Lms 26.9 : İlk Şehrin Keşfi

avatar
1000 3

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 26.9 : İlk Şehrin Keşfi


Çevirmen : Clumsy-nim



Weed, dört ırkın huzur içerisinde bir arada yaşadığı Ratzeburg Şehrini bulmak için Borghese Nice’a gelmişti.

 

Yurin o bölgeyi ve kelebek bahçesini çoktan görmüş olduğu için Weed’i Resme Işınlanma ile kolayca gönderebilmişti.

 

"Burası bayağı kalabalıkmış."

 

Diyen Weed, platoda sağa sola bakınarak dolaşıyordu.

 

Maceracılar ve turistlerin etrafında kuş sürüleri uçuşuyordu.

 

O sırada Weed’in gözü uçsuz bucaksız Tynus Nehrine oltasını salladığı gibi bir balık yakalayan bir balıkçıya takıldı.

 

"Vuaaa, koca bir balık daha!"

 

"Oppa, şimdiye dek kaç balık tuttun?"

 

“20 civarı."

 

Balıkçılardan oluşan kalabalık deli gibi büyüdüğüne göre nehirde balık bol olmalıydı!

 

Verimli Ilste Ovaları, yetiştirilen çeşit çeşit tahılla Aidern Krallığının besin kaynağıydı.

 

Aidern Krallığında ekonomi ve sanayi gelişmeye başlayınca Borghese Nice Şehrine bir kale inşa edilmişti.

 

Ama son 200 yılda alınan göçler sonucunda daha büyük bir kaleye geçilmiş, eskisi de gezginlerin konaklayacağı bir mekana dönüştürülmüştü.

 

"Ratzeburg buralarda olabilir."

 

Weed nehir boyunca yürüyordu ve nehir yakınlarındaki bir şehre gerçekleştirilen canavar istilasına dair hatıraları buradaki manzarayla pek çok benzerlik taşıyordu.

 

"Hatırladığım kadarıyla burası gerçekten de doğru yer olabilir."

 

Ama videoya kıyasla bu bölge kumla kaplıydı!

 

Weed, ilk önce oltasını çıkarmakta karar kıldı.

 

"Bu balıkçılık yeteneğimi arttırmak için iyi bir fırsat."

 

Heykel yapmaya kalkarsa insanların dikkatini çeker ve Hermes Loncasına davetiye çıkarırdı.

 

Dolayısıyla vakit balıkçılık vaktiydi.

 

"Ahjussi, burası balıkçılık için iyi bir nokta değil."

 

Kadın bir oyuncu Weed’i kibarca uyarsa da Weed onu duymazdan gelerek oltasını nehre doğru salladı.

 

"Buradaki balıklar onun gibi birine fazla büyük kaçar."

 

Gerçekten buradaki ton balıkları öylesine iriydi ki birini yakalayan kişinin oltasına iki koluyla sımsıkı sarılması gerekirdi.

 

"Bir tane yakalar yakalamaz yerim. Hmm, neyle pişirsem acaba?"

 

Tynus Nehri balıkları nispeten büyük olsa da Weed’e hafif kaçacakları kesindi.

 

Büyük bir balık yakalamanın anahtarı doğru yemi seçmekti. Tabii balık yemi yese de yakalanacağı garanti olmazdı.

 

Orta Düzey 5. Seviye Balıkçılık, Weed’e suda hareket edebilen özel yemler yapma imkanı tanıyordu.

 

O yemler de kuyruk sallayarak ve nehir akışına karşı dalgalanmalar yaratarak şaşaalı bir şekilde büyük balıkları kendilerine çekebiliyordu!

 

Ve büyük balıkları çektikleri için diğer yemlerden daha iyi sonuç veriyorlardı.

 

Tynus Nehri özenle Balıkçılık yeteneklerini arttıran insanlarla doluydu.

 

Aslında Orta Düzey 3. Seviyede olanların bile tamamen bitkin düşmeden büyük bir balık yakaladığı nadir görülürdü. Ama İleri Düzey 8. Seviye El Becerisi ve yüksek kuvveti sayesinde pek dayanıklılık harcamadan bu işi halledebilen Weed için sorun yoktu.

 

Bu sayede nehirde geçirdiği bir iki günde Balıkçılık Yeteneğini 6. seviyeye ulaştırdı.

 

----------------------------------------------

-          Balıkçılık Yeteneği Orta Düzey 6. Seviyeye ulaştı.

-          Nadir balıklar yakalama ihtimali hatırı sayılır ölçüde arttı.

-          Maksimum sağlık 1800 arttı.

-          Balık bazlı yemekler daha lezzetli hale geldi.

-          Şöhret 35 arttı.

-          Azim 4 arttı.

-          Dayanıklılık 3 arttı.

-          Sıkı Balıkçı unvanı kazandınız. Bir noktada uzun süre kaldığınızda Balıkçılık Yeteneği etkileri %4 artacak, dayanıklılık tüketimi azalacak.

----------------------------------------------

 

Tynus Nehrine geceleri daha da çok balıkçı akın ediyordu.

 

Bu nedenle Weed, toprağı gizli saklı kazmak zorunda kalıyordu.

 

“Harabe, harabe, çık hadi karşıma. Pahalı şeylerle dolusundur eminim.”

 

Ratzeburg Şehrinden geriye bir şeyler kalmış olmalıydı. Hem de özel bir şeyler!

 

Elbette ki Weed bu kazıyı yalnızca görev için değil, para için de yapıyordu. Gözleri kan çanağından farksızdı.

 

Gece karanlığında gizlenmiş toprağın derinliklerine doğru sinsi sinsi kazıyor da kazıyordu.

 

Jigolath’ta yaptığı tüm o kazılar sayesinde yeteneği gelişmişti.

 

“Hiçbir şey Madencilik ve Balıkçılıkta seviye atlamaktan daha sıkıcı olamaz.”

 

Bir iki seviye uğruna çile dolu ve sıkıcı eylemleri tekrarlayıp durmak ne saçmaydı!

 

Jigolath’ta kazıp kazıp cevher blokları taşırken şimdi yalnızca floresan ışığıyla kazı yapıyordu.

 

Çalı ve kumların arasını kazdıkça nehir suları sızıyordu.

 

Hiç değilse Ratzeburg balıkçılık için iyi bir yer çıkmıştı da Tynus Nehrindeki diğer kişilerle rekabet etmesi gerekmiyordu.

 

Oltasını suların döküldüğü noktaya doğru yerleştirip kazmaya devam edebiliyordu.

 

Yani hem madencilik hem de balıkçılığını geliştirmek için harika bir fırsattı!

 

“Bir Oymacı olarak çok yönlü olmak zorundayım.”

 

Derken akşamüstü, hiç beklemediği anda şans eseri oltasına bir şeylerin takıldığını hissetti.

 

“Bu...bir… balık mı?”

 

Kaskatı hissettirmiyor ama canlı bir şeymiş gibi de gelmiyordu.

 

Yerinde başka bir tecrübeli balıkçı olsaydı çoktan yanlışlıkla misinayı kesmiş olabilirdi ama Weed dikkat kesilerek tam 10 dakika boyunca oltayı sardı.

 

El becerisi yeteneği ve pazarda satılanlardan daha iyi el yapımı oltası sayesinde bu iş onun için imkânsız değildi.

 

*Ttiring!*

 

----------------------------------------------

- Tynus Nehri boyunca sürüklenen bir tarihi eser, bir çekiç.

- Şans 1 arttı.

- Balıkçılık yeteneği gelişti.

----------------------------------------------

 

“Yalnızca taştan bir çekiç ama belli bir yeteneği arttırabildiğine göre özel bir şey olmalı. Tanımla!”

 

----------------------------------------------

Taş Kırma Çekici

- Dayanıklılık: 7/19

- Hasar: 2-9

- Taş kırmak için tasarlanmış bir çekiç. Av için de kullanılabilir.

- Kısıtlamalar: Yok

- Orklar tarafından kullanıldığında hasar %20 artar.

----------------------------------------------

 

“İnanılmaz!”

 

Weed bir Ratzeburg kalıntısı olarak düzgün bir şey bulmayı bekliyordu. Yerinde başka biri olsaydı çekiç çoktan çöpü bulmuştu ama Weed için her ganimet değerliydi.

 

“Hiç değilse satılabilecek bir ‘tarihi eser’.”

 

O günün kalanında sağlam eserler bulabilme ümidiyle balıkçılığa devam etti.

 

Doğrudan Tynus Nehrinde balık tutmaktansa Ratzeburg’ta beklenmedik şeylerle karşılaşabilirdi!

 

Ama tuttuğu şeyler genelde bakır kalkanlar, kırık ok başları, kaseler, çömlekler ve bu tarz ıvır zıvırlardan ibaretti.

 

Çoğu işe yaramasa da zaman zaman cücelerin elinden çıkma şeylere de denk geliyordu.

 

“Hadi ama, boşu boşuna kazıyor olamam.”

 

Gündüzleri göğe bakıp kahkahalar ata ata oltasını sallıyor, geceleriyse homurdana homurdana toprağı kazıyordu.

 

“Kazmaya devam edersem parayı bulacağım. Bu servet yalnızca bana ait olacak. Bir gecede zengin olacağım!”

 

Kendini mezara düşmüş, müzik kulağı olmayan biri gibi hissediyordu. Akan nehrin düzenli ve monoton sesi haricinde neredeyse çıt çıkmıyor ve bu hissiyattan kurtulmak için kendi kendine mırıldanıyordu.

 

“Demek ilk şehir ha, burada bir sürü değerli ıvır zıvır gömülü olmalı. Belki de altın ve mücevherlerle dolu bir kabir bulurum……..”

 

Bunlar bir mezar soyguncusunun düşleriydi işte!

 

Ama aslında çok daha büyük beklentileri yoktu.

 

Birkaç gündür devam eden kazılarının, kumlarla, taşlarla ve ıslak toprakla boğuşmasının sonucunda arzuladığı hazineye dair en ufak bir işaretle karşılaşmamıştı.

 

“….”

 

Yine de pes etmemiş ve lahitlerdeki hazinelere duyduğu açlık iyice kuvvetlenmişti.

 

Derken nihayet taştan bir heykel keşfetti!

 

Kol ve bacakları kopmuş olsa da bir Ork heykeli olduğu barizdi.

 

“Tanımla!”

 

Diyen Weed, [Heykel Hatıraları] yeteneğini kullandı.

 

#

 

“Bu sefer de canavarları defetmeyi başardık. Sayende başım belada değil artık.”

 

“Chwi ik! Ne demek canım, bu benim görevim. Chwik. Bendeniz Ulchwi ve gururlu bir Ork savaşçısı olarak bunu yapmam çok doğal. Chwichis.”

 

“Duyduğum kadarıyla bir çocuğun daha olmuş, doğru mu?”

 

“Evet, koca kafası aynı ben, gerçekten çok mutluyum, chwi chwi chis!”

 

“Ulchwi, yedinci çocuğunun heykelini tamamladım. Bir ara gel de dükkanımdan al.”

 

Bir heykel arayan Ork Ulchwi’nin bedeninde yaralar ve dövmeler görünüyordu.

 

Dükkan büyüklü küçüklü Ork heykelleriyle doluydu.

 

Düzenli olarak savaşa gitmeleri gereği savaş alanına adım atıp bir daha asla geri dönememek onlar için doğal bir şeydi.

 

Ailelerin unutulmaması için de heykeller büyük bir önem taşıyordu.

 

“Her zamanki gibi güzel olmuş, chwi!”

 

Ulchwi, elinde bir Ork heykeli ve önünde eğilen bir Cüce ile dükkandan ayrıldı.

 

Orklara kıyasla yavaş büyüyen insanların Ratzeburg Sokaklarında oynayışı gözler önüne seriliyordu.

 

“Selam, Ulchwi Amca!”

 

“Canavar avından mı döndün? Yeni doğan çocuğun için tebrikler.”

 

“Ulchwi, eminim o da büyüyüp senin gibi güçlü bir savaşçı olacaktır.”

 

İnsanlar ve Ork Ulchwi’nin arası bir hayli iyiydi.

 

Birkaç dakikalık sohbetten sonra herkes kendi yoluna giderken Ulchwi evine yöneldi.

 

Orklar sıklıkla savaşa gittikleri için şehrin kenar noktalarında yaşarlardı.

 

“Hoş geldin, chwi chwi chwis!”

 

Dişi bir Ork, kapıdan çıkarak Ulchwi’yi selamladı. Yüzünü görüp sesini duymak onu inanılmaz heyecanlandırmıştı. Ulchwi de onu kucaklayarak eve girdi. Ulcwhi’nin ailesi tam 13 çocukla bir Ork için bile oldukça genişti.

 

İş gören mobilyalarla dekore edilen evin sağ ve sol duvarlarına boy boy heykeller dizilmişti.

 

İnsanlar ve Elfler ekinlerle ilgilenmekle sorumlu olmaları gereği evlerini şehrin ortasına inşa ederlerdi.

 

Cüceler şehir savunması için inşaatlar yapar ve Orkların zamanı geldiğinde kullanması için silahlar imal ederdi.

 

Ve şehrin köşelerinde yaşayan Orklar da kendilerini tüm ırkları canavar istilalarına karşı korumaya adarlardı.

 

İnsan, Elf ve Cüce yoldaşlarını koruyabilmek hatırına işler zorlaşsa bile geri adım atmazlardı.

 

Ulchwi, her biri başka bir aile ferdini temsil eden heykellerle dolu bir odanın kapısını açtı.

 

Aile fertlerinden bir iki tanesi görev uğruna eve geri dönemezken odadaki heykellerin sayısı zamanla arttı.

 

Şehir Orkların koruması altında güvende kalırken İnsanlar, Cüceler ve Elfler kendilerini geliştirecek ortama sahip oldu.

 

İnsanlar yalnızca çiftçilikte iyi olmakla kalmayıp silah kullanmayı da öğrendi.

 

Çocukluklarından beri Orkların nasıl çarpıştığını izleyen İnsanlar, onlar gibi güçlü savaş becerileri olmasa da zayıflıklarının üstesinden gelme çabalarına hiç son vermedi ve bir noktada mana kullanmayı öğrendi.

 

Elfler yaylar yaptı, elementel ruhlarla ilişki geliştirdi ve Orklar tarafından korunma ihtiyacı duymamaya başladı.

 

Cüceler kendilerine özel savunma yöntemleri ve silahlar geliştirdiler. Olağanüstü keskinlikteki silahları ve dayanıklı defanslarıyla canavarlardan korkmaz hale geldiler.

 

Ve böyle böyle tüm ırklar birbirlerini terslemeye başladı.

 

“İnsanlar bize saygı duymuyor. Chwichwi chwis!”

 

“Orklar çok fazla yiyor. Hepsi Orkların midesine inecekse onca ekini yetiştirmenin ne anlamı var ki! Böyle devam ederse yemek yettiremeyeceğiz.”

 

“Diğer ırklar doğanın müthiş gücünü anlamıyor. Biz Elfler onların bunu anlaması için daha ne kadar sabredeceğiz?”

 

“Ekipmanları daha iyi yapan şeyin ne olduğunu bile bilmiyorlar. Cüceler metalden anlamasaydı ellerinde ne çiftçilik ne de savaş ekipmanı olurdu. Lanet olsun! Zaten yaptıkları ekipmanlar o kadar kötü ki onlara ekipman demek bile yanlış. Yaptıkları şey bize hakaret resmen!”

 

Böylece dört ırk birbirine düşman kesildi.

 

Ve şehri terk eden ilk ırk Orklar oldu.

 

Olağanüstü üreme becerileri neticesinde yaşadıkları her yerin nüfusu patlama yapabilirdi.

 

Ratzeburg’un uzakları canavar dolu olsa da Orklar yeni bir yerleşke bulacak kadar cesurdu.

 

Orkların ayrılışının üzerinden çok geçmeden Elfler de ormana yöneldi.

 

İnsanlar ve Cücelerse hala birbirlerine ihtiyaç duydukları için bir müddet daha bir arada kaldı.

 

Ama Cüceler, demircilik teknikleri daha da geliştiği ve tekniklerini iyice perçinlemek için çokça minerale ihtiyaç duydukları an geldiğinde dağlara yöneldi.

 

Elfler gitti gideli ekin hasadı yarıdan da aza inmişti ve insanlar bir süre bu yüzden zorluk çekti.

 

Elflerden öğrendikleri şeyleri kullanmaya başladıklarındaysa hasatlar eski haline döndü.

 

Canavar istilalarına karşı hazırlanmak için de Cücelerin duvar teknolojileriyle kendilerine bir kale yaptılar.

 

Neticede Ratzeburg Şehrinde yaşayan terk ırk İnsanlar oldu.

 

Ama çok geçmeden Cücelerin, Elflerin ve Orkların kalıntıları İnsanları rahatsız etmeye başladı.

 

Ve en nihayetinde onlar da yeni bir krallık inşa etmek için Ratzeburg Şehrini terk ettiler.

 

Böylece dört ırkın bir arada yaşadığı ilk şehir ıssız kaldı!

 

Geride kalan yirmi otuz yılın sonundaysa Tynus Nehri taşarak Ratzeburg Şehrini sulara gömdü. Ve ardından verimli Ilste Ovaları oluştu.

 

Ancak selin doğurduğu hasar muazzamdı.

 

Terk edilmiş şehirdeki binalar ayrım gütmeksizin yıkılmaya başladı.

 

Kayalar ve ağaçlar sulara kapılıp yerin derinliklerine saplandı.

 

Ratzeburg kalıntıları ve yapıları yağmur ve nehir sularıyla aşındı. Ve en nihayetinde Ratzeburg Şehrinden geriye kalanlar da kumlara karışarak mazide kaldı.

 

Ulchwi’nin yedinci çocuğunu temsil eden heykel ise koca bir kayanın altına gömüldü.

 

----------------------------------------------

 

‘Ratzeburg Şehri’ görevini tamamladınız.

 

Tarihi Ratzeburg Şehri keşfedildi! İnsanlar, Elfler, Orklar ve Cücelerin nicedir meçhul olan mazisi keşfedildi ve tarihi kayıtlara yeniden düşüldü. Maceranızı Krala ya da ırkların temsilcilerine rapor ettiğinizde başarınız kaydolacak ve herkesçe bilinecek.

 

Görev Ödülü: Maceranızı Krala ya da ırkların temsilcilerine rapor ettiğinizde ödülünüzü alabilirsiniz. Elf Delia’ya geri döndüğünüzde görevin bir sonraki aşamasına geçebilirsiniz.

 

- Şöhret 4,300 arttı.

- Seviye atladınız.

- Seviye atladınız.

- Tüm istatistikler 4 arttı.

- Tarihi bilgiler edindiniz. Bu özel tecrübe neticesinde Bilgelik ve Zekanız fazladan 5 arttı.

- Kazı sonucunda Madencilik yeteneğiniz 1 arttı.  

 

----------------------------------------------

 

“Oymacılık Üstatlığı Görevinin ödülü bayağı iyiymiş.”

 

Weed’in seviyesi 400 olmuştu. Ödül olarak kazandığı muazzam tecrübeye rağmen sadece 2 seviye atlayabilmişti.

 

Halbuki Liç Shire ve Ölümsüz Lejyonunu mağlup ettiğinde seviyesi daha düşük olduğu için tek seferde 10 seviye birden atlamıştı.

 

“Oymacılık Üstatlığı Görevinin ödülü bundan ibaret değil gerçi. Ortalarda aldığım ödül bile bu kadar iyiyse görevi tamamladığımda ne alırım acaba?”

 

Bunu düşünürken iç açıcı bir gülümsemeyle tüm dişlerini sergilemeye başladı.

 

Ratzeburg Şehri çoktan keşfedilmişti, yani bundan sonra Oymacılık Üstatlığı Görevi yapan hiç kimse bu ödülü almayacaktı.

 

Bu ödül, görevi yapan ilk kişiye özeldi.

 

“Diğerlerinden bir adım öndeyim. Kar yağıp üzerini arşınladığımda geride bıraktığım ayak izleri ardımdan gelenlere rehberlik edecektir.”

 

Weed’in sözleri kulağa şerefli gelse de asıl olay bambaşkaydı.

 

‘Bir adım önde olmak iyi, bu sayede her şeyi ben ceplerim. Onlar ardımdan gelip arayı kapattığında parti çoktan sona ermiş olur.'

 

Erken kalkan yol alır, özel görevleri de hazineleri de kapardı!

 

İşte böylece Ratzeburg Şehrini keşfeden Weed, kendisini Elf köyüne yollaması için Yurin’le iletişime geçti.

 

#

 

Hayat Ormanının Pabeura Köyünde Hermes Loncasının baskın ekibine karşı bir mücadele verilmekteydi.

 

Loncanın güçlü ekibi tüm köyü kısa sürede silip süpürebilecekken Elf köyündeki Büyülü Efsunun aktive edilişiyle orman perileri ve ağaçlar da savaşa katılmış ve mücadele uzadıkça uzamıştı.

 

Ormandaki canavar ve hayvanların da dahil oluşuyla ekip zorlanmaya başlamıştı.

 

Derken Hayat Ormanının Elf savaşçıları da işgalcilere karşı yapılan savunmaya katılmıştı.

 

Ve Elflerin ok ve elementel büyüleri Hermes Loncasını darmaduman etmişti.

 

İşin aslı, bölgesel koşulların lehlerine olması nedeniyle Pabeura Köyü Elfleri avantajlıydı.

 

Oyuncularsa yaşananlardan duydukları memnuniyetsizliği gizleyemiyordu.

 

“Kahretsin. Hermes Loncası onca yer dururken burayı buldu.”

 

“Kallamore Krallığı Elflere savaş mı açmış ki?”

 

“Cidden şanssız günümdeyim ya. Hermes Loncasına bulaşmayı hiç ama hiç istemeyiz. Tası tarağı toplayıp gitsek iyi olur.”

 

Weed köyün kapısından giriş yaparak savunmadaki Elfleri geçti. Hermes Loncasına direnen ve onları geri çekilmeye zorlayan Elf Savaşçılarına hayran olmamak ve şaşkına dönmemek elde değildi.

 

“Ratzeburg Şehri keşfedildi ve maziye gömülmekten kurtuldu. Bu heykele işli hatıralar da bunun kanıtı.”

 

Weed, Kıdemli Delia’ya bu sözlerle raporunu verdi.

 

“Harika, gerçekten harika! Nicedir yitik olan maziye kavuştuk yani.”

 

Kıdemli Delia ise taş çekiç, bakır kalkan, kırık ok başı, çanak çömlek ve heykel de dahil olmak üzere tüm Ratzeburg kalıntılarını inceledi.

 

Çokça şey olsa da hepsi tarihsel önem taşımıyordu.

 

“Ratzeburg Şehrini bulduğun ve hatta bana bilmediğim bir şey öğrettiğin için bir ödülü hak ediyorsun…..”

 

Weed iç çekti.

 

İçten içe yeniden Delia’nın avlusundaki meyvelerle ödüllendirilmemek için yalvarıyordu.

 

Kralların ve temsilcilerin ödülleri bile bundan daha iyiydi.

 

“Sana bu haritayı armağan etmek isterim.”

 

-          Hayat Ormanı haritasını elde ettiniz. Harita, Elf köyü, canavar habitatı, ağaçlar, tıbbi bitki konumları ve daha nice yerle ilgili bilgiler içerir.

 

“Gerçekten minnettarım, ona gözüm gibi bakacağım.”

 

Bu Weed için yeterli bir ödüldü.

 

Elflerin rehberliği olmadan en verimli noktalara en güvenli yollardan ulaşması imkansıza yakındı.

 

Bir gün burayı keşfetmeyi planlarsa haritanın gerçekten yardımı dokunurdu.

 

“Lakin bu kırık Ork heykeli çok acınası.”

 

Kırık heykeli inceleyen Kıdemli Delia, hem sempati hem de pişmanlık duymadan edemiyordu.

 

“Artık Ratzeburg Şehriyle ilgili gerçekleri biliyor ve onlara inanıyoruz. Eğer bu heykeli onarıp eski haline döndürebilirsen Orklar için harika bir hediye olacaktır."

 

*Ttiring!*

 

----------------------------------------------

Orkun 7. Çocuğunun Heykeli

 

Orklar çok kan akıttı. Asil fedakarlıkları olmasaydı bugün Cüceler, İnsanlar ve Elflerden eser olmayabilirdi. Bu hikayeyi Orklarla paylaşın. Heykeli onarırsanız Orklar bu hediyenin kıymetini bilecektir.

 

Zorluk: Oymacılık Üstatlığı Görevi

Görev Kısıtlamaları: İleri Düzey 8. Seviye Oymacılık. [Heykel Onarımı] yeteneği. Orklarla yüksek dereceli yakınlık.

----------------------------------------------

 

"Orklara Ratzeburg’u anlatacağım.”

 

#

 

"İnanamıyorum. Böyle bir şey nasıl olabilir, saçmalığın daniskası!"

 

Tüm Versailles Kıtası vatandaşları son yaşananlardan bahsetmeye başlamıştı.

 

"Duydunuz mu? İnsanlar, Elfler, Cüceler ve barbar Orklar bir zamanlar birlikte yaşıyormuş."

 

"Yakın zamanda yapılan keşiflerle tüm tarih baştan yazılıyormuş. Haberiniz var mıydı?”

 

“Oymacı Weed bunu maceraları sırasında keşfetmiş!"

 

"Bu keşif de mi Weed’in işi!? Weed’in çözemeyeceği hiçbir şey yok bence. Gerçi bununla kalacağını da sanmıyorum, görev henüz tamamlanmadı sonuçta.”

 

Oyuncular Weed’in Üstatlık Görevindeki ilerleme ve başarısından söz ediyor, kimse kıskançlık ve hayranlığını gizleyemiyordu.

 

“Hmm, cidden o kadar harika mı yani?"

 

"Bana kalırsa bu cidden mühim bir görev. Sadece İnsanlar değil, Elfler, Cüceler ve Orklar bile bundan bahsediyor."

 

“Weed dört ırkın da saygısını kazanacak.”

 

Söylenenler doğruydu ve Weed’e duyulan saygının yanı sıra dört ırk arasındaki ilişki de gelişme gösteriyordu.

 

"Normalde sadece Cüce yoldaşlarıma güvenirdim ama şu saatten sonra çok da umurumda değil. Kaybolan yedi kılıcı geri getirebilecek misin?"

 

"Son zamanlarda ormanda bir sürü canavar dolaşıyor. Bir insan bu konuda bize yardımcı olsaydı çok makbule geçerdi. Bu görevi yerine getirirsen ödüllendirilir ve hiçbir pişmanlık duymazsın.”

 

Irklar arasında bir arkadaşlık başladıkça daha yüksek seviyeli görevler beliriyordu.

 

Yalnızca kendilerinden olanlara kapılarını açan Elflerden görev almak çok zordu. Orklar ve Cüceler de diğer ırklardan yardım isteyemeyecek kadar egolu ve gururlu olmaları gereği onlardan pek farklı sayılmazdı.

 

Ama son yaşananlardan sonra farklı ırklara da görevler açılmıştı.

 

Tabii yüksek şöhreti sayesinde o görevleri her türlü alabilen Weed için pek bir şey değişmemişti.

 

Ama onu çok etkilemese de diğer oyuncular için kayda değer bir fark yaratmıştı.

 

Vatandaşlar aralarında konuşmaya devam ediyordu.

 

"Weed şaşırtıcı bir şekilde dört ırkın bir arada yaşadığı şehri bulup Majestelerine, Aidern Kralına rapor etmiş. Kral da ona ödül olarak Kralın Kılıcını verip Aidern Krallığında önemli bir pozisyon teklif etmiş ve Weed’in Morata hükümdarlığını tanımış."

 

"İşi bitince bizzat kraliyet ailesi tarafından yolcu edilmiş. Wyvern’e binip güzelce havalanıp gitmiş. Ne harika bir manzara ama………. insanın kalbini ısıtacak cinsten!”

 

“Aah ah, o anda ekmek pişirmekle meşgul olmasaydım ben de onu yolcu ederdim.”

 

"Bakuma Krallığı, Hareugwan Krallığı ve Britten İttifakının Krallarını da ziyaret etmiş. Keşiflerini rapor ederek bir sürü ödül kazanmış.”

 

"Duydunuz mu? Weed Ritten Krallığına dönmüş. Majestelerinin heykelini yapıp onunla muhabbet etmiş. Son ziyaretinde yalnızca Kral, Kraliçe ve Prenses değil, ailenin tüm fertleri ondan ayrı ayrı birer heykel ve bir de aile heykeli istemişler."

 

"Weed bir kez daha kıtadaki çeşitli maceralarıyla bizi şok etmeyi başardı. Tüm Ritten Krallığı ailesinin heykellerini yapmış. Ardından diğer krallar da bu furyaya katılmış.”

 

#

 

"Mmmööööööö!"

 

Sarı Oğlan uzun zamandır özgürlüğünün keyfini sürüyor ve Morata’da takılıyordu.

 

Asil ve gurur duyulası boynuzları, gelişmiş kaslarıyla yapılı bir boğaydı.

 

Gücü, boyu posu ve görünümüyle görkemli bir figürdü.

 

"Mmmmmöööööööö!"

 

Diliyle kendini yalaya yalaya dolaşan Sarı Oğlan, bakışlarıyla her ineğin düşlerini süslüyordu.

 

Weed tarafından hayat bahşedilen Sarı Oğlan sayesinde Morata’daki büyükbaş sayısı patlama yapıyordu.

 

Sarı Oğlan etraftayken buzağılar bile hamile kalabiliyordu.

 

"İnsanlar hep dünya güzel bir yer derdi. Şimdi neden bahsettiklerini anlayabiliyorum."

 

Sarı Oğlan dört ayağının üzerinde özgüvenle Morata sokaklarını arşınlıyordu.

 

Bir nevi boğaların kralıydı.

 

Zaman zaman konumuna göz koyan boğalar oluyordu.

 

Ve nereye giderse gitsin kendisine meydan okuyan herkesin karşısına çıkıyordu.

 

Boğa dövüşlerinde rakipler kafa kafaya çarpışıyordu!

 

Boynuzlar ve kafalar yarışırken boğalar birbirlerini itiyordu.

 

Sarı Oğlan da yüksek canlılık ve kuvvetiyle bu boğa dövüşlerinin hepsinden galip ayrılıyordu. O güne dek tek bir mağlubiyet bile almamıştı!

 

‘Hepsi Efendim sayesinde.’

 

Tabii Weed’in güçlü bir boğa yapmasının asıl sebebi ona ağır yükler taşıtabilmekti.

 

"Çok iyiyim ya."

 

Sarı Oğlan, ister yağmur yağsın ister güneş açsın avlanmayı asla es geçmiyordu.

 

Weed’in zaman zaman Morata’ya dönüp Sarı Oğlan ve diğer boğaları caddeye sürüklediğini hatırlıyordu.

 

O zamanlarda boğalar dövüşürken Weed arkaya geçip izliyordu.

 

"Kazanmaya devam edeceğim ve Weed de hep beni izlemek isteyecek. Bu sayede inekler arasındaki popülerliğimi arttıracağım!"

 

Ne zaman bir boğa dövüşüne katılsa Weed’in tezahüratlarını duyuyormuşçasına dönüp bakıyordu.

 

"Sarı Oğlan, kazanmak zorundasın. Bitir işlerini! Ben seni güçlü yarattım. Başarabilirsin. Tek yapman gereken inanmak ve hedefin için çabalamak!"

 

Bu içten tezahüratları işiten Sarı Oğlan her daim dövüşlerinden mutlak bir galibiyetle ayrılıyordu.

 

Nedense aynı kişi diğer canlıları yalnızca para olarak görüyor ve onlardan nasıl faydalanabileceğinden başka bir şey düşünmüyordu.

 

'Efendim, özledim seni.’

 

Ama Sarı Oğlan Weed’le buluşmayı gerçekten de iple çekiyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46881 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr