“Sunbae-nim, seninle karşılaşmayı öyle çok istiyordum ki. Deri zırhımı imzalayabilir misin?”
“Ben de öyle. Seni görmek istiyordum. Karichwi’yi görüp dinleyebilmenin hayalini kuruyordum!”
Weed’in maceraları sık sık tekrarlarıyla birlikte televizyonda yayınlanıyordu. Alice ve Dine da onun tüm maceralarını canlı takip eden hayranlardı.
Bu maceralara dair hikayelerin anlatıldığı hayran kafelerinde bile takılıyorlardı. Weed’den öyle hoşlanıyorlardı ki her gün bir şeyler yazmak için sohbetlere bağlanıyorlardı. Elbette ki Weed’in bu tarz bir popülariteyle işi yoktu.
“Şey, şu anda biraz meşgulüm de……”
“Kyaa! Sunbae-nim’in sesi cidden ortamın kalitesini yükseltiyor.”
“Öylesine bir fikir ortaya atmıştım canım. Özür dilerim. Daha sonra… Yo, daha uygun bir zamanda hallederiz.”
Weed, canını sıksa da bu teklifi soğukkanlılıkla kabul etti. Gerçek kimliği açığa çıkınca bakışları bile değişmişti.
“Vaaah! Hyung, ileride benim için de bir şeyler imzalayabilir misin? Savaş Tanrısıyla arkadaş olmak o kadar büyük bir şeref ki…..”
Hegel neşe içerisinde hoplayıp zıplıyordu. Melbourne Madenindeki işgalciler yüzünden başları dertteydi ama burada can verse bile Weed’le tanışmış olmak onun için daha önemliydi. Tabii ki Weed onunla aynı fikirde değildi.
“Bu seferkilerin işini hızlıca bitirmiş olabiliriz ama kalan Suikastçılar da harekete geçecektir.”
Yoldaşlarıyla iletişimi kesilen Suikastçılar, toplu halde başlarına üşüşecekti. Weed’in tuzağı bu seferlik işe yaramış olabilirdi ama şansının bu şekilde süregeleceğini umut edemezdi. İç çekerek,
“Kaderimde bu varmış. Bir süre tereddüt etsem de……”
Van Hawk, kılıcındaki kanı silerek lafa girdi.
“Endişelenmeyin Efendim. Ben onlarla çarpışırım.”
Torido da öne çıktı.
“Benim boğazım hala kuru. Dişlerimi saplayıp kanlarını kurutacağım.”
Weed, bu ikiliyi astlarım olarak eğittiğime değmiş diye düşündü.
“Yaşamak istiyorsam onları ortaya atabilirim...”
“…….”
***
Yoldaşlarını aramaya giden Suikastçılar pusuya düşürülmüştü.
-Kaç kişiydiler?
-Güçlü görünüyorlar, iyice temkinli yaklaşmamız gerekmez mi?
Normal şartlarda şimdiye bir rapor gelmiş olurdu. Ama bu kez ses seda yoktu. Yani hızlı bir ölüm tatmış olma ihtimalleri yüksekti.
“Pervasızlık mı ettiler acaba?”
“Sanmam. 21 numara çok temkinli biridir.”
“Demek ki pusuda sağlam bir düşman yatıyormuş.”
Suikastçılar için düşmanlara saldırmanın bin bir türlü yolu vardı. İğneler, zehirli spreyler, dumanlar ve lanet büyüleri en temelleriydi! Canlılık ve sağlığı düşüren şaşırtıcı yetenekler ve amansız saldırılar ihtimal dahilindeydi. Suikastçıların zayıf noktasıysa yüksek defanslı biri karşısında uzun süre direnemeyişleriydi. Yine de kritik saldırı ihtimalleri ve saldırı hasarları diğer sınıflara kıyasla çok daha iyiydi ve kafa karışıklığı ile felç yaratma konusunda hiç kimse ellerine su dökemezdi. Kalan 17 Suikastçı, metodik bir savaşma yöntemi geliştirmeye çalışıyordu.
“Kaç kişi olduklarını bilmiyoruz.”
“Kara Aslan Loncası üyelerinin gelme ihtimaline karşın silahlarımızı da hazırda tutmalıyız.”
Suikastçıların kollarında birer arbalet vardı. Ok yerleştirmek diğer yaylara göre daha çok zaman alsa da büyülü oklar hızla ilerliyor ve daha fazla hasar veriyordu. Suikastçılara uygun bir ekipmandı. Savaş hazırlıkları çabucak sonlanırken tuzaklar da yerleştirildi. Ve tam da 17 Suikastçı harekete geçerken lonca sohbetinde bir mesaj belirdi.
Hermes Loncası sohbeti, Melbourne Madeninde aktif olmayan oyuncularla da doluydu.
Steer: Savaş Tanrısı Weed, Melbourne Madeninde tespit edilmiş.
Reikina: Ne?
Steer: Bana Kara Aslan Loncasına sızan bir casus haber verdi. Weed, Melbourne Madeninde bizim safımızda olan Suikastçıları öldürmüş anlaşılan.
Bunu duyan Suikastçılar paniğe kapıldı. Madene girdikten sonra Hermes Loncasına verilen hasar ihmal edilebilir düzeydeydi. 1. ve 2. katlarda tek bir can kaybı bile olmamıştı. Bu durum hesaba katılınca kayıp Suikastçıları öldüren kişi Weed olmalıydı.
Steer, lonca için istihbarat toplamakta uzmanlaşmış bir Suikastçıydı, dolayısıyla söylediklerinin doğruluğundan yana bir şüpheleri yoktu. Hegel, Kara Aslan Loncasının sohbet kanalında Weed’le karşılaşmanın heyecanını paylaşmıştı.
Steer: Casusumdan yeni haberler aldım. Weed kimliğini gizleyerek 3. kata inmiş.
Teurok: Demek ki Weed’i öldürmek için fırsat bu fırsat.
Credun: Bu fırsatı değerlendirip loncamızın başını ağrıtan Weed’den kurtulmalıyız.
Hermes Loncasının sohbet penceresine bir curcuna hakimdi. Bard Ray ve Kraliyet Muhafızları çoktan Melbourne Madenlerinde mücadele etmeye başlamışken şimdi de bu yeni bilgi gelmişti. Nihayet loncalarının şerefi için Weed’i öldürebileceklerdi. Tüm Hermes Loncası oyuncuları heyecan içerisindeydi.
***
Kara Aslan Loncası üyeleri ardı ardına ışınlanma geçidinde beliriyordu.
“Kaleye saldıran Beden Loncası güçleri ne düzeyde?”
“Sayıları 70,000’den fazla.”
“Her zamankinden çok daha fazlasını toplamışlar.”
“Bu seferki saldırı onlar için ölüm kalım meselesi anlaşılan.”
Kara Aslan Loncasının lideri Carlise, raporları işitmiş ve düşmanla çarpışma kararı almıştı.
“Kurun Kalesine kuşatma silahları yerleştirildi ve savaş akşam saatlerinde başlayacakmış gibi görünüyor.”
“Az vaktimiz var. Onları durduramazsak Beden Loncası Tullen Krallığını işgal etmeye bir adım daha yaklaşacak.”
Kara Aslan Loncası bu sebeple Kurun Kalesine geçici destek kuvvetler yollamıştı. Beden Loncasının birlikleri onlara kıyasla yetersizdi. Kale duvarlarını güçlendirip savunmalarını genişletirlerse bir gün dayanabilirlerdi. Zamanları kısıtlıydı ama yine de madeni işgal eden grubu mağlup edip kuşatmayı galibiyetle sonlandırmak için geri dönmelerine yeterdi. Hiç değilse Kara Aslan Loncası liderleri öyle düşünüyordu.
“Savaş Tanrısı Weed Melbourne Madeninde görülmüş demek… Orada ne işi varmış ki?”
“O heriflerle birlikte mi hareket ediyormuş?”
“Weed’in bize saldırdığına dair bir rapor almadık. Aksine madene saldıran Suikastçılarla çarpışmış.”
“Belki de görevi için gelmiştir.”
“Melbourne Madeni Oymacılık görevinde iş görebilecek güzellikte demir cevherleriyle ve en berrak safirlerle dolu.”
Başka bir zaman olsa Weed’in bölgelerine girmesi konusunda hassas davranabilirlerdi. Weed Savaş Tanrısı olarak büyük bir saygınlığa sahipti, dolayısıyla onunla karşılaştıklarında ya iş birliği içerisine girmeleri ya da düşmanca tepki vermeleri gerekiyordu. Ama şu anda mekanda daha acil bir sorun olduğu için bu konuya derinlemesine kafa yoramazlardı. Tefest adlı bir Büyücü, bir kristal küre çıkarttı.
“Lonca Efendisi! Bunu görmelisiniz. KMC Medya şu anda Melbourne Madeniyle ilgili bir canlı yayın yapıyor.”
“Sürpriz saldırının yayınlanması hoş olmadı.”
İnsanların büyük bir avlanma sahasına yapılan baskından haberdar olmaları Kara Aslan Loncasının hoşuna gitmemişti.
“Sorun bu değil ki. Yayına bakın.”
***
KMC Medya bir anda bir canlı yayın organize etmeye başlamıştı. Oh Joo-wan, heyecan verici haberleri dile getiriyordu.
“Melbourne Madeninde büyük bir olay gerçekleşmekte. Sizlere Kara Aslan Loncasına gerçekleştirilen saldırıdan bahsetmiştim ve izleyiciler için de kuşatmayla ilgili bazı videolar hazırlayacaktım.”
“Oh Joo-wan, işlerin değiştiğini mi söylüyorsun?”
“Evet. Öncelikle, işgalcilerin kimliğini tespit ettik. Şaşırtıcı bir şekilde Bard Ray de içlerindeymiş. Ki bunu videoda da görebilirsiniz.”
-Kuoooooh!
Woomba Belkain’in pençesinin yere inişiyle toprak dalgalanarak harekete geçiyor ve oyunculara saldırıyordu. Bu, onları toprağın altına gömen bir saldırıydı! Woomba Belkain mütemadiyen koca patilerini sallıyor ve oyuncuları hırpalıyordu. Canavarın önünde gerçek bir ölüm alayı vardı!
Bard Ray ve Kraliyet Muhafızları da Belkain’e karşı verilen bu mücadelenin bir parçası halini almıştı. Canavarlar toplaşıp dururken bu gidişat uzun süremezdi. Aslında niyetleri, Belkain’le çarpışmaya başlamadan önce Melbourne Madenindeki tüm oyunculardan kurtulmaktı. Ama oyuncular bu savaşı başlatan taraf olmak istemiş ve canavarlar da inde toplaşmıştı.
“Daha fazla ertelersek işi zorlaştıracağız. Hadi başlayalım!”
Kraliyet Muhafızları ve savaşçı grubu silahlarını kuşanıp Belkain ve onun vahşi cehennem köpekleriyle çarpışmaya başlıyordu. Krobidyun tarafından çağrılan ölümsüzler Belkain’e doğru akın ediyordu. Ölümsüzlerden pek bir beklentileri olmasa da Belkain’i az da olsa engelleyebilmeleri yeterliydi. Bu sırada Bard Ray, savaştaki becerisini gözler önüne seriyordu.
“Kılıç Uyanışı, Güçlü İrade, Gücün Doğuşu, Kara Şövalye Saldırısı, İkincil Kılıç!”
Dört destek yeteneği ve çeşitli kılıç teknikleri! Bard Ray, dalgalanan toprağa rağmen Woomba Belkain’e doğru ilerliyordu. Bu video, Melbourne Madeninde avlanırken Belkain’in inine giren bir oyuncu tarafından iletilmişti. KMC Medyayla ilişkili bir oyuncu olduğu için videoyu doğrudan kanala yollamıştı. Yayın istasyonu da çeşitli videoları analiz ederken bu manzarayla karşılaşmıştı. Son olarak ana yönetmen, ayrı bir toplantıya zaman ayırmadan karar vermişti.
“Hemen yayınlayın.”
Melbourne Madenindeki oyuncu, ölmeden önce yaklaşık 7 dakikalık bir video kaydetmişti. Mesleği Hırsızlık olduğu için Kraliyet Muhafızlarının elinde can verinceye dek saldırılardan kaçınmayı başarmıştı. Kara Aslan Loncası oyuncuları yakın dövüşte tecrübesiz olduğu için hızla ölürken Belkain ve canavarları büyük bir kafa karışıklığı yaratmaktaydı.
“Gerçekten muhteşem. Bard Ray ve Hermes Loncası üyeleri Melbourne Madeninde belirmiş. Kara Aslan Loncası bu gerçekten haberdar mı peki?”
“Büyük olasılıkla şu ana dek haberleri yoktu.”
“Hermes Loncasının rakip bir loncaya ait bir avlanma sahasına saldıracağını düşünmek zor sonuçta.”
“Şu anda mevcut durumla ilgili tahmin yürütmekten öteye gidemiyoruz. Daha sağlam bilgiler geldikçe sizleri haberdar edeceğim ama yaşananlara bakılırsa şüphelilerin onlar olma ihtimali yüksek.”
Oh Joo-wan görüntülere bakarken konuşmaya devam ediyordu. Bard Ray, Hermes Loncası üyelerini bir patron canavarı avlamaya götürmüştü. Kara Aslan Loncasının himayesindeki bir bölgeyi dağıtmak büyük bir etki doğuracak bir olaydı. Kısa bir video olsa da Woomba Belkain’in oyuncuları katledişini izlemek, onun sıradan bir canavar olmadığını anlamak için yeterliydi.
“Yeni ulaşan haberlere göre videodaki canavar Woomba Belkain’miş! Yani Tullen Krallığını kasıp kavuran efsanevi, iblisvari canavar.”
“Bir tüyo aldık. Hala hayatta olan bir oyuncu varmış. Onun tarafından bir video gönderiliyor, hazır olur olmaz bağlantı sağlayacağım.”
CTS Medya ve LK Oyun Yayınları da KMC Medyadan geri kalmayarak Melbourne Madenindeki durumu yayınlamaya başlamıştı. Woomba Belkain’le savaşarak can veren ya da hala mücadele eden oyunculardan videolar yağıyordu. Woomba Belkain’in ini cehennemi andıran bir savaş alanı olsa da kuytu köşelerde kalan oyuncular hayata tutunabiliyordu. Tabii düşmanları hem canavarlar hem de Hermes Loncasıyken daha ne kadar dayanabilecekleri muammaydı.
Ansızın Yoo Ah-ring’ten bir çığlık yükseldi.
“Ahhh!”
“Yoo Ah-ring-ssi Bard Ray’in gücü karşısında şaşkına dönmüş olmalı.”
“Ondan değil… Melbourne Madeninde başka biri daha varmış.”
“Seni bu kadar şaşırtan kişi kim acaba?”
“Weed! Güvenilir bir kaynaktan Savaş Tanrısı Weed’in de Melbourne Madeninde olduğunun bilgisini aldım!”
Gelen bu haberler, tüm yayın istasyonlarını iyice deliye döndürüyordu.
***
Yayını izleyen bir Kara Aslan Loncası Ressamının canı sıkılmıştı.
“Hermes Loncası… Henüz Üstünlük Birliği İttifakını bile dağıtmamışken böyle bir şeye nasıl cüret edebilirler! Anlaşmayı ihlal ettiler resmen.”
“Bölgemize girip üyelerimizi katlettiler, bunu affedemeyiz.”
Mesele yalnızca Melbourne Madeni de değildi. Yaşananların arkasından Hermes Loncasının çıkması her şeyi açıklığa kavuşturuyordu. Carlise’ın yüzünde soğuk bir gülümseme vardı.
“Diğer noktalardaki saldırılar sadece Melbourne Madenine girdiklerini gizlemek içinmiş.”
Kara Aslan Loncası pek çok avlanma sahasında hatırı sayılır hasarlar almış olsa da rapor edilen rakamlara bakılırsa Melbourne Madenindeki işgalciler kesinlikle ezici çoğunluktaydı.
“Girdikleri anda Melbourne Madeninde bir deprem meydana geldi ve sonra da bir zindan girişinin belirdiği raporu ulaştı.”
“Melbourne Madeninde elde etmeye çalıştıkları şey ne peki?”
“Kara Aslan Loncasıyla ilişkilerini kötüleştirmeye cüret ettiklerine göre gerçekten değerli bir şey olmalı.”
“Savaş Tanrısı Weed bile içerideymiş. Şu anda Allen’ın kardeşiyle birlikteymiş ama onu da dikkate almamız lazım.”
Kara Aslan Loncası üyeleri farklı görüşlere sahipti. Carlise, Versailles Kıtasına hükmedebilecek devasa bir loncaya önderlik etmek istiyordu. Bölgesini adım adım geliştirmeden önce askeri gücünü arttırma mücadelesi vermişti. O güne dek başarılı bir lonca geliştirmişti ve artık ciddi bir karar alma zamanıydı.
“Diğer avlanma sahalarına gönderilen tüm destekler geri çekilsin.”
“Peki ya Melbourne Madeni?”
“Yanıma bazı savaşçıları alıp doğrudan oraya geçeceğim.”
Böylece Kara Aslan Loncası ansızın Hermes Loncasının tahminlerinden farklı bir hamle yaptı.
Loncanın asıl planı Melbourne Madenindeki tüm oyuncuların icabına bakmaktı. Ama oyuncular Belkain’in zindanına girmiş ve baskın haberi çok erken duyurulmuştu.
***
Weed, zırhını kuşanmaya başlamıştı.
--------------------------------------------------------
Talrock’un Zırhını kuşandınız.
Savunma 102 arttı.
Dindar yüreğiniz sayesinde İnanç 100 arttı.
Şöhret 300 arttı.
Kuvvet 20 arttı.
Çeviklik 30 arttı.
Cazibe 25 arttı.
Düşmanlara yönelik Mücadele Ruhu 40 arttı.
Maksimum mana %15 arttı.
Büyü hasarı %10 azaldı.
Kafa Karışıklığı ve Korkuya bağışık hale geldiniz.
Üzerinizde bu zırh varken Cücelerden herhangi bir iyilik isteyebilirsiniz.
--------------------------------------------------------
Bu, Weed’in Freya Kilisesinden aldığı zırhtı. Savaş gücü ve büyü defansını arttıran kıymetli bir ekipmandı. Esasında kar beyazı bir zırh olmasına rağmen mitrilin ışık özümseme özelliği sayesinde siyaha dönüşmüştü.
‘Temeli hazırlamam lazım.’
Weed, Kılıç Bileme ve Zırh Cilalama gibi yeteneklerini kullandı. Kaçıp kurtulmak istiyorsa fiziksel durumunun zirvesinde olmalıydı.
“Şu zırh da ne havalıymış.”
“Böyle bir zırhı nereden buldun ki?”
Weed, anlamsız şeylerden söz etmek yerine harekete geçti. Rakip harekete geçmezse gizlenen Suikastçıları bulmak fazlasıyla zor olacaktı.
‘Her yerden çıkabilirler.’
Weed, hızlı tepki verebilmek adına kılıcını kavramıştı. Van Hawk ve Tori iki yanına geçmişken Hegel, Alice ve Dine üçlüsü arkasındaydı. Neticede o üçlü savaşa dahil olsa da pek yardımları dokunmazdı.
‘Etrafta gizlenen birkaç kişi olabilir.’
Weed, çakıl ve molozların etrafa saçıldığı noktalarda bile yavaşlamazken birilerinin kendisini izlediği hissiyle ansızın duraksadı. İleride birkaç kişinin geçebileceği büyüklükte bir boşluk vardı, Suikastçılar orada saldırıya geçecek olabilirdi.
‘Oradan geçersem arkamdan gelebilecek saldırılar konusunda daha da çok gerilirim.’
Üzerlerine atlamak için fırsat bu fırsattı. Suikastçılarla sürpriz unsurundan faydalanarak kafa kafaya çarpışmayı yeğlerdi. Bu hisse kapıldığı anda bir sonuca vardı.
-Weed-nim, şu anda Melbourne Madeninde misin?
Derken Pale’den bir fısıltı geldi. Weed ona Melbourne Madenine gideceğinden bahsetmemişti. Pale ve diğer arkadaşları, Geomchilerle avlanmaktaydı. Weed, bu fısıltıya karşılık verirken tereddüde düştü.
-Evet, Melbourne Madenindeyim.
-Şu anda canlı yayını izliyorum ve orada Weed-nim’in Melbourne Madeninde olduğu söyleniyor.
Weed, oradan bir an önce çıkması gerektiğini düşünüyordu. Varlığının nasıl keşfedildiği umurunda değildi. Hegel Kara Aslan Loncası sohbetinde çıtlatmış ya da bu bilgi Alice ve Dine tarafından yayılmış olabilirdi. Ölen Suikastçıların Tori ve Van Hawk’ı tanıyıp ölmeden önce bundan bahsetmiş olmaları da mümkündü.
-Ve ayrım gütmeksizin herkesi katledenler de Hermes Loncası üyeleriymiş.
Bunu duyan Weed, hala Suikastçıları kollasa da nihayet yaşananlara anlam verebiliyordu.
‘Beklenildiği gibi… Kara Aslan Loncasının kontrolündeki bir madende böyle bir şey yapabilmek için büyük bir organizasyon gerekliydi zaten.’
Pale fısıldamaya devam ediyordu.
-Ve Bard Ray ile Hermes Loncasının elit birliklerinin de madende olduğundan bahsediliyor.
Weed hareketi kesti.
‘O herifle bir kader bağımız olsa da bu kadarı fazla artık.’
Bu oyunu geliştirenlere bağırıp çağırmak istiyordu! Suikastçıların seviyesinin yüksekliğinden hiç şüphesi yoktu ama karşısında Bard Ray ve Hermes Loncasını bulacağı aklının ucundan bile geçmemişti.
‘Hayatta kalmam zor olacak.’
Durum ciddi bir hayatta kalma mücadelesine dönüşmüştü. Weed, bu saatten sonra büyük bir savaşın kaçınılmaz olduğunu biliyordu. Bu şartlar altında bir Başyapıt heykelini parçalamak zorunda bile kalabilirdi.
“Değerli olsa da...”
Weed üzerinde Başyapıt taşımadığı için Değerli Eserlerinden biri olan Son Savaşçıyı çıkarttı. Heykel, Hidra Kralına karşı çıkma cesaretini gösteren bir savaşçıyı tasvir ediyordu.
“Sonunda geldiğimiz nokta bu oldu. Heykel Yıkımı! Tamamı çevikliğe aktarılsın.”
Heykel parçalanarak un ufak olurken Weed, Suikastçılarla savaşacağı için kuvvettense çevikliğe öncelik verdi.
Ve o saniyede bedeni hafifleşti.
--------------------------------------------------------
-Heykel Yıkımı kullandınız.
Değerli bir eserin mahvoluşunun verdiği acı! Keder!
5 sanat istatistiği kalıcı olarak kaybedildi. Şöhret 100 azaldı.
Sanat istatistiği bir günlüğüne Çevikliğe dönüştürüldü.
Sanat istatistiğiniz çok yüksek, Çeviklik istatistiğiniz çok düşük olduğu için dönüşüm tek seferde tamamlanmayacak.
980 Çeviklik, İleri Düzey 9. Seviye bir yetenek olan ‘Rüzgar Koşusuna’ dönüştürüldü. Rüzgarla birlikte koşmak için mana kullanabileceksiniz.
Bu, iç mekandansa dış mekanda, uzak mesafe yolculuklarında faydalı olacak bir yetenektir.
650 Çeviklik, İleri Düzey 8. Seviye bir yetenek olan ‘Kaçınmaya’ dönüştürüldü. Düşmanlarınız size isabetli bir saldırı gerçekleştiremeyecek.
Deri zırhınızın etkinliğinde de artış gerçekleşecek.
430 Çeviklik, İleri Düzey 5. Seviye bir yetenek olan ‘Şanslı Yardıma’ dönüştürüldü.
Bu, hasarı çoğaltacak kritik vuruş olasılığını arttıran bir yetenektir.
1,040 Çeviklik, İleri Düzey 2. Seviye bir yetenek olan ‘Harikulade Tecrübeye’ dönüştürüldü. Bu, saldırı yetenekleri için gerekli aktivasyon süresini azaltan bir yetenektir.
Rakip oyuncuların yeteneklerinin zayıf noktalarını kavramayı da mümkün kılar.
760 Çeviklik, İleri Düzey 6. Seviye bir yetenek olan ‘Mesafe Azaltmaya’ dönüştürüldü.
Mesafeyi hiçe sayarak fazlasıyla hızlı hareketlerle düşmana saldırmak, canlılık ve mananızı tüketecektir.
-Oymacılık yeteneği yetkinliği gelişti.
--------------------------------------------------------
Weed, hafifleyen bedenine bir istikrar geldiğini hissediyordu.
“Demek böyle bir hismiş.”
Öyle hafiflemişti ki özgürce uçabilirmiş gibi geliyordu. İki ayağı da yerde olsa da en ufak bir rüzgarda yükselecek oluyordu. Elbette ki bu, manasını tüketiyordu ama Weed, artık Suikastçılara dikkat kesilmeden hızla ilerleyebilirdi. İşler değişmişti, artık geçen zamanı dert etmesine gerek yoktu.
‘Bir anda daha hızlı yürümeye başladı.’
‘Bize fırsat doğdu.’
Suikastçılar, pusuya yattıkları yerden çıkmak için hazırlıklara başlıyordu. Tek bir saldırı, ölümle yaşam arasındaki çizgiyi çekebilirdi! Tek yapmaları gereken, kısa bir süreliğine onu felç edecek darbeyi indirebilmekti. Sürpriz saldırısı başarılı olduğu sürece bir Suikastçı, kendinden daha güçlü birini yakalayabilirdi. Hele ki rakipleri Savaş Tanrısı Weed’ken bu, büyük bir onur olurdu.
‘Şimdi!’
4 Suikastçı bir anda gölgelerin arasından sıyrıldı. İkisi yerden ilerlerken ikisi zindanın tavanından sıçradı.
“Geber, Weed!”
“Sonun geldi.”
Nice savaş görmüş olan bu Suikastçılar hiç bu denli bir heyecana kapılmamıştı. Arbaletlerinin hedefinde Savaş Tanrısı Weed vardı. Torido ve Van Hawk ikilisi de orada olsa da onların gözü Weed’den başkasını görmüyordu.
“Ateeeş!”
Syu syu syu syuk!
Arbaletlere takılan oklar düz bir hizayla ateşlenmişti ve dosdoğru Weed’in göğsüne saplanacakmış gibi görünüyorlardı! O saniyede Weed, inanılmaz bir hızla önlerinde belirdi. Yüksek çevikliği ve kaçınma yetenekleri sayesinde de oklar yalnızca omzuna, sol kalçasına ve sağ bacağına saplandı.
-Zehir! Zehir! Zehirlendiniz.
Sağlığınız azaldı.
Hızla arınmadığınız takdirde bedeniniz ve zihniniz zarar görecek.
-Savaşta çeşitli yaralar aldınız.
Dayanma gücünüz hızla azalacak.
Sağlığınız 2,180 azaldı.
-Talrock’un Zırhının sağladığı inanç sayesinde hasar azaldı.
Sol kalçasına saplanan ok epey hasar vermişti. Ama Weed, bunu hiç umursamadan tüyler ürpertici bir hızla Suikastçıların üzerine atıldı.
“Vuaah!”
“Çok hızlı……”
Suikastçılar da o yaklaşırken hızla birer hançer çekti.
“Heriam Eskrimi!”
Weed, Suikastçılardan birine saldırdı.
-1. ardışık saldırı başarılı.
Çeviklik %20 arttı.
-2. ardışık saldırı başarılı.
Kuvvet %40 arttı.
Heykel Yıkımından gelen Çeviklik sayesinde isabet oranı ve yıkıcı gücü büyük ölçüde artmıştı. Işıyan Kılıç menzilli bir saldırı yeteneğiydi ve Oyma Bıçağı da Suikastçıların kaçınabileceği bir ay ışığı kılıç yeteneğine sahipti. Ve bunlar, güçlerine rağmen oldukça fazla mana tüketiyorlardı.
Dolayısıyla Weed, ardıl imgeler bırakacak kadar hızlıca yaklaşarak yakınındaki düşük defanslı bir Suikastçı üzerinde Heriam Eskrimini kullanmıştı. Maalesef ardışık saldırıları başarılı olsa da Çevikliği halihazırda Heykel Yıkımıyla artmış olduğu için istatistiğindeki artış düşüktü.
-Suikastçı hayati bir hasar aldı.
Sağlığı 31,760 azaldı.
Tam bir iyileşme sağlanıncaya dek maksimum sağlık 2,110 daha az olacak.
2 saniyelik bir sersemlemeye yol açıldı.
Gizlenme teknikleri kullanım dışı bırakıldı.
Bulanık bir Suikastçının hatları belirginleşti.
-3. ardışık saldırı başarılı.
Çeviklik %40 arttı.
-4. ardışık saldırı başarılı.
Kuvvet %40 arttı.
-Tullen Krallığının arananlar listesindeki bir Suikastçıyı öldürdünüz.
Şöhret 15 arttı!
Tullen Krallığına giderseniz ödülünüzü alabilirsiniz.
-Tecrübe kazandınız.
Daimi saldırıları sonucunda bir Suikastçı can vermişti! Weed, Heriam Eskrimini kullanmayı kesmeyip maksimum gücü koruyarak ikinci bir rakibe saldırdı. Bunu yaparken de daha çok hasar vermek için daha korunaksız, defansı düşük noktaları seçti.
Yıkıcı gücünün bu incelik ve karmaşıklığı, Menchurayla savaştığı zamandan çok farklıydı. Heriam Eskrimi, gücün başarılı her ardışık saldırıda katlanarak artmasını sağlıyordu.
İlk Suikastçı bundan kaçamayıp anında can vermişti. Suikastçıların bir ellerinde hançer, bir ellerinde arbalet vardı. Doğru düzgün bir zırhlarının ya da kalkanlarının olmayışı onları zarar görmeye fazlasıyla açık hale getiriyordu.
-5. ardışık saldırı başarılı.
Düşmanın kafası karıştı, Mücadele Ruhu zarar gördü.
Çeviklik %40 arttı.
-6. ardışık saldırı başarılı.
Kuvvet %50 arttı.
İkincil şok dalgasının hasarı %15 çoğaldı.
-7. ardışık saldırı başarılı.
Çeviklik %30 arttı.
Kuvvet %20 arttı.
Bu saldırılar 1,500 mana tüketirken Weed, iki Suikastçının daha icabına bakarak bir pelerin, bir hançer ve bir arbalet elde etti. Krallığın aranan katilleri olmaları sayesinde Suikastçılardan edindiği tecrübe ve ganimetler sağlamdı. Bu sırada Torido da içlerinden birinin kanını kurutmuştu.
“Yozlaşmış insanların kanını içmeye değiyor cidden.”
“Hadi gidelim!”
Diyen Weed, ilerlemeden önce çantasından bandaj çıkartarak temel ilkyardım uyguladı. Suikastçılar tarafından görülmek umurunda değildi.
Bu esnada Hegel, lonca sohbetinde Weed’le böbürlenmeye devam ediyordu. Dine ve Alice ikilisininse kalpleri delice atıyordu. Weed’in aklından geçenlerden hiç haberleri yoktu!
‘Madem savaşacağım, öyleyse dünyaya kendinden emin bir duruş sergilemeliyim.’
Tıpkı bir otele mini arabalarla gidenlerin büyük, yabancı arabalara binenlerden daha kötü muamele görmesi gibiydi. Bu ne kadar doğru bilemese de dış görünüşün mühim olduğu bir gerçekti.
‘Suikastçıların tereddüt etmesini sağlamalıyım. Sistematik bir şekilde hareket etseler de gerilecekler.’
Bir savaşta ilk sinen taraf, dezavantajlı taraf olurdu. Weed ise en sevdiği pastasını almış evine dönen bir ofis çalışanı gibi sırıtıyordu. Büyükannesiyle gündüz şovlarını izleye izleye oyunculuk becerisini az çok geliştirmişti.
Derken sağdan soldan yağan oklar eşliğinde ayaklarının altına bir şey yuvarlandı.
“Bu…”
Weed tam Antik Kalkanını çıkartmak üzereyken vazgeçti. Onu öyle çok kullanmıştı ki dayanıklılığı 31’e inmişti. Artık gerçekten çaresiz kalmadıkça ya da mühim bir amacı olmadıkça kullanmamalıydı.
“Torido, Van Hawk! Birlik olun!”
“Anlaşıldı, Efendim.”
Böylece üçü de oklara göğüs gerdi. Bir Ölü Şövalye olması gereği Van Hawk’ın sağlığı yüksekti. Torido da Vampir Lordu olarak ondan farksızdı. Weed’in direncindense bahsetmeye dahi gerek yoktu. Ayrıca çevikliği ve kaçınma becerisi de fazlaydı, dolayısıyla bedenini şöyle bir oynatarak üzerine uçan oklardan kurtulabilirdi.
“Ben sadık biriyim ve Efendimin emirlerine memnuniyetle itaat ederim.”
“Çabucak içlerinden birini yakalayıp kanını emeceğim. Şu güzel hanımefendi var ya, ona da bir demet çiçek hazırlayacağım……”
Van Hawk ve Torido’nun acıya direnme yöntemleri farklıyken Weed’in tek yaptığı bedenine daha çok bandaj sarmaktı. Hiçbir şey savaşta sağlığı onarmakta bandajın yerini tutamazdı. Söz konusu ileri düzey Dikiş ve Bitki Bilimi ile üretilen bandajlar olunca önemsiz yaralar hızla iyileşiyordu.
Çat!
“Hey, bu tarafa!”
Kvaaaaang!
“Herkes iyi mi?”
Weed, Torido ve Van Hawk tuzağa düşürülmüştü. Ama durum o kadar da tehlikeli değildi. Bunu büyük oranda sağlığı arttıran iyileşme iksirleri veren Şaman Dine’a borçlu olsalar da bu tuzakları kurduktan sonra Suikastçıların oradan ayrılması imkansız hale gelmişti.
“Weed’i yakalamayı başardık mı cidden?”
“Zamanlamamız mükemmeldi.”
“Onunla kendimiz baş etmekte zorlanırız. Gece Kılıcından ya da savaş timimizden destek gelmesini beklemeliyiz.”
Evet, Weed bir tuzağa kapılmış ve yakınındaki Suikastçılar tarafından pusuya düşürülmüştü.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..