“Evet, sadece bir kere yaşarsın. Manipülatif ve cimri olduğum için kınanacak olmak önemli bir şey değil!”
Weed kararını vermişti. Seo Yoon ile birlikte kaçacaktı.
Tam o sırada Serabourg Hisarı’nda bir çiçekçi dükkânı olan Selina gelmişti yanına.
“Yalvarırım, lütfen bizi kurtar!”
“Benim öyle bir gücüm yok…”
“Bizi kurtarabilecek olan sensin. Çiçeklerden ve ağaçlardan duydum.”
DING!
----------------------------------------
Sivillerin Tahliyesi
Selina, birçok başarınız hakkındaki gerçekleri bitkilerden öğrendi. Zor bir görev olsa da sakinleri Embinyu Kilisesi’nden koruyabilecek tek kişi sizsiniz. Serabourg Hisarı’ndaki sivilleri bu tehlikeli durumdan kurtarabilecek tek kişi en çok macerayı yaşayan kişidir.
Zorluk: A
Ödül: Selina’nın çiçeklerden yaptığı bir bileklik.
Görev Kısıtlamaları: Bir sivil her öldüğünde şöhret azalır.
Görevi reddederseniz kötü şöhret yayılır.
Bundan sonra Rosenheim Krallığı’ndan görev yapmanız mümkün olmayacak.
Sadece görevi kabul ederek bile itibarınız artacaktır.
----------------------------------------
Günün her saati yeni görevler geliyordu. Weed’in şöhreti ve görev başarıları öyle bir seviyedeydi ki sadece insanlar değil, çiçekler ve ağaçlar da görev isteklerini ulaştırıyordu!
“Ee… Bu yol bir hayli zorlukla dolu.”
Weed, gözlerinin ucuyla Selina’nın taktığı çiçek bilekliğine baktı. Selina’nın çiçek bilekliği aynen anlatıldığı gibiydi, çiçeklerden yapılmış bir bileklikti. Bu çiçekler oyun oynayan çocuklar tarafından takılmış gibi görünüyorlardı ama Weed dikkatle gözlemlemişti ki pek sıradan bir eşya da değildi.
Bu değerli çiçeklerin yalnızca yüce elflerin ormanında bulunduğu iddia ediliyordu. Çiçekler, koparıldıktan sonra solmadıkları veya ölmedikleri için özel bir güce sahiplerdi ve şu anda bile Selina’nın kolunda yaşıyorlardı hala.
‘Bu tür eşyaların yüce elfler tarafından giyildiğine dair hikâyeler duymuştum.’
Bir yüce elf köyünü ziyaret eden bir maceracı, dükkânlarda gördüğünü bildirmişti Weed’e. Fiyatın astronomik bir fiyat olduğu da söylenmişti ancak içlerine bol miktarda Elementsel ve Doğa Gücü yerleştirilmişti. Selina’nın çiçekli bilekliğini Baharan’ın taktığı bilekliğin üzerine takabilseydi artık başka bir bileklik istemezdi Weed.
Weed düşüncesini değiştirmişti bir anda.
“Gücüm kalmasa da insanları kurtarmak için elimden gelenin en iyisini yapmayı planlıyordum. Bunu yapmanın elimde olup olmadığını bilmesem de yine de her şeyimi vereceğim!”
----------------------------------------
Görevi kabul ettiniz.
----------------------------------------
----------------------------------------
Rosenheim Krallığı halkı arasındaki itibarınız ‘Kurtarıcı’ olarak revize edildi.
----------------------------------------
Görev beklenmedik olsa da Weed’in Embinyu Kilisesi ile yüzleşirken yanında götürebileceği sivillerin sayısı çok fazla değildi. Kaç kişiyi surların ötesinde güvenli bir yere götürebilirdi ki?
Serabourg Hisarı’ndaki meydanda iradelerini kaybetmiş halde öylece oturan on binlerce acemi vardı. Düşük seviyeleri ile birlikte bu büyük savaş karşısında çaresizlik duygusuna yenik düşüp pes etmeleri kolay olmuştu. Uzaklardaki bir elma ağacına doğru koşan tek bir geyikten bile korkup kendilerini çalıların arasına atıyordu bu acemiler!
Ancak aile üyelerinin acemi olması nedeniyle ayrılmayanlar, tahliyeye hazırlıksız yakalananlar ve kaybolup parti üyelerini aramak için ortalıkta gezinenler de vardı. Sadece NPC’ler değil, oyuncular da umutsuzca bocalıyorlardı. Ama vicdan azabı nedeniyle savaşmak için geride kalan yaklaşık 200 üst düzey oyuncu da vardı.
Surlardan duyulabilen savaş gürültülerine bakılırsa fazla zaman kalmamıştı.
Weed yeteneğini iptal etti.
“Heykel Dönüşümü’nü serbest bırak.”
Formu dönüşümden geri dönmüş ve orijinal durumuna geçmişti tekrar. Genel bir form ile insanları güvenliğe yönlendirmek pek mümkün olmayacaktı.
“Hızlı bir şekilde hazırlamam gerekecek.”
Oyma bıçağını çıkaran Weed, yakındaki süs heykeline doğru gitti. Büyük, dekoratif bir ejderha heykeliydi bu.
Sak Sak!
Weed'in yontucu bıçağı her hareket ettiğinde taşlar çınlıyordu ve terk edilmiş erkeklerin, kadınların ve çocukların göründüğü bir heykel ortaya çıkarıyordu.
*****
Her yayın istasyonu Embinyu Kilisesi ile Serabourg Hisarı’ndaki sahneyi yayınlıyordu.
“Çok şaşırtıcı. Bu gidişle Embinyu Kilisesi’nin Serabourg Hisarı’nın kontrolünü ele geçirmesi an meselesi.”
“Embinyu Kilisesi’nin nüfuzu Rosenheim Krallığı’ndan bile yayılırsa gelecekte çok büyük bir tehdit olurlar.”
“Ana Kıta’da birçok oyuncu, Embinyu Kilisesi’nin yıkım dalgasından kaçınmak için hususi olarak Haven Krallığı’na akın ediyor.”
“Başka bir Ateş Yağmuru daha dökülüyor! Surlar ve yakındaki evler yanıyor.”
Yayıncılar, Embinyu Kilisesi’nin genişlemesi konusundaki endişelerinden bahsediyorlardı. Yapılan büyüler hakkında, Embinyu Kilisesi’ni oluşturan canavarların ırkları, seviyeleri ve saldırı yöntemleri hakkında konuşuyorlardı.
Gösteri devam ederken NKS istasyonu, oyuncuların çaresizliğini ve sefaletini göstermek adına kameralarını meydana çevirmişti.
“Oyuncuların hızlı bir şekilde bir kaçış planı oluşturmaları gerekiyor. Serabourg Hisarı’nın surları bir kez düştü mü ölüm kaçınılmaz olur. Bu, yeni başlayanlar için gerçekten zalimce bir durum.”
“Meydanda toplanmış bu insanlar için ölüm kaçınılmaz, hiçbir umut yok.”
Yayıncı konuşuyordu ama şu andaki sahne birkaç dakika önce zayıf düşen insanların göründüğü sahne ile aynı değildi. On binlerce insan şimdi ayakta durmuş bir şeye bakıyordu.
“Bu da ne?”
“Bir şey şekilleniyor gibi görünüyor. Biri bir oymacılık becerisi kullanıyor.”
Bir adam heykel yapıyordu. Dekoratif ejderha heykeli başka bir şeye dönüşüyordu. Oymacılık bıçağı daha önce hiç görülmemiş şaşırtıcı bir incelik ve cüretkârlıkla kullanılıyordu.
*****
“Bu bir oymacı!”
“Belki… Ama hayır, olamaz.”
“O olmasına imkân yok. Ama burası onun başlangıç noktası...”
Oyuncuların umdukları kişi, Savaş Tanrısı Weed idi.
Weed heykel yapmaya başladığında yakınlardaki birkaç kişi merakla seyretmeye başlamıştı sadece. Ama sonrasında heykel gelişip ilerledikçe herkes yaklaşmakta olan felaketi unutmuş ve izlemeye dalmıştı.
Sak! Sak!
Weed’in yaptığı heykel güzel olmaktan çok uzak bir heykeldi. Weed’in sadece nefes kesen heykeller yaptığı biliniyordu ama yine de insanlar bu heykeltıraşın Weed olabileceğine dair ümitlerini kesmişlerdi.
“Sıradan bir şey işe yaramaz. Savaşı tamamen ortadan kaldırmalıyım. Sağlam ve dayanıklı bir şey olmalı. Sonuna kadar dayanabilecek canlılığa ve sağlığa sahip bir şey.”
Birkaç seçenek arasında kararsız kalıp ıstırap çektikten sonra seçtiği heykelin formu bir trol olmuştu. Bir buz trolü… Bir orka kıyasla daha uzun kolları ve iyi gelişmiş kasları vardı ve iki kat daha büyüktü. Ama aynı zamanda büyük de bir göbeği vardı.
“Sonuçta güç göbekten gelir!”
Ayrıca elleri kolları da bir kutup ayısının elleri kolları kadar kalın ve sağlamdı.
Bir heykel belirli bir ırkı ifade ediyorken görünüşü ve figürü daha da belirgin hale getirilebilirdi. Erkek ork savaşçı figürlerini yaparken geliştirdiği kullanılmayan oyma becerisini şu andaki trol heykelini yaparken tekrardan hatırlıyordu.
“Bu olmaz. Yüzü bir keçinin yüzü gibi fazla sakin. Böyle bir yüzün savaş alanında korku saçmasına imkân yok.”
Weed, Buz Trolü’nün görünüşünü gerçekten beğenmiyordu. Göz kapakları çok çöküktü ve elmacık kemikleri de fazla çıkık görünüyordu. Timsahı andıran eşit büyüklükte dişleri ve koca bir kafası vardı. Kafanın büyüklüğünden dolayı da alında ve çenede en az 6 bıçak izi vardı.
“Aaa!”
“Ühü ühü…”
Serabourg Hisarı sakinlerinden olan kadınlar ve çocuklar heykeli görünce ağlamaya başlamışlardı. Weed’in heykel yapma becerisi sayesinde trol bir hayli canlı ve hareketli görünüyordu.
“Bunun aceleye getirilmiş bir iş olması gerçekten utanç verici.”
Eğer Weed bu heykeli hayal ettiği gibi yapabilseydi alın daha engebeli olurdu, çene iki yarıdan daha fazla çıkıntılı ve belirgin olurdu ve kulaklar da bu kadar normal görünmezdi.
“Dil üç şeride ayrılıp tekrar tekrar içeri ve dışarı fırlasaydı daha iyi olurdu.”
Heykel zaten en tehditkâr izlenimi vermek için tüm Buz Trolü ırkından seçilen en iyi özelliklerin toplamıydı. Ancak Weed yine de daha yüksek bir sanatsal ustalık durumu için çabalıyordu.
----------------------------------------
Lütfen heykeliniz için bir isim belirleyin”
----------------------------------------
“Savaşa Aç Buz Trolü.”
Weed, acı sona kadar savaşmak zorunda kalabileceği için böyle bir isim seçmişti.
----------------------------------------
‘Savaşa Aç Buz Trolü’ doğru mu?
----------------------------------------
“Evet. Hadi ben ölene kadar savaşalım.”
----------------------------------------
Heykel ‘Savaşa Aç Buz Trolü’ tamamlandı!
Başka bir oymacının eserinin yapısını bozarak yaratılan yeniden yorumlanmış bir eser.
Ejderha bir Buz Trolü’ne dönüştürüldü.
Daha önce tamamlanan iş de o kadar standart altı değildi. Ancak ustalık durumuna yükselen bir oymacı bu heykele el koydu.
Yine de olduğu gibi bırakmak daha iyi olabilirdi.
Sanatsal Değer: 3
Özel Seçenek: “Savaşa Aç Buz Trolü’nü” gören herkesin bir gün boyunca sağlık ve manası %8 daha hızlı yenilenir.
Herhangi bir yaralanmanın iyileşmesi %7 daha hızlı olacaktır.
Zekâ ve Bilgelik 25 azalır.
Cazibe kayboldu.
Güç 41 arttı.
Çeviklik 5 arttı.
----------------------------------------
----------------------------------------
Oymacılık ustalığı becerisi arttı.
----------------------------------------
----------------------------------------
Bir canavar heykeli tamamlandığı için şöhret 16 arttı.
----------------------------------------
----------------------------------------
Orijinal heykel küstahça imha edildiği için şöhret 143 azaldı.
----------------------------------------
----------------------------------------
İtibar ve Sanat statüleri 1 azaldı.
----------------------------------------
Weed insanların onun hakkındaki eleştirilerini sorun etmezdi.
“Sanatla ilgili en önemli şey kendini tatmin etmektir.”
Meydanda toplanan ve canlı yayın ekranları karşısına geçen çok sayıda kişi heykelin yapımını izlemişti.
Surlardan gelen kargaşa ve kaos gürültüleri tarif edilemez seviyedeydi. Her grup kendisini kaçmaya hazırlıyordu. Arka planda bu çılgınca faaliyetler dönüyorken Weed kendini büyük bir kumaşa saklamış ve yeteneğini harekete geçirmişti.
“Heykel Dönüşümü!”
----------------------------------------
Heykel Dönüşümü etkinleştirildi.
Heykele duyulan sonsuz sevgi, oymacıyla heykel arasındaki köprüyü kurdu!
----------------------------------------
Weed’in vücudu büyümüş, göbeği dışarı çıkmıştı. Cildi tamamen beyazlamıştı. Bu beyaz rengi, soylu ya da temiz bir his vermek yerine yüzündeki sert ifadesinden dolayı onu daha da tehlikeli gösteriyordu.
----------------------------------------
Değişen şeklinizle ekipmanınızın boyutu uyumsuz olduğunda dolayı kuşandığınız silahların ve eşyaların çoğu kullanılamaz.
Artık ara seviye çelik zırhı giyebilirsiniz.
Lütfen ırkınıza veya görünümünüze göre gerekli ekipmanı edinin.
----------------------------------------
----------------------------------------
Heykel Dönüşümü’nün etkisinden dolayı gücünüz ve sağlığınız büyük ölçüde arttı. Irk özelliği nedeniyle sağlık yenilemeniz daha hızlı hale geldi. Zekâ ve Bilgelik az bir seviyeye kadar düşürüldü. Savaşla ilgili becerilerin başarısızlık oranı büyük ölçüde artırıldı.
Zekâ, Bilgelik, Sanat, İnanç, Cazibe, İtibar hepsi büyük ölçüde azaldı.
Heykel Dönüşümü serbest bırakılana kadar geçerlidir.
Buz Trolünden yayılan soğuk etkileri güçlendiren Doğaya Yakınlık devreye girdi. + %239
----------------------------------------
Weed fiziksel durumundaki değişiklikten hoşlanmıştı.
“Bu taşan güçle yapılacak tek şey savaşmak. Durum Penceresi!”
Karakter İsmi |
Weed |
Eğilim |
Canavar |
Level |
406 |
Irk |
Buz Trolü |
Sağlık |
376,271 |
Mana |
1,650 |
Güç |
1,428 |
Çeviklik |
1,395 |
Can |
1,684 |
Bilgelik |
15 |
Zekâ |
11 |
Mücadele Ruhu |
719 |
Dayanıklılık |
662 |
Azim |
959 |
Sanat |
70 |
Karizma |
462 |
Liderlik |
751 |
Şans |
3 |
İnanç |
5 |
Cazibe |
8 |
Dirençlilik |
881 |
İtibar |
6 |
Konsantrasyon |
152 |
Cesaret |
170 |
*Buz Trolü ırkı özellikleri aktiftir. Sağlık ve Can daha hızlı yenilenir. Vücuttan soğuk yayılır. Bu değişimle birlikte beceri ustalığı başlangıç seviyesi 8 olacak şekilde ayarlandı. |
Çok tek tarafa yatkın istatistiklerdi bunlar! Seviye yükseldikçe istatistikler de orantılı olarak artıyordu ve çaba ile daha da arttırılabilirlerdi. Weed sorgulama yoluyla savaşma özelliklerini ve oymacı özelliklerini oldukça yükseğe çıkarmayı başarmıştı. Ancak bunların hepsi güç, çeviklik, canlılık, dayanıklılık ve azim özelliklerine dönüşmüştü.
“Bu iyi.”
Weed’in sesi değişmiş, kalınlaşmıştı ama yine de yüksek sesle yankılanmaya devam ediyordu.
Üstündeki örtü kalktığında insanlar Buz Trolü heykellerinin sayısının ikiye çıktığını görerek şok olmuşlardı. Yeni Buz Trolü’nün derisi kar beyazı rengindeydi ve hatta hareket etmeye bile başlamıştı. Bu, dünyanın geri kalanına Heykel Dönüşümü’nün sırrı hakkında büyük bir ifşa oluyordu ama önemli değildi çünkü diğerleri bu beceriyi öğrenene kadar kullanamazlardı.
Weed, mana harcamasının fazlalığından ve tekniğin başarısız olma olasılığından dolayı Aslan Kükremesi’ni kullanmak yerine yüksek sesle haykırmıştı.
“Ben Weed’im!”
“Uwaaaaaaaaaaaaa!”
*****
Serabourg Hisarı ile ilgili haberleri duyan Surka, grubundaki diğer üyelerle birlikte bir hayli endişelenmişti.
“Ya Weed-nim’e kötü bir şey olursa? Üstelik Weed-nim’in şimdiden birçok düşmanı var.”
Kraliyet Yolu’ndaki düzgün oyuncuların sırtlarından bıçaklanmaları veya zindanlarda pusuya düşürülmeleri çok yaygın bir olaydı. Ve bir de söz konusu oyuncu, Hermes Loncası’nın hedefinde olan ve herkesin önünde Embinyu Kilisesi ile çevrili bir kalede mahsur kalan bir oyuncuydu! Bundan daha korkunç bir şey olabilir miydi?
Pale hafifçe sırtını sıvazladı onun.
“Weed-nim’in kalibresinde biri her yerden kaçabilir, bu yüzden fazla endişelenme. Biri onu öldürmek istese bile ölmez o.”
“Evet haklısın. Yabani otları ne kadar çekip çıkarsan bile onlar yine de büyümenin bir yolunu bulurlar.”
“Evet, tamamen haklısın.”
Weed gerçekten de böyle biriydi. Cehennemin alevli kuyularında bir kaplıca yaparak para kazanmaya çalışacak bir insandı o!
Ekip şu anda Morata’nın meyhanesinde takılıyordu ve durumla ilgili yayını izliyordu. Embinyu Kilisesi’nin işgal gücü muazzam seviyede olsa da herhangi bir vicdansız yöntemi bile kullanmaktan çekinmeyen Weed’in kolayca kaçabileceğinden emindiler.
Ancak manzara heykel yapan birine dönünce meyhanedekiler bembeyaz olmuşlardı.
“Bu Weed-nim olabilir mi acaba..?”
“Belki de?”
Bir insan, etrafındaki acemilerin önünde heykel yapıyordu!
“Weed-nim’in bu kadar kendisine ters bir şey yapacağını düşünemiyorum.”
Bu Weed, acemileri kendi çıkarına kullanmanın ne kadar zor olduğunu söyleyen Weed ile aynı Weed idi. Bunu söylediğini canlı bir şekilde hatırlıyorlardı. Oysa şimdi o acemiler için arkada kalmıştı Weed.
Ekranda Weed’in bir Buz Trolü’ne dönüştüğünü ve bağırdığını görmüşlerdi.
“Ben Weed’im!”
O sırada yayında, Serabourg meydanında toplanmış acemilerin ve oyuncuların sağır edici tezahüratları gösteriliyordu.
“Haa!”
“Bu Weed-nim! Weed-nim, Rosenheim Krallığı’nda!”
“Savaş Tanrısı Weed!”
Morata sokakları bir kargaşa içindeydi.
“Weed-nim ne zamandan beri Serabourg Hisarı’nda?”
“Tıpkı beklenildiği gibi! Zayıfları geride bırakıp kendi başına kaçmasına imkân yoktu. Biliyordum.”
“Sence Embinyu Kilisesi’nin saldıracağını biliyordu da onun için mi gitti? Oradaki insanları kurtarmak için yani?”
“Evet, olabilir.”
“Weed’e boşuna saygı duymuyoruz.”
Morata’daki oyuncular bir kez daha Weed hakkında yanlış fikirlere sahip olmuşlardı.
Pale, Zephyr ve hatta Mapan bile belirsiz düşüncelere sahip olmaya başlamışlardı.
‘Gerçekten böyle mi?’
‘Şimdiye kadar Weed-nim’in gerçek karakterini tanıdığımı sanmıyorum. O gerçekten yumuşak kalpli ve çok kibar bir insan.’
‘Onun benden daha açgözlü olduğunu sanıyordum. Oysa artık bu Buz Trolü kimliğinin sadece insanlara değer vermek ve insanları kurtarmak amacıyla giydiği bir kılık olduğunu biliyorum.’
Weed’in en yakın arkadaşlarının; onunla düzenli olarak görüşen ve onun hakkında her şeyi bildiklerini düşünen insanların bile inançlarının nasıl sarsıldığına bakılırsa, Morata oyuncularının durumları hakkında konuşmaya gerek yoktu.
Morata’nın bütün gelişimi Weed tarafından başlatılmıştı ve şu anda oyuncular için şaşırtıcı sayıda politika yürürlükteydi. Bir oymacı olmasına rağmen sanat ve kültür alanında uzmanlaşmış hiç kimse onun yaptığı planlamaları yapamazdı!
‘Weed-nim’in büyük bir kalbi var, kesinlikle halledebilir bu işi.’
‘Hiçbir şeyi boşa harcamadı ve Morata’yı sıfırdan geliştirmek için kendi servetini kullandı. Diğer lordlar sadece vergilerle ilgileniyordu.’
Morata’da sergilediği çeşitli başarıları görenler, Weed’e hayran olmaktan başka bir şey yapamazlardı.
“Nasıl olur da bu kadar düzgün bir insan var olabilir bu dünyada…”
“Weed-nim gibi insanlar olduğu için Versay Kıtası karanlığa gömülmüyor.”
“Ot Lapası! Ot Lapası!”
*****
Weed 300. seviyenin üzerindeki oyuncuları meydana toplamıştı. Mevcut güçleriyle Embinyu Kilisesi’ne karşı savaşmak intihar olurdu, bu yüzden kaçmanın bir yolunu bulmaları gerekiyordu.
“Güneyden geçmeye ne dersin? Birçok insan orada toplandı, eğer kuşatmalarını kırarsak iyi olabilir diye düşünüyorum.”
“Batı tarafında daha az Embinyu Kilisesi kuvveti var. Şeytanlardan kaçmayı başardık mı temize çıkmışız demektir.”
Bunlar kaçma yükünü en başta yüklenemeyen üst düzey oyunculardı. Ama hayatta kalma umudunu biraz olsun görünce kaçmak için ciddi bir şekilde fikir yürütmeye başlamışlardı.
Weed onların fikirlerine anlayışla yaklaşıyordu.
“Güney ya da batı, ikisi de tehlikeli. Diğer kaçış gruplarının bizi de yanlarına almaları için çok fazlayız ve çok yükümüz var.”
“Ya onların temizledikleri yolu takip edersek?”
“O zaman peşlerinden gelen canavarlar bizi hedef alırlar. Çok fazlayız, bu yüzden hareketlerimiz çok yavaş olacaktır. Ve herkesi de canavarlardan korumak çok zor olur.”
Oyuncu sayısı yüksek olsa da oyuncuları koruyacak ve canavarlarla savaşacak kadar yetenekli olan çok fazla oyuncu yoktu. Eğer şeytanlar üstlerine yığılırsa felaket kayıplar yaşarlardı. Söz konusu can sayısı çok fazlayken kimse nereye gidileceği sorusuna kolayca cevap veremezdi. Herkes Weed’i bekliyordu. Hepsi burada ölebilecek olsa da Weed’in onları kurtarmaya çalıştığı gerçeği kalplerini rahatlatmaya yetiyordu.
O anda Seo Yoon, Weed’e bir fısıltı gönderdi.
- Sizi kalenin dışına çıkarabilecek gizli bir geçit var.
- Gizli bir geçit mi?
- Kraliyet sarayındaki gizli bir geçit, evet. Ben görmedim orayı ama bunu önceden bir şövalye söylemişti bana.
Seo Yoon ona bir harita parçası verdi.
----------------------------------------
Rosenheim Sarayı’ndaki gizli kaçış yolunun haritasını aldınız.
----------------------------------------
Weed aceleyle haritayı inceledi. Rosenheim Krallığı’nda bir kriz çıkması halinde kraliyet ailesi tarafından kullanılacak bir kaçış yolu olduğunu görmüştü.
- Bu haritayı nasıl ele geçirdin?
- Katil durumumla Yıldız Sarayı’na doğru giderken saraydaki şövalyeler bana saldırdı. Onları öldürdükten sonra aldım.
- …….
Saldırgan bir şövalyeye karşılık verirken onu öldürmek pek duyulmuş bir şey değildi. Üstelik böyle bir haritayı almış olmak da aynı anda birden fazla rakip olduğunu gösteriyordu. Ancak haritanın nasıl ele geçirildiği sürecini bir kenara bırakırsak harita şu anda kesinlikle gerekli bir eşyaydı.
‘Serabourg Hisarı’nın dışına çıkan bir geçit. Altı tane kaçış yolu bile var.’
Kralın ya da kraliyet ailesinin tahliyesi için birçok kaçış yolu olduğunu hissetmişti Weed.
‘Asıl sorun, geçidin Serabourg Hisarı’ndan çok uzağa gitmemesi…’
Geçitten kaçsalar bile o mesafe Embinyu Kilisesi’nin onları bulması için yeterince kısaydı. Ama şu anda en acil şey hisardan kaçmaktı.
Weed önce umutsuz oyunculara umut vermeye karar verdi.
“Şimdi Rosenheim Sarayı’ndaki gizli geçide doğru ilerleyeceğiz ve oradan kaçacağız."
Hayatta kalma şansı ne kadar zayıf olursa olsun; eğer sözlerinin bir ağırlığı olursa insanlar onu takip ederdi. Bundan emindi.
Haber birer birer kalabalığa yayıldı.
“Weed-nim hepimizi kurtaracağını söyledi!”
“Neden bahsediyorsun sen?”
“Kraliyet sarayının gizli geçidinden kaçıyormuşuz.”
“Başından beri ona güvenmiştim, anladın mı? Sadece biliyordum işte, Weed-nim bizi kurtarır.”
“Ah, Weed-nim buradayken neden endişeleniyorsunuz? O sadece Weed-nim değil. O Savaş Tanrısı!”
Kalabalığın Weed’e karşı bitmez bir inancı vardı. Genellikle on binlerce insanın hayatının tehlikede olduğu böylesine önemli kararlar alınırken çok hararetli tartışmalar yaşanır ve herkesin birbiriyle çelişen fikirleri olurdu. Ama şimdi bir bütün olarak herkes Weed’i takip etmeye karar vermişti. Serabourg Hisarı’nın NPC’leri de Selina’nın görevi nedeniyle aynı şeyi yapıyordu.
“O halde hadi yola devam edelim.”
Weed, Seo Yoon ve diğer güçlü oyuncular önden koşarak saraya giden yolu açtılar.
“Gidiyoruz.”
"Hadi!”
Oyuncular birer birer meydanda toplanıp saraya doğru koşuyorlardı. Durumun bir isyan gibi göründüğünü söylemek abartı olmazdı.
“Hyung, nereye gidiyoruz?”
“Weed-nim bizi kurtarıyor. Sadece onu takip etmemiz gerekiyor.”
Meydandaki oyuncular tek tek koşuyorlar ve Serabourg Hisarı sakinleri de onları takip ediyordu.
Sarayın girişinde hâlâ muhafızlar bulunuyordu. Ancak onlar Embinyu Kilisesi’ni püskürtmenin stresiyle uğraşmakla meşguldüler. Sarayın içini koruyan şövalyeler ise hiçbir yerde görünmüyorlardı ancak muhtemelen krala veya kraliyet ailesine güvenli bir yere kadar eşlik etmek için ayrılmışlardı.
“Bakın, önce onlar kaçmış!”
Weed ilerlerken haritayı da önüne açmıştı. Son zamanlarda avlanmak için Yıldız Sarayı’na uğradığı için sarayda yolunu bulması zor olmuyordu.
“Birçok kaçış yolu var, en yakınına doğru gidelim…”
Soyluların kaldığı herhangi bir sarayda, her zaman gizli bir geçit olurdu.
“Şimdi üçüncü prensin sarayına doğru ilerleyeceğiz.”
“Anladım. Gidip bir kontrol edeceğim orayı.”
Weed planını açıkladıkça geride kalan üst düzey oyuncular ve diğer gruplara katılamayan ortalama oyuncular, gidecekleri yerleri keşfe çıkmak ve kontrol etmek için gönüllü oluyorlardı.
Bu keşfe çıkanlar tarafından sarayda kimsenin, hatta bir tane değerli taşın bile kalmadığını öğrenmişlerdi.
“Hadi gidelim!”
Üçüncü prensin sarayı diğer saraylardan oldukça küçük olsa da içinde birkaç sanat eseri bulunan bakımlı bir bahçesi vardı. Oyuncuları yönetirken bile Weed sanat eserlerini kontrol etmiş, pahalı olanları kendisine almıştı.
“Buradan girebiliriz.”
Prensin yatak odasındaki gizli geçit girişi, gardıropta bulunuyordu. Macera sınıfından olan oyuncular orayı keşfe çıkmışlar ve geçidin girişini açmışlardı.
“Acele edelim.”
----------------------------------------
Zindan, Sarayın Yeraltı Geçidi’ne girdiniz.
Ayrıcalıklar: Şöhret 315 arttı.
Bir hafta boyunca iki kat deneyim ve eşya düşme oranı.
İlk kez avlanan canavarlar, düşürebilecekleri en iyi eşyayı düşürür.
----------------------------------------
“Bu bir zindan. Lütfen biraz bekleyin, kontrol edeceğim.
Maceracı Nadal öne çıkarak etrafa bakındı.
“Zindanı tanımla!”
----------------------------------------
Zindan, Sarayın Yeraltı Geçidi
Rosenheim Krallığı’nın kraliyet ailesi için kriz zamanlarında kullanılmak üzere yapılmış bir yeraltı geçidi. Krallık uzun süredir herhangi bir karışıklık yaşamadığından dolayı kraliyet ailesi, geçidi şüpheli faaliyetler için kullanıyor. Geniş yeraltı geçidi, bilinmeyen bir süre boyunca canavarlar tarafından işgal edildi ve acil durum erzaklarını tükettikleri için hızla çoğaldılar.
Zorluk: Çok yüksek.
Zindan Boyutu: Devasa.
----------------------------------------
Bu beceri, okumalar ve konuşmalar yapmak aracılığıyla özel alanlar hakkında belirli bir miktar bilgi edindikten sonra kullanılabilecek bir tanımlama becerisiydi! Maceracılar, gerçekleri ve bilgileri çok kolaylıkla bulabiliyorlardı.
“Aman tanrım, burada canavarlar var. Zorluğa bakılırsa buradaki canavarlar orta seviye 300 civarlarında olmalılar.”
Maceracı endişeyle konuşuyordu.
Bu bilgilerin pek bir önemi yoktu çünkü Weed’in müttefikleri durumu ona zaten bildirmişti. Zindana girdiği anda önünde ateş böcekleri gibi parlayan bir grup peri belirmişti.
- Bizi kraliçe gönderdi.
- Bu yol tehlikeli. Bu yol da tehlikeli.
- Tehlikelere rağmen Weed-nim yolu kolayca temizleyebilecektir. Yaa, Buz Trolü harika. Çok sevimli.
- Sanırım bu taraftan gidebilirsiniz… Yoksa bu taraftan mıydı?
Periler etrafta uçuşarak Weed’i sohbete tutuyorlardı. Perileri yalnızca asil bir kişi görebilirdi ve isterlerse periler görünüşlerini Ruh Şamanlarından bile saklayabilirlerdi. Weed’in ahlaki durumu ileri geri gidiyor olsa da şu anda iyi tarafta olduğu için şanslıydı. Ayrıca Peri Kraliçesi’nden kabul ettiği görev nedeniyle periler onun karşısına çıkmışlar ve yardım teklif etmişlerdi.
...
Herkese merhaba. Çok uzun bir zamandır bölüm gelmiyordu. Zaten benim dışımda sitemiz de bazı talihsizlikler yaşadı ve son yaşanan gelişmeleri hepiniz biliyorsunuz. Sanırım ayrılık vakti geldi dostlar. Lodos olarak sizin huzurunuzda bir seri bitirdim, sonra da Clumsy-nim’den bu seriyi devraldım. Umarım güzel bir iş çıkarmışımdır ve size hayatın stresini unutmanızı sağlayacak bölümler okutmuşumdur. Tek temennim bu.
Şimdi ise bundan sonrasında ne olacağına gelelim. Artık bu işten para kazanamayacağız gibi duruyor. Haliyle bir çevirmen olarak ben de para kazanamayacağım. Her ne kadar buradaki ortamı seviyor olsam da dostlar; hayat şartları bana gelir getirmeyecek bir işe bu kadar zaman harcamamı engelliyor. Bunun için anlayış göstermenizi bekliyorum, kusuruma bakmayın. Belki arada bir eski günlerin hatırına bölüm çevirip yüklerim. Ama zaten az çok anlamışsınızdır; çok dengeli bir kişisel hayatım yok ve verdiğim sözleri tutamadığım oluyor. Siz yine epik noveli elinizin altında tutup bir iki ayda bir girip bakın, belki bölüm atmış olurum.
Hepinizi seviyorum, kendinize çok iyi bakın. Teşekkürler. Bu seriyi devraldığımdan beri yorumlar kısmında desteklerini ve ilgilerini hiç esirgemeyen sercan çimen’e ve weeder’a ayrıca teşekkür ederim. Allah’a emanet olun, esen kalın.
Lodos
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..