Bölüm 20

avatar
92 1

Makineden Gelen Tanrı - Bölüm 20


Adamdan başka bir ses gelmeyince Soohyun vücudunu doğrulttu ve etrafa baktı. Görebiliyor olmanın sevincini yaşamak istiyordu fakat daha büyük öncelikleri vardı. Deus ex Machina isimli varlık ona yepyeni bir dünyanın kapılarını açmıştı.

 

Kafası düşmüş bedenin yanına geldi ve dikkatle inceledi. Her yönüyle sıradan olmasına rağmen asla unutulmayacak bir yüzdü. Korkunç olmasına rağmen Soohyun hiçbir iğrenme hissetmedi. Cesedi uygun bir şekilde gömmek istedi fakat bırak cesedi zincirlerden kurtarmayı hareket dahi ettiremedi.

 

“Huh, bu da ne?”

 

Soohyun kanların biriktiği ufak birikintiye elini soktu ve iki şey çıkardı. Bunlardan birisi kartondan yapılmış, avuç içi büyüklüğündeki bir kutuydu. Diğeri silindir şeklindeki bir cam şişeydi. Cam şişenin içerisinde ilaç olduğu belli olan birkaç kapsül bulunuyordu.

 

Soohyun kutuya baktı ve onun da beklediğinin aksine bir sigara kutusu olduğunu fark etti.

 

“Neden tanrısal bir varlık böyle şeylere ihtiyaç duysun ki?”

 

Bu dönem de sigara kullanan kişilerin sayısı bir hayli düşüktü.

 

“Bu…”

 

İlaç şişesi çok daha garipti. Çok düşünmedi ve bunları cebine koyduktan sonra etrafı birazcık daha incelemeye koyuldu. Beyaz mermer duvarlar da birkaç desen vardı. Geç İbrani alfabesine ait yazılar da bulunuyordu.

 

Soohyun her ne kadar içerisinde İngilizce ve Rusça’nın da bulunduğu beş farklı dili kusursuzca konuşabiliyor olsa da İbranice gibi antik diller hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Bunlar Circle gibi ileri düzey akademiler de nadiren veriliyordu.

 

Soohyun duvardaki desenlerde pek çok kez ‘1’ sayısının tekrar edildiğini fark etti. Birazcık inceledikten sonra desenlerin arkasında birer hikaye barındırdığını anlamıştı. ‘1’in içerisinde Yaratıcı, yani karşı konulamayacak bir gücü 9’un ise daha güçsüz olmasına rağmen bilgelikle kutsanmış bir varlığı temsil ettiğini fark etmişti.

 

“Bana anlattıkları ile aynı. Sahi, tam olarak ismini sormamıştım.”

 

Soohyun birazcık daha etrafta gezdikten sonra birden dengesini kaybetti ve yere düştü. Gözlerini tekrardan açtığındaysa sıcak rüzgar vücuduna çarptı. Soohyun gözlerini açtığındaysa insan denizinden başka bir şey görmedi.

 

Sıcak bir el omzuna dokundu.

 

“Evladım, neden ağlıyorsun?”

 

Yaşlı adam endişeli bir şekilde ona baktı. Karşısında güneşi kıskandıracak parlaklığa sahip okyanus mavisi gözleri görünce şaşırdı. 

 

Soohyun hıçkırırken ona baktı.

 

“Görüyorum…”

 

---

 

Soohyun yaşlı adam sayesinde eve dönüşünün üzerinden bir saat geçmişti. Uzun zamandır göremediği bu manzarayı doyasıya izledi. Hiçbir şey düşünmeden sadece bir şeyleri izlemek istiyordu. Dolabı içecek bir şeyler bulmak amacıyla açtığında kapakta duran şişeleri gördü.

 

Bunlar bira şişesiydi. Kuzeninin en son gelişinden beri burada durmaya devam ediyorlardı. Soohyun üzerine çok düşünmeden şişeleri açtı ve bir yudum aldı. Ekşi ve dilini uyuşturan bir tadı vardı. Ancak sevmişti tadını.

 

Bir süre boyunca hiçbir şeyi düşünmeden sadece rahatına baktı. Abur cubur yedi, oyun oynadı ve film izledi. Duvara baksa bile hiç sıkılmayacağı bir durumdaydı.

 

Güneş battığındaysa Soohyun on üçüncü şişeyi devirmişti ancak hiç sarhoş olmamıştı. Fakat başı ağrımaya başlamıştı. Artık durması gerektiği için Soohyun etrafı topladı ve biraz uyumak için odasına çekildi.

 

Gözlerini kapatmaya korkuyordu. Bunların bir rüya olma ihtimali onu ölümüne korkutuyordu. Prometheus onu artık Mana kullanamayacağı konusunda uyarmış olduğundan Mana’yı hissedemediği için korkmuyordu.

 

Mana’yı hissedemediğinden dolayı mutlu bile sayılabilirdi.

 

Çünkü bu yaşadıklarının gerçek olduğunun bir kanıtıydı.

 

Soohyun gözlerini kapatırken tekrardan başı ağrımaya başladı. Alışık olduğu seviyede olduğundan onu çok rahatsız etmedi ve yıllar sonra ilk kez güzel bir uyku aldı.

 

Ertesi gün güneş ışıklarıyla karşılaşınca göz yaşlarını tutamadı. Bu manzaranın kıymetini bilmeyen insanları kıskanıyordu. Yıllardır içinde bulunduğu karanlık sonunda yerini ışığa bırakmıştı ve kalbini kaplayan buzulların büyük kısmı güneş ışıklarıyla birlikte erimişti.

 

“Yapacak çok şey var.”

 

Zihninden geçirdi.

 

‘Deus ex Machina’

 

Önünde koyu bir pencere açıldı. Metalik mavi rengiyle modern çağın ileri teknoloji hologramlarına benziyordu. Soohyun çenesini ovaladı ve pencereyi incelemeye başladı. Basit bir profil sayfası açılmıştı. Beklediğinin aksine oyunlardaki gibi ‘İstatistik’ penceresi bulunmuyordu.

 

Bu onu hayal kırıklığına uğratmıştı bir nebze.

 

Artık Mana kullanamayacağına göre bu gücün yerini bir şeyin alması gerekiyordu. Okuduğu novel ve webtoonlardaki gibi puan sistemi olacağını düşünüyordu. Ancak her şeyi kendisi halletmesi gerekiyormuş gibi görünüyordu.

 

‘Mystic Gen tarafından geliştirilen Vücut Solüsyonları kasları ve kemikleri besleme özelliğine sahip. Vücudunu geliştirmek için yeterince zamanı olmayan Kahramanların diğerlerinden geride kalmamak için kullandıkları özel bir sıvı. Ayrıca Circle gibi kahraman akademilerinde de kullanılıyor.’

 

Her ne kadar bir Büyü Mühendisi olmak için yüksek savaş gücüne gerek olmasa da Circle’daki mühendis öğrencilerinin en azından 1 Yıldız kahraman gücüne sahip olması gerekiyordu. Yani en azından Öğretici zindanındaki hali kadar güçlü olmalıydı.

 

Soohyun kafasını salladı ve pencereye odaklandı. Kişisel bilgilerinin hemen yanında yeşil renkli bir çip parçası ile temsil edilen ‘Metabit’ isimli bir gösterge vardı.

 

Soohyun ne olduğunu anlamak için Metabit yazısının üzerine tıkladı.

 

[Metabit: Sistemle olan alışverişlerde kullanılacak olan takas birimidir. Elde edilen bilgiler ve sistem tarafından verilen görevlerin tamamlanması ile elde edilir.]

 

“Sistem görevleri mi? Oyunlardaki gibi mi olacak?”

 

Göstergenin altında ise üç farklı başlık vardı.

 

[Yetenek Ağacı: Edinilmiş yeteneklerin kontrol edildiği ve depolandığı veri sistemi.]

 

[Kayıtlar: Vücut ve sistem üzerinde yapılmış güncellemelerin kayıt altına alındığı veri sistemi.]

 

[Görev: Sistem tarafından verilen görevlerin yönetildiği penceredir.]

 

Soohyun ‘Yetenek Ağacı’ başlığına tıkladı ve önüne yeni bir pencere açıldı. Bir ağacın dallarını andıran yetenek göstergeleri karşısındaydı. Soohyun yeteneklerin özetlerine baktı.

 

[Dokumacı: Aktifleştiğinde Mana’yı dokuyabilme özelliğini kazandıracaktır.]

 

[Dönüştürücü: Fiziki varoluşların kopyalarını ‘Kütüphane’ye kopyalar.]

 

[Atölye: Deney simülasyonu yapabileceğiniz fakat maddi varlığa sahip hiçbir eşyayı var edemeyeceğiniz sanal bir laboratuvar. Gerçekte var olan başka bir atölyeyi (laboratuvarı) Atölye’ye bağlayarak yanınızda taşıyabilirsiniz.]

 

[Kütüphane: Depolanan verilerin kategorize edildiği ve Metabit karşılığında yeni bilgiler satın alabileceğiniz veri kütüphanesidir. Veriye dönüştürülmüş maddi varlıklar burada depolanır.]

 

Soohyun özellikleri görünce sevinse de kaşlarını çatmadan edememişti. Her ne kadar Dokumacı, Dönüştürücü harika yetenekler olsa da Mana olmadan güçlenmek çok zordu.

 

Circle kayıtlarının başlamasına bir haftadan az süre kalmıştı.

 

Bu süre içerisinde en azından 1 Yıldız kahramanın savaş gücüne sahip olmalı ve Eğitim Bakanlığı’nın kontrolünden başarılı bir şekilde geçmeliydi. Aksi takdirde Circle’a başvuru gönderemezdi. Sonuçta dünyanın en iyi Kahraman Akademileri’nden biriydi ve her yıl milyonlarca kişi başvuruyordu.

 

Eğitim Bakanlıklarının yaptığı ön eleme olmazsa Circle başvuruların atlından kalkamazdı.

 

Soohyun duş alıp kahvaltısını yaptı. Hazırlanmak üzere odasına girdiğinde aynadaki yansıması gözüne çarptı. Kendi görünüşünün nasıl olduğunu unutalı epey olmuştu. Bu kadar sağlıklı büyüdüğünü görünce mutlu olmuştu.

 

Boyu yüz seksen santimetreyi geçmişti. Hemen hemen seksen kiloydu. Yıllardır yaptığı antrenmanlar sonucunda vücudu oldukça iyi gelişmişti. Yunan tanrılarının kıskanacağı bir fiziğe sahipti. Özellikle kol kasları; triceps ve bicepsleri bir hayli büyüktü.

 

Uzun yıllardır saçlarını kesmemişti bu yüzden saçları omuzlarını geçmişti. Derin mavi gözleri önceki gibi parlak değildi. Aksine garip bir şekilde mattı. Yüzünde hiç yağ yoktu, bıçakla oyulmuşçasına şekilliydi.

 

Soohyun kaşlarını çattı.

 

Bir şeyler farklıydı.

 

Odasındaki çekmecelerden birini açtı ve dikkatlice karıştırdı. Bir albüm çıkardı ve onu açtı. İçerisindeki fotoğraflardan birkaçını çıkardıktan sonra aynanın karşısına geçti.

 

Geçen yıl mecburi olarak çektirdiği fotoğraflardan birisi elindeydi. Fotoğraftaki Soohyun’un gözleri kapalıydı ve bir hayli zayıftı. Hiç yağı olmamasına rağmen kaslı olduğu belli oluyordu fakat şu anki kadar yapılı ve uzun değildi.

 

Daha çok annesi gibi kadınsı özelliklere sahipti.

 

Soohyun pencereyi açtı ve [Kayıtlar] sekmesine girdi.

 

[Mekanik Tanrı’nın Beyni: Deus ex Machina’nın beynini miras aldınız. Tüm özelliklerine sahipsiniz.]

 

[Mekanik Tanrı’nın Vücudu: Deus ex Machina’nın vücudunu miras aldınız. Tüm özelliklerine sahipsiniz.]

 

[Mekanik Tanrı’nın Gözleri: Deus ex Machina’nın gözlerini miras aldınız. Tüm özelliklerine sahipsiniz.]

 

Değişim oldukça belirgindi fakat yaşlı adamın şaşırmadığı aklına geldi.

 

“Değişim bu gece oldu.”

 

Ancak.

 

“Değişen tek şey vücudum mu?”

 


 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44775 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr