1. Cilt: Yabancı
Bölüm 2
Güneş, uzaktaki dağların arkasından kendini yavaşça göstermeye başlamıştı. Şafak vakti olunca, kapıya vurulma sesi Mathias'ı uyandırdı. Bu Alain'di.
"Uyan Mathias! Gitme vakti!" diye bağırdı genç şifacı. Çağrılan kişi ise kalkmak yerine yastığını başının üstüne koyarak kulaklarına doğru bastırdı. Kalkmak istiyor gibi görünmüyordu.
Arkadaşı onun uyanık olduğunu ama yataktan çıkmadığını çok iyi biliyordu. Uzun zamandır arkadaştılar ve birbirleri hakkında pek çok şeyi biliyorlardı. Bu sebeple "Rose bizi bekliyor! Kasabaya o götürecek!" diye seslendi, içeriye doğru.
"Tamam, tamam..." Birkaç saniye sonra kapı açıldı ve kızarık gözleri, yorgun ve somurtkan suratıyla Mathias kapıda belirdi. "Neden şafak vaktinde gidiyoruz ki?" dedi sitemli bir şekilde.
"Çünkü," Alain açıklamaya başladı. "Büyü gücü geliştirmeye odaklanacağımız için alışverişi olabildiğince erken bitirmeliyiz. Kasaba pazarları şafakla açılır. Gidebileceğimiz en erken vakit bu."
"Gündüz eğitim yapıp akşam gitsek? Mesela ben yataktayken bedendeki tüm yorgunluğu giderip eğitimde alacağın verimi arttıran bir yöntem deniyordum."
"Sadece uyuyordun, Mathias." Alain eliyle yüzünü kapattı; ama ardından tekrar gülümsedi ve "Rose'u daha fazla bekletmesek iyi olacak." diyerek yürümeye başladı. Hemen arkasında da Mathias ilerliyordu.
Bir süre yürümeye devam ettiler ve köy meydanından geçerek lonca binasının önüne geldiler. Beyaz saçlı genç "Rose az uyumaya alışık olmalı. Yoksa bu saatte bizi götürmezdi herhalde." dedi. Alain buna cevap vermedi.
Lonca binasının önünde uzun siyah saçlı kadın onları bekliyordu. Sırtını yapıya dayamış, kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Başı hafifçe öne eğikti.
İki genç onun yanına geldikleri zaman hiçbir tepki vermedi. Alain yavaşça "Rose?" diye sordu. Hala bir tepki yoktu.
"Sanırım uyuyor," dedi Mathias. "Onu da mı zorla uyandırdın?"
"Buna cevap vermek istemiyorum." diyen Alain, Rose'u yavaşça dürttü. Kadın bir anda uyandı ve telaşla etrafa bakınırken onları gördü, ne için burada olduğunu hatırladı.
"Geldiniz demek sonunda," Onun da gözleri tıpkı Mathias'ınkiler gibi kızarıktı ve altları koyulaşmıştı. "Çok uzun sürdü."
"Ama geldik. Şimdi gitmeye hazırız. Bizi götürebilir misin, lütfen?" Oradaki uykusunu almış tek kişi olan Alain, diğerlerine göre çok daha dinçti. Belki gece çok erken uyumuştu, belki de normalde de bu saatlerde uyanıyordu. Kim bilebilirdi? Açıkça görülen tek şey, bu ikisine göre çok daha enerjik olduğuydu.
"Tabii tabii." Rose, bir eliyle geçit açmaya başlarken diğer eliyle esnediği ağzını kapattı. Onun bu hali Mathias'ı endişelendirmişti.
Alain'e yaklaşıp "Bu haliyle bizi doğru yere götürebileceğinden emin misin? Delilerin arasında belirmek istemiyorum." diye fısıldadı.
"Tabii ki, uykulu olsa da bu büyüler onun alanı." Alain gayet emin görünüyordu.
Geçit tamamlanınca Rose kenara çekildi. "Döneceğiniz zaman ne yapacağınızı biliyorsunuz."
"Biliyoruz." diye cevapladılar aynı anda. Sonra da ona teşekkür edip geçtiler geçitten.
Geçitler, bir yerden bir yere çok hızlı bir şekilde geçmenizi sağlayan, büyüyle açılmış kapılardı. Bir mekan büyücüsü, daha önce gittiği her yere geçit açabilirdi. Kat edilen yol ne kadar uzunsa geçidin içindeki bembeyaz ortamda geçirilen süre artıyordu. Kasaba ise biraz uzaktı. Bu sebeple birkaç saniye boyunca o ortamda kaldılar. Geçidin diğer tarafına geçtiklerinde ise kasabanın girişindelerdi.
Kasabalar, şehir lordları tarafından atanan valilerin yönettiği çok da büyük olmayan yerlerdi. Kuzey, güney, doğu, batı ve merkez olmak üzere beş parçaya ayrılırlardı. Yönetici tarafından idare edildiği için bu tür yerleşkelerin doğrudan içine geçit açılması yasaktı. Bu nedenle Rose, onları girişe bırakmıştı.
Bir geçidin açılması, kapı muhafızlarının dikkatini çekti. Herkes oraya bakarken geçitten iki gencin çıkması gardlarını indirmelerine sebep oldu.
Mathias, Alain'i takip ederek kapıya doğru ilerledi. Muhafızların yanına geldikleri zaman, içlerinden biri "Eldorn kasabasına hoşgeldiniz, gençler." dedi.
Genç şifacı saygılı bir şekilde "Hoşbulduk, efendim," diyerek yanıtladı. "Pazardan bir şeyler almak için buradayız. Erimer köyü loncasından geliyoruz." Lonca kimliğini muhafızlara doğru uzattı.
Adam şöyle bir göz gezdirdikten sonra önlerinden çekildi. "Pekala, geçebilirsiniz," dedi ve ekledi. "Bazı tüccarlar yabancıları kazıklamaya çalışır, dikkatli olun."
"Teşekkürler, uyarıyı dikkate alacağız." İkili, kasabaya girdikten sonra bir süre ilerlediler. Onlar güney bölgesinden girmişlerdi. Pazar ise merkezde yer alıyordu. Kasaba meydanında.
"İhtiyacımız olan tek şey kazıkçı tüccarlardı. O da tamamlandığına göre gönül rahatlığıyla alışveriş yapabiliriz." dedi Mathias, alaycı bir tavırla. Onun bu sözleri arkadaşını güldürmüştü.
"Merak etme, kazıklanmayacağımızın garantisini verebilirim."
"Pazarlık konusunda çok iddialısın."
"Bir şeye değeri neyse onu öderim. Ne eksik ne de fazla." Alain gururla konuştu.
"Göreceğiz."
Onlar yürürken güneş daha da yükseldi ve kasabayı aydınlattı ışıkları. Neredeyse pazara varmışlardı. Sokaklar yavaşça insanlarla dolmaya başlıyordu. Bu kasabada, hayat gerçekten de erkenden başlıyordu.
Pazar yerine vardıkları zaman tezgahların kurulmuş olduğunu gördüler. İnsanlar çoktan uyanmış ve işlerinin başındaki yerlerini almışlardı. Satıcılardan çok müşteri vardı. Pazara onlardan önce gelen pek çok kişi varmış gibi görünüyordu.
"Kıyafet alacağımız için diğer bölümlerle pek işimiz yok." dedi Alain, kıyafetlerin nerede satıldığına bakarken. Pazar henüz tam olarak dolmadığı için görmesi zor olmamıştı. Normalde alışverişe o gelmezdi. Amcasının kahyası, birilerini yollar ve gerekenleri aldırırdı. O, çok nadiren bizzat gelirdi. Bu nedenle bu bölgeye tam olarak hakim değildi.
"Hey, Alain, sanırım şurada." dedi Mathias, parmağıyla bir yönü işaret ederken. Siyah saçlı gencin bakışları o tarafa dönünce nihayet kıyafet satan yerleri görmüştü.
"Haklısın, hadi gidelim." İkisi birlikte o yöne doğru yürümeye devam ettiler. Ortam gittikçe kalabalıklaşıyordu. Yürürken birilerine çarpmaya başlamaları çok uzun sürmedi. Pazarın diğer tarafındaki kıyafet tezgahları onlara biraz uzak kalmıştı.
Kısa bir süre ilerledikten sonra Mathias "Bu kadar insanın arasında yürümek aynı bataklıkta yürümeye benziyor. Her an kaybolup gidecekmişim gibi." dedi Alain'e bakarak. Ya da onun olması gereken yere...
"Alain?" Etrafına bakındı ama onu göremedi. Bu kalabalıkta göz gözü görmezken onun arkadaşını görmesi bir hayli zordu. "Alain?" diye seslendi tekrar.
"Buradayım!" cevabı geldiğinde biraz rahatlamıştı. Sesin geldiği yere doğru gittiğinde tahta bir kasanın üzerinde oturan bir kız çocuğu gördü. Alain, onun yanına çökmüştü ve birlikte ellerini birbirlerinin ellerine yavaşça vurdukları bir oyun oynuyorlardı. Mathias, araya girecekken kız çocuğunun gözlerindeki kurumuş yaşları gördü. Az önce ağlıyor olmalıydı. O an Alain'in amacını anladı ve bir şey demeden izlemeye başladı.
Oyun kısa bir süre daha sürünce Alain hata yaptı. Bilerek yaptığı çok barizdi. Sonra mutluluk verici bir sesle "Bu oyunda çok iyiymişsin gerçekten de. Seni yenebilmek için çok çalışmalıyım. Ama şimdi gitmeliyim. Daha sonra yine oynarız, olur mu?" dedi. Kız, ona sarıldı ve oradan ayrıldı. O da Mathias'ın yanına geldi.
"Böyle şeylere dayanamıyorsun, değil mi?" diye sordu beyaz saçlı genç. Alain, ona öyle bir baktı ki "Öyle bakma derinden, kalbim oynar yerinden." diye ekleme gereği duydu. Su büyücüsü gülümsüyordu.
"Küçük şeyler de insanları mutlu edebiliyor. Onu öylece bırakmam olmazdı." dedi.
"Pekala, öyleyse şimdi kıyafet alıp gidebilir miyiz? Kendini denizin dibinde kalmış gibi hissediyorum bu kalabalıkta, boğulacağım."
"Tamam, gidelim." İkisi birlikte yürümeye başladılar. Alain, oldukça iyi kalpli biriydi. Belki de Mathias'in gördükleri arasındaki en iyisi. Zengin bir ailedeydi ama onların ailesinde zengin kibrinden eser yoktu. Daima mütevazi ve şefkatli olmuşlardı.
"İşte geldik." dedi Alain. Tezgahlara bakmaya başladılar. Hepsinde çeşit çeşit kıyafetler vardı. Kimisi oldukça kaliteli, kimisi biraz daha ucuz görünüşlü, kimisi şatafatlı, kimisi ise oldukça hoştu. Aranılan her türden kıyafet varmış gibiydi.
"Ucuz tezgahlara bakalım. Muhafızların dediklerini unutma." Mathias uyardı. Ardından bir tezgaha geçti. Çok da kaliteli olmasa da görünüşü güzel bir kıyafet seçti. "Bunun fiyatı nr kadar?"
Satıcı, önce onu baştan aşağı süzdü. Sonra hafifçe tebessüm ederek "4 gümüş." dedi.
"4 gümüş mü!? Bunun için mi!? Bu 400 bronz ediyor! Ben o parayla bir ay geçinirim be adam!" Mathias kıyafeti geri bırakıp tezgahtan ayrıldı. Alain'in yanına dönmüştü. "Bunlar kazıkçı değil yağlı kazıkçı!"
"İstersen biraz borç verebilirim." Borç vermek tabirini Alain kullanmamalıydı. Şimdiye kadar verdiği hangi parayı geri almıştı ki adı borç vermek olsun?
"Dalga mı geçiyorsun? O kıyafete 4 gümüş verene kadar bıçağıma otururum daha iyi." Ardından başka bir tezgaha bakmaya başladı.
Birkaç kıyafet arasından törende giymek için uygun bulduğu bir tanesini seçti ve satıcıya gösterdi.
"Aslında biraz pahalıdır ama siz yabancısınız. O yüzden ayağınız alışsın diye indirim yapacağım." Tüccarın bu sözleri Mathias'ı gülümsetti ve teşekkür etti.
"Peki ne kadar?" Umutla bekliyordu.
"Sadece ve sadece... 5 gümüş."
Bir süre sessizlik oldu. Mathias elindeki kıyafete baktı. Gülümsemesini hala bozmamıştı. Kaşları yavaşça çatılsa da gülümsemeye devam etti. Ardından bakışlarını satıcıya çevirdi ve kıyafeti ona fırlatarak "O paraya bundan beş tane yapılır lan!" diye bağırdı. Onun bu bağırışı, pazardaki muhafızların dikkatini çekti. Onlardan birisi tezgaha doğru gelirken, tüccar bunu görmüştü. Bir anda soğuk terler dökmeye başladı. Muhafızlar onun yabancılara davranışını öğrenirse şüphesiz ceza keseceklerdi.
"Hey, genç adam," dedi nazikçe. "Sana biraz daha indirim yapmama ne dersin?"
Mathias daha cevap veremeden muhafız oraya ulaşmıştı. "Burada neler oluyor?" diye sordu. "Yabancılara sıkıntı çıkarmaya çalışmıyorsun, değil mi?" Tüccara yöneltilen bu soru onun hafifçe yutkunmasına neden oldu.
"Hayır, hayır," dedi nazikçe. "Ben de tam fiyatı biraz pahalı bulan genç adam için indirim yapmayı teklif ediyordum."
Onun bu sözleri üzerine muhafız, Mathias'a döndü. Tüccarla konuşmasını işaret etti. Muhafızın da desteğiyle iyice kabaran genç adam, yüzünde sinir bozucu bir gülümseme ile tüccara döndü. "Fiyatı ne kadara indiriyoruz?"
"Size bunu 2 gümüşten vereceğim." Tüccar güzel bir indirim yapmıştı. Ama bu Mathias için yeterli gelmedi. Hele ki az önce onu kazıklamaya çalışmışken. Gözleriyle tüccara muhafızı işaret etti ve gülümsemeye devam etti.
Muhafızın hala burada beklediğini gören tüccar biraz üzülerek "180 bronz." dedi.
"Ben genç bir adamın ve büyü gücümü geliştirebilmek için bazı kaynaklara da para ayırmam gerekiyor. Sizden biraz daha indirim yapmanızı rica edebilir miyim efendim?" Öyle saygılı bir tonda söylemişti ki tüccar neredeyse bunu gıcıklığına yapmadığına inanacaktı.
"Bence biraz daha yapabilirsin. Sonuçta bu genç haklı. Yeni nesle yardımcı olmalıyız." Anlaşılan bu saygılı konuşma tüccar yerine muhafızı etkilemişti.
Tezgahtaki adam ona gülümserken ağlayacak gibi oldu ve zorlukla "150 bronz." dedi. Mathias, biraz daha zorlarsa alamayacağını anladığı için elini uzattı ve el sıkıştılar. 150 bronzu tüccara verdi, kıyafeti aldı ve teşekkür etti. Muhafıza da teşekkür ettikten sonra Alain'i aramaya başladı.
O kıyafet alırken Alain de boş durmamıştı. O da kıyafet aramıştı ve şu anda diğer tezgahlara göre daha gösterişsiz görünen bir tezgahın önündeydi. Tezgah küçücüktü ve üzerine sadece bir kıyafet vardı. Satıcı yaşlı bir kadındı. Yüzündeki utangaç ifadeyle birlikte karşısındaki gençle konuşuyordu. Mathias yanlarına vardığında kadın, Alain'e "Bu kıyafet düşündüğünüz kadar özel değil efendim. Sizi kandırmak istemem. Çok değerli bir şey değil. Bu nedenle söylediğiniz ücreti kabul edemem." diyordu.
Alain önce huzur verici bir şekilde gülümsedi. Hemen ardından ise "Ben bu kıyafeti oldukça güzel buldum, çok hoşuma gitti. Ayrıca bana daha değerli gibi göründü. Bir mazisi varmış gibi." diye cevapladı.
Yaşlı kadın derin bir nefes aldı. Gözleri kıyafete bakarken dalıp gitti. "Bu kıyafet benim oğluma aitti. Sadece bir kere giyme fırsatı olmuştu. Savaş zamanlarıydı ve o da genç yaşında orduya çağrılmıştı. Güçlü bir ateş büyücüsüydü."
Kadın devam etmedi. Alain ve Mathias durumu zaten anlamışlardı. Oğlunu kaybetmişti. Yıllar onu iyice çökertmişti. Şimdi de oğlundan kalan belki de tek hatırayı satmak zorunda kalıyordu.
"Bu kıyafetin ücretini kabul edin lütfen." Alain kadına tam 10 gümüş uzattı. Kadın tekrar itiraz edeceği sırada ise "Lütfen, bunun kadar değerli bir şeyi o kadar ucuza alamam."
Kadının gözleri dolarken başını eğerek parayı kabul etti. Kıyafeti güzelce sardı ve onlara uzatırken çok da alçak olmayan bir sesle teşekkür etti. Alain sadece gülümsedi ve kıyafeti alarak arkasına dönüp yürümeye başladı. Mathias da hemen yanındaydı.
"Bazen senin yanındayken kendimi şeytanın tekiymiş gibi hissediyorum."
"Yapma, Mathias. Bence sen de oldukça iyi birisin."
Tezgahtan daha sadece yirmi metre uzaklaşmışlardı ki Alain "Burada bekle lütfen." diyerek hızla küçük bir çocuğun yanına koştu. Mathias onun yine ağlayan birini gördüğünü sandı; ama o, elindeki kıyafeti çocuğa verdikten sonra başını okşadı ve onun yanına geri döndü.
"Sen ne yaptın? Kıyafeti tören için aldın sanıyordum."
"Mathias, benim öyle bir şeyin yükünü alacağımı nasıl düşünürsün? Kadının halini görmedin mi? İhtiyacı olduğu çok belliydi. O kıyafetin değeri emin ol yüzlerce altından fazladır onun için. Kıyafeti verdiğim çocuk ise onun torunuydu. Tezgaha ilk gittiğimde kadının kucağında oturuyordu. Bu kıyafet onlara ait. Keşke yanıma daha fazla gümüş almış olsaydım. Bir gülümseme aldım... Ama ücretini eksik vermiş gibi hissediyorum."
"Çıldırmışsın." dedi beyaz saçlı genç. "Bu kadar derin düşünmen hoş ama bazen korkutucu oluyorsun. Hem törende ne giyeceksin?"
"Evimde olan kıyafetlerden birini giyebilirim. Sen ne aldın?"
Onun bu sorusu üzerine Mathias, maceralı pazarlığı sonrasında aldığı kıyafeti gururla gösterdi. "Mükemmel pazarlık yeteneklerimle fiyatı tam 350 bronz indirdim."
"Vay be, benden daha sıkısın."
"Tabii ki öyleyim." dediğinde ikisi de güldüler. "Umarım arkamdan çok küfür etmemiştir."
İkili sohbetlerine devam ederek Erimer köyüne geri dönecekleri yere doğru yürümeye devam ettiler. Sabahın tüm güzelliği gözler önündeydi.
----------
Hikaye İle İlgili Bilgiler #2
Geçit büyüleri, sadece Mekan Büyücüleri tarafından kullanılabilen yer değiştirme büyüleridir. Uzun mesafeler saniyeler içinde geçilir. Bir mekan büyücüsü ancak daha önce bizzat gittiği yerlere geçit açabilir. Bir mekan büyücüsü başka bir mekan büyücüsünü daha önce gitmediği bir yere götürürse, bundan sonra o da o bölgeye geçit açabilecektir.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..