Lms 24.1 : Kıyamet Şövalyesi İsyan Planı

avatar
1940 27

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 24.1 : Kıyamet Şövalyesi İsyan Planı



Çevirmen: Lodos 


Grisia tarafından sunuluyor!

 

Weed tekrar giriş yapmış ve Ölümsüz Lejyonu’nun kalesinde ortaya çıkmıştı. Görev tamamlanana kadar bölgede canlandırılmaya devam edecekti. 300 ila 400 leveldeki Ölümsüzler bu tehlikeli yerde gelişigüzel dolaşıyordu! Üç ejderhadan biri havada uçuyor, diğer ikisi ise sur kulelerinin üstünde duruyordu.

 

“Elf Ordusu güçlü bir direniş sergiliyor.”

 

“Balkan bizde olduğu sürece onları çabucak yok edebilirim... Ama perilerden gelecek bir karşı saldırıyı halletmek zor olacaktır.”

 

“Ben cücelerden korkuyorum.”

 

Savaşa giren Peri Kraliçesi Tania, Ölümsüzler arasında bir ilgi konusuydu. Terk edilmiş kalenin bahçesinde binlerce seçkin Ölümsüz vardı ve birkaçı sohbet ediyordu.

 

Weed bir ağacın yanına oturdu.

 

“Önce askeri güçleri kontrol etmem gerekiyor.”

 

Bir Ölümsüz olarak savaşacağından dolayı ne kadar zarar verebileceklerini görmek istemişti. 398. leveldeydi ama bir level düşmüştü ve artık 397 leveldi.

 

“Ne kaybettim...”

 

Weed en çok geçen gün kaybettiği japtemi hatırlıyordu. Her bir eşyanın tam adını ve değerini bilmiyordu. Çünkü bu, iş dünyasının en temel becerisiydi.

 

“Buğday ekmeği ve yeşil soğan, bir miğfer, bir yüzük ve iskeletlerin azı dişleri.”

 

Weed, çeşitli şekillerde kullanabileceği eşyalar artık ortadan kalktığı için kandırılmış hissediyordu.

 

Bu yerde bir sürü insanı öldürmediği sürece kayıp eşyaları asla telafi edemezdi. Bir anlığına eşyaları kaybettiğine pişman olduktan sonra yeteneklerini kontrol etti.

 

8. İleri Seviye Oymacılığı %0'a geri dönerken diğer becerileri de %4’ten %13’a kadar düşüşler yaşamıştı.

 

Bir Ölümsüz olduğundan dolayı ölüm cezasının bedeli diğerlerinden daha yüksekti haksız yere.

 

“Bana bu derece hasar verilmesini yetmiş yaşımdan sonra bile unutmayacağım.”

 

Uzun zamandır düşmanı olan Hermes Loncası’na karşı tuttuğu kini asla unutmayacaktı! Büyük kalede konuşlanmış bazı ünlü Ölümsüz şövalyeler vardı.

 

“Bunların çoğuna Versay Kıtası tarihinde ortaya çıkan Ölümsüzlerin isimleri veriliyor.”

 

Ölümsüz Lejyonu en iyi Ölümsüzlerle doluydu. Weed bir Ölüm Şövalyesiydi. Ancak yüksek seviyede olduğu için daha yüksek bir Ölümsüz rütbesine terfi etmek amacıyla bir görev yapabilirdi.

 

Weed sağda solda dolaşarak etrafı gözetliyordu.

 

Sonra bir hayalet hizmetçi geldi yanına.

 

“Balkan sizi bekliyor.”

 

Şimdi Ölümsüz terfiini almak için Balkan ile buluşacaktı. Ve böylece hayalet hizmetçiyle birlikte gitti Weed. Ölümsüz Lejyonu, topraklarını büyük ölçüde genişletmişti. Weed şu anda bir Ölümsüzdü ama eğer canlı olsaydı oraya yaklaşamazdı.

 

“Bu oldukça zor olacak.”

 

Hayalet hizmetçi Weed'i bodruma götürdü. Kalenin bodrumunda, birçok açılmamış halde duran meşe mühürlü alkol kutusu vardı.

 

“En iyi şaraplar ve brendi.”

 

Sırf aldığı kokudan bile ne kadar pahalı olduklarını tahmin edebiliyordu Weed. İyi yapılmış içkiler kolayca satılabiliyorlardı ve ağırlıklarınca altın ediyorlardı.

 

“Eğer bunlar buraya koyulmuşsa alkolün tadını bilmiyor olmalı.”

 

Yüksek dereceli alkolü uzun süre muhafaza etmek için belirli önlemlerin alınması gerekiyordu. Bu eski kale, alkolüyle ünlüydü. Ancak şimdi mana ruhu Liç Balkan'ın mülkü haline gelmişti.

 

Alkol çevresine karşı çok hassastı. Bu yüzden tam olduğunda içilmesi muazzam bir etki yaratıyordu. Bir Ölümsüz için alkol bir işe yaramazdı. Okyanustaki hayalet korsanlar bile sadece içiyor gibi yapıyorlardı. Oysa içtikleri şişelerin içindeki alkoller hiç azalmıyordu. Ayrıca Balkan burada yaşadığı için de hiçbir normal Ölümsüz içmeye buraya gelmezdi.

 

‘Bu çok para.’

 

Balkan'ın kaldığı yere iki büyük açık kapıdan geçirilen Weed’in gözü, dolu şarap mahzeninde kalmıştı. Soğuk hava doluvermişti odaya. Sular yeraltına akıyor, sonrasında siyah kayalardan kanalize olarak sunağa ayrı bir hava katıyordu. Balkan çok renkli bir sandalyeye kral gibi oturmuştu. En kaliteli malzemelerden yapıldığı belliydi ama üzerinde çok toz vardı. Balkan’ın başında da mücevherli bir taç vardı ve asasında da bir kartal takılıydı. Kutsal kılıç tarafından kesildiği yer hâlâ ilahi güçle titriyordu her nabız atışında.

 

“Ölüm Şövalyesi, yaklaş.”

 

Balkan’ın sesi oda boyunca yankılanmıştı!

 

“Lordum…”

 

Weed kibarca ilerledi ve Balkan'ın önünde diz çöktü. Ölümsüz Lejyonu Morata ordusuna bir Ölümsüz bombardımanıyla saldırmıştı ve bu yüzden Balkan’a küfretmek istiyordu Weed. Ancak bunun için başka bir güne kadar beklemesi gerekecekti.

 

Balkan kalkıp etrafta dolaşmaya başladığında Weed odadaki çeşitli şeylere baktı. Odaların ve salonların merdivenlere nasıl bağlandıklarına bakmak bile genel yapıyı tanımlamak için bir referans noktası olabilirdi. Oymacılıktaki çalışmaları ve bilgileri sayesinde artık binaların yapısını algılayabiliyordu.

 

“Size teşekkür ediyorum lordum. Tek yaptığım sizin emrettiklerinizi yapmaktı ancak yine de sizi bizzat görme onurunu bana bahşettiniz.”

 

Weed en nihayetinde rütbe olarak aşağı olan bir Ölüm Şövalyesi olduğu için Balkan’a boyun eğmekte tereddüt etmiyordu.

 

“O sinir bozucu canavarların icabına baktığını duydum.”

 

“Başka ne yapabilirdim? Her şey lordumuz için…”

 

“Ölümsüz Lejyonu’nun senin Ölümsüz yeteneklerine daha fazla ihtiyacı var ama senin Ölüm Şövalyesi bedeninin eksik yönleri var. Bu yüzden sana yeni bir beden vereceğim.”

 

Balkan bir büyü okudu. Weed günahın göğsüne indiğini ve ciğerlerini kısıtladığını hissedebiliyordu ama hareketsiz kaldı.

 

“Yaşayanların dünyasına geri döndün. Bu karanlık, kara ve yozlaşmış dünyaya… Yasalar öyledir ki karanlık asla kaybolmaz. O yüzden onu herkesin içine kazımamıza izin ver. Ölümsüz Yükselişi!”

 

Weed'in vücudundan siyah dumanlar çıkmış ve bir süre sonra da fiziksel özellikleri değişerek daha kaslı bir figüre dönüşmüştü. Bacakları uzamış, kolları kalınlaşmıştı. 40 santimetre daha uzamıştı ve artık bir barbarın iri fiziğine sahipti.

 

----------------------------------------

 

-Balkan sizi bir Kıyamet Şövalyesi’ne dönüştürmek için Ölümsüz Çağırma Büyüsü’nü kullandı.

 

Ölümsüz Çağırma Büyüsü, savaşla ilgili tüm büyüleri %15 oranında artırdı.

 

Artık mükemmel savunmaya sahip kemik zırh giyebilirsiniz.

 

Tüm İleri Savaş Becerileri en az iki seviye arttı.

 

Bir büyücünün kara büyüsü tarafından saldırıya uğrayan düşmanlar sonsuz azap çekecek ve çığlık atmayı bırakamayacaklar.

 

Durum, Kıyamet Şövalyesi’ne değiştirildi.

 

Artık Balkan’ın direkt komutası altında.

 

Artık birçok Ölümsüz üzerinde doğrudan komutanız var.

 

----------------------------------------

 

Nihai savaş Ölümsüzü Kıyamet Şövalyesi idi. Daha güçlü olan tek Ölümsüzler umutsuzluktan doğan Uçurum Şövalyeleriydi. Ejderhalar olarak bilinen canavarları avlayabiliyorlardı. En azından Balkan efsanelerine göre öyleydi. Ancak Uçurum Şövalyeleri bir ruh çağıran tarafından çağrılabilecek Ölümsüzler değillerdi. Ancak belirli koşulların yerine getirilmesiyle doğmaları gerekiyordu. Henüz var olmamışlardı ve Versay Kıtası’nda yalnızca bir efsaneydiler.

 

“Kaleyi savun. Elf karşı saldırısına karşı savaş.”

 

----------------------------------------

 

Elf Katil Bıçakları Ordusu

 

Orman Elfleri ve Peri Kraliçesi, Ölümsüz Lejyonu’na sürpriz bir saldırı yaptı. Ruh enerjisiyle aşılanmış oklar, Ölümsüzleri tamamen yok edebilir. Elf sızmasını önleyin ve onlara Ölümsüzlerin korkusunu gösterin. Durum raporu nedeniyle Balkan normalden iki kat daha fazla Ölümsüz sağladı.

 

Zorluk: A

 

Kısıtlama: Ölümsüzler.

 

----------------------------------------

 

Balkan ona bir görev vermişti!

 

Artık doğrudan komuta sahibiydi. Bu yüzden daha fazla sayıda ölümsüze sahipti ve kalite de artmıştı. Artık Ölümsüz Lejyonu’nun birliklerini savaşa katılmaları için götürüp komuta etme yeteneğine sahipti. Bu sadece iskelet askerler ve hayaletlerle yaptığı görevlerden kaynaklanmıyordu. Bir Ölüm Şövalyesi olarak harika bir performans göstermişti ve bu da onun ayaklarının yere daha sağlam basmasını salmıştı.

 

‘Orduyla ilgilenmek zorundayım.’

 

Weed, Peri Kraliçesi’nin canını almak yerine Balkan’ı öldürmeyi düşündü. Elflerin ve cücelerin katledilmesinin, Balkan ile yapacağı bir savaşa yardımı olmazdı. Ölümsüz Lejyonu’na isyan etmeyi düşünmüştü. Balkan’ı ve ordusunu avlamaya karar verdi.

 

“Dışarıda hiç şansım yok.”

 

Balkan’ın gücünü yeniden kazanması ya da kazanmaması fark etmezdi. Bu, onun Morata'ya saldıracağı gerçeğini değiştirmiyordu. Asıl soru, artık Ölümsüz Lejyonu’ndan da yardım alacak bir güce sahip olan Balkan’dan nasıl kurtulacağıydı! Ölümsüz Lejyonu’nu kalenin dışında yenmek çok zor olurdu. Ama Ölümsüzlerle ilgilenmediği sürece de Balkan’ı avlamak imkânsız olurdu. Eğer Balkan'ı alt etmek istiyorsa bir Uçurum Şövalyesi olması gerekiyordu Weed’in. Bu yüzden Balkan’ın düşman Ölümsüzlerinden kurtulması gerekiyordu.

 

“Morata asker gönderemez…”

 

Balkan Ölümsüz güçlerin efendisiydi ve sayılarını her zaman artırabilirdi. Eğer kırılgan insan ordusu saldırmaya gelirse sadece sevinirdi Balkan. Hiçbir heykeli hayata getirmemesinin sebebi de buydu.

 

“Sanki ona lüks bir restoranda terbiye edilmiş et, dana eti, yengeç, istiridye, salata ve çorba ile dolu bir yemek sunmuş gibi olurdum!”

 

Tüm güçlerinin Balkan tarafından kontrol edilmesi ve kendisinin de Ölümsüzler ordusuna asimile olma riski de çok büyüktü. Bu, yaşam heykellerinin Balkan’ın Ölümsüz güçlerine karşı savaşmaları açısından daha da tehlikeli olurdu.

 

“O zaman Balkan’ı avlamak için...”

 

Weed terfiini aldıktan sonra dışarı çıktı ve diğer ölümsüzlerle tanışmak için kalenin etrafında dolaşmaya başladı.”

 

“Keulkeul… Balkan tarafından yaratılan Kıyamet Şövalyesi’ni dört gözle bekliyoruz.”

 

“Artık bizi durdurabilecek hiçbir şey yok. Elfler bile…”

 

“Keulkeul… İnsanlar ortaya çıkmayalı uzun zaman oldu.”

 

Herhangi bir ordunun gelip gelmediğini belirlemek için nöbetçiler ve muhafızlar yerleştirilmişti. Günde 24 saat Ölümsüzler nöbet tutuyordu. Weed kalenin çok eski olmasından faydalanabilirdi. Eğer bir insan bekçisi olmazsa Weed bir boşluk bulabilirdi.

 

“Sessiz bir molayı kullanarak sürpriz bir saldırıda bulunmak mümkün.”

 

Muhafızların değişim saatinde içeri sızmak çok zor olmayacaktı. Balkan; elfler, barbarlar, cüceler ve perilerle meşgulken zindandan saldırmak için bir fırsat olacaktı.

 

Balkan ona Ölümsüz Lejyonu’na liderlik etme görevini vermişti. Bu sayede artık gizlice avlanmak için kaleyi terk edebilirdi Weed. Kale, Ölümsüzlerle kaynıyordu ve Ölümsüz Lejyonu’nu yenmek için de Balkan'ı ortadan kaldırması gerekiyordu.

 

“Onu devirmek için en az 100 level daha gerekir.”

 

Weed'in planı açısından bu pek mümkün değildi.

 

Sonra Yaban Gezginleri Loncası’ndan gelen konuşmayı duydu.

 

Sabrina: Bir kat daha. Sonra BOSS gelecek.

 

Edwin: Bu gizli zindan gerçekten zor. Her neyse, neredeyse sonuna geldik.

 

Pin: Daha fazla dinlenmek istemiyorum.

 

Hermann: Umarım burada iyi bir metal bulabilirim…

 

Weed, canavarları avlamaktan hoşlanan ve çok bilindik bir lonca olmayan Yaban Gezginleri Loncası’na katılmıştı. Bu lonca biraz küçük ve eksantrik bir loncaydı ama hepsinin yüksek levelleri vardı. Canavarları birlikte avlayan çeşitli mesleklerin geniş bir birleşimiydiler.

 

‘BOSS canavar avı…'

 

Büyük ölçekli bir avda çok etkili bir gruplardı. Onlar avlandıkları için yardımlarını alamayacaktı Weed. Ama önce Pale'e bir fısıltı gönderdi.

 

>Pale-nim, avlanmak ister misin?

 

>Elbette. Neredesin?

 

Cevap oldukça hızlı gelmişti. Hermes Loncası onu öldürdüğünden beri Weed için endişeleniyorlardı. Weed intikam almak için geniş kapsamlı şeyler düşünüyordu bu yüzden sakin olması ve arkadaşlarına dikkat etmesi gerekiyordu.

 

> Ölümsüz Lejyonu’nun olduğu yerdeyim.

 

>Biz de o yöne gidiyoruz. Hangi canavarı avlamak istersin?

 

>Balkan…

 

>Ne? O halde o canavar… Ne? Sen Liç Balkan’ı mı kastediyorsun?

 

Pale, ölümsüz Balkan tarafından yönetilen Ölümsüz Lejyonu’nu duymuştu. Morata, istilacı Ölümsüzlerin birinci ve ikinci dalgalarına karşı savaşmıştı.

 

Efsanevi bir canavardı!

 

Genelde savaştıkları zindan BOSS’larına kıyasla tamamen farklı bir seviyedeydiler.

 

>Balkan insanların yakalayabileceği büyük bir canavar mı ki?

 

>Şimdi deneyeceğimiz şey de bu işte.

 

>Bir dakika bekle… Geomchi-nim de burada.

 

Kısa bir süre sonra Geomchi3'ten bir fısıltı gelmişti.

 

>Weed… Balkan’ın peşinde olduğunu duydum?

 

>Evet, onu yakalayacağım.

 

>Bizimle daha önce iletişime geçmemiş olman komik.

 

Geomchi3'ün neden Weed’in önce ona sormadığı konusunda kafası karışmıştı.

 

>Şimdi mi gidiyoruz?

 

>Şu anda çok tehlikeli.

 

>O kadar da kötü olamaz o tehlike. Bir sürü canavar mı var?

 

>Birçok güçlü canavar var. Ayrıca üç tane de ejderha var.

 

>Bir ejderha mı? Bunu kaçıramam.

 

>Ya diğer sahyunglar?

 

>Bekle, sorayım.

 

Geomchi3, Geomchi5'ten diğer 500 Geomchi'ye kabul edip etmediklerini sormasını istedi.

 

“Balkan’ı yakalamayı hayatta kaçıramam.”

 

“…”

 

“Normalde tehlikeli. Eğer bir şeyler ters giderse ölürsün. O zaman senden geriye de kemiklerden başka bir şey kalmaz. Ölmek ve bir Ölümsüz olmak ister misin? Ayrıca orada 3 de ejderha var.”

 

“…”

 

“Sen Ölümsüz Lejyonu’nu biliyor musun? Savaşacağın çok sayıda güçlü ölümsüz var.”

 

Geomchilerin vücudu savaşmak için can atıyordu.

 

>Peki nasıl gidiyoruz?

 

>Seni kendim alamayacağım. Sana Pale-nim üzerinden yeri söyleyeceğim.

 

>Tamam.

 

Pale iyi bir görüşe sahipti. Yani onlara yolu gösterebilirdi. Yolu bulmak için yıldızlara bakabilen bir maceracı kadar değildi ama harita okuma konusunda deneyimliydi ve Ölümsüz Lejyonu’nun nerede olduğunu kolayca bulabiliyordu.

 

“Sahyunglar buraya geliyor.”

 

Geomchiler sırf Ölümsüzlerle savaşmak için bile kolayca kaleye girebilirlerdi.

 

Her ne kadar Ölümsüz Lejyonu güçlü olsa da eğer savaş büyük bir ova yerine dar bir bölgede gerçekleşirse o zaman büyük fayda sağlayabilirdi Weed. Sahyunglar da Weed ile savaşmak için her yere koşarak gelirlerdi!

 

“Rahipler ve paladinler istiyorum...”

 

Rahip olarak sadece Irene yeterli değildi. Ne yazık ki Yaban Gezginleri Loncası şu anda canavar avlıyordu ve Weed de Morata dışından birini getirmek istemiyordu. Mapan’a bir fısıltı gönderdi.

 

>Balkan'ı avlamaya çalışacağım. Yardımcı olabilecek rahipler veya şövalyeler var mı?

 

Weed’in Mapan’a sormasının sebebi, Mapan’ın Morata Meydanı'nda olması ve iş ilişkilerinin gelişmiş olmasıydı.

 

>Kaç kişiye ve rahibe ihtiyacın var?

 

>Ne kadar çok, o kadar iyi.

 

>Bir şeyler bulunca seninle iletişime geçeceğim.

 

#

 

Mapan meydandaydı ve tanışık olduğu rahiplere Weed ile birlikte Balkan’ı avlamak isteyip istemediklerini sordu.

 

“Evet elbette.”

 

“Nereye gidiyorsun ve ne zaman gidiyorsun?”

 

Ana Kıta’daki oyuncular Weed yüzünden gelmişlerdi ve görevlere devam etmek ve avlanmak istiyorlardı.

 

‘Balkan’ı avlamak mı? Bir çeşit planı olmalı mutlaka…’

 

‘Balkan seni öldürür.’

 

‘Bu sadece Weed'i düşündüğün için. Biz sadece iyileşmeden sorumlu olacağız.’

 

Weed'in Balkan’ı avlama planı gittikçe daha da çok bilinmeye başlamıştı.

 

“Sen Freya’nın kıdemli bir rahibisin ya… Ben de gelebilir miyim?”

 

“Nuna, bu benim yapabileceğim bir seçim değil.”

 

“Yani sabah altıda, büyük ağacın yanındaki üzüm bağlarında…”

 

“Sadece git o zaman.”

 

Mapan, yakın olduğu kullanıcı rahiplerle iletişime geçmişti.

 

>Hyung, Weed-nim Balkan’ı avlayacak…

 

>O zaman koşulsuz şartsız gitmek istiyorum ben. Morata'nın Weed’i, Savaş Tanrısı’dır. Bu şansı nasıl kaçırabilirim?

 

>Gitmeye karar verirsen sabaha üzüm bağlarında ol. Yola çıkacağımız zaman saat 6.

 

>Bir saat önceden bekleyeceğim.

 

Mapan’ın çağırdığı rahipler bunu eşsiz bir fırsat olarak görüyorlardı ve Mapan da sadece en iyileri seçiyordu.

 

>Weed-nim'in Balkan’ı avlayacağını biliyor muydun?

 

>Gerçekten mi?

 

>Rahip ve şövalye toplamaya çalışıyoruz.

 

>Benim işim Paladinlik. Tehlikeli olsa bile… Gelebilir miyim?

 

>Evet. Benimle gel.

 

Paladinler de etrafa yaymaya başlamışlardı haberi.

 

>Weed-nim, Ölümsüzler ile Balkan’ı avlayacak.

 

>Hazır olacağım.

 

Mapan yalnızca tanıdığı kişileri çağırmıştı. Ancak bir saatten kısa bir süre içinde 200'den fazla kişi öğrenmişti ne olup bittiğini. Haberler, Morata'da hüküm süren en büyük ikinci grup olan Grass Porridge Tarikatı’na da yayılmıştı. Şu anda tarikatta 800 binin üzerinde kullanıcı vardı.

 

Çoğunluğu yeni başlayan oyuncular olsa da kuzeyde avlanan ve maceraya atılan üst düzey kullanıcılar da vardı.

 

“Weed avlanacak. Ve rahipler ile şövalyeler topluyor.”

 

“Belki de bizim beceri düzeyimizdeki insanlar da yardımcı olabilir?”

 

Ertesi gün Morata'daki üzüm bağlarının önünde, Pale’ın ekibi ve Geomchiler ile birlikte 330 rahip ve 223 şövalyeden oluşan büyük bir kalabalık vardı. Weed’in nüfuzu geniş olduğu için Balkan’ın avı meselesi hızla yayılmıştı.

 

“Mapan-nim… Bu kadar insanla ne yapacağız?”

 

“Bilmiyorum. Sadece 14’ünü ben çağırmıştım…”

 

Morata’nın kıdemli rahipleri ve şövalyeleri Balkan’ı avlamak için toplanmışlardı. Çılgına dönmüş biçimde Weed ile ava çıkmak istiyorlardı. Pale sadece iç geçirmekle yetindi.

 

“Bütün bu insanları kovmak çok uzun sürer ve kötü görünür. Hermes Loncası gibi olmak istemeyiz.”

 

“Hadi gidelim!”

 

Geomchiler, Paladinler ve Moratalı rahipler ayrılırken sığırlara binmişlerdi. Hedefleri Ölümsüz Lejyonu’nun kalesiydi.

 

#

 

Weed etrafa bakarak kalenin etrafında dolaştı.

 

“Bir sürü onarım oluyor!”

 

Sürüyle canavarın olduğu yerde kalenin surları da yüksek ve kalındı. Ancak insanların saklanabilecekleri, taşları eksik olan yerler de yok değildi. Sayısız Ölümsüz duvarları onarmak için akın ediyordu.

 

“Elfler saldıracak...”

 

Ölümsüzler gün içerisinde daha zayıf oluyorlardı. Elfler ortaya çıkacak ve rüzgâr gibi saldıracaktı. Ölümsüz Lejyonu’nun ordusu da hazırdı ama elflerin hareketliliğine yetişemezlerdi. Eğer elfleri kovalamaya devam ederlerse de cüceler ve barbarlar pusu kurarak Ölümsüzleri yok ederlerdi!

 

Ancak Balkan’ın kara büyüsü ile yeniden canlandırılırlar ve savaşa geri dönerlerdi.

 

“Elflerle savaşmaktan nefret ediyorum.”

 

Weed, elfleri zorlu rakipler olarak görüyordu. Yüksek seviyede olmasalar bile at sırtında bir elfin peşinden koşmak çok zordu. Hayalet gibi ok atıyorlar ve daldan dala atlıyorlardı. Bu da avlanmalarını zorlaştırıyordu. Ölümsüzler elflerden daha zorlu olsalar bile en azından onlarla savaşması eğlenceliydi.

 

Elfler ve Periler doğayla son derece uyumlulardı. Bu yüzden onlara saldırmak zordu.

 

“Elflerle savaşmaya cüret etmekten daha iyi bir savaş hedefi var…”

 

Weed’e göre daha yakın ve daha iyi ganimet ile tecrübeye sahip başka bir hedef vardı.

 

“Büyücüler, korucular, şövalyeler ve paladinler idi, değil mi? Biraz intikam almanın zamanı geldi.”

 

# Hala belirsiz ama şimdi eskisinden biraz daha netleşti.

 

Jyangwa, Otem, Helen, Golujda ve diğer 30 kişi, Hermes Loncası’na katılmamaya karar verdikleri için şikâyet ediyorlardı.

 

“Bu kanyondan uzaklaşın. Avlanmak yasaktır!”

 

Büyücüler ve korucular saldırıya hazırlanırken izlemekten başka bir şey yapamıyorlardı. Sonra saldırı başlamış ve hepsi ölmüştü. Hermes Loncası’na katılmak istemiyorlardı ve acıyı kendi bedenleriyle hissetmişlerdi.

 

Ruh çağıranları işe almaya çalışmışlardı ama bu onlar için pek ideal bir durum değildi.

 

Hermes Loncası tarafından öldürülen toplam 34 ruh çağıran vardı. Onlar gelmeden önce kanyonda savaşmıştı ruh çağıranlar ve seviyeleri ile becerilerini yükseltmişlerdi.

 

“Lanet olsun! Piçler!”

 

Otem yakınıyordu. Diğer ruh çağıranlar da aynı şekilde hissediyorlardı.

 

“Bunu bize nasıl yaparlar?”

 

Başlangıçta Ölümsüz Lejyonu için bir görev almışlardı ve bunun becerilerini artırmak için de iyi bir şans olduğunu düşünmüşlerdi. Weed kim olduğunu açıkladıktan sonra ise Hermes Loncası onları kendilerine katılmaya ikna etmeye çalışmıştı.

 

“Bize gerçek üyelermişiz gibi davranmayacakları için Hermes Loncası'na katılmanın bir anlamı yok.”

 

Loncaya katılsalar bile durum değişmeyecekti. Belli bir bölgede olsalar bile avlanmalarını engellerlerdi. Kıtanın tüm merkezi Hermes Loncası sayılabilirdi. Ruh çağıranlar korkuyorlardı. Helen artık dolmuştu ve söze girdi.

 

“Savaşırken ölmemizi yeğlerim.”

 

Hiçbir şey öldürmeyi başaramamışlardı ve ölürken eşya düşüreceklerinden dolayı da üzgünlerdi. Vadideki oyunculara baktılar.

 

“Ne diyorsun yani? Gidip onlarla savaşmak mı istiyorsun?”

 

“Savaş mı? Onlara korkudan titreyecekleri bir şey göstermek istiyorum.”

 

Ruh çağıran gücünün üstün olduğunu göstermek istiyorlar ama yapamıyorlardı. Akıllarında bir yumurtanın, bir kayanın altında nasıl ezildiğini göstermek vardı. Ama gerçekte yumurta kendileri, kaya da Hermes Loncası idi. Hermes Loncası Ölümsüzlere karşı savaşmaya hazırdı ve Ölümsüzlerin hareketlerini izlememeleri için de hiçbir sebep yoktu. Ruh çağıranların en büyük dezavantajları, Ölümsüzleri çağırmanın zaman almasıydı. Çok sayıda cesede ihtiyaçları vardı ve çok fazla avlanmaları gerekiyordu. Hermes Loncasına saldırsalar bile fark edilmezlerdi ve ölümleri de anlamsız kalırdı. Önemli bir hasara neden olmayı bırak, önemsenmezlerdi bile.

 

Marey sadece güldü.

 

“Sadece bekleyin. Her şey yoluna girecek.”

 

Marey nispeten ünlü olduğu için umutla sordu ruh çağıranlar.

 

“Aklında bir şey mi var?”

 

“İyi haberler beklemeye devam edeceğim.”

 

Birçok oyuncu bir dizi farklı durumla karşı karşıya kalmıştı. Ama aldatma konusunda kimse Weed’in eline su dökemezdi. Eşsiz bir hoşgörüsüzlükte bir zihni vardı!

 

Uzlaşma, bağışlama ya da hoşgörü gibi şeyleri ilkokuldan öğrenmediği belliydi. Ne kadar beklemesi gerektiğine bakmaksızın yaşadıklarını asla unutmayan ve gördüğü saldırganlığı her zaman birkaç katıyla geri veren biriydi o.

 

...

 

Üff… Son cümle tüylerimi diken diken etti ya. Bölümün geneline felaket yükseldim, hemen bir sonraki bölüme geçmek istiyorum. Okumaya devam dostlar!

 

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44265 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr