-Hmm. Arenalar hakkında benim de pek bir bilgim yok, en iyisi bunu arena düzenleyen kalelere sorman. Fakat herkesin bildiği basit bilgilere dayanarak söyleyebilirim ki, iki çeşit arena var. Araf ve Mahcur. Arafta savaş ruhlarını kullanabilirsin, fakat Mahcurda savaş ruhlarını kullanamazsın. Mahcur arenaları para kazanman için en uygun olanlardır.
Alfred yaşlı adama teşekkür etti ve odasına çıktı. Odasında, ateş kontrolünü geliştirmek için antremanlar yaptı. Ateşi ortaya çıkarıp hızlı söndürmek, ateşi belli şekillere sokmak, fakat yeterli değildi. Bunun sebebi, ateş gücünün çok az olmasıydı. Asker seviyenin sonlarında bir güce sahipti. O yüzden, Mahcurda savaşmaya karar verdi.
Ertesi sabah, en yakın kale olan Makaken kalesine gitti. Gardiyanlar onu görünce, doğal olarak girişini engellediler. Alfred arenaya katılmak istediğini söyleyince, akşama kadar arena maçları olduğunu, ve ondan sonra katılmaları gerektiğini söyledi. Yapacak daha iyi bir şeyi olmayan Alfred, gizlice kaleye girdi, ve arena maçlarını izlemeye başladı. Çoğu maç Mahcur maçıydı, ve çok sıkıcıydı. Fakat son arena maçı olan, Araf maçı cidden eğlenceliydi. İki General adayı kapışıyordu. Alfred düşünmeyi bıraktı ve spikerin maçı sunmasını izlemeye başladı.
-Bayanlar ve baylar, bu günün son maçı olan Araf maçına hoş geldiniz! Bir tarafta, kalenin dördüncü varisi olan, Makaken Dale! Ateş generalini 6 senedir kullanan soylu ismin karşısında, birinci bölük komutanı, Pagon Kel! Atalarının ismini herkes duydu, fakat asla soylu makamına ulaşamadılar! Daha 16 yaşında, savaş ruhu olan Buz baronu Nymph'i daha yeni aldı! Bakalım hangisi olucak? Tecrübeli general mi, doğuştan güçlü baron mu?
--Bu sırada Lejyon Sarayında--
Diğer varis adayı olan Pagon Kel'in savaşını izlerken, Agrio buz lejyonu Pagon'a seslendi.
-Hey, soğuk çocuk! Bu senin büyük büyük bilmem neyin değil mi? Merak ediyorum da, acaba Genişleme çocuk ile savaşsa, kim kazanır?
Pagon, ilk başta cevap vermese de, Kel'in savaşı devam ettikçe, konuşmaya başladı.
-Kimin kazanacağı umrumda değil. Eğer birisi benim soyumla savaşırsa, yarın kendini diz çökmüş bir köpek olarak bulur. Kimse benim soyumla savaşıp sağ çıkamaz.
Diğer lejyonlar bunu duyunca güldü. En çok Agrio güldü. Pagon bu duruma sinirlendi, fakat neden güldüklerini bilmediği için bir şey diyemedi. Savaşın sonlarına doğru, lejyonlar saraydan ayrılıp kendi sorumluluklarını yerine getirmeye gitti. Odada uyuyan Asal, Agrio ve Pagon vardı. Pagon da gidecekken, Agrio arkasından ciddi bir şekilde seslendi. Normalde umursamazdı, fakat her şeyle dalga geçen Agrio ciddi bir şekilde konuşunca, duymak istedi.
-Pagon, eminim neden herkesin Genişleme çocuk hakkında çok hevesli olduğunu merak ediyorsundur. Daha yeni lejyon olmuş sen için bunu anlamak zor, o yüzden sana kısaca özetleyeyim. Herkes arkasındakine güvenerek hareket eder. Lejyonun soyundan gelen birisi lejyona güvenir, generalin oğlu generale, kardeş abisine. Fakat, Genişleme çocuk bunlara ihtiyaç duymuyor. O kendi başına, yalnız. Buna rağmen kazanıyor. Kel ile savaşıp Kel'i kolayca yener ve sen onun arkasından gittiğin zaman, Alfred'in babası, abisi, büyüğü ile değil, Alfred ile savaşırsın. Bunu unutma.
-Evet baylar bayanlar, herkesin beklediği savaş sonunda sona erdi! Kimsenin beklemediği şekilde, Pagon kolaylıkla kazandı. Makaken'in şansı bile olmadı! Kendinize iyi bakın, sonraki arena müsabakalarında görüşmek üzere!
Herkes yavaş yavaş dağılmaya başladığı sırada, Alfred Makaken'i gözüne kestirmişti. O kale hastanesindeyken, gizlice girip gücünden biraz ödünç alacaktı. Fakat bundan önce, arenaya kayıt olması gerekiyordu. Kayıt noktasına gittiği zaman, Mahcur kısmına girdi. Bu kısım bomboştu. Denetleyici bile uyuyakalıyordu. Esneyerek Alfred'e söyledi.
-Hoş geldin, Mahcura katılmak için önünde gördüğün metal parçasına tüm gücünle vur. %100 ü geçersen, katılırsın. Bununla gücünü ölçüp, ona göre rakiplerle karşılaşıcaksın.
Alfred, biraz geriye gidip, her zaman kullandığı koşu pozisyonunu aldı. Derin bir nefes aldı ve tüm dikkatini makineye verdi. Etrafa korkutucu bir his saçıyordu. Sanki, birazdan korkunç bir şeyler olucakmış hissini veriyordu. Denetleyici Alfred'i durdurmak isterken, Alfred maraton tekmesi ile makinaye vurdu. Makine 2 kale duvarı kırarak uçtu. Parçaları havada uçuyordu, gardiyanlar hemen denetleme odasına geldi. Alfred'in etrafını sardılar. Komutanlar da uyanarak odaya geldi. Alfred'i tutuklayacakken, makinenin güç ölçeri bir anda ortaya düştü. Rakamlar yanıp sönüyordu, fakat zar zor okunabiliyordu. Makine, %1240 gösteriyordu. Gardiyanlar ve Komutanın nutku tutuldu. Bazı gardiyanların korkudan silahları yere düştü. Alfred arkasını dönerek hana doğru gitmeye başladı. Arkasına dönerek ''Sonraki sefer daha dayanıklı duvarlar yapın. Maç günüm olduğu zaman ejder meyhanesinde beni bulun.'' Kimse buna karşı çıkamamıştı.
Gece olduğu zaman, Alfred sokaklarda geziyordu. Gardiyanların uyuklamasını bekliyordu, fakat kırdığı duvarlar ile bu iş pek mümkün olmayacakdı. Tenha bir gardiyanı buldu, onu hızlıca bayılttı ve zırhını giyerek içeri girdi. Neyse ki gardiyanlar çok yeteneksiz olduğu için karanlıkta Alfredi normal bir gardiyandan ayıramıyordu. Hastaneye girdi ve aradığı kişiyi buldu. Daha önce ruhtan teknik kopyalamamıştı fakat denemeye çalıştı. Elini Makaken'in kafasına koydu. Düşündüğü tek şey, güçtü. Biraz zaman geçti, ve bir anda beynine aşırı bilgi yüklenmeye başladı. Belirli bir süre haraket edemedi, bir kaç dakika boyunca öyle kaldı, fakat kısa bir süreliğine kendine geldi, o zaman da elini bedenden çekti. Kendini daha güçlü his ediyordu, gücünün ismindeki gibi, genişlemişti. Tam odadan çıkıp ejder meyhanesine gidicekken, odaya biri girdi. Sanki onun burda olduğunu bir süredir biliyormuş gibiydi. Elinde sigarası, sağ elinde buzdan bir kısa kılıç. Karanlık olduğu için anlaması biraz zor oldu, fakat kısa sürede onun kim olduğunu anladı. Araf'ta savaşan, Pagon Kel. Sigarasından bir duman aldı ve Alfred'e baktı.
-Burda ne işin var çöp parçası?
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..