Bölüm 19

avatar
111 0

Makineden Gelen Tanrı - Bölüm 19


Prometheus.

 

Yunan Mitolojisi’nde öngörü ve Titan ateş tanrısıydı. Bu dönem de mitolojik varlıklar gerçeğe döndüğün antik mitolojilerin birçoğu unutulmuştu. Fakat Yunan mitolojisi getirdiği maddi faydalar nedeniyle hâlâ popülerdi.

 

Prometheus en çok ateşi Tanrılardan çalarak onlara meydan okuması ve insanlara teknoloji, uygarlık biçiminde vermesiyle tanınıyordu. Bilim sever bir genç olan Soohyun tüm Tanrılar arasında bildiği birkaç tanrıdan birisi olan Prometheus’un hikayesini özellikle seviyordu.

 

“Bunun seninle ne alakası var?”

 

“Pfft!” adam durumuna rağmen gülüyordu, “Öncelikle sana birkaç şeyi açıklayacağım. Mana ve dünyanın şu anki durumu hakkında bir şeyler. Çok zamanımız yok. Seni buraya çekmekle vücudumdaki gücün neredeyse tamamını kaybettim.”

 

“İyi dinle.”

 

Soohyun dikkat kesildi.

 

“Evren’in başlangıcından itibaren tıpkı bir kanun gibi var olan bir enerji türü var. Tanrılar ona Mana ismini verdi. Dünya’dan milyarlarca ışık yılı uzaktaki bir galaksi olan Eden – siz buna Glass z13 de diyorsunuz – Mana’nın ilk entegre olduğu evrendi. Yaşam için bir zorunluluk haline geldi. Ve sizin Tanrı adını verdiğiniz Kozmik Varlıkları ortaya çıkardı.”

 

“Tanrılık kademesi Büyü Evrimi’nin zirvesidir. Siz insanların milyonlarca yıldır taptığı Tanrılar onların birer yansımasından ibarettir. Bu ufak tanıtım Tanrıların nasıl varlıklar olduğunu anlaman için yeterli değil fakat onlar biraz fikir verecektir sana.”

 

“Gelgelelim Tanrılar neden insanları ilgilendiriyor. Mana’nın kendi bilinci var ve bağlantılı oldukları alemleri kontrol altında tutmak için bir sistem yarattı. Akasha Sistemi. Bilindik Tanrıların hepsi Akasha’da yer edinmiş kozmik varlıklardan başka bir şey değil.”

 

“Alemleri birbirine bağlayan Akasha’nın en büyük nedeni sınırlı olması. Alemler birbiriyle bağlanmış bir zincir gibi en güçsüzden güçlüye doğru sıralanıyor. Evrim geçiren varlıklar Akasha sayesinde Tanrı kademesine yükseliyor ve kendi alemini Kozmik Zincir de daha üst seviyeye çıkarmak için savaş başlatıyor.”

 

Soohyun kaşlarını çattı. Mana’nın kaynağı hiçbir zaman çözülememişti. Filozoflar ve bilim adamları üzerine düşmüş olsa da Mana üzerinde araştırma yapamadıklarından sorunun cevabına ulaşamamışlardı. Bu yüzden işin içine Din girmişti.

 

Yeni dinler ortaya çıkmış ve Mana’nın kaynağı ‘Tanrı’ olarak bilinmişti.

 

Mana’nın bilinçli bir varlık olmasını ve tüm Evren’deki en üst güç olduğunu tahmin bile edemezlerdi. Soohyun kaşlarını çattı. Bir mitolojiden farksız olan bu hikayeyi neden ona anlattığını merak ediyordu. Sonuçta o on altı yaşlarındaki bir ergenden başka bir şey değildi.

 

Böyle kozmik varlıkların yanında varlığının bir değeri bile yoktu.

 

“Heh. Seni ilgilendirmediğini düşünüyorsan yanılıyorsun. Kozmik Zincir’deki tüm alemler sırayla bir savaş alanı haline geliyor ve Tanrıların daha da güçlenmek için sömürdüğü çiftliklerden birine dönüşüyor. Ve tahmin ettiğin gibi, sıra Dünya’da.”

 

“Dünya da neden yaşam olduğunu hiç düşündün mü? Buraya göktaşları aracılığı ile gelen su ve evrimin kusursuz bir şekilde devam etmesinin nedenini? Kıyametin ne olduğunu biliyor musun? İnsanlar neden bir şeylere inanma ihtiyacı duydu? Bunlar hepsi Tanrıların bir oyunu. Dünya’yı hasat edebilmek için yetiştirdiler.”

 

Soohyun sordu.

 

“Dünya buna değer mi? Milyarlarca yıl beklemeye?”

 

“Burayı bir tarla olarak düşün. Tohumlar ekildi ve büyümesi beklendi. Ayrıca Dünya tüm evren de dahi oldukça özel bir yer olarak görülüyor. Akasha Sistemi’nin çok güçlü olduğu birkaç yaşam bölgesinden biri. Bu hayati önem taşıyor çünkü Tanrılar gücünü Akasha’dan alıyor.”

 

“Peki ya sen? Sen de bir Tanrı değil misin? Bu hale gelmenin nedeni nedir?”

 

Aklında milyonlarca soru vardı.

 

“Hehehehe. Bu Dünya’nın neden bu kadar özel olduğuyla alakalı. Tüm Tanrılar arasında ben Mekanik Tanrı olarak bilinirim. Tanrılar tarafından Dünya’ya bırakılmış olan ilk varlığım. Primatlar daha yeni ortaya çıkarken Dünya’nın işleyişini sağlamak için görevlendirildim. O zamanlar Tanrıların amacını bilmiyordum.”

 

Adamın ses tonu birden hüzünlü hale geldi.

 

“Tanrıların amacını anladığım da her şey için çok geçti. İnsanlığa hayatta kalmayı öğrettim, türün yok olmaması için elimden geleni yaptım ancak üç yüz yıl önce tüm bunlardan pişman oldum.”

 

“Neden?”

 

Üç yüz yıl önce Mana ilk defa keşfedilmişti. Zindanlar ve canavarlar her yerde ortaya çıkmış ancak ilk kahramanlar tarafından alt edilerek Dünya da düzen sağlanmıştı.

 

“Tanrıların en büyük korkusu çiftliklerindeki mahsullerin Akasha ile bağlantıya geçmesidir. Yani Mana’yı kullanmaları. Bu Dünya’nın potansiyelinin ortaya çıkması demekti. Mana insanlıkla yan yana kullanılmaması gereken bir kelimeydi.”

 

“Bana neden Prometheus dediklerini biliyor musun?”

 

Soohyun düşündü. Anlattıklarından yola çıkarak Tanrılarla arasının bozuk olduğu belliydi. Ayrıca kendisine Prometheus ile özleştiriyordu. Prometheus insanların Tanrılara olan özgürlük savaşında başı çeken kişiydi. Ateşi çalarak insanlığa uygarlık getirmişti.

 

Diğer tanrıların aksine kurnazlık ve bilgelik özellikleriyle öne çıkıyordu.

 

Adam devam etti.

 

“Mana’yı Tanrılar’dan çalarak Dünya’ya getirdim ve Akasha Bağlantısı’nı sağladım. Bu benim ihanetimin Tanrılar tarafından fark edilmesi ve benden kurtulmak isteyen Tanrıların bu fırsatı değerlendirmesine neden oldu.”

 

“Pişman olmanın nedeni bu mu?”

 

“Hayır, çok farklı bir nedeni var.”

 

“İlk kahramanlar…”

 

Soohyun aniden bunu söyledi. Adam kafasını kaldırdı ve acıyla gülümsedi. Sesindeki ağırlık artmıştı.

 

“İlk kahramanlar Akasha Sistemi tarafından ödüllendirilmişti. Her birinde Tanrılara meydan okuyacak güçler bulunuyordu. Bu güçle kısa sürede Dünya’daki canavarları dizginlediler ve eski düzeni getirdiler.”

 

“Fakat ne olduysa ondan sonra oldu. Tıpkı Tanrılar gibi Kahramanlar da benim gücümden korktu. Aşağılık bir komployla beni Tanrılara sundular ve Dünya’nın bir süre daha rahat bırakılması konusunda anlaştılar.”

 

“İnsanlar tarafından Zeus, Odin ya da Kayra Han olarak bilinen Tanrı beni buraya hapsetti. O benim efendimdi. Babasını alt ederek onu en güçlü Tanrılar’dan biri yapmıştım. Beni Evren de düzeni sağlayacağı yalanıyla kandırmıştı.”

 

“Aynı şeyi ona yapacağımdan korkarak beni buraya hapsetti. Burada Dünya’nın bir Alem olarak evrimini tamamlamasını bekliyorum. Zindanlar aracılığıyla Mana dolan Dünya çok yakında sonra aşamaya geçecek. O zaman Tanrılar Dünya’ya ayak basabilecek ve buradaki yaşamı sömürecekler.”

 

“Ve burada sen devreye gireceksin…”

 

Soohyun birden irkildi, omurgasından aşağıya doğru bir ürperti hissetti. Şimdi burada olmasının nedenini anlıyordu.

 

“Ne dediğinin farkında mısın? Ben biraz bilgili bir veletten başka bir şey değilim. Sen gözlerimi geri verene kadar kördüm. Kozmik Zincir’in tepesindeki varlıklara nasıl karşı çıkabilirim ki?”

 

Adam gülmeye devam etti.

 

“O adam ortaya çıkana kadar ben de öyle düşünüyordum. Fakat insanoğlu senin tahmin ettiğinden bile daha güçlü. İlk kahraman, Woo-jin miydi? Her savaşta daha da güçlenen ucubenin tekiydi. Elinde kaç Tanrı’nın kanı var hiçbir fikrim yok. Diğer kahramanlar arasında Gökbörü Woo-jin ile savaşabilecek kapasiteydi. Sun-hee aklıyla Tanrıları parmağında oynatabilen bir stratejisti. Ve bunlar dışında altı kişi daha var. Hepsi seninle aynı yaşlarda başladı. Ama Tanrıları öldürebilecek güçtelerdi.”

 

“Onların yapabilmiş olması benim de yapabileceğim anlamına gelmez. Tanrılar bu kadar kolay ölseydi Evren’e tanrılar hükmetmezdi. İlk başlarda Kahramanları küçümsemiş olmalılar. İkinci sefer böyle olmayacaktır. Tüm güçleriyle geleceklerine eminim.”

 

Adam kafasını salladı.

 

“İlk kahramanlardan hiçbir farkın yok. Seni seçmemin bir nedeni var. Benim sıradan bir varlık olduğum zamanlardaki halime benziyorsun. Ayrıca çok mantıklı bir insansın. Kaç insan böyle bir durumda kendini dizginleyebilir ki? Zindan da yaptıklarını da gördüm. Kendini feda ederken tüm duygularını görmezden gelip en mantıklı kararı verdin. Çoğu tanrı bu durumda onları da beraberinde götürmek için elinden geleni yapardı.”

 

“Sıradan bir hayat yaşayabilirsin. Eğer bunu istiyorsan Dünya’nın hiçbir umudu kalmamış demektir. Çünkü tüm gücümü seni buraya getirmek için feda ettim. Ya da Deus ex Machina’yı miras alarak benim başarısız olduğum görevi devralabilirsin.”

 

“Seçim senin.”

 

O esnada Soohyun’un önünde bir ekran açıldı. Soluk gri renkli bir hologramdı. Soohyun buna benzer bir şeyin Kahramanların kullandığını biliyordu. Fakat onlar akıllı saatler aracılığıyla kullanılıyordu. Böyle ekranlar sadece özel zindanlar da ortaya çıkıyordu.

 

[Deus ex Machina’nın yeni efendisi olmak istiyor musunuz?]

 

“Akasha Bağlantısı’ndan esinlenerek özel olarak yaptığım bir arayüz. Gücümü daha rahat kontrol etmemi sağlıyor. Ayrıca bir depolama aracıdır. Deus ex Machina benim lakabım. Eğer teklifimi kabul edersen tarihte iz bırakacaksın, hayatın tamamen değişecek ve intikam alma şansın olacak.”

 

İntikam…

 

Adam konuşmasını bitirdi ve bir yanıt beklentisi içine girdi. Ancak Soohyun sersemlemiş, şaşkına dönmüş ve düşüncelerini kontrol edememişti. Evrenin en tepesindeki varoluşlarla aynı derece de bir güç… Yaşamını tamamen değiştirebilecekti.

 

Soohyun içindeki tedirginliği bir kenara bıraktı. Şu anki gücüyle hiçbir şeyi başaramazdı ve o kişiden intikam almak bir kenara yaklaşamazdı bile. O yüzden kafasını sallamak konusunda tereddüt etmedi.

 

“Oh… Teşekkür ederim.”

 

[Deus ex Machina’nın yeni sahibi oldunuz.]

 

[“Dokumacı” yetenek ağacına eklendi.]

 

[“Mekanik Tanrı’nın Gözleri” kayıtlara eklendi.]

 

[“Mekanik Tanrı’nın Beyni” kayıtlara eklendi.]

 

[“Mekanik Tanrı’nın Vücudu” kayıtlara eklendi.]

 

[Mana kullanma yeteneğiniz elinizden alındı.]

 

[“Dönüştürücü” yetenek ağacına eklendi.]

 

[“Atölye” yetenek ağacına eklendi.]

 

[“Kütüphane” yetenek ağacına eklendi.]

 

[Kullanılabilecek yetenekler sınırlandırıldı.]

 

 [“Metabit” arayüzü entegre edildi.]

 

Yoğun bir baş ağrısı Soohyun’un gözlerini kısmasına neden oldu. Önünde çıkan pencereler duraklayana kadar sessizce bu ağrıya katlandı. Ardından gözlerini açıp karşısındaki adama baktı. Adam rahatlamıştı.

 

“Artık Mana’yı kullanamayacaksın. Zira bunu sağlayacak organlarının hepsi çoktan köreldi. Fakat endişelenme. Tüm yeteneklerimi sana aktardım. Bunları kullanabilecek seviyeye geldiğin de Deus ex Machina seni bir sınava sokacak. Sınavı geçtiğin sürece yetenekleri elde edebileceksin. Mana Damarların yok yani vücudunda depolanan Mana’yı artık kullanamayacaksın. Güçlenmenin pek çok yolu var ve bunun yolunu bulacaksın. Yeteneklerin ne işe yaradıklarına dair ufak bir önizleme Deus ex Machina tarafından sana sağlanacak. Geri kalanını kendin keşfetmen gerek…”

 

Konuşurken sesi her kelime de daha da kısılıyordu.

 

“Ömrümün sonuna geldim artık.”

 

Kafası yavaşça düşerken Soohyun garip düşünceler içerisindeydi.

 

Usulca vücudunu eğdi ve saygıyla teşekkür etti.

 

“Hayal kırıklığına uğratmayacağım.”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44739 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr