Bölüm 915: Ölümüne Dövüş

avatar
4360 8

Martial God Asura - Bölüm 915: Ölümüne Dövüş


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

 

 

Piaomiao Hanım'ın vücudu tıpkı bir güneş gibiydi. Başları döndüren parlaklığı her şeyi yutuyordu.

 

Parlaklığın etkisi altına giren herkes Doğu Deniz Bölgesinin en güçlü insanının kuvvetini hissedebiliyordu.

 

Beyaz ışığın parlattığı toprağa bakan Ölümsüz İnfaz Takımadalıların midesi bulanıyordu. Ona yaklaşmaya cüret edemiyorlardı ve hatta o kadar korkmuşlardı ki gerilemişlerdi.

 

Piaomiao Hanım Jiang Qisha'yı yenerse bu sadece Jiang Qisha'nın mağlubiyeti anlamına gelmezdi. Bu hepsinin mağlubiyeti anlamına gelirdi.,

 

*hmm*

 

Ama tam da o anca beyaz ışığın yanında kara bir leke belirdi. Kara leke gittikçe büyüyordu ve beyaz ışığın karşısında duruyordu.

 

"Jiang Qisha?"

 

Ölümsüz İnfaz Takımadalılar sevinmeye başlamıştı, bu lekenin kara delikten geldiği belliydi. Kara deliğin hacmi değişiyordu. Çekim gücü korkunç seviyelere ulaşmıştı.

 

Çekim gücüne uzaklardaki bulutlar bile dayanamıyordu. Delik beyaz ışığı bile çekiyordu.

 

Kısa bir süre içerisinde Piaomiao Hanım'ın yaydığı parlaklık kaybolmaya başladı, vücudunun etrafındaki birazcık ışıktan başka sadece Chu Feng ve diğerlerinin etrafındaki ışık kalmıştı.

 

Beyaz ışık onları koruyordu. O ışık olmasa çoktan çekim gücü onları paramparça etmişti. Ama beyaz ışık da çok zayıftı ve her an daha da zayıflıyordu. Kalanıyla birlikte kaybolacağa benziyordu.

 

"Seni..." Piaomiao Hanım'ın yüzünden düşen bin parçaydı. Yasaklı Gizemli Tekniği kullanmak için hayatını feda etmişti. Ama yine de Jiang Qisha karşısında bu bir işe yaramamıştı. Hayatında ilk defa böyle hissediyordu; çaresizce.

 

"Dediğim gibi, sen gidebilirsin ama bunlardan birini bile alamazsın yanında."

 

"Sözlerimin arkasında değilim sanma. Ben, Jiang Qisha, yalan konuşmam." Havada gülümseyerek bakıyordu Piaomiao Hanım'a. Bakışları sanki cahil birine bakıyor gibiydi.

 

Sonrasında bakışlarını Chu Feng'e çevirdi, sanki ona gerçek bir dâhi nasıl olurmuş gösteriyordu.

 

Jiang Qisha'nın küçümseyici bakışlarını gören Piaomiao Hanım'ın yüzündeki öfke silindi. Yüzünde bir gülümseme belirdi, "Tek bir kişiyi bile alamazsın diyorsun, göstereyim sana nasıl hepsini alıyorum."

 

Sözlerini bitiren Piaomiao Hanım daha da parlak bir ışık yaymaya başladı. Aurası tekrar yükseldi.

 

*whoosh*

 

İleri doğru sıçradı. Kıyafetleri dalgalanırken tüm kudretiyle Jiang Qisha'ya doğru uçuyordu.

 

"Heh, demek hayatını ortaya koyarak saldıracaksın bana ha? Bakalım ne kadar güçlüymüşsün."

 

Jiang Qisha hâlâ gülümsüyordu. Hiçbir yere kaçmadı, olduğu yerde saldırının yaklaşmasını bekliyordu.

 

*bam*

 

*bam*

 

Piaomiao Hanım Chu Feng'in yanından geçtiğinde yüz ifadesi değişmişti. Kim beklerdi ki elini uzatıp Chu Feng'i kavramasını? Sonra da geri kaçtı ve Qiushui Fuyan'ı da kaptı.

 

Sonrasında da kafasını bile çevirmeden Ruh Oluşumu zincirini serbest bırakarak Zi Ling ve diğerlerinin kara deliğe girmesine izin verdi. Onları tamamen görmezden gelerek uzaklara doğru uçtu.

 

"Hmph. Bu numarayı mı yapacaksın? Beni çok hafife alıyorsun."

 

Jiang Qisha'nın yüzünde soğuk bir ifade belirmişti. Kolunu salladı ve kara delik küçülmeye başladı. Tekrar bir muska oldu ve eline geldi. Sonra da ileri sıçradı ve büyük adımlarla Piaomiao Hanım'ı kovalamaya başladı.

 

*whoosh whoosh whoosh*

 

Jiang Qisha çok hızlıydı, üstelik bu en hızlı hâli de değildi daha. Gittikçe hızlanıyordu.

 

Ama Piaomiao Hanım'ın da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Vücudundaki değişim güçlendikçe güçleniyordu ve suratı zayıfladıkça zayıflıyordu ancak gücü de gittikçe artıyordu. Neredeyse yedinci seviye bir Dövüş Kralı olmuştu.

 

"Chu Feng, bu mesafe yetmez mi?" Diye sordu Jiang Qisha'nın gittikçe yaklaştığını gören Qiushui Fuyan.

 

"Yetmez. Hâlâ var daha." Dedi sembolü elinde tutan Chu Feng, onun da yüzü oldukça ciddiydi. Bunun ne anlama geldiğini biliyordu.

 

"Önemli değil. İkiniz de güvenle çıkacaksınız buradan." Piaomiao Hanım'ın gözündeki azim kuvvetlendikçe kuvvetleniyordu. Aurasını tekrar yaydı ve birden kayboluverdi. Gerçekten de hızlıydı, o kadar hızlıydı ki gölgesini bile görmek mümkün değildi.

 

"Kül olana kadar yansan bile götüremeyeceksin onları!"

 

Jiang Qisha'nın bakışları buz gibi olmuştu. O da özel bir bedensel beceri kullandı ve hareketleri değişti. Attığı her adım arkasına bir muska resmi bırakıyordu. Piaomiao Hanım'dan hiç de yavaş değildi.

 

"Lanet olsun!" Qiushui Fuyan çaresizlik içerisindeydi. Gözleri kıpkırmızıydı, sürekli ağlıyordu; Piaomiao Hanım'ın hayatının geçen her saniye azaldığını hissedebiliyordu. Bu böyle devam ederse Piaomiao Hanım şüphesiz hayatını kaybedecekti.

 

"Qiushui." Tam da o anda Chu Feng'in sesi duyuldu. Kafasını çeviren Qiushui Fuyan öylece kalakaldı. Kafası karışık sordu, "Chu Feng, ne yapıyorsun?"

 

Chu Feng sembolü Qiushui Fuyan'a uzatmıştı.

 

"Zi Ling ve diğerlerini arkada bırakamam," dedi Chu Feng biraz utanmış bir şekilde.

 

"Aptal mısın sen? Esir alınmış olmaları ölecekleri anlamına gelmiyor. Ama sen esir alınırsan şüphesiz ölürsün."

 

"Hatta ancak buradan kaçarsan Zi Ling ve diğerleri güvende olur. Ölümsüz İnfaz Takımadası en çok senden korkuyor. Güçlenip de onlardan intikam almandan korkuyorlar. Zi Ling ve diğerlerini öldürmek onlar için intihar olur."

 

"Ama Zi Ling ve diğerlerini rehine olarak kullanıp seni tehdit edebilirler," dedi Qiushui Fuyan.

 

"Ama..."

 

"Aması falan yok! Piaomiao Hanım bizi kurtarmak için kendi canını feda ediyor! Biz kurtulsak bile o çok yaşayamayacak. Onun bu yaptıklarını boşa mı çıkartacaksın?" Diye devam etti sözlerine Qiushui Fuyan.

 

Chu Feng bir elini sıkı sıkı sıkmıştı. Kalbindeki duyguları kelimeler ifade edemezdi. Sonra da kafasını kaldırıp Piaomiao Hanım'a baktı. Parlamasına rağmen yüzünün oldukça yaşlandığını fark etti. Ölümle yaşam arasında gibi duruyordu, hayatının sonuna gelmiş gibi duruyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44541 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr