“İçeride bir şeyler olabilir mi cidden? Buraya giren tek bir kişi bile görmemiştim.”
Weed, elinde ışık yayan bir büyü taşıyla mağaraya adım attı. Meşale kullanabilecek olsa da doğru yere geldiği takdirde ateşten çıkacak ısıyla kalıntılara zarar vermek istemezdi.
Mağaranın içerisinde ilerlerken,
*Ting!*
--------------------------------------------------
- İnsanlar, Elfler, Cüceler ve Orkların sığınağı Montvertruria’yı buldunuz!
- Farklı ırkların Versailles Kıtasına dağılmadan önce bir arada yaşayıp zorlukların üstesinden geldiği mağaraya ulaştınız. Bu mekânın Tanrıların bir lütfu olduğu söylenir.
- Şöhret 12,000 arttı.
- ‘Kıtanın Tarihini Açığa Çıkartan Maceracı’ unvanını edindiniz.
- Bu keşfi rapor edebilirsiniz. Şövalye ve soylular bu büyük keşfi gizlemeyi göze alamaz, raporunuzu doğruca Krala vermelisiniz.
- Macera neticesinde tüm istatistikler 7 arttı.
- Cesaret 12 arttı.
- Tarihi bir keşif olması gereği Bilgelik 9 arttı.
--------------------------------------------------
Dört ırkın yaşadığı mağara nihayet bulunmuş, Weed’in Ratzeburg’un ardından Montvertruria’yı bulmasını gerektiren Oymacılık Üstatlığı Görevi başarılı bir keşfe yol açmıştı!
“Kehehehe, doğru yere gelmişim!”
Büyü taşını kullanarak karanlıkta yolunu bulan Weed, mağaranın bir hayli geniş olup çatallanarak altı farklı yöne uzandığını fark etti.
“Hepsini deneyeceğim. Herhangi birini atlamak aptallık olur.”
Oymacılık Üstatlığı Görevi hızla ilerliyor ve ırkların tarihine dair keşifler yapmak ilgisini çekiyordu. Gidişat beklediğinden de iyiydi.
Adeta piyango tutturmuş olan Weed, hayatını değiştirecek bu vukuatın sonunda olabileceklere dair çılgınca fikirlere kapılmış durumdaydı.
‘İlk mağarada altın külçeleri, ikincide antik elmaslar ve çok sayıda yakut vardır. Yakutlar da son zamanlarda değerlendi ha. Üçüncü mağarada çeşitli silahlar ve madenler çıkar. Dördüncüde gümüş külçeler bulurum. Ah, gümüşler kararmamış olursa çok makbule geçer. Ve beşinci mağaraya gelince…’
Tek bir antik vazo bile servet ederdi.
“Para karşılığında antika satacağım hiç aklıma gelmezdi. İnsanın parası bol olunca hayat hiç yormaz. Kehehehe.”
Weed’in kalbi küt küt atıyor, eli ayağı titriyordu.
“Oymacılık Üstatlığı Görevi hiç bu kadar iyi olmamıştı. Buraya ilk gelen kişi dilenci olsa bile bu soygunla parayı kırardı.”
Burası kıtanın en eski mekanıydı, e doğal olarak Weed de burada ne var ne yoksa silip süpürecek, geride hiçbir şey bırakmayacaktı. Sonuçta hazinelerin en iyileri burada olmalıydı.
Weed, aklında bu düşüncelerle çatallanan yolların en genişini sona bıraktı. Açgözlülük etmektense içgüdülerini dinlemek her daim daha iyiydi.
“Bu yolda olsa olsa altın bulurum. Ama ben her şeye tamamım.”
Mücevher, altın, gümüş, antika, süs eşyası! Bir değeri olduğu sürece hepsi kabulüydü.
Klink Klink!
Ama mağarada neredeyse hiçbir şey kalmamıştı ve eline geçen tek şey yerde bırakılmış kırık bir çelik silahtı. Açgözlü Orklar Ratzeburg’tan göç ederken ne var ne yoksa toplamıştı. Bir nakliye firması çağrılmış da burası bomboş, ıssız bırakılmıştı adeta!
Ama Weed pes etmedi. Tüm mağaraya bakınarak bir şeylerin zulalanabileceği gizli bir geçit bulmaya çalıştı.
“Neyse, daha çoğu mağaraya girmedim zaten. Gidip diğer taraflara bir bakayım. Buradan bana tek bir kase, hatta çubuk bile yar olmadı.”
Derken hayalleri yavaşça suya düşüyordu.
***
Geomchi, Vargo Dağlarındaki et partisinden sonra güçlenmeleri gerektiğinde karar kılmıştı!
Yurin alelacele Resme Işınlanmayla ulaştığında Seechwi, Yuroki Dağlarında Geomchi2’yle randevusunun tadını çıkarmaktaydı. Derken Geomchi ve 5’e kadarki tüm Geomchiler bir araya gelmişti.
Konuşmayı başlatan Geomchi oldu.
“Hadi bir canavar ıslahı görevine çıkalım.”
“Emredersin Üstat, hazırlanalım öyleyse.”
Yuroki Dağlarındaki Orkları görmüş olan Geomchi2, düzgün taktiklerin ve savaşa hazır olmanın önemini keşfetmişti.
Dojang eğitmenlerinin mevcut tecrübesiyle o çelimsiz Orkları rahatlıkla yaralayabilirlerdi.
Ama Geomchi kafasını salladı.
“En temizi burada olmayan canavarlarla savaşarak gücünüzü görüp ölçmem olur. Kalkın başka bir yere gidelim.”
“Üstadım doğru söylüyor. Hata ettim.”
Böylece Geomchi, eğitmenler ve öğrenciler Vargo Kalesinden çıkarak bir zindana yöneldiler. Zorlu bölgeleri pervasızca aşan grup, doğruca hedefe ilerliyordu.
Onların mücadeleleri hep böyle olurdu, çünkü sonunu düşünen kahraman olamazdı.
Dövüş sanatları, kişinin limitlerinin ötesine geçmesini gerektiren bir meslekti. Güçlenmek isteyenin uçurumdan atlayacak cesareti taşıması gerekirdi.
“Yakınlarda tehlikeli mekanlar var. İçlerine girince namını çok duyduğumuz Barbarları göreceğiz. Karşımıza bol bol canavar da çıkacak.”
“E girelim gitsin o zaman!”
Aslına bakarsanız Barbarlar yalnızca Hairen Yuvasının dışına dek ilerlemiş, içeri girme riskini alan olmamıştı.
Fakat Geomchi çıraklarına öncülük ederek hiç tereddütsüz içeriye adımını attı.
“Hepsini öldürün!”
Yalnızca güçlü görünen canavarları seçiyorlardı.
Halbuki çaylaklık günlerinde çoğu arpa ekmeğinin yokluğunda can veriyordu.
“Aklınız zorluk çekerken bedeniniz neden iyi durumda olsun ki!”
“Üstadım ne diyorsa onu yapın!”
Aklı karışık olanın bedeni de isyan ederdi. Tam tersine güçsüz düşen beden, zihni yorardı.
Ve cehalet cesaret doğurduğu için Geomchi, canavar ordusunu gülümseyen bir yüzle izliyordu.
“Hehe, bu tipler inanılmaz hızlı ve güçlü.”
“Yeteneklerinizi yenileyin. Kılıç klonlama yeteneği!”
“Saldırılarınıza konsantre olun!”
Geomchi eğitmenleri pozisyon almış çarpışıp çabalıyordu.
Fakat Hairen Yuvasından atılan canavarların ardı arkası kesilmiyordu.
Civarda çok fazla avlanma yapılmıyor, dolayısıyla ne zamandır üreyip arılar gibi sürüyle akın eden canavarlar yüzünden yer yerinden oynuyordu.
Yiyecek toplamak için Vargo Kalesine saldıran canavarlar sürülerin küçük ve güçsüz üyelerinden oluşuyordu. Bu nedenle şu anda avladıkları canavarlar bambaşka bir seviyedeydi.
Öğrenci Geomchiler böylesi tehlikelerle pek sık karşılaşmadıklarını fark ediyorlardı.
En nihayetinde ardı ardına can vermeye başladılar. Kıdemlilerse her birini korumak için canlarını riske atıyordu; savaşı kaybetseler de savaşçı ruhlarını kaybetmiyorlardı. Kılıç Klonlama yeteneğine rağmen canavarlarla baş etmekte çok zorlanıyorlardı. Düşük manaları nedeniyle yeteneği birkaç kez kullanmaktan öteye gidemiyorlardı.
“Ehh, sanırım manamızı arttırmak için Bilgelik ve Zekaya biraz daha istatistik harcamamız gerekecek.”
O güne dek atladıkları seviyelerde Zekaya yalnızca 1 puan vermişlerdi.
Yeteneklerini hafife alsalar da mücadeleye devam etmek, vücutlarını bir dereceye kadar bilemelerine bir hayli yardımcı oluyordu.
Geomchi5, kaybolmuş olan düşman gözcülerinin geri döndüğünü ilan etti.
“Üstadım, canavarlar geliyor!”
“Ne? Öyleyse gidip savunma için uygun bir yer bulalım.”
Böylece Vargo Kalesindeki öğrenci Geomchiler yakınlardaki bayıra doğru koşarak altına gizlendi. Dışarıdan yeni gelmiş bir grup aç canavarsa doğruca eğitmenlerin üzerine atıldı.
“İnsanları yiyin!”
“Şehirlerinden çıkıp gelerek aptallık etmişler. Ha ayrıca, silahları benimdir!”
Canavarların salyaları etraflarını çevreleyen kara topraklara damlıyordu.
Öğrenci Geomchilerse bir gerginlik ve heyecan tufanı içerisindeydi.
“Tüm kalbimizle savaşabileceğiz. Canavarlarla savaşmakta yepyeni bir tecrübe olacak.”
Ağır yaralı Geomchiler bile devreye girip savaşıyordu.
“Keh! Geber, insan!”
“Derilerini yüzüp mideye indirin… Yılan Laneti!”
Canavarlar zehirli oklar atıyor, hatta büyü kullanıyordu.
Derken bir anda etraflarındaki yarığın altından fırlayan insanlar onları şaşırttı.
Evet, o insanlar öğrenci Geomchilerdi.
Ve mücadele sağlamlaştıkça ortalık savaş alanına dönüyordu.
“Kıdemliler, yürüyün hadi.”
“Geliyoruz!”
Öğrenciler bir kez daha peş peşe can vermeye başlamıştı.
Bu defa ölenlerin sayısı 143’tü. Mevcut güçleri hesaba katılınca aldıkları hasar muazzamdı. Savaş sonunda yığılan cesetler ve biriken ganimetler, civardaki dağları dolduracak düzeydeydi.
“Üstadım, yerdeki öğeleri toplayalım mı?”
“Satılabilir görünenleri almanız yeterli.”
“Emredersiniz!”
Bu konuşmayı işiten tüccarların gözleri yuvalarından fırlardı.
Geomchiler genellikle iyi görünen silah ve kılıçları almakla yetinir, taşımayı fazla zahmetli buldukları için geri kalanları yerde bırakırlardı.
“Ha bir de yüzük ve kolyelere bakın. Bilgelik ve Manayı arttıranları bana ulaştırın mutlaka.”
“Bu sayede hiç değilse yeteneklerimizi birden çok seferde kullanabiliriz. Hepsini toplayıp takalım ki daha güçlü olabilelim.”
Geomchi, o ana dek üzerindeki yüzük, kolye ve benzeri aksesuarları hiçe saymış bir adamdı. Yerde bıraktığı şeyler arasında nadir mücevherler bile vardı, çünkü hiç ilgisini çekmezdi. Şu ana dek arkasını dönüp gittiklerinin toplam değeri Morata’da lüks bir villa koleksiyonu toplamaya yeterdi.
“Üstadım, bir zindanın etrafında Barbarlar gördüm.”
“E o zaman görmekle kalma, git de girişi bul.”
“Emredersiniz!”
Böylece öğrenciler dağılıp açıklamalara dayanarak Barbarlarla birlikte zindanın girişini de buldu.
“Bence durup bir düşünelim.”
“Bence girelim!”
--------------------------------------------------
- Bir zindan olan Favlo Dağı Mağarasını buldunuz.
- Barbar Kana Kabilesinin sınırlarındasınız. Bu mağara canavarlar için büyük bir önem taşıyor. Bu mekanın canavarların gizli hazinelerini barındırdığı söylenir lakin henüz girip keşfeden çıkmadı. Bu zindanı temizlerseniz Barbar Kana Kabilesi tarafından onurlandırılacaksınız.
- Ödül: Şöhret 1980 arttı.
- Bir haftalığına iki kat tecrübe ve öğe düşüşü gerçekleşecek. Öldürülen ilk canavar en iyi öğeyi düşürecek.
- İçeride yaşayan canavarların seviyesi normal mağaralara kıyasla abartılı kalacak düzeyde yüksek.
--------------------------------------------------
“Nasıl mücadele ettiğinizi görelim bakalım. İçerisi canavar yuvası, dolayısıyla onları dövünceye dek size et met yok.”
“Emredersiniz Üstadım!”
Geomchi1, Geomchi ve Geomchi3 mağaranın içini keşfederek öğrencilerin yarısını savaşa sokarken Geomchi4 ve Geomchi5, kalan yarıyla girişe akın eden canavarlarla çarpışıyordu.
Geomchiler, küçük yaşlardan beri okula gitmeseler de düzenli olarak üç öğünden fazla beslenirlerdi.
Kötü sınav sonuçlarına rağmen ebeveynlerinin iltifatlarına dair sıcacık hatıralarla pilavlarını yerlerdi!
Zindanda avlanmaya gittiklerindeyse bazen bırakın eti, pilav bile yemezlerdi. Ama tüm bu zorluklara rağmen mücadelelerinden alınlarının akıyla çıkarlardı.
“Başı ben çekeceğim.”
“Biz de hemen arkandan geleceğiz Üstadım.”
Geomchi1, peşinde Geomchi2 ve öğrencilerle dümdüz ilerliyor, karşılarına çıkan tüm canavarlarla çarpışıyordu.
Öğrencilerin seviyesi pek benzer değildi. Hatta bir kısmı oldukça düşüktü. Ama eğitmen ve kıdemlilerin birbirlerinin arkasını kollayışıyla zindan sadece 47 ölümle tertemiz yapıldı.
“Ehh, bayağı kişi kaybettik.”
“Üzgünüm, Üstadım!”
Aslında zindanın zorluğuna kıyasla hasar çok azdı. Rahipleri olmadan, yalnızca yaralarını örtecek bandajlarla savaşmalarına rağmen inanılmaz bir performans sergilemişlerdi.
*Ting!*
--------------------------------------------------
- Favlo Dağı Mağarasını temizlediniz.
- Kana Kabilesi Barbarları tarafından gerçek bir savaşçı olarak saygı göreceksiniz.
- Şöhret 2 arttı.
- Karizma 1 arttı.
--------------------------------------------------
Öğrenciler av esnasında kılıç kullanmakta ısrarcı değildi. Evet, kılıç kullanmak harika bir fikirdi. Ama Silah Uzmanlığı yeteneğiyle Dövüş Sanatları kullanımı her türden silahı kullanmalarını mümkün kılıyordu. Rakipleri uzaktaysa yay ve ok kullanabiliyor, yüksek defanslıysa balta tercih edebiliyorlardı. Bu sayede ihtiyaca göre her türlü silahtan faydalanabiliyorlardı ki bu da büyük bir avantajdı.
Öğrenci Geomchiler patron canavarlarla çarpışırken başarılı bir av gerçekleştirmek adına farklı dövüş çeşitlerinde uzmanlaşacak şekilde ekipman değiştirebiliyorlardı.
“Bitti mi bile?”
“Evet! Hazineleri de topladık. Bu canavarlarda Niflheim İmparatorluğu kalesine yığılacak kadar çok silah ve para varmış meğer.”
“Ekipmanlar arasında benim kullanabileceğim bir şey var mı?”
“Çok eski şeyler çıktı ya… Bir yığın zırh falan. Ama onarılabilirler herhalde.”
“Bir ara Weed’e gösteririz. Şimdi yemeğimizi yiyip sıradaki zindana geçelim. Hiç değilse bir tane sağlam zindan vardır herhalde.”
“Emredersin Üstadım.”
Böylece Geomchi eğitmen ve öğrencileri karınlarını doyurmak için yalnızca arpa ekmeği yiyerek, dönüp Vargo Kalesinde ekipman onarma zahmetine bile girmeden yakınlardaki farklı bir zindana geçti.
Ve 39 yeni kurbanla bir zindan daha temizlendi.
“Bu bölgede cidden iyi canavarlar ve zindanlar varmış.”
“Bizim için yaratılmışlar adeta, Üstadım.”
“Ee, sıradaki zindan nerede?”
“Barbarların söylediği kadarıyla hemen şuradaymış.”
“Madem yakınmış gidelim de sonrasında pilavımızı yiyebilelim.”
Geomchi grubu bu kararla bir kez daha yakınlardaki bir zindana geçti. Ve girdikleri üçüncü zindan, en zoru oldu.
İçeride 53 kişi ölürken 130 kişinin yaralanması da ilahi büyü müdahalesi olmadıkça 2 gün boyunca başka bir mücadeleye girmelerini zorlaştırdı.
“Yaralı çocukları Vargo Kalesine gönderin, biz sıradaki zindana geçiyoruz.”
“Emredersin Üstadım.”
Ama Geomchi, öğrencilerinin güçlenmesini istiyordu, bu yüzden de devam etmekte karar kıldı.
Çoğunun seviyesi 300ü aşmışken ölmeleri büyük bir kayıp olurdu.
O ana dek çarpıştıkları canavarların gücü ortalamanın bir hayli üstündeydi.
Silah Uzmanlığındaki yetkinliklerinin ve seviyelerinin düşeceğini düşünmek bile tüylerini diken diken ediyordu. Bununla birlikte ölenlerin sayısı arttıkça daha iyi iş birliği yapmaları gerekiyordu.
Ok yağmuruna tutulsalar bile yeterli sağlıkları olduğu takdirde 4 hyung devreye girip saldırıyı sürdürecekti.
“350niz kenara çekilsin!”
İçlerinden biri fena yaralı halde yerde yatsa da bir kıdemli dört bir yandan saldırıya uğrayan gence yardım ediyordu! Öğretmen ve öğrenciler öne çıkıp yeteneklerini sergiliyordu. Canavar mağarası sınırlarında avlanırken daha temkinli olmaları gerekirken risk ala ala, aceleyle çarpışmaya devam ediyorlardı.
Bir canavarın zayıf noktasını gördüklerinde tek kelime etmemelerine rağmen birlik olup bu işin üstesinden gelinceye dek saldırılarını odaklıyorlardı. Geomchi2, Geomchi3, Geomchi4 ve Geomchi5 ile eğitmenler, diğer Geomchiler ve yaşça büyük öğrenciler saldırılarını birleştirerek keskin dişler misali rakibi çiğneyip geçiyordu.
Yıllar yılı birlikte çile çektikten sonra tek bir bakışları yetiyor, savaşta en ufak bir yetersizlikleri olmuyordu.
“Geomchi2, nasıl, zor mu?”
“Hayır Üstadım. Epey eğlenceli aslında. Hadi bir sonraki zindana geçelim.”
“Yürüyün!”
Diyen Geomchinin peşine eğitmen ve öğrenciler takıldıkça hava değişiyor, verdikleri mücadeleyi hatırlamak neşeli benliklerine heyecan katıyordu.
Geomchilerin tarzı da buydu işte.
Kraliyet Yolunda canavarlar ölseler de gerçekten yok olmazlardı. Gerçekteyse insanlar ölür ve bunu bilmenin bir adım ilerlemelerine yardımı dokunurdu.
Geomchiler adım adım, milim milim, bıkmadan usanmadan avlanıyor ve yetenek yetkinliklerini arttırmak için tecrübe kazanıyorlardı. Ayrıca mazoşistçe talim yapıyor, güçlenmek uğruna bu tarz pratikleri sürdürüyorlardı.
Önlerinde imkansız bir mücadele olsa da duruma çok iyi adapte oluyorlardı. Ve çılgınca avlanma hızları insanın tüylerini ürpertiyordu! Bacakları yara bere içerisindeyken bile uzaklarda gözlerine kestirdikleri canavarlarla çarpışmaya çalışıyorlardı.
Anlayacağınız öğrenci Geomchiler, seviye arttırmak için varlarıyla yoklarıyla mücadele ediyorlardı.
***
An itibarıyla Weed, çatallı yollardan birinin girişindeydi ve beşinci mağaradan daha yeni çıkış yapmıştı.
Altın ve gümüş barındıran tek bir yol olsa da diğer ödüller onu cennete ulaşmışçasına mutlu etmeye yetmişti.
Bu mutlulukla var gücüyle sıradaki mağaraya koşturdu.
Giriş bir nebze küçük olduğu için burada ancak Cüceler yaşayabilmiştir diye düşünüyordu.
“Cüceler yaşadıysa pahalı bir şeyler bulma ihtimalim var demektir. Bu ırklardan beklentim yüksek.”
Mağaranın girişi bir hayli dar olsa da içerisi hatırı sayılır ölçüde genişti. Kimi bölgeler kazılmış ve taş sütunlar dikilmişti. Mağaranın temeli de içerideydi.
Burası Cücelerin kıtada yarattığı ilk şehirdi ve içerisinde Ratzeburg'un minyatür bir versiyonu vardı.
Hem oymacı hem de şehir ve kale sahibi biri olarak Weed, şehrin yapısını gözlemleyerek edindiği yeterli artistik ve arkeolojik bilgiyle antik çağlara ait binalar ve bölgeler inşa edebilirdi.
Antik çağ binaları düşük maliyetle daha kısa sürede inşa edilebiliyordu. Ve yüksek tarihi değerin yanı sıra kültürel bağlamların, gelişim hızı düşük şehirlere bile faydası dokunuyordu.
Ayrıca yeni bir bina dikmektense mevcut binaları restore edip aynı özelliklere sahip olmak da mümkündü.
--------------------------------------------------
- Artık Özel Antik Binalar inşa edebileceksiniz.
- Sanat, Bilgelik ve Şans 13 arttı.
- Cüceler Ratzeburg şehrinin bu minyatür versiyonunu dikkatle inceleyecek. İnsanlar, Elfler, Cüceler ve Orklar, uyum içerisinde yaşayabilmelerini modelin sergilediği farklı farklı yapı ve binaların varlığına borçluydu.
- Bordo Renkli Sokak: Kente döşenen taşlar, hareket etmeyi kolaylaştırır. At ve insanların hareket hızı artar.
- Özellikler: Tarihi Değer: 3580
Sanatsal Değer: 498
Ticari gelişimin desteklenmesine yardımı dokunur.
- Ork Küveti: Savaş sonrası mide bulandıran Orklar zaman zaman erkenden eve gelir ve soyunmadan bu küveti kullanırdı. Küvet, yüzmek için nehre sürüklenebilecek kadar genişti. Banyolarını tamamlayıp saygıdeğer bir görünüme kavuşmak Orklar için büyük bir onur kaynağı ‘idi’.
- Düşük sağlıkla kullanıldığında ölümle sonuçlanabilir.
- Özellikler: Tarihi Değer: 1935
Sanatsal Değer: 179
Banyo sonrası fiziksel iyileşme oranı %45 artar.
Orkların Cazibesi 3 artar.
- Antik Amfitiyatro: Irklar etraflarındaki tehlikeler üzerine tartışabilsin diye inşa edildi. Ama kısa bir süre içerisinde Ork ve Cücelerin güç gösterisi yaptığı bir mekana dönüştü. İnsanlar müzikaller sergilerken Elfler en gurur duyulası Elementsel Büyülerini gözler önüne sererdi.
- Özellikler: Tarihi Değer: 7410
Sanatsal Değer: 2930
- Kültür ve yerel politika üzerinde hatırı sayılır bir etkiye sahiptir. Halkın sadakatini arttırır.
- Ağaçlı Meydan: Bu mekan, dört ırkın birlik ve refahını sergilerdi. Ortasında Kota ağaçlarının meyve verdiği bir meydandı.
- Çok sayıda Ork, İnsan, Cüce ve Elf anne, evlatlarıyla ilgilenmeye zaman ayırırdı. Her annenin evladını büyütmek için beslemesi gerekirdi. Bu uğurda gereksiz eşyalarını satmaktan avlara ve inşaatlara katılmaya dek her şeyi yaparlardı.
- Bu meydandaki en keyifli manzaraysa kocaların başlarını derde sokup ağaçların önünde eşlerinden azar işitmeleriydi.
- Özellikler: Tarihi Değer: 9340
Sanatsal Değer: 689.
- İnşaat için Kota ağacı gereklidir. Bunun ilk ticaret şehirlerinin oluşumu üzerinde son derece büyük bir etkisi olmuştur. Huzurun korunması ve çatışmaların azaltılmasına yardımı dokunur.
--------------------------------------------------
Weed’in istediği şey sarı sarı altınlardı.
Ama onun yerine Ratzeburg’taki çeşitli yapı ve binalarla ilgili bilgi edinmişti. Antik şehir yapılarının maliyeti düşüktü. Kültür ve teknoloji konusundaysa hiçbir sınır yoktu. Yani yeni mimari formlar yaratmaktansa mevcut binaları restore edebilir ve tarihi değere kavuşturabilirdi.
O sırada Weed’in aklına bir zamanlar panolarda gördüğü bir şey geldi.
“Bir şehrin Tarihi Değeri….. Antika adında bir şehre dair pek çok kalıntı bulunmuştu.” (Şehir adı gerçekten Antika, çeviri değil.)
Ratzeburg şimdiden çok uzaklarda inşa edilmiş insan şehri Antika’yla kıyaslanamayacak düzeye gelmişti. Bir şehrin tarihi değerinin olması, kıtanın dört bir yanından turist çekmesini sağlardı. Ticari gelişime bağlı olarak kültürel gelişim de hızlanırdı.
“Aman neyse, altınları nereye gizlemiş bunlar?”
Weed Cücelerin mağarasını didik didik etse de ortalıkta toplanacak hiçbir şey yokmuş gibi görünüyordu. Minyatür Ratzeburg dışında yalnızca kurulmuş mobilyaların belli belirsiz izleri göze çarpıyordu.
“Burada hazine olmadığına emin gibiyim. Yo! Emin olmak için henüz çok erken. Gözden kaçırdığım bir şeyler olmalı, bir harita falan bırakmışlardır belki.”
Diye düşünen Weed, eliyle duvarları ve tavanı yoklamaya başladı. Taşların materyallerini de inceledi. Muhtemelen mücevher beklentisi gözünü kör ettiği için son ana dek vazgeçmeyecekti.
Direniyor, pes etmeme arzusuna sımsıkı tutunuyordu!
“Eminim ya. Böyle bir yerde hiçbir şey kalmamış olma ihtimali sıfır.”
Weed Ratzeburg modelinden uzaklaştı. Ve eline bir çubuk alıp zemini dürtüklemeye başladı.
Bir gün başka bir oymacı gelip bu mağarayı keşfeder miydi bilinmez. Ama olur da o kişi Weed’in gözden kaçırdığı bir şeyi bulacak olursa morali inanılmaz bozulurdu. Az pişmiş domuz etiyle tarihi geçmiş tavuk ve pizzayı yiyip de bozuk mideyle toplu taşımaya binmekten de beter olurdu.
Tung Tung~
O sırada bir çınlama sesi yükseldi.
“Bakalım neyimiz varmış!”
Diyerek dikkatlice zemini kazdı ve mühürlü 12 fıçı buldu.
“Tanımla!”
--------------------------------------------------
Aromatik Cüce Fıçısı
Dayanıklılık: 4/25
Çeşitli meyve ve tahılların demlenmesiyle yapılmış bir içecek. Zamanında içki üretmek yasaktı ve Cüceler gizli gizli demleyerek içerdi. Fıçılar Elf odunundan yapılma olduğu için zamanla içlerine derinlemesine bir aroma işledi. Lakin üzerinden çok uzun yıllar geçtiği için alkolün hala lezzetli olup olmadığı muamma.
--------------------------------------------------
“Alkol çıktı. Ama içmek ister miyim bilemiyorum cidden.”
Weed’in gözünde beleş her şey kıymetliydi. Ama bu defa gerçekten çürüyüp gitmiş bir şeyle karşı karşıyaydı.
Başkalarına satıp kazara ölümlerine sebep olursa hakaretini yiyip suçunu aklamaya çalışabilirdi. Ona engel olan tek şey çok fazla kişiyi oyuna getirerek saygınlığından olmaktı.
“Kıdemlilerimi bulayım da onlara vereyim bari.”
Muhtemelen Geomchiler bu şeyi içip ölseler bile pişmanlık duymazlardı.
Cücelerin konakladığı birkaç mağara olsa da Weed fıçılar dışında birkaç çömlek parçası bulmaktan öteye gidememiş, pek önemli bir keşif yapamamıştı.
“Hiç değilse şu fıçılar… mühim birer antika değerindedir.”
Bu düşünceyle nihayet yüzü bir nebze aydınlandı.
Elf odunundan yapılan fıçıların arkeolojik bir değeri olacağını varsayabilirdi. Fıçının materyali iyiyken alkol için kullanılan materyaller de tazeydi, yani onun da iyi olması beklenirdi.
Alkol yapma konusunda sağlam bir mazisi olan Weed, böylelikle alkol yapımıyla ilgili bazı varsayımlarını düzelten ve aşçılık yeteneğini arttıran bir tarif öğrenmişti.
Cücelerin bu antik hazinesi sayesinde onların tarifiyle cebe bolca para indirebilirdi. Bir yandan da aşçılık yeteneğini ve popülerliğini arttırırdı.
“Alkol ha, ben olsam daha da fazlasını yapardım.”
Weed, belli bölgelerde avlanırken bolca meyve toplamıştı. Satmak ya da Geomchilere vermek için fermente içkileri kullanırken alkol üretiminde de epeyce tecrübe edinmişti.
Bilhassa alkol miktarını arttırmak gerektiğinde mükemmel bir şekilde seyreltmek adına uygun oranda suya ihtiyaç duyulurdu. Ve Versailles Kıtasındaki hiç kimse bu konuda Weed’in eline su dökemezdi.
#Yine uzunca bir bölümdü ama bölmeye uygun bir yer olmayınca bölmek yerine bir gün gecikmeli olarak hepsini koyayım dedim. Maalesef bir sonraki bölüm 7700 küsür kelime, haliyle onu böleceğim kesin. Bakalım o upuzun bölümde bizi neler bekleyecek, orada görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..