Chronodonlar, çoğunluğun Versailles Kıtasında pek karşılaşmadığı canavarlardı. Haliyle bilgi ve mesaj panolarında onlarla ilgili detaylı bilgiler yer almıyordu.
Başlık: Chronodon Karşılaşması
Çok beterdi, beterin de beteriydi!
Bugün çok şanssızmışım.
Habis Ovalarında bir Chronodon sürüsü uçuyordu.
Tüccar ve oyuncuların gelip geçtiği bir noktaydı. Ve şu anda bir iki şanslı kişi hariç herkes ölümcül bir sessizlikten nasibini almıştı. Şehir ateşe verilmiş, yakıp yıkılmıştı.
Başlık: Öldüm.
Öldüm galiba. Ölüşümü izledim.
Chronodonlarla karşılaşma şansına eriştim. Koşulsuz şartsız saldırıya geçen bir canavar.
Başlık: Bir Chronodon’la karşılaşınca nasıl hayatta kalınır?
Kalınmaz.
Gerçekten korkunç bir durum.
Weed, şimdiye dek onlarla birebir çarpışmamış olsa da panolar ve görüntüler sayesinde Chronodonlarla ilgili temel bilgileri edinmişti.
“Aslında teke tekte avlanmaları o kadar zor değil ama genelde grup halinde oluyorlar ve misilleme hareketleriyle sayıları sayesinde herkesi alt edebiliyorlar……”
Av sırasında tek bir Chronodonu bile atlarsanız tüm yoldaşlarını toplayıp intikam almak için geri dönerdi.
Herkesin üzerine ateş üfleyebilen uçan bir canavar olması gereği genellikle avlamaktan kaçınılan tiplerdi.
Kasaba veya dağlarda yaşayan insanlar zaman zaman Chronodonlarla karşılaşsalar da onlardan kaçınmanın güvenli tek yolu gözden uzak, yere yakın kalmak denebilirdi. Özetle fazla tehlikeli olacağı ve büyük ihtimalle ölümle sonuçlanacağı için tecrübe ya da ganimet uğruna onları avlamaya çalışmak zaman israfıydı.
“Uçan yaratıklar söz konusu olunca güzel tuzaklarla grup halinde çekilebilecekleri kesin.”
Weed, El Nath Dağlarını inceliyordu.
Doğrudan oraya yönelme sebebiyse o arazinin savaşta önemli bir rol oynayabileceğini düşünmesiydi.
Sahte yumurta heykelleri yerleştirip Chronodonları cezbetmek, savaşın seyrini değiştirecekti.
“Orklar bir dağın sırtında ya da kanyonda savaşmaya kalkarlarsa işleri biter, ayrıca ağaçların uçuşu engellediği bir yer olmalı.”
Bu düşünceyle hemen El Nath Dağlarına tırmanmıştı.
Dörtlü Koşu yeteneği sayesinde tırmanmanın gerektirdiği dayanıklılık hatırı sayılır ölçüde azalmıştı.
Elbette pek hoş bir görüntü çizmemişti. Ama sadece görüntüye takılmamak gerekirdi!
El Nath Dağları bir hayli engebeliydi ve yokuşu dik, yolları da hafife alınamayacak yükseklikteydi.
“Bu arazi epey elverişli görünüyor.”
Chronodonlar yüzünden kömürleşmiş alanlar ve yanmış ağaçlar görünüyordu.
Etrafta çok fazla canavar veya dağ canlısı olmaması da buranın Chronodonların sıklıkla ziyaret ettiği bir bölge olabileceğini gösteriyordu. Ara ara gökte süzülen bir Chronodon göze çarpıyor ve Wyvernlerden çok daha iri oldukları anlaşılıyordu.
Weed, beklenmedik her Chronodon karşılaşmasında kalın ağaçların arkasına saklanıyordu.
“Orklar ancak sağlam bir tuzak yerleştirerek onları gruplar halinde yakalayabilirler.”
Bu görevin hedefi Orkların galibiyetiydi. Zor bir iş olsa da harikulade doğurganlıkları sayesinde ilk seferde başarısız olsalar bile devamını getirebilirlerdi ki çabalamaya devam edip mücadeleyi kesmemek onlar için muazzam bir avantajdı.
Bunu da yalnızca taktiklerle başarabilirlerdi!
Ama tabii ki Weed ilk teşebbüsünde başarısız olduğu takdirde Orklarla olan yakınlığı, katkı puanları ve Orkların ona duyduğu güven azalacaktı.
***
Choi Sang-jun, ara vaktinde masasına yığılıp kalmıştı.
“Ah, zor iş ya. Dün tüm geceyi Pormos Kalesinde çarpışarak geçirmişim anlaşılan.”
Choi Sang-jun, Kara Aslan Loncasının bir parçası olarak departmanında oldukça popülerdi.
Ve Kara Aslan Loncası dün gece Tullen Krallığının Pormos Kalesinde bir mücadele vermişti.
Tullen Krallığında asfalt yollar ve materyal zenginliği sayesinde endüstri gelişmişti. Tüccarların araçları asfaltta hızla ilerleyebildiği için aktif bir ticaret söz konusuydu ve bunun sonucunda da nüfus oldukça fazlaydı.
Tullen Krallığı Kara Aslan Loncasının en büyük etkiye sahip olduğu yerken Beden Loncası da Las Boa Kalesi etrafında konuşlanmıştı!
Ve Versailles Kıtasının favori ikili lonca savaşları arasında ilk 20’ye girmeleri gereği insanların fazlasıyla ilgisini çekiyorlardı.
Kızlar Choi Sang-jun’un etrafında toplaşmıştı.
“Sunbae-nim, bize neler olduğunu anlatsana.”
“Televizyonda izlemediniz mi?”
“İzledim ama tecrübelerini bizzat senin ağzından dinlemek isterim. Gerçekten inanılmaz ötesi bir savaştı!”
“Epey koşturdum açıkçası….. Yayında iyi gözüktü mü bilemiyorum.”
“Kara Aslan Loncasının elit bir oyuncusu olarak surların ötesine geçmedin mi?”
“Ah, tabii ya, geçmez olur muyum!”
Kraliyet Yoluyla ilgili hikayeler tüm departmanların favorisiydi.
Kraliyet Yolu oynayan çok fazla kişi vardı, dolayısıyla Kara Aslan Loncasının elit oyuncularından birinin kolayca ünlenmesi kaçınılmazdı.
Ayrıca her departman tarafından tanınan çok daha üstün bir oyuncu daha vardı ve ismi Lee Hyun’du.
Zamanında Choi Sang-jun, Min So-ra, Lee Yoo-jung, Park Soon-jo, Joo Eun-hee ve Hong Sun-ye’nin ona atfedilmiş zindan keşfi maceraları yayılmış, Lee Hyun ise bu görevlerin teslimini pek umursamamıştı. Cüce bir Oymacı olarak kazandığı olağanüstü başarılara dair gerçekdışı hikayelerin öğrenciler arasında yayılması çok sürmemişti.
Üstelik onun karakterinin adı da Weed’di!
Choi Sang-jun, ister istemez şüphe duyarak diğer öğrencilere şöyle dedi:
“Savaş Tanrısı Weed burnumuzun dibinde olabilir mi sizce? Hyung Weed olamaz herhalde? O bir cüce zaten.”
“Aslına bakarsanız… Lee’nin öyle görüneceğini de pek sanmıyorum. Okulda tanıştığım, dersleri asıp uyuyup duran bu oppanın karizmatik Weed olacağını söylerseniz benimle dalga geçtiğinizi düşüneceğim.”
“Ayrıca belli bir profesörün devamsızlık durumunu kontrol edip etmediğimi sorguladığınızda yanıtını vermiştim.”
“Bakın. Ortada bir hata olmalı, benden söylemesi.”
Choi Sang-jun sayesinde dedikodu daha da büyümeden Lee Hyun konusu örtbas edilebilmişti.
Ancak macera dolu görevlere devam eden grup hala Lee Hyun hakkında şüpheler beslemeye devam ediyordu.
***
Yayın istasyonları bolca reklam nedeniyle Kraliyet Yolundan arda kalan her yayın fırsatını kullanmaya çalışıyordu.
İzleyici reytingleri için yaptıkları şiddetli rekabet artık bir savaşa dönüşmüştü.
“Yeni bir görev tamamlayan kimse var mı?”
“Kırık Kılıcın efendisini bulma görevi var. Panolarda bolca konusu geçti ama görevi tamamlayabilen olmadı.”
“Kimlerin uğraştığını bulup yayına koyabilir miyiz bir bakın.”
“Tamamdır, birilerini gönderiyorum.”
Yayın istasyonları kapsamlı bir araştırma yaparak izleyicileri Versailles Kıtasındaki gelişmeler hakkında bilgilendirmek adına her türlü çabayı gösteriyordu.
“Pormos Kalesi Savaşının reytingleri ne düzeyde?”
“%3.4’teyiz. Diğer kanallarla birleşince %25.9.”
“KMC Medya ne durumda?”
“Onlar %7.5’te.”
KMC Medyanın kamera kontrolü ve ses efektleri çok iyiydi. Bu da hızlı bir raporlama sistemine sahip olmanın faydalarını destekliyordu. Diğer yayın istasyonları bir adım arkalarında kalıyor ve bir kısmına yalnızca onları kıskanmak düşüyordu.
Ama her nasılsa KMC Medya personeli bu durumdan nefret ediyordu.
“Bugün de mi fazla mesai?”
“Şu anda Embinyu Kilisesi önderliğinde bir işgal gerçekleşiyor. Yönetmen yayın istasyonunu harekete geçirip bizi topladı!”
Kraliyet Yolunda meydana gelen anlık, canlı olayların derhal yayınlanması gerekiyor ve diğer yayın istasyonlarının karşılıklarına bağlı olarak çeşitli iyileştirmeler yapılıyordu.
Tüm yayın istasyonlarının rekabetçi kadroları vardı. Ve personel yetersizliği nedeniyle işten vaktinde çıktıkları çok nadir görülüyordu.
“Bu ay tek bir salı günü değil, her pazartesi zindan avlarına yönelik özel programlar yayınlanacak. Bu konuda bilgisi olan kimse yok mu?”
“Yüce program yöneticimiz o işin icabına bakıp birini yönlendirdi.”
“Öyleyse o konuyu geçelim, peki ya Çaylaklar için Temel Görev Rehberlerine ne oldu?”
“Tüm ülke genelinde önümüzdeki çarşamba öğleden sonra başlayacak.”
“Reklamlar?”
“Şimdiden yarıdan fazlası tamam, ülke çapında yayınlanmadan önce %80’e kadarı tamamlanırmış gibi görünüyor.”
Rekabete giren yayıncıların günü su gibi akıp geçiyordu. 24 saatlik yayın sistemi donatıldıkça istasyonların ölçeği de genişliyordu.
Kraliyet Yolunun gece izleyicileri de fazlayken yayın ekibi acil durumlar için normalin yanı sıra yedek bir programla her daim hazır ve nazırdı.
KMC Medya, CTS Medya, LK Oyunları, On Stüdyoları, Dijital Medya, CHN Yayıncılık.
Her bir kanal yüksek bir seyirci kitlesine sahipken en iyi personellerle donanmak için hiçbir masraftan kaçınmıyorlardı.
“Weed! Weed macerasına başladı; hemen yayına girin.”
“Diğer yayınlar umurumda bile değil. Şu anki yayını kesin, durumu sonra açıklarız.”
“Weed” adlı özel programa ait bir ekip hazırlanmıştı.
Bu programda Weed’in maceraları yayınlanır yayınlamaz seyirciler sevinçten yerlerinde duramıyor, izleyicilerin sayısı arttıkça reklamlar da sağlam bir gelir kaynağı halini alıyordu.
Weed’in maceralarını kanalda saniyesinde yayınlamadıkları takdirde izleyicileri diğer kanallara kaptırmaları hiç şaşırtıcı olmazdı.
Kanalların yakınlarındaki restoran ve pastane sahipleri de Weed’in maceralarının yayınlanacağı günleri iple çekiyordu. Çünkü o günlerde düzinelerce kanal personeli tost ve sandviç siparişi veriyordu.
***
“Chwiik! Yarından sonraki gün, güneş battıktan sonra, Chwichiwchwis. Ay göründüğünde Gri Göle geçeceğiz. Karichwi, o zamana dek hazırlan.”
Ork Savaşçıları Chronodonları avlamak için El Nath Dağlarına çıkmaya hazırlanıyordu. Bursilia’da harekete geçirilen elit Ork savaşçılarının sayısı 120’ydi. Ork Savaşçılarının üzerinde deri zırhlar ve ışıl ışıl palalar görünüyordu. Sayısız savaştan sağ çıkan gaziler olmakla böbürleniyorlardı.
Görev başarısızlıkla sonuçlandığı takdirde Orklar da hatırı sayılır bir darbe alacaktı.
Coşkun üreme kabiliyetlerine rağmen doğdu doğalı sayısız mücadeleye girmiş tecrübeli Ork Savaşçılarını yitirecekleri için aldıkları hasarı onarmaları zor olacaktı.
Davet edilen bazı kullanıcılar haricinde hiç kimsenin Weed’in Ork yerlileriyle ilişkili bu görevinden haberi yoktu.
‘Vaktim az.’
Weed görevi için hazırlıklarını yapmış, hatta arkadaşlarıyla seramik yapmak için Montvertruria’ya bile dönmüştü. Seramik yapma konusundaki tecrübeleri giderek sağlamlaşırken toplu halde güzel eserler de üretiliyordu.
“Demek bu kez Orklar için bir görev yapıyorsun. İyi eğlenceler!”
“Chronodonları yakalamak tehlikeli bir iş değil mi? Uçan canavarlar sonuçta, yakalaması epey zor olacaktır.”
Irene ve Surka ikilisi bir yandan seramik yaparken bir yandan da Weed’in söz konusu görevine duydukları ilgiyle rahatça sohbet ediyordu.
Kızlar da sağı solu geziyor ve çoğu bu tarz maceralardan hoşlanıyordu.
“Biz de gelebilir miyiz?”
Hwaryeong’unsa bir fikri vardı ve Weed’i gizlice takip etmeye niyetliydi. Arka taraftan gözlem yapan Bellot’un da gitmek istediği barizdi. Son zamanlarda Jigolathlardaki maceralarıyla ilgili rüyalar görüyordu. Gerçek hayatta böyle heyecan verici deneyimler için pek fırsat bulamıyordu.
Zaten Kraliyet yolunun bu denli popüler olmasının başlıca sebeplerinden biri de oyunda keyfi sürülebilen maceralardı.
Arkadaşlarının Weed’e katılma arzusu da gün gibi açıktı.
“Ehh, bu göreve dahil olamazsınız maalesef. Çünkü Orkların savaşması gerekiyor, yani yalnızca izleyebilirsiniz.”
“Kkyaa, cidden mi!”
Yurin, bekleyemeyecek olan Ork Savaşçılarla birlikte gitmek zorunda kalmadan Resme Işınlanmayla Bursilia’dan El Nath Dağlarına geçmişti.
“Ah, sorun olmaz belki de. Neyse, ben de izlemek isterim.”
Maylon ise iyi haberlere rağmen huzursuzca ellerini ovuşturuyordu. O gün yayın istasyonunda bir programları olduğu için ikilemdeydi.
Kanala giderse ikramiye alır, boş verip El Nath Dağlarına giderse de asıl arzusunu yerine getirmiş olurdu.
Bir canlı yayın sunucusuydu ve sırf maceranın bir parçası olmak için kendisine verilen görevi iş arkadaşlarına yıkma düşüncesi ruh halini etkiliyordu.
Onu sakinleştiren Pale oldu.
“Kafana takma ve canın ne istiyorsa onu yap.”
Maylon’un gözleri yaşlıydı.
“Huhu, bu yılki izin günlerimi bitirdim bile.”
İş arkadaşlarına üzülen kız, en sonunda çalışmakta karar kıldı. Sunuculuk gereği ve izleyicilerinin hatırına bu işi bir kenara bırakmayı seçti.
“Chronodonları avlamak.…..”
Weed Montvertruria’da avlanıyordu ve önceden yaptığı planları biraz değiştirmekte karar kılmıştı. Öncelikli görevi kuş yumurtası zannedilecek mükemmellikte heykeller yapmak ve Orkları saldırmaları için kışkırtmaktı.
35 Chronodonun icabına bakılmalıydı. Söz konusu Oymacının mücadele kabiliyeti olmadıkça defalarca denenmesine rağmen bu görevin tamamlanacağının garantisi olamazdı. Gerçekten zorlu bir görevdi.
Görev başarısız olur da ölümler gerçekleşirse Weed’in seviyesi de epey düşerdi.
Ama Weed, geliştirdiği çok sayıda saldırı yeteneği ve istatistiğiyle sıradan bir Oymacı değildi.
“Chronodonların derisi bayağı para eder… herhalde. Bir sürüde genelde 90 kadar Chronodon oluyormuş. Bu tipler ortadan kaybolursa Orklar daha da çok bölgeye yayılabilir.”
***
Weed ikinci günün sonunda Bursillia’ya dönerek Ork Lordu Bulchwi’yle buluştu.
“Bir iyiliğe ihtiyacım var, chwit!”
“Ne oldu, chwichwik!”
“Bana Ork savaşçıları lazım. Chwiiig!”
“Chwiichwiig. Söyle bakalım, bu yolda sana kaç Ork gerekecek? Chwiichwi!”
*Mevcut Katkı Puanı ve Yakınlıkla harekete geçirilebilecek Ork sayısı:
Savaşçı: 240,000
Şampiyon: 80,000
Şaman: 5000
Weed’in Orklara hayati katkıları olmuştu ve Ork ordularıyla kardeşlik derecesinde yüksek bir yakınlık içerisindeydi. Karichwi, Ölümsüz Lejyonu mücadelesinde Ork ordusuna önderlik ederek bolca katkı puanı ve yakınlık kazanmıştı.
‘Düşmana kıyasla hala yetersiz sanırım.’
Weed, Orkların onlara olan muazzam katkılarına rağmen destek sağlama konusunda cimri davrandıklarını düşünüyordu.
Çünkü Orkların çoğunun çoktan Morata yollarına düşmüş olduğundan bihaberdi.
“10,000 kadar Ork Şampiyonu. Chwichichi!”
“Tamamdır, chwiik! Hazırlatayım.”
– Orklara sağladığınız Katkı Puanınız azaldı.
Savaşta çok sayıda Ork ölürse Katkı Puanlarında da büyük bir düşüş olurdu. Aksine savaş kazanılırsa Orkların tecrübesi ve Katkı Puanları da artardı. Chronodonlar, Orkların refahının önündeki engellerdi. Dolayısıyla bu görevin üstesinden gelirse Weed’in toplayacağı puanlar bir hayli çok olacaktı.
“Şu şeylerden bir an önce kurtulmalıyım. Chwiiik!”
***
Hayat Bahşedilmiş Heykeller her gün Vargo Kalesi yakınlarında canavarlarla acımasızca çarpışıyordu.
“Keuoooo!”
Erken doğmuş Wyvernlerin ve iri cüsseli Bingryong’un savaştaki katkısı az buz değildi. Gruplar halinde keşfe çıkıp bir gizlenip bir görünerek canavarları avlıyorlardı.
En güçlüleri Anka Kuşu, genel olarak ok atan Altın Adam ve sürekli göz ardı edilen Sarı Oğlandı. Jigolaths’ta can bulan bu Heykeller Vargo Kalesine yerleşmiş, oranın canavar nüfusunu eksiltiyordu.
Hayat Bahşedilmiş Heykellerin gece gündüz süregelen çabaları sayesinde de oyuncuların o canavarlara yem olma riski azalıyordu.
“Kkieeeeg! Geri döndüm.”
Uzaklaşmış olan Wy-3 geri döner dönmez Wyvern tarafından karşılandı.
“Çok teşekkürler, Wy-3.”
“Kklugkklug. Bu kez bayağı uzaklara gittim.”
Kendilerine zaman ayırabilen Wyvernler onu pek kıskanmıyordu. Efendilerinin pis karakteri yüzünden Wy-3 de bolca boş vakti olmasını diliyordu.
Yere inen Wy-3, göbeğinin üzerine uzanarak şöyle dedi:
“Artık daha fazla personele ihtiyacı varmış. Efendimiz bizi Bursilia’ya çağırıyor.”
Bu sözler Wyvernlerin gözünde yıldırımdan farksızdı!
“Kklugkklug, ne zaman gidiyoruz peki?”
“Yarın akşama dek ulaşmış olmalıyız.”
Bursilia’yla aralarındaki mesafe hesaba katılınca zamanında ulaşmak için tüm geceyi uçarak geçirmeleri gerekecekti.
“Çok kötü.”
“Golgolgol. Yapacak çok iş var.”
“Mööööömöööö.”
Bingryong, Altın Adam, Sarı Oğlan ve diğerleri de bu etkileşimi kenardan izliyordu.
“Bingryong, sen de gelmelisin.”
“Kwaaaaeeg!”
“Gelirken Altın Adamı da getir.”
“Golgolgol!”
Sarı Oğlan gözlerini kısmış, neşeyle gülümsemeye çalışarak kuyruğunu sallıyordu.
“Ve Sarı Oğlan, sen de Işıktan Kanatlarla gel.”
“Möööööööööö.”
Diye bağırışıysa dört bir yanda çınladı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..