası ortaya çıkar çıkmaz onları da saklamıştı.
“Ölürsem her türlü eşyaları kaybedeceğim...”
Marey'e yalvarmış ve işi ona bırakmıştı.
“Onları daha sonra bana geri vermelisin.”
“Tamam, merak etme.”
“Eğer eşyaların altına bakarsan küçük harflerle 'Weed'in eşyası' yazıyor.”
“………”
Ölümüne önceden hazırlanarak önemli eşyalarını kaybetmemeyi başarmıştı Weed.
Tabii ki Weed’in bakış açısına göre japtemleri gizleyememesi bile büyük bir pişmanlıktı.
________________________________________
Weed'in bir canavar tarafından öldürüldüğünü doğruladıktan sonra Natalia Ovaları’na geri döndü Polon ve şövalyeler.
“Ruh çağıranlar, Hermes Loncası’na katılıp katılmayacağınıza karar verin.”
Sihirbaz ve korucu orduları saldırıya hazırlanırken etrafa sert bakışlar atıyorlardı. Bu biraz zorlayıcı bir hareketti ama Polon, ruh çağıranlara, Hermes Loncası’na katılmazlarsa burada öldürüleceklerini açıkça göstermek istiyordu.
“Ne... Ne yapmalıyım?”
“Ben yalnız hareket etmeyi seviyorum. Ama Hermes Loncası’na katılırsam avantajlarım olabilir.”
Ruh çağıranlar tedirgin tedirgin kıpraşırlarken olurken Jeanne omuzlarını düzeltti ve öne çıktı.
“Ben Hermes Loncası’na katılmayacağım.”
“Sen Jeanne olmalısın.”
Polon Zabrin vasıtasıyla ruh çağıranlardan haberdardı.
“Peki loncaya katılmama sebebin ne?”
“Ruh çağıran olabilmemizin sebebinin Weed olduğu söylenebilir.”
“Bu kadar mı? Eğer Hermes Loncası’nı reddedersen karşına pek çok tehlike çıkacaktır. Şimdi bile eğer burada ölürsen kaybedecek çok şeyin olduğuna eminim. Sana kararını değiştirmen için bir şans daha vereceğim.”
“Kararım değişmiyor. Bu görevler için bir ruh çağıran olduğumuz andan itibaren her ruh çağıran Weed'e büyük bir iyilik borçlu. Ben Hermes Loncası’nın bir parçası olmayacağım.”
Polon dalga geçerek güldü.
“Gerçekten diğer ruh çağıranların da senin gibi düşündüklerini mi düşünüyorsun? Şunu bir açıklığa kavuşturayım. Eğer orada kalırsanız ölürsünüz. Ama eğer Hermes Loncası’na katılmak istiyorsanız; bu tarafa gelin.
Hermes Loncası’na katılmayı planlayan Zabrin ve ruh çağıranlar, Polon'un olduğu yere yürüdüler.
Ama 10’dan fazla ruh çağıran hareketsiz kalmıştı.
Jeanne, Otem, Harien, Gruzed, Varenna ve kanyonda birlikte savaşan diğer oyunculardı bunlar. Bazıları çoktan bazı loncalarda yer alıyorlardı ama gönüllü olarak Hermes Loncası’nı reddetmeyi seçmişlerdi. Marey, Weed'in eşyalarını korumak zorunda olduğu için Hermes Loncası’nın tarafındaydı.
“Hikâye böyle bitmeyecek... Ortaya, hikâyesi güzel bir şarkı çıkacak gibi…”
__________________________________________________________
KMC Medya'dan ruh çağıranların maceraları canlı olarak yayınlanıyordu. Asıl mesele olarak Weed maceranın içinde olduğu için kendini gösterdiği andan itibaren canlı yayın yapmaya başlamışlardı. Diğer yayın ağları da ruh çağıranlar ile Ölümsüz Lejyonu hakkında bir program yayınlıyorlardı. Bu nedenle reytinglerde bir değişiklik olmamıştı.
Bunun nedeni, CTS'in ana şirketten sağlanan muazzam miktardaki fonla reytinglerini yükseltmesiydi: 24 saat açık olan yerleşik dijital medya sistemi ile profesyonel olarak yayın yapan LK oyuncuları…
Bunların yanında bir ay içinde yeni yayın istasyonları ve çevrimiçi yayın istasyonları kurulmuştu.
Tonlarca insanın Kraliyet Yolu’na ilgi duymasıyla birlikte ortaya özel ilgi alanlarına dair kanallar da çıkmıştı.
Kraliyet Yolu Balıkçılık Kanalı…
Kraliyet Yolu Golf Kanalı…
Zindan Şefi…
Versay Kıtası’nın Çocuğu…
Ozan’ın Eski Çizmeleri…
Çevrimiçi oyun yayınlarının nüfuzları arttıkça rekabet de daha fazla kızışıyordu. KMC Media, çeşitli oyuncuların desteğine dayalı olarak çok sayıda sabit izleyiciyi garanti altına almış bir kanaldı.
“Weed ve Ölümsüzler sonunda manastırı işgal ettiler.”
Weed'in macerası yayına girdiğinde genel izleyiciler mesaj panosunu ziyaret ederek yanıt vermeye başlamışlardı. Bu olay o kadar popülerdi ki oyun yayınlayan kanalların yanı sıra haber sitelerinde bile yayınlanıyordu. Bunun nedeni yalnızca Weed'in Büyü Kıtası’nın yaşayan bir efsanesi olması değildi. Aynı zamanda Kraliyet Yolu’nda da heyecan verici maceralar yaşamaya devam etmesiydi.
“Hermes Loncası aniden ortaya çıktı ve saldırmaya başladı. Ah, inanılmaz bir güç. Polon, Crema Şövalyeleri, korucu orduları ve sihirbazlar var.”
Tam Weed'in son görevini tamamlama sahnesiyle yayını kesmek üzerelerdi ki ani bir durum değişikliğine giderek altyazı eklemişlerdi.
▷ Hermes Loncası göründü.
▷ Weed liderliğindeki Ölümsüzlere saldırıyorlar.
Weed ve Hermes Loncası arasındaki anlaşmazlık bitene kadar yayını uzatmaya karar vermişlerdi.
-Weed ve Hermes Loncası’nın ikinci turu.
-Hermes Loncası, Weed'i öldürmek için Ölümsüz Lejyonu’nun konuşlandığı yere bir saldırı ekibi gönderdi.
-Savaş başlıyor!
Reytingler dramatik bir şekilde yükselmişti.
Ancak Weed'in durumu anlamlı bir değişken oluşturamayacak kadar zayıftı. Weed'in dikkat çekici bir performans sergilediğini ancak daha sonra manastıra gittiğini, sonunda da öldürüldüğünü açıklamışlardı.
Doğrudan Hermes Loncası tarafından öldürülmemiş olsa da yine de Savaş Tanrısı’nın yenilmezlik rekoru kırılmıştı.
Kısa süre sonra izleyicilerin mesaj panosu Weed'in ölümüyle ilgili yorumlarla dolmuştu.
- O ucuz karakterli piçler… Las Phalanx’ta kaybettikten sonra onu kovalamayı bırakmadılar.
- Bu kalpsiz korkakların hepsi aynı…
- Çok büyük kuvvetler getirdiler. Sadece görev bittikten ve Weed yorgun düştükten sonra saldırabildiler.
- Bu adamlar adil olmanın yanından bile geçemediler hiçbir zaman.
- Hermes Loncası’nın yaptığı tek bir hareketi sevmiyorum.
Mesaj panosu, Hermes Loncası’nı sert bir şekilde eleştiren yorumlarla doluydu.
__________________________________________________________
Morata'nın doğusunda bir kumsal vardı.
Kuzey Bölgesi insanlar tarafından pek bilinmiyorken buraya hiç kimse gelmezdi. Ama şimdi her zaman oyuncular vardı çünkü avlanmaya değer birçok canavar vardı. Yağmurlu bir günde yüzleri çamur olan oyuncular çalışmaya devam ediyorlardı.
“Kaç tane kazdın?”
“Yaklaşık 1.430-1.400 istiridye daha… Sonrasında bir uzun kılıç satın alabilirim.”
Bunlar para kazanmak için istiridye ve midye çıkaran oyunculardı. Morata bir metropol haline geldiğinde, yerleşik nüfus da çarpıcı biçimde şişmişti.
Buğday ve arpa hasat edilerek yiyecek elde edilebilirdi. Ancak acemi oyuncular deniz ürünleri pazarına taze malzemeler sağlayan görevler yaparak para kazanıyorlardı. Onlar sırtlarını yaslamış dinleniyorken denizden gelgitle birlikte insanlar gelmişti.
Geomchiler sonunda Kuzey Versay Kıtası’na ulaşmışlardı.
----------------------------------------
- Kuzey Bölgesi’ne, Morata'ya bitişik yeni bir deniz yolu keşfettiniz.
Bir deniz yoluna öncülük ederek ününüz 420 arttı.
Maceranızda başarılı olduğunuz için her bir özellik 3 arttı.
Cesaret 7 arttı.
Denizcilik Becerisi Ustalığı arttı.
----------------------------------------
----------------------------------------
- Okyanusu yüzerek geçen ilk kişi oldunuz.
Neredeyse imkânsız bir mücadeleyi başarıyla tamamladınız.
Azim 24 arttı.
Dayanıklılık 31 arttı.
Canlılık 15 arttı.
Her istatistik 9 arttı.
----------------------------------------
----------------------------------------
- Şöhret 2.980 arttı.
Bir meyhanede okyanusu geçme hikâyenizi her anlattığınızda ekstra 40 ün kazanırsınız.
Denizcilerle veya okyanusa özel bir bağlılığı olan insanlarla konuşursanız çok samimi bir yakınlık kurabileceksiniz.
----------------------------------------
----------------------------------------
- Suyu anlama yeteneği arttı.
Su ile ilgili büyü direnci arttırıldı ve su ruhlarına yakınlık oluşturuldu.
----------------------------------------
----------------------------------------
- 'Okyanusun Efsanevi Demir Adamı' unvanını aldınız.
Zorlu okyanusu çıplak bedenleriyle deneyimledikten sonra okyanusta kimsenin takip etmeye cesaret edemediği bir efsane bıraktılar.
Okyanusta savaş yetenekleri arttı.
Denizcilerden koşulsuz destekler almanız kolaylaştı.
Denizcilik Becerisi Seviyesi 3 arttı.
Amiral nitelikleri arasından; akıntıların akışını okuma yeteneği arttı.
Deniz canavarlarından saldırı şansı azaldı.
----------------------------------------
Geomchiler okyanusu üs olarak kullanan oyuncuların sadece hayalini kurabilecekleri başarılar ve unvanlar elde etmişlerdi.
“Yüzmemiz iyi bir şey miydi?”
“Evet. Eh, bir gün geri dönersek tekrar yüzelim.”
“Açım. Hadi gidip biraz yiyecek alalım.”
Geomchiler Morata'ya doğru yöneldiler.
Okyanusta büyük bir başarıya imza atmışlardı ama ironik bir şekilde okyanusa ne zaman döneceklerine dair herhangi bir söz veremiyorlardı.
____________________________________________________
KMC Media başlangıçta planlandığı gibi Weed öldükten sonra ‘Versay Kıtası’nın Hikâyesi’ ile ilerlemişti. Bu program, Shin Hye Min ve Oh Joo Wan tarafından sunulan popüler bir programdı.
“Bugün çok şey oldu. Her şeyden önce; Haven Krallığı’nda yeni bir ülkenin kuruluş kutlaması vardı.”
“Evet. Birçok izleyici bu etkinliği dört gözle bekliyordu. Hermes Loncası’nın kuruluş kutlaması bugün yapıldı.”
“Birçok kişi katılmış gibi görünüyor.”
“Katılımcıların başkent Aren Kalesi’ni tamamen doldurduklarını söylemek abartı olmaz sanıyorum. Haven Krallığı’ndan olan oyuncuların dışında diğer loncalardan ve diğer krallıklardan da elçiler geldi.”
Ekranda Haven Krallığının Hermes Loncası tarafından yeniden düzenlenen kutlaması görülüyordu. Süslü saray, iç kaleler ve dış kalelerin tamamı insanlarla doluydu. Bardray başına bir taç takmış, kralı temsil eden kıyafetler giymiş ve beline de bir kılıç yerleştirmişti.
“Seni Doria bölgesini yönetmen için kont olarak atıyorum.”
“Tüm sadakatimle adayacağım kendimi.”
“Seni Borask'ın vikontu olarak atıyorum.”
“Bu bir onurdur.”
Hermes Loncası’nın yüksek rütbeli oyuncularını soylular olarak atıyordu resmi şekilde.
Haven Krallığı, merkeziyetçilik altında yeniden kurulacaktı ama soylu olarak atanarak çeşitli istatistikler kazanılabilirdi. Bardray ise krallıktaki en büyük şöhreti ve hatırı sayılır miktarda asaleti, liderliği, haysiyeti ve onuru kazanmıştı.
Kralın ayrı bir yönetim gücü vardı.
Bu güç ne kadar yüksek olursa milletten aldıkları sadakat ile şövalyelerin ve askerlerin morali de o kadar artıyordu. Yönetim gücü, normal olarak artırılabilecek bir statü değildi. Yönetilen bölgelere, sakinlerin nüfusuna, şövalyelere, büyücülere, ticarete ve teknolojilerin gelişimine bağlıydı.
Bir savaşı kazanmak veya kaybetmekle, büyük ölçekli bir ticaret yapmakla ya da bir sel veya kuraklığın karşısında kalmakla yükselebiliyor ya da düşebiliyordu. Eğer Bardray mükemmel şekilde yönetmeyi başarabilirse birçok olumlu olay meydana gelir ve hatta tanrıların kutsamalarına bile kavuşabilirdi.
Bardray, Versay Kıtası'ndaki en yüksek levele ve en yüksek otoriteye sahip oyuncu olmuştu.
“Gerçekten muhteşem bir sahne. Kutlamanın sonunda birçok şövalye düellosu yapıldı. Birazdan sizlerin önüne getireceğiz.”
“Bence izleyicilerin çoğu Embinyu Kilisesi'ni merak ediyordur. Bugün Embinyu Kilisesi hakkında hazır haberlerimiz var, değil mi Oh Joo Wan?”
“Elbette. Görünüşe göre Embinyu Kilisesi'nin elindeki bölgelerde dolaşan engizisyoncular var.”
Bir fırtına gibi ortaya çıkmıştı Embinyu Kilisesi ve Versay Kıtası’nı kaosa sürüklemişti. Embinyu Kilisesi, birkaç kaleyi elinde tutan ve her loncanın topraklar için ciddi şekilde rekabet ettiği Ana Kıta’da devasa ordulara sahip olan kötü bir etkiydi. Kötülüğü temsil eden bir etkilerdi ancak oyuncular Embinyu Kilisesi'ne katılıp katılmamayı seçebiliyorlardı.
Oyuncuların güçlerini birleştirmesiyle Embinyu Kilisesi yangın gibi yayılmıştı. Sahip oldukları topraklarda mahsuller solmuş ve nehirler kurumuştu. Versay Kıtası kızamık hastalığının eline düşmüşken yalnızca Embinyu Kilisesi’nin faaliyetleri olmayan cüce krallığı Thor ile Kuzey Bölgesi iyi durumda kalmıştı.
Thor Krallığı’nda tam olarak ne olduğu bilinmiyordu ama Kuzey Bölgesi'ndeki Niflheim İmparatorluğu Embinyu Kilisesi yüzünden çökmüştü. Weed, Embinyu Kilisesi'ni sürmüş ve Kuzey Bölgesi ile Morata'yı yeniden kurmaya başlamıştı. Embinyu Kilisesi'nin gücünü önceden dağıtmaları halinde ani öfkeden zarar gelmeyeceği sadece bir varsayımdı.
“Embinyu Kilisesi'nin engizisyoncuları tarafından yakalanırsan sapkınlığını yargılamak adına sana saldıracaklardır.”
“Eğer bir şövalye veya rahipsen de yapacakları tacizin daha sert olacağını duymuştum ben?”
“Evet, bu doğru. Eğer onlar tarafından yakalanırsan büyük miktarda inanç kaybediyorsun. Bu yüzden lütfen dikkatli olun.”
“İkinci bölümümüzde Embinyu Kilisesi hakkında konuşacak bir konuğumuz olacak, kanalınızı değiştirmeyin! Diğer hikayelerle devam edelim.”
“Evet, sıradaki haber…”
_______________________________________________________________
Lee Hyun kapsülden çıktı ve markete gitti.
Bir Kara Oyuncu için dinlenme yoktu. Versay Kıtası her zaman açıktı. Bu yüzden herkesten önde olmak için mola vermeyi göze alamazlardı. Tek fırsat, hayatlarını kaybettikleri ve sonraki 24 saat boyunca bağlantı kuramadıkları zamandı.
“Hadi biraz Kimchi yapalım.”
Kış dönemi için kimchi yapması gereken gündü o gün. Lee Hyun bahçesine Çin lahanası ve malzemeleri yığdıktan sonra kimchi yapmaya başlamıştı.
Lahanayı her kopardığında fısıldadı.
“Polon…”
RIP.
“Hermes Loncası…”
RIP.
“Bana dokunmaya nasıl cüret edersiniz?”
BUUUWWONG.
“Japtemlerim.”
Lanet olsun!”
“Tecrübeler…”
RIP.
“Pirinç kasemi alt üst etmek için…”
Yaklaşık 200 Çin lahanasını ıslatırken daha da fazla kinlenmişti.
Etkisi çok şiddetliydi. Değerli eşyaları da alınabilirdi.
Televizyonunu açtı ve kış için kimchi yaparken KMC Media'yı izledi. Her ne kadar Kraliyet Yolu’nda yaşanan birçok şeyden yönetim kurulu aracılığıyla haberi olsa da alakasız topraklarda meydana gelen olaylar için çok az bir ilgi duyuyordu. Ancak yayın programı genellikle önemli olaylar seçtiği için detaylı olarak izleniyordu.
“Embinyu Kilisesi'nin genişletilmesi...”
Onlar, Freya Kilisesi için papa adayı olan Alveron'un bile sıkı tedbirler almasını ve sürekli tetikte kalmasını gerektiren bir güçtü. Toprağın Yırtıcıları’ndan olan Daymond’un, Versay Kıtası’nı tehlikeye atan gücü, aslında Embinyu Kilisesi'nden geliyordu. Lee Hyun, Kara Oyuncular Birliği’nin sohbet odası aracılığıyla Daymond'a yaklaşarak öğrenebilmişti bunu.
Toprağın Yırtıcıları’nın üyeleri öldüğünde bedenleri sonsuza dek tanrı Embinyu'ya kurban olarak sunuluyordu. Bu, bir karakterin tamamen silinmesi anlamına geliyordu. Bu yüzden yeni başlayanlar olarak baştan başlamak zorunda kalıyorlardı ve Morata'da başlamayı seçiyorlardı.
Daymond ve adamlarının gizlice görevler aldıkları söyleniyordu. Bir gün o da ölecekti ama o zamana kadar, olabildiğince çok eşya elde etmek için hayatını bir Kara Oyuncu olarak sadık bir şekilde yaşıyordu.
“Eh, şu anda odaklanmam gereken şey Embinyu Kilisesi değil.”
Morata, Ölümsüz Lejyonu tarafından istila ediliyordu ve Hermes Loncası da onu rahatsız etmesi için bir saldırı ekibi göndermişti.
“Bu, barışçıl bir şekilde çözülmeyecek.”
Lee Hyun, Büyü Kıtası’nda gördüğü her loncayı öldürmüştü. Bu yüzden bir nedeni veya gerekçeyi tartışmanın ne kadar yararsız olduğunun çok iyi farkındaydı.
Güç…
Bu dünya, gücün egemenliğinin karar verdiği bir dünyaydı.
Kız kardeşi kütüphaneden dönmüş, kimchi yapmasına yardım etmişti ve akşam yemeğinde de birlikte haşlanmış domuz eti yemişlerdi.
“İyice ye ağabey.”
Bir üniversite öğrencisi olan kız kardeşi artık daha yetişkin bir kadındı ve Weed’e domuz eti yediriyor ya da meyveler soyup veriyordu.
‘Böyle bir günün geleceğine asla inanmazdım…’
Sadece beş yıl önce Lee Hyun'un bazı aşırı düşünceleri vardı.
Ama son andan hemen önce fikrini değiştirmesine neden olan şey…
“Şu duruma bak… Ölemiyorum bile…”
Taziye parası toplayacak, tabut yaptıracak ve cenaze masraflarını karşılayacak bir akrabası olmadığı için ölmeyi göze alamazdı.
Bir balık köftesi çorbası için can attığı zamanlardı. Ama şimdi satın aldığı malzemelerden bir şeyler pişirebiliyordu ve kendi üstüne olan kendi evi vardı. Lee Hyun hayatını her gün küçük bir mutluluk hissederek yaşıyordu.
“Bugün erken yatmalıyım.”
Ertesi gün erkenden markete gitti ve dojoda vücudunu eğitmeyi unutmadı.
‘Hermes Loncası…’
Lee Hyun kılıcını öfkeyle dişlerini gıcırdatarak savuruyordu. Diş sektörü kadar fazla ücret alan başka bir sektör daha yoktu.
Onun kiniyle dolu öldürücü bir kılıçtı elindeki.
Bugün yapacaklarını bitirdikten sonra eve geldi, temizlik yaptı ve vakit geçirmek için biraz televizyon izledi.
Ve nihayet Kraliyet Yolu vakti gelmişti.
Lee Hyun hiç tereddüt etmeden kapsüle girdi.
______________________________________________________________
Geomchiler, Morata'da sekiz restoran gezmişlerdi.
“Burası da çok lezzetli.”
“Buranın iyi iş yapmasının bir nedeni var Sahyung.”
Pahalı bir damak zevkleri yoktu. 8 restoranın 8inde de bol bol yemişler ve masadaki her şeyi silip süpürmüşlerdi.
Aşırı yiyorlardı!
Bir oyuncu Kraliyet Yolu’nda çok yerse şişmanlayabilirdi. Ancak bu, sık sık savaşan ve hareket eden Geomchiler için çok uzak bir senaryoydu. Karınlarını doyurmuş halde dolaşıyorlarken yoldan geçen birinden bir şey duymuşlardı: Ölümsüz Leyonu'nun ikinci ilerlemesi!
Savaşçı sınıfın oyuncularının Morata'yı korumak için konuşlandırıldıkları ve sanat sınıfı oyuncularının da gönüllü olarak onları destekledikleri görülüyordu. Zırhlara sadece semboller çizmekle kalmayan ozanlar ve dansçılar da savaş alanına kadar takip etmişti onları, performanslarını sergilemeye devam ediyorlardı.
Lordun kalesinden, Freya Kilisesi'nden, Lugh Kilisesi'nden ve paralı asker loncalarından gelen taleplerin çoğu; Ölümsüzleri avlamakla ilgiliydi. Acil durum nedeniyle Morata savaş esasına göre işletiliyordu.
Kale kapısının önünde yeni başlayan birçok acemi oyuncu vardı ve meydan hala bir şeyler satan oyuncularla doluydu. Turistlerin ziyaretleri etkilenmemişti ama Morata'daki herkes Ölümsüz Lejyonu’nun ilerlemesi nedeniyle bir kriz duygusu hissediyordu.
“Ölümsüzlerin en gençlerimizin ülkesine ilerlemeleri çok çirkin.”
“Fazla dikkatsiz davranmışız gibi görünüyor.”
“Bütün bedava yiyeceklerin karşılığını vermemiz gerekmez mi?”
“Hadi ısınalım.”
Elleri yemekle dolu olan Geomchiler, Ölümsüz Lejyonu’nun yaklaşmakta olduğu savaş alanına yönelmişlerdi.
Ölümsüz askerler yanlarında bıçaklı savaş arabaları getirmişlerdi ve Morghis ile Nukalis'in cesetlerinden yapılmış orta boy Ölümsüzler baya bir öfkelilerdi. Morata Orduları, Freya Kilisesi Rahipleri, Paladinler ve uzun bir sıraya yerleştirilen oyuncular; savunma düzenlerini korurken Ölümsüzlerle savaşıyorlardı.
Çok sayıda oyuncu Grass Lapa dininin bayraklarını taşıyordu. Aynı zamanda Ana Kıta’nın dört bir yanından gelen yüksek levelli oyuncular da vardı.
Buranın gerçek bir savaş alanı olduğunu söylemek abartı olmazdı.
“Burayı sevdim. Öğrenciler, gidelim!”
“Emredersiniz Sahyung!”
Geomchiler Ölümsüzlere doğru yürüdüler. Ölümsüzler hiçbir şey bilmeden şiddetle atlamışlar ama Geomchiler onları keserek savaş alanında yürümeye devam etmişlerdi.
‘Neyiniz var neyiniz yok görelim haydi!’
‘Daha güçlü, daha iyi.’
Savaş arabaları, Morghis, Nukalis, Dullahanlar, Ölüm Şövalyeleri… Bunları hiç ayırt etmeye gerek yoktu. Geomchilerin menziline giren şey ne olursa olsun en sonunda bir hamura dönüşüyordu. Ölümsüzler ile kaynayan alana girdiklerinde birbirlerinden ayrılmışlardı ve tek görebildikleri Ölümsüzlerdi. Ama bu bir sorun değildi.
Geomchiler görebildikleri her Ölümsüzü kesiyordu.
Tam bir trans halindelerdi!
Gerçekte bu durumlar onlar için çok sinir bozucu durumlardı. Kılıçlarda ustalaşsalar ve vücutlarını üst düzeyde eğitseler bile bu özellikleri gerçek hayatta zar zor kullanabiliyorlardı. Biri onlarla uğraştığında hiçbir şey olmamış gibi davranarak ve tahammül etmek zorunda kalarak geçip gidiyorlardı.
Sabır ve öz kontrolü bir erdem olarak kabul ederek eğitiyorlardı kendilerini. Vücutlarındaki kan herkesten daha deli akıyordu ama bu gerginliği azaltacak bir şey yoktu.
Kraliyet Yolu onlar için küçük bir çıkış noktasıydı sadece.
Sadece gücü düşünerek savaşmak için daha güçlü adamlar arıyorlardı. Erkeksi içgüdülerinin derinliklerinde yatan vahşi doğayı saklamak zorunda değillerdi.
“Haydi Ölümsüzler! Haydi, sizden daha güçlü birilerini getirin!”
Geomchiler son derece heyecanlılardı.
Okyanusu yüzerek geçmişler ve antrenmanlar yapmışlardı ama hiçbir şey şimdiki gibi savaşmak için vücutlarını kullanmaktan daha iyi olamazdı. Her şeyi unutup tamamen devam eden savaşa odaklandıklarına tarif edilemez zevkler alıyorlardı!
“Yeterli değil, daha fazlasını istiyorum!”
Geomchiler Ölümsüzleri rastgele katlediyorlardı.
Gergedanların üzerine atlayıp savaşıyorlar, gördükleri her yaşayan ölüyü öldürüyorlardı. Ağırlıklı olarak kılıç kullanıyorlardı ancak bıçak, demir gürz, balta ve zincir gibi her türlü silahı alıp kullandıkları da oluyordu. Silah becerisinde ustalaştıkları için istedikleri her türlü silahı kullanabiliyorlardı.
Her silah için ağırlık merkezi ve vuruş noktası farklıydı. Ama sonuçta bu silahları kullananların güçleri hep aynıydı.
Bunu da vahşi savaşlarda olgunlaşmış teknikleri öğrenerek ve kullanarak edinmişlerdi.
----------------------------------------
- Ölümsüz Lejyonu geri çekiliyor.
Savaş, Morata'nın savunma gücü için bir zaferle sona erdi.
----------------------------------------
Geomchiler ana kuvvetle ilgilenirken Paladinler de Ölümsüz ordularını kontrol eden Bianca adlı cadıyı öldürmeyi başarmış ve zafere ulaşmışlardı.
...
Dostlar son programa göre bu bölüm dün gelecekti ancak hastalanmıştım ve dün biraz zorlu geçti. Şimdi kaldığımız yerden kaldığımız düzenle devam ediyoruz, anlayışlarınız için teşekkür ederim!
Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..